23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 2002 CUM^ OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr AÇI MUMTAZ SOYSAL Uhısal'ın 'Kamusal'hğı ARTIKaşağı yukan herkes anladı ve kabul etti ki, Süt Endüstris Ktırumu'yla Et ve Balık Kurumu'nda- <iözelleştırmelervahıim bir hata olmuştur. Kuzeydo- ğuAnadolu'nun otlaklan, ahırlan, ağtllan boşaldı, in- sanlar göçtü, süt ürünleriyle et pahalılandı, market- eri yabancı markalı ürünler kapladı. Hayvancılığın ölürnünde bu yanl/ş kararlann etki- si büyüktür. Elbet o iki kunjmda da düzeltilecek yanlar, gide- litecek kusurtar, eksikler ya da fazlalıklar vardı. Ça- re, Türkiye'deki hayvancılıgın, dolayısıyla da tanmın bu yararfı kuaımlannı yıkmak, insanlannı etrafa sa- \urmak mıydı: yoksa düzeltilebilecek olumsuzluk- lan düzeltip kuruluşlann temel işlevleriyle özel kesi- nin girişimciliğini birteştirmek miydi? Bu yapılmayınca, eskonomi o alanlarda üretimsiz- liğe sürüktenmiş, halk sıkıntı çekmiş, "kamusal"\ık- tan yoksun brrakılan «jlusal çıkar zarar görmüştür. Aynı şey, şimdı özelleştirme listesindeolduğu bi- linen ve sorurrılu bakanca gururla ilan edilen Türk Hava Yollan ve TÜPFIAŞ için de söylenebilir. Kamusal nrtelik taş^yan ve üstelik zarar da etme- yen kuruluşları elden çıkanrken sorulması gereken temel soru şudur: Alınan karar, kamu işletmeciliği- nrı mutlaka kötü olacağına ilişkin ideolojik bir ön- yargının sonucu rnudur, yoksa eksiler ve artılar tar- tılarak rasyonel bir sonuca mı vanlmıştır? Zarar eden kuruluşlar varsa, düzeltilip kâra da ge- çirilebilir. Gelirgetirici olanlar düzettilerek daha fazla gelir bi- le getirebilir. Onemli olan, bunlan ulusal ka/kınmanın, ulusal ekonominin, ulusal stratejilerin, ulusal çıkarlann ışı- ğında değerlendirmek ve kamusallığın işlevini böy- tesine geniş birçerçeveye oturtmaktır. Doğrudan doğruya ekonomiyle ilgili gözükmeyen alanlarda da böyle. örneğin, radyo ve televizyon yayıncılığında ser- bestliğin düşünce ya d a sanat özgüriükleri açısın- dan zorunlu sayıldığı bir ortamda özel yayın kuru- luşlan üstüörtülü birtekel oluşturmuşlarsa, TRTgi- bi özerk bir kamusal kuruluşun varlığı aynı özgürlük- leraçısından bir güvence değif midir? Basın özgüriüğü batamından bugünlerdetartışma konusu olan dağıtım konusunu alın. O konudaki te- kelleşme eği/imi, bazı gazete ve dergilerin dağıtımı- nı engellemek, en azır>dan zorlaştırmak yoluyla ba- sın özgürlüğünü tehdit edici boyutlar kazanmadı mı? Serbestliğin yanında bir de kamusal dagıtım şe- bekesinın bulunması b u tehdidi önlemez miydi? Kamusallık tek tip olmaz. Cumhuriyet'ı de içeren geniş katılıma açık bir dağıtım şebekesi, basın öz- gürlüğünü güvenceye alan yeni vedeğişik bir kamusal- laşmanın da başlangıcı olabilir belki. Önce okuian vardı.INGILIZCE Yetişkinlere, çalışanlara, ilköğretim öğrencilerine Tel: 0216 - 346 26 25 • 345 11 29 Huzur Giyim Yanı Kadıkdy - İstanbul MERZİFON ASLİYE HUKÜK MAHKEMESt'NDEN EsasNo: 2002/135 Davacı îbrahim Sertkaya tarafindan davalı Azime Chasanoğlu aleyhine mahkememize açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sırasında davalıya tûm aramalara ragmen adresi tespit edilemediginden du- ruşma günü ve dava dilekçesi tebliğ edilememiş olup davacı tbrahim Sertkaya tarafindan davalı Azime Chasanoğlu aleyhine şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmaya ilişkin açılan davanın duruşmasının 07.11.2002 günü saat 09.50'ye bırakıldığı, belli edilen gûn ve saatte davalırun mahkemede hazır bulunmadı- ğı veya bir vekil tarafindan temsıl edilmediği takdirde tahkikat ve yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve hüküm verileceği ihtar olunarak tebligat yerine ge- çerii olmak üzere ilan olunur. Basın: 57717 11 EylüPün Beyaz Mendilleri... Vietnam, Filistin ve en son Irak'ta yine yüz binlerce beyaz mendil yok edildi, Napalm, misket bombalan ateşinde... Şimdi bu ateş cehennemini yaşayan ise daha önce belki yüzlerce ölüm cehennemi yaratmaktan tescilli sanık ABD'nin yurttaşlan... Ama insan... Diğerleri gibi... Sedat VÜRAL Ankara Barosu Avukatlanndan K üreselleşen dün- yarunbaşkenti... Sermayenin ve savaş teknoloji- sininmerkezi... Bu parasal ve teknik güce bağ- lı son derece geliştirilmiş as- keri koruma tedbirlerine kar- şı, DünyaTicaret Merkezi ikiz kuleleri ile Pentagon'a yapılan uçaklı saldınlar... Küreselleşen dünyaya egemen tekellerin ile- tişim teknolojisi görüntülerin- de gördüm, saldın sonrası ikiz kulelerde sallanan ve yardım isteyen beyaz mendilleri... Ve halen beynimden silemedim; belki 20 sinde yaşamla özdeş bir ABD'li genç kızın çare- sizlik ve ölüm isyanı olarak salladığı beyaz mendilleri... Şu an kendisinin yaşadığı, da- ha önce ne yazık ki yurttaşı bu- lunduğu ABD'nin neden oldu- ğu ve milyonlarca insanın ya- şadığı ateş cehenneminin bir daha yaşanmaması için acı ve özgün bir tanık ile karşı kar- şıyaydı insanlık... Yaşamla öz- deş fakat ölümü yaşayacak be- yaz mendilli bir tanık... Daha önce tarihtir tanık... Ölüme... Vahşete... Varşova, Paris, Berlin ve Stalingrad'da ölüm makinelerine karşı tek si- lahlan banş ve insanlık olan 20 milyon beyaz mendil kat- ledildi... Yüz binlerce Hiroşi- ma ve Nagazakili insan ise be- yaz mendillerini sallama fir- satı bile bulamadılar atom ce- henneminde... Vietnam, Filis- tin ve en son Irak'ta yine yüz binlerce beyazmendil yok edil- di, Napalm, misket bombala- n ateşinde... Şimdi bu ateş ce- hennemini yaşayan ise daha önce belki yüzlerce ölüm ce- hennemi yaratmaktan tescilli sanık ABD'nin yurttaşlan... Ama insan... Diğerleri gibi... Insana ölüm ne kadar yakm ise savaş ve terorizm o denli uzaktır... Yaşayan en saygın varlık insanın sonunun ölüm olması doğal ve bilimsel bir gerçektir. Ama insanın ve in- sanlann savaş ve terorizm ile hayatlannı kaybetmesi bir ci- nayettir... Bundan öte bir insan- lık suçudur... Bu suçu kim iş- lerse işlesin... Kime karşı iş- lenirse ışlensin... Adı ister Fat- ma, ister Sophia, ister Meg ol- sun... Dünya Ticaret Merke- zi'nin 300. katmda o beyaz mendili sallayan belki bu isim- lerden biriydi... Seyrediyor- duk aciz bir ademoğlu ola- rak... Aciz bir ademoğlunu... Çoğumuz Hollyvvood filmle- rinde olduğu gibi kurtarıcı rambolar bekliyorduk... Bel- ki de o da bekliyordu... Ama bu bir Hollyvvood filmi değil- di... Seyreftiğimiz, çaresizlik ve ölümü yaşayan bir ademoğ- luna karşı insanoğlunu çaresiz- lik ve yüz karalığı gerçeğinin naklen tescilli (görüntülü) bir utanç belgesiydi... Aynen Irak'ta olduğu gibi... Ey sen ateş cehenneminde insanlığa beyaz mendil salla- yan ABD 'li genç kız; bilir mi- sin bizde beyaz mendil kimi yörelerimizde sevginin, kimi yörelerimizde aynhğın sembo- lüdür... Senin gibi genç kızla- nmız sevgisini kazanan erkek- lere verirler beyaz mendilleri... Ya da bu sevgiyi hak etme- yenlere... Ama senin salladı- ğın beyaz mendili hak etme- di insanlık... En başta yurtta- şı olduğun ABD... Senin insan kimliğini göremediler... Da- ha önce de göremedikleri gi- bi... Senin yaşadığın o acımasız koşullan seyirlik bir film zan- nettiler... Sadece seyrettiler... Ölümü ve çaresizliği... Aynen Hiroşima, Nagazaki, Staling- rad, Varşova, Berlin, ŞatiIIa, Santiago ve Bağdat'ta olduğu gibi, seyirci durumuna düşü- rüldü insanlık... Oysa suçlunun; savaşı ve te- rorizmi içüıde taşıyan, insan- lan gerek kendisine, gerekse çe\Tesine yabancılaştıran, böy- lelikle insanı insanlık değer- lerinden uzaklaştıran dünyaya egemen kılınmak istenilen bir toplumsal yapılanma olduğu- nu göremedik... Veya göster- mek istemediler, bizi kendi- nize hapsederek... Bazı Avru- palı aydınlar ise gerçek suçlu- yu gizlemek için meydana ge- len bu olayı bir Hıristiyan- Müslüman çatışması şeklüı- de gösterme aymazlığına düş- tüler... Islam coğrafyasında yaşa- yan dinozor bir sosyalist, on- dan öte bir insan olarak 11 Ey- lül 2001 'de iki metre ötemde televizyon kutusuna hapsol- muş ateş cehennemini yaşayan Hıristiyan ama her şeyden ev- vel insan, yaşarrun, sevginin, banşuı yüceliğini beyaz men- dili ile tüm dünyaya sallayan ABD'li bir genç kızın çare- sizlik ve ölümünü tanık olarak seyretmenin utancını duyuyo- nım... Ya siz ölüm tacirleri... Gerçek savaş suçlulan... Yer- küreyi ateş cehennemine çe- viren savaş rantçılan... Sizler de duyuyor musunuz... Yanı başınızda yatan soimuş ve yan- mış beyaz mendilleri gördük- çe... Evet sizler; Şili'de de- mokratik bir şekilde halkınm oylanyla devlet başkanı seçi- len sosyaiist Sarvador AUen- de'nin sizin denetim ve silah- lannızla Pinoche'nin karilleri tarafindan çoluk çocuğun gö- zü önünde sabahın alacaka- ranlığında başkanlık konutun- da öldürühnesinden... Bir tescilli katüi (Pinoche'yi) 25 yıl Şili 'nin başında devlet başkanı olarak rurmanızdan utanç ve suçluluk duymuyor musunuz?.. 11 Eylül'de... Adaletin İvedilikle Bekledikleri... Ceza ve Ceza muhakemesi hukuku bilgisine sahip, insan haklanna saygılı kişilerden seçilecek ve savcılıklara bağlı olarak çalışacak "adli kolluk" kurulmalıdır. Bu biçimde oluşturulacak adli kolluk, "işkence'Ve "kötü muameleleri" ortadan kaldıracak ve savcılann hazırlık soruşturmalannı yürütmelerini kolaylaştıracaktır. AV. KaZim KOLCUOĞLU İstanbul Barosu Çözüm bekleyen sorunlarlabirlik- te yeni bir "yar- gı yıhna" daha girdik. Özellikle son yıllarda yargılamadaki gecik- melerin tıkanma nokta- sına varması, af ve ce- zalann ertelenmesi ya- saları halkımızın adale- te ve devlete olan gü- venini sarsmıştır. Kişi- nin hak arama özgürlü- ğü ve adil yargılanma hakkı, taraf olduğumuz Avrupa insan Haklan Sözleşmesi'nin 6. mad- desinde, "Herkes,gerek medeni hak ve yüküm- ifiJükleriyle ilgOi uyuş- mariıktar,gerek ceza hu- kuku alanında kendisi- ne yöneltilen suçlama- larkonusunda karar ve- recek olan, kanunla ku- rulmuş bağunsız ve ta- rafsız bir mahkeme ta- rafindan davasının ma- kul bir süre içinde hak- kaniyete uygun ve açık görölmesini istemek hakknıa sahiptir" biçi- minde düzenlenmiştir. Öncelikle, mahkeme- nin bağımsız ve yargı- cın tarafsızlığının sağ- lanması gerekmektedir. \argı sorunlanmızın ba- şında yargı bağımsızlı- ğının hâlâ sağlanama- mış olması gelmekte- dir. Tam bağımsızlığın sağlanabilmesi için cumhurbaşkanına tanı- nan bazı yüksekmahke- melere üye atama yetki- si kaldınlmah, Adalet Bakanı ve bakanlık müsteşarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Ku- rulu üyeliğine son veril- meli ve yüksek kurul kendi bütçesi içindeper- sonel müdürlüğü ve tef- tiş kurulunu oluşturma- lıdır. Yargıya bütçeden ye- terli pay aynlmamakta- dır. Atatürk, 28 Şubat 1924 tarihinde Büyük Millet Meclisi'nde ver- diği söylevde; "Öneın- ti olan nokta, adli anla- vışımızı, adli teşküab- mızı bizi şimdiye kadar bilinçli veya bilinçsiz et- Jdaltuıda bırakan, çağm gerekfcrinenygun obna- yan bağlardan kurtar- makür" diyerek Ada- let Bakanhğı'na 1924 bütçesinden yüzde 3.5, 1934 bütçesinden yüz- de4pay aynlmasını sağ- lamıştır. O günden bu- güne uzanan süreçte bütçeden yargıya ayn- lan pay gittikçe azalfıl- mış, 2002 yılında bütçe- den aynlan pay yüzde 0.82'yegerüemiştir. Bu nedenlerle, başta îstan- bul olmak üzere birçok ilde adalet hizmeti kira- lık hanlarda verilmekte- dir. En kısa zamanda adalet hizmetinin ge- rektirdiği mimari tarz- da yeni binalar yapıl- malı, binalar çağdaş tek- nolojiye uygun donatıl- malı ve insanlara güven duygusu verecek ger- çek adJiye saraylan ya- pılanmalıdır. Bu fiziksel olanaksız- lar yamnda, iş oylumu (hacmi) da mahkeme- leri tıkanma noktasına getirmiştir. Mahkemele- rin yılhk ortalama dos- yasayısı 15OO'e,günlük duruşma sayısı 40'a ulaşmaktadır. Buneden- le, davalaryıllarca sür- mekte ve "makul süre" içinde hakkaniyete uy- gun bir sonuca vanla- mamaktadır. Normal sü- rede yargılama yapıla- bilmesi için 4 bin yeni yargıç ve savcıya ge- reksinim vardır. Yargıç ve savcı sayı- sının arttınlması da tek başına yeterli değildir. Mesleğe alınacak olan- larda niteliğe önem ve- rilmeli, meslek adayla- n iyi bir staj eğitimin- den geçirilmeli, yargıç ve savcılann meslek içi eğitim yoluyla bilgile- rini yenilemeleri sağlan- mahdır. Ceza ve Ceza muha- kemesi hukuku bilgisi- ne sahip, insan haklan- na saygılı kişilerden se- çilecek ve savcılıklara bağlı olarak çalışacak "adlikolluk" kurulma- lıdır. Bu biçimde oluş- turulacak adli kolluk, "işkence" ve "kötü mu- ameleleri" ortadan kal- dıracak ve savcılann ha- zırlık soruşturmalannı yürütmelerini kolaylaş- tıracaktır. Adil yargılanma hak- kı yadsınamaz insan haklanndan biridir. îve- didir ve önceliklidir. Adil yargılanma hakkı olmadan, insan hakla- nndan söz edilemez, in- sanca yaşanacak birdü- zen kurulamaz, Musta- fa Kemal'in işaret etti- ği biçimde bir çağdaş- laşmaya ulaşılamaz. Gerek idari ve gerek- se adli mahkemelerde yüzeysel değil, köklü bir yenileşmeye gitme zamam geldi de geçi- yor... • • •• BİN YILINJLJRKUSU BİN BAĞLAMAYLA ALEVİ SAZI-SÖZÜ-SESİ 5 EKİM 2002 CUMARTESİ SAAT: 17.00 İSTANBUL ABDİ İPEKÇİ SPOR SALONU IBIRLIGI JRKUSU TURKIYE 22263»-2063^2226380 -2216337 F«: (0212) 2216338-2226381 Cumhuriyet BILET SATIŞ NOKTALARI Beyoğlu Metropol Müzik (0212) 249 49 16 • Bakırköy Arkadaş Kitapevi (0212) 542 72 71 Şışlı Sağlam Optık (0212) 234 35 71 - Kadıkoy Seyhan Müzik (0216) 330 07 45 Kartal Berk Optik (0216) 387 65 51 - Sarıgazi Bağlıca inşaat (0216) 621 85 09 Avcılar Asem Müzik (0212) 421 32 63 - Beşiktas Meydan Kırtasiye (0212) 260 56 27 H.B V.A.K. Vakfı (0212) 238 01 02 - Kartal Cemevi Eğ. Kül. Vakfı (0216) 387 15 75 H.B.V. Kül. Tan. ve Sos. Vrd. Dern. (0216) 429 23 88 - Gazi Cemevi (0212) 536 79 93 Hacı Bektaş Veli Der. Gn. Mrfc. (0312) 311 27 33 - Pir Sultan Abdal Der. Gn. Mrfc. (0312) 435 29 54 Biletler tüm Alevi Bektaşi Kurum ve Cem Evlerinden temin edilir. ilan Cumhurtyvl'ın değerlı katkılan ıie yayınlanm'îür 1. ULUSLARARASI KOMEDİ FİLMLERİ FESTİVALİ TÜRSAK Vakfı, Bonus Card 1. Uluslararası Komedi Fîlmleri Festivalî'nin ana sponsoru Garanti Bonus Card a teşekkür eder. türsak TÜRKİYE SİNEMA VE AUDİOVİSUEL KÜLTÜR VAKFI PENCERE DBDevrimbtmAbecesi... Biz ilkokuldayken 'Alfabe' derdik, eskiden 'Elif- ba' imiş, şimdi 7U>ece'adını aldı... Herneyse.. Demokrasinin 'Abece'si ne: Bir toplumda laıklik olmadan, demokrasi de ol- maz, olamaz!.. İki kere iki dört!.. Avrupa kilise egemenliğini yıkıp dinci devleti laik- leştirerek demokrasiye geçebildi... Avrupalı yalnız kilisenin egemenliğini yıkmakla kal- madı.. Kilise dilinin egemenliğini de yıktı.. Nedirodil?.. Latince!.. Avrupalı uluslaşmadan ümmet olmaktan kurtula- mazdı, ınancın yerine aklı koymadan 'İnsan Hakla- n Bildirisı'riı yazamazdı, din hukuku yerine 'Mede- ni Kanun'u geçerli kılmadan papazlann elinden kur- tulup 'yurttaş' ofamazdı, Latince yerine ulusal dili be- nimsemeden özgür kimliğini vurgulayamazdı... • Dün dil devriminin yıldönümüydü... Kimisi diyecektir ki: - Aman canım, ne demek dil devrimi, şimdi sıra- sı mı, seçime gidiyoruz... Tam sırası!.. Çünkü dil devriminin ne demek olduğunu bilme- yen safoş hangi partiye neden, niçin, hangi gerek- çeyle oy vereceğini de bilemez... 1950'de iktidara geçen Demokrat Parti ilk elde üç eylem yaptı: 1) Ezanı Arapçalaştırdı... Minarelerde 'Tannuludur' diye Türkçe okunuyor- du ezan... 'Allahüekber'e çevrildi. 2)Bayar-Menderes iktidarı 'Anayasa'yt 'Teşkilât- ı Esasiye Kanunu'na dönüştürdü... 3) Türk Ceza Kanunu'nda solculara uygulanan 141-142'nci maddeleri ağırfaştırdı... Karşı devrim daha ilk adımda başlamıştı. • Mustafa Kemal 1923 Cumhuriyeti'nin temelleri- ni atarken Osmanlıcanın egemenliğini yıkıp güzelim Türkçeye yol verdi... Avrupalı da kilisenin saltanatına son vererek laik devlete geçerken Latinceyi dışlamıştı... Batı tarihinde di\ dönüşümü, reformu ya da dev- riminin anlamı budur!.. Türkiye'de dil devrimi özünde demokrasinin tohum- lanması demek... Dil ile demokrasi arasındaki tarihsel bağıntı bilim- seldir... Bayar-Menderes ikilisi sandıktan çıktıktan sonra 'Anayasa'yı 'Teşkilatı Esasiye Kanunu'na çevirerek Ceza Kanunu'ndakıfikirözgüriüğünükısıtlayan mad- deleri ağırlaştınrken, bilinçsizler 'demokrasigeldi' sa~ nısına kapılıp karşı devrimi alkışlıyoriardı... Oysa yarım yüzyıl sonra bile demokrasinin haya- ta geçirilemediği görüldü... Ulusal dilinde düşünmesini bilemeyen toplumda ne demokrasi olur. Ne de fikir özgürlüğü!.. • ' Atatürk ne büyük adammış!.. Zaman geçtikçe Mustafa Kemal'in değeri daha çok ortayaçıkıyor... Türkçemizi edebiyat, bilim, felsefe diline dönüş- türme yolunu açan da o değil mi!.. Aİ* 0 Konuşmaya yönelik, her seviyede İTALYANCAve İSPANYOLCA Kursları 14 E k i m ' d e b a ş h y o r Bügiiçin:(0212)23182"'] -2407791.Cep:(0532)244 1954 ÖZEL VERDÎL ÎTALYANCA DÎL KURSÜ Halaskârgazi Cad. Şimşek Apt. 284/2 Osmanbey-tst. (Gazi Sineması Karşısı - Metro / Osmanbey) Çagdaj Târijye PJJI (ktecek Güvencer BAKIRKÖY ŞUBESt NÂZIM HİKMET ŞİİR RESİTALİ ve FOTOĞRAF SERGİSİ RESİTALİ SÜNAN: Prof. Dr. SERVER TANİLLİ S.\ZIYLAEŞLIKEDEN: YUSUF BENLt SERGI: NÂZIM HİKMET VAKFI 28 Eylül 2002 Cumartesi Saat: 14.30- 16.30 Yer: Özel Kültür Koleji, KEV Salonu Adres. Ataköj 9-10. Mahalle, Atnum arkaa Not: Giriş ücretsizdir. îletişım: ÇTOD Bakırköy 0 212 543 67 09 DURSUNBEY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2002'65 Davacı Dursunbey'ın Güğü köjTinden Mustafa Er vekili Av. Osman Bıldır tarafindan davalı Hülya Er aleyhine açıian boşanma davasında, Davalı Dursunbey ilçesi Gügü köyü nüfûsuna ka- yıtlı Ismail ve Ipek kızı 1971 doğumlu Hülya Er'in açık adresi tespit edilemedıfinden dava dilekçesi ile duruşma gününün ilanen teblığine karar verilmekle davalı Hülya Er'in duruşmanın yapılacağı 30.10.2002 günü saat 09.00'da Dursunbey Adliyesi'nde hazır bu- lunması veya kendisinı bir vekille temsıl ettirmesi, gelmediği takdirde yokluğunda karar verilecegi dave- tiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 11.09.2002 Basın: 58453
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear