23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17OCAK2002 PERŞEMBE O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus®cumhuriyetcom.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL O'nları Tanırsınız! Hasan Pulur son yazılarında "o adam "dan söz ediyor. "O" bir tek adam mı? Bence değil! Onlar bir değıl beş değil. Pu- lur'un sözünü ettiği, hangisi? Ismet Paşa'dan Mendere- s'e, ordan 27 Mayıs'a, derken Demirele,Ecevit'e. 12 Mart'a, 12 Eylül'e, en sonunda Özal'a kadar uzanan dönemlerin ada- mı, Vadam!.. Şimdı nerde mi? Nerde özel çıkar varsa orda? Bana da sordular, "kim o adam?" Birçok benzeri var. Po- Irtikada, basında, heralanda... Bir yüzü yok, bin yüzü var! Birçoğu- muzun zaman zaman sevdiği, beğendiği, alkışladığı... Zaman zaman da iğrendiği, tiksindiği... Her zaman günün içinde, her zaman karşınızda... Bir hacıyat- maz! Oysa hacıyatmaz bile de- ğil. Hiç düşmüyor kı sonra kal- kabilsin. Hep ayakta, hep bir ke- simin elleri üstünde. O kesim gi- der, başkası gelir, o yine gün- demde... Biriikte kafa yorduk. O dedik, çıkmadı. Bu dedik, olmadı. öy- le kaypak, öyle becerikli, öyle kumaz, öyle işbirlikçi ki kalkıp adı- nı verseniz, tutar sizi adalete ve- rir, davalar açar! Tazminat bıle alır. Başa çıkamazsınız. Varsın yo- lunda yürüsün, "bana dokun- mayan yılan bin yıl yaşasın " mı dersiniz, "Allahından bulsun" mu? "Bu adam tanınmaz mı?" di- yor Pulur! "Bir de Kürtlüğünü bulup çıkarsa"ym\ş işi tamam- mış! Sol, sağ, irtica, ikinci cum- huriyet, küreselleşme, Amerikan bağımlılığı, Kürtçülük, kısaca her dönemin önde gelen adamı ol- mak... Yazarsa, öyle, politikacıysa, öyle, işadamıysa, öyle!.. Tutmuş Talleyrand'ı örnek göstermiş Hasan... Benzeriik var, ama nerde krallığın, Napol- yon'un, sonra yine krallığın gör- kemli dışişleri bakanı, nerde bi- zim "olar, "o"cular?.. Napolyon dermiş ki, "Onunla yüzyüze konuşurken dönüp kı- çına tekme atsanız aldırmaz, si- zinle hiçbir şey olmamış gibi ko- nuşmayı sürdürür." Talleyrand adı alçaklığın, dö- nekliğin, yüzsüzlüğün. herdev- rin adamı olmanın simgesi ol- muş... Büyükbabam, Niğde'nin bir mahallesi olan Tepeviran'ı {"Tepeyran ") soyadı almıştı. Da- yım, ki bir dışişleri görevlisiydi, ne yaptı etti bu soyadını alma- makta uzun süre direndi. "7a/- leyran"a benziyor diye... Ya bizim "o "lar hangi soyadı- nı taşıyor? Bir bilsek, toplum bir öğrense, belki o soyadını rast- lantıyla almış olanlar da vazge- çerler adlarından!.. Ama dedim ya, bir değil ki "o"nlar, beş, on, yüz değil... Bugün çıkmazlarda dolaşıyorsak, bugün bin bir sı- kıntı yaşıyorsak, suç "o "nlann- dır... Onlar hep iktidardıriar. Herye- rin, her olayın, her olgunun ikti- darında... Suyumuz akmazsa, doğalgaz kesilirse, ekmeğimiz bulunmazsa, açlıktan, soğuk- tan, işsızlikten ınsanlarımız kırı- lıyorsa suçlular hep "o"nlardır. Hem yaparlar ederler, sonra da başkalannı suçlarfar. Gerçek ga- zeteci isen, dürüst yurttaş isen, halktan yana biriysen yandın. "O'Yıların başlıca hedefi sizsi- niz. Hasan Pulur birtüriü vermiyor adını, adlarını. Oysa hepimiz bi- liriz. Hepimiz tanırız. Nice mas- keleri birbiri ardına takıp çıkar- salarda... Pulur, "o"nun şu andaki şaş- kınlığını şu sözlerte belirtmiş: "Sizin anlayacağınız 'o' ve şü- rekası bugünlerde çok şaşkın, Avnıpa kapısında takla atıp du- ruyorlar ama gören yok. Neyse o kadar umutsuz sayılmazlar. Avrupa da PKK'yi terör örgütü saymadığına göre." Bakma Hasan, o şaşkınlar bir de bakarsın yine "fepe "lere tır- manmışlar! 2001 Yılı: Değerlendirme Dr. Alev COŞKUN 2 001 özellikle eko- nomıkyöndenül- ketniz için derin sorunlann yaşan- dığı bir yıl olarak tarihe geçecektir. Bu yılın 11 Eylül'ünde gerçekleşen teröristhareket bütün dünya- yı altüst etti. Bu hareketin ülkemiz siyaset ve ekonomi hayatına önemli etküeri ol- du. Öncelıkle 2001 yılında ül- kemiz açısından damgasını vuran olaylan kısaca irdele- yelım. Ekonomiksonuüan 2000 yılı kasun ayında büyük bir ekonomik darbe yıyen Tür- kiye, henüz bu şoku atlat- maya çalışırken şubat ayın- da daha büyük bir darbe ile karşı karşıya geldi. Üç ay içinde (Kasım 2000-Şubat 2001) 18 banka devlet de- netimine alındı. Piyasa şaş- kınlık içinde ne yapacağını bılemez duruma girdi. 2001 Ocak başında 650.000 TL civannda olan dolar, şubat ayında 1 mılyon TL'nin üzerine çıktı ve bu yükseliş yıl boyunca 1.5 md- yon TL'ye kadar sürdü. Türk halkı, bir gecede en az yan yanyayoksullaştı. Rakamla- n kısaca alt alta sıralarsak: • Kişı başına düşen mılli gelir3600 dolardan 2300 do- lara düştü. • 2000'li yıllara gelirken 200 milyar dolan aşan gay- ri safi milli hasıla (GSMH) 1/4 oranında küçülerek 150 milyar dolara düştü. • Türk ekonomisi tanhi- nin en büyük şokunu ve kü- çülmesini yaşadı. • 1.5 milyona varan va- tandasımız işsızler ordusuna katıldı. Kitle halinde işten çıkarmalar yaşandı. • Gelir dağılımında yülar boyu yaşanan adaletsizlik keskinleşti. Gelirdağdımın- Siyaseî Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi KULTUR • SANAT (0212) 293 89 7t daki adaletsizlik yönünden Türkiye dünyanın en kötü beş ülkesinden birisi konu- muna geldi. 2001 yılında yaşanan eko- nomik bunahm, Türkiye'nin tarihinde geçirdiği en ağır ekonomik darbedır. Şubat 2001 krizi patladığı zaman, ashnda Tüıîaye IMF destek- lı bir program uyguluyordu. Yürüyen programın tam or- ta yerinde Türkiye büyük bir krizle karşı karşı geliyordu. Bu büyük krızde IMF'nın mi, wksa Merkez Bankası ve ekonomi yönetiminin mi so- rumlu olduğu konusu yoğun olarak tartışıldı. Bu ekonomik çöküşün so- rumlusu olarak, bir günah keçisi gibi, sadece Merkez Bankası'nı görmek yanıltı- cıdır. Şubat bunalımından sonra Wall Street Journal, Reuthers, Wasbington Post gibi Jdmi yansız yorumcular, "Türkiye'nin yaşa<hğı eko- nomikkrizinbirbaknnaGVIF kgynakh" olduğunu v^ırgu- ladılar. IMF bütün dünyada saygınlığını yitirir duruma geldi. BatanbankalarveözeDeş- tirme fîyaskolan: 2001 de Türkiye'de denetıme alınan banka sayısı 2O'yi aşıyordu. Bu dünya çapında büyük bir fiyaskodur. Küreselleşme- nin med>'anın köşelerini kap- mış dili sert kalemleri son yirmi yıldır ülkemizde özel- Ieştiıme politikasını savun- muşlardır. Özelleştirme is- teği bir 'iietişiznı'' haline gel- mişti. Devlet bankalan, ye- tenek ve sermaye yeterliligi konusunda gerekL özen gös- terilmeden çeşitli kişi ve gruplara devredılmışti. "OzeDeştinne hemen şimdi, vakitgeçirmej eüm, hatta bu devlet bankalannı gerekirse bir TL'ye hemen özel sektö- revereBm r 'biçimindeki slo- ganlar o günlerin en ge- çerli söylemiydi.. Böy- lece Sümerbank, Eti- bank gibi Atatûrk dö- neminin bankalan da özelleştirildi. Kaynak- lannın tükenmesine göz yumuldu, daha sonra da bu bankalan devlet tek- rar geriye almak zorun- da kaldı. Bu durum, Tür- kiye'de özelleştirme po- litikalannın iflasıdır, çö- küşüdür. Hortumlamaiddiala- n: 2001 yılı yoğun ola- rak "politik nepotizm" (siyasalkayırma) haber- leriyle dolu olarak geç- miştir. Kamuoyu batüc bankalar, Mavi Enerji, Beyaz Balina, Akrep gi- bi skandallarla çalkalan- mıştır. Kamuoyu tüm bu kirlenmenin arkasında siyasal sorumluluk ara- maktadır. Kamuoyu bu kirlenmeyi siyaset adamlan, bürokrasi ve ti- caret üçgeninin biriikte düzenledikleri bir hare- ket olarak görmektedir. Pohtikacılara ve par- tDere karşı ta\m Siyasal partiler, anayasaya göre siyasal yaşamın vazge- çiknez kurumlandır. Ancak halkkitlelerinde siyasal par- ti liderlerine karşı büyük bir güvensizhk oluştu. Iktidarda bulunan partiler önümüzde- ki seçimlerde çok zor du- rumda kalacaklardır. Siya- sal Partiler Yasası ve Seçim Yasası'nın çağdaş birdüşün- ce sistemi içinde ele ahnıp ye- niden düzenlenmesi gerek- mektedir. Kamuoyu bugün- kü siyasal düzeni hderler oli- garşisi olarak görmektedir. Bunun katılımcı demokra- siye dönüşmesini istemek- tedır. RrfahPartisihakkmdaka- rar: Refah Partısı'nin Ana- yasa Mahkemesi tarafindan kapatılması, laik ve demok- ratik yasam yönünden Türk siyasal yaşamı için son de- rece önemlidir. Refah Partı- si, Anayasa Mahkemesi'nin bu karannı Avrupa Insan Haklan Mahkemesi'ne (AÎHM) götürdû. AlHM, bu itirazı inceledi, Anayasa Mahkememizin karannı onayladı ve RP'ye yönelik yaptınmlan "demokratik toplumuo korunması için vazgeçümezbirsosyalgerek" olarak değerlendirdi. AlHM'nin bu karan çok önemlidir, laiklik ilkesi için bir güvencedir. Türkiye'nin ilerideki laik ve demokratik siyasal gelişıminde son de- rece önemli bir rol oynaya- caktır. 11 EyMil otayı: ABD'deki Pentagon ve Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldın ve bunun yarattığı sonuçlar, bugünkü dünya düzeninin kaderini derinden etkileyecek içerik ve kapsamdadır. Bu terörist saldınnın hıç bek- lenmedikbirzamandave sar- sıa bir bıçimde gerçekleşme- si bütün dünyada tedirginlik yarattı. Bu olay bir yandan Baö toplumlannda korku ya- ratırken öte yandan bütün dünyanın gözlerini terorizm olgusuna çevirdi. Bu eylem, ABD'de halkı birleştirdi. Vietnam savaşı nedenıyle silahh güç kullan- maya sıcak bakmayan Ame- rikan kamuoyu, artık ABD'nin denizaşın silahh güç kullanmasını büyük oranda onaylamaya başladı. Soğuk savaşın koşullan içinde Afganıstan'da bizzat ABD tarafindan yaratılan, beslenip bü> r ütülen kökten- dinci Taleban düzenine kar- şı yürütülen savaşta bütün dünyahattaRusya ve Çin de ABD'nin yanında yer aldı. Bu dünya desteği üe ABD çok kısa sürede Afganis- tan'daki terörist düzeni çö- kertti. ABD'ninOrtaAsya'yagi- rçL*ABD'nin Afganistan ha- rekâtı, sadece Taleban terö- rünün yok edilmesi çerçeve- sinde değeriendirilirse eksik bir analiz yapümış olur. Bu hareketle, ABD siyasal, as- keri ve ekonomik olarak Or- ta Asya'ya gırmışur. Afga- nıstan'da ve komşu devletler- de (Kırgızistan, Özbekıstan, Tacikistan gibi) üstler elde ediyor. Bu kalıcı bir hare- kettir. Dünya tarihinde ilk kez Orta Asya'ya Asyalı ol- mayan bir devlet egemen ol- maktadrr. Unutulmasın ki, Afganistan'ınkuzeyindezen- gin petrol ve doğalgaz kay- naklan vardır. ABD bu kay- naklann ekonomik olarak kullanılmasında (boru hat- lan vs.) baş aktör olarak ye- rini almaktadır. Bu hareket, ABD'yi tarnş- masız tek süper güç konumu- na getirmiştir. Her hareket, her durum karşıt bir tezi ya- ratır. Her gün değişen ya- şamda kuskusuz, yeni olay- lar ve yeni çelişkiler yuma- gı ortaya çıkacakar. ABD'nin her değişimdeki karar süreç- leri önem kazanacaktır. Tûrkfye'nin önem kaza- nan konumu ve rolü: 11 Ey- lül hareketı, terörden çok çe- ken Türkiye açısından son derece büyük önem taşımak- tadır. Çünkü, son 15 yıldır 30.000 vatandaşını düşük yogunluklu terör savaşında kaybeden, 100 milyar dolar- dan daha fazla özkaynağını yitiren bir ülke olarak Tür- kıye'nin, artık bu konuda söyleyeceği çok şey bulun- maktadır. Terörle savaşım konusundaki deneyimleri, Batı ile Doğu ve özellikle Ortadoğu'daki stratejik konu- mu ve köktendinciliğe kar- şı en az seksen yülık savaşı- mı nedeniyle Türkiye bir an- da Ortadoğu'da merkez ülke konumuna geünişür. Doğu Avrupa'dan Batı Çin'e ka- dar uzanan büyük bölgede çokönemli, stratejik konum- lar elde etmiştir. ABD'nin soğuk savaş ürü- nü olan ve Sovyetler'e kar- şı, onun güneyinde bir yeşil kuşak oluşturmak projesi çökmüştür. Bu çok tehlikeli projede Türkiye'nin h'derlik rolü oynaması isteniyordu. Kimi ABD'li görevliler Tür- kiye'de laiklik uygulamala- nna ve Atatürk ilkelerine karşı çıkıyor ve bunlan "anokranik", zamanı geç- miş fıkirler olarak niteliyor- du. ABD şimdi, Islam devlet- lerini de yanına olarak kök- tendinci hareketlere karşı sa- vaş veriyor. Atatürk'ün 80 yıl önce öngöriişle benim- sediği laik siyasal düzen şim- dilerde her İcesimden, özel- likle ABD'denonayalryor. 11 Eylül, Türkiye'de 28 Şubat 1997'de alınan kararlann doğruluğunu ispatladı. Bir bakıma 11 Eylül bütün dün- yanın28 Şubati'dır. ABD ve kimi Avrupalılar Atatürk ve Türk Aydınlanma devrimini daha iyı özümse- meye başladüar. Kanımca, Türkiye'nin elde ettiği en önemli ve en büyük kaza- nım budur. Böylece son 25 yıldır uluslararası destekler- le dinin ve kutsal din duygu- lannın iç politikaya alet edil- mesi düzeneğinden Türki- ye'nin kurtuhnası olanağı doğmuştur. Böylece Türki- ye gerçek demokratikleşme yönünde düzenli ve çağdaş aşamalaryapabilir. Eğerpo- litikacılan ve ayduılan bu olanağı iyi özümseyip de- ğerlendirebilırlerse... Yıllar Bizi Hep Tepeleyerek... Nezahat ÖZBEK Çetinkaya llköğretim Okulu Müdürü Y ine biryılı arkada bırakarakye- ni biryıhn ilk basamağına adı- mımızı artık. Üzerinde yaşa- dığımız toprağın çorak yüzü- nü tırmalarken köylü ellerımiz, şehirle- nn kuyrulannda sefaletin güçlü kollan- na yenik düşüp, profesyonelce düşünüp amatörce yasadık bir yih daha... YıDar bizi hep tepeleyerek savruk rüz- gâriar gibi üzerimizden geldi geçti. Bir kezotsungeçen vıllannkohınagirip "Hay- di şu yaşamı biriikte yaşayalım" dheme- dik. Çocukluğumuzu zamanla biriikte, zamanında yaşayamadık. Gençliğünizi keza... Orta yaşlara geldik. Yine yıllar üstümüzden ezici bir akrnla silindir gibi geçip gidiyor. Yıpranan bedenlerimizle, susuz topraklarla yanşan çızgili yüzü- müzle arkasından bakakalıyoruz her ge- çen yıl yenısıni ekleyerek... Yaşamınuzı irdelediğımizde, neler yaptık, neler yapa- madık. Neler planladık, nelere baslaya- madık, neleri hesaba katmadık... Nelere sıra gehnedi. Beklentilerimizin kaçta ka- çını gerçekleştirebildik. Örneğin bir çiçe- ğin tomurcuğundakı gizemi çözebildik mi? Bir çocugun kirli yanağını okşayıp gözlerindeki umudu bir sonraki yıla ta- şıyabildik mi? Bir dilencinin gözlerinin içindeki sıcakhğı ihklerimızde duyumsa- yabildik mi mosmor avuçlanna bozuk paralan bırakırken. Toprağa düşen tohu- mun tüm güçlüklere direnerek yaşama savaşım örnek alabildik mi? Banş, dedik banş çığhklan atarken, kuru bağnşlardan kaçan banşın yerini alan savaşla burun burunageldik. Ozgür- lük dedikçe tutsakhğa yenik düştük. Iş de- dik, işsiz kaldık; ekmek dedik, adalet de- dik. .. Yaşam bizden çok şeyler ahp götü- rürken bizlere de bir şeyler verdi. Fakat biz yaşamın bize verdikleri ile bizden al- dıklan arasındaki dengeyı kuramadık. Bı- ze verdiklerinden daha fazlasını çaba gös- terip almaya çalışsaydık belki de şansh ola- caktık Ydlann ardından koşmak yerine, yıllanmızı ardımızda bırahp, zamanı unu- tup hedeflerimize koşabildikse, önümü- ze çıkan engelleri aşıp, setleri yıkıp bey- nimizi bilgiyle doldurarak; bu bilgilerin ışığı altında yasamımızı çizip bu yolda iler- ledıkse, bizden sonraküere yararlı ola- cak eserler bjrakabildikse, râmaıûa. yap- tığımız hesaplaşmada kârlıyız demektir. Yaşamın bize verdikleriyle yetinmişsek, beklentilerimizi gerçekleştirecek çabala- nmız sıfir noktasuıda ise; bir gün bu dün- yadan sessizce göç ettiğimizde. kuruyun- caya kadar anımsanabıleceğimiz bir avuç gözyaşı bu^kınz arkamızda. PENCERE CfintonKemalistmîOldu?.. Kimi zaman Tarih Baba insana oyun oynar; 11 Eylül böyle bir dönüm noktası... Amerika 11 Eylül'de vurgunu yedi!.. Elleriyle büyüttüğü, besleyip palazlandırdığı, kul- lanabildiği kadarıyla ona buna saldırttığı 'Yeşil İr- tica', bu kez New York'u vurdu... Ateş.. Yıkım.. Kan.. Şaşkınlık ve dehşetle gözleri açıldı Amerika'nın, neler oluyordu?.. • Neler olduğunu anlayabilmek için önce Musta- fa Kemal'in Türkiye'de ne yaptığını öğrenmek ge- rekiyor, bu köşede kim bilir kaç kez yazılmış çar- pıcı tarihsel gerçeği yinelemek zorundayız. 1923 Türkiye'de Cumhuriyet'in kuruluşudur, bu- nun anlamı nedir?.. Dinci devlet yıkıldı.. 1924 halifeliğin kaldınlması.. Sonra?.. 'öğretim Birliği Devrimi!..' Sonra?.. Medreselerin kaldınlması.. Toplumun çağdaşlaşması ve insanın 'aydınlan- ması' için kaçınılmaz adımlar... Okullannda akıl ve bilımin öğretiminden geçme- yen çocuklar 'mürteci' olurlar, softalaşıp yobazla- şıriar. Bunca yalın bir gerçeği 2002 yılında kimin ağ- zından duyuyoruz. • Eski Amerikan Cumhurbaşkanı Bill Clinton, 21 'inci yüzyıla girerken açıklıyor: "Müslüman dünyadaki sorunumuzun bir par- çası da okula gidemeyen çocuklann medresele- re gitmeleri, buralarda beyinlerinin yıkanması..." (Radikal, 9.1.2002) Clinton, Ataturkçü mü oldu?.. Kemalist mi?.. Bill öğretimi ikiye ayınyor: Medrese.. Ve okul!.. • Medrese ne demek?.. Akla ve bilime değıl, inanca ve dine göre öğre- tim yapan kurum demek... Türkiye, çok partili rejiminde 1923 Devrimi'yle ku- rulan "öğretim Birtiği" düzenini yıktı; dine dayalı imam-hatip okullannı temel eğitimin yerine koyma- ya başladı; 70 bin camisi olan ülkede yarım milyon imam-hatip öğrencisi oluştu; kadından imam ol- maz, ama kız çocuklarını da ımam okullanna gön- dermeye başladılar; bugün üniversitelerin kapıla- rında türban kavgası yapanlar, böyle yetiştirildi- ler... 28 Şubat bu gidişi durdurdu. • Ne diyor Clinton: "- Müslüman dünyadaki sorunumuzun birpar- çası da okula gidemeyen çocuklann medresele- re gitmeleri, buralarda beyinlerinin yıkanması..." Bill ne zaman bu gerçeği gördü?.. Ancak New York'taki "Ikiz Kuleler" irtica saldın- sıylayıkılmca... Amerika elini vicdanına koymalı, kırk yıllık 'So- ğuk Savaş'döneminde Islam coğrafyasındaki 'Ve- şil Kuşak' yatınmının insanlığa ne büyük zararlar verdiğini itiraf etmeli!.. ANMA Sevgili ağabeyimiz, yol göstericimiz, dostumuz ERGUN BALCI ölümünün 3. yılında, sevgiyle ve özlemle anıyoruz. Eksikliğini her gün hissetsek de o yüreğimizde yaşıyor. Dış Haberler Servisi'ndeki 'Çocukları'... KULTUR • SANAT A N N E S ALTIN Pj ve F I P R E S ' LA STANZA DEL FIGLIO OGUL ODAby Nanni Morefti Nanni Moretti Laura Moranie Beyofllu ALKAZAR 293 24 66 12 15-14 30/16 45/19 00/21 15 M.Köy OOEON CINEPIEX 216 37 90 11 30; 14 00/16 30; 18.50/21 05C-CI;ÎJQ Avcılar STANDART 695 36 « 11 30/13 30/15.30/17 30/19.30^21 30 kMnmit CAPITOt 310 06 16 11 00^13 15/15 30^17 45/20 00/22 00 K»<ltöy BROADWAY 346 14 81 11 00 13 00/15.00/17 00/19.00/21 00
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear