01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA + CUMHURİYET 27 KASIM 2002 ÇARŞAMBA HABERLER Anadolu'da Vakit türbana karşı çıkan Cumhurbaşkanı'nın 'ayakbağı' olduğunu ileri sürdü Sezer'e hakaretler sürüyorİstanbul Haber Servisi - Cumhur- başkanı Ahmet Necdet Sezer'in ka- musal alanda türbana karşı çıkan açık- kmalanna Islamcı basının tepkisi sü- riiyor. Hedefgöstermeyi alışkanlıkha- lıne getiren Anadolu'da Vakit gazete- sinde, Cumhurbaşkanı ve eşi Semra Sezer'e yönelik yalnızca tepki değil, hakaretler içeren yazılar yer aldı. Gazete, "Sezer AyakbağT başlıklı manşetinde. Cumhurbaşkanı'nın "cun- tacı üshıbuyia başörtüsü yasağmı" sa- vunarak gerginlık çıkardığını öne sür- dü. Gazetede, Cumhurbaşkanı'nın Al- manya gezisine eşini yanına almadan çıkması da eleştirildi. Haberde, "Se- zer'in srf Müne\r ver Annç'ın proto- kofekaahnasnıengeBemekiçineşmigö- türmemesi 'Semra Hanım bir aksesu- var ve süs eşyası mı' yorumlanna ne- den okhı" değerlendirmesi yapıldı. Vakit'in bir başka yazısında ise va- tandaşlann, Sezer'e "nankör kedi" dediği savlanan Hüsamettin Ozkan'ı haklı bulmaya başladığı iddia edildi. Vakit'te Cumhurbaşkanı hakkında, "Sezer'in defteri" başlıklı yazıda da şu eleştiriler yapıldı: - Anasol-M iktidanyla birlikte Tür- kiye'ye 100 milyar dolar zarara yola- çan 'Şubat 2001 Krizi'nin mimarlan arasında. - Kamuoyunda peşkeş olarak yo- rumlanarı pek çok yasayı onayladı. - Afyonlu olmasına karşın Afyon- lulara 'geçmiş olsun' bile demedi. - Kendisine duyulan güven oranı yüzde 87 iken bunu yüzde 43.9lara dü- şürdü. Yeni Şafak gazetesinin "Sezer 13 yıl önceki gibi" başlıklı haberinde, Cum- hurbaşkanı'nın 13 yıl önce de üniver- sitelerde başörtüsünü yasaklayan Ana- yasa Mahkemesi karannda imzasının bulunduğu yer aldı. Zaman gazetesinin haberinde ise "Sezer'in başörtüsü' çıkışının shaseti değfl, piyasalan gerdiğj" öne sürüldü. Türban konusunu "Sezer, hukuki metinleri görmezden geKvor. Başörtü- sü hukuken serbest" başlığıyla okuyu- culanna duyuran Milli Gazete'nin manşet haberinde Prof. Dr. Mustafa Kamalak'ın "Hukuki olarak başör- tüsünü yasaklayan bir madde olmadı- ğı" şeklindeki iddialanna yer \erildi. Gazetenin yazarlan S. ArifEmre ve Ek- rem Kraltaş ise yazılannda Sezer'in haksız olduğunu ileri sürdü. Yeni Mesaj gazetesi yazarlan Recep Bahar "Sezer ve hukuk. Ne kadar ör- tüşüyorlar?", tbrahim Berk "Kamu- sal alan mı? Kamusal yalan 101?" ve Muhamem Bayraktar "Yine başörtü- sü!'' başlıklı yorumlanyla türbanı sa- vundu. Beş bin yıl önceki anlayış, bu kez kravatlı ve fraklı giysilerle dayatmalarını sürdürmeye çalışıyor Türbanı kachıüara 'erkekler' takh OKTAYEKtSCt TBMM Başkanlığı'na "inadına" seçilen Bülent Annç'm yarattığı "türban geriHmi" 5000 yıl önceki "erkekKkgösterisinin" günü- müzdeki uzantısından başka bir şey değil... Kayınvalidesi Ayse Sevdiye Hanım' ın an- lattığına göre Bayan MOnevver Annçnasıl ki "evlendikten sonra" türban takmışsa (Hürri- yet - 25.11.2002), IÖ 3000"lerde de "Sümer" erkekleri ilk kez kadınlann başını "özd bir ör- tüyle"kapattılar... Yahuz, bir farkla ki bütün kadınlann değil... "Aşk vaptridarT ve "kutsal" kabul ettikleri ka- dınlann... Sümerolog Muazzez tlmiye Çığ, bu tarihsel gerçeği "Kuran, Incfl ve Tevrat'm Sümer'de- ki Kökeni" adlı ünlü yapıtında bakın nasıl özetliyor: "Sümer tapınaklannda rahibeler genel kaduı görevi yapıyorlardı» Bunlar Tan- n namuıa seks yapnklanndan kutsal sayümış ve diğer kaduılardan aynlmalan için başlan • Türban çağlar boyunca hep üniforma olmuştur ve bunu isteyenler de dayatanlar da hep 'erkekler' dir. Üniforma olmayan ve siyasi amaçla değil, geleneklere bağlı olarak kullanılan ise 'başörtüsü' dür. örttürühnüştür.»" (S. 29) Tarihin ilk 'üniforması' Türban konusunda uygarlık ve kültür tari- hine yakışır bir değerlendirme yapabilmek için, öncelikle "iki gerçeğûı" açık olarak vur- gulanması gerekiyor: Birincisi, türban çağlar boyunca hep "üni- forma" olmuştur ve bunu isteyenler de, daya- tanlar da hep "erkekJer"dir... Üniforma olma- yan ve siyasi amaçla değil geleneklere bağlı olarak kullanılan ise "başörtüsü"dür... Bu nedenle, 'Anayasa'mızdaki "Kamusal alanda türbanı kabul etmeyen" laik toplum an- layışına "Başörtüsü neden yasak oteun?_" de- mek, eğer cahillikten kaynaİdanmıyorsa "siya- si samimiyetsiztikten" başka bir şey değildir... Kimi sözde "avdın" kesimin de türban tar- tışmalanna "başörtüsü" söylemiyle katılma- lan ise sadece tarih bilincinden yoksunlukla- nnı değil, tutuculuğa ve "kadm esaretine" olan duyarsızlıklannı kanıtlıyor... Ozgtirlûğtin değil, 'esaretin' simgesi Çünkü türbanın "ikinci" gerçeği de aynı çağlar içinde "özgüriüğün" değil, tam tersine her zaman "kısıtlannıış bir yaşamm" simgesi olarak kullanılmasıdır. Bu nedenle günümü- zün dinci siyasetçilerinin, türbanı "özgür" bı- rakmakla "kisjsel hürriyederin de sağlanaca- ğmı" ileri sürmelerine karşı yine en tartışma- sız yanıtlan "toplumsal tarih" vermektedir... ÖrneğinîÖ 1500'lerde AsurKrah, sadece ev- li ve dul kadınlara türban zorunluluğu getirmiş. Amaç, aşk yaşamlannın "lasrife" oldugunun her- kes tarafindan bilinmesi... Benzer şekilde Ya- Basbakanlık'ta türban skandalı GüVün sekreteıi Ayşe Yûmaz AKP'ye döndü • Ayşe Yılmaz'ın fiilen göreve başladığını Başbakanlık bürokratlan ve AKP genel merkezi doğrularken, Başbakanlık'tan yapılan açıklamada, "Yılmaz'ın çeşitli konularırı arzı için başbakanlığa geldiği" ileri sürüldü. ANKARA(Cumhuri- len ziyaretçilere ve ça- yet Bürosu) - Başbakan Abduflah Gül, türbanlı damşmanı Ayşe Yümaz'ı gazetemizde yayımlanan haber üzerine AKP Ge- nel Merkezi'ne çekti. Ar- dından da Başbakan- hk'tan açıklama yapıla- rak, Yılmaz'ın Basba- kanlık'ta çahşmadığı öne sürüldü. Ancak Başba- kanlık, Yılmaz'ın Baş- bakanlık özel kaleminde 2 tam gün mesai yapma- sına ilişkin bir açıklama getiremedi. Basbakan- lık'ta Ayşe Yılmaz'la bir- likte çalışanpersonel, ga- zetemizin haberini doğ- rularken, önceki gün AKP Genel Merke- zi'nden kendisini arayan Cumhuriyet muhabirine de "Ayşe Hanım artık Başbakanhkta çahşıyor" denilmişti. Başbakan Gül, AKP genel başkan yardımcüı- ğından bu yana danış- manlığını yapan Ayşe Yılmaz'ı Başbakanlık'ta- ki makamma getirmek istedi. Onay yazısı için hükümetin güvenoyu al- masını bekleyen Gül, ön- cesinde Yılmaz'ı Başba- kanlık'a çağırarak çalış- malannayardımcı olma- suıı istedi. Bu nedenle Ayşe Yılmaz, 24 Kasım sabahı Basbakanlık'ta ça- lışmaya başladı. Yılmaz, önceki gün de geç saat- lere kadar Basbakanlık'ta çalıştı. Türbanlı olarak Başbakanhk'ta çahşma- ya başlayan Yılmaz, ge- lışmasına tanık olan ga- zetecilere de "Artık Baş- bakanfcktai.Tm.Saym Gül yanında çahşmamı iste- diği için buraya geldiın" bilgisini verdı. Bu bilgı- yi doğrulamak amacıyla AKP Genel Merkezi'ni telefonla aradığımızda da Gül'ün makammdaki sekreterler "Arnk Baş- bakanhktacahşıyor" di- yerek, Başbakanlık tele- fonunu verdiler. Ancak dün gazetemiz- de çıkan haber üzerine telaşlanan Başbakanhk, Yıimaz'ı AKP Genel Merkezi'ne çekti ve sa- bah saatlerinde de bir açıklama yaptı. Gazete- miz'e "kunîıa ve gerçe- ğiyansrtmayan haberyap- ma" suçlaması yöneltilen açıklamada, Yılmaz'ın 25 Kasım 2002 günü "çe- şjthkonulannSayınBaş- bakan'a arzı" için Baş- bakanlığa geldiği ileri sü- rüldü. Ancak açıklama- da, Yılmaz'ın, 24 Ka- sım'da da özel kalemde çalışmasına bir açıklık getirilmedi. Açıklama- da, "Saym Ayşe Yılmaz BükentUniveirsitesiLTus- lararasıbişkierBölümü- nü dereceît bjtirmiş ohm, parti nedzindeki danış- mankkgörevineuzunbir zamandanberidevam et- mektedir. Haberdeiddia edildiği gibi Sayın Yü- maz'ın Başbakanhk'ta herhangi bir resmi veya füli görevi bulunmamak- tadBr" denıldı. Türbanın bir gerçeği de her zaman "kısıüanmış. bir yaşanun" simgesi olarak kullanılmasıdır. hudi kadmlara da evlendikten sonra saçlanm kesmelerini ve başlannı peruk ya da türbanla örtmelerini o çağlann erkek egemen din ve si- yaset düzeni şart koşuyor... Aynı dönemlerde "fahişetik" yapan Yahudi kadınlara, yaşamla- nnı "teıth kümak" için uygun görülen ünifor- ma ise yüzlerini "peçe>1e" kapatmalan... Yine Muazzez îlmiye Çığ'uı "Tekvin"den aktardığı bir öyküyü bir kez daha anımsaya- lım... Yahudanın oğlu öldüğünde önce ikin- ci oğluna verdiği gelini, ikincisi de ölünce üçüncüsüne verilmeyince, yüzünü peçeyle ör- tüp "fahişe rohı" oynayarak kayınpederiyle birlikte olur... Kutsal kitaplardaki bu öyküden bile çıkanlması gereken ders, kadının kişiliği ve özgürlüğü önünde en güçlü engelin "örtün- mek" olduğu değil midır?.. İslama da 'hakaret' Kuran da da ashnda "türbanm" olmadığı ger- çeğine burada girmek istemiyorum... Çünkü söz "tslamiyetin kurallanndan" açıldığında, bu konudakı "çok bilenler" he- men ayaklanıyorlar ve bitmez tükenmez polemiklerle sözü uzattıkça uzatıyorlar... Ne var ki Kuran'ın "kadınuı zi>Tietkrinigöstermemesi' 1 nı ön- gören ayetlerinde, bundan "ba- şın" %e hatta "saçın" bile kaste- dildiğine dair en ufak bir ifade- nin yer almadığını herkes bihyor. Aynca yine Islamiyetin, kendin- den önceki çağlarda kadına tür- ban, peçe ya da benzer ünifor- malarla getırilen "fahişe kimli- ğuıi" ortadan kaldıncı bir tutu- mu "benimsemediğini" söyle- mek de bu "son" dine karşı en büyük hakaret obnaz mı?.. Evet... Şimdi takvimler "İS 2002" yılını gösterirken, üstelik 80 yıl önceki bir devrimle kadı- na "medeniyasayı" armağan et- miş ve "gerçek özgürlük huku- kunu" kazandırmış bir ülkeyi yönetmeye başlayan "erkekler", devletin doruklanna kadınlannı değil. başlannı "türbanla" ört- tükleri kadınlannı taşımanın çağ- dışı gösterilenni yapıyorlar... 5000 yıl önce kadınlara türban takan anlayış, bu kez kravatlı ve fraklı giysilerle karşımızda... Asıl türbanlı olanlar da işte bu "erkekler" değil mi?.. Mal edinmeleri için Bakanlar Kurulu'nun onayı devreden çıkanlacak Azınlık vakıflanna kolaylık EBRU TOKTAR ANKARA - .\KP iktıdannın hazırladığı AB uyum paketin- de, önceki hükümet dönemin- de çıkanlan "Cemaat Vakıfla- nnın Taşınmaz Mal Edinmele- ri ve Bunlar Üzerinde Tasamıf- ta Bulunmalan Hakkında Yö- netmeKk" ile "Dernekler Da- ire Başkanhğı Merkez ve Taşra TeşkilaO Kuruhış, Görev, Çalış- ma ve Denetim Üsul ve Esasla- rma DairYönetmelik" yeniden düzenleniyor. Azınlık vakıfla- nnın mal edinmesi için Bakan- lar Kurulu onayuıı kaldırarak Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden izin almayı yeterli hale getir- meyi amaçlayan hükümet, Der- nekler Yasası'nı da daha çağdaş hale getirerek derneklenn bil- dirilerinde mülkı amire önbil- dirim yapma zorunluluğu kal- dırılıyor. AKP'nin AB'ye uyum pake- tinde, önceki h1 ikümet tarafin- dan 15 Ekım 2002 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan yönetmelik- ler üzerinde de değişikliklere gidilecek. MHP'nin kaygılan nedeniyle cemaat vakıflannın mal edinmesine yönelik ağır- laştınlan bürokratik süreç azal- tılırken derneklerin çalışma gayrimenkul satın alabilmeleri. binalanna kat çıkabilmelen ve- ya ek bina yapabilmeleri için her seferinde Bakanlar Kurulu'ndan onay alma zorunluluğu kaldın- lıyor. Bu vakıflann dini, hayri, sos- yal, eğitsel. sıhhi ve kültürel alanlardaki gereksinimlerini • AKP iktidan, 57. hükümet döneminde eleştirilen ve MHP'nin kaygılan nedeniyle azınlık vakıflannın mal edinme ölçütleri ağırlaştınlan Cemaat Vakıflan Yönetmeliği'ni yeniden düzenliyor. alanlan da genişletiliyor. Demokratik açılımı genişle- tilen Cemaat Vakıflarmm Ta- şınmaz Mal Edinmeleri ve Bun- lar Üzerinde Tasarrufta Bulun- malan Hakkında Yönetmelik, Bakanlar Kurulu'nun onayını devreden çıkanyor. Yeni düzenleme ile Musevi, Ermeni ve Rum vakıflarmn karşılamak üzere taşuımaz mal edinmeleri ve tasarrufta bulun- malan kolaylaştınlıyor. "Bakanlar Kurulu izni ile ta- şınmaz mal edinebUnier" hük- mü çıkan larak "Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün izni ile taşın- maz mal edinebUuier" hükmü getiriliyor. Bu uygulamamn ya- şama geçmesinden ilk yararla- nacak azınlık vakfı da Balıklı Rum Hastanesi olacak. Yönetmeliğin 9. maddesi olan ve ilgili devletlerle "karşıhldı- hk" ilkesinin gözetilmesini ön- gören "Lozan Anüaşması'nm 45. maddesi ile diğer uluslara- rası anlaşmalardan doğan hak ve yükümlülükleri sakh tutul- muştur" hükmü ise Milli Gü- venlik Kurulu Genel Sekreter- liği'ninhassasiyetleri nedeniy- le aynen korunacak. Dernekler İçişleri Bakanlığı'nın Der- nekler Daire Başkanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı Kuruluş, Gö- rev, Çalışma ve Denetim Usul ve Esaslanna Dair Yönetmelik de değiştirilerek, bildiri ve ben- zerlerinin yayımlanması için al- dıklan yönetim kurulu karan ile bildiri ve benzerlerinin üç örneğini, mahallin en büyük mülki amirine verme zorun- luluğu kaldınlıyor. AVRUPA'DAN GURAY OZ Viyana'dan Yola Çıkınca. Hemen sağa sapacaksınız. Oradan aldığınız işa- ret sizi merkeze, merkezin daha sağına doğru gö- türecek. Avusturya genel seçimlerinı sosyal demok- ratlaryıtırdi, muhafazakâr Wolfgang Schüssel'in Halk Partisi (VPÖ) kazandı. Az buz değil, yüzde 42 oranında bir oyla. Jörg Haider'in oyları azaldı, ama hâlâ üçüncü partidir. Muzaffer ve muhafaza- kâr kanat yalnız Avusturya'da değil, tüm Avru- pa'da egemenliğini ilan edebılir. 'Tony Blairyo/c mu, Gerhard Schröder'e ne oldu" diye sorula- bilir tabii. Blair sosyal demokrasıyı sağa, merke- ze doğru yönelten, yol haritasını çizen bir yeni dünya şahinidir; Schröder ise kurtuluşu Blair'in izınde giderek sağa kaymakta bulan birtuhaf "sos- yal demokrat". Hem SPD, hem Ingiliz Işçi Partisi (tıpkı bizim CHP gibi) artık sosyal demokrat sayı- Iamayacağından, çok da anlamlı bir soru olmaz bu. Ortağının üç beş oy fazlasıyla hukümette kalabi- len Schröder'in durumu hiç ama hiç iyi değildir. Şu sıralarda küresel başkan Bush, Avrupa'nın muhafazakârlarıyla ve kuşkusuz medyayla birlik- te ona savaş karşıtlığının bedelini ödetmektedir. • • • Gerçi Schröder'in Oskar Lafontaine gibi aklı başında eleştirmenleri var, ama onlar, muhafaza- kâr Almanya'yı sağlam bir şeklide hazırlamakla uğ- raşan medyada, konu mankenı olmaktan öteye gidemiyortar. Zaten can derdıne düşmüş Schrö- der de, uluslararası finans piyasalanna, tekelleri- ne kulak vermemeyi, tam tersine onlan denetle- meyi öneren Lafontaine'e hak verecek değildir. Kısacası Avrupa artık bundan böyle muhafaza- kâr bir Avrupa'dır. Çağıngereklerinedeuygundur bu. Çünkü yeni dünya çok önemli nedenlerle mu- hafazakâr iktidariara gereksinim duymaktadır. Ye- ni dünya ya da sık sık tekrarladığım sözlerle pa- rıltılı ortaçağ düzeni parazitlerden hoşlanmamak- tadır. Sosyalist alternatifin ortadan silindiği gün- lerden bu yana "sosyal devlet" olmanın gereği, şu gereksiz rekabetin anlamı kalmamıştır. Ustelik hemen tüm dünyayı pençesine almış ekonomik bunalım koşullannda parazitlerın hiç ama hiç mi gereği yoktur. Şimdı sıra muhafazakâr ve güçlü dev- letlerdedir. Kültürler savaşacak, "aşağı kültüher" ve halklar yenilecek, paylaşılacak ne varsa acı ya da tatlı yöntemlerle paylaşılacaktır. Durum kısaca böyledir. • • • Bir başka gerçek de panltılı ortaçağın karşısın- da sağlam dirençli ve mücadeleci güçlerin, solun eksikliğidir. Panltılı ortaçağın karşısında karanlık ortaçağ inatçı bir sis, kötülük dolu bir zulmet gibi- dir. Ortak paydaortaçağ, bızı içinden çıkılmaz, çok tehlikelı, çok kanlı bir "kültürier savaşı "nasürüklü- yor. Filistin'deki Hizbullah'la, Türkiye'dekı kardeş- tir. Şaron nasıl Bush'la kardeşse, El Kaide'nin ba- şı nasıl baba Bush'un ortağıysa... Panltılı ya da ka- ranlık ortaçağ da işte öyledir; ortaçağdır. Bu çağ- da halk yönlendirilebilir bir nesneden başka bir şey değildir. Yoksullardevredışıdır. Cadıavı hızlanmış- tır. Halklannı korumak ve kollamak isteyen devlet- ler lanetlenmiştir. At izi it izine kanşmıştır ve zaten yeni çağın medyasının en önemli özelliği de izleri kanştırmaktaki olağanüstü başarısında gizlidir. Öylesine susturulmuş ve kendinden geçmiştir ki artık medya, ABD'nin merkezindeki 150 binlik savaş karşıtı gösterilere tek bir satırla bile yer ver- memekte, verememektedir. Erdem, ilke tanıma- yan medya yalnız teknikte değil, yozlukta da sı- nırtanımamaktadır. * • • Viyana'dan çıktık yola. Lafontaine'in dediği gi- bi, muhafazakârlar güçlenmiş, Haider'ler, Le Pen'ler, Fortuyn'lar hızlanmıştır, çünkü sokakta- ki adam kendisini temsil edecek aklı başında bi- rilenni bulamamaktadır. Zaman daralıyor, yalnız be- limizdeki kemer değil, boynumuzdaki ip de gittik- çe sıkmaya başlıyor. Bir zamanlar adına faşizm denilen kanlı yönet- me biçimleri, günümüzde başka kılıklar altında karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Amerikalılar da, Al- manlar da, Fransızlar da, ötekiler de tıpkı bızim gi- bi tehdit altındadır. "Teröre karşı savaş" kılıfının al- tında gelişen, kadife eldiven giymiş despotizmdir. "Yurtseveriik Yasası" ileyetinmeyen Bush "Yur- du Koruma Bakanlığı"n\ boşuna mı kuruyor? Bu kez kara ya da kahverengi üniformanın de- ğil, tekniğın panltısı ve asık yüzüyle, savaşın ve zor- balığın sıntkan çehresiyle görünecek gözümüze. PEN, İLAD, TCS ve TYS'den eleştiri: 3 Kasım seçiminde medya sınıfta kaldı İstanbul Haber Servi- si-Uhıslararası PEN Ku- lüpleri Federasyonu Tür- kiye Merkezi, Iletişim Araştırmalan Derneği (lLAD),TürkiyeGaze- tecilerSendikası(TGS) ve Türkiye Yazarlar Sen- dikası (TYS), 3 Kasım Genel Seçimleri'nde medyanuı okurlanna ve izleyicilerine doyurucu haber veremediğıni ifa- de ederek yansız haber alamayan kamuoyunun yeterince aydınlanlama- dığını belirtti. Yapılan ortak yazıh açıklamada, medyanın seçim kampanyası sıra- smda Susurluİc olayını ve yolsuzluklan yeteri kadar gündeme getirme- diği kaydedilerek "Si- yasi parti liderlerine ya- pılan röportaj ve açık oturumlarda parti prog- ramlarmda bu konuya yeteri kadar yer verip vermedikleri sorulma- mıştır. Seçim sisiteminin adaletsiz, baraj sistenü- nin antidemokratik ol- duğu konusunda da ka- yıtsız kalan medya, bu düzenin iyileştirilmesi açısmdan da eddh" ola- mamtşör" denildi. Med- yanın büyük bir kesimi- nin seçim döneminde Atatürk ilkeleri ve laik eğitim üzerinde de du- yarhhk göstermediği ifa- de edilen açıklamada, kitle iletişim araçlannın siyasi parti liderlerinin imajlanna ağu"hk verdi- ği kaydedildi. BUgilendirmedi yönlendirdi Medyanın özel ya- şamlar üzerinde abartı- h görüntü yarattığı dile getirilen açıklamada, ya- yınlann bilgılendirmek yerine yönlendirdiği kaydedildi. Açıklama- da, medyanın AB konu- suna ağırlık vermesine karşın Ortadoğu'da ba- nşı tehdit eden olaylar üzerinde gerekli ölçüde durmadığı vurgulandı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear