Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2002 CUMARTESİ
2 OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusa cumhuriyet.com.tr
A€I
MUMTAZ SOTSAL
Perişanlığm Sonrası
BİR an ıçin Türkiye'de oduğunuzu unutun. Hat-
ta dışta yaşayan TOrk oup da "Seni uzaktan sev-
mek aşklann en güzet" şarkilarıyla avunduğu-
nuzu bile bir yana bracarak, yabancıymışçası-
na bu ülkeye uzaktanoakın. Bir Avrupalı gibi.
Ûrneğin, ıki dünya savaşı nı kaybettikten son-
ra üçüncüsün ü, çalış«ra.<, aklını kullanarak AB
yolu/latek mermi a:rracan kazanıp ezeli rüya-
sırr gerçekleştirmış vckoca kıtayı Hitler'in "Ye-
ni Di/zen "ınden çok cara partak biçimde ege-
menliğı altına almış birAJ-nanya'nın vatandaşıy-
mış gibi.
Türkiye'yı yöneten sıyasal kadrolara uzaktan
baktığınızda r>e gcrjrsüiüz?
Tam bir peri şanlık, oegil mi?
Böyleyönetılen b-rükeyi AB'yetamüyeyap-
mak içinizden gelrm?
Yoksa, stratejik konjrruna, doymamış büyük
bir pazar sunan nüfusuna, değerli maden kay-
naklannın boll uğuna aa<ıp büsbütün dışlama-
yı da doğru bulmayacağınız için, oyalayabildi-
ğinızce oyalamayı ve .eni ilişki bıçimleri bulma-
yı mı düşünürsünuz?Schröder'in geçen gün
Cem'e ettığı "Avrupa<apısj Türkiye'ye hep açık
kalacaktır" sözünün aaşka bir anlamı olabilir
mi?
Evet. bu ülkeyi yöreten siyasal kadrolar için
"perişanlıfc"tan baş<a sözcük bulmak zor-
dur.
Öyle bırkadro ki, birDinne oyun oynamayaça-
lışırken hepsi bırden kendı oyunlanna gelip tuş
olmuş ve anlarnsız bırerken seçıme sürüklene-
rek, ünlü fıkrada olduğu gibi, bu haltı niçin ye-
mişolduklarını kendi<endilerinesorarduruma
düşmüştür. Yıllaryılı, seçim vepartileryasala-
rını değıştırerek seçrnegıtmek"ten dem vuran
onlar değıl miydi?
Öyle bir kadro kı, jzaklardan görevlendiril-
rniş bir adamın paçasna bulunmaz Hint kuma-
şıyrruş gıbı tutunmuş.onur» ettiğı "Belirsizlikkö-
tüdür; seçım tarihı bdfıiensın" sözünün peşin-
den komplolara ve e'elenmelere yuvarlanarak
kendini birden bire asında hiç istemediğı bir se-
çimın eşiğınde bulmLştur.
Türkıye gibi önernı bir ülke böyle bir siyasal
kadroca yönetiliyorsa, başkalarında ister
istemez birtakım iştahlar uyanır. "Bugüzelcoğ-
rafya bizde olsa neleryapardık" diyen basittu-
ristten tutun, aklından türlü planlar geçiren cin
akıllı diplomata ve dievlet adamına kadar.
Peki, böyle bir ülkedekı insanların kendi akıl-
larını başlarına devşirmeleri için ılle ağır bir sa-
vaş yenilgisi, bir doğal afet, daha büyük bir eko-
nomık çöküntü mü gerekir? Yoksa, telaşla "uyum
yasalan"na rağmen AB'den yine onur kıncı bir
başkatokat mı?
Yahut. siyaset dışı bambaşka dinamikleri ha-
rekete geçirecek bir "seçim sonu tablosu"nun
ürperticiliği mi?
^İŞTEFIRSAT
Yeni Kurulacak
Bir Televizyon
Kanalı îçin:
Konservatuar veya Güzel Sanatlar
Akademisi mezunu ya da piyasadan,
her dalda, her konuda yeteneği olan
yazar, çizer, oyuncu, spiker,
tiyatrocu, şarkıcı, besteci, ressam,
dekoratör, heykeltraş, taklit
yeteneği olan, cambaz, hokkabaz
daha bizim sayamadığımız sizin aklınıza
gelen her konuda yetenekli insanlara
özellikle gençle re ihtiyacımız var.
Isteklilerin 26 /=^ğustos Pazartesi 2002
Saat: 19.00' da LEVENT KIRCA
OYA BAŞAJ* TİYATROSU'nda
Kadırgalar Yokuşu Küçük Çiftlik Parkı,
Dolmabahçe-lstanbul'da bizzat hazır
bulunmaları rica olunur.
DANIŞMA= 0212. 279 41 51
0212. 269 05 15 - BELKİYE YILDIZ
Orhan Burian'ı Anma Hazırlığı...
Prof. Dr. Zeki ARIKAN
A
nkara Üniversite-
si Dil ve Tarih -
Coğrafya Fakülte-
si îngiliz Edebiya-
tı Profesörü Or-
han Burian (1914-1953), yaka-
landığı menhus hastahğa yenik
düşerek, henüz otuz dokuz yaşın-
da, 5 Mayıs 1953 tarihinde ya-
şama gözlerini yumdu. 7 Mayıs
günü fakülte önünde yapılan tö-
renle sonsuzluğa uğurlandı. Bu
acı haber, ülkemizin bütün aydın
çevTelerini yasa boğmuş, gaze-
telerde, dergilerde çıkan yazılar-
da onun bilim, düşün, edebiyat,
sanat adamı ve insan olarak bü-
yüklüğü günlerce yazılıp dur-
muştu. Öyle ki yüreği hâlâ Or-
han Burian'uı acısıyla yanan Ve-
dat Günyol, bunları derleyip ya-
yımladığı zaman ortaya bir kitap
çıkmıştı. O tarihlerde Cumhu-
riyet'te Eski BirÖğretmen ımza-
sıyla yazı yazan Hasan-Âli Yü-
cel, 'Kırkın KapBinda'kı bu gen-
cin erken ölümünden, yitip git-
mesinden duyduğu derin acıyı
dile getiriyordu. Dr. Adnan Adı-
var'ın sözleri ise son derece an-
lamlıydı: "Orhan Burian'ınölü-
müyle genç bilim ve genç erdem
büyük bir kavba uğramışür.'" Yü-
cel dergisinın sahibi Muhtar Ena-
ta, "Bence Orhan Burian, büyük
dediğiniz birçok insanın yüz yıl
içinde bik kolay kolay başara-
mayacağı işi. kırk >ılı aşmayan
lasa ömrünün günlerine svkışür-
mış nadir insanlardan birhdi"
derken elbette yerden göğe ka-
dar haklıydı.
Arkasından bu kadar olumlu
sözler edilen bu genç profesör
kimdi?OrhanBunan I9l4'tets-
tanbul'da doğmuştu. Babası pa-
şa. ana tarafından paşazade...
Ama o hiçbir yazısrnda bundan
söz etmeraiştir. Kaldı ki Osman-
lı paşazadeler gibi bir çocukluk
dageçırmedı. Saraylarda, yalılar-
da büyümedi. Çocukluğu sıkın-
tı içinde geçti. Kabataş Lisesi'ni
binrince (1932), açılan yurtdışı
sınavını kazandı ve Ingiltere'ye
gönderildi. Cambridge Üniversi-
tesi'ne bağlı Trinity Koleji'nden,
öngörülen süreden bir yıl önce
mezun oldu. Paris 'te altı ay araş-
tırmalar yaptıktan sonra yurda
dönünce Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi tngüiz Edebiyatı Bölü-
mü'ne girdi. Askerliği ve iki yıl
(1947-1949) Amerika'dakı ça-
lışmalan dışında, bütün akade-
mik yaşamını bu fakültede geçir-
di. Devlet Konsenatuvan'nda
da tiyatro tarihi dersleri verdi.
Burian, Yücel dergisini yama-
lı bir bohça olmaktan kurtararak
onu çağdaş ve hümanist bir çiz-
giye çekmeyi başardı. Türk ede-
biyatında deneme ve eleştin tü-
rünün en güzel örneklerini bu
dergide vermeye başladı. Dergi,
giderek hümanist düşüncenin
temsilcisi konumuna geldi. Bu-
nan'a göre hümanizma, bir ör-
nek taklidi değü, bir arayış siste-
mklir. Bu arayış, dogmalardan
silkinerek öze, köke, insana in-
meyı amaçlamaktadır. Hümaniz-
ma bize, yeni bir sanat ve dü-
şünce sıstemi kurmak fırsatı ve-
recektir. "Birtarihimizvarkiuı-
celenmemiştir. Birtophımsal bün-
yenüz var ki. nasıl kurulmuş, na-
süişlemiş araşOnlmanuşür. \ uıe
bir edebrv-aûmız var Id, aranma-
mışür" diyordu. Bunlan söyle-
diğı zaman daha 25 yaşında bi-
le değildi.
Orhan Burian, Türkiye'de çe-
vin hareketine damgasını vuran-
ların başında gelmektedir. Daha
tngiltere'de öğrenciyken Tago-
re'dan çeviriler yapmaya başla-
dı. Büyük bir hayranlık duydu-
ğu Shakespeare'den yaptığı çe-
viriler, onun bu alandaki deha-
sını, Türkçeyi kullanmadaki us-
talığını göstermektedir.
Burian yalnız klasiklere değil,
çağdaş yazar ve tiyatro yazarla-
nnın yapıtlanna da büyük ilgi
duydu. HusJey, Barrie, S>nge,
O'Nefl ve Arthur MiDer deri yap-
tığı çe\irileri bunlar arasında sa-
yabiliriz. Çağdaş Türk şiir ve
edebiyatıru ele alan yazılan yal-
nız ülkemizde değil, yurtdışında
da büyük bir ilgi gördü. Kurtu-
luştan Sonrakiler (1946), döne-
min en iyi antolojisi olarak ka-
bul gördü.
Son yıllarda gündeme gelen
ve epeyce tartışılan kimlik soru-
nu üzerine Burian'uı başlattığı ve
yürüttüğü çahşmalar, bu bağlam-
da önemli bir yer tutmaktadır.
Böyle bir sorunun, neredeyse hiç
kirnseninkafasında olmadıgı za-
manda, Burian'uı Ingiliz arşiv-
leri, edebiyatı ve gezi yazılann-
da Türklere ilişkin malzemeyi
değerlendirip yayımlaması, üze-
rinde düşünülmesi ve durulnıa-
sı gereken bir konudur. Son yıl-
larda haklanda koca bir kitap ya-
zılan ve dilinüze de çevrilen Sul-
tan'uı Orgu'nu bize ilk tanıtan
Orhan Burian olmuştur. Buri-
an' ın Türk - Ingiliz kültür ilişki-
leri konusunda yayımladığı Türk-
çe ve tngilizce eserleri, günü-
müzde ülkemizde ve Avrupa'da
yapılan incelemeler için temel
birbaşvTiru kaynakçası işlevi gör-
mektedir vegörecektir de... Onun
araştırmalannın, BeDeten, Dfl \«
Tarih - Coğrafya Fakültesi Der-
gisi dışuıdaOriens,Shakespeare
Quarterly, Books Abroad, Notes
and Queries gibi dünyanın say-
gın süreli yayınlannda yer aldı-
ğını belirtmeden geçemiyoruz.
Yücel dergisinin yayınına son
vermesi üzerine Orhan Burian.
Vedat GünyolTa birlikte hiye,
Doğruya, Güzele diye yola çıkan
Ufuklar'ı yayına soktu. Gün-
yorunanlatımıyla: "1952yıhnnı
Şubat ayında, 32 savfahk küçü-
mencik bir yayın organı olarak
çıktı derginıiz UFXTKLAR, sessiz
sedasc gürühüsüz patirtıSE, rek-
lanısız ilansız. Bir broşür cıhzb-
ğmda, eti yokbuduyok,Orhan'la
benim,katkısız,>ardımsız,flkan-
lım, ilk coşku ürünü olarak çala-
kalem haorlığımızla...'"
Ufiıklar,aydın çevrelerde özel-
ükle öğretmenler arasında inanıl-
maz bir ilgi gördü. Abone sayı-
sı günden güne arttı. Anado-
lu'nun en uzak köşelerinde gö-
rev yapan Cavh Orhan Tüten-
gil'den, Dursun Akçam'a, Faldr
BaNkurt'a. Mehmet Başaran'a
vb. kadar nice öğretmen dergiye
abone olmak için deneme, şiir
göndermek için uğraşıyordu. Bu-
rian, Ufiıklar'a gelen bütün ya-
zılan teker teker değerlendiriyor
ve herkese yanıt veriyor, yazıla-
nn kenarlanna not düşmeyi de
unutmuyordu. Hem de o hasta ve
güçsüz haliyle... Ufuklar, onun
sağhğında ancak on dört sayı çı-
kanlabildi. Ataç, derginin ilk sa-
yısını eline aldığı zaman ondan
şöyle söz etmişti:
w
l fuklar, yeni çıkmaya başla-
dı, eski Yücelcilerin bir kolu ÇH
karryor onu; ama \ ücel büyük-
çe bir dergrvdi, Ufuklar ise küçük,
olsun.. bir dergi bovundan bü-
yük işler görebilir, bunun Uftık-
lar'ın düşünce alanına, edebiya-
tımıza yararlıhkları olacağını
umanz."
Ufiıklar, Burian'ın ölümünden
sonra Günyol'un özverili çaba-
lanyla Yeni Ufuklar başlığı ile
yayınmı sürdürdü. Ataç, buna
çok sevinmişti.
Önümüzdeki 2003 yılı Prof.
Burian'ın ölümünün 50. yıldönü-
müdür. Ölümünden elli yıl son-
ra onu anmak, anarak düşünmek
ve anısuıı tazelemek görevimiz
olmalıdır. Kültür ve sanat ku-
rumlanmıza da büyük ödevler
düşmektedir. Niçin bir Orhan
Burian çeviri, deneme ve eleşti-
ri ödülü konulmasın? Neden, çe-
virdıği tiyatro eserlerinden bir-
kaçı yeniden sahnelenmesin? Ya
ölümünden sonra basılan Canın
Yongası gibi geleneklerimizi sor-
gulayan bir oyunu niçin sahne-
lerimizde yerini abnasın?
Bergama Müzeleri ve Bir Oneri...
Dr.SamiEREN
A
zra Erhat, ilkçağın Midillili ozanı
Safo'nun şiirlerini Yunancadan
(ozanCengizBektaşile)çevirip ya-
yımladığı kitabında,
tt
AiolvadenQenbuböl-
ge, Ege'de, en renkti, bitki bakunmdan en çe-
şidi yöre olsa gerek. Daha yukansı, Troya,
KazDağı'yia falan daha engebeü. Aşagısı ise
tonya; daha sıcak, belld de daha kavurucu»
Karya da öyle. MidUli ve karşısuidaki krv>
lanmız belld de Ege'nin en tatlı yöresL."
der( 1). Anadolu'nun Akdeniz' e bakan tüm
kıyılan, mavi ile yeşilin birlikteliğinden do-
ğan sayısız güzelliklere sahip olmakla be-
raber; ilkçağda Aiolis (Aiolya) olarak ad-
landrnlan (2) ve bugün Edremit, Burhani-
ye, Ören, Ayvalık. Dikili. Bergama, Foça gi-
bi Kuzey Ege'nin gözdelerini de kapsayan
bölge, gerek iklimi gerekse zeytin ağaçlan
ve zeytinden doğan kültürü ile kanımca da
gerçekten bir başkalık, belki de bir tür ay-
ncalık içerir.
Ankara ya da Istanbul'dan gündüz geli-
yor iseniz, uçsuz bucaksız zeytinlikler ara-
sında aniden beliriverecek olan denizi gör-
mek için sabırsızlığınız, Balıkesir'e vardı-
ğuıızda hızla artmaya başlar. Edremit'e gir-
diğinizde ise doruğa ulaşır. Sağuıızda, zey-
tin ağaçlannın açık yeşil kadifemsi yaprak-
lannın üzerinden ya da dallannın arasmdan
denizi ilk defa Gömeç yakınlarmda görür-
sünüz ve sonra tekrar kaybolur. Yüreğüüz
çarpar. Sanki Orhan Veli'nin bir başka zey-
tin beldesi için söyledığine benzer bir duy-
gulanım hali gibi: "Gemliğe doğru /Denizi
göreceksin / Sakm şaşırma.'" Burhaniye'yi
geçip, Ayvalık'a girerken aniden ve bu kez
tüm güzelliği ile yeniden karşılar sizi ma-
vilikler... Her yaz aynı manzaralan görme-
nize karşın, sanki ilk kez görüyormuşçası-
na yine "şaşınr" ve Ege mavisi ile zeytin
yeşilinin birbirine ne denli yakıştığını dü-
şünürsünüz, doğayı hayTanlıkla seyreder-
İcen...
Bu yörede, 19. yy'a ve 20. yy'm ilk çey-
reğine aityapılann, izlerin ve anılann en yo-
ğun olarak var olduğu yerler Ay\alık ve
Cunda Adası iken, ilkçağa ait önemli ören
yerleri ise buralardan biraz daha kuzeyde
(örn: Antandros) ve güneyde bulunurlar.
Ayvalık'tan güneye doğru inilirken, uzak ta-
rihin tanıklan en önce ve görece de en yo-
ğun olarak Bergama'da ve onun hemen ya-
kınındaki ADianoi'de çıkar karşımıza. Ber-
gama'da, elimizde artık sadece kaidesinin
yıkıntılan kalan Akropordeki Zeus Suna-
ğı'nı, döneminin en ünlü tıp ve şifa merkez-
lerinden olan Aesklepion'u ve ilçe merke-
zindeki Bergama Müzesi'ni yıllar önce eşim-
le iki kez zıyaret etmiştik. Buyaz. arkadaş-
lanmızla Bergama'ya kısacık da olsa bir
kez daha uğrayabüdik. Ne yazık ki, pazar-
tesi olduğu için müzesi kapalıydı; bu defa
giremedik. Haftanuı ilk günü müzelerin ka-
palı olduğunubiliyoruz. Ancak, çok önem-
li bir ören yerinde ve tam da turizmin en can-
h olduğu dönemde müzelerin kapatılması
ne kadar doğru bir yaklaşımdır, tartışılır.
Çünkü, örneğin Bergama'ya o gün, üstelik
de bir günlüğüne gelen yüzlerce yerli ve
yabancı konuk müzeyi gezemeden dönmüş
oldular. Bunun, hem Bergama hem de ül-
kemiz için her açıdan bir kayıp olduğunu
düşünüyorum. Akropol'e ulaşıp da, bura-
ya giriş ücretinin kişi başuıa 6 milyon TL
olduğunu görünce ise, gözlerimize inana-
madık. Orada rastladığvmız yerli gezginler
girmekten vazgeçip girişteki küçük bahçe-
de dinlenmeyi yeğlemişlerdi, kirni biraz öf-
keliydi. Gerçekten de, yurdumuzun yani
hepimizin ortak zenginliği ve kalıtı olan
ören yerlerini hem de çok yüksek ederler (fı-
yatlar) ödeyerek gezebihrıek anlaşılrr gibi
değildir. Ne iyi ki, öğretmen ve öğrenciler
için giriş ücretsiz, emeklilere ise indirim
yapılıyor. Öte yandan, yıllık gelirleri bizler-
den 10-15 kat fazla olan yabancı gezginler,
aynı ücreti elbette ki çok rahatlıkla ödeye-
bilmektedirler.
Müzelere girişin, birçok zorunlu giderler
(masraflar) nedeniyle, parah otaıası doğal
karşılanabilir. Ancak, kazı çalışmalanrun
-ki birçok arkeolojik alan yabancı ekipler
tarafından kazılmaktadır ya da özel sektör
tarafından desteklenmektedir- gerektirdiği
giderler hariç, önemli bir harcama ve' ve-
ya yatınm yapıhnayan "açık hava müzele-
ri
w
mizin, bu denli pahalı ve caydıncı eder-
lerle yurttaşlanmıza neredeyse "kapah tu-
tuhnası" olumsuzbiruygulamadır. Dörtki-
şilik bir ailenin burayı, Aesklepion'u ve
müzeyi gezmek için ödeyecekleri miktar, "en
az (asgari) ücrefın yansına ulaşmaktadır.
Ne kadar istekli ve meraklı olurlarsa olsun-
lar, bu bedeli -hele kı güncel ekonomik çö-
küntüde- karşılamak, yurttaşlanmızm çoğun-
luğu ıçin olanaksızdır. Zaten, ören yerinin
içinde yabancı gezginlerden başkasını da gö-
remedik o gün. Devlet bireylerin kültürel et-
kinliklere katılımını özendirmek, onlan her
yaşta ve aşamada bilgiyle donatmakla yü-
kümlüdür. Yüksek giriş bedeli gibi itici uy-
gulamalar; zaten tarihe, sanata ve özellikle
de Anadolu'daki antik dönem kalıntılanna
biraz ilgisiz ve mesafeli olan insanımızı,
ören yerlerimizdeu'rnüzelerimizden daha
da soğutmaktadır. Önerim; ülkemizdeki
ören alanlannın tüm yurttaşlarunız için üc-
retsiz olması ve istek duyanlann girişte ba-
ğış yapmalan; müzelerin ise oldukça düşük
ücretler istemeleridir.
Akropol 'de, bugünbirtür dilek havuzu ola-
rak kullanılan ve ortasrnda sütun bulunan
büyükçe bir sarnıç vardır. Ziyaretçiler, kü-
çüİc madeni paralan kenardan sütun başlı-
ğı üzerine atıp, orada kalmasına çabalarlar.
Taş.tan seken paralar ise, çoğunlukla aşağı-
ya düşmektedir elbette. Bu yıl, ben de bir
madeni para attım; ve sütunun üzerinde kal-
dı... Atarken bir dilekte bulunmamıştım
doğrusu. Ancak, biraz gecikmiş de olsa,
şimdi bir dilekte bulunabileceksem eğer;
bunun için yine Azra Erhat'ın, ilk baskısı
1958'de yapılan Mavi Anadolu isimli yapı-
tından (3), bir tümcesini ödünç alabilirim
belki: "Anadolu'nun kaa yerleri ancak bir-
kaç yabancı turistin türlü güçlükleri yene-
rek lark yılda bir gezdikleri; otlarta bürün-
müş, yılanlarla dohı ulaşılmaz birer kültür
mezan olarak bırakılmasın.'"
Koynaklar: 1. .Azra Erhat, Cengi: Bektaş, Sa-
fo/Şİirler, Cumhuriyet Kitapları, 1999, s. 53-54.
2. Bilge Umar, Aiolis. tnkılâp Kitabevi Yayın
San. ve Tıc. A.Ş., 2002.
3. Azra Erhat, Mavi Anadolu, tnhlâp Kitabe-
vi Yayın San. ve Tıc. A.Ş.. 1997. s. 15
ADÎLCEVAZ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
tLAMSIZ TAKİPLERDE ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBLİĞİDİR:
Esas: 2002 122
Alacaklı, Adı Soyadı Adresi: Suna Bostancı Lezgi kızı 1959 doğumlu. kendi adına asaleten, küçük oglu Musa Bostancı'ya velayeten Hıdırşah
Mah. Adilcevaz.
Borçlu, Adı Soyadı Adresi: Fuat Bostancı. Musa oğlu 1952 doğurrüu, Basmane Gar Demiryollan lzmir.
Alacağın Tutan, Faız ve Miktan. îşlemeye Başladığı Gün:
1.243.354.040 TL.'nın (toplam alacak) dava tanhi olan 13.08.2001'den ıtibaren ışleyecek yasal faizı ile bırlikte tahsiline.
Senet ve Tarihi, Senet Yoksa Borcun Sebebi: Adilcevaz Asliye Hukuk Hâkimliğı'nin 2001 60 esas 2002 5 karar sayılı ve 05.02.2002 tanhli ilamı
ile. (tedbir nafakası). Yukanda yazılı olan adresinıze göndenlen ödeme emn tebliğı bila tebliğ iade edılmiş. zabıta tarafından yapılan tahkikatın da
semeresiz kalmış olması sebebiyle işbu ödeme emrinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Işbu ödeme emrinin ilanı tarihmden ıtibaren borcu \-e takıp
masraflannı 22 gün içinde ödemenız, borcun tamamına veya bir kısmına itirazınız var ise senet altındaki ımza sıze ait değılse yine bu 22 gün ıçeri-
sinde aynca ve açıkça bıldırmeniz. aksı halde icra takibmde bu senedin sizden sadır olmuş sayılacağı. ımzayı reddettiğiniz takdırde merciı önünde
yapılacak duruşmada hazır bulunmamz. buna uymazsanız vaki ıtırazınızın muvakkaten kaldırılacağı, senet veya borca itirazınızı yazılı veya sözlü
olarak icra daıresıne 22 gün içinde bildırmediğiniz takdirde aynı müddet içinde llK'nin 74. maddesı geregınce mal beyanında bulunmaz veya hakika-
te aykın beyanda bulunursanız hapısle cezalandınlacağınız, borç ödenmez veya ıtıraz edilmez ise cebri ıcraya devam edileceğı. takibe ıtırazla bırlikte
tebliğ gidenni ödemeniz, aksi halde ıtıraz etmemiş sayılacağınız ılan olunur. 02.07.2002 Basın: 43246
_
PENCERE
Akılr Sen Yine de
Bana TakıL.
Bir kadının güzel ya da bir erkeğin yakışıklı ol-
ması Allah vergisidir; aynaya bakıp kusurunu gör-
mek ise kul marifetidir.
Her insan kendisini beğenmek zorunda değil!..
Kimi şaşıdır..
Kimi eğri bacaklı..
Kimi paytak..
Kimi çarpık..
Doğanın kusurlarına kafayı takmakla sorun çö-
zülemez, tersine büyür...
Peki, çirkinlık doğanın kusuru mu?..
Derin birsoru bu!..
Yanıtlayabilmek için önce 'estetik' ile 'güzellik'
kavramları arasındaki aynmı algılamak gerekli...
Çirkin ağaç var mı doğada?..
Çirkin yaprak?..
Çirkin su damlası?..
Çirkin bulut?..
•
Ya zamanın oyununa ne dersiniz?...
Geçen gün bir hanım, tanıdık bir bayan için il-
ginç sayılabilecek gözlemini dile getirdi:
"- O gençliğinde benden güzeldi" dedi, "şimdi
ben ondan daha güzelim..."
Zaman 'değişim' demek; insanın bugünden ya-
rına ne olacağı belli mi?..
Zaman zalimdir..
Ya da tam tersine iyi yüreklidir; kişinin yararına
çalışır...
Usta bir ressamdır zaman!..
•
Ayna karşısında şekli şemailinı beğenmeyen çok
kışiye rastlanır...
Ama aklını beğenmeyen var mıdır?...
Aynanın karşısına geçip gözlerine bakarak 'Ulan
ben ne budala, aptal, gerizekâlı birherifim' diyen
kaç kişı çıkabılir?...
Atasözü ne der:
"insanların akıllan pazara çıkanlsa, herkes yine
kendi aklını satın alır!.."
Doğrudur.
Herkes kendi aklını beğenir.
Neden?..
Çünkü aklını beğenmek ya da beğenmemek için
kullandığı terazi yine kendi aklıdır.
Elde başka ölçü yok!..
Peki, bir terazinin kendi kendisini tartması ola-
nağı var mı?...
•
Neolursa olsun, aklını beğenmek zorunda oldu-
ğumuz nıce insan yaşamış bu dünyada...
Einstein'ın yeryüzünü, gökyüzünü, bütün evre-
ni kucaklayabilen bir aklı vardı..
Einstein'ın aklını ister miydiniz?..
Evet mi diyorsunuz?...
Ancak Einstein sosyalistti.
Ansiklopediyı karıştırıyorum, büyük adamlann
ya da çok akıllı kişilerin resimlerine bakıyorum, ki-
mi Hıristiyan, kimi Musevi, kimi dinsiz..
'Tövbe estağfurullah' deyip atasözümüzü anım-
sıyorum:
"Insanların akıllan pazara çıkanlsa, herkes yine
kendi aklını satın alır."
Herkes güzel değildir..
Herkes kendini beğenmez..
Ama herkes kendi aklını beğenir..
Neden?..
AptallığındanL ,
ITALYAN KULTUR MERKEZI
> Meşrutıyet Cad. 161 Tepcbaşı T e l : 2 9 3 9 8 4 8
İTALYANCADİL KURSLARI
2 0 0 2 YAZ DÖNEMİ YOĞUN KUR5LARI
HAFTA SONU KURSLARI
2 4 AĞUSTOS - 2 8 EYLÜL 2OO2
Cvmartnsi VB Pazar / 10.00-14.00
HAFTA ARASI KURSLARI
2 EYLÜL - 2 5 EYLÜL 2OO2
Haftada dört gün ûçer saat
Pazartesi-Sah-Çarfamba-ParjGmba
11.00-14.00/15.00-18.00/18.30-21.30
KAYIT: 19 AĞUSTOS'TAN İTİBAREN
O9.QO--I9.OO Arası / 17O.OOO.OOO.-Tt
• Th*ı
ENGLISH CENTRE
L a n g u a g e S c h o o l
Genel Ingılızce Programları
Şrtetler ve Kuruluşlar Için Özel Programlar
Iş Ingılızcest Programlar
TOEFL-IELTS-FCE Sınavlanna Haarlık Programlan
Çocuklara Dzel Hafta Içı Gündûz Yaz Programları
Bıre-t»r Ingıiızoe Eğıtımlen
Ev Hanımlanna Özel Programlar
Oğretıcılenmıze Iterrtsij Aktıvıteler
Rumtli Cad. No.92 M22t Osmsnbty İManbul
Tel (0212)225»1 72-247MK-241 2 0 M