Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2003 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Rahatsızlık
MALATYA Belediye Başkanı Mehmet Y. Çer-
çi, "Işyerierine hep yabana isimler veriliyor ve son
zamanlarda bunun yaygınlaştığını görüyoruz; bu
dunım vatandaşlar olarak hepimizi rahatsız et-
mektedir" demiş. Arkasından, valinin de deste-
ğiyle, Belediye Meclisi'nde "Türkçe isim almayan
işyerlerine ruhsat vermeme" kararı alınmış. Ayn-
ca, Türkçe konusuna öncülük etmiş Mehmet Bey'in
memleketi olan Karaman'daki belediyeye de "Siz-
de böyle bir çalışma var mı" diye sorulmuş. Ora-
sı "Biz zaten eskiden beri böyle yapıyoruz" deyin-
ce, Malatya Belediye Meclisi'nin şubat toplantısı-
na kadar bu konuda bir yönetmelik hazırlanarak yü-
rürlüğe konması kararlaştınlmış.
Şimdi, aynı "rahatsızlığı duyan" çeşitli kentlerin
insanlanndan Malatya'ya kutlama mesajlan yağ-
maktaymış.
Dil rahatsızlığı sadeceyabancı ad kullanımından
mı ibaret? Yazılış ve söyleyiş kurallarının göz
ardı edilmesi, tamlamasız ve çarpıtılmış deyimle-
rin artması, kısacası dilin bozulup yoksullaşması
da rahatsızlık vermiyor mu? Anaya küfredilince ci-
nayet işlenen bir ülkede, anadil kirletilince rahat-
sızlık duymamak olur mu?
Ama, heıtıalde rahatsızlık sadece bu konuda de-
ğil.
Hatta, bu belki de rahatsızlıklann en haftfı.
Çevre kirliliğiyle vatanın havası, suyu, denizi,
kentleri pisletildiği zaman rahatstzlık duymuyor
musunuz?
Devletinizi yönetenler, kendilerinin pek önem-
sedikleri, fakat sizin pek de zorunlu, vazgeçilmez,
yaşamsal saymadığınız AB'ye tam üyelik gibi tar-
tışmalı hedefler uğruna kapıdan kapıya koşarak ve
şuna buna yalvararak ülkenizin saygınlığını, halkı-
nızın onurunu yerle bir edince rahatsız olmuyor
musunuz?
"Yavru vatan" deyip yavrunuzu korurcasına uğ-
runa savaşlan, özverileri ve sıkıntılan göze aldığı-
nız bir yerde anavatana "işgalci" dendiğini duyun-
ca rahatsız olmaz mısınız?
Ailenizi, çoluk çocuğunuzu, komşulannızı, kısa-
cası gitgide genişleyen halkalar içinde ülkenizin
insanlannı seviyorsanız, onlann aralarındaki den-
gesizlikler, yoksunluklan, mutsuzluklan size de ra-
hatsızlık vermez mi?
Böyle olunca, sağlığınız için yapmanız gereken-
leri anımsatan vücut rahatsızlıklan gibi, ülke-
niz ve halkınızla birlikte kendi saygınlığınız için ge-
rekli ödevleri akla ve gündeme getiren bu çeşit ra-
hatsızlıklar, Malatya Belediyesi gibi sizi de tavır al-
maya, karar vermeye, eyleme itmez mi?
Yoksasiz duyarsızlardan, onursuzlardan, başka-
lannca yönlendirilip aldatılan, hatta kullanılanlardan,
nankörierden, "adamsendeci"lerden biri misiniz?
Rahatsızlıklarınız, kendinizi ölçmeye yarayan fır-
satlannızdır; rahatsız olmaktan rahatsız olmayın
sakın.
Seçim CHP İçin Ne Anlam Taşıyor...
CHP bundan sonra ne yapmalı?.. Atatürk'ün kurduğu,
înönü'nün kurumlaştırdığı, Ecevit'in atılım yaptırdığı
CHP'nin omuzlanna çok büyük bir yük yüklenmiştir. Bu
büyük bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu taşıyabilmek için
merkez yöneticilerinin bu derece önemli bir seçimden sonra
kendileri kurultayı toplamakta istekli olmalıdırlar.
Dr. Akv COŞKUN Siyaset Bilimi ve Kamu Yön. Öğr. Üyesi
FOÇA ASIİYE HUKUK (tŞ)
MAHKEMESt HÂKİMLtĞl'NDEN
Esas No: 2002/123
Davacı SSK Başkanlığı vekili Av. Aysel Özdemir Göz tara-
ftndan Halil Uygun mirasçılan davalılar Zeynep Uygun, Bûlent
Uygun, Serkan Uygun, Semra Koral aleyhine açılan
3.078.651.911- TL. bedelli rücuen alacak davasının dunışma-
sında verilen karar nedeniyle; 6420 Sk. No: 13 Şemikler - Kar-
şıyaka / Izmir adresinde ikamet etmekte iken bütün aramalara
ragmen adresi tespit edilemeyen Halil Uygun mirasçılan davalı-
lar Zeynep Uygun, Bülent Uygun, Serkan Uygun, Semra Ko-
ral'a ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş olup, mahkeme-
mizde duruşma günü olan 4.2.2003 günü hazır bulunması veya
kendini bir vekille temsil ettirmek suretiyle davaya karşı diye-
ceklerini sunması, aksi halde yargılamaya yoklugunda devam
edilerek karar verileceği ve iş bu ılanın dava dilekçesi yerine
geçeceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 283
S
eçim değerlendirmele-
riyle ilgili bu son ya-
zımda seçim sonuçlan
CHP için ne anlam ta-
şıyor, bu bir başan mı-
dır, yoksa başansızhk mı? Bu ko-
nu üzerinde duracağız.
1) CHP Genel Başkanı Baykal se-
çimde CHP'nin yüzde 19.3 oy al-
masun başan olarak açıkladı. Oy-
sa, hiçbir köşe yazan ya da görsel
yayuı ve basında seçimleri değer-
lendiren yorumculardan hiçbiri,
CHP'nin başanlı olduğunu söyle-
medi ya da yazmadı. Tersine hemen
bütün yorumcular seçim sonuçla-
nnı CHP'nin başansızhğı olarak
gösterdiler.
2) Türkiye, cumhuriyet tarihinin
en büyük ekonomik krizini yaşar-
ken, iktidar partilerinin bir bölümü
şaibe alnndabulunurken, CHP'nin
tabanını oyan DSP ve lideri Ecevit
seçim tablosunun dışına çıkmış-
ken; Meclis'in dışmda muhalefet
yapma olanaklanna sahip CHP'nin
seçimlerden birinci parti olarak çı-
kamamış olması, başansızhk değil
de nedir? Yoksulluk, açlık ve eko-
nomik sıkmtının ve her türlü yol-
suzluk ve talanın bu derece yoğun
yaşandığı başka bir dönem oldu
mu? CHP bu durumda hallan ya-
nuıda yer alacağuıa, sol muhalefet
yapacağına, düzenle işbirliği ya-
pan parti görünümünü bilinçli ola-
rak yeğledi.
3) CHP Baykal'dan bu yana kad-
ro partisi olina niteliğini bilinçli
olarak terk etmiştir. CHP, bir lider
partisi, bir "şahıs" partisi kimliği-
ne bürünmüştür.
Seçimlerde CHP'nin kullandığı
en yaygın afış bu yargının en açık
ve belirgin kanıtıdır. Ulkenin dört
bir yanmda, köylere kadar yaygın
olarak kullanılan bu afışte aristok-
rat bir Baykal resmi, altında büyük
harflerde bir yazı "O hep hakh çık-
ti", yine benzerbir afışte tıpkı Bay-
kal resmi altında yine büyük harf-
lerle "Ohep sizi düşünür". Bu afiş-
ler ve altlanndaki iri yazılar ashn-
da
u
halka karşı" sloganlar değil de
nedir? Halka, siz yanıldmız, siz
Baykal'a 1999'da oy vermediniz,
onu baraj altında bırakunız, ama "O
hep hakhydT. Ya da, ey halk si-
zin fazla düşünüp bu işlerle de ka-
fa yormanıza gerek yok, sizi hep dü-
şünen Baykal var. Bunlar kanimca
ters imajlardır. Bunlar olsa olsa şa-
hıs partisi, lider partisi imajlandır.
Böylesine itici afişler tasarlamak,
hallan partisi olan CHP'de ne an-
lama gelir? Baykal 'ın çok bilen
kraldan fazla kralcı danışmanlan,
"CHP'yihalkmpartisi'' konumun-
dan çıkanp düzenin partisi, şahıs
partisi, lider partisi niteliğine yö-
neltmişlerdir. Böylesine bir imaj
vermişlerdir.
4) Bu seçimler, bir yandan mer-
kez sağuı tasfiyesi, öte yandan da
merkez solun ciddi gerilemesidir.
Sosyal demokratlann üçte bir ora-
nuıdaki geleneksel oy potansiyeli
bu seçimlerde beşte bir oramna
düşmüştür. Bu sonuçlann başan
olarak takdim edilebihnesi için ya
sayı saymasını bilmemek ya da ha-
valarda uçmak gerekir.
5) CHP yöneticilerine seçim so-
nuçlannı ciddi ve derinlemesine
incelemelerini, bu partide 'ocak'tan
il başkanlığına, parti meclisi üye-
liğinden MYK üyeliğine kadar her
kademede çalışmış ve yıllannı ver-
miş birisi olarak sahk veririm. Özel-
likle, Trakya'da Edirne, Tekirdağ,
Kırklareli, Izmir I ve II'ci bölgeler
ve Denizli seçim sonuçlannı duy-
gusallıktan annarak ciddi olarak
değerlendirmeleri gerekir. Bunu
istemek bütün CHP'lilerin, hatta
bütünmilletinhakkıdır. Neden özel-
likle bu illeri ömek gösteriyorum?
Çünkü Genç Parti Edirne'de yüz-
de 18.59, tzmir 1. bölgede yüzde
18.38, Izmir II. bölgede yüzde
16.68, Tekirdağ'da yüzde 13.9,
Kırklareli'nde yüzde 12.89, Uşak'ta
yüzde 11.04, Muğla'da yüzde 10.37,
Denizli'de yüzde 10.23, Sakarya'da
yüzde 25.23 gibi oy alarak ikincı
parti ohnuştur. Özellikle Trakya il-
leri, Izmir I ve II. bölge, CHP'nin
kalesidir. Ancak özellikle bu say-
dığım illerde hiçbir kamuoyu yok-
lamasına değer vermeden, ihn sos-
yoekonomik yapısma, bölgelerin
içinde banndırdığı alt bölge istem-
lerine kulak tıkanarak CHP Genel
Merkezi taranndan oluşturulan lis-
teleri halk benimsemedi. Özellik-
le Izmir I ve II'ci bölgede halk is-
tediği adaylan listede göremedi.
Ilçe başkanlannın, muhtarlann, si-
vil toplum örgütlerinin ve halkm im-
zalanyla oluşan ve genel merkeze
sunulan dosyalar hoyratça elleri-
nin tersiyle itildi.
Bu nasıl demokrasi, bu nasıl ka-
tılımcılık, bu nasıl particilik, bu
nasıl halka yaklaşma?.. Bu dunım
karşısında, sözünü ettiğim bu il-
lerdeki demokrat kesim, ya CHP lis-
tesini beğenmediği için ya da dü-
zenle bütünleşen CHP'ye bir tep-
ki olarak belki de sol söylemleri ne-
deniyle tepkisel olarak GP'ye yö-
neldi. Böylece GP ne yazık ki Trak-
ya"da, Izmir I. ve II. bölgede
CHP'den sonra ikinci parti konu-
muna yükseldi. Bu seçim bölgele-
rinde sadece Genç Parti oylann-
dan yüzde 5'lik bir aktarma
CHP'nin genel oy düzeninde yük-
sehneler sağlayacakü. Bu örnekler,
aslında hemen hemen bütün iller
için de geçerlidir.
6) CHP son birkaç yıldır ve bu
seçimlere giderken nasıl bir poli-
tika izledi?..
CHP hem çevreye karşı merkez
kimliğini ortaya koyuyor, merkezin
restorasyonuna talip oluyor hem
de merkez soldaki en güçlü, en
önemli buluşma noktası olduğunu
belirtiyordu. CHP ekonomik so-
runlara ağırlık vermeden açlıktan,
gelir dağıhmı adaletsizliğinden söz
etmeden, sadece çağdaşlık vurgu-
suyla, sadece Anadolu solu gibi
kavramlarla solculuk taslamaya
kalkarsa, hele Baykal'ın afışleri ile
"O hep hakh çıkn" gibi halkı kü-
çümseyerek politika yapmaya kal-
karsa işte sonuç bu olur.
7) Seçimlerde, merkez sağdaki
parçalanmalan da hasaba katarsak,
geleneksel sol oylannCHP'ye kal-
ması ve CHP'nin yüzde 35 ile yüz-
de 40 arasında bir oy toplayarak
kendisini tek başına iktidara taşı-
ması gerekirdi. Hem siyasal kon-
jonktür, hem ekonomik bunalım
hem yolsuzluklar nedeniyle halkın
öfkesi; hem de gelir dağılımında-
kı çarpıcı adaletsizlik bunu zorlu-
yordu. Ama CHP bu ortamdan ya-
rarlanamamıştır. Halkta güven
uyandıramamıştır.
8) tktidar partileri ve CHP düze-
nin partisi olarak kalırken AKP
halkın partisi olduğu imajını ya-
rattı. Oysa, lideri hakkında davalar,
soruşturmalar olan bir partiydi.
TV'de Baykal, "Senin bir değfl bin
sürokumanıisterim" ama, "Halk,
yokuzhıMarkonusundaçokduyar-
hdır. Senin hakkında beş tane yol-
suzlukdavaa sürüyor,onlardan ak-
lanıpgehneyi düşünmü\wmusun"
diyebihneliydi... Böyle konuşaca-
ğına, Tayyip Erdoğan'a çok ılımlı
yaklaştı. Onu adeta "legaöze" etti,
hukukileştirdi.
9) Henüz sanayileşmemiş, kent-
leşmemiş çevre, kent varoşlan ve
kırsal kesimler, ekonomik krizin
de etkisiyle kendisine AKP'yi da-
ha yakın buldu.
Seçimleri Başbakanlık sorunu
yaşayan, hakkında davalar, soruş-
turmalar olan bir partinin lideri ka-
zanmıştu-. Bu derece soru işaretle-
ri olan bir parti ve liderine halkın
yönelmesini, halkm bilinçsizliği
ile açıklamak dogru değıldır. Bu du-
nım iyi değerlendirilmelidir. Hal-
km karşısındaki tercihler halkı
AKP'ye itmiştir. Halk bir yandan
eskileri, şaibelileri tasfiye etmek
istiyor, bunu gerçekleştirmek için
elindeki seçenekleri değerlendiri-
yordu. Karşısında iki güçlü seçe-
nek vardı. AKP ve CHP. Demek ki,
CHP'yi ciddiye almadı. Hatta onun
geleneksel yüzde 34'lük oyunu kes-
ti. Eğer CHP kurmaylan yeterli de-
recede ciddiyetle bu konuya eğil-
mezlerse, bunun sosyo-ekonomik
boyutunu özümsemezlerse, gele-
cek seçimler daha kötü olacaktu-.
Baykal'a karşın CHP'ye qy
Seçimlerden sonra, bilim adam-
lan tarafindan yapılan anketler çok
çarpıcıdır. Bu anketlerdeki bulgu-
lar, CHP'ye oy veren seçmenlerden
yansınayakınının "DenizBayiial'a
rağmen CHP'ye oyverdiğini göste-
ri>or, bu da zaten halkın yaygın gö-
rüşûdür". (Prof. Dr. Yılmaz Es-
mer, Mılliyet, 18.11.2002)
Bir köşe yazannın belirttiği gi-
bi, "CHP'nin Meclis'te kazandığı
179 sandalye, Deniz Be> in kullan-
mayı çok sevdiği mitoktjik benzet-
meyJe'PirusZafen' oldu" CHP'nin
politbürosu Mechs'e girmeyi başar-
dı ama parti kaybetti. Baykal avan-
tajlan kullanamadı. Sosyal demok-
ratlann 1999'da yüzde 30 dolayın-
daki toplam oylaruun ancak yüz-
de 20'sini sandığa taşıyabildi. Oy-
sa, AKP'nin sağ kulvarda başlattı-
ğı muhalefet atağını CHP solda ya-
pabüirdi." (Milliyet, 05.11.2002,
DeryaSazak)
Siyaset bilünci Doç. Dr. Ayşe
Kadıogiu seçimleri değerlendirir-
ken "Sağ değil sol kaç.betti" diyor
ve ekliyor: "CHP, hsük ile kopuk.
Dolayısıyla sağ o role soyundu.
CHP'nin acil olarak yenilenmesi
lazun." (Sabah, 11 Kasım 2002)
Prof. Dr. Burhan Şenatalar da
şunlan söylüyor: "SayTnBaykal'la
Dgfliseçmen nezdinde bir sorun var.
Sosyal Araşnrmalar Merkezi'nin
son dönemde yaptırdığı bir araş-
tirmada' liderine ne kadar güveni-
yor' sorusuna ahnan yanıtiarda,
AKP'yeoy verenkraçısından Ta>
r
-
\ip Erdoğan'm bdertiğinin pozitif
bir etkiyaptığı göruldü. CHP'\"e oy
verenlerin iseSayuı BaykaTdan ay-
nı şekflde pozitif etkilendiğini gör-
müyoruz." (Cumhuriyet,
10.İ0.2002)
CHP bundan sonra ne yapma-
h?_ Atatürk'ün kurduğu, tnönü'nün
kurumlaştırdığı, Ecevit'in atılım
yaptırdığı CHP'nin omuzlanna
çok büyük biryük yüklenmiştir. Bu
büyük bir sorumluluktur. Bu so-
rumluluğu taşıyabilmek için mer-
kez yöneticilerinin bu derece önem-
li bir seçimden sonra kendileri ku-
rultayı toplamakta istekli olmalı-
dırlar. CHP'nin neleryapması ge-
rektiğini katılımcı yöntemlerle or-
taya çıkarmalılar; güven tazele-
meliler. Ama nerede o demokratik
tavu-... Nerede o cesaret... Liste dü-
zenlemelerde uygulanan tezgâh-
lardan mı, seçimlerde yapılan stra-
tejik hatalardan mı çekîniliyor?..
Atatürk'ün CHP'si bu duruma düş-
memeliydi.
DSP GENEL BAŞKANI
BÜLENT ECEVİT'ten
BÖLGEMİZDE BARIŞ İSTEYEN
VE KIBRIS TÜRKÜ'NÜN
ÖZGÜRLÜĞÜNÜ GÖZETEN
TÜM YURTTAŞLARIMIZA
ULUSAL BİRLİK
TOPLANTISI İÇİN
ÇAĞRI
Yeri : Abdi İpekçi Spor Salonu - İSTANBUL
Tarihi: 12 Ocak 2003 Pazar günü saat 13.00
(Yalnız Türk ve KKTC bayrağı açılacaktır)
Meclis'te Yine
Zanlı ve Şaibeliler...
Üzülerek görüyoruz ki, bu yüce Meclisimize yine zanlılann, şaibeli-
lerin gölgesi düşmektedir. Meclis'e yeni giren bazı milletvekilleri
hakkında, bazı ithamlarda bulunulmaktadır.
Lokman GUNDOGDU Eğitimci,
U
lus, 3 Kasım'da sabıkalı, suç-
lu ve zanlılardan kurtulmayı
hedeflemiştir. Buyüce Meclis;
geçmişte kendisine atfedilen, suçlu,
vurguncu, hortumcu, laik demokratik
düzen düşmanı, dolandıncı, yıkıcı, bö-
lücü, katil zanhlanmn, hükümlü ya da
bu iddialardan yargılanmakta olanlann
adalettenkaçmakiçin stğmdıklanbir B-
man obna imajını hak etmemiştir. Ni-
tekim, geçen yasama dönemlerinde mil-
letvekillerinin yanya yaknıı hakkında
dokunulmazlıklan nedeniyle yüzlerce
soruşturma dosyalan ve fezlekeler bu-
lunduğundan olsa gerek, dokunulmaz-
lıklann kalduılması bir türlü gerçekle-
şememiştir.
Üzülerek görüyoruz ki, bu yüce Mec-
lisimize yine zanlılann, şaibelilerin göl-
gesi düşmektedir. Meclis'e yeni giren
bazı milletvekilleri hakkında, bazı itham-
larda bulunulmaktadır. Isnat edilen suç-
lar arasmda; kamuyu dolandmnak, iha-
leye fesat kanştırmak, görevini kötüye
kullanmak, belediyelere alım satımda
yolsuzluk, yakınlanna haksız çıkar sağ-
lamak, sahtecilik gibi ciddi iddialar bu-
lunmaktadır. Hatta bunlar hakkında
mahkemelerde açılmış da^ar bulun-
duğu gazete ve TV'lerde sık sık yer al-
maktadır. Bunlann milletvekili seçildi-
ği için dokunulmazlık zırhına büründük-
leri, dosyalannın rafa kaldmldığı, son-
ra zamanaşunı, olmadı bir af yasası çı-
kanp aklanacaklan iddia edihiıektedir.
Yetmiş mDyonluk Türldye'de pis şa-
ibelere adı buİaşmamışinsan yok mu da
parti Bderleri böylesine şaibeK, yolsuz-
hık iddialan ile soruştunılmakta, yar-
gılanmakta olan Idşileri aday göster-
, Kamu Yönetimi Uzmanı
mişlerdir?Yoksa böviekişikre hükmet-
mek, onlara her istediğini yapörmak
daha kolay olur diye mi düşünüyorlar?
Seçim öncesi dokunuhnazlıklan kal-
dıracağını her fırsatta dile getiren ikti-
dar partisi niçin şimdi dokunulmazlık-
lara dokunmak istemiyor? "Yoksa id-
dialar doğru mu" sorusu geliyor insa-
run aklma. Neden korkulmaktadır? îşi-
ne geldiği zaman demokrasiden, hak-
tan, adaletten ve Avrupalılaşmaktan
dem vuranlann, dokunuhnazlık zırhı
ile adaletten, yargıdan kaçmasına ne
denir? Sizin gidenlerden ne farkınız
kalır? Şimdi de, dokunuunazlıklann
bir yıl sonra ele alınacağı söylenmek-
tedir. Yani, Biz adaletten, yargıdan bir
yıl daha kaçacağız mı denılmek isteni-
yor? Yani biz bir yıl daha şimdiye ka-
dar yapüklanmıza devam edeceğiz mi
denilmek isteniyor? Bir şey ya iyidirya
da kötüdür. Dokunuhııazlüi, ulus için
iyi ise çıkar ulusa izah eder, ikna eder-
siniz. Kötü ise niçin bir yıl daha bek-
lemek istersiniz? Insamn aklına; aca-
ba bu bir yıl içinde bir şeyler kdmna mı
uydurulacak sorusu geliyor.
Bu yüce Meclis'i daha fazla yıprat-
maya, saygınlığına gölge düşürmeye
kimsenin hakkı yoktur. Bu Meclis'e
saygı, ulusa saygıdır. Ulus, kendine say-
gı duymayanlara saygı duymaz, bunun
bilinmesi gerekir. Bunu 3 Kasım se-
çimlerinde kamtlamıştır. Milletvekili
dokunuhnazlıklan kaldınunalıdır. Yar-
gıda dosyası, soruşturması, mahkeme-
si bulunanlar çıkıp yargı önünde akla-
nırlarsa görevine yüz akı ile devam et-
melidir. Bundan doğal bir şey olabilir
mi?
PENCERE
Pişpirik?,
Inanılmaz şeyler oluyor.
Bir haber:
"Türkiye, Kıbrts'a ilişkinpolitikasında bazı 'dü-
zeltmeler'e gideceğini Dışişleri Bakanlığı aracılı-
ğıyla ilk kez 'resmen' açıkladı. Dışişleri Bakanlığı
Sözcüsü Büyükelçi Yusuf Buluç, Birieşmiş Mil-
letler Genel Sekreteri Kofi Annan'/n çözüm pla-
nına göre Türkiye'nin 'gerçekçi' ve 'Kıbns Türk hal-
kının esenliğini sağlayacak' bir politika izleyece-
ğini bildirdi. Türk hükümetinin yeni yaklaşımı ön-
ceki gün Ada 'ya giden üst düzey Dışişleri Bakan-
lığı heyetince KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denk-
taş'a aktanldı."
•
Bilmiyorum, hariciyede, devlette, diplomaside
işler böyle mi yürütülür?..
Ama, kıytırık ya da sıradan bir piyasa ya da iş
müzakeresinde bile daha baştan ve açıkça davul
zurna çalarak ilan edilmez:
- Ben görüş değiştiriyorum!..
Hem yeni görüşüm nasıl olacakmış?.. "Gerçek-
çi " ve "Türk halkının esenliğini sağlayacak" bir tu-
tumu bundan böyle benimseyecekmişim; demek
ki eski görüşüm bu erdemlerden yoksundu...
Kıbns'ta ilk bakışta görünen dört taraf olduğu
biliniyor:
Türkiye..
Rum tarafi..
Ada'nın Türk tarafı..
Yunanistan..
Içlerinde yalnız Türkiye sivri akıllı çıkıyor; daha
baştan elindeki kartlan açıyor; insan pişpirikte bi-
le elindeki kâğıtlan saklar..
Bu ne biçim devlet?..
Bu ne biçim hükümet?..
•
Herkes bilir ki çiftli oyunlarda taraflardan birini
oluşturan ikili arasında anlaşmazlık, görüş aynlığı
ya da hır çıktı mı, cephe yanlmıştır; bu durumda
oyunun doğası değişir...
Nasıl?..
Birlik-beraberlik içinde olan karşıt ikili yarılan
cepheye saldırısını yoğunlaştırır...
Ne Yunan takımı enayidir..
Ne Rum tarafı budaladır..
Anadolu ve Kuzey Kıbns arasındaki görüş ay-
nlığından yararlanarak Kofı Annan planı üzerinde
müzakerelerde taleplerini niçin ağırlaştırmasın-
lar?..
Peki, dört kol iskambil oyununda bile geçerli ku-
raldan habersiz bizim takıyyeci bu açıklamayı ne-
den yaptı?.. Görüş değişikliği varsa neden gizli tut-
madı, kendine saklamadı?.. Müzakerelerde kul-
lanılacak bir kozu şimdiden neden masaya sür-
dü?..
Yunan'a ve Rum'a göz mü kırpıyor?..
ABD'ye ve AB'ye şirinlik miyapıyor?..
Denktaş'a gözdağı mı veriyor?..
Yoksa Kıbns'ı mı satıyor?
Bu sorular niçin doğuyor?.. Çünkü bu kadar
büyük hamakat ancak tahsil ile mümkündür.
•
CHP'nin, sus pus oturan Meclis'i, son olaylar kar-
şısında çalıştırması gerekmiyor mu?..
Vakit geldi de geçiyor gibi...
İlk izlenimlere göre takıyyeciler sıfıra sıfır elde var
sıfır konumundalar...
Geçen gün biri dedi ki:
- Bunlar değil ülkeyi ve devleti yönetmek, piş-
pirik bile oynayamazlar.
Peki, muhalefet partisi muhalefetini yapmazsa,
demokrasi yürür mü?..
VEFAT
Değerli aile büyüğümüz,
ŞÜKRÜ GEZERı
10 Ocak 2003 günü kaybettik.
Acımız büyüktür. Merhumun
cenazesi, 11 Ocak 2003 Cumartesi
günü (bugün) öğle namazından
sonra Küçükhamam Seyyit Ömer
Camisi'nden kaldırılarak,
Kozlu Aile Mezarlığı'nda toprağa
verilecektir.
Tanrı rahmet eylesin.
Eşi: Gülay Gezer
Çocukları: Hülya, Gökhan, Gürhan Gezer
Torunu: Deniz Demirkanlı
BAŞSAĞLIĞI
Arkadaşımız
GÜRHAN GEZER ın babası
ŞÜKRÜ
'in
vefatını üzüntüyle öğrenmiş
bulunuyoruz. Merhuma Allah'tan
rahmet, kederli ailesine ve tüm
yakınlanna başsağlığı dileriz.
Publi Media