Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20KASIM 2002 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusıa cumhuriyet.com.tr
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Tehlikeli İttîfaklar
ON DOKUZUNCU yüzyıl Osmanlı devlet adam-
larından bırkısmının büyük kusuru, içteki amaçlar
için dışı kullanmaktı. Sadrazam yahut nâzırolmak,
şerefli başkentlere sefir gitmek ya da büyük çaba
isteyen "dahilı" işlerizahmetsizyaptırmakiçin.çe-
şitli hizmetlerle güveni kazanılmış nüfuzlu bir bü-
yük devletin Dersaaûetteki adamlanna söylenir, son-
ra da o dış nüfuzun Padişah'tan geçerek Babı-
âli'ye inmesi ve "maksadın hâsıl olması" beklenir-
di.
Kimi paşanın adını "lngiliz"e, kimininkini "Ne-
dimov"a çıkaran bu olmuştur. Aptal sanılan halk,
o devirde bile bunlan fark ederdi.
Şimdiki çağda, kışiselliği aşan çokdaha büyük,
neredeyse ıdeolojik denebilecek amaçların
gerçekleştırilmesi içn özde ay nı modele dayalı iliş-
kiler kuruluyor; ama ilk bakışta kolay fark edilme-
yecek yollar ve yöntemlerie.
Cumhuriyetin kamusal yaşamında askerin rolü
gibi bir konuyu alın.
Cumhuriyeti koruma ve yaşatma sorumluluğu-
nu duyanlann başında kanıyla ve önderliğiyle onu
kurmuş bir ordunun gelmesi kadar doğal şey ola-
bilir mi? "Demokraside asker sivıle tabi olmalıdır"
türünden soyutlamalan aşan ve tarihsel ağırtıklı ül-
ke gerçeklerinden doğan bir durumdur bu. Zaman
zaman yapılmış önemli hatalara karşın iyi niyetler-
le sürdürüldüğü ve kişisel amaçlarla kullanılmadı-
ğı için halkı rahatsız etmez; tam tersine büyük öl-
çüde benimsenir.
Yabancılann bu konuya ilişkin derdi ise başka-
dır Türkiye'yi sürüklemek istedikleri durumlara sis-
temde en haklı, kesin ve doğru biçimde karşı çı-
kanlar askerlerdir. Böyle oldugu için, Avrupa Kon-
seyi ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar, sabah ak-
şam, bu konuyu ısitıp ısıtıp Türkiye'nin önüne ko-
yarlar.
Ne var ki, askerin cumhuriyet koruyuculuğu onu
aynı zamanda laikliğin savunuculuğuna ittiğinden,
dıştan orduyu şikâyet konusu yapanlar ile içte la-
iklikten şikâyetçi olanlar arasında kendiliğinden
oluşan bir ıttifak vardır.
Kendiliğinden oluşsa da, özenle sürdürülen, bir
bakıma da beslenen.
Dincileri Avrupacılaştırıp Avrupacılan da dincili-
ğe hoşgörüyle baktıran.
Bam başka bir konuda aynı tür ittifakı, çoğu Mül-
kiye kökenli ulusalcılarla dışta yetişme küre-
selciler arasındaki bürokrasi çekişmeleri vesilesiy-
le de görmek mümkün. Küreselcilerin çağdaşlık adı-
na ulusalcı direnişleri kırma çabası, ister istemez,
onlarla borca batık ülkede egemenlik kurmuş IMF
görevlileri arasında kendiliğinden belli belirsiz bir
ittifak oluşturur.
Zamanla belirginleşen, otel barlannda pekiştiri-
lip kanlan kaynaştıran.
Askeriığinden çok "mektuplu roman "türüneön-
cülük edişiyle ün yapan Choderlos de Laclos'nun
"TehlikeliAlâkalar"\ hep aşk üzerineydi. Şimdiki si-
yasal ve ekonomik "a/â/ca/ar"ın tüıieri daha deği-
şik ve tehlikeleri daha büyük.
Cumhuriyet
t 1 t » ı> 1 a r ı
Necati Cumalı
VİRAN DAĞLAR
7.BASKI
Sevgili Necati Cumalı,
Makcdonya'yı, dağlarım, ormanlarını, sulariDi. yağmurlannı,
karını o sevimli hayvanlarını. dönemin o karmaıık
politik dflzeoini, o yüc«, o cfice insanını güzelim türkçenle
oe içten, ne akıcı n< kadar dokuoaklı ve ne de güzel
aalabyonnn. Y1LD1Z KENTER
"Yunus Nadi". "Orhan Kemal", "Ömet Asım Aksoy"
ödüllerinı alan Vıran Dağlar, Necati Cumalı 'nın son romanı.
T Cumhuriyet Çag Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. No:39/41
-. kitap kulûbû (34
"4) Cağaloğlu-lstanbul Tel:(0212) 514 01 96
Lafk Devlet ve Sanklı Slyaset
Türklye'de Laikliğin Serüvenl
Uygarhk, Özgürlük ve Atatürk
Türkiye ve Atatürkiye
(Şiir) Başbaşa
HukukYolundaEIIİYH
Neredesin Ey Atatürk
Büyük Hukukçular
Nereden Nereye I
Nereden Nereye II
Neredesin Ey İnsanlık
Gecenin Nereslndeyiz
Neredesin Ey Adalet
Çıktı
Çıktı
Çıktı
Çıktı
Çıktı
çıkacak
Çıkacak
Çıkacak
I Çıkacak
Çıkacak
Çıkacak
Çıkacak
Kitap köktür: dünu bugüne. bugünü yann
Toplumsal Dönüşüm Yayınları k i t f - * ~
t M l
TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM YAYINLARI
Adres: Narhbahce Sok. No: 6 Cağaloğlu / İST.
Tel: (0 212) 528 66 89 Posta Çek No: 1054158
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim Gazete
Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyla, araşörmalanyla,
koşe yazılanyla, tarafsız haberleriyie sivil toplumlann gazetesi.
Duzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75
Türkiye Geleceğini İstiyor...
Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele açılmamız, bir
dünya insanı ve dünya devleti olabilmemiz için öncelikle
tek tek insanlar, devlet, sivil toplum örgütleri ve siyasal
erk olarak yüzümüzü çağdaşlaşmaya döndürmemiz,
kararlılık ve eylem birliği içinde uluslararası alanda
hak ettiğimiz yeri almamız gerekmektedir.
Prof. Dr. Türkan SAYLAN ÇYDD Genei Başka
-m tr ustafa Kemal
1% / • Atatürk,
I ^ I • Cumhuriyeti-
I ^ y I mizi gençliğe
-A~ • M armağan ve
emanet ederken onun "çağdaş
uygarhk düzeyinin üzerine çı-
kanlmasını" da ana hedef koy-
muştu.
Bağımsızlığını elde etmiş ve
dünya devletlerinin arasına gir-
miş olan ülkemiz, o dönemler-
de, on beş milyonluk genç nü-
ftısuyla hiçbir ulusun başarama-
yacağı denli güçlü devrimleri
gerçekleştirmis, uluslararası bir-
likteliklere ısrarla çağnnlmış ve
Osmanlı'dan kalan borçlan so-
nuna kadar ödeyip, inanılmaz
bir devingenlikle her alanda kal-
kınma projelerini birbiri ardına
yaşama geçirebilmiştir.
20. yüzyılın ikinci yansında
başlayan değişimlerin, ülkemi-
zin yönetiminde özlenen çok-
sesliliklerin olumlu yanlan ol-
makla birlikte, ne yazık ki gide-
rek her alanda plansızhğa, kü-
çük siyasal çıkarlarla temel il-
kelerimizin, amaç ve hedefleri-
mizin yozlaştınlmasına ve za-
man içinde, bir ileri ikd geri adım-
larla günümüzün karmaşasına
gelinmesine yol açmıştır.
Bugün vardığımız noktada,
ekonomik durumun, yoksulluk,
işsizlik ve üretimsizliğin, hu-
kuk dışılığın, eğitimdeki yeter-
sizlik ve eşitsizliklerin, ulusla-
rarası sorunlann kıstınlmışhğı-
na tutsak yetmiş milyonluk bir
kitleyiz. Oysa, bu olumsuz ka-
buğu kaldırdığımızda, işlendi-
ğinde, eğitildiğinde olaganüstü
niteliklere kavuşabilecek büyük
genç kitlesiyle, yeraltı yerüstü
kaynaklanyla, denizleri, akar-
sulan, dünya güzeli doğasıyla.
her türlü çağdaşlaşmayı, uygar
dünyaya katılmayı hak etmiş bir
ulus ve coğrafyayla karşılaşınz.
Beceri (hüner) tam da burada!
Bizler, bu topraklarda yaşayan
tüm insanlar, yaşayageldığimiz
bunca yanhşlıktan, çağdışılıktan,
ayaklar altına alınan insanlık
onurumuzdan, işsizlik, üretim-
sizlik, işkence, kötü davranış,
cehalet, nüfus ticareti, partizan-
lık vb. çıkar ilişkilerinden kur-
tulmak ve çağdaş dünyada onur-
lu bir yer almak istiyor muyuz?
Yoksa bütün bunlardan yakın-
mak ama hiçbir şey yapmayarak
"bir ot gibisine" yaşamımızı
noktalamakla mı yetiniyoruz?
Işte geldiğimız. getirildiğimiz
bu noktada, bu coğrafyanın in-
sanlan olarak bir karar verme-
liyiz.
Önce, yakındığımız tüm olum-
suzluklardan her birimizin so-
rumluluğu olduğunu kabul edip
bundan sonra tek tek bireyler
olarak değil, ancak ve ancak ör-
gütlü bir toplum olarak, yohımu-
za devam edebileceğimiz gerçe-
ğini benimsemeliyiz!
Şu günlerde. Türkiyemizin
pek çok öncelikli konusunu bi-
rebir yaşıyoruz. .Ancak her şe-
yin başında gelen, aralık ayın-
daki AB toplantısıdır. Bu konu-
yu, gündelik magazinleşmeye
hazır siyaset oyunlan arasında
söndürüp yok etmemeli, gereken
duyarhlığı göstermeliyiz.
Yakın geçmişimizde, Sevgili
AJımet Taner Kışlalı. Demok-
ratik Toplumcu Çağn adlı değer-
lendirmesinde, "ÇözümeGiden
Yol" başlığı altında; "Gerek
Türkiye'de ^rekse dünyada, ça-
gımiTiTi gerekleri, (demokrasi)
ve (hakça toplum) isteklerinin
bir arada karşılanmasını zorun-
lu kjlmaktadır. Demokratik top-
lumcu bu çerçe%e. sağhkh, huzur-
lu. insan onuruna yakışır bir top-
lumsal düzenin önkoşulu obnak-
tadır. Ne demokrashi erteleye-
rek ya da demokrasiden vazge-
çerek toplumsal adalete ulaşıla-
bilir; ne de sos>al devlet aıüayı-
şı bir >ana bn-akılarak gerçek, ka-
bcı ve kaülımcı bir demokrasi
kurulabiBr.
Liberalizmin ve sosyalizmin
-tarihsel koşullar içinde oluşan-
bu sentezi "ikibinliyıllara dam-
gasmı vuracak olan ideolojidir.
Amaç, üreten ve hakça paylaşı-
lan bir toplum ve o toplumun
koşullanna uygun bir sosyal hu-
kuk devletidir" diye yazmakta-
dır.
Yerelden ulusala, ulusaldan
evrensele açılmamız, bir dünya
insanı ve dünya devleti olabil-
memiz için öncelikle tek tek in-
sanlar, devlet, sivil toplum örgüt-
leri ve siyasal erk olarak yüzü-
müzü çağdaşlaşmaya döndür-
memiz, kararlılık ve eylem bir-
liği içinde, uluslararası alanda,
hak ettiğimiz yeri almamız ge-
rekmektedir.
22 Ekim 2002'de bütün gaze-
telerde TOBB'nin hazırladığı
bir"GetecekBfldirgesr yayım-
landı. Bu bildirge, salt kendi ta-
banına değil. Türkiyemizin yan-
hş yönetimler sonucu içine dü-
şürüldüğü olumsuzluklardan
kurtulup uygar dünyadaki yeri-
ni almasını isteyen pek çok yurt-
taşa ve STÖ'ye de bir çağnydı
ya da onlann da düşünce ve öne-
rilerini içermekteydi.
Bu bildirinin ortak akılla sap-
tadığı ve bizi bu günlere getiren
olumsuzluklar şöyle vurgulan-
maktadır:
• Bütün kurum ve kurullany-
la tam olarak işletilemeyen bir
demokrasi.
• IMF desteğine muhtaç bir
ekonomi.
• Adaleti, başka odaklarda
aramaya yönelten bir hukuk sis-
temı.
• Çağdışı kalmış bir kamu
yönetimi.
• Bütün bu sorunlan, içinden
çıkılmaz duruma getiren bir si-
yaset yapısı.
Bu vıırgulamalara karşı çıka-
cak bılinçli bir yurtseverin var-
hğını düşünmek olanaksız sanı-
nm.
Yıllar öncesinde Atatürk,
"Türkiye, uluslararası birlikte-
liklere katdacaksa, bu eşit koşul-
larda ohnaudır" demiştir. Biz-
ler şimdi, gerek AB'de gerekse
başka ortak çatılarda eşit hak ve
sorumluluklarla temsil edilebil-
mek için, hiç zaman yitirme-
den, sen-ben tartışmalanna gir-
meden. hiçbir türlü aşağılık
kompleksine kapılıp kabuğu-
muza çekilmeyi düşünmeden
ya da yüzümüzü bizi kucağına
almaya hazır köktenci lslama
dönmeden, açıklanmızı, toplu-
mun tüm kesımleriyle el ele ve-
rerek hızla kapatmaya yönel-
meli, bunu yurttaşlık borcu bil-
meliyiz. Farklılıklanmızı bir ya-
na koyarak, ortak faydamız olan
"uhısal kalkınmar
ülküsünde
birleşerek Türkiyemizin yapıtaş-
lannı oluşturan tüm insanlar ola-
rak. akıl ve yürek birliğiyle ev-
rensel değerlerin özgürce ya-
şandığı bir ülkeyi oluşturmak.
kendi istencimizde ve kararlılı-
ğımızda yatmaktadır.
Ahmet Taner Kışlah'nın şu
damıtılmış yorumu bizim ışığı-
mızdır:
"Kemalizm ne Atatürk'ün
bekçiliğidir, ne de 1920 koşulla-
nnda yapılmış olanlann topla-
mıdır. KemaHzm, 'demokratik
toplumcu' bir öze sahip sürekh'
devrimcilik ilkesine dayah bir
çağdaşlaşma ideotojiskür.'*
tşte bu nedenle Türkiye gele-
ceğini istiyor ve elde edecektir!
Prof. Doğanay İçin...
Sevgili Prof. Dr. Ümit Doğanay bundan tam 23 yıl önce, devlet içinde
çöreklenmiş çetenin tetikçüeri tarafindan evinin önünde katledilmişti. İnsanın can
düşmanına bile yapmayacağı bir hainlikle, çetenin dört alçak tetikçisi, Sevgili
Doğanay'ın bedenine son model tabancalan ile tam 22 kurşun sıkmışlardı.
Prof. Dr. Aydın AYBAY
S
usuriuk Olayı ile açığa çıktığı gibi,
devlet içine çöreklenmiş bir çete, yıl-
lardan beri toplumun belli kesimleri-
ne kan kusturmakta. Bu çete, ömeğin dev-
letçe el konmuş bir bankanın satış işlemin-
de hangi mafya babasının sözünün geçece-
ğini bile belirlemeye kalkıyor.
Bu işleri yapmak için çok sayıda tetikçi
besliyor, kayınyor ve koruyor. Bir sürü ci-
nayetin sorumlusu olarak bilinen "filan kod
adh" tetikçi, bu çete tarafindan korunup
kollanıyor ki yıllar yılı yakalanmıyor, sor-
gulanmıyor. Tetikçiler içinde biraz salak
olanlan "Benim yedi cesedim var" diye
övünmeye başlayınca, hemen onun da ica-
bına bakılıyor. Bütün bu olaylardan sonra
birkaç göstermelik ve sonuçsuz adli işlem
yapılıyor; sonra da her şey eskisi gibi sürüp
gidiyor.
Işte, rahmetli dostum, can kardeşim, Se\-
gili Prof. Dr. Ümit Doğanav da, bundan tam
23 yıl önce, bu çetenin tetikçüeri tarafindan
evinin önünde katledilmişti. insanın can
düşmanına bile yapmayacağı bir hainlikle,
çetenin dört alçak tetikçisi, Sevgili Doğa-
nay'ın bedenine son model tabancalan ile
tam 22 kurşun sıkmışlardı.
Bu dönemde, çetenin tetikçüeri tarafin-
dan art arda katledilen Tütengfl, Dr. Sevim,
Kaftancıoğlu ve öbür temiz, namuslu ve
yurtsever insanlar gibi, Doğanay'ın katille-
ri de "•bulunmadı" Daha doğru söylenecek-
se "bulunmadı'' değil, doğru dürüst "aran-
madı"; aranmak da istenmedi, onun için de
bulunmadı. Bütün bu cinayetlerin bazılann-
da birtakım garipler, uydurma kanıtlarla
sözde yargıya sevk edildiler ve sonuçta ak-
lanıp çıktılar.
Doğanay'ın olayında bu bile olmadı; kim-
se, laf olsun diye bile tutulmadı! Böylece
kanlı bir dönem, 198012 Ejiühî'nde kapan-
dı. O tarihte iktidara gelen darbecilerin he-
men harekete geçip, bütün bu işlerin hesa-
bının sorulması için, elleri kanlı sorumlu-
lan kulaklanndan tutup yargı önüne çıkar-
malarını beklerken hayret ve dehşetle gör-
dük ki, kendilerinin böyle bir derdi ve ni-
yeti yoktu.
Meğer hedefleri, asıl canüer yerine nüfus
kâğıdını büyütüp 16 yaşmdaki solcu genç-
leri idam etmek ya di sokağa üan yapıştı-
ran çocuk yaşta insanlan en ağır işkence-
lerden geçirtip yıllar yılı zindanlara atmak,
600 bin kişiyi gözaltına alıp, binlerce insa-
nı işinden gücünden etmekmiş.
Böylece. Doğanay ve öbürlerinin katüle-
rinin yakalanıp yargılanmalan umudu, fa-
şist cunta döneminin kapanıp yeniden ya-
pılacak seçimle iktidar olacaklara bağlan-
dı. Ama bu umutla beklerken yine dehşet-
le ve hayretle gördük ki cunta, iktidan ken-
dilerine sadakatle hizmet veren, Ameri-
ka'ya zayıflama kürüne gidip gelmiş bece-
rikli bir zata ve onun etrafına topladığı ta-
kımavermeyitezgâhlamış! Cuntanın, 1980
darbesinın gerekçesini oluşturan olaylann
sorumlulannın üzerine gitmeyeceğini ya da
gidemeyeceğini: haleflerinin de onlann izi-
ni takip edeceğini neden sonra anlayabildik.
Sonra, işlerin ardı büsbütün bırakıldı. 19901a-
nn Mumcu, Aksoy, Üçok ve öbür cinayet-
leri, sanki münferit olaylarmış gibi algılan-
maya başlandı. Oysa bütün cinayetler. as-
lında, bir tek kaynağın deneaminde (en azın-
dan bilgisi dahilinde) işlenmekteydi.
Şimdi, aradan bunca yıl geçtikten sonra.
demokrasiyi. özgürlüğü ve özerkügi savunan
bu giizelve namuslu insanlarm yasmıtutmak-
tan ve onlan saygı, sevgi ve takdir ile an-
maktan başka yapacağımız bir şey yok. Sev-
gili Doğanay'ın en eski dostu ve arkadaşı
olarak onun, hiçbir karşı ödün talebi olma-
dan. çevresine ve öğrencilerine canlabaşla
nasıl destek verdiğini; hiçbir siyasal aynm
yapmaksızın, dara düşen herkesin nasıl yar-
dımına koştuğunu çok yakından bilenlerde-
nim.
Onun siyasal süreçteki konumu ve anla-
yışı, belli bir parti ya da toplum kesimine
körü körüne bağlanmak ve destek vermek
değil. yurdumuzun toplumsal aydınlanma
ve üerleme ülküsüne hizmet etmekti. Suç
odaklannı oluşturan çetenin kim bilir han-
gi hesaplarla bu güzel ve temiz insanı kat-
lettirdiğini bilmiyorum. Bunun ortaya çıka-
nlması bence, artık olanaksız gözüküyor.
.Ama bu vesile ile çok üzüldügüm bir nok-
taya değinmek istiyorum: Medyada, sözü-
nü ettiğim aynı çete tarafından yok edilen
öbür aydınlar ad ad (isım isim) sayılırken
Sevgili Doğanay" ın. nedense adı bile anıl-
mıyor.
Oysa o, kişisel düşmanlık gibi bir neden-
le değil, tıpkı öbürleri gibi, sağlam bir yurt-
sever ve aydın bir bilim adamı olduğu için
hedef seçilmiş ve katledilmişti. Toplumu-
muzun, dürüstlüğün ve özverinin örneği
olan Doğanay gibi öncüleri unutmuş gibi gö-
rünmesi, benim için doğrusu, sevgili dos-
tumu yitirmem kadar acı bir olaydır.
Bilişim ve Sağlık Sektörü...
Öğr. Gör. S. TUĞCAY TAYHANİ I»)
B
ilişim; insanlann
sağlık, sosyal, teknik,
ekonomik ve
toplumsal alanlardaki
iletişimde kullandığı ve
bilimin dayanağı olan bilginin,
özellikle elektronik makineler
aracılığıyla duzenli ve akücı
biçimde işlenmesidir.
Sağlık sektöründe bilişimin,
yani yaygın deyimiyle
bilgisayar kullanımının ya da
teknik ifadesiyle iş verimini
arttırmak için başvurulan bir
yöntem olmakla beraber,
makinenin makine tarafindan
yönetilmesi ve denetlenmesi
olarak da tanımlanabilen
otomasyonun sağladığı en
önemli kurumsal yararlar
"zamandan tasarruf", işlerin
izlenmesinde kolaylık ve
yataklı tedavüere ilişkin
faturalann ve hesaplann
doğru olarak düzenlenmesi ve
kontrol edümesi suretiyle gelir
artışlan. ayakta tedavi
kliniklerinde ise önkayıt ve
zaman bildirimi sağlamaktır.
Aynca maaş ve ücret
bordrolannm düzenlenmesi,
satın alma, stok denetimi,
teçhizat ve tesisatı
programlamak ve izlemek,
yatınm ve projeleri
değerlendirmek ve hatta
yeterli kalori ve diyet
koşullanna uygun yemek
listeleri hazırlamak gibi
işlevsel konularda bilgisayar
kullanımının çok önemli bir
role sahip olmasının nedeni,
oldukça sorunlari olan ve çok
personel gerektiren bu
işlemlerin, nitelikli personelin
kullandığı bilgisayarlar
yardunıyla daha doğru ve
dengeli bir biçimde
yapüabilmesidir.
Anılan nedenlerle, kurum
içinde ve kurumlar arasında
finansal ve yönetsel bilişimi
sağlamak üzere veri toplama,
birieştirme, analiz etme ve
rapor hazuiama işlemlerinin
saptanmasında ve birlikte ele
alınmasında bilgisayar ve
internetin daha çok devreye
sokulması yaklaşımı. hasta
kabulünden başlayıp ücretin
alınmasına kadar
sürdürülmelidir. Çünkü
parasal ve yönetsel
otomasyon, mevcut
kaynaklardan en iyi
yararlanma. istekleri
karşılama. gelir-gider
dengesini düzenleme ve
planlama konulannda yönetici
ve personele yol göstericilik
de yapmaktadır.
(*) Fırat Üniversitesi Sağlık
Hizmetleri Meslek
Yüksekokulu Tıbbi Dok. ve
Sek. Pr. Elazıg.
PENCERE
ÖPtündükçe İşsize
İş Bulamazsın...
Uzaklardan Türkiye'ye gelen aklı başında bir ya-
bancı ne görür:
Ekonomik programında birbirinin hıh demiş bur-
nundan düşmüş bir sürü parti...
iktıdardangiden partiler IMF'ci idi..
Gelen iktidar IMF'ci..
Muhalefet de IMF'cL
Peki, nedir bu kıyamet?..
Bu coşku nedir?..
•
Gerçekte coşku halkta değil..
Medyada!..
Halkın çoğunluğunda coşku değil kuşku var, bir
bölümünde ise korku...
40 milyonluk seçmen kitlesinde dörtte bıroy ala-
rak Meclis'in üçte ikısinı ele geçiren AKP'nin IMF'ci
olduğu açık seçik değil mı?..
IMF'nin madde madde yazılı olarak saptadığı
ayrıntılı programı uygulamayı daha baştan kabul-
lenerek halka hizmet edeceğini söylemenin alkış-
lanacak bir marifet olmadığı belli...
•
Bizde çok partili rejım, halka hizmet yanşı değil,
devleti ele gecirme kavgasıdır.
Coşku bu yüzden..
Kuşku bu yüzden..
Korku bu yüzden..
Peki devleti bu kez kim hangi amaçla ele geçi-
recek, belli değil mi?..
•
Parlamentoda üçte ikı çoğunluğu kapsayan AKP
elbette kendi Meclis Başkanı'nı seçecektir...
Kural bu!..
Ancak AKP'nin öngördüğü adaylar arasında bir
tartışma çıktı; partinin hızlı polıtikacısı Bülent Arınç
dedi ki:
- Ben başkan olacağım!..
- Neden?..
- Çünkü Meclis Başkanı'nın eşi başörtülü ol-
maz dediler; inat olsun diye dayatıyorum...
Bizimki gibi nice Islam toplumu var ki, IMF'nin
karşısında secdeye gelir; ama, sokakta başı açık
kadın dolaşamaz; Türkiye Cumhuriyetfnde örtün-
me savaşımının bayrağı göndere çekilse ne yazar?..
•
Başörtüsü, türban ya da çarşafa diyecek yok!..
Toplumda kadın diledığı gibi örtünüp kapanma-
lı, soyunup dökünmelı; ama, bilmelıyız kı ister ka-
panalım, ister açılalım, başımız göğe ermez...
Başörtüsü yenmez..
Türban içilmez..
örtündükçe iş bulamazsın...
Bızım İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan
çok partili rejim, 1923 'Aydınlanma Devrimi' ile
'Karşıdevnm' arasında yarım yuzyıllık bir çatışma-
dır...
O günlerden bu yana Müslümanlık pazarlaması
yapan politikacı her seçimde iktidara geçip ülke-
nin, toplumun, kışinin, yoksulun, kadının canınaoku-
du...
Bu yolda yarış sürüyor. i t ,
•
Yaşadığımız olayın yenı bir ekonomik yanı yok;
IMF modeli uygulanacak...
Şimdilik su yüzünde coşku var..
Oysa suyun altı daha derin ve geniş..
Oradanevar!..
" - ,.e«şarB3~ ,a- . ^
Firrter nglizce veya ngizce aftyazi otsak gösterlecektif.
Paris Caddest N014
Kavaklıdere 06540 ANKARA
Tel. (0 312) 417 77 20 (Pbx)
Faks (0312)417 57 45
E-posta umag@umag.org.tr
nl
Î.VIAN \ÜY
B9E3
irtii
M^k
u
Kendı kennmıze gıdemıyorduk. Hk
- • gençlı-gımiz ardımızı bırakmayan
31? 1 ° kentten bize gulumsuyordu.
^^^B Denız'ın yaşamo>kusu o kennn ve
^^^B bu* kuşagın yaşamının oykusudur.
^ ^ H Yıllarla kendi kentımıze duşlenyle
^^H- dokunmaya çalışmış bir *ymk kuşak'
^^B~ yazarının oykusu. Bu oykuyu
^ ^ H dınlemek mutlulukcur. Istanbul'a
^ ^ K dokunan her yuregın duydugu
^^^H mutluluğun oykusu."
^^M DenurÖztû
TÜ.M KîTAPÇILARDA