Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA
+
CUMHURİYET 27 KASIM 2002 ÇARŞAMBA
HABERLER
Anadolu'da Vakit türbana karşı çıkan Cumhurbaşkanı'nın 'ayakbağı' olduğunu ileri sürdü
Sezer'e hakaretler sürüyorİstanbul Haber Servisi - Cumhur-
başkanı Ahmet Necdet Sezer'in ka-
musal alanda türbana karşı çıkan açık-
kmalanna Islamcı basının tepkisi sü-
riiyor. Hedefgöstermeyi alışkanlıkha-
lıne getiren Anadolu'da Vakit gazete-
sinde, Cumhurbaşkanı ve eşi Semra
Sezer'e yönelik yalnızca tepki değil,
hakaretler içeren yazılar yer aldı.
Gazete, "Sezer AyakbağT başlıklı
manşetinde. Cumhurbaşkanı'nın "cun-
tacı üshıbuyia başörtüsü yasağmı" sa-
vunarak gerginlık çıkardığını öne sür-
dü. Gazetede, Cumhurbaşkanı'nın Al-
manya gezisine eşini yanına almadan
çıkması da eleştirildi. Haberde, "Se-
zer'in srf Müne\r
ver Annç'ın proto-
kofekaahnasnıengeBemekiçineşmigö-
türmemesi 'Semra Hanım bir aksesu-
var ve süs eşyası mı' yorumlanna ne-
den okhı" değerlendirmesi yapıldı.
Vakit'in bir başka yazısında ise va-
tandaşlann, Sezer'e "nankör kedi"
dediği savlanan Hüsamettin Ozkan'ı
haklı bulmaya başladığı iddia edildi.
Vakit'te Cumhurbaşkanı hakkında,
"Sezer'in defteri" başlıklı yazıda da şu
eleştiriler yapıldı:
- Anasol-M iktidanyla birlikte Tür-
kiye'ye 100 milyar dolar zarara yola-
çan 'Şubat 2001 Krizi'nin mimarlan
arasında.
- Kamuoyunda peşkeş olarak yo-
rumlanarı pek çok yasayı onayladı.
- Afyonlu olmasına karşın Afyon-
lulara 'geçmiş olsun' bile demedi.
- Kendisine duyulan güven oranı
yüzde 87 iken bunu yüzde 43.9lara dü-
şürdü.
Yeni Şafak gazetesinin "Sezer 13 yıl
önceki gibi" başlıklı haberinde, Cum-
hurbaşkanı'nın 13 yıl önce de üniver-
sitelerde başörtüsünü yasaklayan Ana-
yasa Mahkemesi karannda imzasının
bulunduğu yer aldı.
Zaman gazetesinin haberinde ise
"Sezer'in başörtüsü' çıkışının shaseti
değfl, piyasalan gerdiğj" öne sürüldü.
Türban konusunu "Sezer, hukuki
metinleri görmezden geKvor. Başörtü-
sü hukuken serbest" başlığıyla okuyu-
culanna duyuran Milli Gazete'nin
manşet haberinde Prof. Dr. Mustafa
Kamalak'ın "Hukuki olarak başör-
tüsünü yasaklayan bir madde olmadı-
ğı" şeklindeki iddialanna yer \erildi.
Gazetenin yazarlan S. ArifEmre ve Ek-
rem Kraltaş ise yazılannda Sezer'in
haksız olduğunu ileri sürdü.
Yeni Mesaj gazetesi yazarlan Recep
Bahar "Sezer ve hukuk. Ne kadar ör-
tüşüyorlar?", tbrahim Berk "Kamu-
sal alan mı? Kamusal yalan 101?" ve
Muhamem Bayraktar "Yine başörtü-
sü!'' başlıklı yorumlanyla türbanı sa-
vundu.
Beş bin yıl önceki anlayış, bu kez kravatlı ve fraklı giysilerle dayatmalarını sürdürmeye çalışıyor
Türbanı kachıüara 'erkekler' takh
OKTAYEKtSCt
TBMM Başkanlığı'na "inadına" seçilen
Bülent Annç'm yarattığı "türban geriHmi"
5000 yıl önceki "erkekKkgösterisinin" günü-
müzdeki uzantısından başka bir şey değil...
Kayınvalidesi Ayse Sevdiye Hanım' ın an-
lattığına göre Bayan MOnevver Annçnasıl ki
"evlendikten sonra" türban takmışsa (Hürri-
yet - 25.11.2002), IÖ 3000"lerde de "Sümer"
erkekleri ilk kez kadınlann başını "özd bir ör-
tüyle"kapattılar...
Yahuz, bir farkla ki bütün kadınlann değil...
"Aşk vaptridarT ve "kutsal" kabul ettikleri ka-
dınlann...
Sümerolog Muazzez tlmiye Çığ, bu tarihsel
gerçeği "Kuran, Incfl ve Tevrat'm Sümer'de-
ki Kökeni" adlı ünlü yapıtında bakın nasıl
özetliyor: "Sümer tapınaklannda rahibeler
genel kaduı görevi yapıyorlardı» Bunlar Tan-
n namuıa seks yapnklanndan kutsal sayümış
ve diğer kaduılardan aynlmalan için başlan
• Türban çağlar boyunca hep üniforma olmuştur ve bunu isteyenler de
dayatanlar da hep 'erkekler' dir. Üniforma olmayan ve siyasi amaçla değil,
geleneklere bağlı olarak kullanılan ise 'başörtüsü' dür.
örttürühnüştür.»" (S. 29)
Tarihin ilk 'üniforması'
Türban konusunda uygarlık ve kültür tari-
hine yakışır bir değerlendirme yapabilmek
için, öncelikle "iki gerçeğûı" açık olarak vur-
gulanması gerekiyor:
Birincisi, türban çağlar boyunca hep "üni-
forma" olmuştur ve bunu isteyenler de, daya-
tanlar da hep "erkekJer"dir... Üniforma olma-
yan ve siyasi amaçla değil geleneklere bağlı
olarak kullanılan ise "başörtüsü"dür...
Bu nedenle, 'Anayasa'mızdaki "Kamusal
alanda türbanı kabul etmeyen" laik toplum an-
layışına "Başörtüsü neden yasak oteun?_" de-
mek, eğer cahillikten kaynaİdanmıyorsa "siya-
si samimiyetsiztikten" başka bir şey değildir...
Kimi sözde "avdın" kesimin de türban tar-
tışmalanna "başörtüsü" söylemiyle katılma-
lan ise sadece tarih bilincinden yoksunlukla-
nnı değil, tutuculuğa ve "kadm esaretine"
olan duyarsızlıklannı kanıtlıyor...
Ozgtirlûğtin değil, 'esaretin' simgesi
Çünkü türbanın "ikinci" gerçeği de aynı
çağlar içinde "özgüriüğün" değil, tam tersine
her zaman "kısıtlannıış bir yaşamm" simgesi
olarak kullanılmasıdır. Bu nedenle günümü-
zün dinci siyasetçilerinin, türbanı "özgür" bı-
rakmakla "kisjsel hürriyederin de sağlanaca-
ğmı" ileri sürmelerine karşı yine en tartışma-
sız yanıtlan "toplumsal tarih" vermektedir...
ÖrneğinîÖ 1500'lerde AsurKrah, sadece ev-
li ve dul kadınlara türban zorunluluğu getirmiş.
Amaç, aşk yaşamlannın "lasrife" oldugunun her-
kes tarafindan bilinmesi... Benzer şekilde Ya-
Basbakanlık'ta türban skandalı
GüVün sekreteıi
Ayşe Yûmaz
AKP'ye döndü
• Ayşe Yılmaz'ın fiilen göreve
başladığını Başbakanlık bürokratlan ve
AKP genel merkezi doğrularken,
Başbakanlık'tan yapılan açıklamada,
"Yılmaz'ın çeşitli konularırı arzı için
başbakanlığa geldiği" ileri sürüldü.
ANKARA(Cumhuri- len ziyaretçilere ve ça-
yet Bürosu) - Başbakan
Abduflah Gül, türbanlı
damşmanı Ayşe Yümaz'ı
gazetemizde yayımlanan
haber üzerine AKP Ge-
nel Merkezi'ne çekti. Ar-
dından da Başbakan-
hk'tan açıklama yapıla-
rak, Yılmaz'ın Basba-
kanlık'ta çahşmadığı öne
sürüldü. Ancak Başba-
kanlık, Yılmaz'ın Baş-
bakanlık özel kaleminde
2 tam gün mesai yapma-
sına ilişkin bir açıklama
getiremedi. Basbakan-
lık'ta Ayşe Yılmaz'la bir-
likte çalışanpersonel, ga-
zetemizin haberini doğ-
rularken, önceki gün
AKP Genel Merke-
zi'nden kendisini arayan
Cumhuriyet muhabirine
de "Ayşe Hanım artık
Başbakanhkta çahşıyor"
denilmişti.
Başbakan Gül, AKP
genel başkan yardımcüı-
ğından bu yana danış-
manlığını yapan Ayşe
Yılmaz'ı Başbakanlık'ta-
ki makamma getirmek
istedi. Onay yazısı için
hükümetin güvenoyu al-
masını bekleyen Gül, ön-
cesinde Yılmaz'ı Başba-
kanlık'a çağırarak çalış-
malannayardımcı olma-
suıı istedi. Bu nedenle
Ayşe Yılmaz, 24 Kasım
sabahı Basbakanlık'ta ça-
lışmaya başladı. Yılmaz,
önceki gün de geç saat-
lere kadar Basbakanlık'ta
çalıştı. Türbanlı olarak
Başbakanhk'ta çahşma-
ya başlayan Yılmaz, ge-
lışmasına tanık olan ga-
zetecilere de "Artık Baş-
bakanfcktai.Tm.Saym Gül
yanında çahşmamı iste-
diği için buraya geldiın"
bilgisini verdı. Bu bilgı-
yi doğrulamak amacıyla
AKP Genel Merkezi'ni
telefonla aradığımızda da
Gül'ün makammdaki
sekreterler "Arnk Baş-
bakanhktacahşıyor" di-
yerek, Başbakanlık tele-
fonunu verdiler.
Ancak dün gazetemiz-
de çıkan haber üzerine
telaşlanan Başbakanhk,
Yıimaz'ı AKP Genel
Merkezi'ne çekti ve sa-
bah saatlerinde de bir
açıklama yaptı. Gazete-
miz'e "kunîıa ve gerçe-
ğiyansrtmayan haberyap-
ma" suçlaması yöneltilen
açıklamada, Yılmaz'ın
25 Kasım 2002 günü "çe-
şjthkonulannSayınBaş-
bakan'a arzı" için Baş-
bakanlığa geldiği ileri sü-
rüldü. Ancak açıklama-
da, Yılmaz'ın, 24 Ka-
sım'da da özel kalemde
çalışmasına bir açıklık
getirilmedi. Açıklama-
da, "Saym Ayşe Yılmaz
BükentUniveirsitesiLTus-
lararasıbişkierBölümü-
nü dereceît bjtirmiş ohm,
parti nedzindeki danış-
mankkgörevineuzunbir
zamandanberidevam et-
mektedir. Haberdeiddia
edildiği gibi Sayın Yü-
maz'ın Başbakanhk'ta
herhangi bir resmi veya
füli görevi bulunmamak-
tadBr" denıldı.
Türbanın bir gerçeği de her zaman "kısıüanmış. bir yaşanun" simgesi olarak kullanılmasıdır.
hudi kadmlara da evlendikten sonra saçlanm
kesmelerini ve başlannı peruk ya da türbanla
örtmelerini o çağlann erkek egemen din ve si-
yaset düzeni şart koşuyor... Aynı dönemlerde
"fahişetik" yapan Yahudi kadınlara, yaşamla-
nnı "teıth kümak" için uygun görülen ünifor-
ma ise yüzlerini "peçe>1e" kapatmalan...
Yine Muazzez îlmiye Çığ'uı "Tekvin"den
aktardığı bir öyküyü bir kez daha anımsaya-
lım... Yahudanın oğlu öldüğünde önce ikin-
ci oğluna verdiği gelini, ikincisi de ölünce
üçüncüsüne verilmeyince, yüzünü peçeyle ör-
tüp "fahişe rohı" oynayarak kayınpederiyle
birlikte olur... Kutsal kitaplardaki bu öyküden
bile çıkanlması gereken ders, kadının kişiliği
ve özgürlüğü önünde en güçlü engelin "örtün-
mek" olduğu değil midır?..
İslama da 'hakaret'
Kuran da da ashnda "türbanm" olmadığı ger-
çeğine burada girmek istemiyorum... Çünkü
söz "tslamiyetin kurallanndan" açıldığında,
bu konudakı "çok bilenler" he-
men ayaklanıyorlar ve bitmez
tükenmez polemiklerle sözü
uzattıkça uzatıyorlar...
Ne var ki Kuran'ın "kadınuı
zi>Tietkrinigöstermemesi'
1
nı ön-
gören ayetlerinde, bundan "ba-
şın" %e hatta "saçın" bile kaste-
dildiğine dair en ufak bir ifade-
nin yer almadığını herkes bihyor.
Aynca yine Islamiyetin, kendin-
den önceki çağlarda kadına tür-
ban, peçe ya da benzer ünifor-
malarla getırilen "fahişe kimli-
ğuıi" ortadan kaldıncı bir tutu-
mu "benimsemediğini" söyle-
mek de bu "son" dine karşı en
büyük hakaret obnaz mı?..
Evet... Şimdi takvimler "İS
2002" yılını gösterirken, üstelik
80 yıl önceki bir devrimle kadı-
na "medeniyasayı" armağan et-
miş ve "gerçek özgürlük huku-
kunu" kazandırmış bir ülkeyi
yönetmeye başlayan "erkekler",
devletin doruklanna kadınlannı
değil. başlannı "türbanla" ört-
tükleri kadınlannı taşımanın çağ-
dışı gösterilenni yapıyorlar...
5000 yıl önce kadınlara türban
takan anlayış, bu kez kravatlı ve
fraklı giysilerle karşımızda...
Asıl türbanlı olanlar da işte bu
"erkekler" değil mi?..
Mal edinmeleri için Bakanlar Kurulu'nun onayı devreden çıkanlacak
Azınlık vakıflanna kolaylık
EBRU TOKTAR
ANKARA - .\KP iktıdannın
hazırladığı AB uyum paketin-
de, önceki hükümet dönemin-
de çıkanlan "Cemaat Vakıfla-
nnın Taşınmaz Mal Edinmele-
ri ve Bunlar Üzerinde Tasamıf-
ta Bulunmalan Hakkında Yö-
netmeKk" ile "Dernekler Da-
ire Başkanhğı Merkez ve Taşra
TeşkilaO Kuruhış, Görev, Çalış-
ma ve Denetim Üsul ve Esasla-
rma DairYönetmelik" yeniden
düzenleniyor. Azınlık vakıfla-
nnın mal edinmesi için Bakan-
lar Kurulu onayuıı kaldırarak
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden
izin almayı yeterli hale getir-
meyi amaçlayan hükümet, Der-
nekler Yasası'nı da daha çağdaş
hale getirerek derneklenn bil-
dirilerinde mülkı amire önbil-
dirim yapma zorunluluğu kal-
dırılıyor.
AKP'nin AB'ye uyum pake-
tinde, önceki h1
ikümet tarafin-
dan 15 Ekım 2002 tarihinde
Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe konulan yönetmelik-
ler üzerinde de değişikliklere
gidilecek. MHP'nin kaygılan
nedeniyle cemaat vakıflannın
mal edinmesine yönelik ağır-
laştınlan bürokratik süreç azal-
tılırken derneklerin çalışma
gayrimenkul satın alabilmeleri.
binalanna kat çıkabilmelen ve-
ya ek bina yapabilmeleri için her
seferinde Bakanlar Kurulu'ndan
onay alma zorunluluğu kaldın-
lıyor.
Bu vakıflann dini, hayri, sos-
yal, eğitsel. sıhhi ve kültürel
alanlardaki gereksinimlerini
• AKP iktidan, 57. hükümet döneminde
eleştirilen ve MHP'nin kaygılan nedeniyle azınlık
vakıflannın mal edinme ölçütleri ağırlaştınlan Cemaat
Vakıflan Yönetmeliği'ni yeniden düzenliyor.
alanlan da genişletiliyor.
Demokratik açılımı genişle-
tilen Cemaat Vakıflarmm Ta-
şınmaz Mal Edinmeleri ve Bun-
lar Üzerinde Tasarrufta Bulun-
malan Hakkında Yönetmelik,
Bakanlar Kurulu'nun onayını
devreden çıkanyor.
Yeni düzenleme ile Musevi,
Ermeni ve Rum vakıflarmn
karşılamak üzere taşuımaz mal
edinmeleri ve tasarrufta bulun-
malan kolaylaştınlıyor.
"Bakanlar Kurulu izni ile ta-
şınmaz mal edinebUnier" hük-
mü çıkan larak "Vakıflar Genel
Müdürlüğü'nün izni ile taşın-
maz mal edinebUuier" hükmü
getiriliyor. Bu uygulamamn ya-
şama geçmesinden ilk yararla-
nacak azınlık vakfı da Balıklı
Rum Hastanesi olacak.
Yönetmeliğin 9. maddesi olan
ve ilgili devletlerle "karşıhldı-
hk" ilkesinin gözetilmesini ön-
gören "Lozan Anüaşması'nm
45. maddesi ile diğer uluslara-
rası anlaşmalardan doğan hak
ve yükümlülükleri sakh tutul-
muştur" hükmü ise Milli Gü-
venlik Kurulu Genel Sekreter-
liği'ninhassasiyetleri nedeniy-
le aynen korunacak.
Dernekler
İçişleri Bakanlığı'nın Der-
nekler Daire Başkanlığı Merkez
ve Taşra Teşkilatı Kuruluş, Gö-
rev, Çalışma ve Denetim Usul
ve Esaslanna Dair Yönetmelik
de değiştirilerek, bildiri ve ben-
zerlerinin yayımlanması için al-
dıklan yönetim kurulu karan
ile bildiri ve benzerlerinin üç
örneğini, mahallin en büyük
mülki amirine verme zorun-
luluğu kaldınlıyor.
AVRUPA'DAN
GURAY OZ
Viyana'dan
Yola Çıkınca.
Hemen sağa sapacaksınız. Oradan aldığınız işa-
ret sizi merkeze, merkezin daha sağına doğru gö-
türecek. Avusturya genel seçimlerinı sosyal demok-
ratlaryıtırdi, muhafazakâr Wolfgang Schüssel'in
Halk Partisi (VPÖ) kazandı. Az buz değil, yüzde 42
oranında bir oyla. Jörg Haider'in oyları azaldı,
ama hâlâ üçüncü partidir. Muzaffer ve muhafaza-
kâr kanat yalnız Avusturya'da değil, tüm Avru-
pa'da egemenliğini ilan edebılir. 'Tony Blairyo/c
mu, Gerhard Schröder'e ne oldu" diye sorula-
bilir tabii. Blair sosyal demokrasıyı sağa, merke-
ze doğru yönelten, yol haritasını çizen bir yeni
dünya şahinidir; Schröder ise kurtuluşu Blair'in
izınde giderek sağa kaymakta bulan birtuhaf "sos-
yal demokrat". Hem SPD, hem Ingiliz Işçi Partisi
(tıpkı bizim CHP gibi) artık sosyal demokrat sayı-
Iamayacağından, çok da anlamlı bir soru olmaz bu.
Ortağının üç beş oy fazlasıyla hukümette kalabi-
len Schröder'in durumu hiç ama hiç iyi değildir.
Şu sıralarda küresel başkan Bush, Avrupa'nın
muhafazakârlarıyla ve kuşkusuz medyayla birlik-
te ona savaş karşıtlığının bedelini ödetmektedir.
• • •
Gerçi Schröder'in Oskar Lafontaine gibi aklı
başında eleştirmenleri var, ama onlar, muhafaza-
kâr Almanya'yı sağlam bir şeklide hazırlamakla uğ-
raşan medyada, konu mankenı olmaktan öteye
gidemiyortar. Zaten can derdıne düşmüş Schrö-
der de, uluslararası finans piyasalanna, tekelleri-
ne kulak vermemeyi, tam tersine onlan denetle-
meyi öneren Lafontaine'e hak verecek değildir.
Kısacası Avrupa artık bundan böyle muhafaza-
kâr bir Avrupa'dır. Çağıngereklerinedeuygundur
bu. Çünkü yeni dünya çok önemli nedenlerle mu-
hafazakâr iktidariara gereksinim duymaktadır. Ye-
ni dünya ya da sık sık tekrarladığım sözlerle pa-
rıltılı ortaçağ düzeni parazitlerden hoşlanmamak-
tadır. Sosyalist alternatifin ortadan silindiği gün-
lerden bu yana "sosyal devlet" olmanın gereği,
şu gereksiz rekabetin anlamı kalmamıştır. Ustelik
hemen tüm dünyayı pençesine almış ekonomik
bunalım koşullannda parazitlerın hiç ama hiç mi
gereği yoktur. Şimdı sıra muhafazakâr ve güçlü dev-
letlerdedir. Kültürler savaşacak, "aşağı kültüher"
ve halklar yenilecek, paylaşılacak ne varsa acı ya
da tatlı yöntemlerle paylaşılacaktır.
Durum kısaca böyledir.
• • •
Bir başka gerçek de panltılı ortaçağın karşısın-
da sağlam dirençli ve mücadeleci güçlerin, solun
eksikliğidir. Panltılı ortaçağın karşısında karanlık
ortaçağ inatçı bir sis, kötülük dolu bir zulmet gibi-
dir. Ortak paydaortaçağ, bızı içinden çıkılmaz, çok
tehlikelı, çok kanlı bir "kültürier savaşı "nasürüklü-
yor. Filistin'deki Hizbullah'la, Türkiye'dekı kardeş-
tir. Şaron nasıl Bush'la kardeşse, El Kaide'nin ba-
şı nasıl baba Bush'un ortağıysa... Panltılı ya da ka-
ranlık ortaçağ da işte öyledir; ortaçağdır. Bu çağ-
da halk yönlendirilebilir bir nesneden başka bir şey
değildir. Yoksullardevredışıdır. Cadıavı hızlanmış-
tır. Halklannı korumak ve kollamak isteyen devlet-
ler lanetlenmiştir. At izi it izine kanşmıştır ve zaten
yeni çağın medyasının en önemli özelliği de izleri
kanştırmaktaki olağanüstü başarısında gizlidir.
Öylesine susturulmuş ve kendinden geçmiştir
ki artık medya, ABD'nin merkezindeki 150 binlik
savaş karşıtı gösterilere tek bir satırla bile yer ver-
memekte, verememektedir. Erdem, ilke tanıma-
yan medya yalnız teknikte değil, yozlukta da sı-
nırtanımamaktadır.
* • •
Viyana'dan çıktık yola. Lafontaine'in dediği gi-
bi, muhafazakârlar güçlenmiş, Haider'ler, Le
Pen'ler, Fortuyn'lar hızlanmıştır, çünkü sokakta-
ki adam kendisini temsil edecek aklı başında bi-
rilenni bulamamaktadır. Zaman daralıyor, yalnız be-
limizdeki kemer değil, boynumuzdaki ip de gittik-
çe sıkmaya başlıyor.
Bir zamanlar adına faşizm denilen kanlı yönet-
me biçimleri, günümüzde başka kılıklar altında
karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Amerikalılar da, Al-
manlar da, Fransızlar da, ötekiler de tıpkı bızim gi-
bi tehdit altındadır. "Teröre karşı savaş" kılıfının al-
tında gelişen, kadife eldiven giymiş despotizmdir.
"Yurtseveriik Yasası" ileyetinmeyen Bush "Yur-
du Koruma Bakanlığı"n\ boşuna mı kuruyor?
Bu kez kara ya da kahverengi üniformanın de-
ğil, tekniğın panltısı ve asık yüzüyle, savaşın ve zor-
balığın sıntkan çehresiyle görünecek gözümüze.
PEN, İLAD, TCS ve TYS'den eleştiri:
3 Kasım seçiminde
medya sınıfta kaldı
İstanbul Haber Servi-
si-Uhıslararası PEN Ku-
lüpleri Federasyonu Tür-
kiye Merkezi, Iletişim
Araştırmalan Derneği
(lLAD),TürkiyeGaze-
tecilerSendikası(TGS)
ve Türkiye Yazarlar Sen-
dikası (TYS), 3 Kasım
Genel Seçimleri'nde
medyanuı okurlanna ve
izleyicilerine doyurucu
haber veremediğıni ifa-
de ederek yansız haber
alamayan kamuoyunun
yeterince aydınlanlama-
dığını belirtti.
Yapılan ortak yazıh
açıklamada, medyanın
seçim kampanyası sıra-
smda Susurluİc olayını
ve yolsuzluklan yeteri
kadar gündeme getirme-
diği kaydedilerek "Si-
yasi parti liderlerine ya-
pılan röportaj ve açık
oturumlarda parti prog-
ramlarmda bu konuya
yeteri kadar yer verip
vermedikleri sorulma-
mıştır. Seçim sisiteminin
adaletsiz, baraj sistenü-
nin antidemokratik ol-
duğu konusunda da ka-
yıtsız kalan medya, bu
düzenin iyileştirilmesi
açısmdan da eddh" ola-
mamtşör" denildi. Med-
yanın büyük bir kesimi-
nin seçim döneminde
Atatürk ilkeleri ve laik
eğitim üzerinde de du-
yarhhk göstermediği ifa-
de edilen açıklamada,
kitle iletişim araçlannın
siyasi parti liderlerinin
imajlanna ağu"hk verdi-
ği kaydedildi.
BUgilendirmedi
yönlendirdi
Medyanın özel ya-
şamlar üzerinde abartı-
h görüntü yarattığı dile
getirilen açıklamada, ya-
yınlann bilgılendirmek
yerine yönlendirdiği
kaydedildi. Açıklama-
da, medyanın AB konu-
suna ağırlık vermesine
karşın Ortadoğu'da ba-
nşı tehdit eden olaylar
üzerinde gerekli ölçüde
durmadığı vurgulandı.