23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 5 KASIM 2003 SALI CüMKUPİYET SAYFA 17 0,212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Bugün Şeker Bayramı imiş... "Islamcı terör vüzünden bizimkisi az sekeıH!" Alışkanlık Ulgen Özbey: "Depremle yaşamaya alışın! Trafik canavanyia yaşamaya alışın! Enflssyon ile yaşamaya alışın! Krizle yaşamaya alışın! Teröıie yaşamaya alışın! Insanca yaşamaya sıra gelmeyecek galit>a!" Merak #llker Çamkın "Benimki sadece bir merak... Istanbul gibi bir kentte, herkesin yeterii miktarda malzeme ile kendi bombasını yaparak, bir araca yükleyip patlatması bu kadar basit midir? Herkes kendi bombasını yapıp, patlatabilir mi?" Fonlama Akif Kökçe: "ÜI- kemizdeki mil- yonlarca işsize rağmen Işsizlik Sigor- tası Fonu'nda biriken para 8 katrilyon 348 trilyon liraya ulaşmış... Işsizlik Sigortası işsizi değil de nedense Hazi- ne'yi fonluyor!" ürkiye'de gazetecılerın çalışma yöntemle- ri arasında, Holiyvvood filmlerindeki gibi, bir şekilde elde ettikleri gizli şifrelerle ya da kişisel becerileriyle Emniyet Genel Müdür- lüğü'nün veya Milli Istihbarat Teşkilatı'nın bilgısayar- lanna girip gizli dosyalardaki bilgilere ulaşmak yok- tur... Yine Türkiye'de gazetecilerin, filmlerdeki Ameri- kalılar gibi Emniyet Genel Müdürlügü'nün veya Mil- li Istihbarat Teşkilatı'nın binasına bir gece yansı ses- sizce gelip, koridorun sonundaki şifreli çelik kapıyı açarak girdikleri loş odada, dolapta saklanan en gizli damgalı klasörlerin içinde yazanlan okuma alış- kanlığıdayoktur... Türkiye'de gazetecilere, kamuoyuna yansrtılması istenen en gizli bilgiler, o bilgilere sahip olan görev- deki ya da eski görevli kişiler tarafından verilir! Her "yetkili"nin bir "gazeteci"si vardııi Bu iş Ame- rika'da da böyledir... Tanzanya'da da... Bekçi MurtazaGerisi filmlerde oluıi Istanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın, keyifli birfutbol maçı seyretmek için Letonya'ya git- tiği sırada sinagoglara yapılan bombaiı saldırılardan keyfinin kaçtığı belli oluyor... Ya da kendini, seyret- tiği Holiyvvood filmlerine fazla kaptırmış... Sinagoglara saldıran Islamcı teröristlerin kimliği- nin medyada yer alması nedeniyle Ingiltere'ye yö- nelik saldınlann engellenemediğini söylüyor; saldı- nlann sorumlusu olarak medyayı gösteriyor.. Insaf... Sinagoglara saldıranlann kimliğini, fotoğrafını, eş- kalini, pasaportunun seri numarasını, anasının ba- basının adını, ikametgâh senedini, sevdiği yemek- leri, gezdiği ülkeleri, acaba gazetecilere kim verdi? Neva Şalom Sinagogu yanındaki "Kuledibi Po- lis Karakolu"nda görevli bekçi "Murtaza Sertdü- dük" vermiş olabilir mi? Yoksa gazeteciler, ağızdan girip burnundan çıkarak saldırganların kimliğini ga- ribim bekçi Murtaza'dan almış olmasın! 30 yıllık meslek deneyimiyle çok rahatlıkla ifşa ediyorum ki saldınlaria ilgili gizli kalması gereken her türlü bilgi, bizatihi o bilgiye sahip yetkililer tara- fından gazetecilere verilmiştir... Yine deneyimler, po- lisin olayı kısa sürede çözmenin sarhoşluğu içinde olduğunu göstermektedir. Zaten ayılmalan fazla sürmemiş, basına yayın ya- sağı koyma yoluna gitmişler ve olayı sansür yoluy- la toparlamaya çalışmışlardır. Celalettin Cerrah, önce kendine ve yakın çevre- sine bakmalı ve eğer bir sansür konacaksa bunu ön- celikle kendi teşkilatına uygulamalıdır. Kaldı ki, bizim mahallenin namusundan sorumlu "Bekçi Murtaza" bile bu kadar boşboğaz değildiri SESŞİZSEDASIZ(!) \IW vrz. - v£*. rfT Yüksek Yerilim Hattı erdincutku yahoo.com Öldürmeyen Allah öldürmüyor: Süründürüyor! Hedefe ulaşmanın meşru yolu nedir! "Terör ve şiddet, hedefe ulaşmak için kullanılan meşru bir yöntem de- ğildir" demişler... Cumhuriyet okurlarından Yılmaz Pala, Istanbul'da beş gün arayla pat- layan, onlarca can alıp yüzlerce kişi- yi yaralayan ve milyonların yüreğine oturan bombalardan sonra yapılan bir değerlendirmede, "Terör ve şid- det, hedefe ulaşmak için kullanılan meşru bir yöntem değildir" sözü- nün ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyor: "Nasıl anlamalı bu veciz sözü? 'Hedefleriniz meşrudur ama izledi- ğiniz yöntemler meşru değildir; işi- mizi zorlaştınyor' diye anlasam yan- lış mı olur? Yargıyla kavgaet... f> lî Orduyla kavgaet... TÜBlTAK'la, bilim yuvaları olması gereken üniversitelerie kavga et... Kemalist devrimlere inanmış me- muru, işçiyi, bürokrasiyi dağıt, sür- gün et... AB'nin kapısında ülkeyi sustalı maymuna çevir... 'ABD istedi, biz yaptık' diyerek ulusal onurumuzu ayaklar altına lal... Dokunulmazlığın arkasına sak- lan, yolsuzluk iddialanna duyarsız kal... Sonra da kalk 'Terör ve şiddet, he- defe ulaşmak için kullanılan meşru bir yöntem değildir' de. Hedefe ulaşmak için meşru yön- tem seninkiler mi?" Çözüm: Terör Nasıl Dunır? Prof. Dr. TURKKAYA ATAÖV Medyanın yerlisi ve yaban- cısı ile yorumcular havralara, ardından Ingiliz hedeflerine te- rörist saldınyı kınıyorlar. Yer- den göğe haklılar. Bu, madal- yonun bir yüzü. Konuşulması ve yaşama geçirilmesi gere- ken çözümdür.. Çözüm nere- de, terör nasıl durur? 1. "Uluslararası banş vegü- venliğin korunmasından baş- lıca sorumlu olan " (M. 24) BM Güvenlik Konseyi'nin, Ameri- ka dahil, tüm beş sürekli üye- sinin veto ayncalığı kaldınlma- lıdır. Soğuk Savaş yıllarında "bir supap" anlamında belki gerekli sayılabilen bu ayncalık, ABD ye karşı bir karann aJın- masını engelliyor. Uluslarara- sı ilişkilerde demokrasiyle de ters düşen bu ayrıcaiık öylesi- ne işıne geliyor ki, BM'nin ku- ruluşunun 50'nci yılında bile antlaşma metninde bu madde de (27) kaldınlır endişesiyle hiçbr değişikliğe yanaşma- mış, Almanya ile Japonya'yı kasteden "düşman devletler" macdeleri biie olduğu gibi kal- mıştr.. 1999öncesine dönülmeli 2 NATO'nun işlevi 23 Ni- san 1999 tarihli VVashington Zir\<ssi'nden önceki eski ko- nuruna getirilmelidir. 4 Nisan 19^9'da kurulan NATO "sa- vurma" savıyla, BM Antlaş- masj'na dayandınlarak ve be- lirli :oğrafya ve hukuk gerçek- lert.te sınırlı tutularak oluştu- rulnuştu. Kuruluşunun 50'nci yıhrda ABD başkentinde top- laran Devlet ve Hükümet BaKanları Zirvesi bu ittifakı "gcenliğe geniş yaklaşım" söxükleri görüntüsünde (AiD'nin öncülüğü ve çıkarta- n coğrultusunda) BM sınırlan dışra taşıran. yeni coğrafya booelerine uygulayan ve onu "saunma" niteliğinden uzak- laşran başka bir kimliğe bü- rü-cürdü. Sırbistan- Kosova öreğinde görülen bu yeni uy- gu£.Tia ABD'ye yeni yetkiler venış, onu bir kez daha çe- şiî /ollardan tek başına karar vew süpergüç durumuna sccnuştur. Türkiye'den gi- ckierin o zamanki onayı da bşmıza bugünün belalannı acor. 1999'dan önceki du- riita dönmek terorizmin bir ı daha ellerinden alır. tdaşı Kurulu l Uluslararası Adalet Diva- rva benzer bir "küresel uz- f& kurulu" oluşturulmalıdır. IV.apılacağınayalnızAmeri- koelirli örgütler ve ittifaklar ytyla ya da tek başına değil, aeşmazlıklara bakmakla gö- i9iı uluslararası mekanizma- fete karar vermelidir. i Uluslararast Ceza Mah- tnesi'nin yetkileri artınlmalı «ABD'y/ buna uymaya ikna vtafj araştırmalıdır. 1998'de "tmahkemeyi kuran Roma !sbsü cezai adaleti küresel olarak uygulama hedefineyö- nelik evrensel birtemele daya- lıdır. Yalnız uluslararası, hükü- metlerarası değil, ulusallık-üs- tüdür. BM geçici mahkemele- rinden üstündür. Roma Statü- sü de mahkemenin savcı ve yargıçlannın atanmasına Gü- venlik Kurulu sürekli üyeleri- nin, yani beş büyük devletin müdahalesini de kapatmıştır. Ne yazık ki ABD'nin girişimiy- le ve Amerikalı görevlilerin yar- gılanmalarını engellemek için, Statü'nün kabulünden kısa süre sonra, sürekli üyelerin mahkemeye müdahalelerine izin veren adımlar atıldı. Bun- lar yargı ve yönetimi birbirine kanştırdığı gibi, "Amerikalıla- ra ceza verilemez" anlayışını hukuka zorla sokmaktır ki yal- nız teröristler değil, hukukun üstünlüğüne inananlar da çile- den çıkıyor. Yollar kapatılmalı 5. ABD başta olmak üzere, güçlü devletlerin hedeflerini zora başvurarak ele geçirme- lerinin yollan kapanmalıdır. özellikle Amerika'nın dilediği- ni yapabilmesi ve savaştan bir çeşit kendi terorizminin aracı gibi yararlanması, başka grup teröristleri elde kaldığına inan- dıklan ya da bildikleri tek yol- dan yanıt vermeye itmektedir. 6. Hukukun üstünlüğü küre- sel ve bölgesel olarak kabul edilmelidir. Uluslararası ilişki- lerin hukuka dayalı olarak yü- rütülmesini sağlamak için hem yazılı ve devletlerce im- zalanıp onaylanmış antlaşma metinleri, hem de doğruluğu ve yaran teslim edilen hukuk ölçütleri vardır. örneğin, dev- letlerin hukuksal eşitliği bun- lardan biridir. Bu anlayışa hem küre çapında, hem de yöresel olarak uyulması gereklidir. 7. Yurttaşlann seçtiği bir Dünya Pahamentosu kurul- malıdır. ABD eylemlerine mil- yonlarca insan muhalefet et- miş ve etmektedir. Bunların sokak gösterileri sonucu de- ğiştirmedi. Her ülke yurttaşı- nın seçeceği temsilciler bu muhalefeti de banşçı yoldan dile getirirler. 8. Teröristleri uluslararası mahkemede sıgaya çekebile- cek etkili bir mekanizma ku- rulmalıdır. Hem devleti, hem devlet olmayan birimi muha- keme edebilecek bir merci Uluslararası Ceza Mahkeme- si olabilir. Bu yol terorizmi Gü- venlik Konseyi'ndeki belirli güçlerin diktası dışında tutar. Terorizmin tanımı Roma Sta- tüsü'ne (M. 5) eklenebilir. Kap- samlı, birleşmiş ve küresel bir tanım ile yansız bir mahkeme şarttır. Bunlar yapılmazsa, bu yön- lerde bir adım bile atılmazsa, liderier arasında telefon gö- rüşmelerinde ve televizyon ekranlannda yalnızca boş laf üretilirse, korkanm, ABD'nin hegemonyası da sürer, terör de. Türkiye ise her ikisinde de bedeli ödeyen konumda otu- ruyor. ÇtZGÎLÎK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci : mynet.com H A R B t SEMİH POROY semihporoy(>! yahoo.com BULUT BEBEK NURAYÇÎFTÇÎ bulutbebek" hotmail.com (^ - J\r \UİU i k et ve zartış G Mezhepfer 5. ^ " mi? Xoh can/m.. Laik lmı toıtJ eAJcmlijH/. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BILGIN TERÖR ORSÜTLERt AAtLJTANLARTNI CAHÎL VE YOKSUL GENÇLERDEN ,SECT/ORLARAAI5 ALLAH RAZI OLSUN. KARNIMI Bİ GÜZEL DOyUROULAR, YEMEĞtN ÜSTÜNE _ İYt ĞÎDER DÎYE.. ŞEHADEJ 5ERBETİ ICECEM, KAMYONU t CARPARA K I 1 I I 1 t OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKA* 25 Kasım tcicic.ntunUas-arikan.com GENEL SEKRETER U-WANT.. 1Sf4-'TE BUGÜN, S/GL£ŞMIŞ MİLLETLER. GEAJEL ssKJsereetiK YAPMIŞ OLAN BURMAU oip- LOMAT U-TMANT(limNT) 65 VAŞtNDA ÖUHJ. 19H'DE, DAG HAMMARSKİOLD'UN B/K K42ACA ÖİMMÛn£ G£- NEL ssaeeme. SEÇ/LM/ÇTİ- u--mAur, seiM&MPEN DA- HA yuıuuşAt: mınızu, SABieu si/e. Kjçtroi- SAVAÇ SOH- HASl, DÜNYADA HASSAS 0EU6ELER SÜHBKKEU SÖOEV APAN u-Tmur'iN iuSııeuDiĞi OLAYLA&IN SAŞIMM aJBA aejzi, VIETMAM SAI/AŞ/, /SKAÎL-AJZAP ÇATTŞAAA. St 6ecA4E~KT£YDf. U-THAATT, KU8A SOKUNUMUN ASP Ve SSCS AKAStNOA GÖ£ÜÇAA£L£jei£ ÇÖzJL- MESİ IÇİM VOĞUU ÇA8A HAGCAMIÇ, VİETNAM &4VA- Ç/'A/W OUIZDueüLAMSt KDfiJUSUNDA iSE.AgD'YE BAOCI YAPM/ŞTT.. *Mot: 'O' Surma dilfmie. amca'demeifir. GORUŞ MERİÇ VELİDEDEOĞLU 25 Kasım 1925ten Günümüze 78 yıl önce bugün, 25 Kasım 1925'te, kısaca "Şapka Giyilmesi Hakkında Yasa" adıyla anılan "Devrim Yasası" kabul edilmişti. Cumhuriyetin niteliğini belirleyen sekiz Devrim Yasası'nın ikincisini oluşturan bu düzenleme, öte- kilere oranla Meclis'te en uzun tartışılarak kabul edilendir. örnek vermek gerekirse ilk Devrim Ya- sası olan öğretimin birieştirilmesini öneren düzen- leme, yaklaşık on dakikada kabul edilmiş; ötekiler de öyle, yalnız Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) 45-50 dakikalık bir oturumun sonunda yasalaşmış. Uygulama ve tarih belirten iki maddeyi saymaz- sak tek maddeden oluşan şapka yasasının bir bu- çuk saati aşan bir süre sonunda kabulü, ötekiler dikkate ahndığında kuşkusuz ilgi çekicidir. 25 Kasım 1925 günkü oturumun başkanı olan Kâzım Özalp Paşa, yasayı oylamaya koymadan önce, başkanlığa sunulmuş bir önerge olduğunu, bununla yasanın Nurettin Paşa tarafından reddi- nin istendiğini söyler, önergenin okunacağını da belirtir. Birinci Ordu Komutanı olan Nurettin Paşa'nın, Afyon savaşı sırasında kimi komutanlarla -dahası başkomutanla- daha sonra da Meclis ile sorunla- rı oîmuştu. Ikinci seçim döneminde adaylığını koy- muşsa da seçilememiş, ilk ara seçimde Bursa mil- letvekili olarak Meclis'e girmişti. Bu seçim için yap- tığı propagandayı kendisinin "peygamber so- yu"ndan geldiği savına oturtmuştu. Verdiği önergeyleyasatasansının reddini istiyor, özellikle milletvekillerinin "memur sayılıp şapka giymeleri"r\\n istenmesine şiddetle karşı çıkıyor- du. öte yanda bu oturumdan bir süre önce Meclis'te yine başa giyilenle ilgili bir devinim yaşanmıştı. O sıralarda artık iyice belirginleşen muhalefetin kimi milletvekilleri, kalpaklannı Atatürk'ün giydiği gibi değil de kalpağın uçlan öne, arkaya gelecek biçim- de giymeye başlarlar: Bu olayı yaşayan Hrfzı Vel- det Velidedeoğlu, anılarındaşöyleanlatıyor: "Biz Meclis çalışanlan, Reis Paşamızın yanında oldu- ğumuzu göstermek için kalpağımızı O'nunki gibi -uçlan sağa sola gelecek biçimde- giyiyorduk; kalpağı öne doğru giyenleri gördûkçe de içerie- yip kızıyorduk; çünkü bunu Mustafa Kemal'e kar- şı koyuşun bir işareti olarak görüyorduk; daha doğrusu içten içe hissediyorduk." Demek ki ba- şa giyilen nesne muhalefetin ya da değişimlere karşı çıkışın simgesi olmaya başlamıştı. O gün önerge okunduktan sonra Nurettin Paşa kürsüye çıkar; şapka giyilmesine -dolayısıyla ye- nileşen düzene- karşı olan tutumunu, çıkanlacak yasanın "anayasaya aykırı" olduğu savının arka- sına gizleyerek, önergeyi, adeta şapkaya karşı ol- duğu için değil, yasanın anayasaya ters düştüğü gerekçesiyle verdiğini belirtir; tıpkı günümüz teset- türcülerinin laik düzene karşı "siyasal simge" ola- rak kullandıkları türbanı, özgürlük, demokrasi v.ö.'lerin sonuçlanna bağlayarak göstermeleri gi- bi. Bu tarihi oturumda söz alarak Nurettin Paşa'ya yanıt verenlerin, özellikle Antalya milletvekili Ra- sim Hoca'nın söyledikleri hâlâ bugün için de ge- çerliliğini korumaktadır. örneğin Adalet Bakanı Mahmırt Esat'ın konuşmasının biryerinde: "Hür- riyet irticanın elinde oyuncak olmak demek değil- dir" demesi her zaman anımsayacağımız bir ger- çeği dile getirir. Kars milletvekili Ağaoğlu Ahmet'ın "Şapkanın, gömleğin ve redıngotun, mendilın anayasa ile ne alakası vardır? Bu ne zihniyet? Ve bu zihniyetin ifa- de ettiği mana nedir?" biçimindeki sorulan dikkat çekicidir. Rasim Hoca ise: "... işlerimize duyguyu katar- sak duygusallık metod olur, bilimsel olmayan bir şeyden hiçbir neticeye vanlamaz" dedıkten son- ra: "... dinle hiçbir alakası aslı esası olmayan me- seleler üzerine kurulan olaylann tekrannı BMM görmek istemiyor. 0nun için elbisenin şekli, tarzı ve giyinişi üzerinden bu masum halkın aldatılma- sına bundan sonra zannetmem ki imkân kalsın" diyerek sözlerini bitirir. Ne yazık ki Rasim Hoca'nın 78 yıl önceki bu di- leği günümüzde "tesettür" aldatmacası ile yerle bir edildi. Ikinci Devrim Yasası'nın 78. yılı kutlu olsun. BULMACA SEDAT YAŞAYAM SOLDANSAĞA: 1/ Hem yolcu hemdeyükta- şımakta kulla- nılan. minibü- se benzer mo- torlu taşıt. 2/ 4 Un, etvebam- 5 ya ile yapılan bir yemek... Bir topluluğu yöneten kim- g se.3/Tıpdüin- 1 2 3 de kalp atımı- nın mzlanmasına ve- rilen ad. 4/ tkı tarla arasındakı sınır... Ay- lık. 5/ Eskiden kulla- nılan bir çeşit kuku- letalı yağmurluk... 4 Tavlada "üç" sayısı. 6/ Uzaklık işareti... Sıkılmış üzümün cib- resınden yapılan sert 8 bir Fransız içkisi. 7/ 9 | Romanya'nın plaka işareti... Leylak rengi, açık mor. 8/Börülceye veri- len bir başka ad. 9/ Küçük mağara... Makbul bir sı- cak ülke meyvesi. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Su motorundan yapılan, tanm ve taşımacılıkta kullanılan, römork-pikap kanşımı araç... tlgi eki. 2/ Üstün bir yetkinin gücünü süngeleyen değnek... Çok iri bir kertenkele türü. 3/ Vurulmak istenen hedef... Müstahkem yer. 4/ Sahip olma, kazanma.. Olum- suzluk belirten bir önek. 5/ Arnavutluk'un para bı- rımi.. Gösterişsiz, sade. 6/ Franz Kafka'nın bir ro- maru. 7/ Teraziyi denklemek için hafıf gelen kefe- ye konulan ağırlık... Sosyolojide boy. 8/Tarlayı sü- rerek dinlenmeye bırakma.. Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 9/ Bir ile ikı yaş arasın- dakı ko>Tin .. tskambilde bir kâğıt.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear