23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
' 2 7 EYLÜL 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA JVUJLJ. U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 T| M~ Brian De Palma, son filmi 'Öldüren Kadın 1a. ustası olduğu türe dönüyor iK/odernbirmeşumkadın, Sinema dünyasının en şık vifrini Cannes'ın 2000 açılış gecesinde. kır- mrzı halıyla kaplı festival sarayının merdivenlerini çıkan (Sandrine Bonnıire, Regis VVargnier, Gilles v Jacob"un fark edıldiğı) ünlüler, ko- müıuzm karşıtı "Doğu-Batı" filmi- ne giıerken kadınlar tuvaletinde, milyoıüarca dolarlık elmaslarla be- zenmiş bir altm büstiyerin çahnma- sı tezgâhlanıyor. Soygunuplanlayan zenci (Raoul Peck'in Lumumba- sını oynayan Eriq Ebouaney) vuru- lup ensefenirken yardımcısı(Edo- uard Montoute) kaçıyor. Büstıyen ıtaşıyan modeli baştan çıkararak ru- valete çeken alımlı sanşın, boylu • boslu, seksi bir afet olan üçüncü hır- 'sızsa elmaslarla birhkte ortadan yok "oluyor kanlı biten soygunun ardın- dan. Dalavere çevirmede, kılık de- "ğiştirmede çok usta bu çekici kadın Laura (Rebecca Romijn-Stamos). yaşh anne babasının aradıgı, ona .benzeyen ve ıntihanna tanık olduğu, -soruniu Lily'nin (Rie Rasmussen) kimliğıne bürünerek uçakta tavladı- •ğı AmerikaJı diplomat Watts'ia (Pe- ter Coyote) ABD'ye uçuyor. 7 yıl sonra ABD'nin Fransa Büyükelçisi "Watts'ın kansı olarak Pans'e dönen femme fatale'ımızın yoluna, papa- razzi geçmişinden kurtulmak ister- .ken kadının fotoğrafinı çekip maga- zin basmına satan çulsuz fotoğrafçı .Nıcolas (Antonio Banderas) çıkı- yor. Bu arada hapisten çıkmış, ınti- kam peşındekı 2 eski soygun ortağı da kadının izmi sürmektedir ve gel- sin sürpriz bir final... Yıllar önce, dindar anne baskısın- dan daralıp telekinetik enerjisiyle lı- se mezuniyet balosunu kan gölüne çeviren, sessiz sedasız genç kızın (Sissy Spacek) 'patlayışı'm aktaran, sonradan birçok taklidinin çevnldi- ği, korku-fantastik, okul-gençlik fil- mi türlerini derinJemesine etkileyen "Carrie"yle (1976) hayatımıza gir- mişti yönetmen De Palma. 1970'ler- de "Sisters, Obsession, Carrie, The Fury"lerle admı duyurup eleştir- menlerce Hitch Amca'dan boşalan tahta oturtulan De Palma, 1980'ler- de "Dressed (o Kill, Blow Out, Body Double" gibi bol kan, şıddet -ve kâdın düsmanlığı içeren gerilım- heyecan serüvenlenyle oyalandıktan -sonra, "Scarface/ Dokunulmazlar" ve Vietnam fılmleri furyasmda özel biryere sahip "Casualties of War" ^ibi önemli yapıtlanyla HoIIyvvo- od'un gittikçe önemsenen usta yö- netmenleri arasına kanşmıştı. Gönderme ve alıntıiarla dolu Genlimden kara film-polisiye dra- maya, korlcu-fantastikten aksiyon, bilimkurgu ve savaş filmine kadar pek çok türde at oynatan De Palma, "Bonfire of the Vaniries / Şenlik Ateşi" başansızlığıyla başlayan 199O'lı yıllara Al Pacino'lu Carli- to's Way, Nicolas Cage'li "Snake Eyes" gibi iki sıkı film daha sığdır- dı. Tom Cruise'la da geniş kitleye jlaşan, zehir zemberek bir aksiyon "Görevimiz Tehlike") çekti 1996). Büyük bütçeli ama gişede layal kıncı olan "MissiontoMars" 2000) adlı bilımkurgudan sonra ;imdi, gözde türü gerilime dönüyor jstat, 'çıiaş noktası ve mihenk ta- JI' kara film türünün vazgeçilmez Sanşın afet Rebecca Romijn-Stamos (solda) filmde yer yer Hitchcock'un sanşınlarını hatırlatıyor. Femme Fatale / Yönetmen, senaryo: Brian De Palma / Kamera: Thierry Arbogast / Müzik: Ryuichi Sakamoto / Oyuncular: Rebecca Romijn-Stamos, Antonio Banderas, Peter Coyote, Rie Rasmussen, Eriq Ebouaney, Thierry Fremont, Greg Henry / Fr.-ABD 2002 (Umut Sanat) tiplemesi femme fatale olan "Öldü- ren Kadın'Ha. Kimilerince cilalı tekniğini çoğu kez öyküsüyle bağdaştıramadığı, ka- dın düşmanhğı yaptığı gerekçesiyle yerilen, üslup ve temalan bakımın- dan Hitchcock tarzının taklitlerin- den oluşan ve aşınlıklar, dikızcı sah- neler, gizem, şiddet, dehşet içeren filmlerle dolu, 37 yıllık, Hitch Am- ca'yla yoğun gönül bağı kurmuş bir kariyer yapan De Palma, Hollywo- od'dan uzaklaşıp büyük srüdyolann ağızkokusunu çekmeden, tecim kay- gısı duymadan, bütünüyle Fransa'da çekmış Femme Fatale'ı, dilediğince. Kara film fürüne, Hitchcock'a ve kendi fılmlerine ilişkın gönderme ve alıntıiarla bezeli filmin karmaşık öy- küsü, bulmaca gibi seyretse de ne gam! Yaman bir 'kara' seyir ziyafeti Seyirciyı koltuğunda ağzı açık bı- rakan, Ryuichi Sakamoto imzalı, Ravel'ın "Bolero"suna nazıre mü- zik eşliğinde, ustahklı bir açılış se- kansıyla başlayan ve modern bir Femme Fatale tasvirinin ötesine ge- çen filmde entrikadan çok görsellik hep ön planda. tkna etmekte, inandı- ncı olmakta zorlanan De Palma, gör- sel becerisiyle ortalığı sise pusa bo- ğarak içine çektiğı seyırciyi baştan sona perdeye bağhyor, kimi yerde perdeyi ikiye bölen özgün "bakifi'. sürükJeyici hızlı montajı, geniş plan- lan ve düşmeyen temposuyla. Tıpkı David Lynch'in "Mulholland Dri- ve"mdaki entnka yumağı gibi, düş- le gerçeğin kanştığı, "çeşitli gerçek- lik düzlemlerinin kurgulandığı" film, seyirciyı her an şaşırtmayı, ya- nıltmayı hedefleyerek akıyor yağ gi- bi. Başta, TVde, Billy VViİder'm ka- ra film ldasiğı "Çifte Tazminat"ta, sinema tarihine geçmiş en tanınmış meşum kadınlardan Barbara Stan- wyck'ı seyredip dersinı ahrken tanı- dığımız, Kalıforniya havasında ye- tişmiş Hollanda asıllı afet Rebecca Romijn-Stamos, yer yer gizemli Hitchcock sanşınlannı andınyorsa da filmin dizginlerini tek başına eli- ne almada pek yeterli değil oyunuy- la. Banderas ise karikatürümsü bir paparazzı olmuş. Luc Besson'ın ka- meramanı Thierry Arbogast'ın, Pa- ris'i değerlendiren çok hareketli ka- mera çalışması, hızlıhğıyla kara film estetiğıne zıt düşse de fîlme çok şey katmış. Hitchcock'van gerilimi çok ileriye götüren De Palma'nın yazıp yönetti- ği bu son filmi, kabından taşmış bir ustalık ve hüner gösterisi özetle. Me- raklısının kesinlikle kaçırmayacağı, bir görüşte öykünün dolambaçlanna takılarak filmin tam olarak keyfini çıkaramayanJarınsa gidip bir kez da- ha seyredebilecekleri, yaman bir 'ka- ra' seyir ziyafeti. YENİ BASLAYANLAR... YENİ B A S L A Y A N L A R... YENİ BASLAYANLAR Azınlık Raporu / Mlnorlty Report Sinema tarihinın vejenerasyonunun bol ödüllü. başanlı yö netmenlerinden Steven Spielberg, bu kez "Bugün içinde yaşadığımız dönvanın yakın gelecekte- İd yansıması" olarak tanımladığı fu- ruristik bir gerilım filmi olan "Azınlık Raporu" ile karşımı- za çıkıyor. Başrollerini Tom Cruise, Colin Farrell, Sa- mantha Morton ve Max von Sydow'unpaylaştığı fil- min senaristleri Scott Frank ve Jon Cohen. Senaryo, ya- zar Philip K. Dick'in aynı adlı kısa hikâyesinden si- nemaya uyarlanmış. 2054 yıhnın Washing- ton'mda, cinayet suçunun artık tamamen durduruldu- ğu bir sistem kurulmuştur. Gelecek artık görülebilmek- te ve suç daha işlenmeden ce- zalandınlmaktadır. Adalet Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan 'Pre-Cogs'lar ta- rafından tüm ayrıntılan ile görünrülerinin dü- zenlendiği ve önceden harekete geçildi- ği 'Suç - öncesi' bölümünün göre- vi, suçlulan bulmak ve onJan dur- durarak ceza almalannı sağla- maktır. Psişik canhlar olan ve asla ha- tayapmayan 'Pre-Cogs'lar mü- kemmel bir suç önleme organi- zasyonudur. Bu sistem için en çok çalışan da organizasyonun başında bulunan şef John An- derton'dan (Tom Cruise) baş- kası değildir. Anderton, tanı- madığı bir yabancıyı 36 saat içinde öldürecektir... 'Minority Report', ile Spi- elberg ve ekibi, suçun doğası- nı, teknolojiyi ve 194O'lı yıllann kaderi tartışan klasik kara filmleri- ni hatırlatıyorlar. 'Azınlık Raporu' aym zamanda or- ganik ve hatasız görsel efektler konu- sunda da oldukça iddialı. Toplam 481 görsel efektli sahnenin kullanıldığı film, Spielberg'in 25 yılldckariye- rinde en fazla görsel efekt kul- landığı yapım olarak da dik- kat çekiyor. IZLEYİCİ ERDAL ATABEK Hayvanlarla korku filmleri Ünlü King-Kong'la başrole çıkan "goril", ürkütücü bir hayvandı. Kadın kaçınyor, yapıları yıkıyor, saldırıyor, önlenmesi olanaksız saldırgan bir gücii simgelivordu. 'öpekbalıklan da "Jaws" filmiyle ina_\etleri sergiJenen yararıkJardı. "Kuşlar-Kanath üygarüJk" fılmi ile birlikte gösterime giren "saldır- gan örümcekler"le ilgili bir başka film, hayvanlara sinemada nasıl rol- ler venldiğini yenıden düşündürttü. "Hayvanlar", yıllar boyunca sine- mada "korku verici yaratıklar" olarak kullanıldı. ÜnJü King-Kong'la başrole çıkan "goril", ürkürücü bir hayvandı. Ka- dın kaçınyor, yapılan yılayor, saldı- nyor, önlenmesi olanaksız saldırgan bir gücü simgeliyordu. Güçlü, kötü ve saldırgandı. Oysa, bu imgenin "doğal goril davranışlan" ile hiç il- gisi yoktur. Sonradan yapılan çalış- malar, gonllerin toplu halde hiç de saldırgan olmayan bir yaşam sürdük- lerini, ancak kendilerine saldınlınca korunma amaçlı şiddet gösterdikleri- ni ortaya koyacaktı, ama korku bir kez dağlan sarmıştı. Gonller böyle- ce insanJar için korku nesnesi olmuş- tu. Köpekbalıklan da "Jaws" filmiy- le cinayetleri sergilenen yaratıklar oluyordjı. Amity kasabasının sulan- na giren dev köpekbahğı, insanJan parçalayan bir canavardı. Sonradan yapılan köpekbahğı belgeselleri ise bu doğal canlılann ancak bir bölü- münün saldırgan olduğunu, onlann da yiyecek bulmak için av aradıklan- nı ortaya koyacaktı, yoksa köpekba- lıklannın insanlara özel bir kinleri yoktu. Ama korku nesnesi olmaktan hiçbir hayvan kurtulamayacaktı. "Katil anlar", "bû>'ûmûş böcek- ler", "saldırgan kanncalar", heie de "dev yılanlar", "deniz ejderha- lan", "dev ahtapotlar", "saldırgan kuşlar" birbirini izleyen fıhnlerle in- sanlarla hay\anlar arasında büyük bir korku uçurumu açacaktı. Günümüzde doğadan kopmuş in- sanlar artık bürün hayvanlardan kor- kar duruma geldı. Kedıler köpekler bıle korku nesnesi durumunda. Hele de hiçbir zaran obnayan ev örümcek- leri, rastlantıyla yolunu şaşırmış kü- çük bir bahçe yılanı, insan görünce fellık fellık kaçan fare, inandmaz pa- niklere yol açıyor. Fobik nevrozlar, panik atakjar hayvanlar söz konusu olunca yaygın durumda. Hayvan hak- lannı koruyanlar ortalıkta görünmü- yor, ama insanlann böyle dehşet ve- rici yaygınlıkta hayvanlarla korkutul- masına karşı çdaunaması da anlaşı- ür gibi değil. Bilimsel açıdan yanlış, sosyal açı- dan yanlış, psikolojik açıdan yanlış olan bu rutum daha ne zamana kadar pervasızca sürdürülecek. Küçük yaş- lardan, çocukluk yıllanndan başlaya- rak hayvanlann her türü ile korkutu- lan insanlar doğayla nasıl banşacak. Onun için de "Kuşiar-Kanatü Uy- garlık" filmi bir kez daha önem ka- zanıyor. Daha önce izlediğimiz "Ayı" fımıi de dürüst bir fılmdi. insanlann hayvanlara yaptığı eziyetin, kıyımla- nn, kökünü kurutmalann fılmleri an- cak belgeseller olarak görülüyor. Ço- cuklara, gençlere, tüm msanlara çev- re büinci, hayvanlann dostluğu nasıl verilecek? O birbirinden güzel insan- köpek, insan-at dostluklan nasıl ye- niden beyaz perdeye gelecek? Bu ko- nuyu hep birlikte düşünmeliyiz ve haİdı istemimizi 4ile getirmeliyız. KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Kedilepin Seçimi Geçen hafta 'Sanat Siyasete, Siyaset Sana- ta Bakıyor' demiştik. Ama, galiba siyasetçiler sanata, sanatçılann siyasete baktığı kadar bak- mıyor. Seçim şarkıları, bir de seçim afişleri dı- şında elbette (Siyasetin grafik sanatıyla ilişki- sinin tarihsel serüvenini, Tarih Vakfı'nın 'Seçim Afişleri' sergisinde -ibretle- izlemekte yarar var). Yazımızda, siyasi partilerin tutarlı bir kül- tür politikasına sahip olup olmadığını sorgulu- yorduk. Işçi Partili Şule Perinçek'ten başka kimseciklerden ses çıkmadı. Diğerlerinin işle- ri başlarından aşkın olmalı. özerk Sanat Konseyi'nin, siyasi partileri sa- natın özerkliğine sahip çıkmaya çağıran bildi- risine de henüz tepki yok. Elli dokuz sanat ör- gütü adına Girişim Kurulu'nun yaptığı çağnda, bağımsız sanat ve kültür kurumlarının yaşam alanının daraltılmaya çafışıldığı belirtilerek "Doğrudan Devlet'e bağlı sanat kurumlannda yeni bir yapılanmaya gitmek"ten, "Kamusal desteğinin yönlendihlmesinin meslek alanla- nndakiuzman kurvllara bırakılması" gereğinden söz açılmış ve tüm siyasi partiler, sanat alanı- nın demokratikleştirilmesine olanak verecek yasal düzenlemeler yapılması ve kamu ile sa- nat alanlarının ilişkisini düzenleyecek özerk 'Türkiye Sanat Kurumu'nun oluşturulması ge- reğini program ve seçim bildirgelerine katarak bu çağrıya somut destek vermeye davet edil- mişti. Henüz tüm seçim bildirgelerini görmedi- ğimizden umudumuzu koruyoruz. Siyasi Partiler arasında kültür sanata ilişkin en net tavra sahip olanı Liberal Parti. Besim Tibuk, çeşitli vesilelerle, sanata ilişkin tutumu- nu açıkladı: "Kültür Bakan/ığı'nı kapatacağız." Sanatı 'serbest piyasa'nın ellerine terk eden bu anlayışı hiçbir bıçimde onaylamak müm- kün değil. Çünkü, 'kalite' desteklenmediği sü- rece, 'ucuzluk'un egemenliğini engellemek mümkün olmaz. Bu yüzden özerk Sanat Kon- seyi, önümüzdeki seçimler sonucu oluşacak hükümetten, kültür sanat alanına kamusal des- teğin arttırılarak 'kültür'e ayrılan payın genel bütçenin en az yüzde 1 'ıne ulaştırılmasını ta- lep ediyor. Elbette bu noktada, bu desteği kimin vere- ceğı sorusu akla geliyor. özlenen, kamusal desteğin kişisel ya da siyasal çıkarlargöz önü- ne alınmadan yönlendirilmesi. Işte, özerk bir 'Sanat Kurumu' ihtiyacı buradan doğuyor. Siyasi partiler arasında, DEHAP'ın ve ÖDP'nin bu yaklaşıma çok yakın durduklarını biliyorum; (Ne yazık ki, bu iki partinin ve SHP'nın ışbirliği arayışlan kapsamlı birgüçbir- liğine dönüşemedi. HADEP, EMEP, SDP işbir- liğı ile sınırlı kaldı.) TKP'nin, ıktıdar bize geçin- ce biz de kendi ideolojimizi dayatırız tarzında bir politikası var mıdır, bilemiyorum. Yeni Tür- kiye'nin de bu konuda net bir politikası var mı- dır bilemiyorum. (Ismail Cem ve Ercan Kara- kaş gibi demokrat kimlıkleri ile tanıdığımız es- ki kültür bakanlan ile, partinin genef sekreteri- son Kültür Bakanı Istemihan Talay'ın nasıl bir potada uzlaşacaklannı doğrusu merak ediyo- rum). Tabii, en önemlisi, iktidara aday bir sosyal demokrat partinin, CHP'nin bu konuda ne dü- şündüğü. Ülkemizi UNESCO nezdinde temsil eden bir kültür insanı olan Zürfü Livaneli'nin ülkemizin ihtiyaç duyduğu kültürel reformları (bir yandan özgürleşmeyı, öte yandın kültüre daha çok kaynak ayırmayı içeren politikalan) gerçekleştirebilecek birikime sahip olduğunu biliyorum. Partinin seçilme şansı olan bir diğer sanatçı adayı Berhan Şimşek de yıllannı sine- maya vermiş, halkın sorunlarını çok iyi tanıyan bir sanatçı. Onların çabası ile, siyasi partiler arasında bir 'consensus' sağlanabilir diye dü- şünüyorum. Bu 'consensus', devletin kültüre, sanata kaynak sağlaması, ama hiçbir biçimde bu kaynağın kullanımına müdahale etmemesi ilkesine dayanmalı. Yani, devletin 'resmi bir kültür politikası' dayatmaması, kültüre ayrılan kaynakların ku/lanımında çoğulculuğa ve say- damlık ilkesine uyulması gerekiyor. Bunun pra- tik çözümü ise uygar Batı ülkelerinde olduğu gibi özerk bir sanat kurumu oluşturmaktan ge- çiyor. Sanatçıiann siyasete 'müdahit' olmakla ye- tinmeyip bizzat soyunmalannı olumlu gördü- ğümüzü söylemiştik geçen hafta. Ve aklımız- da kaldığı kadan ile bazı isimlersıralamıştık. Ta- bii, pek çok isrni unutmuşuz (Şimdi gene biri- leri unutulacak, ne yapayım, elimin altında lis- teler yok.) hem de ne isimler. Hepsi bir yana, bir kedinin Oya Baydar'ı atlaması affedilir şey mi? Baydar, ÖDP listesinde yakışıklı bir ko- numda. Bir başka kedi, Nazh Eray da CHP'den aday. Her ne kadar listedeki yerini partiye ya- kıştıramadımsa da Nazlı'nın inadına hayranlı- ğım sürüyor. Sinemadan da iki emekçi yer alı- yor liselerde (geçen hafta admı verdiğim Ediz Hun dışında): DEHAP'ta eski Sine-Sen Başka- nı Yusuf Çetin ve ÖDP'de Yusuf Niş. Tabii bir de DEHAP listesinde fotoğraf sanatçısı Çerkes Karadağ var. Gazeteci adaylannı da elbette kediler sınıfının dışında tutmuyoruz. ÖDP'nin Istanbul 1. sırada yer verdiği Oral Çalışlar'ın yanı sıra daha pek çok gazeteci-yazar yer alı- yor listelerde. Hepsinin yolu açık olsun. Hep- sine birden yetecek oyumuz olmayabilir. Ama, gücümüz yettiğince hepsine destek olmaya çalışacağız. vecdisayarcgyahoo.com BUGUN • 2nd@KEMANCI'da saat 23.00'te Jurassicrock Mavi Işıklar & Doors Night'ın konseri. (0 212 251 72 45) • BAŞKA KÜLTÜREVt'nde 19.30'da Zoltan Fabri'nin 'Ağıt/Requiem' filminin gösterimi. (0 212 249 12 84) M FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZt'nde saat 20.00'de Tem Production Topluluğu'nun 'Lahana Sarma' adlı oyunu. (0 212 244 44 95) uı. m iRlnrt BACH GÜNLERINDE BUGON • AYA İRİNİ'de saat 20.00'de Luis Otavio Santos'un (keman) konseri. (Biletvc: 0 216 454 15 55)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear