Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 6 HSAN 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA
İV \ J | j | [email protected] 15
Tayfun Pirselimoğlunun sansürce aklanan yapıtı bugün izleyiciyle buluşuyor
. lk uzun metrajlı fılmi
'Hiçbiryerde'nin yanı sıra, 'Dayım'
ve 'Sükût Altındır' adlı iki kısa
metrajlı çahşması olan yönetmenin
yapıtlannın ortak noktalan hepsinde
'kaybolma' ve 'takip' temalarının
işlenmesi.
^ıfekpare biracı: HiçbhymleGAMZE AKDEMtR
"21. Uluslararası tstantMil Film
Festhıali'' kapsamında bugün Beyoğ-
lu Sineması'nın 19.00 seansında sı-
nemaseverlerle buluşacak fi lm. Tay-
fun PirseBmoğhı'nun, geçerı günler-
de gönderildiğı Üst Denetirn Kuru-
lu'nca aklanan (!) ilk uzun metrajlı
yapıtı 'Hiçbiryerde' olacalc. Zuhal
CMcay, Parkan Özturan, Meral Okay,
Ruhi San, Cezmi Baskın, D>evin Öz-
gûn Çınar'ın oynadıklan filmın se-
naryosu da Pirselimoğlu'na ait.
Olmüş olan Kürt asıllı kocasının
politik olaylara kanşması nedeniyle
çok acı çeken ve bu nedenle bu tür
olaylardan uzak tutmaya çalıştığı oğ-
lu 'Veysel'in günün birinde kaybolu-
şunun ardından savrulan, sürüklenen
'Şükran'uı öyküsü 'Hiçbiryerde'.
Bir takibin, bir anneyle oğulun öykü-
sü...
Pirselimoğlu'nun, filmin admı
'Hiçbiryerde' olarak bıtişik yazması-
nın nedenı anlattığı acının b i r bütün
olarak algılanmasını istemesi. 'Da-
yım' ve 'Sükût Alnndır adlı ikı kısa
metrajlı çahşması olan yönetmenin
yapıtlannın ortak noktalan hepsinde
kaybolma
1
ve takip' temalarının iş-
îenmesi.
Viyana Tatbikı Güzel Sanatlar
\kademısi 'nde resim ve gra-sür oku-
yan; lstanbul, Viyana, New York,
Budapeşte ve Talinn gibi kentlerde
kışısel sergiler açan Pirselimoğlu,
ressarn yönünün sinemasına, karele-
nnde mekânı parçalayan, daha çö-
zümlemeci bir bakış olarak yansıdı-
ğı düşüncesınde.
'Sinemam politik değiT
Sansür olayının da biraz olsun bes-
lediğive sinemasına karşı oluşabile-
cek 'Fttütik sinema yapıyor' genelle-
mesinn çok yanlış olacağı kaygısım
"Hiçbiryerde, konusu dolayısryia po-
litik olsa da, sinema tavnm politik ola-
rakgtneUenemez. Politiksinema yap-
mryorum. Politik olmayan fiimlerim
de vaı Bu tanımlamalan doğnı bul-
muyorum" sözleriyle dile getiriyor.
Çok talıhsiz bir olay olarak nitele-
diği ansürle ilgili olarak "Türki-
ye'niı böyle bir sınava hiç ihtiyacı
yoktııve bizi böyle bir sınava soknıuş
olmabnndan dolayı da büyük üzün-
tû dııvuvorum. Bu noktada olumlu
sonuç atap almamak 'Hiçbirşey'i de-
ğiştirmryor maalesef. Ya sonrakiler...
Bu bir denedeme mekanizması olma-
ması anlamına gebniyor elbette, ama
bu denetleme ancak çocuklara yöne-
lik bir şiddet ve çocuklara yöneiik
pornografiyle UgUi olarak anlaşdabi-
lir. Onun ötesinde bir denetleme ka-
bul edilemez" diyor Pirselimoğlu.
Akımlarla ilgili büyük sözlenn
edılebıleceği dönemlerin geride kal-
dığuıı, sinemada postmodern bir dö-
nemin çalkantılannın yaşandığını
düşünen yönetmen. son Dogma ha-
reketinden sonra -kı Dogmacılann
da artık Dogma'ya ihanet ettiği ka-
nısında- artık bir başlık altında top-
lanabılecek, 'şu akımdır' denebile-
cek sinema bakışlanndan çok, kışi-
sel sınemalann öne çıktığını söylü-
yor.
DoğıTnun çok sözü var
Bu noktada son yıllarda Avru-
pa'nın kısır bir döngüde olduğunu,
çeldlen film sayısı çok artsa da yeni
cümlelerin kurulamadığını anımsa-
tan yönetmen, 'Doğu'nun söyleyecek
çok sözü olduğunu belırhyor.
"Avrupa'da yaşanan bu postmo-
dern dönenv entelektüel anlamda ger-
çek bir karmaşanm olduğunu göste-
riyor. Ama Doğu'da öyle değfl. Doğu-
lu sinemacılann söyleyecek daha çok
sözleri VBT. Burada Doğu derken, Tür-
kiye'nin de içinde olduğu, Çin'e, Ja-
ponya'ya uzanan o geniş alandan söz
ediyorum."
Kısa metraj filmlerle başladığı si-
nema serüvenini uzun metrajın yanı
sıra yeni kısa filmlerle sürdüreceği-
nı söyleyen Pirselimoğlu, 'kısa film'
olayının Türkiye'de çok yanlış anla-
şıldığı kanısında. 'Kısa'lığın filmın
süresiyle ilgili bir şey olmadığını, bir
başka hikâye anlatma türü olduğunu
ve yine bu genellemeler nedeniyle
tam anlaşılamamasından dolayı sa-
dece uzun metrajlı film öncesinde ge-
çirilen bir aşamaymış gibi algılandı-
ğını söylüyor. Ona göre, kısa film da-
ha işlevsel bir tür ve yaratıya her alan-
da daha özgür bir platform sunuyor.
Bu nedenle senaryosunu bitirdiği
ve dört çalgıcının, bir kısmı Diyarba-
kır'da, bir kısmı Istanbul'da geçecek,
yine takıp temalı öyküsünü anlataca-
ğı bir sonraki filmi 'Quartet' de bu
türde olacak. Dığer projeleri arasın-
da yer alan, üç kaçagın öyküsünü an-
latacağı kara komedı tarzındaki uzun
metrajlı fılmini ıse gelecek yıl Napo-
li'deçekecek. Pırselimoğlu'nunayrı-
ca şu anda yazmakta olduğu ve adı-
nın aşk hastalığı anlamına geldiğini
söylediği romanı 'Malu Hülya' da
bitmek üzere.
DoğuAvrupa 'nın
acılı gerçeJdiği
ASLISELÇUK
Peter Gothar. korkularımızdan kaçmak için umut-
lanmızı kolayca başkalanna bağJarsak oluşacak ohım-
suduklarla flgih' trajikomik bir çabşma yapmış.
tngiliz sinemasının sıradışı yönetmeni
Ken Loach, "Demiryolcular''da izleyiciyi
1995'e, Ingiliz demıryollannın özelleşti-
rildiği yıllara götürüyor. Demiryollan artık
devletin elinden çıkrnış, özel bir işletmeye
geçmiştir. Işçilere de güçlerini artık reka-
betçi bir pazarda satmalan söylenmiştir.
Senaryosunu eski Ingiltere demiryolu ça-
hşanı Rob Dawber'in yazdığı film, özelleş-
tirmeden ötürü yaşamlannın asla, hiçbir
zaman eskisi gibi olamayacağını bilen bir
grup işçinin öyküsünü anlatır.
Meffi Litvai nın bir öyküsünden Macar
Peter Gothar'ın senaryolaştınp yönettiği
"Pasaport*, Doğu Avrupa'nın acılı gerçek-
liğinin bir tanımlaması. Genç bir çiftin ara-
cıhğıyla korkulanmızdan, zayıflıklanmız-
dan kaçmak için umutlarımızı kolayca baş-
kalanna bağlarsak oluşacak olumsuzluk-
larla ilgili trajikomik bir çalışma yapmış
Gothar.
Yo Henminın öyküsünden esinlenerek
çektiği "Kızıl Köprünün AJündan Akan
Ilık Sular"da usta Imamura, ınsanlann za-
yıf yanlannı, kazanılan ikinci yaşam ola-
naklannı her zamanki yetkin sinema diliy-
le yansıtıyor fılmine.
Bach yorumlanna günümüzde yeni bir
anlayış getiren ünlü piyanist Glenn Go-
uld'un yaşamı ve sanatçı kimliğini irdele-
yen "Gtenn Gould Hakkmda Otuz İki Kı-
sa Fihn" (1993) adlı çalışmayı Kanadalı
François Girard yönetmiş, Gould'un -an-
latılacak olan en iyi özyaşam öyküsünün
düş ürünü olması gerektiği- düşüncesin-
den yola çıkan Girard, bu çizgidışı sanat-
çuunportresini gerçekten ustalıkla çiziyor.
"Dûmanın Töm SabahlarTnda (1991)
Fransız yönetmen Alain Corneau, 14. Lo-
uis döneminde yaşamış olan, mesleklerine
bakış açılan, yaşamdan beklentileri tam
karşıtlık taşıyan iki müzisyeni yetkin dra-
matik bir dille aktanyor. Yüksek gişe geti-
risi de sağlayan, müziğin odağındaki bu
fihn 1992'de en iyi film, yönetmen, yar-
dımcı kadın oyuncu, müzik, görüntü, ses,
kostüm olmak üzere 7 Cesar ödülü kazan-
dı. Filmin bir başka özeüiği de ünlü oyun-
cu Gerard Depann'eu'nün gençlik yıllan-
nı oğlu Guillaume'un oynaması...
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Tarafsız bölge yok, tarafsız ülke de yok
Bona'da 1993 Haziranı. Sırplarla Bosnalı-
lar sa aşıyor. Bir grup Bosnalı asker Birleşmiş
Mılleler tarafından korunan Tarafsız Böl-
ge"d kaybolur. Sırplar, yollannı kaybeden
Bosrı askerlerine ateş açarak biri dışındakı
hepsni öldürürler. Bosnalı Ciki yaralanmış a-
mı sâ kalmıştır. Sırp komutaru yörenin kont-
rol eıılmesıni ıster ve iki askerini gönderir. tki
asice sipen kontrol ettikleri sırada Ciki ateş
açaracbirini öldürür, ötekini yaralar. Ölen Sırp
aslceı daha deneyimlidir ve ölmeden önce bir
B^salı askerin bedeninin altına bubi tuzağı
olımir mayın yerleştirir. Bosna askerleri ge-
lip c ölülerini aldıklan zaman beden altına
yerletiriletı mayın patlayacak, yeni ölümlere y-
ol aacaktır. Ancak, ölü sanılıp altına mayın
yerletirilen Bosnalı asker ölmemiş, bayılmış-
to Kndine geldiği zaman artık hiç kıpırdama-
nasgerektiğinı öğrenir. Böylece, "Tarafsız
Büf"deki bir siperde bır Sırp askeri, birisinin
alîiiî mayın yerleştirilmiş iki Bosna askeri bir-
lıcteir kader arayışına girerler. Tek başına hiç-
bıriın kurtulmasına olanak yoktur, işbırliği
yaptıklan zaman kurtulma şanslan olacaktır.
Bunu kavrarlar, kendi taraflanna seslenerek
yardım isterler.
Yönetmen Danis Tanovic, çok ilginç bir se-
naryoya oturttuğu fılminde büyük bir insancıl
tema>ı işliyor. Savaşta da hiç kimsenin tek ba-
şına kurtuluşu yok. Ama birbiriyle hiçbir kişi-
sel düşmanlığı olmayan, birbirini tanımayan,
ikisi de birer insanoğlu olan ıkı kişi, aralanna
sokulmuş yapay tanımlarla birbirine düşman
ediliyor, birbirini yaralamaya, öldürmeye çalı-
şıyor. Fırsat bulduğu zaman gene birbirlerini öl-
dürmeye çalışacaklar, onlan ancak ortak bir
kurtuluş zorunluluğu birlikte hareket etmeye
yöneltecek. ErichMariaRemarck'ın ünlü "Ba-
ü Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" Idasiğinde an-
latıldığı gibi, romanın kahramanı, tam da böy-
le bir tebliğin yayımlandığı gün. cephede öldü-
rülmüştür. Savaşlar, insanlann hep şu soruyu
sormamalan nedeniyle uzayıp gidiyor: "Ben,
kimin çıkarlan için savaşryorum? Karşımdaki
hiç tammadığun genç insanlar neden beniın öl-
dünnek istediğün insanlar olu>or? Neden öldü-
riiyor, neden ölûjorum?"
Yugoslavya neden parçalandı? Vietnam Sa-
vaşı neydi? Körfez Sa\aşı neden yapılmıştı? I-
rak a yeniden yönelen savaş tehdidi nereden
çıkıyor? Petrol, doğalgaz, doğal kaynaklar, ti-
caret yollannın kontrol edihnesi amaçlanna ne-
den demokrasi gibi, özgürlük gibi kutsal kav-
ramlann adlan veriliyor? Israil'in Filistin'e yö-
nelik acımasız saldınsı nelerden ve kimlerden
güç alıyor? Hepsi benzer nedenler, benzer açık-
lamalar. Kimisinde filanca topluluğun bağım-
sızhk kazanması, kimisinde terörün ortadan
kaldınlması öne sürülüyor, ama asıl amacın
dünyanın altını ve üstünü ele geçirmek ve kont-
rol ettnek olduğunu bilenler bilıyor.
Tarafsız bölge yok. Tarafsız ülke de yok. Yal-
nız insanlar ortak bır sesle "insandan yana ta-
rafiz" diyebilirler ama bunu bılıp bırleşmek öy-
le zor ki.
Danis Tanovic, küçük bir bütçeyle, dar ve ta-
nınmamış bir kadroyla iyi bir filmin nasıl ya-
pılacağının da yolunu gösteriyor. Mutlaka gö-
rühnesi ve düşünülmesi gereken bir film.
Danis Tanovic, çok ilginç bir senaryoya oturttuğu
fılminde büyük bir insancıl temayı işliyor.
KEDİGOZU
VECDÎ SAYAR
Arz Ederim
Memleketimin Halini
Geçen haftaki yazımıza, Zonguldak ızlenimleri ile
başlamıştik. Ama "devtef sanafçılığı" konusunun Da-
nıştay'ın verdiği olumlu kararla yeniden gündeme
gelmesi ve festivale düşen sansür gölgesi, yazının
neredeyse tümünü devlet-sanat ilışkilerine ayırma-
mıza neden olmuştu. Bu hafta, kaldığımız yerden
devam edelim dilerseniz...
Zonguldak'ta, çocukluğumdan bu yana çok az şey
değişmiş. Degişenler de olumsuz yönde. Giderek
ağırlaşan ekonomik koşullar, kentin gelişmesini
önemli ölçüde engellemiş. Yeraltındaki yaşam ise
tüm güçlükleri ile sürüyor... Madencilerin, Zongul-
dak' ınsorunlanna ilişkin yaklaşımını alabildiğine ger-
çekçi ve klişelerden uzak buldum. Devletçilikle "özel-
leştirmecilik" arasında sıkışıp kalmayan, "özerkleş-
me"nin ulusal çıkarlara en uygun çözüm olduğunu
savunan işçileri, maden mühendislerini dinlemek he-
yecan venci. Doğal kaynaklarımıza ilişkin kararlann
yabancılar tarafından değil, bizzat çalışanlar tarafın-
dan verileceğı günlerin uzak olmadığını düşündürtü-
yor insana.
Zonguldaklı aydınlarla kültür ve sanattan da ko-
nuştuk elbette. Yasaklardan, engellemelerden...
özerkleşmenin kültür-sanat alanı için de en doğru
çözüm olduğu görüşünde buluştuk. Zonguldak'ın
kültürel yaşamına damgasını vuran çok sayıda sivil
toplum örgütü var. Olanaksızlıklar içinde çalışmala-
nnı sürdürüyorlar. Bir de bu kurumlara kamu deste-
ği sağlandığını düşünün. Kim bilir, nasıl bir canlılık ka-
zanır sanat ortamı... Ama bunun için öncelikle kültür
politikamızı gözden geçirmemız gerekıyor. Devlet
desteğinin "ulufe" olmadığını, sanat emekçilerinin
hakkı olduğunu siyaset erbabına kabul ettirmemiz
gerekiyor.
"S/ça/(s//t/"birilışkidir, devletle sanatın ilişkisi. Ki-
mi sanatçı, bu bıçağın sırtındadolaşmakyenne, uza-
ğında kalmayı yeğler. Kimi ise bu tehlikeli bölgede ya-
ra almadan dans eder. Yani, devlet desteği aiarak sa-
natını icra eder. Ya da kamu kurumlannda görev ya-
parak... Hiç kuşkusuz, ilki kadar onurlu bir tercihtir
bu. Ve de kapıkulu olmayı gerektirmez. Sanat alanı-
na kamu desteği sağlanması, sosyal devletin gere-
ğidir çünkü. Siyasetçiler sanatçıya sağladıklan des-
teği kendi ceplerinden vermediklerini, halkın cebin-
den verdiklerini bilmek durumundadırlar. Kültür-sa-
nat alanını, vahşi kapitalizmin kurallanna terk ederek
sanatın gelişmesini beklemek hayalcilikten öte bir an-
lam taşımayacağına göre bu desteği talep etmekten
geri durmayacağız. "Madem, devlet politikalannı
eleştiriyorsunuz, o halde devletten destek talep et-
meyin!" sözlerine pabuç bırakmayacağız. Sanat ala-
nına destek veren "özerk" kurum ve kurulların oluş-
turulması ve sansürün tümüyle kaldınlması için so-
nuna kadar mücadele edeceğız.
Biz, sinema sansürü ile boğuşaduralım, başımıza
bir de internet sansürü çıkıyor. RTÜK Yasası'nda ya-
pılmak istenen değişikliklerte sansürün kapsama ala-
nı genişletilecekmiş. Yasa taslağında, kartellerin
önündeki engeller kaldınlıp patronların hareket ala-
nı genişletilirken ifade özgürlüğüne yeni sınırlamalar
getiriliyor. Doğası gereği özgür birtartışma alanı olan
internet de böylelikle sansürün egemenlik alanına
giriyor.
Son söz olarak, lstanbul Film Festivali jüri üyeleri-
nin ve yanşmaya katılan tüm sinemacılann sansürü
kınayan açıklamalannın, yöneticilere ışık tutmasını
dıliyorum. Yanılmıyorsam 1987 yılında, Kültür Baka-
nı Tınaz Tıtiz'in çabalan sonucu çıkanlan kanun hük-
munde karamame ile festıvallerde gösterilen yaban-
cı filmler sansürden muaf tutulmuştu. O günlerin ko-
şullannda, olumlu bir adımdı bu. Ama artık bu çifte
standardı kabul edemeyiz. Üstelik, talebimiz yalnız-
ca festival filmlerinin sansürden muaf tutulması ol-
mamalı. Doğru talep, sansürün tümüyle kaldınlma-
sı, yerine çocuklan şiddet ve pornografiden koruya-
cak bir yaş sınırlaması düzenlemesi getirilmesidir.
Tüm uygar ülkelerde olduğu gibi... Bu özlemi dile ge-
tiren kültür bakanlan da oldu geçmişte. Ama hiçbiri
sonuç alamadı. Sinemamızın geleceğini tehdit eden
sansürün ortadan kalkması için daha ne kadar bek-
lememiz gerekiyor acaba?
vecdisayarı a yahoo.com
BUGÜN
• AKM BÜYÜK SALON'da 19 30 da
tstanbul Devlet Seniöni Orkestrası'nın konseri.
Şef: Marek Pijarcmski Solist: Gübin Onav
(pıyano). (0 212 251 56 00)
• AKM'de 19.30'da 'Mozart'ı Sever misiniz?'
adh müzikli gösteri. (0 212 251 56 00)
• BAKIRKÖY KÜLTÜR - SANAT
MERKEZİ'nde '6. Bakırköy Kitap ŞenHği'
kapsamında 14.00'te Oğuz Saygm'ın
'İçinizdeki Devi Uyandmn' konulu söyleşisi.
(0212 543 5003)
• ADANA BÜYÜKŞEHtR BELEDİYESİ
KONSER SALONU'nda bugün 20.00 ve yann
11.00 de Çukuröva Devlet Senfoni
Orkestrası'nın 'Genç Sotistler Haftası' konseri.
Şef: Milen Nachev. Solistler: Orçun Chelek
Odarinet), Cem Sevgj (trompet).
(0322 454 5018)
• BABYLON'da 23.00'te 'Mfller Clubeer
Time!' kapsamuıda DJ Krust & MC Tfle'uı
performansı. (0 212 292 73 68)
İSTANBUL FİLM FESTtVAÜ'NDE BUGÜN
• EMEK'te 10.30'da 'Günün tçinden', 13.30
ve 19.00'da 'Dünysuım Tüm Sabahlan',
16.00'da 'Bırakma', 21.30'da 'BenimKanm
Artist'.(0212 293 84 39)
• ATLAS'ta 10.30'da 'Kayıp ve Çûgın', 13.30
ve 19.00'da 'Demiryokular', 16.00 ve 21. 30'da
'Kızıl Köprünün Aİtmdan»' (0 252 85 76)
• SİNEPOP'ta 10.30'da 'Chico', 13.30'da
'Magonya', 16. OO'da 'Yıldızlann Altmda'.
19 OO'da 'AmerikaMektubu', 21 30da 'Glenn
Gould Hakkmda Otuz tki_'. (0 212 25111 76)
• BEYOĞLU'nda 10.30'da 'OdaBeni
Sevij'or', 13.30'da'DeBYürek', 16.00'da
'KaçıkhkDiploması', 19.00'da 'Hiçbiryerde',
21 30'da Ekmek ve Süt'. (0 212 251 32 40)
M REXX'te 10.30'da 'Pasaport'. 13.30'da
'İhtiras Tomurcuklan\ 16 OO'da'TathRita',
19.00'da 'Bakış AÇBI', 21.30'da 'MalCanm
Yongasa'. (0 216 336 0112)