23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 2002 ÇARŞAMB/ DIZI Ganj sulannda temizlenmekve ölmek. Hindulara göre Hindistan evrenin ve kozntikgücün merkezi Kutsal günlerde Varanasi ana baba günii oluyor, Ganj Nehri'nc ulaşan yoDar ükanıyor. Kıyılarda 'Ana Tannça'nın sulan görünmez oluyor. Ben gittiğimde saradan bir gündü. Sabahın erken saatlerinde kıyılann güzeliigine, Ganj'ın, kentin ve insanlann uyanışına tanıkbk ettim. Sularda, dua edenJer, yıkananlar, çocuklannı yıkayanlar, çamaşuiannı yıkayaniar bir aradaydı. rannlann anası. Ana Tannça Ganj Nehri, sızin bildiğinızgıbıyer- yüzünde degil, gökyüzünde, cennete akardı birzamanlar. Kral Bga- hirat baştann. her şeyi \ar eden Brah- ma">a yalvardı yakardı. Ganj'ı yeryü- züne mdir diye. Ama bir tehlıke var- dı. Ana Tannça kozmik gücüyle yer- yüzûne ınerse, dünyayı sellere boğup yok edebilirdi. (Alışın artık, Hindis- tan'da her şey kozmik!) Imdada bir başka tann. Şiva yetişti. Hanı yok eden. yeniden yaratmak için yok eden tann Şiva... Ana Tannça. gökyüzünden yer- yüzüne inerken. Şiva ona saçlannı uzat- tı. Ganj Nehri. Şiva'nın saçlannın or- manında usulcacık yeryüzüne indi (Or- ta Hımalayalar'da bir yerde). Ve Şi- va'nın anayurdu Varasani 'ye geldığin- de, burayı öyle beğendi kı. kavislerçi- zerek oyalanıp durdu. kentten aynl- madan önce gerisin geriye dönmeye bi- le kalktı ve sonunda Bengal Körfe- zi'ne doğru yöneldi. Kutsal kentte Varanasi'deyim. Ana Tannça Ganj yeryüzüne ındiğinden beri Hindu ve Bu- distlerin en kutsal kentlerinden biri... Yeryüzünûn sürekli yerleşimi olan en eski kentlerinden biri. Ilk kutsal kıtap Veda'lartanığımdır. (I.Ö. 1500) Baş- ka adı Banares. Aynı zamanda "Işık Kenti" ya da "Öğrenme ve Yanma Ken- ti" diye anılıyor ("Yanma", yani aydın- lanma. bılgılenme. tasavvuf düşünce- sindeki pervaneyle ışığı düşünün...) Ülkenin en ünlü iki üniversitesi bura- da. tkı milyon nüfuslu Varanasi, aynı zamanda "öüneye gelinen kent". Ganj. (Sansknt ya da Hindi dilinde Ganga) insanı tüm günahlanndan ann- dınyor. Hem bedenı hem ruhu temız- lıyor. Tüm hastalıklan yok ediyor. Ana Tannça'nın bereketi. doğurganlığı in- sana geçiyor. Varanasi 'ye yaşamda bir kez olsa bile gelebilmek her Hintli için kaçınılmaz. Olmazsa. ölmeye buraya geliyorlar. O da olmazsa küllerinin bu- rada Ganj'a dökülmesıni istıyorlar. Ölümden sonra ruhu özgür bırakma- nın yolu Ganj'ın sulanndan geçiyor. Sabah beşte kalkıp. daha gün ağar- madan. kentin dapdar yollanndan ge- çip. Ganj kıyısına indik. Nehir kıyısı boyunca. suya teraslar halinde inen kat kat genış basamaklar var. Bunlara "Gat" diyorlar. Ortalık karanlıktı. Gat'larda gördüklerimi aklıma yerleştirmeye ça- lışıyorum: Taş basamaklann en ucuna. belirli seyreklikte kocaman şemsiyeler kon- muş. Şemsıyelerin altında yarı çıplak ya da bir bez parçasına sanlmış, çok yaşlı rahipler. Önlennde bir mum, kü- çük bir ışık ya da floresan lamba ya- nıyor. Kimi boş. bekliyor. kiminin önünde bir iki kişi oturmuş, el falı bak- tınyor. konuşuyor. önlerindeki bır ki- taptan açıklamalar okunuyor. Bu yaş- lılar, gelenlere yol yordam gösteren, gü- neş doğarken suya gireceklere öğütler veren. derde derman bulan. geçmişi ve geleceği yorumlayan, "muska ya- zan". tütsü derleyen, "aracüar'"... Şemsiyeler arasında upuzun kamış- Iar dikilmiş. kamışlann tepesinde ren- gârenk kumaş parçalan sallanıyor... Her köşede kadınlar, çocuklar, yap- raklar içinde. minicik sepetler içinde Ganga"ya adanacak. yani güneş do- ğarken suya bırakılacak çiçekler. otlar- dan oluşan adaklar hazırlamış, onlan 3-5 kuruşa satıyor. Adaklann ortasın- damınıkmumlar... Dakikalargeçtikçe kıyıya inen insan- lar çoğalmaya başladı. Biz. onlann arasından sıynlıp, kıyı- 22 YIL SONRA o Ö H\ Z E Y N E P O R A L indistan gibi, dev bir uygarhğı tanımak; çok boyutlu çok katmanlı, grift, içiçe geçmiş labirentleri andıran düşünce, inanç ve yaşam biçimlerini çözümlemek kolay değil. Farklı etnik gruplardan, inançlardan, birikimlerden gelenler arasında hep o Iabirentin kıvnmlannda kayboluyor insan. da bekleyen mavnaya benzeyen koca kayıklardan binne bindık. Kürekçi. kü- reklere asıldı. Kıyıdan çok az uzakla- şıp Ganj'ın üzerinde kaymaya başla- dık. Etrafta sonsuz bır sessizlık vardı. Suları yaran küreklerin. küreklerin ucundan damlayan sulann sessızlığın- de kayıyorduk... Elımizdeki, mumlan yanan adakları usulca suya bıraktık. Kayığın arkasında. karanhkta ışıktan bir yol oluştu. O yolda, herkes kendi düşlerine. kendi dileklerine daldı... Oüneş doğarken Kıyıdan biraz uzaklaşınca kentin si- lueti daha birçıkmıştı ortaya... Yüzler- ce. binlerce tapınağın, stupanın. sara- yın kuleleri. önümüzden geçıp gıdi- yordu. Kıyıda kımi yerler yüksek taş duvarlarla örülmüştü. Derken güneş doğmaya başladı. Kıp- kırmızı, kocaman güneş, karşı kıyıda- ki ovanın üzerinden yükselmeye baş- ladı. Bizim kıyı hareketlendi. Insanlar suya girmeye başladı. Rengârenk uçu- şan sariler, çıplak bedenJer. çocuklann saçlan. kadınlann altın bilezikleri, gü- müş hızmalan. haihallan, tapınakla- nn tepeleri, saraylann kuleleri. duvar- Ganj sulannda dua ederken, yıkanırken, çamaşmnı yıkarken ya da ölürken hangi kasttan olduğunuz pek önenı taşınuyor. Önemli olan öldükten sonra, ruhun azat obnası için küflerinizin Ganj'a dökübnesL Yaşamın kınlmaz çemberi: KasflarHayır. ilk bakışta kast ayınmını fark etmiyorsunuz. Ilk bakışta fark edilenkorkunç yoksulluk. Önce. bu ülkede san- ki herkes çok yoksul duygusuna kapılıyorsunuz. Sonra du- varlar ardındaki villalan. büyük otellerden içeri girdiğiniz- de varlıklı Hintiileri, sonra caddelerde ineklerin, domuz- lann. tavuklann arasında. 50'lerden kalma îngiliz Amba- sador dizaynlı eski püskü otomobillerin yanında lüks oto- mobillerin yol bulmaya çalıştıkJannı görüyorsunuz. Sonra konuştuğunuz her Hintli, en sıradan bir diyalo- ğun bir yerine "Zaten ben şu kasttanım" diye sıkıştınve- riyor. En çarpıcı örneklerden biri pazar günü çıkan gazeteler. Hepsinde sayfalar boyu ilanJar var. Şu yaşta, şu görünüm- de, şu işten çalışan erkek'kadın, şu şu özelliklere sahip eş anyor. Kimi Oxford, Yale, Harvard gibi gâvurun en ünlü üniversıtelerinden mezun oldugunu bile yazmış. Ve en alt- ta tek satır, "şu kasttanım~ ibaresi! Anladınız elbet: Kastlararası evlilikkesinlikleyasak. Kast- lann binnden ötekine geçilemez. Hindu inancında rahipler sınıfı Brahman'Iann getirdiği uygulamayla dört kast var. En tepede Brahman'lar (rahip, din adamian). {kinci kast: Kşatriya'lar (asker ve yönetici- ler). Cçüncü kast Vaişya (ticaret, serbest meslek. tanm). Dördüncü kast: Şundra'lar (köylüler ve ilk üç kasta hiz- met edenler;. Bunlann da dışında kalan dokunulmazlarya da Gandi'nin durumu vumuşatma çabasıyla onlara verdi- ği adla "Tanrmm çocuklan" ya da Hariciler... Yalnız iş bu dört kastla bitmıyor. Her biri kendi içinde de renge, aileye. atalara göre bölünüyor. OnJann da birsü- rü kurallan \ar. Yaşam boyu hem tannlan mutlu edeceksiniz. hem kas- tın kurallannı uygulayacaksmız, hem yaşam-ölüm zinci- rini kırmaya çahşıp, ruhunuzu özgürlüğe kavuşturacaksı- nız. hem de yaşamaya çalışacaksınız, inanın hiç kolay de- ğil. Ama kimse bu işleri zor bulmuyor, herkes yaşamın- dan birmemnun. bir memnun. Zaten Hindistan onlara gö- re e\Tenin ve kozmik gücün merkezi, ülkeleri ana-kıta... Karşılaştıkian güçlere "kozmik kargaşa" deyip. gülüp ge- çiyorlar. Agra'da. Tac Mahal'ı ziyaret eden bir grup genç kızla tanıştım. Bombay'dan gelmişlerdi. (Bu arada artık Bom- bay'ın adı. Ingilizlerden kalma Bombay değıl, yeniden Mumbay oldu!) Hiçbiri asla ama asla başka bir kasttan bi- riyle evlenmeyi, âşık olmayı akıllarından bile geçirme- miştı. "Imkânsız, aileler, komşular yaşatmaz" diyorlardı. Ve şimdiye dek böyle bir işe kalkişanı ne görmüşler, ne duymuşlardı. Kjzlara, o akşamki programlannı sordum. "Ak- şam parti verijoruz. Tefe\izyondaki Hint-MTVkanalında- ki nıiizik eşliğinde dans edeceğiz'' deyip, "acavip" sorula- nma gülerek uzaklaştılar. lann taşlan. şemsiyeler, hepsi, her şey. güneşın ilk ışınlannı kuşanıp panldâ- maya başladı... Insanlar yan bellerine kadar suya girdiler. Önce su>u "larmak" ya da 4 *yarmak"la işe başlandı. Hindu usu- lü selam ("Nameste") gibi iki avucu- nuzu birleştinp suya daldınp, suyla birlikte avuçlannızı başınıza kaldınp suyu bırakıyorsunuz. Ama Tannça'ya "Senden aldığımı sana veriyorum" di- yorsunuz. Bu ışı kap kacaklarla da ha- bire üst üste tekrarlayanlar vardı. Sonra Ana Tannça'nın sulannda dua edip yıkandılar. Giysilerini yıkadılar. çocuklannı yıkadılar. çamaşırlannı yı- kadılar, ha\ r vanlannı yıkadılar. Tamam Ganj'ın sulan sülfürlüymüş. mikrop tutmazmış ama yine de... Sonra, tapı- naklardaki çanlarçaldı. çemberler dön- dü. Sonra rüzgârda ve güneşte rengd- renk uçuşan sariler. giysiler kurutuldu. Bo>Tinlara çiçekten kolyeler asıldı. Da- ha çok. daha çok tütsü ve minik ateş- leryakıldı. Ortalığı duman sardı. Ama asıl dumanın kaynağı ilerde. Odun yı- ğınlannın olduğu yerde... Ateş, lcül, duman Kayık gezisi bitip. yeniden karaya çıktığımızda, dumanın en yoğun ol- duğu yerdeydık. Burası ölülerin yakıldığı yer. Vara- nasi de ölecek kadar şanslı olanlardoğ- nıdan cennete gidecekti. Bir yanda odun yığınlan. öte yanda yükselen du- man. Havada ağır bir koku... tnsanoğ- lunun yanıp kül olması kolay degil. Saatler sürüyor. Sonuçta bir a\ııç kül... Pat diye oracıkta Ganj 'a dökülüyor. Ölü yakma ışini yapanlar Dokunul- mazlar ya da Tann'nın Çocukları. Ai- lenin erkeklerinin gözetimi altında. Kadınlardaha uzaktan seyrediyor. On- larda yas rengi yok. Yalnız yakılma iş- lemi bittikten sonra ölünün en yakın- lan, erkekler başlannı kazıtıyor. O ne- denle çevrede bol bol açıkta berber var... Gat'lann arkasmdaki dapdar sokak- lara dalıyoruz. tki kolunuzu yana açıp yürüyemeyeceğiniz darlıkta... Karşı- dan bir inek gelirse yandınız. Geliyor da... Ha>"van pisliklerine ya da çöple- re basmamaya çalışarak ilerlivorsu- nuz... Enerjlnin slmgesl Dar sokaklarda her köşede bir tapı- nak, her köşede Tann Şiva'nın simge- si. Binlerce göriinümü olan Şiva'run en yaygın simgesi. erkeklik organı. fallik bir sütun. Uremenin. iktidann, eril, enenının simgesı "lingara" _va da "lin- ga" olarak şekilleniyor. Ama bu sim- ge hiç yalnız degil. hep " Yoni"nin or- tasında duruyor. "YonT > r ani dişilik organı. dişıl enerji... tkisı birbirini bü- tünlüyor. Başka yerlerde bu bütünlü- ğü suyla kutsamaya tanık olmuştum. Varanasi "de sütle kutsuyoriar. Hayır \aranasi'de karşınıza ansızın çıkan. yani başmızda beliren cüzam- lılar ya da sakatlardan söz etmeyece- ğim. Oralara yolunuz düşerse. sizi Va- ranasi 'ye gitmekten alıkoyacak hiçbir şey söylemeyeceğim. Eğer yolunuz düşerse, Varanasi'ye on kilometre uzaklıktaki Sarnafa uğ- ramadan dönmeyin. Buda'nın ilk va- azını verdiği, destansı tmparator Aşo- ka'nın tapmaklarla donattığı ve yeryû- zünün belki de en etkileyici Buda hey- kelinin bulunduğu "Ceylan Parkı'' bu- rada. Yarın: Kacuraho'da AVRUPA'DAN GURAYOZ GazetedğmZûrGünlepi Igal Avidan, 39 yaşında, IsraıTin ıkinci büyük gazetesi Maariv'in Almanya muhabiri. Yakında ülkesıne dönüyor. Igal Avidan'ın ülkesine dönüşü, aynı zamanda Israif basınının Almanya'daki tek muhabirinin de bu ülkeyi terk etmesi anlamına geliyor. Bundan böyle Almanya'dan Israil gazetelerine habergeçilmeyecek, röportaj gönde rilmeyecek. Avıdan'a sorarsanız, bu durumun nedeni, Israil-Rlistın savaşıymış. Savaş nedeniyle reklamlar azalmış ve artık gazeteler, TV kanallan Almanya'da muhabırbulunduramıyorfarmış. Alman Basın Yayın Dairesı'nin maddı katkılanna rağmen artık Israif medyası Almanya'da büro açmayacakmış. Avidan Almanya'da muhabirlık yaptığı süre içinde ağırlıklı olarak seks hıkâyelerı üzerine, garip olaylar hakkında, arada bır Hitter dönemi ile ilgıli konularda haber yapmış. Ölüm ve yaralama ile biten olaylar daha çok ilgi çekiyormuş. Berlin'de yapılacak Soykırım Anıtı konu bile olmamış. Der Spiegel muhabirinin, "Pekı] bu soykınm ülkesinden haberieri nereden alacaksınız" sorusuna da açık yanrt veriyor Avidan: "Amerıkan medyasından." Başka nereden alsınlar? • • • Ama bız herhalde Israil'den haberler almaya devam edeceğiz. Filistin halkının küçücük devletinı tüm dünyanın gözü önünde yok etmek ıçın elinden geleni yapan Şaron zorbalığını ızlemeye devam edeceğiz. Yalnızca bır devlet başkanını bürosuna hapseden, elektriksiz, susuz, ekmeksiz bırakan, dünyayla ılişkisini kesen bu zorbalığı değil, zorbalığı seyredenleri, açıkça ya da el altından destekleyenleri de izlemeyi sürdüreceğiz. Tıpkı Salvador AJIende'yi sarayında katledenleri ve destekçılerıni, yani ABD ve ortaklarını izlediğimız gibi. Kuşatılmış, dünyayla ılışkısi pili bıtmek üzere olan bir cep telefonundan ıbaret olan Yaser Arafat'a "Terörü durdurabiiecek mis/n/z" diye soran CNN muhabirinı, bu ABDİİ "gazeteci"y\ izlediğimizgibi izleyeceğız olanı bıtenı elimizden geldiği kadarıyla. Elımizden geldiği kadarıyla, çünkü yeni dünya düzeninde gazetecılık artık eskisinden daha kolay ve ama aynı zamanda daha zor olacaktır. Daha kolay olacaktır; sansürun, tekellerin izin verdiği alan daraldıkça, masa başında ABD kanallarını ızleyip istenen haberieri yapmak müthış kolay olacaktır. Kolay olacaktır, çunkü yorumlan kopyalamak, yorum yapmaktan daha kolaydır. Kolay olacaktır, çünkü ABD imparatorluğunun çızdiği çerçeve yüzeysel olarak seksten şiddete çok genış bır alanı kapsayacak; derinlık olarak ise sıfır sevıyesinde seyredecektir. Aynı zamanda çok da zor olacaktır. Eski zamanlardaki gibi gazetecilik yapmak isteyenler, ABD kanallanna guvenmeyenler, gazetecinin işinin kuşku duymak olduğunu bilenler. yolsuzlukları araştıranlar, savaşlann arka planını ortaya çıkarmaya çalışanlar, hükümetlerle, imparatorluklarla uğraşanlar sıkıntı çekecek; yalana yüz vermeyenler, yönlendirilmekten nefret edenlerkendi gazeteferinde bile nefes alamayacak, bizim ülkemizde de sık sık görüldüğü gibi kapı önüne konulacaklardır. 2001 yılında resmi rakamlara göre 37 gazeteci öldürüldü. Sayısız gazeteci tutuklandı, işkence gördü, paramiliter örgütlerin tutsağı oldu. Cinayetlenn, saldınlann temel nedenleri, yolsuzluklan açığa çıkarmaya çalışmak, sıyası dalaverelen ortaya koymak ve savaşlardan haber vermekti. • • • Gazeteciliği korku ve magazin denizinde boğ- maya çalışanlar başanlı olabilirler mi? Etkili olduk- ları kuşku götürmez. Asıl ağır olan ise insanların artık mecfyaya, gazetecilere güvenlerini yitiriyor olmalarıdır. Kolay gazetecilik geliştikçe, gazeteci- lik haber verme, gerçeği arama misyonunu yitir- dikçe, medya eğlence sektörüne dönüştükçe in- sanlann basına ve gazeteciliğe güvenı de doğal ola- rak azalıyor. Bunu da zorbalığın başarı hanesine yazmak gerek. Tanhın sonunu getıremeyenler, galiba gazetecilığin, haberın sonunu getırmeye çalışıyorlar. VEFAT Sevim Ayyıldız ve merhum Nadi Ayyıldız'ın oğlu, Mehtap A>yıldız'ın (Özkan) eşi, gazeteci Fıkri Nazif Ayyıldız'ın kardeşi. Deniz Csteğmen Ekim Ayvıldız'm amcası. gazeteci İlhan Avyıldız'ın iKöseoğlu) kayınbiraderi GAZETECİ ^HATITN AYYILDE 1 Nisan 2002 tarihinde Allah'ın rahmetine kaTOşmuştur. Cenazesı 3 Nisan Çarşamba günü, (bugün) Fatıh Camii'nde kılınacak öğle namazmdan sonra, Edırnekapı Sakızağacı . Şehitliği'ndeki ebedi istirahatgâhma defoedilecektir. Azız ruhuna Allah'tan rahmet diliyor, ailesi ve sevenlen olarak. yıne yüce Allah'm sabır lütfuna sığınıyoruz. AİLESİ İZMİR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasSayı: 2001316 Davacı Sakize Umdu \ekili Av. Fatih Doğan tarafından davalı aleyhıne açılan tapuda soyadı tashihi davasında verilen ara karar gereğince; Davalı Burhan Çıftçi tüm aramalara rağmen bulunamadığından adlarına duruşma gününün ilanen tebl:ğ yaptırılmasına karar verilmiş ol- makla duruşma günü olan 25.04.2002 tarihinde saat 10.50'de Izmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda hazır bulunmanız \eya ken- dınizi bir vekil ile temsıl ettirmeniz aksi takdir- de davanın gıyabınızda devam edeceği ve hü- küm verileceği davetiye makamına kaim olmak üzere ilan olunur. 22.03.2002 Basın: 19102
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear