22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 ARAUK 2002 PERŞEMBE Doğu'da Alevi anne babadan doğan gençler kendilerini Kürt ya da Zaza olarak adlandınyor Kimlikbaşta değil yaşta ~T" 7"lkemizde değişik milliyetlere I I mensup Alevi ve Bektaşilerden söz V-^ edebiliriz. Örneğin; Orta Anadolu'da Tokat, Çorum, Amasya, Yozgat, Hacıbektaş ve çevresi Türkçe konuşan Alevilerden oluşur. Ege, Marmara ve Trakya'da Alevilik; Türkmenlerden oluşuyor. Trakya ve Balkanlar'da Türk Alevilerinin yanı sıra Arnavut ve Boşnak kökenli Alevi Bektaşilere rastlayabiliriz. u yazının amacı; Kürtçe ya da Zazaca konuşan Alevilerin etnik kimlığıne ılışkin edin- dığım fikirleri okuyucu ile paylaşrnak- tır. Bu yazıdaki amaç; ülkemizdekı tarihsel ve sosyolojik gelişmelere ko- şut olarak Kürtçe ya da Zazaca ko- nuşup kendinı ısrarla Türk ıfade eden Alevinin kimlik tanımlamasun an- lamaya çalışmaktır. Yoksa sosyolo- jik olarak bir kinıse, Türk olup Ale- vıliği veya Sünniliğı benimseyebi- leceği gibi, Kürt olan bınsi de Ale- vüiği, Şafiıliği veya başka inancı be- nımseyebilir. Bu sosyolojik olarak mümkündür Ama ülkemiz gerçe- ğuıde, tanhsel olarak durum nasıl gelişmiştiı. Alevi olup Kürtçe veya Zazaca konuşan ınsanlar neden ken- düerinı ısrarla Türk diye ıfade ede- biliyor. Bu araştırma bu soruyu dü- şünmeye yönelik bir çabanın sonu- cu olarak algılanmalıdır. Bu araştırmanın savunucusu ola- rak, son on yüdır Alevi olup Kürtçe ya da Zazaca konuştuklan halde ken- dilerini Türk olarak ıfade eden Ale- vi yerleşmelerinin yüzde 75 "ıni gez- miş, görmüş birisıyim. Kendileri Zazaca veya Kürtçeyı bildıklen hal- de, hatta Türkçeyı bozuk bir şıve ile konuştuklan halde, bugün yaşı 60 'ın üstünde olan ve kendisini Kürt ya da Zaza diye ıfade eden, yani Türk ol- madığını ifade eden bir tek Aleviye rastlamadım. Kendisini Kürt ya da Za- za olarak ıfade eden kesim ise son yü- larda Kürtçülük veya radikal sol rüz- gârdan etkılenen azınlık bir gençlik kesimidır. Bu kesimin savunduğu Kürt ya da Zaza kimliği ıse tarihsel değıl, siyasi bir kimlik olarak kabul edilebilir. Alevilerin coğrafl dağılımı Ülkemizde değışık milliyetlere mensup Alevi ve Bektaşılerden söz edebiliriz. Ömeğin; Orta Anadolu'da Tokat, Çorum, Amasya, Yozgat, Ha- cıbektaş ve çevresi Türkçe konuşan Alevilerden oluşur. Ege, Marmara ve Trakya'da son yıllardakı göçleri saymazsak Alevi- lik; Türkmenlerden oluşuyor Akde- niz Toroslar'daki Aleviler de Türk- menlerden oluşuyor. Trakya ve Bal- kanlar'da Türk Alevilerinin yanı sı- ra Arnavut ve Boşnak kökenli Ale- vi Bektaşilerle az da olsa Bulgar ve Rum Alevi ve Bektaşilerden de söz edilebilir. Zazaca ve Kürtçe konuşan Alevi- lerden söz edince, esas olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun bansı an- laşılmalıdır. Doğu Anadolu'da Sıvas, Erzincan, Tuncelı. Elazığ, Muş-Var- to-Hınıs, Erzurum, Kars, Malatya'da- ki Aleviler, Türkçenın yanında Za- zaca ve Kürtçe de bihyorlar. Ama bu yöredeki Alevilerden 60 yaş ve üs- tündekı kesim kendisini Kürt ya da Alevilerin etnik kimliği... CEMAL ŞENER Z azaca ve Kürtçe konuşan Alevilerden söz edince, esas olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun batısı anlaşılmalıdır. Doğu Anadolu'da Sıvas, Erzincan, Tunceli, Elazığ, Muş-Varto-Hırus, Erzurum, Kars, Malatya'daki Aleviler, Türkçenin yanında Zazaca ve Kürtçe de biliyorlar. Ama bu yöredeki Alevilerden 60 yaş ve üstündeki kesim kendisini Kürt ya da Zaza diye ifade etmiyor. Bazı gençerin savunduğu Kürt ya da Zaza kimliği tarihsel değil siyasi bir kimliktir. Bunun en önemli kaıutiarından biri Alevilerde ibadetin Türkçe obnasıdır. Zaza diye ıfade etmiyor. Kendisini Türk olarak ıfade ediyor. Kürtçe ya da Zazacayı sonradan öğrendığmi belirtiyor. Alevi anne babadan do- ğup kendinı Kürt ya da Zaza olarak ifade eden kesim ise genç kesimdır. Onlarm Kürtlüğü ya da Zazalığı si- yasi Kürtlük ya da Zazalık olarak kabul edilebilir. Maraş-Elbıstan, Pa- zarcık ve çevresındeki Aleviler ıse Türkçenin yanı sıra Kurmanci ko- nuşurlar. Ama bunlar da dınsel tören- lerde Türkçe ayin yaparlar. Elbıstan, Pazarcık, Kürecık, Adı- yaman'ın bazı ilçelerindeki Aleviler Kürtçe konuşur. Ama bunlar da Kürt- çeyi sonradan öğrenen Türkmen boy- landır. Arap Alevllerl Bunlar dıştnda Türkiye'de Hatay, Iskenderun, Adana ve Mersin civann- da yerleşmiş Arap Alevilerden söz etmek gerekir. Bunlar Aleviliği benim- seyen ve kendilerini etnik olarak Arap olarak ıfade eden toplumsal kesimdir. Ama bu konuda da farklı görüşler vardır. Arap Alevılerin Abbasiler dö- neminde Araplaşan Türkmenler oldu- ğu ifade edilir. Maras Alevllerl Alman Feldmareşal MoKke, Osman- lı İmparatorluğu'nun son döneminde Doğu Anadolu'nun bırçok yerlerinı gezer ve gözlemlerini "Türkiye Mek- tupiarT adlı kıtaptatoplar. Konumuz- la ılgilı bir gözleminde General Molt- ke, 6 Nisan 1838'de yazdığı mektup- ta. bazı kesimlerce Kürt-Alevi olduğu iddia edilen Maraş ve yöresinde yaşa- yan Alevi aşiretlen içın bakın ne ya- zıyor: "Pazarcık ovasınıgeçtik.Bu ova- da üç Türkmen kabilesi: Atman, Kı- lıçİL Sinemilli'ler konaklanuştı. Bu üç kabile halkı 2000 çadırda oturuyordu. Reşit Paşa, en nüfuzJu Kürt beyjerinin akıllannı başlanna getirdikten sonra bu Türkmenler de hükümete karşı olan sevgj \e bağhhkiannı Uan etmtşlerdi ve 400 kese akçelik (20.000florin)bir sal- yana (yani vergi) ödüyorlardı." Görüldüğü gibi bu yöredeki üç bü- yük Alevi aşıret olan Atmalılar. Kı- lıçhlar ve Sinemililerin Türkmen aşi- retı olduklannı Alman Mareşal ifade ediyor. Üstelık bu tarumı bilinçli yap- tığını cümlenin devammdan anlıyo- ruz. Çünkü Reşit Paşa'nın nüfuzlu Kürt beylerinin akıllanm başlanna getirdikten sonra Türkmenlerden alı- nan vergiden söz ediyor. Atmalı ve Slnemllll boyu Yine Osmanlı kayıtlannda; Malat- ya ve Maraş sancağından söz edilir- ken Cevdet Türkay, "Osmanh Impa- ratorhığu'nda Oymak, Aşiret ve Ce- maatter" adlı kitapta, "yerli ve göçer Türkman Ekradı (Türkmen Kürüe- ri)" diye söz ediyor. Pazarcık ovasın- daki Kılıçlılar içüı ise; "Kıhçhlar kah Yörükan taifesinden. kâh Türkman Ekradı (Türkmen Kürtieri) taifesin- den" sayılmaktadır. Sosyolog Mehmet Eröz; "Kendi- lerinin de komşulannın da kabul et- tiği gibi Pazarcık Kurmançlan Türk- men asıllı olup, içlerinde Çiğil Türk- leri de vardır. Burada iki uruk (boy - aşiret)vanhr_ Bu iki boyAtmah ve Si- nemiSiboyudur" diyor. Daha sonra ise Atma aşiretını Rişvan aşiretine bağ- h bir boy sayıyor. Sinemilli Mustafa IRENE MELIKOFF, AŞİRETlN TÜRKMEN OLDUĞUNU ÎDDÎA EDÎYOR Koçgîrîler mercek altmda Alevilik araştırmalan deniünce en önemli isimlerden olan trene MeHkoff "a göre; Kürtçe ya da Zazaca konuşan Aleviler Kürt ya da Zaza mı? Yoksa Türk mü? Bakalım bu konuda MelikofFne yazmış. "llk Safevfler'in taraftarlaruun adı olan, fakat giderek horiayıcı asi zindık', hatta 'Kürt' anlamlanna gelmeye başlavan Kıalbaş deyiminin yerini, oldukça vakm bir tarihte Alevi sözü ahmş buhınıryor. Bununla birtikte, AlevOerin büyük bölümü Türk olduğu halde gunümüzde Alevi deyimi de aynı anlama doğru çekümektedir." Türk sözünün kaba, küçültücü, yaban, köylü anlamı üstüne dururken "İslama ginniş, Müshiman olmuş, Selçukhı hanedanı gibi, kühürü tranhiaşmış kentü Türk ile. henüz Islamlaşmanuş veya yeterince tslamlaşmamış göçer ya da yan göçer Türk arasmdaki uyDşmama dolayısıyla birincisine Müslüman; ikmtisine 'Türk' denmiştir" diyor. Bugün Erzincan, Sıvas, Elazığ, Muğla-Ortaca gibi yerlerde Sünni Türk'e Türk denmesi, ama aynı yöredeki Alevi Türk'e "Kürt" denmesi bu ömekleri anımsatmıyor mu? Ama Ege'dekı Alevi ise kendinı tanrarken Alevi kelimesini kullanmadan "Türkmeniın'' diyor. Kürtçe konuşan Alevilerin nitelendirilmesine gelince Melikoff şöyle konuşuyor: ^Araştırmalanın beni Kurmanci denen ve Kürtkr olarak tanınan insanlar arasında kahnaya götürdü. Töreleri Orta Asya'ya kadar uzanan Türk töreleri idi Türkfcrin on Ud hayvanh takvimkrine eski yeni yıl bayramlan olan Hmr bayramınm kuüanması vb. sorduğumda, kavnaklanmdan biri bana, 'Soy olarak biz Kürt değiliz, fakat ınançlarunız dolayısıyla eza gördük, dağlara sığmdık, Kürtlere kanştık ve Kürtler olarak adlandınldık' dedL" Melikoff bu sözü söyleyen kişinin hangi aşirete mensup olduğunu ise şöyle yazıyor "Bunu söyleyen, birçok ayaklanmadâ etkinliği bulunan tamnmış Kürt aşireti Koçkın'lardandı. Arbk aramızda bulunmayan Ömer Lütfı Barkan'a şüphelerimden söz ettiğün zaman, bana Koçkuı aduun, dfl yönünden Türkçe olduğunu ve Akkoyunlu, Karakoyunlu adlandırmalaıia karşılaşünlabileceğini işaret etti. Bunlar, sahip ohman sürülere göre verflmiş, Türk aşiret adlandn-" diyor. Ord. Prof. E>r. Ömür Lütfı Barkan sosyal bilimlerde, sosyal tarihte, Osmanlı tarihi konusunda ciddiye ahnması gereken bir bihm adamıdır. Prof. Dr. Irene MeükofFkonu ile ilgili bulgularmı düşünüp taşuıdıktan sonra bir anlamda ho^ ası ile birlikte yorumluyor ve şu sonuca vanyor: "Sonuç olarak. bu boyiara verüen 'Kürt' adı, Alevi Kürtierde bulunmakla birtikte, onlarm tümünün Kürt kökenli ohnası gerektiğini göstermez. Kürtierin çoğu ŞafS mezhepten gerçek Sünnidirkr. Alevflere taküan 'Kürt' lakabı ancak sosyal bir değer taşır, befli bir yaşam biçimini gösterir, resnıi Sünnihğe uymayan, aşiret âdetieri hâlâ canh olan ve kendi içlerine kapannuş olarak yaşayan cemaaüeri ifade eder" diyor. Yani Melikoff, sosyolojik olarak bir Kürt'ün de Alevi olma olasıhğına karşm, Koçgiri aşiretinin Kürt ohnadığım, Türk kökenli, Kürtçeyi sonradan öğrenen bir Türkmen aşireti olduğunu söylüyor. Koçgiri konusunda araştırması olan tanhçı Baki Oz de bu konuda Ömer Lütfı Barkan ve trene Melikoff'u doğrulamaktadır. Buyrukcan'dan edındiğı bilgilerden; Suıemillılerin Horasan'dan gelen bir Türkmen boyu olduklaruıı, dedeleri- nin Türkçe konuştuklannı, YavuzSe- Km-Şah Ismail çatışmasında Elazığ Keban'da olduklannı, o olaydan son- ra dağıldıklarmı, Maraş taraflanna daha sonra yerleştiklerinı anlatıyor. Sosyolog Mehmet Eröz; "Kahnuk Türklerinin yerleşme yerlerinden bi- rinin adının Sanz olduğunu göster- dik. Kavseri'ye bağh Sanz'da Türk- çeyi unutmuş olan ve Kurmançça ko- nuşan Alevi ccmaatfcrin oturuyor ol- ması, konumuzbakumndan üzerinde duruhna\a değer bir hadisedir'' dedik- ten sonra, "bunlara "Badıllı' denir kj"dıyede\amedı\or "BadıIh,Oğuz boylanndan Be\dih'nin bozulmuş şek- Kdir" açıklamasını yapıyor. P.A.Andrews'in "Türkiye'de Etnik Gruplar" adlı kitabında, "Bazı yöre- lerde de özeüikle Kars'ın SeKm ve Ar- dahan Uçelerinde Zazalar. Türkmen adıyla anılmaktadır" şekhnde kayda değer bir tespit yapıyor. Hayrl Bey'ln konuşması Konu ile ilgili önemli bir belge de Dersim millervekili Hasan Hayri Bey'in 1921'de Türkiye Bü>Tİk Mil- let Meclisı'nde yaptığı tanhi konuş- masıdır. Bu konuşmasında Hasan Hay- ri Bey; Harzem'den gelen ve Türkçe konuşan atalarma Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat ın buralara yer- leşme iznı verdığini, Yavuz Sultan Selim zamanında Harzemli Alevi Türklerin, can güvenlikleri nedeni ile Dersun dağlanna çekılmek zorunda kaldıklannı ve bu tecrit neticesinde kendilerini gizlemek içüı Kürtçe öğ- rendiklerini, süreç içinde Türkçeden uzaklaşarak Kürtleştiklerini belirt- mesi çok anlamlıdır. Kürtleşme ve Türkleşme ile ilgili aşağıdaki yalın anekdotu sizlerle pay- laşmak istiyorum. "Erzurum İ niversitesiZiraat Fakül- tesi emekli profesöıierinden Lütfi Ül- kümen, Bingöl ya> lalannda Beritan- hlara rasthyor. Bunlann fleri gelenle- rinden Kekeç isimli biri asıllannın Türk olduğunu, zamanla bunu unut- tuklannı söylüyor. O esnada tepeden bir 'Aydınlı' (Yörük) inh'ormuş. Ora- da koyun yaylamaya gelen ovmaldar- dan imiş ve tam bir zeybek kıhğında imiş. Kekeç: BakHoca,bu Ayduıh'da beş on yıl sonra Kürt olur demiş." Yarın: Osmanlı'da Türkmenlerln dışlanması PERŞEMBE ORHAN BURSALI Mine'nin Dilekçesi 12 Eylül 1980'de, o zamanın Genelkurmayı'nda- ki generaller, Türkıye'yi yönetememek ve batır- mak konusunda uzmanlaşmış her renkten sıyaset- çinin büyük aymazlıkları ile yaratılan kaos orta- mında, (VVashington güdümlü) bir darbe yapar. Partiler kapatılır. Bir solcu partinin kurucusu olduğu gerekçesiy- le, eski eşim, hapse atılma tehdidi altındadır. He- nüz bir aylık Meryem ile birlikte kısa bir süre An- kara'da tutuklu kalır. Sonra serbest bırakılır. Dava birkaç yıl sonra sonuçlanır; yasalar çerçevesinde kurulan bir partinin kurucusu olmak "suçundan" mahkûmiyet karan verilir, üç yıla yakın hapis ya- tacaktır. Yargılama süreci boyunca (ve cezanın kesinleş- mesinden sonra da) çok tartıştığımız bir konu şuy- du: Fatma, hapse girmeli miydi, yoksa Avrupa'ya mı gitmelıydı... Buradaki ve dışardakı Almanlaria çok yakın iş itış- kısi vardı. Alman entelektüellerı arasında iyı bir çevreyesahipti. Istediğinde, birpasaportlaAlman- ya'ya gidebilecek ilk insanlardan biriydi. Dahası, böyte bir öneri de almıştı. Zor bir durum...YaAlmanya'daözgüriükya Tür- kiye'de hapislik. Fikirier, artıları ve eksılenyle tartışılıyor, tartılıyor- du. Sonunda karan kendi verdi. Türkiye'de kalacak, "hapisini" yatacaktı. Böylece bizim de 2.5 yıl bo- yunca Çanakkale seferierımiz başladı. • • • Niye Almanya'ya değil de Çanakkale Cezaevi'ne gitmeye karar verdi? Bu karar sürecıni belirleyen ana sooılar ve etkenler şunlardı: Yurtdışına çıkartılmış bir insan Almanya'da ne ka- dar özgür olabilirdi? Türkiye'ye dönememek bir özgürlük müydü? Almanya'daki koşullarda "kendisi" olabilir miy- di, "kendisi" kalabilır miydi? Almanlar, kendisine, hangı platformlarda ve han- gi rolleri dayatacaklardı? Onu Türkiye'ye karşı han- gi amaçlarta "kullanmak" isteyeceklerdi? Almanya, ucu bucağı pek görülemeyen bir ma- cera ve yeni bir hayat demekti. Çanakkale'nin ıse sının-süresi ve sonrası belliydi. Burası ülkemizdı, bizi bizyapan... Rengımiz, ko- kumuzdu; bedenlerımizin zerreciklerıne sinen... Kendi özgür ıradesi ile gidilemeyen bir yerde de insan özgür değildır. Hatta, hele Almanya'da, Ça- nakkale'den bıle daha kötü bir tutsaklığın etkileri kalabilirdi insan üzerinde... Vanlan karardan hıç pişmanlık duymadı, ben de aynı düşünceleri paylaştım. Bu öykü neden aklıma geldi? • • • Mine Kınkkanat'ı tanırsınız. Bizim arkadaşımız; Cumhurıyet'ın eski yazarlarından... Fransız mah- kemesine, emekli Orgeneral Kıvnkoğlu'nu ve Tür- kiye'yi savunan bir dilekçe verdi. Sınır Tanıma- yan Gazeteciler Örgütü, Saddam gibi diktatör- lerle birlikte Kıvrıkoğlu'nun da fotoğrafını "Türki- ye'de basın özgürlüğü avcısı", "Leş yiyici hay- van" sözleriyle, Paris'te bir alanayere resmetmiş. Kıvnkoğlu da Fransa'da örgüt aleyhine dava aç- mış. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, vaktiyleTu- rizm Bakanlığı'ndan büyük tanrtım ışleri alan ve bü- yük paralar kazanan, şimdi ise Fransa'da Fransız vatandaşı ve gazeteci kıhğında dolaşan Erol Öz- koray adında birini şahıt olarak göstermiş. Davanın ikıncı gunü, özkoray'ın Türkiye'ye baş- tan aşağı küfreden bir yazısı Liberation gazetesin- de yayımlanmış. Mine yazıdan alıntı yapıyor: "Bu otoriter, oligarşik, şimdi de Islamcı Türkiye, Ko- penhag'da müzakere tanhı almayı hak etmiyor." Mine, bu adama ve yazıya o kadar sinirlenmiş ki, Kıvnkoğlu ile Türkiye'yı savunan tanıklık için mahkemeye başvurmuş. Tanıklık ifadesini de Ra- dikal'deki köşesınde yayımladı. Fransa'da ve Almanya'da, özellikle "entelektü- el" çevrelerde, Türkiye'yi olduğundan birkaç kez kötü göstenmenin prim yaptığını ve yapacağını, 1980'lerden beri biliyoruz. Bu yola girince tahrifat ve çarpıtmada da iyice yol alıyorsunuz. Hem söz konusu ülkelerde hem ülkemizde, be- lirli, karışık bir "entelektüel çevre"de, entelektüel olmanın başlıca raconu, kategorik olarak "Ordu" ve "Genelkurmay" düşmanlığı yapmaktır. TürkSilahlı Kuvvetleri'nin konumunu, siyasal ve sosyolojik, ama bilimsel araştırmalarla ortaya koy- mak, bu süreci anlamak başka, kategorik olarak tavır almak başka. Ordunun rolü, tavn ve duruşu, Türkiye'nin 18 kez ekonomik iflasa sürüklenmesinde ana rolü üstle- nen, Türkiye'yi borç ve soygun batağına saplayan sivillerin Türkiye'yi yönetim siyasetleri ile birinci derecede ilişkilidir. Bu birlikteliği görmeyen kategorik tavırlann uç noktası, Erol özkoray'ın varacağı yerdir. Merhaba Mine! obursaliCg cumhuriyet.com.tr Cumhuriyet t ı t a p I a r ı Bülent Tanör KURTULUŞ KURULUŞ Genisletilmis 4. BASKI Incelenen de\Tim olayının ıkı cephesı ^^ a^dı^ Kmtuluş ve Kunıluş, Bınncısı, bağımsızlık savaşına ve bunun anlamlı özelhklenne ılışkm olup Mondros-Lozan arası donemı kapsar (30 Ekım 1918-24 Tcmmuz 1923) tkıncı sûreç olan Kuruluş, bınncısıyle ıç ıçe geçmışür. TBMM'nın açılması (23 Nısan 1920), yenı sıyasaJ-anayasal yapıianmanın da başlangıcıdır Kunıluş'la ılgüı atüımiar 1940'lara kadar surecektu Bülent TANÖR V" CumhuHyef Çağ Pazarlama A Ş Türkocagı Cad No 39/41 ^ kîtap kulûbû' 3 4 3 3 4 ) Cağaloglu-IstanbulTel (0212) 514 01 96
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear