23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2002 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLERolay.gorus(a cumhuriyet.com.tr EyET/HAYIR AKBAL Bağımsızlığı Kurtarmak Saati! Mustafa Kemal Atatürk'ün "Gençliğe Sesleni- şi"ri\ bir kez daha okumanın günüdür. Hem de gü- nümüzün Türkçesiyle: "Ey Türk gençliği! Birinci ödevin, Türk bağım- sızlığını, TürkCumhuriyeti'ni sonsuztuğa kadarko- rumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temelsenin en değeriigüven kaynağındır. Ge- lecekte de yurt içinde ve dışında seni bu kaynak- tan yoksun bırakmak isteyen kötücüler buluna- caktır. Bir gün bağımsızlığını ve cumhuriyetini sa- vunmakzorunda kalırsan, ödeve atılmak için için- de bulunacağın durumun olanaklannı ve koşulla- nnı düşünmeyeceksin... Bu olanaklar ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve cumhunyetine kıymak isteyecek düşmanlarbütün dünyada benzeri görülmedik bir zafer kazanmış olabilirter. Zorla ve aldatıcı düzen- lerte sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bü- tün gemilikleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağı- tılmış ve yurdun her köşesine düşman girmiş ola- bilir. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç ol- mak üzere, yurdunda iş başında bulunanlar aymaz- lık ve sapkınlık içinde olabılirler. Daha kötüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi çıkarlannı, yurduna girmiş olan düşmanların siya- sal erklehyle birleştirebilirier. Ulus yoksulluk ve sı- kıntı içinde ezgin ve bıtkin düşmüş olabilir. Ey Türk gençliği! Işte bu ortam ve koşullar için- de bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve cumhuriye- tini kurtarmaktır. Bunun ıçin güç, damarlanndaki soylu kanda vardır." Kuşaklar boyu, bu sesleniş, yol göstericimiz ol- du. Gençlik, geçici birsüreçtir. Atatürk, "genç" der- ken Türk halkıydı amaçladığı... Cumhuriyetı, tam bağımsızlığı savunmak, korumak... Yurt toprakla- nnayabancılan sokmamak... Başkalannı ışimize ka- nştırmamak... Özel hesaplarta yabancılara el aç- mamak. İş başına gelen insanlarımızın her türlü yanlışlığa, dolayısıyla hainliğe, sapkınlığa, yaban- cıların hizmetkârlıgına kapılmamasını istemek... Bütün bunlar için halkı sürekli uyarmak, sürekli te- tikte durmamızı sağlamak... Radyolar, TV'ler, gazeteler çığlık çığlığa! Komşu- muz Irak'a bir saldın var! Süper güç Amenka tüm silahlanyla bir halkı ezmek üzere!.. Terörü ezmek- miş amaç! Dikta ülkelerini sılahtan anndırmakmış! Oysa bu yapılanlar bir başka terör değilse nedir? Venezüella'daki petrole sahip çıkmak için halkın iki kez başkan seçtiği bir lideri, devirmek! Irak'taki Saddam'ı ortadan kaldırarak petrolleri ele geçir- mek... 1920'lerdeki mütareke günlerinde miyiz? Istan- bul gazetecılerinin, ünlü yazariannın, politikacıları- nın "Ah bir Amerikan mandasına girsek" ya da "Ingilizlerie anlaşsak" diye ağlaştıkları günlere mi döndük? Tam bağımsızlık çizgisindeki Türkiye na- sıl oldu da yetmiş milyon insanıyla yabancıların çı- kariarına kendini böylesine kaptırdı? Bu ortam ve koşullarda bağımsızlığımızı ve cum- huriyetimizi kurtarmak saatinin çaldığını duymuyor musunuz? Düş mü Gerçek mi? Bugün bu kadar üzülüyor, çırpınıyor, sızlanıyor, kırk yıldır Avrupa Birliği'ne giremiyor diye iç sızısı çekiyorsak, ellili yıllardan beri sürdürmekte olduğumuz yaşam biçimimize bakmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Prof. Dr. NECDET ADABAĞ DTCF Dekam eyin düşü ya da rumlamamıştır. Işintemelinde, Ngerçeği diye sor- maya gerek var mı, bilmiyo- rum...YazLmızın başlığında dile getirmek iste- diğimiz, günlerdir, dahası, ay- lardır, yıllardır birlikte yatıp kalktığımız bir düşüncenin düş olarak mı kalacağı yoksa ger- çeğe dönüşeceği mi sorununun neden olduğu bir soru'dur. Ay- nlmaz bir parçamıza dönüşen düşüncemiz A\Tupa Birliği ile ilgilidir ve her açıdan kurtulu- şumuz olarak gördüğümüz Av- rupalı olmak fikridir. AvTupalı olmanrn kuşkusuz kendine özgü ölçütleri vardır. Hümanizma'yı. Rönesans'ı. Ay- dınlanma'yı. sanayi devrimini yaşamamış ve sırtmı kentsoy- lu (burjuva) kültüre dayama- dan kalkınmaya çahşmış, an- cak doğal olarak bocalamış top- lumlar için söz konusu değildır. AvTupalı, insanhk için önemli olan bu evreleri yaşarken ken- disine çekidüzen vermesini bil- miş; görmüş olmak için gör- memiş ya da yaşamış olmak için yaşamamıştır. Hümaniz- ma'yı, ömeğin. Hümanizma'nın hangi anlamları içerdiğini top- lumsal gerçeklik açısından de- ğerlendirerek yorumlamış ve hümanist kuşakların laik anla- yışla yetiştinlmesı gerektiğini olmazsa olmaz bir koşul ola- rak görmüştür. A\Tupalı Rönesans'ı salt ye- ni bir anlayışla körü körüne çev- resini tanımak anlamında vo- yeni insanı yaratmak gereğinin olduğunu ve o insanı evTenin merkezine koyarak yeni görev ve sorumluluklarla donatmak anlamında algılamıştır. Doğal olarak bu anlayış, Ze- us'un kafasından doğan Athe- na ömeği gibı oluşmamış. Be- lirli bir altyapı üstüne kurul- muştur. Kimbılir. AvrupalıOrtaçağ'ı yaşamasaydı, belki Hümaniz- ma ve Rönesans'ı bilmeyecek- ti. Ortaçağ'ın karanlık güçleri- nin yok etmeye çalıştığı insan aklının yeni bir dünya görüşüy- le insanlığa egemen olması ge- rektiği kanısına erdiği anda ye- ni arayışlara girmiş olması bir raslantı sayılabilir mi acaba? Amerika'nın keşfi, yeni ticaret yollannın açılması gibi evren- sel nitelikteki gelişmelerin in- sanlık tarihine yapmış olduğu katkılann izlerini Rönesans ve Hümanizma'da görmek olanak- lıdır. Bu olgu işin bir boyutudur. Öte yandan hükümdarlann sanata ve kültüre verdikleri önem, bilime ve bilim adamla- nna tanıdıkları ayrıcalık, insa- nı insan yapan ka\Tamlann öne çıkmasını sağlarken Avrupalı anlayışın biçimlenmesine ve bağnaz düşünceden, önyargı- dan soyutlanmış çağdaşlaşma fikrine yakm bir içerık kazan- masına yol vermiştir. Aydınlanma insan aklına gü- venirken insan yaşamında duy- gusallığın silinip atılmasını öğütlememiş, ancak insanda yerleşik olması gereken temel yaşam felsefesinin usa dayalı olması gerektiğini göstermiş- tir. Bunu yaparken sırtım bi- limsel verilere dayamasını bil- miş, zihinsel kalkınmanın bi- rincil koşulunun akılcı düşün- mekle doğru orantılı olduğunu göstermiştir. Avrupalının tari- hindekı tüm bu aşamalar kolay olmamış ve yüzyülarca süren sa- vaşunlar sonucu bir yerlere ge- linebilmiştir. Biz ise Tarudmat'tan bu yana Batıülaşma sevdasıyla krvranır- ken özde değiL ancak biçimde Batılılaşmaya heves etmiş bir toplum olarak aynalara yansv- mışızdır. Tanzimafı bir Röne- sans ya da Aydınlanma gibi de- ğerlendirmek yannşlığına dü- şen aydndanmız, 1920lerde ger- çek aydınlanma eylemine tanık olduklannda o güne kadar ya- pılnuş olanlann altyapıya do- kunmadan üstyapıdaki geüşi-. güzel biçimsel ve gösterişe daya- h degişikliklerte ulaşıhnak iste- nen ereklere ulaşüamadıguıı ve toplumsal dönüşömter için ni- cel degii nhel değişimlerin ya- şanması gerektiğini görmüş; çağdaşiaşmanın sırnnın kafaca yenilenmiş kuşaklar yaratmak- tan geçtiğtaıi anlamışlardır. Avrupalı ile aramızdaki fark, bizce, burada gizlidir. Bir baş- ka deyişle, aramızdaki temel fark ya da farklılıklar insan ya- şammı derinden etkileyen te- mel düşünce dizgelerinin söz konusu anlayışlarla yoğrulup yogrulmamasına ve sonuçlan- nın yaşam biçimlerine yansı- yıp yansımadığına dayalıdır. Daha basit biranlatımla, Avru- pa ile aramızdaki fark, yaşam biçimlerine dönük temel fark- lılıldardan kaynaklanan fark- lardır. Avrupalının yaşam biçi- miyle örtüşmek bizim için öz tö- re ve geleneklerimizden ya da dinimizden uzaklaşmak anla- mına gelmez ve gelmemelidir. Bu konuda Japonya örneği çok canlı bir örnektir. Japonya Ba- tılı bir yaşam biçimini benim- semiş olmasına karşın kendi benliğinden ödün vermemiştir. Bugün Japonya bir Avrupalı ka- dar çağdaş ve varsıl bir ülkedir. Avrupa ile boy ölçüşecek bilim adamlan, sanatçılan, sanayisi ve uygarlık adına katlanılmış öz- verileri vardrr. Oysa Avrupa kültürünü daha sonrabenimsemış olan birtop- lumdur. Ülkemizin da A\Tupa ile boy ölçüşecek sanatı, kültü- rü, işadamlan ve Japonya'dan farklı olarak toprağında yaşamış eskil uygarlıklann bıraktığı uy- garlık birikimi vardır. Ama Tür- kiye, Japonya değil, Avrupa da değildir. Bugün bu kadar üzülüyor, çır- puııyor, sızlanıyor, kırk yıldır Avrupa Birliği 'ne giremiyor di- ye iç sızısı çekiyorsak, ellili yıl- lardan beri sürdürmekte oldu- ğumuz yaşam biçimimize bak- mamız gerekiyor diye düşünü- yorum. Avrupalının GSÎYH de- ğerlerini ölçüt alması, pahahlık oranlannı göz önünde tutma- sında hakkı vardrr. Yanuıa ala- cağı ortağın güçlü olmasını is- teyebilir. Ama korkanm Avru- palının her şe\ den önce aradı- ğı, yaşam biçimlerimiz arasın- daki farkhhgın ortadan kaldınl- masıdır. Çünkü Avrupalının kafasuıı kanştrran, "Avnıpanyız" diye mangalda kül bırakmazken Av- rupahya yaraşır bir yaşam bi- çimine henüz ulaşamamış ve ulaşamadığımızı değişik ortam- larda -Avnıpa'da ve Türkiye'de- sergilemiş olmamızdır. Bu bağ- lamda AB düş mü yoksa gerçek mi sorusunun aklımıza takıl- ması doğal değil mi acaba? Çirkin Bina Gölgeleri...^Prof. Dr. Erbİl DURSUN Kocaeli Cm. Tıp Fak. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilım Dalı Başkanı uıırlan belirsiz Is- Doğanın, en güzel ör- tanbul iline, ya- neklerinihiçbirkarşılık S KADKÖY 6. ASLtYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN DosyaNo:2001 1087 Elazığ ili, Merkez ilçesi, Mustafapaşa H:10'da nü- fiısa kayıtlı Hasan kızı Kadriye'den olma Adana 1324 doğumlu (muris Mehmet Vecihi Ağan'ın eski eşi) Makbule Ağan'ın TMK'nıın 32. maddesi gereğince gaipliğine. 9.12.2002 tarihinde 1380 sayı ile karar ve- rilmiştır. llan olunur. 16.12/ 2002 Basın Tashih malı TEM otoba- nı üzerinden yaklaşıyor- ken gözüm varsıl orma- na ve hemen sınınnda- ki karanlık beton yığuı- lanna takılıyor. Ve bili- yorum kitayısındansin- sice kemirilmeye baş- lanmış olan karşımdaki o koca orman, tamam- lan(a)mayan çirkin apartmanlarla dolacak çok yakında. beklemeden sergilediği Karadeniz kıyılanndan geçerken, çıplak tuğla- lardan oluşmuş çok kat- lı yapılara şaşkınlıkla bakıyorum. Rize'de, de- nizin doldurularak elde edildiği kıyı (sahil) yo- lunda, adeta bir kabada- yı edasıyla güzelliğe meydan okuyan on kat- lı apartmanlar daha da korkunç... Kıyı yolunun Yeni Philips Pixel Plus... Daha çok nokta. Daha çok detay. Pekı daha çok nokta ne demek? Noktalann bırleşmes'yle oluşan görüntünün daha da net olması, dah a da fok parlaklık ve detay sunması demek. Pıxe' Pius, artınlmış nokta teknolojısıyie, dığer televızyonlara oranla %33 daha fazla nokta say.sı sunuyor. Yen' Phılıps P xel P us.. Kusursjz gorüntü ısteyeoJere duyurulur. www.philips.com tr Ayrıntıiı bılgı ifin. 0800 261 33 02 (pbx) PHİLİPS yanında yükselen. yeşi- lin tüm tonlanyla bezen- miş ormanlı dağların üzerine serpilmiş küçük ve sevimli evleri görün- ce, neden ülkemizde ço- ğu yerin böyle güzel ka- lamadığını soruyorum kendi kendime; yanıtını bilsem de... Biraz sonra yine başhyor koca bit(e)memiş gövdeler; sıvasız ve boyasız kor- kutucu görünümleriyle. Sahil boyunca uzanıp gi- den bir başka ürkütücü ve hantal yığıntı ile kar- şılıklı selamlaşıyor bu kitleler. Bu yığıntıdan, yani inşaatı deniz kıyı- sına bitişik olarak de- vam etmekte olan oto- bandan elde edilecek ya- rarlar, denizden elde edi- lemez miydi diye soru- yorum kendi kendime; yanıtını yine bilsem de... Sonra çocukluğuma, anne ve babamın anlat- tıklan çocukluk yıllan- ma ve daha eskilere uza- nıyorum. Belleklerde ve soluk resimlerde kahnış şirin evler, sokaklar, köy- ler ve şehirlerde gezini- yorum. Istanbul Edirne- kapı 'daki o nasıl da sev- diğim, şimdi arayıp da bulamadığım cumbalı eve konuk olarak gitti- ğimizi anımsıyorum. Ne yazık ki, Istanbul'dan Kayseri'ye, Safranbo- lu'dan Erzurum'a kadar uzanan ve kültürümü- zün bir parçası olarak içlerinde sağlıkla banrul- mış özgün yapılanmı- zın çoğu yok artık. Oy- sa büyük bir kültür biri- kiminin ve yüksek dü- zeyde ustalığın ürünü olan bu evler zevk ve sa- natın inceliklerini içe- rirken insana ve çe\re- ye saygının da bütün özelliklerini taşıyordu. Bu evler insana saygı- lıydı ki gösterişten uzak, sade fakat insan gerek- sinimlerine uygundu; komşuya saygıhydı ki birbirlerinin manzarala- nnı kapatmazlardı. Do- ğa ve ev ilişkisinın son derece düzenli olması da çevreye saygının ka- nıtıydı. Bugünkü kaba- lığı, her yarumızı sarrruş zevksiz ve hantal gös- terişi ve çevrenin iç ka- rartıcı düzensizliğini gördükçe, o soluk re- simlerin yansıttığı ince- lik, sıcaklık, samimiyet ve saygıya inanamıyo- rurn. Ülkemizdeki yerleşim yerlerinin çaresizlik ve karanlığına, süregelen doğa kınnuna (katliamı- na) çok üzülüyorum. Te- miz ve güzelduyusal ya- pılanma ve ortamın ver- diği güdülenme ile ya- şayacak yerde, kirli, toz- lu ve berbat çevrenin içinde boğuşuyoruz. îşin kötüsü çarpıklığın yurt çapında artık olağan kar- şılanması. Güzel olarak bilinen hangi şehrimiz çirkinlikten uzak artık? SİT alanı ilan edilmiş en değerli beldelerimiz- de bile, tipsiz apartman yapma hırsı ve çevre gü- zelliğini katletme arayı- şı içinde insanlanmız... Bir yolu bulunuverse, soluk soluğa kalınarak ve ağızlardan salyalar akıtılarak dikilecek be- tonlar. Bu ihtiras salt çevre katliamı ile sınrrlı kalsa yine iyi! Ülkemizdeki olumsuzluklar birbirini tamamlayarak büyük bir karabasana (kâbusa) dö- nüşüyor. Hukuka saygı- sızîığın, kötüye ve çirki- ne duyarsızhğın sarhoş- luğu ile talan ediliyor haklanmız ve emekle- rimiz. Örneğin çoğu bi- lisiz (cahil) ve saygısız şoförlerin yönetüninde olan kocaman otomo- billerin ve ağır vasıtala- nn saldırganlıklan so- nucunda oluşan trafik kazalan ile ölen yüzler- ce masum ve yararlı in- sanın ve onlann yakın- larının haklan ve emek- lerine ne oluyor? Ya da ulusun alın teriyle ka- zan(ama)dıklannın bir biçimde gasp edilmesi ya da milyonlann açlık sırunnda İavranarak ya- şa(yama)masına göz yu- mulması sayesinde bir avuç insanın sırça köşk- lerde kuş sürüyle bes- lenmesüıe olanak veril- mesi ile oluşan haksız- lığı hangi cetvelle ölç- meli? Ya da bugünkü çarpık "eğttnır sistemi- mizle nasıl bir gelecek bekleniyor? Eğirim dü- zeni böyle sürdürülme- ye devam edilirse, ileri- de toplumu yönlendir- mesi gereken gençleri- mizin mevcut genel laç- kalığa bir çözüm getir- meleri olanaksız görülü- yor. Bu sonuç ise var olan kısırdöngünün kı- nlamamasuıdaki en bü- yük etken belki de. Çirkin bina gölgeleri, toplumsal sorunlanmı- zın bir belirtisi olarak göze çarpıyor ve algı- lan(amay)an başka asal sıkıntılarla birlikte bu harika yurdumuza ve in- sanlanmıza gözdağı ve- riyor. Olumsuz koşullar nedeniyle, her geçen gün düşünme, anlamlandır- ma ve üretme yetisini yi- tiren toplumumuz ise çö- züm yollannı bulamıyor. Dileriz ki, görünen ve görünmeyen tüm usanç- lar en kısa sürede aşılır ve çilekeş halkımız, te- miz ve güzel bir çevre- de, sorunlann hoşgörü- lebilir düzeyde olduğu bir toplumda, insana ya- kışan bir konumda ya- şayabilir dunıma gelir. PENCERE Sayın Bayan Yakış'ı Kutlamak Gerek.. Sayın Yaşar Yakış'ın Dışişleri Bakanlığı'nda ba- şı dertten kurtulmuyor... Çünkü "Ezop'undili"ne taş çıkartan birdili var... Peki, bu kez ne dedi, ne yaptı?.. Yaşar Yakış'ın eşi evi terk etmiş... Bakan açıklıyor: "- Aramıza bir başka kadın değil, AKP gırdi. Ta- bii her evlilikte olduğu gıbı, bizde de kimi zaman sorunlar oldu. Ama tek ciddı ihtilafımız AKP'de sı- yasete girme karanmla oluştu. Eşım bana 'Onlar irticacıdır, birlikte olma' diye ısraria söyledı; bir tür- lü AKP'ye girmeme razı olmadı. Karşı çıktım, ama birtürfüiknaedemedım. Evliliğımizbitmedi. alyan- sımı hâlâ takıyorum." (Sabah gazetesi. 28 Aralık 2002) Ne dersiniz?.. Kim haklı?.. Bayan Yakış mı?.. BayYakışmı?.. • Gerçekte bu bir kan-koca sorunu değil.. Politika sorunu da değil.. 'Islamda irtica' bugün tüm Müslüman coğrafya- sını sanp sarmalamış.. Şeriatçılığı bir devlet düzeni ve toplum yaşamı biçiminde canlandırmak ve sürdürmek isteyen akımlar, gezegenımizin her yanında siyasal çatış- malann sıcak coğrafyasını oluşturuyor.. Sayın Bayan Yakış AKP konusunda eşini uyanr- ken yerden göğe haklı... Çünkü kadın onurunu savunuyor. • Bir 'yaşam' tartışması karşısındayız. Bu politika tartışması değil.. Tiyatroya gider misiniz?.. Operaya?.. Operete?.. Baleye?.. Sözgelımi Orhan Veli- Oktay Rrfat-Melih Cev- det'in şiirlerini sever mısinız?.. Kadınla erkeğin eşit olduğunu açık yürekle sa- vunabilir misiniz?. Resim sanatına ılginiz?.. Resım sanatında 'nü' (çıplak) diye kültür hazine- sıne eklenmiş türün örneklerini 'tesettür'e göre mi değerlendirıyorsunuz?.. Yaheykeller?.. Çıplak heykellerı ya şalla örtüp ya da kınp yok etmek mi gerekiyor?.. Islamcı bir partinin 'laik Türkiye Cumhuriyeti'nöe iktidara geçmesi, bütün bu sorulan yeniden gün- deme getıriyor; politika çerçevesini aşıyor; kültür ve uygarlık sorunları gündeme giriyor... Siyaset değil.. Devlet sorunu bu!.. Arap çöllerinden esinlenmiş dünya bakışıyla Tür- kiye Cumhuriyeti'nde hükümet kunmak, Başba- kan olmak, düzene müdahale etmek olanaksız. • Eğer Dışişlen Bakanı Yaşar Yakış'ın açıklaması doğruysa, Sayın Bayan Yakış kocası AKP'ye girdı diye evi terk etmişse, kutlanacak bir ış yapmış!.. Yalnız kendisinin değil, bütün kadınlann haklan adına davranmış.. Kişilikli bir hanımmış.. Adsız bir kahraman!.. Ama şimdi adı açıklandı; tüm kadın kuruluşları- nın ilgileneceği bir olay bu... Dışişleri Bakanımızın içişlerinde işlerinin ters git- mesi doğal... Dışişleri de iyi gitmiyor ya... DÜNYA ÇİÇEKÇİLİK 25 yıldır hizmet verdiğimiz değerli müşterilerimizin yeni yılını en içten dileklerimizle kutlarız. RECEPERDOĞAN HİZMETLERİMİZ Düğün, nişan, davet organizasyonu, sepet, çelenk, aranjman, bitkınin tüm çeşidi, haftalık büro bakımı, bahçe düzenleme, uzman geniş kadromuzla hizmet vermekteyiz. Merkez: Nişantaşı Tel: 241 65 43 231 24 85 Fax: 232 61 24 Şube: Balmumcu Tel: 216 26 41 -45 Şube: Valikonağı Tel: 247 47 25 Yılbaşt Sürprîzi 2 Ceplere Yılbaşı Süsü! Yılbaşına Özel Resimler ve Melodiler L7<6 DeckTheHalB L749 TheFrraNoel L75O OTar^nenbawn L751 Ange's \Ve Heard On Hpgh L752 aient Nıght 1753 JıngieBeils Beğendiğiniz resmin ve melodinin kodunu yazın. Boşluk bırakın. Göndermekistediğinizkişinin numarasını yazın.2222yegöntlerin (Örnek: L1522 053X XXXXXXX). Sevdiklerinize 2003 mrxlel özel cep süslerinden ve melodilerinden hediye edin. ResimCELL MelodiCELL 4440535 4440532 www.turkcell.com.tr TURKCELL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear