Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 2002 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. JMetin Sözen yaptıkları çalışmaları anlattı
S Ö Y L E $ I : LEYLA TAVŞANOCLU
Iej1a.tavsanoghi@cuinhuriyet.coin.tr
Ülkemizde bir zamanlar kentyağmacılığı, çarpık
japüaşma modaydı. Insanlar bu yağmadan
inanılmaz ranîlar sağladı. Ama ne zaman ki birileri
buyagma, talan düzenine savaş açtı rantlar da
düşmeye başladı. Bu savaşçüarın başında ÇEKÜL
Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen geliyor.
Aramızdaki adıyla Metin Hoca ya da Metin Abi
kentlerin, bölgelerin, havzaların, uzun sözün kısası
ülkemizin tarihi, kültürel, doğal mirasının koruma
altına alınmasına baş koymuş. Anadolu yu karış
karış dolaşıyor; yöneticisinden sokaktaki
vatandaşına kadar herkese bu mirasın neden
korunması gerektiğini ve bu işin nasıl
başarılabileceğini anlatıyor. Eylemle başarıları
sergiliyor. Metin Hoca yla hedeflerini, neler
başardığını ve daha neler başarmak istediğini
ÇEKÜL'ün Beyoğlu 'nda, koruma altına aldığı
binasındaki odasında konuştuk.
Aydınhk Türkiyeiçin
ortamımız zengin- ÇEKÜL Vakfı neamaçla kuruldu? Faaliyet-
leri neler?
SÖZEN-Yanm yüzyıldır Türkiye'nin zengin
çevre ve kültür birikimine yaptıklan katkılarla
kendi alanlannda seçkinleşmiş 25 inançlı ve gö-
nüllü insanla 1990 yılı sonlannda bir çatı altında
buluştuk. "Doğa ve kültürle vanz!" dedik. Ülke
değerlerini ve kımlığinı koruma adınayıllardır sür-
dürdüğümüz çabalan yaygınlaştırmak, toplumu
tüm bireyleri ve kurumlanyla bu çabalara ortak
etmek amacıyla, Çevre ve Kültür Değerlerini Ko-
ruma ve Tanıtma VakrVÇEKÜL'ü oluşturduk. Bu-
gün, sayısı 700 bini geçen katılımcısı ve 83 kent-
teki gönüllü temsilcisi ile çalışan bir sivil toplum
örgütüyüz.
ÇEKÜIJde bir arada olmamızın birtemel nede-
ni de, Türkiye'nin son yanm yüzyılındaki geliş-
melerde, doğal ve kültürel kimliğin korunması
yolunda çeşitli kesimlerden gelen insanlann, bü-
yük bir birikim olarak, ülkenin gündemine yete-
rince ağırlıklanru koyamamasından kaynaklan-
maktadır. Oysa yetişmiş insan açısından Türkiye,
önemli bir ülkedir. Kurtuluş Savaşı'nın ardından
kısa süre içinde eğitimde büyük bir çıkış yaparak,
her kesimi eğitmeye, cumhuriyeti bilinçli birey-
lerle yaratmaya çalışmıştır. Bu kadrolann varlı-
ğıyla, aydınlık bir Türkiye için zengin bir ortam
yaratılmıştır. Bugün bile bu kaynaktan akıp ge-
len değerlerle ülke diri tutulmaya çalışılıyor.
Dünyaya açık, Türkiye'nin değerlerinin ayrın-
tılı belirlenmesi konusu üzerinde yoğunlaşan, bu-
nunla ilgili girişimlerinde her olanağı doğru ye-
re yönlendirmek isteyen bu insanlar, Türkiye'nin
değişik alanlannda, birikimlerini ülkeye aktar-
maya uğraşıyorlar. Bilindiği gibi, büyük bir im-
paratorluğun getirdiği büyük sorunlann arkasın-
dan, sınırlan küçülmüş bir coğrafyada bütün en-
gelleri aşan, çağı yakalamaya çalışan ve yakala-
dığı gibi de kimlikli olarak durmayı bilen bir top-
lum üretmek, bizlere bırakılmış bir büyük miras,
bir büyük projeydı. Bu büyük projeyi üretmiş in-
sanlann, onurlu bir biçimde dünyada yerini alma
ilkesi, bizleri bugünlere taşıdı.
Ülkeslne kendlni adayanlar
- Fakat Türkiye 1950'liyülarla birlikte vahşi
bir süreci bugüne kadar yaşamadı mı?
SÖZEN - Evet, yaşadı. Bu süreçte, böylesi bir
birikime rağmen bugünkü duruma kadar gelindi.
Geçmişte yaşadığımız mutlu günlerin ardından,
1950 sonrasmda, yanm yüzyıl içinde çelişkılerle
dolu yeni birgündem oluştu. Doğrulan söyleme-
yi geleneğe dönüştürmüş. ülkesine kendini ada-
mış kimliklerle, özlü değerlerin savrulmasıyla ya-
ratılan bu sarsıntıyı atlatmaya çalışıyoruz... Diri
güçleri bir araya getirmeye çalışıyoruz...
Bunlann bir bölümü, uygulamanın içinde bir-
likte olduğumuz insanlar. Türkiye'de eğer doğal-
tarihsel-kültürel değerlerin korunmasında ÇE-
KÜL bir yerlerde duruyorsa, özverili bu insanla-
nn birikimine dayalı olarak duruyor.
Bu ilkeli bireyleri niteliklerine uygun değer-
lendirmeyenler, toplumun örgütlenme şansını sı-
nırlıyorlar demektir. Dayanacağunız noktalan iyi
saptamamız, varhğımızın önkoşulu olmalıdır. Bu-
nun üç temel öğesi var.
- Bu üç temel öğe nedir?
SÖZEN - Bunlardan birincisi doğal değerlerin
korunması, ikincisi kültürel değerlerin korunma-
sı, üçüncüsü ıse doğal değerlerden kültürel değer-
lere akan bu büyük varlığı, büyük çeşitliliği üre-
ten insan. "Doğa-insan-kültür" üçgeninin yaratı-
cı gücünü görmek, onun içindeki büyük devingen
ortamı kullanmak ve bundan kaynaklanarak da Tür-
kiye'yi bugünlerden geleceğe aktaran projeler
üretmek, ancak bu birliktelikle olur.
Bu bakımdan ÇEKÜL'ün en büyük dayanağı,
Türkiye'nin neresinde ve hangi yaş diliminde
olursa olsun, bu insanlann varhğnn belirleyerek
yola çıkmasıydı. Sanıyorum ki gücü buradan kay-
naklanıyor. Doğa-insan-kültür üçgeni arasındaki
bağı güçlendirmeye çalışmasından kaynaklanı-
yor. Aynca, ülkenin her noktasında hangi ölçü ve
başlıklarla dik durmaya çalışacağımızı uzun uzun
tartıştık. Bu nedenle. kavramsal- kuramsal değer-
lerin uygulamaya dönüşmesi sürecindeki yolu
ÇEKÜL'ün doğru seçtiğine inamyorum. Aym sü-
reçte, Türkiye'nin değişik kesimlerindeki bilim-
düşün- sanat-siyaset alamnın birikimli insanlan
bir araya getinlmeye çalışıldı.
- Yani tek boyutlu bir Türkiye'yle hiçbiryere
varmantn olanaksızlığını mı gördünüz?
SÖZEN - Tam olarak öyle. Çünkü tek boyutlu
bir Türkiye'de doğal ve kültürel kimliği koruya-
mazsınız, geliştiremezsiniz. Bunu başarmak isti-
yorsanız her kesimden birikimli insanlan ortak ha-
rekete geçirmek zorundasınız... Onlan bir araya
getirip belirli başlıklarda buluşturmak zorunda-
sınız. .. Bu başlıklann açık. kavranabilir olması ve
herkesin o konularda nerede duracağını iyi gör-
mesi gerekir. Bu doğrultuda bizler. öncelikle bir
"Yüksek Danışma Kurulu" oluşturduk.
- Bu kurul kaç kişiden oluşuyor?
SÖZEN - Sayısı 700'e ulaşıyor. Kurul, belirli
zamanlarda toplanarak kısa, orta, uzun dönemde
neler yapılabileceğını, ekonomik gücümüz olma-
sa bile bu birikimlere dayanarak doğrulan egemen
kılacak sistemi nasıl yakalayabileceğimizi tartı-
şıyor, temel hedeflere giden yolda ana başlıklan
belirliyor.
- Bu başlıklar nelerdi?
SÖZEN - Temel başlık, Türkiye'nin gündemi-
nin önceliklerini değiştirmek. Türkiye gündemi-
nın öncelikli maddesi, doğal ve kültürel kimliğin
korunması, geliştinlmesi, yaşatılması olmalı. Ana-
yasamız köklü biçimde yeniden ele ahnabılirse,
yazıya dönüşecek ilk cümlesi "doğal-tarihseJ-kül-
türel birikime dayah yeni bir toplum yaratmak"
olmalıdır. Bunun içınden geçmeyen eğıtim, bu-
nun içinden geçmeyen ekonomik yaşam, kalıcı de-
ğerleri egemen kılamaz. Sürekli bu doğrultuda ça-
ba gösteriliyor. Doğal-tarihsel- kültürel değerle-
rin korunmasıyla başlayan, bunlann sağladığı bı-
rikimle her yaş dılimindeki insanın eğitilmesine,
örgütlenmesine çahşmak. ülkenin kimliğinin doğ-
ru açıklanmasının yolunu açıyor. Değişik neden-
lerle değindiğimiz gibi, yıllardır "doğaT değer-
lerin korunması, "kültürel'' değerlerin korunma-
sı, buna bağlı "eğitim", buna bağlı "örgütfcnme",
nitelikli "tanıtun" gibi beş ana başlık altında ça-
lışıyoruz.
- Peki, başka başlıklar gelişmedi mi?
SÖZEN-Gelıştı. Onlardan bir tanesi çok önem-
li: "Kent-havTa-bölge-iilkeölçeğindetasarımveuy-
gulama"... Bu bir bakıma, ülkenin yeniden tasar-
lanması, havza ve bölgelerin niteliklerine uygun
düşünülerek yeniden projelendirilmesi... Hiç kuş-
kusuz kentsel dokulann iyileştirilmesi ve gelişti-
nlmesi, yanm yüzyıldır üzerinde durduğumuz
konu. Sözünü ettiğim bütün başlıklann içini dol-
dunnaya başladığımız zaman gördük ki, Türkı-
ye'de her alanda, her coğrafyada, Türkiye'yi al-
tüst eden olaylara, sorunlara karşın diri duran güç-
lerle değişimın, "yeniden yapüanmanın" yolu açı-
labilir.
Cerl dönüş başladı
- ÇEKÜL çok önemli başka bir başanya da-
ha imza atmadı mı? Yani, yüzde 60 V tarımda ça-
lışan Türkiye nüfusunun tarım yoluyla sanayi-
ye kanalize olmasına yardımcı olmadı mı?
SÖZEN - Bunun sonuçlannı birlikte olduğumuz
coğrafyalarda somut olarak gördünüz. Yerel tüm
değerlerin ortaya çıkanlması demek, aynı zaman-
da o topraklardakı üretimin \ erimliliğinin ortaya
çıkanlması demektir. Neyin, nerede, kımlerle üre-
tilebileceğinin belirlenmesi demektir.
Bizler bu topraklardaki verimliliğin, yeni tek-
nolojıler, yeni bilgilerle zenginleşmesine çalışı-
yoruz. Üretimin sürecini doğru örgütlersek, hem
üretim maliyeri düşüyor hem de ıstihdam alanı bü-
yüyor. Aynca, yerinden kopmayan insanlann bu-
lunduklan coğrafyada verimliliği arttırmalan. de-
neyimlerinden kopmamayı birlikte getiriyor.
Türkiye'de yanm yüzyıl içindeki korkunç gö-
çün getırdiği sonuçlardan sonra gördük ki, Ana-
dolu halkının bir bölümünde geri dönüş başladı.
Büyük kentlere geldiğinde bile yerel kimliğini
korumaya çalışan bu insanlar, "Ben SrvashyuTr,
"Ben Tokaüryim", dıye kimliğini açıklarken, kop-
muşlugun verdiği buruklugu dayaşıyorlardı. Şün-
Prof. Dr. METİN SÖZEN
TüHdye'deki doğal, tarihsel ve kültürel mirasın
önemine uygun korunması, değerlendirümesi
ve tanıtılması amacıyla yoğun çaba gösteren
İTU Mimarlık Fakültesi Öğretim ÜyesL Başta
Safranbolu, Bursa, Kütakya. Istanbul olmak
üzere değişik ölçettteyerlesme birimlerinden
TBMM'ye bağlı \filli Saraylar'a uzanan
çizgidegerçekJeştirdiği, kamu-yerel-shil-özel
birlikteiiğine dayah, kalıcı ürünleri bulunuyor.
TBMM Başkanlığı Kültür ve Sanat
Danışmanı, Bilim ve Değerlendirme Kurulu
Başkanı olarak 1984yılmdan bugüne,
Dolmabahçe, Beylerbeyi, Yıldtz saraylannda,
Aynahkavak, Küçüksu, Ihlamur, Maslak
kasırlannda ve Yalova Atatürk köşUerinde
büimsel çalışmaları yönetti. Bu çalışmalartyla,
başta TBMM Başkanlığı "Üstün Hizmet
Ödülü " ve "Ağa Han Mimarük Ödülü " olmak
üzere ulusal ve uluslararası çeşitli ödüüer aldı.
ÇEKUL/Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma
ve Tanıtma Yakfı 'nm kurucusu ve başkanu
2000yılında kurulan Türkiye Tarihi Kentier
Birüği'nin çahşmalannın htzla gelismesine
kaüasağltyor. ÇeşitB dülerde yayımlanmış
eserleri bulunuyor.
di bu geri dönüş hareketiyle, "kültüreL, ekonomik
değerlerin korunmasr farklı bir boyut kazanıyor.
Bırakılmış tüm değerlen yeniden ele alma olana-
ğı doğuyor.
Bizlerin dilinden yıllardır katılım, dayanışma,
süreklilik, verimlilik, sürdürülebilirlik sözcükle-
ri düşmüyor.
Yerinden kopardığınız insanlarla süreklilik ne
oranda sağlanabilir? Dayanışma. diyoruz. Sav-
rulmuş insanlar, aynı sokakta. aynı apartmanda otu-
rup bırbirlennı tanıyamazsa, ne durumda olduk-
lannı birbirlerine soramazlarsa. dayanışma ne
oranda güçlü kıhnabilir?
- İnsanlanmız onlarcayıldır rant kapmaya ko-
şullandıktan sonra şimdi onlara bu korumacı-
lık bilinci nasıl verilebiliyor?
SÖZEN -Yanm yüzyıl içinde Kültür ve Tabıat
Varlıklannı Koruma Kurullan'nda belirli aralık-
larla görev aldım. Bu konudaki süreci yakından
izledim. Her şeyi başkentten çözmeye çalıştığı-
mızda tıkandığımızı gördüm.
Oysa sorumluluklan paylaşıp denetlemeyi üze-
nnize alırsanız, hem gücünüzü doğru kullamrsı-
nız, hem de başkentten gelecek kadro ve bütçeye
bağlı kahnazsınız. Kamu-yerel-sivil-özel birlüc-
teligine dayalı bir örgütlenme, taraflan güçlendi-
rir, ortak sorumluluk, ortak çözüm yollan arama-
mızı sağlar. Bu birey olmayı, hemşehri olmayı, yurt-
taş olmayı, kısacası sahipliliği birlikte getirir. Bi-
linçli bir dünyalı olmanın yolunu açar. Uygarlık
adına yitirdiği her değerin, kendi varhğının par-
çası oldugunu görmeye başlar.
- Siz sorumluluğu bu nedenle yurttaşa bıra-
kıyorsunuz.
SÖZEN - Evet, öyle. Bıkmadan, usanmadan
hep şunu söylüyoruz: "Bizden başka bizi kurta-
racak kimse yoktur. Doğru proje üretmenin yolu-
nu birlikte bulabiliriz. Somut sonuçlan gördüğü-
müzde, 'çivi çakılamıyor' dhe bir söylemin saç-
mauğuun gerçek nedenini, birlikte anla> abiliriz".
Yanm yüzyıldır aklımızın çivisini yerinden çıka-
ranlann artık bu dünyada yeri olmamalıdır.
Bu doğrultuda somut bir örnek vereyim: 2000
yılında Türkiye'de "Tarihi Kentier BirliğT kurul-
du. 52 belediye kurucu üye. ÇEKÜL de kurucu-
lar arasında. ÇEKÜL'ün bütün temsilcileri, uzman-
lan, Yüksek Danışma Kurulu üyeleri büyük bir
özv eriyle bu önemli oluşuma katkı sağlıyor. Tür-
kiye Mimarlar Odası, UNESÇO Mılli Komitesi,
diğer sivil toplum kuruluşlan Tarihi Kentier Bir-
lıği'nın kuruluşuna coşkuyla katıldılar. 2002 yı-
lında da "Avnıpa TarihiKentierBJrliğT üyesi ola-
rak Anadolu uygarlığının büyük birikimini Avru-
pa'ya aktarma olanağını buldular. Kısa sürede, or-
tak çizgiyi bularak bugünlere ulaştüar. koruma ko-
nusunda sorumluluğu paylaştılar....
Artık koruma konusunun dışında kalmak, ülke
topraklanna "kiracı gibi bakmak" anlamına ge-
liyor. Oysa yıllardır yanlış yaklaşımlarla, yanlış
yönlendirmelerle. yurttaşlanmız sahiplik rolünü
yeterince oynayamadı...
Kendlnl koruyan kentier
- Bir de sizinyedi ağaç dikme anlayışınız var...
SÖZEN - Evet. Ağaçlar insanlar tarafından çe-
şitli amaçlarda kullanılmak üzere tüketiliyor. Is-
tatistikler, bir insanın yılda değişik nedenlerle ye-
di ağaç tükettiğini gösteriyor. Bunu saptayınca, "7
Ağaç Ormanlan" başlığı altında Orman Bakan-
lığı'nın desteğiyle bir kampanya başlatıldı. "Hiç
olmazsa tükettiğimiz kadannı diketim" dedik.
Türkiye'nin her yerinde üç mılyona yakın ağaç
dikildi, su havzalannda koruma alanlan yaratıl-
dı. Bu kampanyaya şımdiye dek 700 bin kişi ka-
tildı. Bunu, "77m2ToprakKurtamıa''. "Muı/Bah-
çesaray Cevizierini Vaşatalım Çoğaltahm", "Kâ-
ğıttan Ormanlar" projeleri izledi.
Bunlara koşut olarak. kültürel değerlerin korun-
ması yolunda da ÇEKÜL, "Kendini Koruyan
KenÜer" projesini gündeme getirdi. Buradan kal-
karak bir dizi kent ele alındı. Safranbolu'dan Bur-
sa'ya, Kütahya'ya, Muğla'ya, kırktan fazla ken-
te yönelindi. Değişik kurum-kuruluşlarla birlik-
te, kentlerde koruma amaçlı imar planlan üretil-
mesine, ev-sokak-mahalle ölçeğinde yenileme ça-
lışmalanna hız verildi... 1975'te Safranbolu hal-
kına sürekli söylediğim sözlen anımsıyorum:
"Kendini Korujan Kent Safranbolu başhğı, sizle-
rin kendinizi tamyarak, kimliginizi koruyarak,
başka kentlerle farkını/ı ortaya koymanıza neden
olacakür. Yardunı başkasuıdan beklenıeden, ken-
dinizi diri rutmaya yarayacakür''.
Ahşap
taş ustalarmı
bulduk
- 1975'teki o toplu hareket nasıl oluştu?
SÖZEN - O yıl Avrupa Konseyi, "Geçmip-
mize Bir Getecek" sloganıyla bir dizi etkinliği
başlath. Bizler bunu Safranbolu'ya, sonra öbür
kentlere aktardık. Avrupa'dan Türkiye'ye de-
ğişik nedenlerle eleştirilerin yöneldiği bir dö-
nemde, UNESGO Safranbolu'yu "Dünya Mi-
ras" listesine aldı.
Şu anda, "Kendini Koruyan KenÜer" proje-
si kapsamında Türkiye'nin her bölgesinde ça-
hşılıyor. Bırde "kent-havza-bölge-ülkeölçe^n-
de koruma" dediğimiz başlığa simge yedi kent
seçildi. Bunlar Doğu Anadolu'da eski adıyla Eğin
olan "Kemaiye", Güneydoğu Anadolu'da "Mid-
yat", Orta Anadolu'da "Tatas", Kuzey Anado-
lu'da "Kastamonu", Güneybatı Anadolu'da
"Akseid", Batı Anadolu'da "Krgi'' ve Marma-
ra Bölgesi'nde "Mudanya".
"7 Bölge 7 Kent" başlıklı bu projeyle sade-
ce kentsel dokulann korunması amaçlanmı-
yor, geleneksel sanatlann, tüm değerlerin bir-
likte korunması ve geliştirilmesi de çok önem-
li. Bölgede yerleşmeler arasuıda deneyim alış-
verişi de önemli. Örnegin ahşap taş ustalanna
ihtiyaç duyuldu. Anadolu'da deneyimli ahşap
taş ustalan bulundu. Yanlanna gençler verildi
ve ahşabın-taşın unutulmamasuun yollan aran-
dı...
Tüm bu tür etkinliklerin içinde tasarlanaca-
ğı yapılar da geliştiriliyor. Kentlerde bir gele-
neksel konut "Çevre Kültür EvT olarak ona-
nhp işle\'lendiriliyor. Akseki, Birgi, Divriği, Yal-
vaç, Kuşadası, Kemaliye'de olduğu gibi, üni-
versiteler ve Mimarlar Odası ile "Yaz Okulla-
n" açarak, gençlerle kentier arasında köprü kur-
mayı, bilgi bu-üamlerini birbirlerine aktarma-
yı sağlamaya çalışıyoruz. Bu tür birikimlere da-
yalı olarak farklı bir tanıtıma da ortam hazır-
lanıyor. Sayısı giderek artan kent belgeselleri,
merkezde ve yerelde oluşturulan yazılı ve gör-
sel arşivler, konımayı anlatan broşür ve kitap-
çıklar, çevre ve kültür ağırlıklı yayınlar, Sanat-
sal Mozaik ÇEKÜL dergisiyle, bizleri var eden
değerlerin yaygınlaşmasına öncelik tammyor.
Tüm bilgi ve belgeye dayalı ilişkiler ise,
"ANAR/Anadoiu Araştırmalan ve Uygulama-
lan Merkezi'' yoluyla sağlanıyor.
Herkes katılıyor
•*i
-Birde "YeşUırmak YeşUdi, YeşüKalacak"
projesi var. Bize bununla ilgili bilgi verir mi-
siniz?
SÖZEN - "Yeşüirauk Havza Gelişim Proje-
si", başta Amasya olmak üzere Çorum, Sam-
sun, Tokat, Yozgat illerini içine alan, devletin
başlattığı, valilerin yürüttüğü önemli bir pro-
je. Bugünlerde yeni bir ivme kazanıyor. Yeşi-
lirmak, bereket ve kültür suyu. Öbür sulanmız
Fırat gibi, Dicle gibi uygarlık suyu. Insanoğ-
lunun tanma geçerken topraklanm suladığı su-
lar... Anadolu uygarlıklar tarihinin yazıldığı
coğrafyalan sulayan sular... Bu nedenle, bu
topraklardaki büyüklüğü, yeni yöntemler, ye-
ni teknolojilerle, yeni birikimlerle, yeni bera-
berliklerle yakalamak, tekrar yaratmak önem-
li. Güneybatı Anadolu'da "Akseki-tbradıHav-
zaa"nda, Batı Anadolu'da "Küçük Menderes j
Havzas"nda benzer çahşmalar içindeyiz. Bu
s
çalışmalara her kesimden insan katılıyor, ha-
reket büyüyor. Diğer bir çıkış noktası Yeşilır-
mak. Ben bir açıklama yapmayayım; siz göz-
lerinizle gördünüz. Bölge insam, hareketi na- j
sıl büyütebileceğinin arayışı içinde. Bütün di- s
ri güçler ortak çaba içinde. Yeşilmnak'ın kü-
çükbirbölümü de doğal-kültürel kimliğin güç-
lendirihnesi açısından pilot bölge seçildi.
- Bu hangi bölge?
SÖZEN - Tokat'ın Niksar, Erbaa, Reşadiye
bölümünde çahşmalar yoğunlaştınlıyor. Bu]
projede, valiliğin tüm birimleri, belediyeler, si-]
vil toplum örgütleri birlikte hareket ediyorlar.j
Onlarla beraber olduğunuz sürede birini öbû-1
ründen ayırabildiniz mi? 31 Ağustos günü hep-
si lstanbul"daydı. Galatasaray'dan Taksim'e yü-
rüyerek, Yeşümnak Havzasfnın bütünlüğünü
ve zenginliğini vurguladılar. Istanbul'un kül-
türel yaşamma farklı bir boyut kazandırdılar.
Şimdi "KeDdt Havzası Platformu"nu oluşturu-
yorlar. Dilenz, Yeşilırmak'ın suyu Karadeniz'e
niteliğim yitirmeden aksın, Yeşilmnak'ın ye-
şili, yeşil kalsın... Çünkü yann, yeşil bir başka
renge dönüşebilir, kirlenebilir. Su kirlenince
hava da kirlenir. İnsanlar da büyüyen sorunla-
nn içinde zorlanır ve orada yaşayan insanlann
o topraklardan beklentileri ve umutlan azalır.
Oysa, herkesin kendihğinden olayın içinde ol-
maya, büinçle bir araya gelmeye başladığım gö-
riiyoruz... Tarihi Kentier Birüği'nin "Tokat Bu-
hışması"ndaki tartışmalarda ortaya çıkan dü-
şüncelerin ve çözüm önerilerinin, artık adım
adım yaşama geçmeye başladığım görüyoruz...
"Doğave kültürlevanz" diyen kurum-kuruluş-
kişilerin hep birlikte kendilerini kanıtlamayabaş-
ladıklannı görüyoruz...