22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 ŞUBAT 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER /BöncdikJeri §örüştildü • ANKÂRA <Cınnhuriyet Bûrosu) - Turkiye'nın AB"ye üyelik yoiunda kısa \adede yapması gereken d îzenleraeler, Adalet Bakanı Eikmet Sami Tıirk'ün başkanhğında yapılan \e 5 bakanlık ile AB Genel Sekreterliği tenısilcılerinın katıldığı birtoplantıda ele alındı. Adalet Bakanı Türk, masaya yatınlan 9 yasada yapılacak değişiklikleri tek bir taslak halinde Meelis'ten geçirmek istedıklenni söyledi. (Müm cezasımn kaldırılması • İZMtR (Cumhuriyet Btürosu)-Ölüm cezasımn kaldmlması tarüşılırken Izmır Barosu Başkanı Noyan Özkan, TBMM'nin anayasada değişiklik için gereklı olan 361 oyçokJuğuna ulaşmasının çok zor olduğunu belirterek "Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, hiç vakit geçirmeden, A\Tiıpa Insan Haklan Sözleşmesi eki olarak 1983 'te düzenlenen 'Ölüm Cezasının Kaldınlmasına Dair 6 No'lu Protokol'ü imzalamalı ve yürürlüğe sokmalıdır'" önerisini getirdı. Izmir Barosu Başkanı Noyan Özkan açıklamasının sonunda, "Demokratıkleşme sürecinde bu çağdışı ceza, ülkemizde ve dûnyada bir gün tamamen ortadan kalkacaktır" dedi. Borçlara erteleme • ANKARA (Cumhumet Bûrosu) - Türk Telekom. Afyon Sultandağı depremi nedeniyle bu bölgedeki müşterilerinin borçlannı erteledi. Türk Telekom Genel Müdürü Ibrahim Hakkı Alptürk'ün dün yaptığı açıklamaya göre Mart 2002 dönemi ve önceki telefon borçlannı nisan ayı sonuna kadar ödemeleri halinde Afyonlu depremzedelerden gecikme bedeli tahakkük ettirilmeyecek. Alptürk, Mart 2002 dahil önceki dönem borçlannı bir defada ödeyemeyeceklerini 30 Nisan'a kadar beyan eden telefon abonelerinin borçlarının, istedikleri takdirde taksitlendirme bedeli alınmaksızın 5 taksite bölüneceğini belirttı. Sezeriki mahkûmu affetti • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bir mahkûmu kocama hali, bir mahkûmu da sürekli sakatlığı nedeniyle affetti. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezd'nden yapılan yazılı açıklamaya göre Sezer, Adli Tıp Kurumu"nca saptanan kocama hali nedeniyle hükümlü Emin Aydın'ın, Adli Tıp Kurumu'nca saptanan sürekli sakatlığı nedeniyle de hükümlü Mehmet Tamer'in kalan cezalannı kaldırdı. Sokak çocuklan için önlem • İZMtR (Cumhnriyet Bûrosu) - Izmir Valisi Alaaddin Yüksel, "Sokakta yaşayan \'e çalıştınlan çocuklann korunması için kamu, özd kurum ve kuruluşlann işbirliği yapması gerekir" dedi. VaJı Yüksel, yayımladığı getelgede, sokakta yaşayan veya çalıştınlan çocuklann korunması, bağmlılık yapan maidelerin 18 yaşından küaiklere satışının yasaklanması suntiyle suç işlenmesinin önhnmesine ilişkin önkmlerin alınmasını istedı. Yargıtay'ın daha önce benzeri oluşumlara vize veren kararlar aldığı ortaya çıktı YargıâaAlevi çelişkisiANKARA (ANKA) - Alevi ve Bektaşi Kuruluşlan Birli- ği Kültür Demeği'nin kapahl: masıyla Alevilik tartışmala- nnın yeniden gündeme gel- diği şu günlerde, Yargıtay'ın daha önce benzeri oluşumla- ra vize veren kararlar aldığı saptandı. Aynca Genelkur- may Başkanlığının, TSK mensuplannın üye olmasın- da sakınca görmediği dernek- lerin arasında Hacıbektaş Ve- li Kültür ve Tarutma Derneği de bulunuyor. Son olarak Yargıtay 2. Hu- kuk Dairesi, Aleviler lehinde bir karar aldı. Dairenin kara- • Genelkurmay Başkanlığı'nın, TSK mensuplannın üye olmasında sakınca görmediği dernekleri arasında Hacıbektaş Veli Kültür ve Tanıtma Derneği de bulunuyor. n, Emirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998'de El- madağ Cemevi Kültür Sanat ve Folklor Derneği'nin "ku- ruhnasıyasakolan dernekkr- den" olduğu gerekçesiyle fes- hedilmesiyle ilgüi olarak alın- dı. Itiraz edilmediği için ke- sinleşen bu karar, yasaya ay- kın olduğu gerekçesiyle Ada- let Bakanı Hikmet Sami Türk tarafından "yasa yaranna bo- zulmasT istemiyle Yargıtay'a getirildi. Yargıtay Başsavcılığı'nın temyizi üzerine 2. Hukuk Da- ıresi karannda, "Mahkeme- cederneğin amacının toplum- sal smıf yaratmak olduğu be- Brtilerekfeshine karar verflme- si usul ve yasaya aykındır. Da- vanameve mahkeme karann- da (Cemevi) ibaresi dışında bir aykınhk öne sürülemez- ken sadece buna dayanılarak Dernekler Yasasf nın 5'inci maddesi uygulanamaz" de- nildi. Kararda aynca "Cem" söz- cüğünün, "Ülkemiz nüfusu- nun önemli birböttimünüohış- ruran ve kendilerini (Alevi) olarak tanımlayan kişilerin nıutattoplantüarmı ifade etti- ği dikkate ahndığmda, salt bu nedenle derneğin, Dernekler Yasasrnın 5'inci maddesinde betirtilen derneklerden oldu- ğunu kabul etmek isabetii de- ğildir'' görüşü de bildırildi. Susurluk kazasmın ardın- dan gerçekleştirilen a SürekK aydınlık için bir dakika ka- ranok" eyîemini eleştiren dö- nemin RPli Adalet Bakanı Şevket Kazan da "M um sön- dü oynuyorlar" demişti. Bunun üzenne Semah Kül- tür ve Araştırma Vakfı, Kazan aleyhine tazminat davası aç- mış, ancak bu dava reddedil- diği için konu Yargıtay 4. Hu- kuk Dairesi'nde tartışılmıştı. Daire, Kazan' ın tazminat öde- meye mahkûm edilmesi ge- rektığini belirterek karan bo- zarken anayasa uyannca her- kesin vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğüne sahip ol- duğunu vurgulamıştı. Avrupa Alevi Akademisi: 25 milyon yok sayılamaz lstanbul Haber Servisi - Alevi Bektaşi Birliği Kültür Derneği"nin kapatılması karanna tepkiler sürüyor. Cem Vakfi Avrupa Genel Koordinatörlüğü'nden Fuzuli Bektaş, karann alınmasında Içişlen Bakanlığı içindeki "irticai güçfcrin'' etkisinin olabileceğini öne sürerken A\Tupa Alevi Akademisi Başkanı Mustafa Düzgün de yöneticilerin, 25 mih/onu oluşturan Alevi toplumunu yok saymamasını isteyerek "Alevilik deviet güvencesi altina ahnmah" dedi. Fuzuli Bektaş yaptığı açıkiamada, Alevi Bektaşi Birliği Kültür Derneği'nin kapatılmasıyla Türkiye"de Aleviliğin yasaklanamayacağını ve 25 milyonluk Alevi toplumunun yok sayılamayacağuu belirtti. Bektaş, Cumhuriyet Savcılığı'na, derneğin kapatılması yönündeki talimatın, tçişleri Bakanlığı bünyesindeki irtica ile bağlantılı kişilerce verilmiş olabileceğine dikkat çekerek "GeneUcurmay Başkanhğı'nın da betirttiği gibi irtica. devletin en üst kademelerine kadar sızmış ve Atatürk'ün • Cem Vakfı Avrupa Genel Koordinatörlüğü'nden Fuzuli Bektaş, yasaklama karannın alınmasında îçişleri Bakanlığı içindeki 'irticai güçlerin' etkisinin olabileceğini savundu. laik cumhuriyetini yok etmek ve şeriatçı düzeni kurmak için baa siyasi gnıplarla ve dış güçlerle işbirliği yapmaktadır" dedi. Aleviliğin bir Islami inanç biçimi değil de sadece 'kültür öğretisf ya da 'yaşam biçinıi' olarak belirtilmesinin de yanlış olduğunu kaydeden Bektaş, şöyle devam etti: "Bızler Alevi-Bektaşi inancunızı Atatürk'ûn kurduğu cumhuriyette hür olarak yaşayacak, devletimize sahip çıkacağız." Avrupa Alevi Akademesi Başkanı Mustafa Düzgün de öncelikle Alevilerin istemlerinin, güncel gelışmelerin heyecanına feda edilmeden doğru konulması, izlenecek hedeflerde birlik sağlanması gerektiğıni belirtti. Düzgün. sorunun çözümünü şöyle sıraladı: "Isteyen her Alevi, inanç veflbadetiniçekinmeden. özgürce yapabflmeü. Bunun için Akvilikte ibadet yeri olan cemev leri. 'Cem Kültür Evi' gibi farklı anlamlara gelebilecek bicimlemelere gerek duyulmadan kurulmaİL Demokratik bir yapüanma için deviet, Diyanet'ten etini çekmeti. Vergi ve hizmetlerimizin haksız bkjmde Dıyanet'e aktanlmasuun önüne geçmeü Ya da Alevfliğin Ulu Divan' adı alûnda dini gereksinimlerini karşılavıp koordine eden kendi merkezi dini kurumlannı kurmalanna imkân tanınmah. Bu konudaki y^saklayia >asa ve hûkümler kaldınbnau.'" F tipinde yine gözaltı F tipi cezaevierini Sultanahmet'te protesto etmek isteven tutukhı ve hükümlü yakmlanna müdahale eden poKs, İnsan Haklan Derneği (tHD) lstanbul Şubesi Başkam Eren Keskin'm de aralaruıda buhmduğu 16 kişryi gözalüna aldL Mehmet AkifErsoy Parkı'nda toplanan tutukhı yakmlan, F tipi cezaev lerinde "3 kapu 3 kflit projesi"nin ha> < ata geçirUmesini istedfler. Park ve çevresinde daha önceden geniş güveniik önlemleri alan polis, gnıba müdahale etti. Gözattma afananlar, ÇevikKuvvet'eaitbir otobüsle Güvenfik Şube Müdüıiüğü'ne götürüldü. (Fotoğraf: AA) ÖLÜM SINIRINDA OLANYTLDIRIM, HASTANEYERtNE F TİPÎNE GÖNDERlLDt 6 Cezaevinde kahrsa ölecek' GÜLSULÜN TKPML< / Birlik örgutü yönetici- si olduğu gerekçesiyle 22.5 yıl hapis istemiyle lstanbul DGM'de yargılanan Hüsevin Yıkhnm, felç olması nedeniyle Adli Tıp Kuru- mu'nun cezasımn bir yıl süreyle ertelenmesi yönünde rapor ver- mesine karşın tahliye edilmedi. lstanbul 6 No'lu DGM'de görü- len davanın duruşmasma Edime F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulu- nan Hüseyin Yıldınm katılmadı. Sanık avukatı Mihriban Kırdök, müvekkilinin sağlık durumu ne- deniyle tahliyesinın derhal ger- çekleşmesi gerektiğıni söyleye- rek aksi durumda DGM'de skan- dal yaşanacağım belirtti. Başka- lannın yardımı olmadan hareket edemeyen Yıldınm hakkında Ad- li Tıp Kurumu'nun bir yıl sürey- le cezanın ertelenmesi yönünde rapor verdiğini anımsatan Kırdök, "Samğın tahliyeistemi reddedilse dahiverüen cezanın infaagerçek- leşemeyecektir. Çünkü. müvekki- Hm cezaevinde kabnaya devam ederse ökcek. Daha önce avm suç- tan yargılananlara tahliye karan veren mahkemeJerin birsüredirbu karan uygulamaması eşiüık ilke- sine avkindır'* dedi. Avrupa tnsan Haklan Mahke- mesi'ne başvurduktan 12 saat son- ra karşılık aldıklanru belirten Kır- dök, "AİHVrden gelenyaada mü- vekküimin tanı teşekkûDü bir has- taneve yaönlması gerektiği betir- tildi. Biz de Yılduım'ın Edirne Deviet Hastanesi'ne yaürümasuu beklerken Edirne F Tîpi Ceza- evi'ne gönderfldi" diye konuştu. Mahkeme heyeti, Adli Tıp Ku- rumu'nun raporuna karşın Yıldı- nm'ın sağlık durumunun tahhye- yi gerektirmediğini behrtti. Heyet, dava dosyasının savcılığın talebi doğrulrusunda Yargıtay'a gön- derilmesine karar verdi. TıIRMIKIAYDIN ENGÎN aengin(5 doruk.net.tr Ortalık yine toz duman. Si- yaset sahnesinde öbek öbek toplanmış güçler, kesimler, ideolojiler (=dünya görüşleri) birbirteriyle kıyasıya tartışıyor, vuruşuyor, kırışıyor. Şu tabloya bakın: AB'nin Ankara Büyükelçisi Karen Fogg'un e-postası iş- portaya düşmüş; postadaki yazışmaların içerıği bir yana, postanın kim tarafından, ne hesapla bir "taşeron "a verilıp piyasaya sürüldüğü tartışılı- yor. ölüm cezasımn Türk Ceza Yasası'ndan kazınması tartı- şılıyor. Kimileri "Önce Apo'yu asalım. sonra idamı kaldıralım" demekte; kimileri "Yok. AB sonra çok kızar. Apo 'yu asma- yıp besleyelim. Olüm cezası- nı da kaldıralım " demekte. Bitmedi. Solda konumlan- dıkları veri kabul edilen (ki bir başka Tırmık'ta bunu da bir sorgulasak iyi olacak) sosyal demokratlar, Atatürkçüler, Marksist olmayan solcular, bi- raz Marksist olduklarını söy- leyen solcular partileşmek üzere kolları sıvamış durum- dalar. Marksist solda da derin bir çalkantı yaşandı ve yaşan- makta. O çalkantıda da yenı AB Kapısmda Papatya Falı öbekler oluştu ve kimi öbek- ler, başka öbeklerden yolları- nı ayırdılar. ••• Siz de aynı kanıda mısınız bilemem. Ama bana öyle geli- yor ki, aynmcıklan (=nüansla- n), ayrıntılan, ikıncil önemde- kilen bir yana bırakırsak bütün tartışmaların eksenini, bütün ayrışmaların odağını Avrupa Birliği oluşturuyor. Son haftalardaTV'lerin han- gi tartışma programını izledıy- sek, gazete habertennin satır aralannı okuduysak hepsinde çok bildik bir cümle ve onun tü- revleri uçuşuyor. Sözü biri bı- rakıp öteki alıyor ve o cümle- nin türevlerinden herhangi biri durmaksızın yineleniyor: - Böyle yaparsak bizi AB'ye almazlar... - Bizi zaten AB'ye almaya- caklar... - Şöyle yaparsak AB bizialır. - Hayır hayır, ne yapsak AB bizi almaz... Sanki AB kapısmda papat- ya falı açılmakta: "Alacak - al- mayacak - alacak -almaya- cak..." Hepsinin özü: AB bizi alacak mı, almayacak mı? ••• Bu anlamsız soruyu çöp se- petine fırlatalım mı? Anlamsız. Çünkü: Avrupa'nın batısındaki ülkeler Ikinci Dünya Savaşı'nın yıkıntılan arasından doğan bir "ülkü"yü geliştirdiler; anakara ölçeğinde bir "demir- çelik-kömür" birtiğinden başla- yıp, basamaklan ağırağırtırma- nıp bugünkü Avrupa Birliği'ne ulaştılar. Yann da Avrupa Bir- leşik Devletleri'ne dönüştür- me hazırlığındalar. Henüz uz- laşma sağlayamadıklan nokta, bu yeni devletin bir federasyon mu, yoksa bir konfederasyon mu olacağından ibaret. Yani Av- rupa Birieşik Devletleri'nde "mer- kezi deviet" ne kadar güçlü ola- cak, birliği oluşturan (ulus) dev- letler egemenlik haklannın ne kadarından vazgeçecek. Yani Avrupa Birliği kurulmuş; kurallannı, hukukunu, ilkelerini belirlemiş. Açık seçık kurallar. Yani AB, demokrası tanımından insan haklarına, savunma politikala- nndan "serbestpiyasa ekono- misi'nin tartışmasız benimsen- mesı gibi açıkça tanımlanmış ekonomik kurallara, ilkelere ka- dar açık seçik tanımlanmış bir olgu. Avrupa'nın göbeğinde ya da çeperinde yer alan ülkeler bu kurulmuş, ilkeleri saptanmış birlığe girrnek isteyeceklerya da istemeyecekler. Gırmeye karar verirlerse AB kurallannı, ilkele- rini, hukukunu kabul etmekzo- rundalar. (Örneğin) Avrupa'nın göbe- ğindeki Isviçre kabul etmedi ve girmedi. (Örneğin) Avrupa'nın çeperindeki Bulganstan kabul etti ve girmeye çalışıyor. O yüzden şu "AB bizi alacak mı, almayacak mı" sorusu sa- hiden anlamsız. Onu çöp sepe- tine atalım. Ve herkesın kendı konumu- nu, tutumunu, yargısını, tercihi- ni kaçamaksız ortaya koymak zorunda kalacağı -bence- doğ- ru ve temel soruyu önümüze koyalım: Türkiye, Avrupa Birliği'ne girmeli mi, girmemeli mi? • • • Soru boyle düzenlenır ve önü- müze konursa herkes kaçamak yapmadan, lafı eveleyip geve- lemeden tutumunu saptamak zorunda. Ulusal devlerten vazgeçmek nıyetinde olmayan, ulusal dev- lettekı egemenlik haklannın bir bölümünü devretmek isteme- yenlerAB'yi reddetmek zorun- da. Ölüm cezasımn yasalarda kalmasını isteyenler AB'yi red- detmek zorunda. Serbest piyasa ekonomisi- nin egemen olduğu bir "birfik'e katılmak istemeyenler AB'yi reddetmek zorunda. Azınlıklann (anadıl dahil) kül- türel haklarını geliştirme, des- tekleme ve özendirme yüküm- lülüğünü üstlenmek istemeyen- ler AB'yi reddetmek zorunda. • • • Yani papatya falı açmanın âlemi yok. AB'ye girdikten, onun orga- nik ve eşit haklı halkalanndan biri olduktan sonra AB'nin ilke- sini de, hukukunu da, kuralını da değiştirmek için kolları sıva- yabilirsiniz. Ama AB'nin şu andaki verili durumu ve tanımı pek yalın. Soru da pek yalın: Türkiye bu koşul, kural, hu- kuk ve ılkeler üstünde kurul- muş AB'ye girmeli mi, girme- meli mi? Ne dersiniz? POLflTKA GÜ1NLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAY4 Bir Kesik Çığlık... Sevgiyi unurtuk, kış ağaçlarına asılı kalan tut- kularımızı kuruttuk, zamana yenik düştük... O esmer yüzlere konan kış güneşi, vahşi orman- largibisoluyan bencilliğimiz, herşeyi unutturdu top- luma... Iki milyon işsize, iki milyon da eğitimli işsiz ek- lendi; vurgun düzeni toplumu kuşattı, rüşvetin adı 'bahşiş' o\du\.. Alevlerin alacakaranlığında yitik zamanlann sev- dalannı toplamakla avunuyor; gizemli hüzünleri, bi- zi kışkırtan bakışları, kendi kıskançlığımız için- desaklıyoruz... Siyasetin içindeki din bezirgânları yine ortalıkta dolaşıyor, geçmişteki oyunlan bu kez başka türlü sergiliyor!.. Ne zaman demokrasinin bir yaşam biçimi oldu- ğunu göreceğiz, ne zaman özgürleşmenin çelik ka- pısını açıp mavi gökyüzü altında yürüyeceğiz!.. Biz toplum olarak çağın neresindeyiz, beyazla siyahı ne zaman fark edeceğiz? Yıllarakıp gıdıyor... 2002 yılında hâlâ 'ölüm cezası'run kalmasını is- teyen düşünce, sıyaset panayırcılannın oy sandı- ğı oluyor... Duvarfara yazı yazan çocuklan 'örgütlü silahlı çe- te' sayanlar, ürpermeler sabahında karşımıza çı- kıyor... Oysa suskunluk bize göre değil!.. O zaman niye susuyoruz? Sıkışmış bir yumruk gibi, gergin gökyüzüne ba- kıp niçin bir çığlık olmuyoruz? Yağmur yağıyor dışanda... Düzenbazlar ve kendi çıkarlan peşinde koşan- lar. siyaseti panayıra çevirenler, yıllardır din pazar- lamacılığı yapanlar neden solun bir çatı altında toplanmasından korkuyorlar? Niye bu telaş, bu kin, öfke, niye? • • • ölüm cezasını savunanlara şu soruyu sormalı- yız: "Nasılkokarıhlamurağaçlan çiçeğe vurduğu za- man?" Acaba ıhlamur ağacının çiçeklerini görmüş müdür onlar, kokusunu ıçlerıne hıç çekmişler mi- dir? Yaşamın ınce yoiunda yürürierken uçurum ke- nannda boy veren gelinciklere bakmışlar mıdır? _ Hiç anımsamışlar mıdır KemalTürkler'i, Doğan Öz'ü, Uğur Mumcu'yu, Onat Kutlar ı? Cesare Pavese'nin o bilinen öyküsünde, ölü- mün gözlerine baktığını düşünmüşler midir; Sedar Senghor'un bahçelerindetarçın kokusuyla sarhoş olup göktekı yıldızlarla konuşmuşlar mıdır? Ağlamışlar mıdır hiç, âşık olmuşlar mıdır? Bir güvercin uçuşunu paylaşmışlar mıdır? Kurulu düzenin kuklasıdır onlar!.. Kimileri liberal, kimileri şeriatçı, kimileri milliyetçi maskesiyle dolaşırtar... Emeğe düşmandırlar!.. Sola düşmandırlar!.. Aşka düşmandırlar!.. Yaşama düşmandırlar!.. Şiiri de sevmez onlar!.. Bunlar ortada dolaşırken kaderin kadehinde mi yaşayacağız, hem acıyı hem de hüznü? Mutluluk bize yasak mı? Yağmur hızlandı... Cumhuriyet'te Ibrahim Karaaslan'ın haberi ma- sanın üzerinde duruyor... Diyarbakır İHD Şubesı'nce düzenlenen 'İnsan Haklan ve Banş' konulu resim ve yazı yarışması Milli Eğitim Bakanlığı'nın engelinetakılmış... Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri öğrencilere sormuş: "Seni bu yanşmaya kim soktu?" ••• Haberi okuyunca dalıp gidiyorum... Gökyüzüne bakıyorum, ahşap pembe konağa... öğrenci Dilan Yüksel ne yazmış? "Bu acı, bu kin, bu gözyaşı neden?" Nuran Şakar "Hep savaş oluyor. Ama kimse aldırmıyor. Çün- kü insanlan yok etmek istiyorlar..." Kendi kendime mınldanıyorum: "Acaba İHD, Edirne'de böyle biryanşma yap- saydı, çocuklann ifadesi alınır mıydı?" Canım sıkılıyor!.. Içimde fırtınalar kopuyor... Bu sırada aklıma Cesare Pavese'nin dizeleri ge- liyor: "Sabahtan akşama dek, uykusuz./sağır eski bir pişmanlık/ya da anlamsız bir ayıp gibi/ardına bı- rakmayan birölüm./Birboş söz, bir kesik çığlık/bir sessizlik olacak gözlehn; böyle görünür her sa- bah/yalnız senin üzerinde/kıvnmlaryansıtırken ay- nada./Hangi gün ey sevgili umutjbizler de öğre- neceğiz senın/yaşam olduğunu hiçlik olduğunu." hikmet.cetinkaya«/ cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Hikmet ÇETİNKAYA İRTİCANIN KARA YÜZÜ G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 72
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear