22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Z£ ŞUBBAT 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA l U J \ kutturtg cumhuriyet.com.tr Zehra Aral'ın 'Bakire' sergisi kadın ekseninde toplumumuz insanının bakışına, duruşuna eşlik ediyor KadınyüzlerindehüzünÖZLEMALTUNOK Zehxa Aral, tş Sanat Kıbele Sa- n a t Galerisfndeki 'Baldre' sergi- sinde *•kadın' temalı yapıtlannın bir amlamda devamı olarak, bekâret baskısı altında yaşayan kadınlara gözlerinı çevirse de 1974'lerden bııgüne uzanan bir çizgide farklı resimsel süreçlerinı gözlemleyebil- diğimİ2 geniş bir konseptle karşı- mıza çıkıyor. Aral 'ın yaklaşık 25 yıldan bugü- n e uzanan resimlerini bir araya ge- tiren sergi, sanatçımn yaşamından, içinde bulunduğu sosyal çevre ve politüc ortamdan, yani Türkiye'nin gerçeklerinden kapsamlı bir kesit aslında Özelde. Anadolu kadını- nın yaşam koşullanna ilişkın göz- lemlerinı gerçek hayattan alınmış dramatik öykülerle buluşturan Zehra Aral, kadının sosyal yaşa- mındaki rolünü belirleyen töre ve geleneklerin, bir anlamda. kadının yaşam hakkına yönelik bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekıyor. Kadının hallerine dair... Aral'ın statik gibı görünen figür- lennde, kadının hüznü. çıkışsız gö- rünen yolu, devingenlikle geçmişi, şimdiyi, geleceği vermeye çalışan bîr akışkanlığa dönüşüyor. Kadın, hem kendi kimlığinde, hem de var oluşunun gerçekliğıne tanıklık edenlerle çoğalıyor. saman sansı, silık, akışkan mekânlar, sandalye, belik, muska, ıri gözler gıbı belir- gin vurgulanyla elini uzatıyor boş- luğa bir yerlere... - Başlık 'Baldre' olsa da uzun bir sürecin tanıkhğmda resimler top- lanmış sergide... ZEHRA ARAL - Retrospektif olabılecek bir sergi konumuna gel- di aslında. Bir bölüm sadece 'baki- re' serisinden oluşsa da diğer bö- lümlerde kadınla ilgili olan resim- lerim yer aldı. Önce sırf 80 sonra- sı resimlenmi koymak istiyordum, arkadaşlanmın önerisiyle bütünle- mesi açısından 74'lerden 2-3 dese- ni de içeren geniş bir sergi oldu. - Genelden özele bir gidiş olduğu söylenebUir mi ele aldığınız tema- larda. ARAL - Hep toplumsal olaylan ele aldım resimlerimde. Beni en çok ılgilendiren, kafamı kurcala- yan olaylar resmimın de konusu ol- du. Zaman zaman 'çiçekçiler' de yaptım, ama yaşadığımız ortamda, sürekli büyük olaylar yaşanıyor. 70'lerden bu yana toplumsal konu- lan ele alıyorum: Şili, Filistin olay- lan, Türkiye'de yaşananlar... Sanatçı kendini toplumdan so- yutlayamaz, keyif vermek için ya- pılmaz resım. Türkiye'de burjuva kültürü oturmadığı ıçin tercih edi- len, dekoratif resimler oluyor; sa- tış nedeniyle birçok ressamımız da ne yazık kı dekoratif resimlere yö- neldiler. Resim adına çok üzülüyo- rum. Bakire konusu ile ise üç yıl- dır uğraşıyorum. Anadolu insanı- yım, orada büyüdüm, sorunlan or- tak yaşadık. Tema, benim geçmişi- me, yakınlarda yaşanan basında, medyada izledığım intihar, öldür- me olaylanna, gelenekler nedeniy- le küçük çocuklara yapılan baskı- lara uzanıyor. Hep var olan sorun- lar, ama hiçbir şey yapılmıyor. Bü- tünün. tanık olmanın bugüne yan- sıyan ürünleri diyebiliriz bu serı için. Biçim- içerik üişkisi - Anadolu'dan kente, kadının de- gişimini de gözkmleyebüiyoruz re- simlerinizde. Bu anlamda sosyolo- jik veriler de sunuyor sergi, yaşanan değişinı üzerine. ARAL-Birçözümleme getirme- se de sanatçı yaşadığı dönemden etkilenir. Kültür birikimi sonucu oluşan bu şeyler sonucunda bir ki- şıye de olsa mesaj verebilınm. 'Toplumsal konulan işlemek, sana- tın ana sorunlannı çözümlemekten uzaklaştınyor' denıyor.Tabiı ki sa- natın, resmin kendi içinde bir de- ğişimi var, ama ben bu değışimı te- mayla yapabilirsem, bir yerde ba- ozelde, Anadolu kadınının yaşam koşullanna ilişkin gözlemlerini gerçek hayattan alınmış dramatik öykülerle buluşturan Zehra Aral. kadının sosyal yaşamdaki rolünü belirleyen töre ve geleneklerin, bir anlamda, kadının yaşam hakkına yönelik bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyor. şarmış sayılabilirim. - Temada ya da tekniğinizdeki de- ğişimin aynı vıırgu, aynı ekspressif etkiye karşın yalınlaştığı göriilü- yor.« ARAL-Bu seride beliği, afişim- de kullandığım kompozısyonu ve başka şeyleri buldum. Kimse, 'For- mu ararken temadan çok uzaklaş- tm' diyemez. Eğer ıkisıni birden başarabilirsem, başardım sayarım kendimi. Arayış sürekli devam ede- cek yıne de, sanatçı aynı şeylerı tekrarlamaya başlarsa birmış de- mektır. Bu anlamda dilimı yalın- laştırabilmişsem.bır şeyler yapmı- şım diyebılırim. İce dönflk ve kapah figûrier - Mekân, kapah ya da açık olsa da figürün kapatılmışhğı ön planda resminizde. tzleyiciyi rahatsız eden bir yaklaşım değil mi bu? ARAL - Benim eski resimlerim- de de figürler hep ıçe dönük ve ka- palıdır Son yaptıklanmda da izle- yıcıye bakan, izleyicıyle gözle ile- tişım kuran figürlerden çok, cephe- den portreler yer alıyor. Bu biraz da onlann, ızleyenlerin 'Biz vanz, bi- ze karşı duyarsız olmayuı' sesleri- nı duymasını ve sorgulamasını is- temekten kaynaklanıyor. (Sergi 9 Mart a kadar lş Sanat Kibele Sanat Galerisi 'nde. Tel: 0 212 316 15 80) Stüdyo Drama Tiyatro Araştirmaları Birimi Kültür Servisi - Stüdyo Drama bünyesinde, 'Tiyatro' ve 'Mürik' binmlerinin ardından, 'Stüdyo Drama Tiyatro Araştirmaları Birimi' (SDTA) adıyla yeni bir birim daha kuruldu. Prof. Dr. tsmail Ersevim'in başkanlığında çahşmalanna başlayan SDTA, Stüdyo Drama'nın kurulduğu günden beri süren kuramsal çalışmalann bundan böyle bağımsız bir yapıya kavuşturulmasını ve Stüdyo Drama'nın 'tüm tiyatro projelerini kendi kuramsal çabşmalannm birer uygulaması niteüğiyle' gerçekleştiren bir sanat kurumuna dönüştürülmesini amaçhyor. Aynca SDTA, tiyatro sanatının günümüzde vardığı noktalan yakalamak, kuramsal çalışmalannı çağdaş tiyatronun insanı ve onun toplumsal koşullannı sahneye 'doğru' getirebilmek için çeşitli bilim dallanndan yardım aldığı gerçeği doğrultusunda düzenlemek, tiyatronun 'varsaynn' ürünü bir seyirci kitlesine değil, ancak gerçek kimliği bilimsel yöntemlerle irdelenmiş, araştırma ürünü bir seyirci kitlesine seslenebildiği takdirde işlevini yerine getirebileceğini göz önünde tutarak, 'seyirci dramarurgisi' diye adlandınlan alanda yoğunlaşmak gibi hedefler öngörüyor. Bir 'AraşOrma Kitaphğı'nı da oluşturmaya başlayan SDTA, her yıl belli sayıda bilimsel araştırma projesini tamamlayıp yayımlayacak. Hazırlığına başlanan ilk proje 'Tarihsel Getişim Sürecinde Trajik Düşünce ve Modern Tragedya Kavramı' başhğını taşıyor. Çahşmalan Prof. Ersevim, Ahmet Cemal ve Onur Bayraktar'dan oluşan bir yönetim kurulunca yönlendirilen SDTA, kendi bağımsız mekânına geçtikten sonra sempozyumlar ve workshop'lar da düzenleyecek. Toplumsal ve bireysel düzlemlerdeki kimlik bunalımı, derinlere nüflız eden toplumsal kriz... Topluyalanve şiddetAYŞE EMEL MESCt Türldye ganp bir yol ayrtmına ge- lip durmuş gibi. Sağda ve solda, aşı- n veya ılımlı eğılimde her sıyası par- tidekı aynşma, hareket ya da grup- laşma içinde de hissettinyor kendi- ni. Sorunlann çözümünde seçilecek yollara ilişkin farklılaşma, buzdağı- nın sadece su üstünde kalan kesimi gıbı görünüyor. Çünkü toplumsal a>nşma, giderek dağılma, hareketli- lik içinde değil, durgun suda gerçek- leştığınden dennlere, ruhlara nüfuz ediyor, toplumsal kriz bireysel cın- net olaylannda yansıyor, şimdilik... Şu güzel ve kirlenmış, şu mazlum ve zorbalaşmış yurdumuzda klasik sı- nıflandırmalar toplumca yaşadığı- mız parçalanmanın, bir uçurumun üstünde ortadan kopacakmışçasına gerili duran bedenimızdeki zıt kuv- vetlenn tanınunı yapmaya ve iki ara- da bır derede kalışın derinliğini kav- ramaya yetmıyor. Toplumsal ve bi- reysel düzlemlerdeki yoğun kimlik bunalımı, erdemlerı görelıleştiriyor, toplu yalanı soluduğumuz havanın egemen unsuru haline getiriyor. Erdemler ve korku Görünürdeki erdemlerimizin ne kadan korkunun, ne kadan içselleş- tirilmiş toplumsal uzlaşmanın ürü- nüdür? Önıeğın büyük kentlerimız- de, toplumsal kurallann kaçta kaçı gerçekten uygar bir yaşamın gereği olarak benimsenmekte, kaçta kaçı ilk toplumsal/bireysel kriz anında çekilip ındirilecek sıntkan maskeler olarak yüzlerde takılı durmaktadır. Peb bu kurallann kendilen gerçek gereksinimlerin ürünü müdür, yok- sa yalanı örten baskı mekanizmala- n mı olarak tasarlanmışlardır? Ahmet Cemal'in birkaç haftadır toplum, topluluk ve birey düzlemle- rinde paylaşılan yalanlarla birlikte insanın sürüleşmesine, insan ruhu- nun çölleşmesine isyan eden yazıla- n, uzun süredir kafamda dönüp du- ran soru çengellerini azdırdı yenı- den. Başan ölçütlerinin tamamen yoz- laştığı, gelecek perspektiflerinin yı- tırilip her düzeyde sadece bugünün kurtarılmaya çahşıldığı, insanlann L. nsan denen vadığın kamnlık yeraltı dehltlerinde dolanan ccmavatian en azından hsa erimdeyok etmek okmaksu. görünse de, onları en azından toplumsal düzlemde evcüleşûrmek bu düzlemdeki nedenlere karşı mücadele etmek tnümkün. kendi ömürlerini aşkın bir toplum- sal yararlılık ve düşünme kaygısıy- la bağlannın giderek inceldiği (hat- ta koptuğu) bır genel kültür ortamı içinde, toplumsal ve ruhsal bütünlü- ğü korumak gerçekten güç. Ve böyle bır bağlamda. Istan- bul'un uygarlıklan buluşturan, "köprü-kent" olmaya adaylığıru na- sıl yorumlamak gerekiyor? Istanbul bir köprü-kent mi? Genel manzara bır tiyatro sahne- sını çağnştınyor bana. En gerideki sıvalan dökülmüş duvann önünde kınk dökük dekor parçalan; köşeye kovalar dizılmiş dam aktığı ıçın: du- vann üstünde ve önünde işsizliğin, açlığın, aşağılanmamn. borcunu ödemek ıçın borç dilenmenin yüz kı- zartıcı resımlen ve içinde dört, beş ayn Istanbul banndıran, onlann ara- lanndaki köprülen bıle kuramamış birkent... Birden sogitadan bir fon perdesı indiriliyor, üzeruıde çok güzel bir köprü resmi, ışıklandınlınca gerçek gibi duruyor (ama dikkat: Resım olarak Boğaz Köprüsü seçilirse, Ja- ponlann deprem uyansını; Galata Köprüsü seçilirse, sonu gelmez ıha- le maceralannı yanına eklemek ge- rekecek... Bu kentin de başı köprü- lerle hep dertte!) Sonra yine sogita- dan ıpek örtülerle kaplanmış upu- zua bir masa iniyor, rant ışıklan ya- nıyor, konuklar giriyor; sohbetler, söylevler, gülücükler, göz süzmeler, dedikodular, atışmalar, tarhşmalar... Böylece bır köprü-kent oluyoruz ve tabiı çok se\iniyoruz. Geriye küçük bir soru kalıyor sadece: 0 fon per- desı kazara bir yırtılırsa ne yapanz? Cinnetanlan Dostoyevski'nin "Cinfcr" (ya da "Ecinnffler") adlı eseri genellikle "si- yasalroman" olarak yorumlanır ve yazann niyetinin (en azından niyet- lennden birinin) dönemin -kıyısın- dan köşesinden tanık olduğu- sos- yalıst örgütlenmelerine yönelik bır yergi yazmak olduğu da bilinir. A- ma bence bu romanı asıl ilgınç kılan, toplantı, davet, vb. toplu sahnelerle, genellikle karanlık ve çamurlu so- kaklarda, loş odalarda, gece vaktı bir ormanda yaşanan "iç dünya" sahne- len arasmdaki gerilimin ritmi ve o "iç dünyalann" kimi zaman toplu sahnelerde de uç veren ani ve hemen anlamlandınlamayan dışa vurumla- ndır. 19. yüzyılın son çeyreğıne gı- rerken tam bir yol aynmı ve kimlik bunalımı içinde kalakalmış Dosto- \evski Rusyasında önde kurulu "toplu" davranışlar ve "•kurallar" perdesıne, parçalanmış insan ruhla- nnın hayalleri \nrmakta, bu gölge- ler olaylar örgüsü içine kendi dans- lannı İcatmaktadır. •CİDkr'in her satınnda ve satır aralannda duyumsanan şiddetin kaynağı bu çok yönlü parçalanmış- lık halıdır. însanlan toplu yalan tt yap-boz"unun parçacıklarau yer- leştirdiklen aldahcı fon perdesinin gerisine (yani kendi iç dünyalanna) geçtiklerinde, parçalanmışlıklannı onarmaya, yenilgilen zafere çe\ir- meye, ezılnuşliklennı kendi ruhla- nnda da bastırmaya ve en azından bu gölgeler dansı içinde ne olduğu meç- hul bu- "başan">ı yakalamaya uğ- raşmaktadırlar. Yani insan toplu yalanın kendisi açısmdan onanlmış farklı bir versi- yonunu ıç dünyasuıa taşımakta ve bu da en büyük potansıyel şiddetin köklerini oluşhırmaktadır. Tanhte- ki genel cinnet anlan, arada kamıış- lık ve parçalanmışlık duygulannm toplumsal ve bireysel düzlemlerde "rezonansageküği'' kesitlerde ken- dini gösterir. insan denen varlığın karanlık yeraltı dehlızlerinde dola- nan canavarlan en azından kısa erimde yok etmek olanaksız görün- se de, onlan toplumsal düzlemde evcilleştırmek, bu düzlemdeki ne- denlere karşı mücadele etmek mümkün. Hele günümüz Türkiye- sı'nde bu bir zorunluluk. Çünkü ko- caman kırmızı harflerle, "Dikkat! PaÜayıcı Madde" yazan bir şiddet fiçısınuı üzerinde oturuyoruz ve ge- rilmiş tellenmızden kıvılcımlar fiş- kmyor. • DEVLET Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile taşra müdürlüklerinin düzenleyeceği etkinliklerin biletleri. artık internet üzerinden de satılabilecek. İlgili yönetmelik değişikliği, Resmi Gazete'de de yayınılandı. Buna göre internet üzerinden satış yapacak aracı kurumlar, biletlerin bedellerini 15 gün içinde Devlet Opera ve Balesi'nin banka hesaplarına yatıracaklar. • KÜLTÜR Bakanlığı, Cumhunyefin kuruluşunun ve Lozan Antlaşmasf nın ımzalanmasımn 80'incı, Istanbul'un fethinin de 550'nci yıldönümü olan 2003 yılında seslendirilmek üzere Atatürk ve Cumhunyet, Lozan Antlaşması, Fatih Sultan Mehmet ve Istanbul'un fethini konu alan bir 'Ulusal Beste Yanşması' düzenledı. Kültür Bakanı Istemihan Talay, bu yıl aynca, geçen yıl çocuklara yönelik olarak yapılan yanşmanın devamı niteliğınde, 15-18 yaş gençliğine hitap edecek 'Gençlık Şarkıları' başlıklı bir yanşma da düzenlediklerinı söyledı. • PROFtLO Kültür Merkezi'nde Tiyatro tstanbul tarafından sahnelenen 'Çılgın Haftasonu', 27 Şubat-3 Mart tarihleri arasında Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sahnelenecek. Fransız yazar Marc Camoletti'nin yazıp Can Kapyalı ile Gencay Gürün'ün Türkçeleştirdiği oyunda, Metin Serezli, Can Gürzap, Nilgün Belgün, Şahnaz Çakıralp, Metin Arslan ve Ebru Tekgündüz rol alıyor. Gencay Gürün'ün yönettiği oyun, eşlerin birbirini aldatmasını konu alıyor. • 'ULUSLARARASI Fotoğraf-Sınema Buluşması 1 adlı etkinlık, PPR, Istanbul Bilgi Üniversitesi, Istanbul Fransız Kültür Merkezi ve Fotoğrafevi işbirliği ile 26 Şubat-22 Mart tarihleri arasında düzenleniyor. Şenlik programında, usta Fransız fotoğrafçı ve sinema yönetmeni Raymond Depardon'un on filmınin yani sıra Türk sinemasında fotoğraf- sinema ilişkisim irdeleyen fılm göstenleri, sergi, panel ve söyleşiler yer alıyor (212 293 50 10) • ÇAĞDAŞ ozan Sadık Gürbüz, bugün saat 20.30'da AKM Büyük Salon'da konser verecek. Gürbüz'e dev bir orkestra ve vokalin eşlik edeceği konserde, ayrıca şiirleriyle Mümtaz Sevinç yer alacak. (212 251 56 00) • SOKAKTA yaşayan bir çocuğun hayatını ve bayram arifesi duygulannı anlatan tek kişilik tiyatro oyunu 'Şubatın Otuzu' seyirciyle buluştu. Kadıköy'deki Banş Manço Kültür Merkezi'ndeki tiyatro oyunu öncesı bir açıklama yapan, oyunun sokak çocuklan için çeşitli çalışmalarda bulunan yazan ve oyuncusu Murat Çuhadar. sokak çocuklannın, diğer çocuklann aksine bayramın gelmesinden mutlu olmadıklannı söyledi. Oyun, Istanbul'dan sonra Ankara, Izmır. Diyarbakır, Malatya ve Kocaeli'nde de sahnelenecek. • FRANSIZ mizah dergisi Charlie Hebdo ve Türk mizah dergisi Leman'ın karikatüristleri, ortak bir sayı çıkarmak için 28 Şubat'ta tstanbul'da bir araya gelecekler. Sinema ve tiyatro sanatçısı Ilhan Arkan'ın girişimiyle düzenlenecek etkinliklerde, Fransız ve Türk çizerler, Lenıan Kültür Binası'nda halka açık bir sohbet toplantısı düzenleyecekler. Türk ve Fransız çizerler birlikte çalışarak iki ülke mizahı, dünyaya bakışları, küreselleşme karşısında ortak muhalif tavırları konusunda görüş alışverişinde bulunacaklar. • ZÜLFÜ Livaneli'nm 17 Ocak'ta, Patakis Yayınevi'nce Yunanlı okuyuculara sunulan 'Bir tnsan, Bir Kedi, Bir Ölüm' adlı kitabı, Atina'da en çok satan kitaplar listesine girdi. Yunan özel Flash radyosu, Livaneli'nin kitabının 4-9 Şubat tarihleri arasında, en çok satılan kitaplar listesinin 3. sırasında olduğunu duyıu"du. •DEVLET sanatçısı Ayhan Baran'ın 50. sanat yılı, 9 Mart'ta düzenlenecek bir konserle kutlanacak. Ege Üniversitesi ve Devlet Opera ve Balesi işbirliğiyle Baran'ın onuruna verilecek konser, tzmir Atatürk Kültür Merkezi Yunus Emre Salonu'nda gerçekleştirilecek. Şef Fahrettin Kerimov'un yöneteceği konserde Baran'a Burcu Uyar eşlik edecek. •KÜLTÜR Bakanlığı, Pierre Loti'nin doğumunun 150. yıldönümü dolayısıyla hazırlanan 'Büyük Dost Pierre Loti'ye Mektuplar" adlı kitabı satışa sundu. Kültür Bakanı Istemihan Talay, Loti'nin Osmanlı Imparatorluğu ve Türk halkıyla ilgili olarak yazdığı 525 mekrubun tıpkıbasımlanna ve Türkçe çevirilerine yer verilen kitabın gazeteci-yazar-tarihçı Orhan Koloğlu tarafından hazırlandığını belirtti. BUGUN • ÇUBUKLU HAYAL K\HVTSİ'nde Nescafe 3'ü 1 Arada Konserleri kapsamında saat 14.00'te Ash'nın konseri dınlenebilır. (212275 49 49) • NAZIM KLTTÜREVİ'nde saat 18.30'da M. Antonioni'nin yönettiği 'Serüven' adlı filmin gösterimi yer alıyor. (212 245 04 81)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear