01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 5 EKİM 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR CKTAYAKBAL Ecimler Gelir Geçer! Efcirrvaylnı sever misiniz? Eski adıyla Teşrini Ev- ve f$ü\, ekim, kasım, aralık/derkgffyeni biryıl!.. S E de eylül sonlan ürküntü verffmi? Birden de- ^- ğişniştir hava, rüzgârlaröşüjür, güneş ofsa da ısıt- mz. Kış geldi geleceltfir. Sobalar yanacak, yağ- mriar, derken Jşar... / ^az bitişteri hüzün verir. Kazaklar giyilecektir. Ne deı takvimler. "0u ayda havalar bir düzende git- m&ljği t$in çok dikkatliolunmalıdır. Sıkı giyinmek ter£meyepol açar. Güzel ve uygun havalarda ev- lert kçpenmamâk gerekir." tiç şaşmaz bu takvimler!.. Yıllar geçer, bir de ba- karîmız geçen yılın, önceki, daha önceki yılın be- lirlı günlerinde hep aynı olaylar yaşanmış: "Bu ay sersnin en içli ayıdır" diyor takvim. Ağaçlarda yap- rakar sararır, otlar solar. Kuşlar, böcekler uzakla- şırfu-, kendi dünyalanna kapanırlar... Eski defterlerim çekmeceler doldurur! llk genç- lik çiinlerimde tuttuğum notlar... Liseden bu yana, bir'aşamın tarihçesi gibi... Rüzgârda uçuşan san yapraklarla birlikte bir genç insanın içinde de bir şeyer bitmiş, yeni bir şeyler başlamıştır. Kimi za- man yarıda kalan umutlar, umutsuzluklar... On yedi yaşın duyumsamaları: Yıl 1940!.. "Yıllar akasuya kapılmış gibi ağır ağır... Ve ben, birgün aynslarda tanıyamayacağım kendimi. Ozaman ne bir ûmit ne bir gayem olacak. Sevgilerim, ıstırap- lann. Bu not defterini okurken gözlerimde iki dam- la yaş belirecek belki!.. Sevdiğim bir el kanştırın- ca tenibulacak... İnsanın saklandığı en güzelyer, iştebu yapraklardır." Şirlerle başlıyor 1940 yılı defterim. Şiirler akros- tişli! Hepimiz şairdik o günlerde. Insan on yedisin- . de clur da şair olmaz mı? "Nerde çocukluğumu sak- layan bahçel Dallanndan sapan yaptığım erik ağa- cıl Kovalarca suyunu çektiğim kuyul Mınldandı- ğım senin sevdiğin şarkıl Nerde." Gençliğinde şair olmak, iyidir. Kötü olan, yaşlılı- ğındadaşairolmak hevesini sürdürmektir. Gerçek şairgenç olur. Olmalıdır daha doğrusu! Yaşlanmış şairter de vardır, güzellikleri yaratan yeni yeni tat- lar arayan, bulan... Ama sayılıdır bunlar, bir avuç- tur. Yine de onlann gençlik şiirleri yaşar, sevilir, anı- lır.- Gençlik bu: Yaşamın eşiğinde kendini, duyariı- lığın anlamını veren dizeler... Sayfa sayfa geziniyorum: 1940 yılının ilk günü: "Mektepleraçıldı. Gittim, Adil, Enver, Feyzito/rs/- rada oturuyoruz. llk derse Irfan Bey geldi. Yeni- eskı münakaşasını yaptık. Benim 'Uyanış'fa yaz- dığımı öğrendi. Bol bol konuştuk. Akşam, onu görmek için Beyazıt'a çıktım. Çemberlitaş'ta onu ve arkadaşını gördüm. Gülerek selam verdi. Takip ettim. Sonra Feyyaz ve Enver'le Yenikapı'ya git- tik. Dönüşte onu pencerede buldum." Altmış üç yıl önceden bir esinti işte! Daha sak- lamalı mı bunlan?.. Çekmeceler dolusu 4O'lı yıllar, o 4O'lı yıllarda 17 yaş!.. O anılar, bir "Düş Ekmeği" sanki! Bir gün belki yayımlanabilir mi? Geçmişi bugü- ne getirmek!.. Yırtıp yakmalı mı? Ama geçmiş yok edilir mi? Hele o 17 yaşındaki şair çocuk!.. Üniversitenin İşlevi ve Siyaset. Prof. Doğaıı K U B A N İTÜ Emekli Öğretim Üyesi, Amehkan Mimarlar Enstitüsü Şeref Üvesi Prof. Dr. Erdoğan ŞLHUBI Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, Türkiye Bilimler Akademisi Asli Üyesi, Avrupa Akademisi Üvesi 2 4Eylül2003Çarşam- ba günü Sayın Başba- kan Bay Recep Tayyip Erdoğan Kastamo- nu'da yaptığı bir ko- nuşmada bazı üniversite rektör- lerini hükümeti eleştirip edep dışma çıkmakla suçlarken, 1995'te yapılan anayasa deği- şikliği ile üniversite üyelerine geri verilen 'siyaset yapma hak- kı'nı, üniversitelerin "siyasetk iç içeginııiş'" olduklan biçiminde yorumladı. Olağanüstü talihsiz olduğu şüphe götürmeyen bu konuşmada Sayın Başbakan. bi- reyin en doğal vatandaşlık hak- kı olan siyaset yapma hakkfnın teslimini, bir kurâm olarak üni- versitenin siyasete bulaşmış oklu- ğu biçiminde yorumlamaktadır. Karumrzca bu yorum Sayın Baş- bakan' ın konuşmasuıda modern bir toplumda bireyin haklanyla üniversitenin ışle\ lerinin birbi- rine kanştırılmış olmasından doğmaktadır. Demokrasinin. Anadolu'nun batısında doğduğu antik çağdan beri, demokrarik toplumun teme- li, bireyin fikir ve arzulannı top- luma ve toplumun yöneticileri- ne duyurma ve bu konularda et- kili olma hakkıdır. Bu hakkın kullanılmasının tek koşulu, top- lumun öbür üyelerine zarar \ er- memektir. Birey, bu haklanı se- çimde ya da bir referandumda oy kullanmaktan, bizzat yönetici- lığe talip olmaya (yani faal ola- rak siyasete atılmaya) kadar ge- niş bir yelpaze içinde kullana- bilır. Üniversite ise bir kurumdur. Bu kurumun görevi bilim üret- mek ve üretılen bilimi, üretme yöntemleriyle beraber olabildi- ğince öğrencilere öğretmektir. Bilim, tanımı gereği, mantıksal olarak kendi içinde tutarlı ol- ması gereken ve gözlemle yan- lışlanabilir olma zorunluluğu olan ifadelerin oluşturduğu bir bilgi sistemidir. Bilimin amacı doğada cereyan eden süreçleri ve bunlann ürünleri olan nesnele- ri "anlamakür.'' Tanımda belir- tilen koşullara uymak koşuluy- la her şey bilimin konusu içeri- sine girer. Tabii ki, doğal bir ürün olan insan ve onun tüm fa- aliyeti de bilimin konusu için- dedır. Bilim, tanımında belirri- len genel yöntem çerçevesinde geliştırilmiş pek çok yöntemi kullanarak doğayı anlama yö- nünde karşısına çıkan sorunla- n çözmeye çalışır. Bir atomun yapısı ya da depremin neden ve sonuçlan ne denli bilimin kap- samı içindeyse, bireyin ve top- lumlann davranışlan da o kadar bilimin konusu içindedir. Bu ne- denle inceleme alanı birey ve bireylerden oluşan toplumlar olan sosyal bilimler sosyal bir olay olan siyaseti de konuları içine almak zorundadırlar. Bu kapsamdaki inceleme ve araştır- malann ve bundan türeyen so- nuçlann bilim dünyasına duyu- rulması Sayın Başbakan'ın an- ladığı anlamda siyaset yapmak değil, tersine belki de çağdaş üniversitenin işlevlerinin en önemlileri arasındadır. Doğal olarak, her vatandaş gibi, üniver- site öğretim üyeleri de bilimin ürünlerinden yararlanarak top- lumlannın yönetinı tarzma etki yaparak "siyaset yapmaya" so- yunabilirler. Ancak Sayın Başbakan' ın pek yakışıksız ve kanımızca tama- men haksız bir biçimde "edep dışma'1 çıkmakJa suçladığı sayın rektörlerin sözlerinin hiçbirinde bu anlamda "siyaset yapmak" yoktur. Rektörler, görevleri ge- reği, aklın ve bilimin yolunu di- le getirmişlerdir. AkJın ve bili- min yolu, üniversitede üretilen ve öğretilenlere, siyasal amacın (bu amaç ne denli "doğnı" gö- rülürse görülsün) ve her türlü akıl dışı söylemin (böyle bir söy- lemi paylaşanların toplumdaki sayısı ne olursa olsun) kanşma- masıdır. 59. hükümetin meslek liseleri-üniversite ilişkileri ile ilgıli beyan edilmiş niyetleriy- le, üniversite yönetimi hakkın- daki görüşleri; birer bilim kuru- mu olan TÜBİTAK ve Maden Tetkik Arama Genel Müdürlü- ğü kadrolanna yaptığı siyasal müdahaleler kaçuıılmaz olarak yönetimlerinde ve işleyişlerin- de akıl ve bilimin tek ölçüt (kıs- tas) olması gereken bu kurum- lann sevk, ıdare ve işlevlerine akıl dışı söylemlerin kanştınl- ması arzusunun hükümetçe des- tekJendiği konusunda ciddi kuş- kular uyandırmaktadır. Bu ko- şullarda üniversite rektörlerinden itiraz seslerinin yükselmesi ka- dar doğal bir şey olamaz. Bütün bu tartışmalann teme- linde Türkiye'de teokratik reji- mi ikna edici verilerle reddetti- ğini söyleyen bir hükümete sa- hip olup olmadığımızı öğren- mek yatmaktadır. Kubilay ola- yına yapılan gönderme ise 59. hükümetin icraat ve imalann- dan duyulan endişenin dehşet verici derinliğini dile getirmek- tedir ki üniversite dışından, hat- ta devletimizin en yüce mevki- inden de ifade edilen bu endişe- ye katılmamak olanaksızdır. 80. Yılında CHP: Yaralı Ceylan.. CHP'nin anlamı, daha bir özel ve özgündür. Kötülükler prensinin, talihsiz yakamızı bırakmayan kıyımlan ile CHP'ye ilişkin sıcak duygulanmız arasındaki ruhsal fırtına, benliğimizin derinliklerindeki savaşımını sürdürmektedir. A. Gailİ A Ş I K 16 Dönem Kayseri CHP Milletvekili C HP üyesi ya da garlık yolunda Anadolu ğimizin derinliklerinde- sempatizanı ol- halkının önündeki tüm ki savaşımını sürdürmek- sun ya da olma- engelleri, mayın temizler üzel-rrazılargüzely Türkiye Yazarlar Sendikası'nın İki Aylık Seçkisi 23. SAYI KİTABEVLERİNDE! DAâTM 8ft 0 212 - 52817 54ftLffc0 212 - 511 53 03 MKAM-OOST: 0 312 • 430 48 58 M H U B İ f 0 232 • 425 37 58 sempatizanı ol- sun ya da olma- sın bu partinin, tüm yurt- taşlar açısından özel bir anlamı vardır. Çünkü, ba- balan ya da dedeleri mut- laka CHP seçmeni oldu- ğu gibi, 20. yüzyıhn ilk çeyreğinde, bu toprakla- ra gelişimizden 1000 yıl sonra, ulusça Anado- lu'dan kovulmamıza iliş- kin emperyalist planlan, sonradan CHP adını alan 1919 'un destansı siyasal hareketi sonuçsuz bırak- mıştır. CHP, kurtuluşu izleyen yıllarda da uy- gibi ortadan kaldırmıştır. "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" bir toplum projesi uygulamıştır. Sa- hibi olduğumuz sosyal, laik ve demokratik hu- kuk devleti bu projenin ürünüdür. Bizim açımız- dan ise CHP'nin anlamı, daha bir özel ve özgün- dür. Kötülükler prensi- nin, talihsiz yakamızı bı- rakmayan kıyımlan ile CHP'ye ilişkin sıcak duygulanmız arasında- ki ruhsal fırtına, benli- cıtır Chat Sohbet t Türkçe yazın İngilizce İngilizce gelsin Türkçe okuyun! Çetleşırken Türkçe yazdığınızı ingilizceye, İngilizce cevabı ise Türkçeye mükemmel çeviri... Ayns anda bırden fazla kişiyle yazışma. Kendi öze! sözlük gırişiyle kultanıcinm, programı istediği dûzeye getirefeilme. (Tîcari, Güncel, Tıp, Ekonomi, Teknık, vb.) Kullanışli tasarımı sayesinde gelen veya gönderilen mesajtn orijina! ve çevrilmiş halini görebilme. (Aynı anda hem Twkçe hem de İngilizce) MtRC üzennde çalışan bütün kanallarda dünyaya bağlanma ve kendi dilinde çetieşebilme. Türkçe cümienm gönderiimeden önce İngilizce çevinsini görebilme. tedir. 9 Eylül 1923 günü Halk Fırkası Umumi Re- isi (Genel Başkanı) Ga- zi M. Kemal ve Kâtib-ı Umumi (Genel Sekreter) Recep (Peker) imzaları ile İçişleri Bakanlığı'na sunulan dilekçe, Ulusal Kurtuluş'u örgütleyen hareketin partileştiğini tarihin belleğine kazıdı. Şanlar, şerefler ve başa- nlarla dolu 59 yıldan son- ra, dünyada bir benzeri bulunmayan bu soylu partinin kapısı 12 Ey- lül'ün Atatürkçü (!) ge- neralleri tarafından mü- hürlendi. CHP'nin kapısını ka- patmak, kör cehaletin ve çağdışılığın kapısını ara- lamak anlamrna geldiği için devlet, siyaset ve toplum yaşamındaki soy- suzlaşmanın, metastaz aşamasına ulaşmış kan- ser gibi ülkeyi ve sosyal yaşamı sanp sarmaladı- ğı bir ortamda, 9 Eylül 1992'de CHP'nın yeni- den açılış kurultayında genel başkan adaylann- dan DenizBa>kaL kürsü- de kükrüyor: "Atatürk'û, Ismet İnönü'yü, Kasım Gülek'Usmail Rüştü Ak- sal'ı, Kamil Kırıkoğ- lu'nu, Mustafa Cstün- dağ'ı rahmet ve saygı De anıyorum." Bu sözler, 12 Eylül'ün çemberinden geçen ve SHP'de dışlan- mışlığın hüznünü yaşa- yan CHP'lilerin yüreğin- deki yanardağı yeniden harekete geçiriyor, çö- zülmesıne ve göz pınar- larından iri damlaların yanaklarda eğriler çize- rek süzühnesine neden oluyor. 10 yılhkbir ara- dan sonra görkemli ve onurlu bir süreç başlıyor, güneş ufuktan bir kere daha doğuyor, "yiiriiye- linı arkadaşlar" Safve temiz umutlann, doyum- suz bir hırsın tuzağına düştüğü diriliş heyeca- nının cin kuyusuna hap- sedildiği güri oluyordu CHP'nin yeniden açılış tarihi... Sorumsuz ve hoyrat el- lerde bugünkü duruma düşeceğine. gönülleri- mizdeki ve tarihin arşi- vindeki göz kamaştıran saygınlığı ile CHP'nin bir nostalji olarak kal- ması belki de daha iyi olurdu. Bir genel doğru- nun altını çizmek gere- kirse tarihin her döne- minde ulusların ya da belli yazgısına egemen olmayı kafasına koymuş olanlar, işin başında can- dan, içtenlikli, dost ve çelebi insan görüntüsü vermeye özen göstermiş- ler, gerçek niyet ve kim- likleri amaçlanna ulaştık- tan sonra ortaya çıkmış, genellikle de genlerin- deki gizli zehir, tüm öl- dürücüler bal sayılmış- tır. CHP. toplumsal güven- sizliğin, hukuksuzluğun ve umutsuzluğun üçge- ninde, muhalefette bile küçülen bir süreç yaşı- yor. Bunun siyasal ve sosyal nedenleri vardır. 194O'lı yıllann ikinci ya- nsında, Zincirli Hürri- yet gazetesinde Cumhu- riyet Halk Partisi için "CHP, kemana benzer. Sol efle tutulur, sağ efle ça- hnır" diyen Cevdet Kud- ret, iyi ki bugünleri gör- medi. CHP'ye oy vermeyi ai- le geleneği, sınıfsal bilinç ya da Atatürk'ün partisi gerekçeleriyle sürdüren, yani keman tutan ve gi- derek azalan sol ellere karşılık sağ eller çalma- ya devam ediyor. "Sol, dolaşmıdan kalkmış kalp paradn-" diyen bilim ada- mı(!) milletvekili ile ya- kasında CHP'nin taktığı mebus rozeti taşıyıp "CHP'B değffim" diyen para babası yeni gözde- lerle CHP, tükenışin kul- vanndadoludizgin... Sı- fır kilometreler motoru çabuk yaktı, kaşarlan- mamışlar pek de pişkin çıktı. CHPruhunun,SODEP ve SHP bedeninde yaşa- dığı varsayılan reenkar- nasyon dönemleri gibi, yeniden açıldıktan son- raki Baykal dönemi de, kesinlikle toplumun bel- leğindeki CHP değildir. Siyasal ve ideolojik yö- rüngede meydana gelen büyük sapma, parti oli- garşisinin siyasal ve dün- yasal kimliği ile birebir örtüşünce halk ve hepi- miz, dudaklanmızı uçuk- latan derin gaflet uyku- sunun mahmurluğundan uyanmış olduk, biraz ge- cikerek ve aldatümışhğın kahreden ezikliğini ben- liklerimizde duyum- sayarak... PENCERE Kanadımızdaki Gümüş... Erzincan'da bir edebiyat ve sanat dergisi çıkıyor; adı: "Le Poete Travaille" ŞairTurgay Fişekçi Cumhuriyet'teki köşesinde bir soruyu dile getırmişti: "Derginin adı 'Le Poete Travaille', 'Şair çalışıyor' anlamında. İyi de neden 'Şair çalışıyor' değil de, Le Poete Travaille? Fransa'da açtığınız dükkâna Türkçe bir tabela assanız, Fransız dilini korumak için çıkanlan yasalara göre ceza görürsünüz. Şiir anadille yapılan bir uğraştır." • Eylül ayının ortasındaAnkara'ya gitmiştim; bir ak- şam dostlarla buluştuk; sofrada Muzaffer Erdost, Metin Demirtaş, Vahap Erdoğdu, Mustafa Bal- bay da vardı; aklıma takılan konuyu açtım: - Erzincan 'da' Le Poete Travailla' adında bir ede- biyat ve sanat dergisi yayımlanıyormuş... Muzaffer Erdost herzamanki güzelim hoşgörü- süyle girişime sahip çıktı... Tartışmabaşladı... Baştan sona 'Amerikanca' kültürün baskısı al- tında ezilen birTürkiye'de yaşıyorduk; İngilizce dı- şında televizyon adı bulmak güçtü, dükkân tabe- lalan arasında Türkçe sözcüğe rastlamak zordu... Erzincan'daki gençlerin amacı neydi?.. Cumhuriyet bu işe el atmalı, Erzincan'a gitmeli, konuyu irdelemeliydi... Işık Kansu'nun dünkü gazetemizde yayımla- nan yazısı böylece oluştu. Sofra kimi zaman işe yarar; meyhane dışardan "mukassi" görünür ama; aldanmayın görünüşe, bir başka "halet" vardır içinde... • Işık Kansu, eksik olmasın, Erzincan'a gitti, yaz- dığı izlenimler insanın içini aydınlatıyor; sanat, ede- biyat, şiir üzerine rüzgârlanmak insanlarda yaşa- ma hırsını ve sevincini güdüler... Peki, Allah'ın Erzincan'ında çıkan edebiyat der- gisinin adı niçin Fransızca?.. Ne bileyim ben?.. Siz de bilmeyin!.. Kansu'nun yazısından öğreniyoruz ki Ahmet Bozkurt, hukukçu Şamil Potur, sosyolog öğret- men Levent Baydaş ve Erzincan Polis Okulu Mü- dürü Vadi Çiçekli (şimdi Erzurum Emniyet Müdü- rü) bir gün toplanıp 'Le Poete Travaille' adındaki edebiyat dergisini çıkarmaya karar veriyorlar. Türkiye burası.. Kişinin adı Vadi Çiçekli.. Kendisi Emniyet Müdürü.. Le Poete Travaille adında bir sanat dergisi çıkar- makta öncü ve kurucu.. Üstelik şair.. Oktay Rifat'ın 'Kadeh' adlı şiirini bu durumda nasıl anmazsınız: "Burası dalyan kahvesi Ortalık süt mavisi Apostol bu ne biçim meyhane Tabağımda bir bulut Kadehimde gökyüzü" • Kan revan içinde yaşayan Türkiyemizde çok şü- kür insan güzelliği tükenmiyor.. Erzincan'da birkuş var.. Kanadında gümüş var.. Yalnız Erzincan'da mı?.. Anadolu, yaşamın güzelliğine geçmişinde aşılan- mış bir güncel tarihtir; geleceğin mutluluğu kaçı- nılmaz yazgımız gibidir. Niçin?.. Çünkü şair çalışıyor. TEŞEKKUR Uludağ Üniversitesi Sayın Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran Rektör Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Mehmet Cenç Tıp Fakültesi Başhekimi Sayın Prof. Dr. Osman Manavoğlu Kardiyolog Sayın Prof. Dr. Ali Aydınlar Üroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Sayın Prof. Dr. Bülent Oktay Doçent ve Doktorlar ile Asistanları ve şefkat dolu servis Hemşireleri Geçırdığım rahatsızlık sonucu yapılan tedavı ve amelıyatm nede- nıyte gosterdığınız sevgı, dostluk, ozen ve başanlannızdan oturu hepınce yurekten teşekkurtenmı ve saygılanmı sunuyorum. Boyie bir Unıversrteye sahıp olmak buyuk bir nımettır. Bir nefes ve ınsanlar ıçın venten onca çabaya tanık oldum. Bursa halkı ve Turkıye ıçın gurur kaynağı olan boyle bir Unıversıteyı daha mo- dem cıhazlarla donatmak, daha da gelıştırmek. yaşatmak ve sa- hıp çıkmak bızlenn odev ve soaımluluğundadır Bu bilinçle Ulu- dağ Üniversitesi Güçlendirme Vakfı'na olanaklanmız olçusun- de katkjda bulunmanın Bursa halkının ve hepımızın gorevı okju- ğuna inanıyorum. Çağnma katılmanız dıleğıyle. çetln Cöz Avukat Ceza ve Infaz Kurumlan ve Tutukevleri Kurulu Başkanı Adrese ücretsiz tesliı Cevirmen Ingıliıce'den Türkçe'ye (Upper-intermediate) seviyesinde gramer uyumlu çevinye yardımcı bir programdır. Cevirnen Intemetteki ingilizce web sayfalannı kısa sürede Türkçe'ye çeviren birprogramdır. 30 Müyon X 3 = 90 Mityon FiyaUara KDV dahil değidir İngilizce > DEMOKRATİK DEVRIM HAREKETİ "CHP için Bedri Baykam" Zor hedeflere destekle ulaşılır En başta sizin desteğinizle» Bir Telefon Yeterli (0212) 292 77 77 [email protected] phane Kemankeş Mah. Gecekuşu sok. Çavuşoğiu işhans No: 8'1 KaraKöy / '§ Tei: (0212) 292 77 77 pbx. Faks; (0212) 251 71 70 tiroşür ve iemas için İSTANBUL İKTİBA'J Tel: 0212 258 84 82 Fax: 0212 227 34 65 www.bedhbaykam.com e-mail:admin@ bednbaykam.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear