22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL 2002 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Sabah ve atv 'nin ortağı işadamı Turgay Ciner bor, doğalgaz ve medyayı anlattı S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVgAIMOÖLU leyla.tavsanoglu(g cumhuriyet.com.tr JVûkkaştepe 'de bakımlı bir bahçe içinde güzel, cafcaflı olrnayan bir köşk. Bahçe kapısındaki tabelada Park Jdolding yazıyor. Burası, yazılı ve görsel basının yeni jyaıronu Turgay Ciner 'in karargâhı. Hakkında birkaç yıldır Sabah gazetesi ve atv 'ye orîak oluyor-oldu söylentileri dolaşan Turgay Ciner. Basın sektörüne girdiği andan beri de yenilikleri beraberinde getiriyor. Örneğin, gazete veyayın dağıtım tekelini kırıyor. Sabah Grubu bünyesinde 1992 de kurulan, ancak Doğan Grubu 'na ait Yay-Sat 'ın hayata geçmesiyle uykuya yatırılan Birleşik Basın Dağıtım Şirketi yeniden canlanıyor. Bu arada Ciner, Cumhuhyet Gazetesi 'nden de hisse alıyor. Ciner 45 yaşında, işinden başka bir şey düşünmeyen bir kişi. Konuşmamız sırasında, "14 yıldır ilk kez bu yaz tatil yaptım; Bodrum 'a gittim " diyor. Pazarları bile Nakkaştepe deki odasında çalıştığını anlatıyor. Ciner 'le bugünü, gelecekteki projeksiyonlarını ve hedeflerini, yazılı ve görsel basından beklentilerini ayrıntılı konuştuk. 'Para ülkedekalsın sistemin içinde dönsün'- Siz çok genç yaşta başarıya ulaşmış bir işadamısıntz. Bu başarıyı nasıl elde ettiniz? CİNER - Şu anda işyerlerimde çalışan sa- yısı, lahmin ediyorum, 10 bınin üzennde. Benim hedefim zaten çalışan sayısını 50 bine çıkarmak ve 50 tane de okul yaptır- mak. O yolda da ilerliyorum. Şimdiye ka- dar iş hayatımda önüme engeller çıkanl- masaydı şu anda 20-25 bin çalışammız olurdu. Ama bundan yılmış değilım. Bi- raz tecrübe sahibi oldum. - Peki, kimler sizin önünüzü kesmeye CİNER-Türkiye'de kurulu bir sıstem var. Bu sistem yeniliğe kapalı. Yeniliğe. derken yeni mucitlere değil, yeni ortaya çıkan ve çıkacak olan şahsiyetlere -bu sanatçı da, işa- damı da, siyasetçi de olabilir- yani yeni çı- kıp da ortaya iddia koyan kişilere kapah; bunlan istemiyor. Yani sistem öyle kurul- muş. "Kalıcı olan bir statüko var, o aynı adamlaıia devam etsin" diyor. Bu bana çok saçma sapan geliyor. Ama kişisel olarak. "Bana şu, bu yapıldı" dıye- mem. Tamamıyla sistemden kaynaklanan bir durum... - İyi de bu sisteme karşın nasıl bu ka- dar başarılı olabildiniz? CtNER-Çok çalıştım. Ben kendimi bıl- dim bileli çahşıyorum. Bakın. ben 18 ya- şımdayken iTO'ya kendimi tescıl ettirdım. Ama çalışmaya ondan çok önceki yıllar- da başlamıştım. Işe gitrığimde daha orta- okuldaydım. Size komik gelebilir, ama 23 yaşıma geldiğimde ilk milyon dolarlık iş hacmine ulaşmıştım. Çalışırken de, işin kötüsü. çalışmaktan başka hiçbir şeyden zevk almamaya başladım. Dolayısıyla o çalışma temposu bu sonucu getirdi. Biraz da şans ve doğru muhakeme yeteneği yar- dımcı oldu. Demek ki doğru yerde bulun- muşum, biraz da şans yardım etmiş. - Turgay Bey, sizin le ilgili, uzun süre devam eden karapara kazanıp bıınu ak- ladığınız iddialan oldu. Siz bunlara ne diyorsunuz? CİNER - Türkiye'nin genel derdi para- sızlık. Bu parasızhk içinde akını bulmak- ta zorlanıyoruz da karasıyla nereden ola- cak? Benim için kara paranın tarifi narko- tikten, silahtan kazarulan illegal paradır. Nar- kotik ve silah kaçakçılığı yapıp da ayakta kalabilen hiç kimse olamaz. Bunlar, 196O'lı yıllardan beri Türkiye'de iddia koyan her- kes ıçin geleneksel bir suçlama olmuştur. '6O'lı yıllann başında benim için Türkiye'nin en saygın iki kurumu olan Koç ve Saban- cı hakkında da aynı şeyler söylenmişti. Bunlar tembellerin araştırma yapmadan, oturduklan yerden uydurduklan ıddıalar, suçlamalar. Tamam, kara para da, biz akı- nı bulmakta zorlanıyoruz. Çalışmaktan he- lak olduk. Türkiye'nin genel derdi zaten sermaye eksikliği. Bofu benim sayemde öflrendller - Sizin bir aralık bor işine girmek iste- diğiniz, ancak o dönem madenlerden de sorumlu Devlet Bakanı Şükrü Sina Gü- rel bu işi engellediği için o sıradaki gö- nül ilişkisinin kamuoyuna duyurulduğu savUrı da ortaya atılmıştu Bunlara ne di- yorsunuz? CİVER - Zenginin parası züğürdün çe- nesın yorar, misali biz de züğürt olarak zen- ginlerin malı üzerinde konuşuyoruz. Bor madmi dediğimiz madenlerde benim hiç- birtdebim olmadı. Yani, daha açık söyle- yeyin: Maden almak gibi bir talebim ol- mad: Ben sadece madeni üreten devlet kuruuşundan ürettiği malı satın almak is- tedın. "Bans'a, George'a, Ahmet'e, Mehmet'e satûpnız gibi bana da satın. Böylece işle- yipsitayun'' dedim. Kabaca anlatmak ge- rekme pamuk balyasmı bana satmalannı, bunuplik, kumaş yapmak istediğimi söy- ledın. Ben bor madenini telaffuz edene kada: herkes boru sadece Niğde'nin ilçe- si sanyordu. Böylece öğrendiler. Busefer de herkes bor madeninin stra- teıık ılduğuna yapıştı. Oysa bor stratejik filanieğildir. -Ptki, siz bor madeninin ne olduğunu anlaır mısınız? CİVER - Özetleyeyım. Bor madeni sa- naymn tuzudur. Yani sanayiye bordan bir nebz-katmanız lazımdır. Yoksa, kendi ba- şına lor hiçbir işeyaramaz. Sadece tuzdan yem« olur mu? Ornek vermek gerekirse sizıniudak boyanızda da bor madeni var- dır. Ama dudak boyasına katkı maddesi olarak bütün dünyada yılda 300 kg. kulla- nılır. - Başka hangi endüstri dallarında kul- lanılıyor, bor madeni? CİNER - Cam endüstrisinde, esnekliği sağlayıcı katkı malzemesi olarak fiberg- lass'da kullanılır. Bizim bonımuz çok ka- lıteli gibi, kusura bakmayın ama. aptalca söylemleri ancak bu konuda hiç bilgisi ol- mayanlar telafruz edebilir. Bor 1.630-1.650 derecede eriyen birma- dendir. Bin derecede erimez, ama iki bin derecede ister Türk, ister Amerikan, ister Yunan boru olsun, erir; sıvılaşır. Türki- ye'deki bor bugün devletin kullandığı üre- tim metotlanyla bize ancak beş bin yıl son- ra o bahsedilen 2 trilyon dolan kazandınr. Biz bu topraklara Malazgirt Meydan Mu- harebesi 'yle 107 l'de gelmişiz. Beş bin yıl sonra bu topraklarda ne olacağı belli de- ğil. Beş bin yıl uzun bir zaman. Bu made- nın de dünyada kullanım biçimleri belli- dir. Türkiye'de kopanlan yaygara tama- mıyla bir slogan atmaya dönüşmüştür. Şu anda Türkiye'de yanlış kullanıldığı- na kuşku yok, ama insanlar zaman içinde bunu doğru kullanmayı öğreneceklerdir. - Sizin devletten bor konusunda tam olarak talebiniz neydi? CtNER- Dedim ki: "George'a hangi fîyattan sanyorsan ba- na da sat." Ve reddedildim. Anlaşma metni de bu- rada zaten. Daha ne fiyat, ne bir şey konu- şulmuştu. Sadece çerçeve anlaşması ya- pılmıştı. Ertesi akşam basında kıyamet koptu. Size göstereyim bütün gazetelerde çıkan haberleri... Hatıra diye saklıyorum. Bakın, aynca bir şey söyleyeceğim. Tür- kiye tapu kadasrrosunu yapmadığı gibi ma- den kadastrosunu da yapmamıştır. Türki- ye bir deprem ülkesi. Deprem ülkelerinde maden olur. Bu kadar basit... Türkiye, ken- di topraklannda ne kadar maden rezervi var, bilmiyor. Ama maden çeşitliliği açısından dünyadaki ilk beş ülke arasındadır. Amave- rimlilik yönünden demiyorum. - Peki, verimlilik olması için ne lazım? CİNER - Verimlilik olması için maden kadastrosunun yapılması gerekiyor. Bu da uzun yılJann bilgi birikimi, teknoloji ve ser- maye gerektirir. Türkiye'de zaten komik komik şeyler oluyor. Çevreciler, "Türkiye'de nükleer sanrral yapılmasın" diye ayağa kalkıp nük- leer enerjiyi engellediler. Türkiye'ye çok hayırlı bir iş yaptılar ve Türkiye elektriği- ni dünyada eşi menendi görülmemiş oran- da doğalgaza endekslediler. Bor stratejik değildir, ama elektrik enerjisi stratejiktir. Bunlar son 10 yıldır sistematik olarak do- galgaz lobilerinin yönlendirmesiyle ol- muştur. Doğalgaz büyük pazar - Bir de üstelik Rusya 'dan doğalgazın Türkmenistan 'a kıyasla dört misli paha- lıya alındığı söyleniyor... CİNER - Birinci yanlış zaten doğalga- zın alınmasında... Bütün dünyada doğal- gaz. şehirlerde ısınma amaçlı kullanılır. Bu kullanım oranı da alternatif enerji ola- rak yüzde 10-15 düzeyindedir. Örneğin, ts- tanbul'un göbeğine bir doğalgaz sanfralı TURGAY CtNER İstanbuVda 1957y de doğdu, Hopa kökenli, İstanbul İktisadi ve Ticari ilimler Akademisi'ne girdi, öğrenciyken kendisini iş hayatına verdi, yedek parçacüıkla başladı, çeşitli sanayi dallarında girişimlerini sürdürdü, bugün işyerlerinde 10 bini aşkın kişi çahştyor, hedefi 50 tane okulyaptırmak... Park Holding Yönetim Kurulu Başkanu.. yaparsrnız. Oradan ürettiğiniz buhan ye- niden elektriğe dönüştürmez, şehrin ısıtıl- masında kullanırsınız. Böylece de buhar- dan ısınan bir şehirde çevre kirliliği az olur. Size ABD'den örnek vereyim. ABD'nin kendi kaynağı olarak zaten doğalgazı var. Nükleer enerjinin de babası sayılır. Ama bugün ABD enerji üretiminin yüzde 56'sı- ÎU kömürden sağlar. Yüzde 20'sini nükle- erden, yüzde 10 küsurunu hidrolikten, sa- dece yüzde beşini doğalgazdan üretir. Tür- kiye'de ise bunun tamamıyla tersi bir du- rum söz konusu. Bizde hep işi bilmeden, yönlendirmelere açık kararlar alınıyor. Neymiş? Doğalgaz temizmiş. Temiz olur mu? îçinde kükürt var. - 1yi de An kara 'dayöneticUerimiz de bu- nu telkin etmediler, halkı yönlendirme- diler mi ille de doğalgaz alınstn, diye? CİNER-Ankara'da çok ciddi bir lobi ça- lışması oldu, doğalgaz için... Bu çok bü- yük bir paradır. Yılda 3-5 milyar dolarlık bir satıştır. Zaten, çarpı yıl, dediğiniz za- man katsayısı o kadar artar. Öyle bir pazar bulunabilir mi? Almanya yemyeşil bir ülke, değil mi? Ama elektriğinin yüzde 52'sini taşkömü- ründen üretir. En az da doğalgazdan elde eder. Ama ısınmasını doğalgazla yapar. Polonya da yemyeşil bir ülke. Ama orada da aynı yöntem geçerlidir. Kendi kaynağınızla üretebileceğiniz elekt- riği doğalgaza döndürüyorsunuz; paranı- zı yabancı ülkelere transfer ediyorsunuz. Oysa bu yatınmı kömüre yapsanız yan sa- nayilerle birlikte pek çok Türk insanı pa- ra kazanacak. Ama doğalgazda böyle bir şey yok. Biz Türkiye'de yüzde 50 oranında yak- mış olduğumuz elektrikle doğalgazı gön- deren şirketlerin devletlerini sübvanse edi- yoruz. Bu kadar basit. Afşin-Elbistan'da 4 milyar ton görünen kömür rezervi var. Bir santral var orda. Şimdi ikincisi yapılıyor diye ortalık ayağa kaldırılıyor. Yatağan Termik Santralı'nın üzerinden duman çı- kan fotoğraflannı basarlar, "Çevrekirleni- yor" derler. Oysa o duman kazandan çıkan su buhandır. Yani zehirli hava filan değil- dir. Zehirli hava arkada, bacalardadır. O za- ten görünmez. İşslzler I; sahlbl olsun - Peki, Yatağan'da bütün çevrenin o termik santralyüzünden kapkara olusu- na, hiç bitki örtüsü kalmayışına ne de- meli? CİNER-Bakın, Almanya'da bu bacala- n yaparken yanlış yapmışlar. Şimdi arrık yeni teknolojide baca da yok. Akışkan ya- taklı sistem var. Dışanya sadece su buha- n bırakıyor. Ahnanya'da ormanın içinde bir sürü kömür santralı var, ama tek bir çam ağacı ya da tek bir iğnesi sararmamış. Devlet en yukardadır. Her şeyin, maden- lerin sahibi de devlettir. Devlet derken de bu kamudur. Bunlann sahipleri değişir. Ama, yukardan baktığınızda da bu, Tür- kiye Cumhuriyeti Hazinesi 'dir. Hazine yer- li üreticiye para vereceğine, yani baba öz oğluna para vereceğine komşunun çocu- ğuna para veriyor. Komşunun çocuğu da kendi evine buzdolabı alıyor. Bizim ev de tel dolapla kalıyor, hâlâ. Olay bu kadar ba- sit... Ülke yanlış yönlendirildi. Tabii bu iş için Türkiye'de yıllardır doğalgaz lobileri tarafından psikolojik istihbarat için mil- yonlarca dolar para harcandı. Bizim çev- reci örgütlerimiz de araştırmadan, neyin ne olduğunu bilmeden ülkenin enerji ihtiya- cının yüzde ellisinin doğalgaza endeks- lenmesine katkıda bulundu. Dünyada böy- le bir oran yok. Kendi doğalgaz üreten Rusya'da yüzde 50 oranında doğalgazla elektrik üretilmiyor. - Şimdi doğalgaz lobileri sizi tehdit fi- lan etmeye başlayacaklar... CİNER-Niye? Ben bunu her yerde söy- lüyorum. Ben, işçim, işsizim iş sahibi ol- sun, diyorum. Benim işadamım para ka- zansm, devletime vergi ödesin, para ülke- de kalsın, dönsün bu sistemin içinde... Pa- ra ne kadar dönerse, dönme katsayısı ne ka- dar hızhysa o kadar zenginlik anlamına gelir. O zaman ben niye komşunun çocu- ğuna para vereyim de gidip bisiklet, evine buzdolabı alsın, benim çocuğum yalınayak dolaşır, evimde sadece tel dolap bulunur- ken? - Belki baba komşunun çocuğunu da- ha çok seviyor... CİNER-Bilmiyorum, onu araşhrmak la- zım. Beni Sabahçılar yardım için çağırdı - Turgay Bey, basın ve medyaya girmekteki amacınız neydi? CİNER- Bu iki türlü olmuş olabilir. Birincisi, biz bo- zuk işletmeleri tamiredip satabilecek duruma getirme be- cerimizle şöhret kazandık. ikincisi de, belki de Türkiye'de herkeste olduğugibi çar- pık yapılanmaya karşı birbaşkaldın olabilir. Bizim de üs- tümüze aşın derecede gelindi. Düşününce esas temelinin bu olmadığını anlıyorum, ama... Esas temeli şu: Biz basın ve medyaya bir endüstri olarak babyoruz. Bu sektörderehabiliteedebüeceğimiz işletmelergördüğümüz için, zamanında o şekilde girdik. Ama tabii ki işin içine girdikten sonra biraz da tecrübe edindik. Türkiye'nin her tarafinda, bütün sektörlerde olduğu gibi basın ve medya sektöründe de çarpık yapılanma olduğunu gördük. - tşin içine girdikçe insanlann eğiûm düzeylerinin de ne durumda olduğunu gördünüz mü? CİNER - Daha o kadar tecrübe sahibi olamadım. Bir Ispanyol işadamı bir arkadaşımı ziyarete gelmişti. tspan- ya ve Türkiye'nin AB öncesi ve sonrası kıyaslamasını yap- üğırnızda bize şunu söyledi: "Azgetişmişlik bir büründür. Biz AB've girdikten sonra bütün olarak geliştik. Ondan önce de bütün olarak aşağV daydık." Burada hiç kimse kendini \ ar olan gerçeklerden, "Ben iyKim, ben guzelim, ben güçlüyüm, ötekiler kötü" zihni- yetıyle soyutlayamaz. Türkiye'de herhangi bir işadamı GSMH'nin üzerinde servet sahibi olamaz. Ama oranlama yaptığınız zaman Tür- kiye'nin GSMH'si -kayıt dışı olarak söylemiyorum- dün- yanın birtakmı büyük çokuluslu şirketlerinin yıllık ciro- lanndan azdır. Buradan. "O şirkedn yönetim kurulu baş- kanı TürkKe'den daha güçhidur" anlamı çıkmaz, ama oran böyledir. Bunu da Türkiye'de hepimizin bir bütün olduğumuzu anlatmak için söyledim. - Yani buradan şu çıkarsamayı yapabilir miyiz: He- pimiz aynıgemideyiz. Dolayısıylabirbirimizin kuyusu- nu kazacakyerde birbirimizi destekleyelim... CİNER - Evet. Gazeteci işadamını, işadamı sanatçıyı, sanatçı siyasetçiyi desteklemeh. Aynca da o benden da- ha kötü değü, benden daha iyi olsun diye desteklemek la- zım ki iyiyi yukanya doğru çekelim. O kötü, bu kötü, o çirkin, ben güzelim, o zayıfben güç- lüyüm mantığı bana tuhafgeliyor. Bugün birbirimize ger- çekten destek versek hep birlikte yukan çıkanz. Zengin- liği paylaşmak ayıp bir şey değil. - Siz önce Sabah 'a girdiniz, sonra da Cumhuriyet'e ortak oldunuz, Ne amaçla? CİNER - Benim Sabah'a giriş şeklimle Cumhuriyet'e giriş şeklim arasında çok fark var. Sabah'a girişim şöyle oldu: 1999'da bana geldiler. "Bizim finansman yapımız bo- zuk Bjzekatkıdabulunabilirmisin'.'Dostolarak,ortak ob- rak, biigioiarakbizebunuyaparmısuı?" dedıler. Ben ken- dimi iyi bir yönetıci olarak görmem; ıyi bir finansman mühendisi olarak kabul ederim. Iyi bir iskelet kuranm, ama yöneunekten hoşlanmıyorum. Benim tatmin olduğum iş yeniden yapılandırma, sıfir- dan kurma... Yaratma, hayal gücünü kullanma beni çok tatmin ediyor. Sabah'a bu şekilde yaklaştık. 1999'da bir çalışma yapük. Ama o zaman bunu kabul etmediler. Bi- zim radiİcal önlemlerve tavsiyelerde bulunduğumuzu dü- şündüler. - O zaman buyardıntı sizden Dinç Bilgin mi istemiş- ti? CİNER - Evet. Sabah'ın bütün üst yönetimi. Zafer (Mutiu), Kenan (Sönmez) ve öbürleri. O zaman olmadı. Dediğim gibi, yaptıgımız çalışmayı radikal buJdular ve kabul etmediler. Sonra 2000 yıh yaz sonunda birdaha bi- ze yaklaşnlar. Biz yine inceledik. -Bütün gruba ortak olamayız. Ama grubun şu, şu un- surlarma ortak ohıruz" dedik ve bunlara ortak olduğu- muzu da açıkladık. - Hangilerine ortak oldunuz? CİNER - Holdinge, bankaya ortak olmadık. Ama tele- vizyon, gazete vepazarlama şirketlerine ortak olduk. Bu- nu da zatenkamuyaborsa, SPK vasıtasryla duyurduk. Aka- bindeki gelişmeleri biliyorsunuz. Biz ortaklığımızı dek- lare ettikten bir hafta sonra sistem Medya Holding'in Eri- bank'ına el koydu. Ondan sonra da çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıktı. - Bu bir rastiann mıydı? Yani öyle mi denk düşmüş- tü? CİNER-Yoo. Bana göre biraz öne alınmış işlem oldu. Benim inceJediğim kadanyla Etibank el konulmadan ta- mir edilebilecek bir bankaydı. Ama bizim işimiz banka- cılüc değil. Bilebildiğim kadanyla bunu söylüyorum. Ama el konuldugunda likit kaynaklan yok olmamışbir bankaydı. Bankanın içinden gruba aktanlmış paralar var- dı, ama... - Yani o sırada bankanın içinde hâlâ para var mıy- dı? CİNER-Tabii, canım. Etibank'a el konuldugunda 154 milyon dolar nakit para vardı. Öyle söz edildiği gibi bir banka değildı. Bankanın içinden çekilmiş kaynaklara bak- ftğımız zaman en büyük kaynağı Hazine'nin çekmiş ol- duğunu gördüL Banka, 400 küsur milyon dolar gruba pa- ra aktardığuıı söylüyor. Ama grup dönmüş, bunun 175 milyon dolannı Hazine'ye ödemiş. Neyse, onlar da geç- miş günlerde olan olaylar. Onlan da fazla irdelemek is- temiyorum. Biz işin içine girdikten sonra çeşitli gelişmeler oldu. Re- kabet kurallanna uygun olmayan da\Tanışlarda bulunul- du. Ben de sistem neyin olmayacağım görsün diye sessiz kaldım; ortaklık yapımı bozmadım. YARIN: POAŞ VE AYDIN DOĞAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear