23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2002 CUMA 12 IX 1 j I j I U J \ kuhtur(Scumhuriyet.com.tr Haluk Akakçe'nin kişiyi kimliğiyle ve mekânla ilişkilendirdiği işleri Platform ve Galerist'te Altematif mekânda varoluş • Akakçe'nin işlen galen mekânının bütününe yayılan desen, görüntü ve seslerden yaratılmış farklı bir mekân kurgusuyla yeni, alternatif, ütopik bir mekâna sürüklüyor izleyiciyi. Yaşamını New York'ta sürdüren çağdaş sanatçılanmızdan Haluk Akakçe, çıkışsızlığı ve kirtılik yiti- mını ele aldığı'Kan Basıncı' düzen- lemesini Galerist'te, bireyin toplum ve mekânla ilişkisini konu alan 'Hiç' adlı düzenlemesini ise Platform Gün- cel Sanat Merkezi'nde sergiliyor. 'Hiç', galeri mekânının bütününe yayılan duvar resmi ve mekân dü- zenlemesinin 'Hassas Denge' ve 'Ölü Doğa' adlı iki video çalışma- sıyla bütünleşmesinden oluşuyor. 'Kan Basmcı' ise sanatçının daha önce de sergilediği bir başka yerleş- tirme. Akakçe'nin işleri galeri me- kânının bütününe yayılan desen, gö- rüntü ve seslerden yaratılmış farklı bir mekân kurgusuyla yeni, aJterna- tif, ütopik bir mekân yaratıyor. Va- rolanın gerisindeki karmaşayı, fark- lı algılama düzeylerini ve yabancı- laşmayı, yeni mekânın içinde varo- larak, yaşayarak hissediyor izleyici. Duvar resmi yapmaya 6. tstanbul Bienali ilebaşlayan sanatçı. imajlar- la görüntüler arasında ılişkı yaratır- ken tek bir yüzeyle sınırh kalmak yerine yüzeylerin sağladığı, mekâ- nın içine girebilme hissini ve imge- ler arasında diyalog kurarak bir dil yaratabilme çabasına dönüştürmüş. Önce sadece duvarlar, sonra yer, ta- van, daha sonra ses, üç boyutlu ob- jeler, video... Mekân içinde mekân - Befirti bir mekânm içindeyeni bir mekân yaratmanm size ve izieyicrye dönük yüzü nasıl betirginkşryor? HALUK AKAKÇE - Önce me- kânın içine girip çıkarak mekânı an- lamaya ve tanımaya çahşıyorum, daha sonra kafamda olan fikirleri, görüntüleri oraya nasıl yerleştirebı- lirim, insanlann mekân içinde hare- ketini görüntüleri kullanarak nasıl kontrol edebilirim, bu kontrol saye- sinde nasıl belirli bir mesajı sunabi- lirim kaygılanyla yola çıkarak araş- tırmalar halinde son olarak ne çıka- cağını bilmeden çahşıyorum. îzleyi- ci sadece işi görmeye mi gelecek, yoksa mekân, hayatının bir parçası olabilecek mi buna önem veriyo- rum. Mekânın, işi beklemesine izin vererek ımgelerin yerini bulmasını istiyorum. - tdeyitinin sorumluhığunu artn- ran işkr diyebiHr miyiz? AKAKÇE - Sadece bir iş ortaya çıkarmaktan öte, izleyicinin sanat yapıtıyla olan ilişkisini farklılaştıra- bilmek amacım. Yaşadığımız haya- tın içindeki değişirnler sanat yapı- üyla ilişkimize de yansımalı mı? Sa- nat eseri sadece bir obje olarak öne çıkmaktan ziyade başka bir algılama yöntemiyle algılanabilır mi? Bu tür yaklaşırnlar bana ilginç geliyor. Zamana karşı hakimiyet - 'Hiç' bu anlamda izieyiciyi içine alan bir mekân düzenlemesi olarak dikkat çeldyor-. AKAKÇE - Yerleştirmenin par- çası olan 'Ölü Doğa'da bir karakter koymadan kamerayı kullanarak iz- leyiciyi nasıl mekânın içindeki ka- rakter yapabilirim düşüncesi iki yöntemle uygulanabilirdi bana gö- re. Biri kameranın kullamm yönte- miyle birlikte mekân içinde izleyi- ciye bir tanıma fırsatı vermek, diğe- ri de o mekâna bakan bir kameray- la izlenildiği hissini yaratarak iki yönden kendisini o işin içinde bula- bilmesini sağlayabilmekti. Ilk defa iki projeksiyonlu bir iş yapıyorum, o açıdan benim için de ilginç oldu. -Müzikve ses, mekânıoluştunna- da ne kadar etidn bir rol üstleniyor? AKAKÇE - Ses ya da müzik, gö- rüntüleri bir araya getirebilmek ve devamlılık yaratabilmek için önem- li bir faktör benim için. Şu ana ka- dar yapmış olduğum bütün çahşma- larda aynı müzisyenle çalıştım. Ça- lışma yöntemi olarak bir video üze- rinde çahşırken beni etkileyen mü- zikleri, düşünceleri liste haline ge- tiriyorum. Bu videolarda Eric Sa- tie'nin 1910'larda yaptığı bir mü- zikten esinlenildi. Zamana karşı bir hakimiyet kurmak, sessizhğin de bir yerinin olduğu bir ses düzeni kur- mak düşünceleri yatıyor altında. - 'Kan Basma' ve *Hiç' bir devam- lıhğın ohışumlan mı yoksa farkb arayışlarla ortaya çıkan işler mi? AKAKÇE - İki proje arasındaki büyük fark, aslında her ne kadar il- gilendiğim kavramlan besledıyse de farklı süreçlere ait olmalan. 'Hiç' 11 Eylül'den sonra, farklı ve şiddet- li bir his kargaşasının ardından ge- len bir sakinlik döneminde yaşanan- lan algılamaya çahşırken oluştu. 'Kan Basıncı' ise kavramsal olarak yaşamdaki yerimiz ve şehir yaşa- mındaki karmaşık sorunlardan gün- deme çıktı. Bir devamlılık söz ko- nusu yine de, yaptığım işlerin birço- ğunda varoluşçu bir arayış var. Son zamanlarda dünya her alanda bir arayış içinde. Disiplinler iç içe geç- meye başhyor, insanlann olanla, ta- nımla yetinmeme, yeni kavramlar ortaya çıkarma isteği var. Topluma, şehir yaşamına baktığınız zaman bu bırleştırme, kaynaştırma bır arayışın sonucu olarak ortaya çıksa da aslın- da yaşamı daha da karmaşıklaştın- yor. "Kan Basıncındaki karakter her geçen saniye, çıktığımız yolun hiçbir yere ulaşmadığını anlatmaya çalışıyor. 'Hiç' ise çağdaş yaşamda mekânın yitimiyle ilintili. (Galerist 'teki sergi 20 Şubat a, Platform 'daki sergi 23 Şubat 'a dek görülebilir. Tel: 0 212 293 23 61) Kişisel projelerin yanı sıra aynı sezonda iki atölye çalışması ve bir sergi Kumpanya 10. yaşını kutluyor 'Sahte Kimlikkr 5b (Asnn Enrrikası). önemHrejideğişikükleri ve yeni bir kadroyla her cuma-cumartesi saat2030'da Kumpanya'da. KûltürServisi- 1991'deNazEraydave Kerem Kurdoğhıtarafından kurulan Kum- panya 10 yılı gende bıraktı. Kumpanya, kuruluşundan bu yana birlikte çahştığı Kumpanya oyunculannuı kişisel projele- rini gerçekleştirdi. Aynca aynı sezonda i- ki atölye çalışması ve bir sergi düzenledi. Ilk proje tasanmı Suna Suner'e ait olan 'Margaret Walker'm Derdf, \Valkerin 'tnsanİanm İçin' adlı şiirinın dört müzis- yen tarafından 'şarkT formunda yeniden okunması olarak gerçekleştirildi. tkincı çalışma ise Suna Suner ve Savaş Çağ- man'ın birlikte tasarladıklan 'Farewell Blues' adlı şarkının performansıydı. Di- ğer bır proje ise Nadi Gü- ler'in 'Büyük Ünlü Uyumu' adlı projesi. Projede, Lale Mükîür'ün 'kendini anlatn- ğı' fihn parçalanna müzıs- yen Orçun Baştürk eşlik ediyor. AsbMertan'ın yazıp yönettiği 'Ayşegül Kana- da'da' adlı oyunda BflgeArat ve Aslı Mertan rol aldılar. Oyun hiç çıkıhnayan ama hep hahrlanan bir yolculuğu anlatıyor. Kumpanya'nın gerçekleş- tirdiği iki atölye çalışmasının üki, çağdaş dans çalışmalanyla tanınan Mustafa Kap- bn'ın, 'Kuş GözfemdsP adlı atölye çalış- masıydı. 'Beden / Mekân / Hareket Atöl- yesi' ise, Tony Thatcher. Caffin Cobb ve viyolonist şarkıcı Margot Junas tarafın- dan Kumpanya Tiyatrosu ve tBŞT Tiyat- ro Araştırma Laboratuvan'nın (TAL) or- tak projesi olarak gerçekleştirildi. Atölye, Gümüşlük Akademisi ve eski bir kilise olan Ekhsia'da yapıldı. Bu çahşmalar Istanbul'da Kumpanya • Geride kalan on yıla kapsamlı bir bakışın sunulacağı 'lO.YılKitabı'nın hazırhk çahşmalan sürüyor. Tasanmını ve editörlüğünü Bülent Erkmen'in yaptığı kitap Boyut Yayınevi'nden çıkacak. Sahnesı'nde de göstenldi.10. yıl etkinlik- lerinin sonuncusu, Bülent Erkmen'in ta- sanmcı olarak Kumpanya için yaptığı oyun afışlerinin yanı sıra bu oyunlar ıçın tasarlanmış broşür, bilet, kartpostal, dave- tiye, çıkartma, basın bültenı, küçük ilan- lar, video film gibi işlerden oluşan 'Afiş- ler ve Diğer Şeyler' sergisiydi. Tasanm konseptını Bülent Erkmen'in, uygulamasını Mehmet Budak'ın yaptığı Kumpanya'nın internet sitesi 'www.kum- panya.org' da bu yıl faaliyete geçırildı. Türkçe ve Ingilizce olarak hazırlanan sıte- de, Kumpanya'nın bugüne kadar yaptığı bütün projeler hakkında bılgi ve görsel malzemelere ve basında çık- mış eleştirilere yer veriliyor. Kumpanya'nın geride bı- raktığı on yılına, kapsamlı bir bakışın sunulacağı '10. Yıl Kitabı'nın hazırlık çalış- malan ise sürüyor. Bülent Erkmen'in tasanmını ve edi- törlüğünü yaptığı kitap, Bo- yut Yayınevi'nden çıkacak. Aynca Ümit Ünal ve Ke- rem Kurdoğlu işbirliği ile yazılan 'Sahte KimMkler 5b (Asnn Entrikası)' adlı oyun önemli rejı değişıkliklen ve yeni kadro- suyla 2001 'in son aylanndan beri her cu- ma-cumartesi saat 20.30'da Kumpanya'da yeniden sahneleniyor. Kerem Kurdoğ- lu'nun yönettiği oyunda, Bflge Arat, Öz- den ÇiftçL Kerem Kurdoğlu, Suna Suner ve Cenk TeBmen rol alıyor. Oyunda. bir- birlerine kimlıklennı 'ifşa eden' dört kışi, süreklı değişen / değıştinlen kimlikler, başka kişıler olarak yeniden karşılaşan ay- nı kişiler, sürekli yer değiştiren hayatlar anlatüıyor. (0 212 235 54 57) Proje 4Lde sergi turları KûltürServisi-Sanat izleyicisini çeşitlendırme ve büyütmeyı amaçlayan Proje4L, müzeyi paylaşılan bir mekân haline getirmek için belirli günlerde sergi turlan düzenlıyor. Proje4Ede21 Arahk'ta açılan 'Yeniden Bak' sergısinin küratörü VasıfKortun'un eşlığınde yapılacak son sergı okuması yann (9 Şubat) saat 15.00'te başlayacak. Yapıtlarda kendımizı bulabilme olasılığının en belirgın olgu olduğu sergjye, Gülçin Aksoy, Nancy Atakan,Ergin Çavuşoğlu, Cengiz Çekfl. Kuthı Güreüi, Borga Kantürk, Servet Koçyiğit, Hakan Onur, Şerkan Özkavu. Şener Ozmen, Neriman Pülat,HaleTenger, Erdem Yücel katıhyor. Çarşamba ve cumartesi günleri saat 12.00-20.00 arasında açık olan sergide, müzeturuna katılanların sorulannı yöneltebilecekleri bır platform oluşturulacak. (0212 2815150) Kentsel kimlîkler sürdürülecek KültürServisi-Kentlerimizin tarihi dokulannı koruyarak ge- lişebilmeleri için izlenmesi ge- reken koruma, destekleme ve planlama yöntemleri, Kültür Bakanlığı'nca düzenlenen bir sempozyumda kapsamlı olarak ele alınacak. Antalya- Kemer'deki Mirage Park Resort Otel'de Öger Tu- rizm'ın de sponsorluk desteğiy- le 8-11 Şubat 2002 günlerinde yapılacak sempozyumda üç dal- da gerçekleştirilecek komisyon çalışmalannın sonuçlan da bun- dan sonra ızlenecek yeni düzen- lemelere bılimsel veri olarak de- ğerlendinlecek. "Türkiye'deki Tarihi Kent Dokulannm Korun- ması ve GeJeceğe Taşmması" başlıklı sempozyumun, kentleri- mizin kimlikli ve kültürel pey- zajını bozmadan gelişmesi için çok önemli kararlann alınması- na ışık tutacağını belirten Kül- tür Bakanı İstemihan Talay, bu eşsiz mırasın yaşahlmasının kendimize olduğu kadar ınsan- lığa karşı da bır görev olduğunu söyledi. Kültür Bakanhğı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Ge- nel Müdürlüğü tarafından düzenlenen sempozyuma Tür- kiye'deki ünıversitelerden tarihi kent yönetimlerine, koruma ku- rullanndaki üye ve uzmanlardan mimarlık, şehircılik, arkeoloji, sanat tanhı ve peyzaj mimarhğı- na kadar çok geniş bir katılımın olacağını açıklayan Genel Mü- dür Nadir Ava da "Amacımız, kentierimizdeki kültürel tahri- bata arük bir son \ erecek koru- ma flke ve hedeflerimizi kesin- leştirmek ve şimdikinden daha etkin ve yaşama geçebilir bir kentsel korumanın önlemlerini geliştirmek olacakur" dedi. Yann çagnlı bildirilerin sunuş oturumlanyla başlayacak sem- pozyum, korumanın kültürel, ekonomik ve sosyal boyutlan, planlamadaki ilkeler ve yöntem- îer ile koruma kültüriinün yay- gınlaştinlması konulanndaki komisyon çalışmalanyla süre- cek ve son oturumlarda da bu ça- lışmalann genel değerlendırme- leri ile çıkarsamalar yapılacak. YAZIODASI SEIİM İLERİ Yedikule'nin Marulları 1950 sonlannın hayal gıbi Istanbul'unda marul mev- sımi mayısta başlandı. Mayıstan önce manaviarda ma- rul görülmezdı. Belkı ılk turfanda vardı, ona da bizım butçemız el vermezdı. Yne Istanbul'da Yedıkulebostanlanndayetişen ma- rul rağbetteydı. Ama daha o zamanlar dört bir yanda Yedikule marulunun satılıyor olmasına şaşılır, bir hile hurdaaranırdı. "Yedikule'de bütün Istanbul'ayetecek marul mu yetişiyormuş? Bostan mı kaldı?.." denırdi. Bugünün Yedikulesi'nde sur kapısından çıkışta ha- rap ve guzelim bir bostan varlığını hâlâ koruyor. Kü- çük bır tezgâhta şu kış günlerinde taptaze havuçlar, demet demet kırmızı turplar, bır demet menekşeden ayırt edemeyeceğiniz maydanoz, yeşıl salatalar göz okşar... Kimimiz maaılun 'a 'sını uzatarak söyteriz. Oysa ma- rul sözcüğü dılimize Yunanca'dan gelmış: Marulı. La- tincesi lactuca. Lactis'in ve lac'ın bu lactuca'da bır pa- yı olsa gerek. Çünkü hep süt çağnşımlannı akla geti- riyor. Marulda da sütümsü bir özsu yok mudur? Marulun yabanisı çok eskı zamanlardan beri bilini- yor. Bahçe ya da bostanda yetiştınlenlerin birkaç de- ğişik türü varmtş. Bırine, Romalılar marulu deniyor; bır başkası, gobeklı marul. Sadece tıpta kullanılan dev bır marul da soz konusu. Kıvırcık cınsıne Batavya maru- lu denırmış. Demın soyledığim o dev marul, laktukar- yom denilen ve afyon etkısi bırakan özsuyu için kulla- nılıyor... Ben manjlu çok sevenm. Yeşil salatadan, kıvırcık sa- latadan, top salatadan bambaşkadır. Çocukluğumun anılanndan sayısız çağnşımla marul bende yaz baş- langtcı duygusu uyandırır. Bu duyguda karanlık. kasvetli kış gunlerinin gerçek- ten sona erdığine daır bir sevınç esip durur. Nisan so- nuna kadar, olası soğuk gunler için sobalar hazır tu- tulur, ama mayısta adeta marulla birlikte sobalann da ömru gelecek kışa kadar sona erdınlirdi. Bizde marul salatası pek yapılmazdı. Çiğ olarak yer- dik. Yaprak yaprak kopartılır, lyıce yıkanın koçanı ayık- lanır ve ablamla benim için ıkiye bölünür. Artık tuz eke- rek yiyeceksıniz. Çocuk doktoru Saadet Hanım'ın aslında ilaç oldu- ğu anlaşılmayan hankulade bır çorba tarrfi vardı: Bir lıtre suya bir kahve kaşığı tuz, bir havuç ve ya- nm marui atarak yırmı dakika kadar pışıreceksıniz. Sonra suyu süzüp, bu kez de o suya biraz şehriye ek- leyeceksiniz. llık ılık ıçılecek; kabızlık çeken çocuklar ıçın mukemmel bır barsaktemızleyici. Doktor Saadet Hanım Mersin'lıydı. Marulun üst yap- raklanndan dolma yapardı. Belki de oralara özgü bir yemek. Etli marul dolması bol sanmsaklı yoğurtla ik- ram edilirdi. Doktor Saadet Hanım'ın marula güvencı sarsılacak gibi değıldi. Otuzuna geldığı halde evlenmemiş Sol- maz Hanım uykusuzluktan yakınıyor, Cihangir'in ev- li hanımları bu uykusuzluğa "kocasızlık" teşhisini ko- yarlarken, Saadet Hanım çok hafrf ateşte şöylece pi- şırilmiş marul yenmesini salık venyor, her gece iki adet. Daha haziran ortalamamışken, Solmaz Hanım'ın de- lıksız uykulan başlamış. Ama ışte, hafrf ateşte pışmiş marul mucizesi, ma- rulun yatıştıncı, gevşetıcı özelliğine değil de, evli ha- nımlar nereden, nasıl öğrenmişlere, bitkınin antıafro- dizyak, cınsel isteği azaltıcı oluşuna venlmış, yıne epey, küçük kahkahalı dedikodulara yol açmıştı... Cemal Nadir'in sevgi dolu çizgileriyle bezenmiş bir karikaturunde de Yedikule marullan karşımıza çıkar. Satıcı bağıra çağıra satıyor. Dakikalarca bakardım ma- rullu kankature. Özu neydi? Altyazısı var mrydı? Bü- yük ustanın derii toplu bir albumü yok kı... Yedıkule'ye gelince, bostansız bahçesiz, şurda bur- da eski guzellığinden son incelıklerie avunmaya çalı- şıyor. Zaman geçecek, Yedikule'nin marullan sözunü kımse anımsamayacak. Takvimde Iz Bırakan: "Eski günlere ilışkin görüntüler leş üzerine çullanan sinekler gibi kafasına üşüşüyor. Eskıden. Eskiler. Ka- panmayan, kapatılamayan sayfalar." Kamuran Şipal, Buhurumeryem, Cem Yayınevı, 1971. rarden 159 ve 312^6 eteştipi • Kültür Servisi - Uluslararası PEN Kulüpleri Federasyonu Türkıye Merkezi, Türk Ceza Yasası'nın 159 .ve 312. maddelerinde yapılması öngörülen değişıkliklen, demokrasinin esaslanna aykın olarak değerlendirdi. PEN'den yapılan yazılı açıklamada, yasa maddelerinin özellikle 'kamu düzenini bozma" bölümüne değinılirken 312. maddenin ılgilı kısmında takdır hakkının tamamen yargıca btrakıldığına dikkat çekilerek, bu durumun özgürlüğe veda ile eş anlamh olduğu savunuldu. 159. maddenin önerilen yeni şeklindeyse, eleştırinin rafa kaldınlmak ıstendığı vurgulandı. K Ü L T Ü R » Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear