01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA + CUMHURİYET 11 MAYIS2002CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞ[email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL Mahkûmiyet AVRUPA Günu, düşündürücü ve hayii utanç verici bır havada kutlandı. Nasıl kutlamaysa. Bir yanda, fon müziği olarak Beethoven'in Dokuzuncu Senfonı eşliğinde ateşli demeçler, tam üyeligin mutlulukzırvesi olacağını vurgulayan sözler, kurumlann ve kurallann yenilenmesine, ekonomıye, demokrasiye, ülkeonurunayapacağı katkıyı anlatan konuşmalar. Bir yanda da kritik sorunlar ortasındakı bir adanın ınsanlarını, Gazeteciler Cemıyeti Başkam'nın ve oralı saygın bir ışadamının huzurunda, devletlerıne ve o devleti tanıyan tek ülkeye karşı ayaklanmaya çağırmış bir AB temsil- cisinın katılımıyla yapılan törenler, düzenlenen resmi kabuller, yemekler... Görüntü, "nongrata" ilan edilmeye müstahak bir diplomata "gıt" diyemeyecek kadar Avrupa tutkunu olmuş bir yönetimin aczini sergilemesı bakımından düşündürücü, bir toplumun hangı onur kırıcı durumlara katlanmak zorunda bırakıldığını gostermesi açısından da utanç vericıydi. Tam üyeliğin yarariarına inanmak ve bunu savunmak, dayandığı felsefe ve kanıtlanyla, elbet anlaşılır bir tutum, izlenebılır bir siyasal tercihtir. Ama, böyle bir tutumu ve tercihı ulusal mahkûmıyete çevirmenin ve herkese öyle sunmaya çalışmanın mantığını ve yararını anlamak güçtür. önce, mantığını. Çünkü yetmiş milyonluk bir ulusu herhangı bir tercihe mahkûm saymak, kimsenin tek başına yüklenebıleceğı bır yargıçlık görevi olamaz; herkes düşünüp tercihini yapacak ve bundan bir ulusal sonuç çıkacak. Bu bakımdan, bazı insanlann nıçin hırçınlaştığını anlamak güçtür. Yararını anlamak daha da güç. Çünkü, daha müzakeresine bile başlamadığınız bir tam üyeliğin eşığinde "elim mahkûm " dıye ortaya çıkmak, o müzakereyi peşinen kaybetmek demektir. Uzun süredırtutku olarak zihınlen bulandırmış bir konuyu şimdi de bir kaçınılmazlık olarak sunmak, aslında akılcı ölçülere vurulması ve düşünüp taşınılarak sonuca bağlanması gereken bir sorunun ciddiyetine yakışmaz. Sormak gerekir: Norveçliler ve Isvıçreliler Türklerden daha mı az Avrupalıdıriar ki, ölçüp biçmişler ve sonuçta tam üyeliğin ulusal çıkarlarına uygun düşmeyeceğine halkoylamasıyla karar vermişlerdir? Polonya'ya bakın: Başlangıçta, kamuoyu yoklamalan tam üyelikten yana olanlann oranını Türkıye'dekinden de yüksek göstermekteydi; şımdı ise müzakerelerin sonuna yaklaşılıp tam üyeliğin anlamı anlaşılınca oran yüzde ellinin altına düşmüştür. Türkler, seçenekleri tartşmadan kabullenmeye mi mahkûmdurlar? Siyasette Sorumluluk... Dr. Engin ÜNSAL Maitepe G enel seçimlerin 2003 yılı ekim ayında yapılma olasılığının tar- tışmaya açılması siyasal yelpazede bellı bir de- vinimin ortaya çıkmasına ne- den oldu. Önce sağda yeni par- ti kurma girişimleri tartışılma- ya başlandı. Daha sonra mev- cut sağ partilerden birisinin ba- şına eski bir bakanın oğlunun getirilmesi gündeme geldti ve si- yasetin öncülerinin gençleşti- rilmesi tartışılmaya başlandı. Parti başkanı yapılması düşü- nülen genç adam Washing- ton'dan yaptığı bir açıklama- da, "Siyasette gençlerin önünü açacağjm" gıbı önemli bir ıle- tiyi kamuoyuna yansıtınca bu girişim basında özenle büyüteç altına alındı. "Iktidaryıpratır" yargısının doğruluğu ülkemizde de kanıt- lanmıştır. Siyasal yaşamımızın en uzun koalisyon dönemini toplumumuza tanıtmış olan ık- tidann üç ortağı, hıç kimsenin yadsıyamayacağı gibi, iktida- ra geldikleri güne oranla, oy güçlerinden çok şey yıtirmış- Ümversitesi Hukuk Fakültesi lerdir. Uyguladıklan politika- lar nedeniyle ülkemız cumhu- riyet tarihınin en ağır ekonomik bunahmını yasamış, siyasal ka- rarlarda teslimiyetçiük öne çık- mış, kamunun kaynaklan akıl almaz bir biçimde yağmalan- mış, yağma, yapanın yanma kâr kalmış ve onun verdiği za- ran devlet karşılamak zorunda bırakılmıştır. Toplumun belleği yoktur. Tüm bu yaşananlar seçmen ta- rafindan unutulabilir de. Se- çimlerin yakm bir gelecekte ol- ması nedeni ile bu acılann et- kisi o zamana kadar geçmeye- ceğinden umutlanarak Türki- ye'nin ilk genel seçimde bir si- yasal değişim yaşayacagından kimsenin kuşkusu olmasın. Bir değişim olacak ama asıl sorun bu değışimin nasıl gerçekleşe- ceğidir. Bu koalisyonun ortaklan mil- liyetçi, dinsel motifli, liberal ekonomik politikalar üreten, emekçiyi dışlayan ve ağırlıkJı olarak dış kaynaklı politikalar sergılemiştir. Mutsuz çoğun- luğun bu siyasal ortaklık döne- mınde elle tutulur hiçbir kaza- nımı olmamıştır. Kazananlar ekonominin ve siyasetin şöval- yeleri olmuştur. Toplumun bü- yük çoğunluğunun ezilmışli- ğinden, gelır dağılımının bu akıl almaz çarpıklığından bu şövalyeler sorumludur. Bu düzenin kesinlikle değiş- mesi gerekir ve yönetime top- lum yaranna politikalar ürete- cek bir partınin gelmesi kaçı- nılmaz olmuştur. Bunun ger- çekleşmesi ıçm solda; ilkesi, programı, kadrosu halkın ona- yını almış bırpartinın varlıgı ge- reklidir. Son genel seçimde parlamen- to dışında kalarak iktidar aşın- masından kurtulmuş CHP, ka- muoyu yoklamalannda yüksel- me gösterirken erken seçim söylemlerinin de ortaya çık- ması ile birdenbire solda birden çok partileşme girişimi kamu- oyuna yanstmaya başlamıştır. Bu girişimleri yapanlann ıs- rarlı tutumlan yakın bir gele- cekte siyasetin sol yelpazesin- de CHP dışında başka partile- rin de yanşa katılacağının be- lirtilerini vermektedır. Solda yeni parti kurma gin- şımıne soyunanlann büyük ço- ğunluğu geçmişte ya CHP ıçın- de görev yapmış ya da CHP'nin savunduklannı paylaşmış kişi- lerdir. Toplum yaranna siyaset yap- mak savında olanlann aynı za- manda o topluma karşı sorum- luluk duygusu taşıması da ge- reklidir. Genel seçimlerde ba- zı partiler arasında başa baş bir yanş yaşanacaktır. Bu yanşı, soldakı parti çokluğu nedeni ile, başa güreşecek durumda olacak parti kaybederse ülke- de iktidann kimin eline geçe- ceği açıktır. Soldaki öbür par- tiler acaba bu sonucu içlerine sindirebilecekler mı? Bölün- menin, solda olduğunu savla- yan hiç kımseye ve de topluma yarar getıremeyeceğinin şimdi- den bilinmesi gerekir. Bütünleşen sermaye karşı- smda bölünen işçi hareketinin bugün içıne düştüğü üzücü du- rum salt bölünmenın sonucu- dur. Bölünme işçilere de, sen- dikalara da, ekonomiye de hıç- bir yarar getirememiştir. Solda siyaset yapmak isteyenler bu durumu yeniden değerlendir- melı; taraflar kırgınlıklan atıp gereken özveriyi göstermelidir. Atatürk'ün aydınlanma devri- mı adına... Sait Faik'e Selam Olsun... Ester Biton R U B E N Yıldız Teknik Ünıversıtesi îktısat Bölümü B ana ilk olarak "hışşt hışşt" diye ses- lendiğinde henüz ortaokul sırala- nndaydım. Onunla asıl dostluğu- muz yıllar sonra, Semaver'ı okurken baş- ladı. Semaver öyküsünün kahramanı Ali'nin, annesinın ölümü gerçeği ile baş başa kaldığında duyduğu yalnızlık, çare- sizlik ve en önemlisi acizlik duygulan, ba- na kendi babamın ölümünde duyduğum benzer duygulan anımsatmıştı. Semaver'i okumayı bitirir bitırmez ölümüne bir tür- lü ağlayamadığım babama ilk kez hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Bunu SaitFaik sağla- mıştı. Işte dostluğumuz böyle başladı. Bir süre sonra, öykülerinin hakkını da- ha iyi verebümek için Burgaz Adası'nın yolunu tutmuştum. Biraz onun gibi du- yumsamak, bir günlüğüne bile olsa onun gibi yaşamak için... Oncadır gittiğim Bur- gaz Adası'nı daha önce hiç görmediğim gi- bi görmüştüm o gün. Denizi, martılan, ba- Iıkçılan uzun uzun seyretmiştim. Bir ara balıkçılann arasında şöyle bir konuşma geçmişti: "Yakaladığımız bahklan sata- masak da cammız sağ olsun, bizyeri£." On- ca yıl sonra bu balıkçılar Saik Faık'in ba- lıkçılanydı işte... Denıze bir batıp bir çı- kan martılar da Sait Faik'in martılanydı... Saıt Faik bana, bakmakla yetinmemeyi, görmekgerektiğinı öğrettı. Günlükyaşan- tımızdaki aynntılan görebılmenin güzel- liğinı gösterdi. Istanbul'da her vapura bin- diğımde özellikle pencere kıyısında otu- rup denizi, martılan izlerken içimin kıpır kıpır oluşu onun sayesinde. Çay ve simit yemenin tadına doyulmaz zevkıne de Sa- it Faık'i okuduktan sonra vardım. Her Eminönü'ne gidişimde bir torba kuş yemi alıp kuşlarla haşır neşir oluşumu da ona borçluyum. Sait Faik'in ustahğı en sı- radan, en basit yaşantılan, en yalın şekliy- le anlatırken içimızde en dennde kalmış duygulanmızı açığa çıkartabilmesi ben- ce... Bu yüzden her ekmek fınnının önün- den geçtiğimde, eline geçen parayla fran- cala mı yoksa ekmek mi alacağını düşüne düşüne çıldıran o yoksul çocuğu düşünme- den edemiyorum. Mahalle kahvelerinm önünden her geçişimde içten içe gülüm- semem de bu yüzden. Yalınlıkla dennliğm, özle yoğunlugun bir aradahğı Sait Faik'in öykülerinde be- ni en çok etkileyen, hayran bırakan özel- likleri. Üstelık bu özellikler onun yalnız- ca öykülerinde değil, gerçek yaşantısuıda. Yazı yazmayı ciddi bir ış saydığı için baş- ka bır ış yapmadığını söylerken ve "Yaz- masaydım çıldıracaküm^ derken yalınlık- la derinlığin, özle yoğunlugun uyumlu bır- likteliğine bir kez daha tanık oluyoruz. Bu dünyadan bir Sait Faık geçti. Selam olsun... PENCERE Türkiye'yi Kuşatan Düşmanlığın Kaynağı 1865'te Ankara!.. Kent nüfusunun 25 bi- ni Türk, 16 binı Ermeni, 3 bini Rum, bin kadan Ya- hudi.. Bırinci Dünya Savaşı başlangıcında şehirde 40 bin kişi yaşıyormuş.. 1920'debusayı30bi- ne düşmüş.. Tek bir Rum kalmamış.. 50 Ermeni ailesiyle bin kişilik Yahudi topluluğunu saymazsanız Ankara tüm- den Müslümanlaşmış.. (Sayılar Paul Genti- zon'un 'Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu' kita- bından.) • Bir kocamış Anadolu kadınına soruyoriar: - Mustafa Kemal'/ ni- çin seviyorsun?.. Kadın: - Cumhuriyeti kurdu, askere giden oğullar ter- his olup gen dönüyoriar... Gerçek bu kadar ya- lın!.. Osmanlı'da savaş, sa- vaş, savaş.. Cumhurıyet'te barış, barış, barış.. Uygar Avrupa Ikincı Dünya Savaşı'yla dünya- yı cehenneme çevirip yak- laşık 50 mılyon ınsanın canına kıyarken biz banş ıçindeyaşadık... • İlk nüfus sayımı 1927'de yapıldı. Istatistik hızmetlerının başına M. Jacquard adında tanınmış bir bilgin getirildı... Ancak bu yeterli mi?.. Nüfusun yüzde 9O'ı okuma-yazma bilmiyor... Sayım nasıl yapılacak?.. Soyadı olmadığı ıçm her yörede yüzlerce, bınler- ce Mehmet, Ahmet, Ali, Veli var.. Çoğu kışi kaç yaşında olduğunu bilmez.. Şehirierde sokak adla- rı konmamıştır.. Halk bu işlemin askere alma ya da vergi topla- ma amacıyla yapıldığını •• sandığından nüfus sayı- mından kaçma eğilimi guçludur.. Zamanın hükümeti ön- ce hazırlıklar yapar, de- nemelere girişir, tabela koymaya vakit yoktur, ama, sokaklar adlandın- lıp duvarlara yazılabilir, evleri numaralandırmak girişimine geçilir; müdür- ler, kaymakamlar, öğret- menler, jandarmalar eği- timden geçırilir; sonunda evden çıkma yasağıyla bırlikte sayım gerçekleş- tirilır. Peki, sayının sonucu nedir?.. 'Hachette Almanağı 'na göre Türkiye'nin nüfusu 20 milyondur.. Sayım sonucu 14 mil- yon çıkar!.. • 20'nci yüzyılın ilk çey- reğindeTürkıye 10 yıl sü- ren bır cehennem yaşa- dı... 1912 Balkan Savaşı, 1914 Birıncı Dünya Sa- vaşı, 1919-1922 Kurtuluş Savaşı... Bu 10 yıl suresınde Ana- dolu'yu çeşitlı yonlerden işgal ya da ıstila edenler: Tngihzler. Fransızlar.. Italyanlar.. Yunanlılar.. Ruslar.. Anadolu Rumlanndan ve Ermenilerinden gözle- ri körleşenler işgalcilerie ışbirliğı yaparak yaşadık- ları toprağa ıhanet ettıler; Türklerie bır arada yaşa- mak olanaklarını yitırdi- ler; Batı 'ya göç ederek di- asporalarını oluşturdular. 21 'inci yüzyılın başında, Batı'dan Türkiye'ye yan- sıyan duşmanlık rüzgâr- lannın kaynağı bu tarihle biriıkte Amerika ve Avru- pa'da oluşturulan dias- poralardır!.. indirimi Uyku Seti, Melodi Yejil I Bonirt Cartj logem* W W Öcretsiı Tükefid Hottı 0800 361 5558 Sleepland Uyku Seti, Pembe Komponyo TC Sanayı Bokanlığı'nın 25 Moyıs 1994 tanh ve 2 Î 9 4 0 soyıh Resmı Gazete'de yayınlonan febhğme uygundur 29 0 4 2002 tarıhmde ba^kryan Itamponya, 31 05 2 0 0 2 forıhıne kadar sürecek d u p , ûretım ve sfok ıml^anlanyla sıntrlıdır istıkbal, ürunlerı üzennde önceden belırfmeksızın değışıkiık yapma hokkıno sanıpfır Kampanya kojullarıyia ılgılı ayrmlılı bılgı ıçın, lütfen b.r Islıkbol Velkıli Sahcısı'na bajvufunuz Istıkbol A Ş O S B 14 C a d N a 13, 3 8 0 7 0 Kayseri. I "Yaşanacak çok şey var m
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear