22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 OCAK 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J V LJ M^i J. LJ M\ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ ipek çağlar,bakırzamanlarTaşhan, serin mi serindi. Karpuz çatlatan dağ sulannın gelip dökül- düğü Tabakhane Çeşmesi'nin o dik inimli merdivenlerini gözümün önüne getirip, burada, az ötemdeki havuzda ezgisine kapıldığım suyun aynı kaynaktan gelişini düşündüm. Kuşkusuz hanrn taş duvarlannın sır- ladığı kar sulan, ayazın her türlüsü- ne siper olan hali. buradaki soğuk- luğun dili dilbendiydi. Bilen bilirdi, yol uğraklannda y- er alan bu gibi hanlar, bannak özel- liğinüı ötesinde, ticaret kervanlan- nın birtakım eksiklilderini giderdik- leri yerlerdi. Şimdi ise kentin en or- ta yerinde kalan bu mekânın dilini anlayabilmek için, bir bellek yolcu- luğuna çıkmak gerekiyordu. Çok değil, bundan 25-30 yıl ön- cesine uzanıyorum. O serinlik halen yüzüme vuruyor. Sözüm ona yaz gelmiş. Buzlar çözülmüş, kardelen- ler ömriinü tüketmiş... Kentin sa- bahçı kahveleri çay demlerini yeni güne göre ayarlamış... Bizse, '12 Mart' nrtınasının esintisiyle gelen- lerin hem seyircisi, hem de gönül- deşiydik... Okuduğumuz kitaplann saklısı yoktu... Çok uluorta gezil- mese de, onlarla, gene de bir köşe- ye sinip sessiz bir gölgede yüzümü- zü o sayfalara gömmek isterdik. 'Kaçış', 'sığınış' sözcükleri yaban- cımızdı.. 'Tutunamama' halleri ise çok uzağımızdaydı. Bizi kendine çeken sözcüklerin, zaman zaman serdü- meni, kimi kez de isyancısı kesilir- dik... Bütün klasik yapıtlan, iyi ya- zarlan hep bu mekânda okuduğum düşüncesini bana veren "ipek" çağlar, " bakır" zamanlardan söz ediyorum size... Taşhan'tn serin avlusunda... Kentin üç-dört kitabevine bölün- müşkalbimiz... Oralardan derleyip toparladıklarımız, üniversitedeki büyüklerimizle söyleşmelerimiz bazen bir ayin, bazen de ışıltılı yol bilgesinin düşleri gibi sarmalıyor bizleri... Ötede, akıp giden bir haya- tın bendesi kesildiğimiz an'lar... Mahalleler, sokaklar, ev içleri, pa- nayırlar, mesire yerleri, oyunlar, dü- ğünler, bayramlar, feneralaylan, si- nemalar, çay bahçeleri, kahveler, kış geceleri, masallar, âşık hıkâyeleri, cami köşelerinden alınıp okunan cenk hikâyeleri, karh-buzlu yollar, yoluğraklan... Çarşılanyla ünlü de- pek ve Bakır'... bütün iyi kitaplar gibi anlamlı, yazan bütün soylu yazarlar gibi ışıltılı biçimde duruyorlar karşımızda... Dil bilincine ermek, yüzünüzü hayatın sırlı yanlanna dönmek, hikâye ile öykü arasındaki ince çizgiyi kavramak istiyor; bir de yitirdiğimiz 'ipek' çağlann sesine, 'bakır' zamanlann rengine erişmeyi düşlüyorsanız Tomris Uyar'ı okumanın zamanıdır şimdi... ÖKUMA ÖNERİLERİ • İpek ve Bakır, 2002; • Güzel Yazı Defteri, 2002 Yapj Kredi Yay; • Ödeşmeler, 1991; • Diz Boyu Papatyalar, 1990; • Yürekte Bukağı. 1991; • Yaz Düşleri/ Düş Kışlan, 1990; • Gece Gezen Kızlar, 1991; • Yaza Yolculuk, 1990; • Sekizinci Günah,1990; • Otuzlann Kadım,1992; • Aramızdaki Şey, 1998; • Günce: Gün Dökümü, 1990; • Günlerin Tortusu, 1996, Can Yayınları. BELLEK KUTUSU "Yazarlanmızın çoğu düşünce yazılan yazmıyorlar, zamanlanm soru yamtlayarak harcıyor, yalnızca kendi ürünlerinin hangi koşullarda, ne amaçla üretildiğini sayıp dökerek bir anlamda 'abesle iştigal' ediyorlar. Söyleşilerde önyargıya dayalı bir övgü kampanyasımn izleri, bir sahtelik seziliyor hemen. Oysa biryazar, yetkin bir yazarsa, yaptığına inanır; eleştirmenden bekiediği övgü ya da onay değil, tartışmadır." Tomris Uyar mirciler, kevelciler (deri, post, kürk satıcısı), tabakçılar, kuyumcular, yorgancılar, bezzazlar, bakırcılann kente hayat veren renkliliği... Bunlara bir bir yüzümü dönebile- ceğim; dahası, yeni bir göz, bakış- la bakabileceğim bilinçlilik duru- munun yeri mekânı Taşhan'a uzanı- yorum... Bütün okumalanmla örtuşen, hat- ta oradan 'ben'e, bilince yansıyan sözlerin bannağı âşıklar kahvesi belleğimde derin bir iz bırakmış... Âşık Reyhani. Çobanoğlu veya Taşhova'dan dinlediğim bir halk hi- kâyesinden kopmuş; Taşhan'ın o serin avlusunda tahta masada İpek ve Bakır' ı okuvorum... Öykülenen zamanla, anlatılan hi- kâye'nin arahğındayım. Tomris U- yar, yaşadığımız hayata baktınyor. Bütün örtüleri kaldınyor bir bir. Bi- lincin karanlık yanlannı da ışıtma- ya çahşıyor. Hayatın dilini yeniden kuruyor, öykülüyor. "Nasıl anlatıyoriar' düşüncesl Zamanla elimden düşmeyen, 'metinler kitabı'na dönüşen 'İpek ve Bakır' ın yeni basımını dönüp okurken sözden yazıya ulaşan bi- lincin seyrini görür gibi oldum. O yıllarda, beni daha çok ilgilen- diren, öykücü/romancı'denemeci "neyi anlatıyor" du. Çıktığım yol- culukta, bir süre sonra, "nasıl an- latıyorlar" düşüncesi beni daha çok ilgilendirmeye başlamıştı. Öyle ya: O "ipek" çağlar, "ba- kır" zamanlarda getirip önüm(üz)e koyduklan metinlerle; hayatın nasıl yazıya dönüşebileceğini anlatıyor- dular. Öylece de bakardık yazılanlara... Yaşadığımız hayat, tanıdıklanmız daha bir anlam kazanır; o pencere- den bakabilmenın nasıl bir zengin- lik olduğunu kavrardık... Kapalı bilinç açılır, bakmanın yerini görmek alır, hikâye'denöy- kü'ye geçerdik... Zamanla biriken- lerin, sözün imbiğinden geçenle- rin yazıdaki anlamına da oradan bakar olurduk. 'İpek ve Bakır'.. bütün iyi kitap- lar gibi anlamlı, yazan bütün soylu yazarlar gibi ışıltılı biçimde duru- yorlar karşımızda... Dönüyorum, o kar masallanyla büyüdüğüm çocukluk yurduma... Yeni bir yolculuğa çıkar gibi hazır- lanıyorum Tomris Uyar'ı yeniden, yeniden okumaya. Dil bilincine er- mek, yüzünüzü hayatın sırlı yanla- nna dönmek, hikâye ile öykü ara- sındaki ince çizgiyi kavramak isti- yor; bir de yitirdiğimiz 'ipek' çağ- lann sesine, 'bakır' zamanlann rengine erişmeyi düşlüyorsanız Tomris Uyar'ı okumanın zamanıdır şimdi diyorum.. Ali Borovah 'nın 'Carnevale' sergisi İnsan ne zaman kendidir' sorusunu işliyor Ifadesiz maskelerin gizliyüzleriKültiir Servisi - Fotoğraf sanatçısı Ali Borovalı'nın 'Carnevale' (Kar- naval) adlı çahşması Bulgaristan'ın Primorsko Festivali'nden sonra şimdi de Burgaz kentinde sergileniyor. Ve- nedik Karnavalı'mn renkli, ancak bir o kadar da gizemli havasmı fotoğraf- lara yansıtan sergi, aynı zamanda "İn- san ne zaman kendidir" sorusunu iş- liyor. 'Ben'e ulaşma uğruna... 'Carnevale' salt biçimsel bir deği- şimin çok ötesinde, kendine ya da bir diger deyişle 'ben'e ulaşma uğruna 'öteki'nin kılığına girmeyi vurgulu- yor. Saklanmış yüzler, kamufle beden- ler vahasındayız.Sürekli bir değiş-to- kuş var, surat bir diğer suratla, vücut başka bir vücutla takas ediliyor. Bu vahada, gövde ağır işli kumaşlar, taf- talar,. bazen de saten pelerinler içinde saklanmış, saçlar renkli bir tül ya da şapka altmda gizlenmiş, yüzler ise ala- bildiğine ifadesiz maskelerin ardında sır gibi korunmuş. Her kılığın, her me- kânın hayal olduğu böylesi bir âlem- de gözler ise faltaşı gibi açık! Gündelik örtünmelerimizin, olağan dürtülerimizin çok ötesi bir bilincin dehlizlerindeyiz artık. Tüm bastınl- mış duygular günlük giysilerle birlik- te dolaba kalkmış. Her yeni kılığın içinde taze bir benlik, her maske fark- lı bir birey, ama her bireye aynı ölçü- de nüfuz edilmez. Çünkü kişinin ka- buğu artık bir başkasına teslim, 'ben' ise kendi olma yolunda alabildiğine özgür... Sırmah kumaş katmanlannın altındaki insanlar, görünmezliğin lük- sünü yaşıyorlar. Bir ömürdür peşin- den koştuklan 'ben'liği, iki haftalık bir hayal anında yakalıyorlar. Maske ve ardındaki yüz; bir an geliyor, cevap belirginliğini yitiriyor: Hangisi daha gerçek, hangisi kendimiz? Yann Burgaz'da açılacak sergi geçen aylarda yine Bulgaristan'ın Primorsko kentinde 2 yılda bir düzenlenen ve bu yıl 'Avrupa Yansımaları' temasını konu edinen Uluslararası Fotoğraf Festivali'nde yer almıştı. Borovah 2001 yılında da Yunanis- tan'ın çeşitli kentlerinde insanm ara- yışlannı konu ettiği 'Çıkış Yolu Ara- yışları'nı sergilemişti. Yann Burgaz'da açılacak sergi Venedik Karnavalı'mn renkli ve gizemli havasını yansıtıyor. Masal ve rüya tekerlemelerinden oluşan 'Böyle Devam Edemeyiz...' Oyun Atölyesi'nde Perdelerini arayan gölge kııklalar 19 Ocak Pazar günü saat 16.00'da izlenebilir. Kiiltür Ser\isi - Tem Yapım, 'Böyle Devam Edemeyiz...' adlı gölge-kukla oyununu, 19 Ocak Pazar günü saat 16.00'da Moda'da Oyun Atölyesi'nin salonunda sergi leyecek. Masal ve rüya tekerlemelerinden oluşan oyunu Şehsuvar Aktaş, Bilge Gültürk ve Ayşe Selen hazırlayıp sunuyor izleyicilere. Lahana Sarma ülkesinin iki yanında oturan, bütün zamanlanm yemek yiyerek geçiren Herşeyiyer Hanım ve Boliştah Hanım ile efendilerini tok tutmak için durmadan yemek yapan uşaklan Tavtati'yle Dümteka'yı anlatıyor 'Böyle Devam Edemeyiz...' Yine bir gün yemeği fazla kaçıran iki hanımefendinin patlamasıyla önce şaşıran iki uşak, sonradan çok sevınirler buna. Biraz nefes alacaklardır nihayet. Büyük bir şenlik yaparlar. O kadar kaptınrlar ki kendilerini, farkına varmadan perdelerinden çıkarak evlerini kaybederler. Perdelerini ararlarken yollanm, yolu ararken birbirlerini kaybederler. Arayışlan içerisinde başka perdelere dalarlar, ama ya dışlanırlar ya da zor kurtanrlar kendilerini başlanna geleceklerden. Tavtati ve Dümteka da bu işin içinden çıkamaz bir türlü... (Oyun Atölyesi, Dr. Esat Işık Cad., No. 15, Moda. Gişe Tel. : 0 216 345 39 39) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Kültürel Kimlik... Geçen cuma akşamı atv televizyonunda, Hulki Cevizoğlu'nun düzenlediği "Ceviz Ka- buğu" programında, Anadolu'nun kültürel kim- liği ve Batı'nın yanlış Troya yorumları ele alın- dı. Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nün Başkanı, değerli bilim adamı Prof. Dr. Fahri Işık, program boyunca Troya üzerine bugüne kadar yapılan yabancı kaynaklı yorumlarda, Anadolu ve lyonya topraklarında olup bitmiş her şeyin nasıl "Yunan-Helen kökenli Batı uy- gar//(J/"etiketiyletanıtıldığınıömekleriyleanlat- tı. Asıl söylemek istediklerime geçmezden ön- ce önemli bulduğum bir noktayı belirtmek is- tiyorum. Kendi kültürel kimliğimizin tartışıldığı böylesine önemli bir porgram, gece saat on iki- yi çeyrek geçe başladı. Ben saat üç buçukta artık dayanamayarak yatmaya gittiğimde, program sürüyordu. Yıllar önce bir yabancı diplomat dostum: "Türkiye'de neredeyse her işi layığıyla başarabilmek için idealist olmak ge- rekiyor..." demişti. Şimdi eklemek istiyorum: Bu ülkede galiba doğrudan kültürel varlığımı- za ilişkin bir televizyon programını izleyebil- mek için bile, bütün gece uyumayacak kadar idealist olmak gerekiyor! Kültürel kimliğimizden söz edildiğinde, bu konuda bizim ne ölçüde merak duyduğumuz ve konuya doğru çıkış noktalarıyla yaklaşıp yaklaşmadığımız gibi sorular, büyük önem ka- zanıyor. Kültürel kimliğimizi doğru oluşturabil- mek, öğeleri doğru saptayabilmek için, Os- manlı dönemindeki Avrupa haritasına da bak- mamızda yarar var. Böyle bir haritada, devlet adlan olarak Ingıltere Krallığı, Ispanya Krallığı, Fransa Krallığı, Avusturya- Macaristan Impa- ratorluğu gibi adlar geçer. Bu monarşilerin ara- sında adı ülke adı olmayan tek monarşi, Os- manlı imparatorluğu'dur ve bu durum altı yüz yıl boyunca değişmemiştir. Yani bir Fransız Fransa'da, bir Ingiliz Ingiltere'de, bir Ispanyol Ispanya'da ve o kültürel dokular içersinde ya- şadığının bilincindeyken, Osmanistan'da ya- şayan insan yaşadığı topraklarla ancak birrta- nedanlığa atıfta bulunarak ilişki kurmak duru- mundadır. O, her şeyden önce aslında bulanık bir kavram olan Osmanlılığı taşır; Türklük ise bu kavramın çok gerisindedir. Avrupa'daki hiçbir monarşi, birbirini izlemiş hanedanlardan adını almazken, Osmanlı Imparatorluğu, yıkılana ka- dar "Padişahın mülkü" olma özelliğini koru- muştur. Bu nedenle, tarihimizde Osmanlı'dan Cum- huriyet'e geçiş, Avrupa'daki başka hanedan- ların yerlerini cumhuriyet yönetimlerine bırak- tıklarında yaşadıklarından çok daha başka bir kültür değişimini zorunlu kılmıştır. Osmanlı mülkünde yaşayan Türk unsuru, ilk kez Cum- huriyet' le birlikte resmi bir vatana kavuşmuş- tur. Bundan ötürü Mustafa Kemal, aslında Türk vatanını sadece kurtaran değil, fakat kur- muş olan liderdir; sadece "kurtancı" değil, fa- kat onun da ötesinde "vatan kuran" kişidir. Sonuçta, sonradan cumhuriyet olan Avrupa monarşileri, yönetim biçimi değişikliğinin dı- şında köklü bir kültürel değişim/dönüşüm zo- runluluğuyla karşılaşmazken, yeni kurulan Tür- kiye Cumhuriyeti, yine yeni kurulmuş ve sınır- ları yeni çizilmiş bir vatanda, o vatanın kültür tarihini ve vatandaşlarının kültürel kimliğini ye- ni baştan araştırma gibi çetin bir savaşıma gir- miştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin -ve o cumhuriyetin yeni vatanının- kuruluş dönemlerinde Musta- fa Kemal'in Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Ku- rumu gibi kurumları çok önemsemesi, bir kül- türün oluşturvcu ve birleştirici öğeleri niteliğiy- le dil ve tarih kavramlarının önemi göz önünde tutulduğunda, kendiliğinden anlaşılır. Aslında Mustafa Kemal Atatürk'ün bu çabaları, Os- manlı'dan Cumhuriyet'e geçişle birlikte bir ya- bancılaşmayı en azından bir süre kesinlikle ya- şamak zorunda kalacak bir toplumun bu ya- bancılaşmadan kendi kimliğini bulmuş olarak çıkmasını hedefleyen çabalardır. Konuyu sürdüreceğiz. e posta: ahmetcemal ' superonline.com acem20« hotmail.com BUGUN • AKM'de 20.00'de Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 'Kiss Me Kate' adlı müzikali. (0 212 251 56 00) • KADIKÖY HALK EĞİTİM MERKEZİ'nde 20.30'da şef Gürer Aykal'ın yöneteceği, İdil Biret'in (piyano) solist olarak katılacağı tstanbul Borusan Filarmoni Orkestrası'nın konseri. (0 212 292 06 55) • AVUSTURYA KÜLTÜR OFİSl'nde 19.30'da Bezmara Topluluğu'nun konseri. (0 212 223 78 43) • GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde 09.00-17.45 arasında 'Orff-Schuhverk Müzik ve Dans Pedagojisi' konulu sempozyum. (0 216 435 83 50) • YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT MERKEZİ SERMET ÇİFTER SALONU'nda 18.30'da Mustafa Kaplan'm yöneteceği 'Bedende Yolculuk' adlı atölye çahşması ve Turkcell Salonu'nda 19.30'da 'Anadolu Destanı' belgeselinin gösterimi. (0 212 252 47 00) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 18.30'da Prof. Dr. Metin Sözen'in sunuculuğunu yapacağı, Recep Esengil, Şeyda Güvenç Duran'ın konuşmacı olarak katılacağı 'Kendini Koruyan Kentler Dizisi' konulu slayt eşliğinde söyleşi. (0 212 252 35 03) • TESAK'ta 19.30 ve 20.15'te Orhan Cem Çetin'in 'Hayat Öldürür', 'Bilet' konulu saydam gösterisi. (0 212 292 42 01) CRR GİTAR FESTİVAÜ'NDE BUGÜN • CRR'de 19.30'da Roberto Porroni & Cerrio Trio'nun konseri. (0 212 232 98 30)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear