29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 2002 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr EYET/HAYIR OKTAY AKBAL Ecevit'ten Beklenen... "Elele büyütüp e/e/e verdik elele verip insana verdik ve-dikçe çoğalan sevgimizı". Şaırdı, yazardı, denemeciydi, çevirmendi, kö- şe yazarıydı, gazeteciydi... Birde baktık, Ankara milletvekili seçilmiş. Yıl 1957... Derken, birde baktık, Inönü hüküme- tinde çalışma bakanı!.. Otjz ıki yaşındaydı çok önemli bir bakanlığın başınageldiğinde... Oyılları yaşamış olanlarbi- lir, Bülent Ecevit'in emekçiler için en yararlı ya- salan Meclıs'ten bir birnasıl çıkarttığını; işçile- rin, a/dınlann güvenini, umudunu kazandığını... Benım kuşağımın insanı!.. Daha kolej sırala- nnda şairlik yeteneğini göstermiş... Vedat Ne- dim Tör'ün 'Hep Bu Topraktan' adlı dergisin- deyayımladığı şiirierte adını duyurmuş birgenç... Burda, Ecevit'in geçmiş yıllannı anlatmak is- temıyorum. Isteyen açar kitaplardan, sözlük- lerdenöğrenir. "Şiirler, şiirçevirileri, yazın vesa- nat yazıları" (1976). Gencecik bir yaştayken yaptığı başarılı çeviriler; Tagor'dan "Gitanja- mi", "Avare Kuşlar"; Eliot'tan "KokteylParti"'... Birgeçmiş anı... Meclis'teydim izleyici olarak... Çalışma Bakanı Ecevit yeni çıkan 'Kokteyl Par- ti' çevirisini imzalayarak vermişti... Bir bakan, Eli- ot şıirini çeviriyor, görülmüş şey midir? Resim- le, edebiyatla, sanatın değişik alanlanyla ilgili de- nemeler yazıyor. Işi gücü bu! Sanat, edebiyat, bu arada şiir yazmak, çevirmek... Böyle bir po- litikacı bir daha nerde görülür! Polıtika alanında da, özellikle Atatürk devrim- leri konusunda da kitaplar: "Ortanın Solu"... "Bu Düzen Değişmeiidir, Atatürk ve Devrimci- lik..." Hem politika, hem şiir bir arada yürür mü? Yü- rür, işte böyle!.. Sanat çok kıskançtır, ille kendi- si en önde olsun ister! Politika sanata niye düş- man olsun? Ama olur! Şöyle anlatıyor kendini. "Edebiyata ilgim üzerinde babamın çok bü- yük rolü olmuştur. öz Türkçe kullanmama özel- likle dikkat ederdi. Insani ve sosyal sorunlaria daima yakından ilgiliydim. Politikada da şiirde de temel unsur insandır bence. Ikisi ile de in- sanm özgürleşmesi ve insanın kendini bulma- sı bakımından ilgiliyim. Hayat çok boyutludur. Ama politikacı, yalnız politika ile uğraşırsa tek boyutlu, daraçılı birinsan olur. Politikanın için- de kurur." Ben hep Ecevit'i sevgiyle, saygıyla izlemişim- dir. "Umudumuz Ecevit", "Karaoğlan" dönem- lerinde de, başbakanlık yıllarında da!.. Yanılgı- lannı hoşgörmeye çalışarak, kimi zaman; kimi zaman neden böyle davranıyor, neden gençli- ğındeki amacı unutmuş görünüyor, diye üzüle- rek, kızarak!.. Elbet günü gelince Bülent Ecevit'in uzun po- litikacıhk yaşamı üzerinde önemli çalışmalar, araş- tıımalar yapılacak... Altmış yıllık bir politika ya- şamı, her yönden ele alınınca çok daha başka sonuçlar çıkacaktır. Türkiye'nin son yanm yüz- yıllık serüveninde en baş kişilerden biri oldun mu, çaresiz her türlü yoruma açık olmak zorun- dasın... Bu, herkes için elbet! Hepimiz türlü açı- lardan inceleneceğiz, yorumlanacağız. Ama po- litikada büyük görevler üstlenmiş bir şair, bir ya- zann yorumlanışı elbet çok daha farklı olacaktır. Yetmiş yedi yaşında bu denli uğraş, bu den- li ağır sorumluluk elbet kişiyi güçsüz düşürür... Zaman en büyük düşmanımız! Ne olacak şim- di? Politikacı Ecevit dönemi kapanacak mı? Geçen gün de yazdığım gibi, Ecevit'e yaşlılık ya- kışmaz. Şiirler var, denemeler var, anılar var ya- zılacak, geleceğe bırakılacak... Hepimizin dilegi, şiiriyle. yazılarıyla bizlerin yaşantısma yeni tatlar, yeni zenginlikler verme- si, kendi özel yaşamına gerçek bir anlam kazan- dırabilmesi!.. MÜZİK Cumfıurboffcaru Sayın Ahmet Necdet Sezerfn Yübtk Himrftftrindt Tarih Etkinlik Salon 07Ma>B,Sa BlKBvıTS&JFONlCKKETKAS <üar> Onay. lyro 09Mvs.rVi. BUOAPÇTtÇlGANSB*>IORKBrRAS "101 Kom" IOM^s.Cum MHJ5SATHOOOS&DANCSS TANGOORKETKAS l2MajE,Panr OMEONODAKOROSJ I3M^B,PJES NUOVACOMPAGNADI CANTOPOPOLAAf l4Mjps.S* +rt*UTY ISM^Çarv WC«<SAÜ3r«a l i M ^ s n ^ ULt£Ai.SOFYA&U£f I S M ^ ı C a s TRIOBfnCO Ertai Se^ıv DOK/« VlımcHT ÇAĞDAŞHYANOREStTAlJ 2İMj>*&4 MCIC«NDA^S"•OrUJ^JÖJ 22M^s.(>> CANATİLA.N(»<fe 2JKıyıvPs> ORHANAHSCALI 24Mv!.Cu™ FWG0O»0WBTMS »Mı>B,fta- CARLOSS«/iflC&UJMAGfrARR£SfrALI 27Mj)%P«s KAZAKOMORKESTOAS 28MVS.M )AMA«J6«WR0VAPtrAN0RBfrAU 28M^B.a AUÜOFACr.oz 29MV s.Çarj. KUDJS S t M O l ORKBTRA3 G*er * Üıer Pdand. fyanc MB MB m MB MB MB MB MB Rm MB Rl+I OfBiA MB MB MB MB MB Rm MB MB KAVAKUOERE S«Yia-Cena(! And Müak Vjlrf Bito S125 ve Halkla IhşKjier Meften Turoi Hılmı Cjd. II « 6 Kıt:1 T>: ^0.312) 427 06 SS - 468 07 44 F K (0 312) 467 31 59 blet SjOîon Kıfaıvn Her Güoü Sü-_ 1000- ISJOıns. K1ZILAY MUh Piyango Iffaresı Gqesı GMK Bulvjn Nto. 4 Td- (0312)41791 X Bılet Sxqhn Pızar Hınç Her Gün SaatO90O- 17.00 ın» BİLKENT Btikem Unrr«rsResı MSF Mkefrt Konser SaJonu Gıjesı Tel:(O3l2)2M43S2-29O I77S B>l« Sıoflm Pıar Hanç Her Gun SucMOO- I200'I300- 17.00 BE$EVLER MEB 5un Salonu Bte S G european festivals association j muslc-tneatre-aa/ıce fiu icn Cumhurtymt Gazeteâ'nm kotfukınyfa y>0)nntortfru|Or. Bıl« Sjosan Puar Han^ Her Gün S D 9 0 0 7 » Bakanlık Sayısı... Prof. Dr. Orhan ŞENER KadirHas Üniversitesi S on günlerde Türkiye'de bakan- lık sayısının fazlahğı sorunu ni- hayet kamuoyunun ve özellikle iş çevrelerinin de ilgisini çekmeye başladı. Özellikle iş çevTeleri eko- nomik sorunlann temelinde ve kamu sek- törünün verimsizliğinde, haklı olarak ba- kanlık sayısının fazlalığını birinci neden olarak göstermektedir. Bu ciddi sorunun farkında olan hükümet ise şimdiye kadar so- runun çözümüne ilişkin hiçbir ginşimde bulunmadığı gibi, hatta reytingi \iikselen ba- zı siyasi partilere, ileride bakan olabilme umuduyla şimdiden transferler başladı bi- le. Bizce, Türkiye'nin yaşamakta olduğu sos- yoekonomik krizin en önemli nedenlerin- den birisi de kamu yönetiminin etkinsizli- ği olup, bakanlık sayısının fazlahğı bunda en önemli rolü oynamaktadır. Bakanhk sa- jısıiJesaMirganlıkilişkisi: Bılındığı gibi ka- muca sunulan sosyal hızmetlerin yoğun dış- sal ekonomi (fayda) yayıcı özelliği nedeniy- le, bakanlık sayısının azaltılmasıyla, önem- li bütçesel tasarruflar sağlanabümektedir. Ör- neğin, Jstanbul'da toplu taşımacılık yapan vapur, deniz otobüsü, banliyö trenleri ve belediye otobüsü gibi ulaşım araçlan ara- sında. sefer saatleri ve fiyatlandırma yö- nünden uyum sağlanamadığından, yolcu- lar önemli zaman ve gelir kaybıyla karşıla- şırlar. Benzer hizmetlerin tek bir yönetimde bir- leştirilerek sunumuyla, maliyetin minimi- ze edilmesı (economicsofscope)olanağı bu- lunduğundan, savurganlık sıfırlanmaktadır. Bu nedenle. bütün dünyada toplu taşımacı- lık tek biryönetimle sunulmaktadır. Benzer savurganlık aynen bakanlık sayısının art- ması durumunda daha da cıddı boyutlara ulaş- maktadır. Şöyle ki, bakanlık sayısının arönasına pa- ralel olarak genel müdürlük, bölge müdür- lükleri, illerdeki ve ilçelerdeki merkezi hü- kümetin temsilcisi durumundaki müdür- lükler ve toplam personel sayısı da geomet- rik diziye uygun bir biçimde artmaktadır. Böylece. çok sayıdaki yönetımin görev ala- nına gıren etkinlikler başka bakanlıklar ve bağlı kuruluşlann görev alanlannda da yer alır. Hizmetlerin birden çok yönetim tara- findan tekrarlanması denilen bu durum (dup- lication ofservices) ise bütçesel savurganlık- lan hızla arttınnaktadır. Öte yandan. kamu- daki etkinsizlik aynca mevcut bakanlığın ild- ye bölünmesi ya da yeni yönetimlerin mer- kezi idarede yer abnası biçimlerinde de art- majktadır. Örneğin. ajnı alanda Gümrükler Genel Müdürlüğü ve Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü'nün göre\r yapması, birçok dev- let bakanlığının görev alanlanyla öbür hiz- met bakanlıklannın aynı ohnası ve üst de- netım kurullan gibi çok sayıda yönetimin oluşturuhnası birer sa\"urganhk örneğidir. Merkezi yönetimin en yanlış yapılanması ör- neği ise Maliye BakanJığı'ndan Hazine'nin ayn tutularak, Hazıne Müsteşarlığı olarak başbakana bağlanmasıdır. 1980'liyıllardan beri devam eden bu uygulama nedeniyle, Tür- kiye'nin iç ve dış borçlan dramatik bir bi- çimde yükselmiştir. Çünkü, maliye politi- kası böylece etkînsizleştirilmiş ve Gelirler Genel Müdürlüğü'nün güçlükle toplayabil- diği vergi gelirleri Hazine Müsteşarlığı ta- rafından sa\-urganca kullanılmıştır. Böyle- ce, ülke için gerekli olan maliye politıkası etkinsizleştirilerek, para politıkası uygula- malanna önem kazandınlmıştır. Bu durum ise yaşanan finansal krizin önemli bir ne- deni olmuştur. Siyasal rant sağlama güdüsü: Ülkemiz- deki yukanda \-urgulamaya çahştığımız so- runun en önemli nedeni, siyasal partilenn sjyasal rant sağlamaya yönelik tutumlandır. Örneğin, partiler arası milletvekili transfer- lerinın en önemli nedeni, özellikle kritik güven oylamalan sırasında verilen bakan- lık tavizleridir. Ülkemizdeki uygulamaya göre, milletvekilleri daha iyi ekonomik ve siyasal çıkarsağlayacağını umduklan siya- sal partilere transfer olmuşlardır ve olmak- tadırlar. Basında, daha önce hakaret ettiği rakip partilerin liderine karşı yağ çekme ya- nşına nasıl girilmekte olduğunu gösteren fo- toğraflar gazetelerin sayfalannı süslemek- tedir. Ne yazık ki gerekli bilgi ve deneyimden yoksun olmalanna karşın çok sayıda poli- tikacı, sözde koalisyonlardaki hassas den- geleri sağlama amacıyla kolayca bakan ola- bilmektedirler. Buna karşın, daha iyiler ko- layca dışlanmaktadır. Siyasal etik ilkelerine aykın olan ve hal- kın demokrasiden soğumasına yol açan bu tür transferlerden politikacılann bir bölümü, genellikle rahatsız olmazlar. GeKşmiş iilke- ler uygulamalan: Ülkemizdeki siyasal yoz- laşmaya yol açan miller\ekili transferleri- nin bakanlık sayısını arttırmasına karşın, gelişmiş ülkelerde bu tür transferler parti- ler ve karnuoyu tarafından kabul edilme- mektedir. Örneğin, Ingiliz Parlamentosu'nda şimdiye kadar tek bir transfer olayı yaşan- mıştır. 1990'h yıllann sonunda bir Muha- fazakâr Parti milletvekili, partisinin uygu- lamalannı beğenmediği için İşçi Partisi'ne geçmek istemiştir. Ne \ar ki bu milletveki- linin psikolojik durumu önce Işçi Partisi ta- rafından sorgulanmıştır. Gelişmiş ülkelerde merkezi hükümet eko- nomi ilkelerine uygun olarak yapılandınl- dığından, sonuçta son derece tutarh uygu- lamalar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, uzun bir süre boyunca ABD'de, benzer sosyal hizmetleri sunduklanndan, eğıtim, sağlık ve refah hizmetleri HEW (health, education and welfare) adlı tek bir departmanın bünyesin- de toplanmıştır. Bu nedenle, ABD'de bakan- hk sayısı uzun süreden beri 12 olarak kal- mıştır. ABDdekı benzer uygulamalar di- ğer gelişmiş ülkelerde de görülmektedir. Örneğin, bakanlık sayısı Norveç, Macaris- tan, Finlandiya'da 13-14: Avusturya, Ital- ya ve Ispanya'da 15; Fransa, Danimarka ve Portekiz'de 17: Almanya'da 18; îngiltere'de 22 olup, Sudan'da 31 ve Türkiye'de ise 36'dır. Bu karşılaştırmalar (Şener, Kamu Ekonomisi. 2001, s. 321) ülkemizdeki ba- kanlık sayısının gelişmiş ülke ortalaması- nın iki üç katı kadar olduğunu açıkça gös- termektedir. Türkiye'de bakanlık sayısının fazlahğı nedeniyle yönetimde hep etkinsizlik soru- nu yaşanmıştır. Örneğin, Çiller hükümeti döneminde ba- kanlar kurulu 6 ayda bir kez toplanabilmiş- tir. Özal dönemlennde ise bakanlann imza- ladıkları ve başbakanın cebınde taşıdığı onay yazılarıyla kararlar alınmışnr. Son yıl- larda da her zaman olduğu gibi, bakan sa- yısının artmasına bağlı olarak yolsuzluk id- dialan artmıştır. Aklama operasyonlan ile hem Meclis'in ve hem de hükümetın önemli zaman ve rey- ting kaybı olmuştur. SODUÇ Sonuç olarak, iş çevrelerinin bakanlık sa- yısını azaltmaya yönelik gırişimlenyle, be- nim yukandaki açıklamalanmın amaçlan- nın farklı olduğunu da vurgulamak isterim. Bilindiği gibi, iş âlemi haklı olarak, bakan- lık sayısının fazlalığının yol açtığı aşırı sa- vurgarılık ve verimsizlikten rahatsız olmak- tadır. Bu nedenle, bakanlık sayısını azalta- rak devletin aşın derecede küçültülmesini savunmaktalar. Bense bakanlık sayısının azaltılarak sağ- lanacak bütçesel tasarruflarla ve etkinliği sağ- layıcı öbür önlemlerle en az iki katına çıka- nlarak, A\xupa Birliği ortalamasını tuttura- cak biçimde büyütühnesi gerektiği görüşü- nü savunmaktayun. Çünkü ekonominin genelinde verimlilik ve reel anlamda büyüme, ancak böyle sağ- lanabilecektir. Akdeniz'e Karşı Nâzım Hikmet... Abdullah TEKİN Akdeniz A ntalya'da Yavuz Özcan Parkı'nda a Nâzım Hik- met Şiir Yazrtlan"nın açılış törenindeyiz. Park hem eskil (antik) limana hem Kale- içi'ne hem de Akdeniz'e ege- men bir konumda. Batı yönün- de görkemli Beydağlan görülü- yor. Henüz erimeyen karlanyla, mavi sularla yeşil dokunun olus- turduğu güzelliğe katkıda bu- lunmaya çahşıyor sanki.. Akdeniz'e "birkısrakbaşı gi- bi uzanan" yurdumuzun güzel kentlerinden Antalya, bahan bir parkta karşılıyor. Yazıtlann bi- raz ilerisindeki çınar ağacı üzünç- lü bir çağnşım yapıyor. Dikilen iki yazıttan bıri NâzmTın "Kur- tuluş S^-aşı Destau"ndan bir bölümü. öbürü ise büyük şairin Üniversitesi Öğr. Gör. yurt sevgisiyle özlemini betim- leyen şiirinden bir bölümü içe- riyor. Üzerindeyaşayanlann sevgi ve banş içinde gülüp mutlu olduk- lan bir dünyaya özlem duyan büyük şairimiz Nâzım Hikmet'in gülen iki fotoğrafi yer alıyor ya- zıtlann üzerinde. Hızla değişen bir dünyanuı yenilikleri ve yaşam güzellikle- ri için kafa yoran, düşünen. araş- tıran, kavga eden birçok sanat- çıya, ozana, düşünüre sevgisiz- lik göstermiş, hüzün vermiş, acı çektirmiş ve bunlan komünist- Kkle,kâfırMldesuçlamışız. Yaban ellere atmış, mahpus damlann- da tutmuş, kurda kuşa yem et- mişiz. însanlanmız kandınhnış, kimi sanatçılanmıza ve yazarla- nmıza kasıtlı olarak önyargılar oluşturuhnuş. Toplumumuz kitap okuma ko- nusunda belki biraz özürlüdür ama parklan, yeşili, güzellikle- ri sever. Bundan sonra bu parkı dolduran insanlar bu güzel şiir- leri okuyacak ve asıl kâfırlerin, yurt sevgisinden yoksunlarm ldm olduğunu düşünmeye ve an- lamaya çalışacak. Yavuz Özcan Parla 'ndan Ak- deniz'e bakarken insan, yıllar öncesine gidip büyük şairin "lz- mir Rıh omından Akdeniz'e Ba- kan Nefer" destanını anımsıyor. Memlekerini tanımasına bile izin verihneyen Nâzım, bu destanda yer alan Akarçay'dan söz eder- ken "Belki bir akar su/ beDd bir ırmak/ belki küçücük bir nehir- dir" söylemini kullanıyor. Yine buna koşut bir yaklaşımla "Memleketimi Seviyorum" baş- lıklı şiirinde "Erzurum ya>1ası- ru yalnız türkülerinden tanryo- rum/ Vegüneye/Pamuk işleyen- lere ghmek için/Toroslardan bir kere olsun geçemedim diye uta- nnorum" diyor. Parktan aynhrken insan, Nâ- zım'ın yeni dikilen yazıtlann üzerindeki gülen fotoğrafına ba- kıp hüzünleniyor. Ne Akdeniz'in ma\ iliği, ne parkın yeşil dolaisu, ne Beydağlan ne de antik lima- nın gizemh görkemi oluşan bu iç sıkıntısını gideremiyor bir türlü. Ölümü destanlaştırmaktansa yaşamı güzelleştirmeye çalışan bir büyük şairin ölüm aşama- sında bile yaşamın güzellikleri- ne merhaba dıyebilmesi ne bü- yük bir "bahtiyarnkür." 18 MAYIS - 4 HAZİRAN 2002 JtGaranti +bonus card İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, 13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali programında 23-25 Mayıs 2002 tarihlerinde yer alan "Kuşların Dili" gösterisinin gerçekleştirilmesindeki değerli katkılan için Bonus Card 'a teşekkür ediyor. Festıvaı Sponsoru Kurumsal Sponsorfar KOÇBANK MAR.MARA KBMMI Bu ılan Cumhurıyet Gazetesı'nm katkıianyîa vavınlanmıştır Cumhurtytt SANDDOJ ASÜYE MAHKEMESİ'NDEN Sayı:2001 644 Esas Davacı Karayolları Genel Müdürlüğü \e- kili tarafından davalı Abdullah Tuğrul aley- hine açılan kamulaştır- ma bedelinin tespiti ve tescil davasında veri- len ara karan uyannca; Karayolları Genel M ü d ü r l ü â ü ' n ü n 22.02.2000 tarih, 2000.8 sayılı karan ile, Afyon ili, Sandıklı il- çesi. Çakır mahaüesi, Şehiraltı mevkiinde bulunan davalı adına kavıtlı 96 ada. 39 par- seİ sayılı 4841.79 m2 yüzölçülü ahşap e\i olan bahçe vasfındaki taşınmazın 836.22 m2'lik kısmı 12.615.238.000.-TL bedel takdir edilmek suretiyle kamulaştınl- masına karar verilmiş- tir. Kamulaştırma sa- tın alma usulü ile yapı- lamadığından, kamu- laştırma bedelinin tes- piti ve taşınmazın ida- re adına tescilı talebiy- le yukanda esas numa- rası belirtilen dava açılmıştır. Keyfiyet 2942 sayılı Kamulaş- tırma Kanunu'nun 10 4. fıkrası gereğince ilan olunur. Basın: 28450 PENCERE Dam Ustünde Saksağan!•• Cumhuriyet'in birinci sayfasındaki haber(22 Ma- yıs 2002), Türkiye'nin nasıl akıl almaz çelişkiler anaforunda çırpındığını sergiliyor: "Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde çocuklarına Kürt- çe isim takan yedi aile ile ilçe nüfus müdürlüğü- nün taraf olduğu dava, duruşmanın Kürtçe isim taşıyan yargıcı Şirvan Ertekin tarafından redde- dildi. Dicle ilçesinin çeşitli köylerinde 23 çocuğa Z\- lan (Güneydoğu'da bir derenin adı), Berivan (ön- cü kadın), Rojda (doğan gün), Baver (inanç), Ve- lat (vatan), Serhat (sınır boyu), Kendal (vadi), Zı- nar (zirve), Baran (yağmur), Hebun (var/ık), Zelal (saf, duru), Zozan (yayla), Rojhat (gelen gün), Agrt (yiğit) ve Azad (özgür) adlannı veren Osman Tür- kan, Mehmet Aydın, Mehmet Salih Esmer, As- keri Aydın, Hüseyin Çakmakçı, AN Taş ve Meh- met Buyruk ile ilçe nüfus müdürlüğü aleyhine jandarmanın ihban üzerine açılan davaya devam edildi. Dava oturumuna adı Kürtçede 'sütçü' an- lamına gelen Şirvan Ertekin başkanlık etti." Sonuç: Yargıç Şirvan davayı reddetmiş... • Bir deli kuyuya taş atar, bin akıllı çıkaramaz; bu davayı neresinden tutacaksın?.. Çocuğun adı Baran ya da Serhat... Bugün Türkiye'de Serhat veya Baran adında kaç kişi yaşıyor?.. Say say bitiremezsin!.. Ziya Paşa'nın ünlü dızelerıni ezberlemeyen var mıdır?.. Şair ne demişti: Bibaht olanın bağına bir katresi düşmez Baran yerine dürrü güher yağsa semadan "Baran" sözcüğünü dizeden çıkaracak mıyız?.. Ziya Paşa ne diyor: "Yağmur yerine gökten inci yağsa, bahtsız ola- nın bağına bir damlası düşmez..." Yoksa Anadolu insanı çok mu bahtsız?.. Belki aklımızı fikrimizi peynirekmekleyedik; ke- çileri kaçırdık... "Azad" sözcüğü Kürtçe mi?.. Tuttuğu bir kuşu salıverirken Anadolu insanı han- gi tekerlemeyi söyler: "Azad buzad, beni Ahrette gözet!.." "Azad" şimdi sakıncalı mı sayılıyor?.. Neresinden tutarsan tut, PKK'nin en büyük kö- tülüğü Anadolu insanına oldu... Elbirliğiyle aklımızı başımıza devşirelim, bu kö- tülüğü kökünden silip atalım... Anadolu'da bir daha silah sesi duyulmasın, di- namit patlamasın... Canlara kıyılmasın!.. Etnikçilikten yeryüzünde kimseye hayır gelme- miş ki bizegelsin... • Emperyalizm Ermeni ile Türk'ü Birinci Dünya Sa- vaşı'nda, Rum ile Türk'ü ise Kurtuluş Savaşı'nda karşı karşıya getirdi; 1914'ten 1922'ye dek yaşa- nan savaş öylesine kanlı bir kıyametti ki Anadolu'da bir arada yaşamak olanakları kalmadı, göç kaç zo- runlu oldu... PKK, Kürt'ü de aynı tuzağa düşürmek istedi; ama, başaramadı... Emperyalizmin vargücüyledesteklediği PKK kı- yamını Anadolu Kürt'ü benimsemedi... Geriye kalan kuşkulu tortuyu temizlemeli!.. Dinsin bu fitne!.. • En tuhafı da Kürtçeye bozulan kafanın gradosu- dur!.. Dilimiz Farsça, Arapça sözcüklerle dolu, ül- kede nereye baksan Ingilizceyle donanmış; biz Güneydoğu'da bebelerin adlarına takılıyoruz... -J önce desen vardı... güzel sanotlar fakültelerinin * Resim * 6rafik * Seramik * Heykel * İç Mimarlık * Resim Öğretmenliği bölümlerine hazırlanmak, ya^antınıza boyut katmak, çizginizi geliştirmek, ıstiyorsanız... desen çahşmalarımıza sizleri bckliyoruz. r*RŞTIRMAI mumcuSînf'"'"Paris Caddesi No. 14 Kavaklıdere - Ankara Tel:(0312)417 77 20pbx Faks:(0312)417 57 46 e-posta:umag@umag. org.tr www.umag.org.tr ŞİŞLİ1. SULHHUKUK HÂKEVILİĞrNDEN 2000 390 Müteveffa Fatma lclal Kurtbek'in sağlığında Beyoğlu 16. Noterliğı'nde tanzim ettirmiş oldu|u 9.9.1999 gün 29670 yevmiye no'lu vasiyetnamesinın okunması husu- sunda C. Savcılıf ı n c a ihbar yapılmış ve yapılan 17.10.2000 tarihli celsede müteveffanın son ıkametgâhı- nın Zeytinburnu olması sebebıyle yetkisizlik karan ve- rilmiş olup; Kadıköy. Ataşehır. 63 ada, Gardanya. 5-1A. kat-8. daire 17'de ıkamet eden mirasçı Metın Durmaz'a işbu yetkisizlik karan tebliğ edilemediğinden, Mahkememizin 17.10 2000 gün 2000 130 Esas. 2000,1105 sayılı mahkememizin yetkisizliğine. dosya- nın yetkili Zeytinburnu Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gön- derilme karannın ilanen teblığıne, 8 gün içinde karan temyiz etmediği takdırde yetkisizlik karannın kesinleşe- ceği tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 15.2002 ' Basın: 30244
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear