Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2002 CUMA
12 IX 1 j I j I U J \ kuhtur(Scumhuriyet.com.tr
Haluk Akakçe'nin kişiyi kimliğiyle ve mekânla ilişkilendirdiği işleri Platform ve Galerist'te
Altematif mekânda varoluş
• Akakçe'nin işlen galen
mekânının bütününe yayılan
desen, görüntü ve seslerden
yaratılmış farklı bir mekân
kurgusuyla yeni, alternatif,
ütopik bir mekâna sürüklüyor
izleyiciyi.
Yaşamını New York'ta sürdüren
çağdaş sanatçılanmızdan Haluk
Akakçe, çıkışsızlığı ve kirtılik yiti-
mını ele aldığı'Kan Basıncı' düzen-
lemesini Galerist'te, bireyin toplum
ve mekânla ilişkisini konu alan 'Hiç'
adlı düzenlemesini ise Platform Gün-
cel Sanat Merkezi'nde sergiliyor.
'Hiç', galeri mekânının bütününe
yayılan duvar resmi ve mekân dü-
zenlemesinin 'Hassas Denge' ve
'Ölü Doğa' adlı iki video çalışma-
sıyla bütünleşmesinden oluşuyor.
'Kan Basmcı' ise sanatçının daha
önce de sergilediği bir başka yerleş-
tirme. Akakçe'nin işleri galeri me-
kânının bütününe yayılan desen, gö-
rüntü ve seslerden yaratılmış farklı
bir mekân kurgusuyla yeni, aJterna-
tif, ütopik bir mekân yaratıyor. Va-
rolanın gerisindeki karmaşayı, fark-
lı algılama düzeylerini ve yabancı-
laşmayı, yeni mekânın içinde varo-
larak, yaşayarak hissediyor izleyici.
Duvar resmi yapmaya 6. tstanbul
Bienali ilebaşlayan sanatçı. imajlar-
la görüntüler arasında ılişkı yaratır-
ken tek bir yüzeyle sınırh kalmak
yerine yüzeylerin sağladığı, mekâ-
nın içine girebilme hissini ve imge-
ler arasında diyalog kurarak bir dil
yaratabilme çabasına dönüştürmüş.
Önce sadece duvarlar, sonra yer, ta-
van, daha sonra ses, üç boyutlu ob-
jeler, video...
Mekân içinde mekân
- Befirti bir mekânm içindeyeni bir
mekân yaratmanm size ve izieyicrye
dönük yüzü nasıl betirginkşryor?
HALUK AKAKÇE - Önce me-
kânın içine girip çıkarak mekânı an-
lamaya ve tanımaya çahşıyorum,
daha sonra kafamda olan fikirleri,
görüntüleri oraya nasıl yerleştirebı-
lirim, insanlann mekân içinde hare-
ketini görüntüleri kullanarak nasıl
kontrol edebilirim, bu kontrol saye-
sinde nasıl belirli bir mesajı sunabi-
lirim kaygılanyla yola çıkarak araş-
tırmalar halinde son olarak ne çıka-
cağını bilmeden çahşıyorum. îzleyi-
ci sadece işi görmeye mi gelecek,
yoksa mekân, hayatının bir parçası
olabilecek mi buna önem veriyo-
rum. Mekânın, işi beklemesine izin
vererek ımgelerin yerini bulmasını
istiyorum.
- tdeyitinin sorumluhığunu artn-
ran işkr diyebiHr miyiz?
AKAKÇE - Sadece bir iş ortaya
çıkarmaktan öte, izleyicinin sanat
yapıtıyla olan ilişkisini farklılaştıra-
bilmek amacım. Yaşadığımız haya-
tın içindeki değişirnler sanat yapı-
üyla ilişkimize de yansımalı mı? Sa-
nat eseri sadece bir obje olarak öne
çıkmaktan ziyade başka bir algılama
yöntemiyle algılanabilır mi? Bu tür
yaklaşırnlar bana ilginç geliyor.
Zamana karşı hakimiyet
- 'Hiç' bu anlamda izieyiciyi içine
alan bir mekân düzenlemesi olarak
dikkat çeldyor-.
AKAKÇE - Yerleştirmenin par-
çası olan 'Ölü Doğa'da bir karakter
koymadan kamerayı kullanarak iz-
leyiciyi nasıl mekânın içindeki ka-
rakter yapabilirim düşüncesi iki
yöntemle uygulanabilirdi bana gö-
re. Biri kameranın kullamm yönte-
miyle birlikte mekân içinde izleyi-
ciye bir tanıma fırsatı vermek, diğe-
ri de o mekâna bakan bir kameray-
la izlenildiği hissini yaratarak iki
yönden kendisini o işin içinde bula-
bilmesini sağlayabilmekti. Ilk defa
iki projeksiyonlu bir iş yapıyorum,
o açıdan benim için de ilginç oldu.
-Müzikve ses, mekânıoluştunna-
da ne kadar etidn bir rol üstleniyor?
AKAKÇE - Ses ya da müzik, gö-
rüntüleri bir araya getirebilmek ve
devamlılık yaratabilmek için önem-
li bir faktör benim için. Şu ana ka-
dar yapmış olduğum bütün çahşma-
larda aynı müzisyenle çalıştım. Ça-
lışma yöntemi olarak bir video üze-
rinde çahşırken beni etkileyen mü-
zikleri, düşünceleri liste haline ge-
tiriyorum. Bu videolarda Eric Sa-
tie'nin 1910'larda yaptığı bir mü-
zikten esinlenildi. Zamana karşı bir
hakimiyet kurmak, sessizhğin de bir
yerinin olduğu bir ses düzeni kur-
mak düşünceleri yatıyor altında.
- 'Kan Basma' ve *Hiç' bir devam-
lıhğın ohışumlan mı yoksa farkb
arayışlarla ortaya çıkan işler mi?
AKAKÇE - İki proje arasındaki
büyük fark, aslında her ne kadar il-
gilendiğim kavramlan besledıyse
de farklı süreçlere ait olmalan. 'Hiç'
11 Eylül'den sonra, farklı ve şiddet-
li bir his kargaşasının ardından ge-
len bir sakinlik döneminde yaşanan-
lan algılamaya çahşırken oluştu.
'Kan Basıncı' ise kavramsal olarak
yaşamdaki yerimiz ve şehir yaşa-
mındaki karmaşık sorunlardan gün-
deme çıktı. Bir devamlılık söz ko-
nusu yine de, yaptığım işlerin birço-
ğunda varoluşçu bir arayış var. Son
zamanlarda dünya her alanda bir
arayış içinde. Disiplinler iç içe geç-
meye başhyor, insanlann olanla, ta-
nımla yetinmeme, yeni kavramlar
ortaya çıkarma isteği var. Topluma,
şehir yaşamına baktığınız zaman bu
bırleştırme, kaynaştırma bır arayışın
sonucu olarak ortaya çıksa da aslın-
da yaşamı daha da karmaşıklaştın-
yor. "Kan Basıncındaki karakter
her geçen saniye, çıktığımız yolun
hiçbir yere ulaşmadığını anlatmaya
çalışıyor. 'Hiç' ise çağdaş yaşamda
mekânın yitimiyle ilintili.
(Galerist 'teki sergi 20 Şubat a,
Platform 'daki sergi 23 Şubat 'a dek
görülebilir. Tel: 0 212 293 23 61)
Kişisel projelerin yanı sıra aynı sezonda iki atölye çalışması ve bir sergi
Kumpanya 10. yaşını kutluyor
'Sahte Kimlikkr 5b (Asnn Enrrikası). önemHrejideğişikükleri ve
yeni bir kadroyla her cuma-cumartesi saat2030'da Kumpanya'da.
KûltürServisi- 1991'deNazEraydave
Kerem Kurdoğhıtarafından kurulan Kum-
panya 10 yılı gende bıraktı. Kumpanya,
kuruluşundan bu yana birlikte çahştığı
Kumpanya oyunculannuı kişisel projele-
rini gerçekleştirdi. Aynca aynı sezonda i-
ki atölye çalışması ve bir sergi düzenledi.
Ilk proje tasanmı Suna Suner'e ait olan
'Margaret Walker'm Derdf, \Valkerin
'tnsanİanm İçin' adlı şiirinın dört müzis-
yen tarafından 'şarkT formunda yeniden
okunması olarak gerçekleştirildi. tkincı
çalışma ise Suna Suner ve Savaş Çağ-
man'ın birlikte tasarladıklan 'Farewell
Blues' adlı şarkının performansıydı. Di-
ğer bır proje ise Nadi Gü-
ler'in 'Büyük Ünlü Uyumu'
adlı projesi. Projede, Lale
Mükîür'ün 'kendini anlatn-
ğı' fihn parçalanna müzıs-
yen Orçun Baştürk eşlik
ediyor. AsbMertan'ın yazıp
yönettiği 'Ayşegül Kana-
da'da' adlı oyunda BflgeArat
ve Aslı Mertan rol aldılar.
Oyun hiç çıkıhnayan ama
hep hahrlanan bir yolculuğu
anlatıyor.
Kumpanya'nın gerçekleş-
tirdiği iki atölye çalışmasının üki, çağdaş
dans çalışmalanyla tanınan Mustafa Kap-
bn'ın, 'Kuş GözfemdsP adlı atölye çalış-
masıydı. 'Beden / Mekân / Hareket Atöl-
yesi' ise, Tony Thatcher. Caffin Cobb ve
viyolonist şarkıcı Margot Junas tarafın-
dan Kumpanya Tiyatrosu ve tBŞT Tiyat-
ro Araştırma Laboratuvan'nın (TAL) or-
tak projesi olarak gerçekleştirildi. Atölye,
Gümüşlük Akademisi ve eski bir kilise
olan Ekhsia'da yapıldı.
Bu çahşmalar Istanbul'da Kumpanya
• Geride kalan on
yıla kapsamlı bir
bakışın sunulacağı
'lO.YılKitabı'nın
hazırhk çahşmalan
sürüyor. Tasanmını
ve editörlüğünü
Bülent Erkmen'in
yaptığı kitap Boyut
Yayınevi'nden
çıkacak.
Sahnesı'nde de göstenldi.10. yıl etkinlik-
lerinin sonuncusu, Bülent Erkmen'in ta-
sanmcı olarak Kumpanya için yaptığı
oyun afışlerinin yanı sıra bu oyunlar ıçın
tasarlanmış broşür, bilet, kartpostal, dave-
tiye, çıkartma, basın bültenı, küçük ilan-
lar, video film gibi işlerden oluşan 'Afiş-
ler ve Diğer Şeyler' sergisiydi.
Tasanm konseptını Bülent Erkmen'in,
uygulamasını Mehmet Budak'ın yaptığı
Kumpanya'nın internet sitesi 'www.kum-
panya.org' da bu yıl faaliyete geçırildı.
Türkçe ve Ingilizce olarak hazırlanan sıte-
de, Kumpanya'nın bugüne kadar yaptığı
bütün projeler hakkında bılgi ve görsel
malzemelere ve basında çık-
mış eleştirilere yer veriliyor.
Kumpanya'nın geride bı-
raktığı on yılına, kapsamlı
bir bakışın sunulacağı '10.
Yıl Kitabı'nın hazırlık çalış-
malan ise sürüyor. Bülent
Erkmen'in tasanmını ve edi-
törlüğünü yaptığı kitap, Bo-
yut Yayınevi'nden çıkacak.
Aynca Ümit Ünal ve Ke-
rem Kurdoğlu işbirliği ile
yazılan 'Sahte KimMkler 5b
(Asnn Entrikası)' adlı oyun
önemli rejı değişıkliklen ve yeni kadro-
suyla 2001 'in son aylanndan beri her cu-
ma-cumartesi saat 20.30'da Kumpanya'da
yeniden sahneleniyor. Kerem Kurdoğ-
lu'nun yönettiği oyunda, Bflge Arat, Öz-
den ÇiftçL Kerem Kurdoğlu, Suna Suner
ve Cenk TeBmen rol alıyor. Oyunda. bir-
birlerine kimlıklennı 'ifşa eden' dört kışi,
süreklı değişen / değıştinlen kimlikler,
başka kişıler olarak yeniden karşılaşan ay-
nı kişiler, sürekli yer değiştiren hayatlar
anlatüıyor. (0 212 235 54 57)
Proje 4Lde sergi turları
KûltürServisi-Sanat
izleyicisini
çeşitlendırme ve
büyütmeyı amaçlayan
Proje4L, müzeyi
paylaşılan bir mekân
haline getirmek için
belirli günlerde sergi
turlan düzenlıyor.
Proje4Ede21 Arahk'ta
açılan 'Yeniden Bak'
sergısinin küratörü
VasıfKortun'un
eşlığınde yapılacak son
sergı okuması yann (9
Şubat) saat 15.00'te
başlayacak. Yapıtlarda
kendımizı bulabilme
olasılığının en belirgın
olgu olduğu sergjye,
Gülçin Aksoy, Nancy
Atakan,Ergin
Çavuşoğlu, Cengiz
Çekfl. Kuthı Güreüi,
Borga Kantürk, Servet
Koçyiğit, Hakan Onur,
Şerkan Özkavu. Şener
Ozmen, Neriman
Pülat,HaleTenger,
Erdem Yücel katıhyor.
Çarşamba ve
cumartesi günleri saat
12.00-20.00 arasında
açık olan sergide,
müzeturuna
katılanların sorulannı
yöneltebilecekleri bır
platform
oluşturulacak.
(0212 2815150)
Kentsel kimlîkler sürdürülecek
KültürServisi-Kentlerimizin
tarihi dokulannı koruyarak ge-
lişebilmeleri için izlenmesi ge-
reken koruma, destekleme ve
planlama yöntemleri, Kültür
Bakanlığı'nca düzenlenen bir
sempozyumda kapsamlı olarak
ele alınacak.
Antalya- Kemer'deki Mirage
Park Resort Otel'de Öger Tu-
rizm'ın de sponsorluk desteğiy-
le 8-11 Şubat 2002 günlerinde
yapılacak sempozyumda üç dal-
da gerçekleştirilecek komisyon
çalışmalannın sonuçlan da bun-
dan sonra ızlenecek yeni düzen-
lemelere bılimsel veri olarak de-
ğerlendinlecek. "Türkiye'deki
Tarihi Kent Dokulannm Korun-
ması ve GeJeceğe Taşmması"
başlıklı sempozyumun, kentleri-
mizin kimlikli ve kültürel pey-
zajını bozmadan gelişmesi için
çok önemli kararlann alınması-
na ışık tutacağını belirten Kül-
tür Bakanı İstemihan Talay, bu
eşsiz mırasın yaşahlmasının
kendimize olduğu kadar ınsan-
lığa karşı da bır görev olduğunu
söyledi.
Kültür Bakanhğı Kültür ve
Tabiat Varlıklannı Koruma Ge-
nel Müdürlüğü tarafından
düzenlenen sempozyuma Tür-
kiye'deki ünıversitelerden tarihi
kent yönetimlerine, koruma ku-
rullanndaki üye ve uzmanlardan
mimarlık, şehircılik, arkeoloji,
sanat tanhı ve peyzaj mimarhğı-
na kadar çok geniş bir katılımın
olacağını açıklayan Genel Mü-
dür Nadir Ava da "Amacımız,
kentierimizdeki kültürel tahri-
bata arük bir son \ erecek koru-
ma flke ve hedeflerimizi kesin-
leştirmek ve şimdikinden daha
etkin ve yaşama geçebilir bir
kentsel korumanın önlemlerini
geliştirmek olacakur" dedi.
Yann çagnlı bildirilerin sunuş
oturumlanyla başlayacak sem-
pozyum, korumanın kültürel,
ekonomik ve sosyal boyutlan,
planlamadaki ilkeler ve yöntem-
îer ile koruma kültüriinün yay-
gınlaştinlması konulanndaki
komisyon çalışmalanyla süre-
cek ve son oturumlarda da bu ça-
lışmalann genel değerlendırme-
leri ile çıkarsamalar yapılacak.
YAZIODASI
SEIİM İLERİ
Yedikule'nin Marulları
1950 sonlannın hayal gıbi Istanbul'unda marul mev-
sımi mayısta başlandı. Mayıstan önce manaviarda ma-
rul görülmezdı. Belkı ılk turfanda vardı, ona da bizım
butçemız el vermezdı.
Yne Istanbul'da Yedıkulebostanlanndayetişen ma-
rul rağbetteydı. Ama daha o zamanlar dört bir yanda
Yedikule marulunun satılıyor olmasına şaşılır, bir hile
hurdaaranırdı. "Yedikule'de bütün Istanbul'ayetecek
marul mu yetişiyormuş? Bostan mı kaldı?.." denırdi.
Bugünün Yedikulesi'nde sur kapısından çıkışta ha-
rap ve guzelim bir bostan varlığını hâlâ koruyor. Kü-
çük bır tezgâhta şu kış günlerinde taptaze havuçlar,
demet demet kırmızı turplar, bır demet menekşeden
ayırt edemeyeceğiniz maydanoz, yeşıl salatalar göz
okşar...
Kimimiz maaılun 'a 'sını uzatarak söyteriz. Oysa ma-
rul sözcüğü dılimize Yunanca'dan gelmış: Marulı. La-
tincesi lactuca. Lactis'in ve lac'ın bu lactuca'da bır pa-
yı olsa gerek. Çünkü hep süt çağnşımlannı akla geti-
riyor. Marulda da sütümsü bir özsu yok mudur?
Marulun yabanisı çok eskı zamanlardan beri bilini-
yor. Bahçe ya da bostanda yetiştınlenlerin birkaç de-
ğişik türü varmtş. Bırine, Romalılar marulu deniyor; bır
başkası, gobeklı marul. Sadece tıpta kullanılan dev bır
marul da soz konusu. Kıvırcık cınsıne Batavya maru-
lu denırmış. Demın soyledığim o dev marul, laktukar-
yom denilen ve afyon etkısi bırakan özsuyu için kulla-
nılıyor...
Ben manjlu çok sevenm. Yeşil salatadan, kıvırcık sa-
latadan, top salatadan bambaşkadır. Çocukluğumun
anılanndan sayısız çağnşımla marul bende yaz baş-
langtcı duygusu uyandırır.
Bu duyguda karanlık. kasvetli kış gunlerinin gerçek-
ten sona erdığine daır bir sevınç esip durur. Nisan so-
nuna kadar, olası soğuk gunler için sobalar hazır tu-
tulur, ama mayısta adeta marulla birlikte sobalann da
ömru gelecek kışa kadar sona erdınlirdi.
Bizde marul salatası pek yapılmazdı. Çiğ olarak yer-
dik. Yaprak yaprak kopartılır, lyıce yıkanın koçanı ayık-
lanır ve ablamla benim için ıkiye bölünür. Artık tuz eke-
rek yiyeceksıniz.
Çocuk doktoru Saadet Hanım'ın aslında ilaç oldu-
ğu anlaşılmayan hankulade bır çorba tarrfi vardı:
Bir lıtre suya bir kahve kaşığı tuz, bir havuç ve ya-
nm marui atarak yırmı dakika kadar pışıreceksıniz.
Sonra suyu süzüp, bu kez de o suya biraz şehriye ek-
leyeceksiniz. llık ılık ıçılecek; kabızlık çeken çocuklar
ıçın mukemmel bır barsaktemızleyici.
Doktor Saadet Hanım Mersin'lıydı. Marulun üst yap-
raklanndan dolma yapardı. Belki de oralara özgü bir
yemek. Etli marul dolması bol sanmsaklı yoğurtla ik-
ram edilirdi.
Doktor Saadet Hanım'ın marula güvencı sarsılacak
gibi değıldi. Otuzuna geldığı halde evlenmemiş Sol-
maz Hanım uykusuzluktan yakınıyor, Cihangir'in ev-
li hanımları bu uykusuzluğa "kocasızlık" teşhisini ko-
yarlarken, Saadet Hanım çok hafrf ateşte şöylece pi-
şırilmiş marul yenmesini salık venyor, her gece iki adet.
Daha haziran ortalamamışken, Solmaz Hanım'ın de-
lıksız uykulan başlamış.
Ama ışte, hafrf ateşte pışmiş marul mucizesi, ma-
rulun yatıştıncı, gevşetıcı özelliğine değil de, evli ha-
nımlar nereden, nasıl öğrenmişlere, bitkınin antıafro-
dizyak, cınsel isteği azaltıcı oluşuna venlmış, yıne epey,
küçük kahkahalı dedikodulara yol açmıştı...
Cemal Nadir'in sevgi dolu çizgileriyle bezenmiş bir
karikaturunde de Yedikule marullan karşımıza çıkar.
Satıcı bağıra çağıra satıyor. Dakikalarca bakardım ma-
rullu kankature. Özu neydi? Altyazısı var mrydı? Bü-
yük ustanın derii toplu bir albumü yok kı...
Yedıkule'ye gelince, bostansız bahçesiz, şurda bur-
da eski guzellığinden son incelıklerie avunmaya çalı-
şıyor. Zaman geçecek, Yedikule'nin marullan sözunü
kımse anımsamayacak.
Takvimde Iz Bırakan:
"Eski günlere ilışkin görüntüler leş üzerine çullanan
sinekler gibi kafasına üşüşüyor. Eskıden. Eskiler. Ka-
panmayan, kapatılamayan sayfalar." Kamuran Şipal,
Buhurumeryem, Cem Yayınevı, 1971.
rarden 159 ve 312^6 eteştipi
• Kültür Servisi - Uluslararası PEN Kulüpleri
Federasyonu Türkıye Merkezi, Türk Ceza
Yasası'nın 159 .ve 312. maddelerinde yapılması
öngörülen değişıkliklen, demokrasinin esaslanna
aykın olarak değerlendirdi. PEN'den yapılan yazılı
açıklamada, yasa maddelerinin özellikle 'kamu
düzenini bozma" bölümüne değinılirken 312.
maddenin ılgilı kısmında takdır hakkının tamamen
yargıca btrakıldığına dikkat çekilerek, bu durumun
özgürlüğe veda ile eş anlamh olduğu savunuldu.
159. maddenin önerilen yeni şeklindeyse,
eleştırinin rafa kaldınlmak ıstendığı vurgulandı.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z t K
K Â M İ L M A S A R A C I