23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
' E Y L Ü L 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 12 yıl önce îstanbul'da çekilmiş, ülkesinde sansürlenmiş bir îran filmi gösterimde iizeL, ne güzel oknuşsun... SUNGU ÇAPAN Son yıllarda Batı'da büyük kabul gö- ren lran sinemasınm Abbas Keyrüs- tem'le (Kiarostami) birlikte en tanın- mış yönetmeni olan Muhsin Mahmat- bafın ilk dönem filmlerinden "AşkNö- beti" bugün Alkazar'da gösterime giri- yor. Mahmalbaf'ın 1989'da, konusu ne- deniyle ülkesindeki molla sansürü du- vanna çarpınca îstanbul'da, Türk oyun- cularla ve Türkçe olarak çekmek duru- munda kaldığı "Aşk NöbetT, 'bir kan, bir koca, bir âşık'ın kahramanlannı oluşturduğu aynı hikâyeyi, birbirini iz- leyen üç farklı versiyonuyla anlatıyor. Kahramanlann konumunu ters yüz edip değiştirerek. 'Zina yapan evü bir kadın'ın durumuna ve aşkı yaşamanın güçlüklerine ilişkin film, beyazperde- ye birçok kez aktanlmış, beylik 'aşk üçgeni' çeşitlemesinin, Doğu usulü, ye- ni bir tekran. Genelde Batılı standart- lara yûz vermeyen bir yaklaşunın ve estetiğin ûrünü filmin senaryosu ve montajı da en son kansını ve kızını da sinemacı yapan, 1957 Tahran doğum- lu, 'kompk yöoetmen' Mahmalbaf a ait. Başörtüsünü başından hiç çıkarma- yan Güzel'in (Şiva Gerede), seyrettiği- miz üç farklı sona varan hikâyesinde, malum aşk üçgenine, yıllardır sürekli abonesi haline getirildiğimiz o aşkın, evliliğin, her çeşit kaduı-erkek ilişkisi- nin cılkuıın çıkanldığı Hollyvvood fılmlerinden farklı bir bakışı ve hikâ- yeleme tarzı var yazar-yönetmen Mah- malbaf'ın. Mezartıkta aşk ve cinayet Son günlerin henüz aydmlatılama- yan ÜzeyirGarih cinayetini çağnştınr- casına, iki sevgilinin, Boğaz manzara- ü bir mezarlıkta buluşmalanyla başlı- yor "Aşk Nöbeti", yeşillikler, çiçekler ve kuş sesleri arasında. Mezarlıkta kuş seslerini kaydederken bu buluşmaya göz ve kulak misafıri olan, yaşlı bir kuşseverin (Abdurrahman Palay), ma- halleden tamdıgı. aldatılan kocaya (Menderes Samancılar) vaziyeti bildir- mesiyle trajik son kaçınılmazlaşıyor. 'Boynuzlanmış kocamn yitik onuru' başhğı verilecek bu ilk bölümde, alda- tıldığını öğrenince kansının âşığı olan boyacıyı (Akın Tunç) öldürerek katil Muhsin Mahmalbaf imzalı 'Aşk Nöbeti'nin bütfin 'açık saçıkhğı' GüzeTin (Şiva Gerede) başörtüsünün kıvnmını dişlemesiyle sınırh. olan koca, bir yandan "Bir taksi şofö- rünüiL, kı>tınk bir ayakkabı boyaasın- dan neyi ekak" dıye yırtınırken öte yan- dan namusunu korumak adına cinayet işlemesine en ufak bir pişmanlık bile duymuyor. Toplumun, geleneklerin bastırmasıyla üzerine düşeni yaptığı için yargırun idam karannı tevekkülle kabullenirken alabildiğine mutlu hatta. Sezen Aksu'nun 'Sen Ağlama' şarkı- sıylabezeliikincibölümdeyse u Aşkher şey demek değildir lazun" diyen anne- si tarafından sevmediği biriyle evlendi- rilmiş Gûzel (Ş. Gerede), taksi şoförü, mazbut kocasını (A. Tunç), banliyö trenlerinde seyyar saücılık yapan, kara kuru, çulsuz biriyle (M. Samancılar) aldatıyor. Bu kez koca, âşıklan mezar- lıkta basıyor elinde levyeyle ama, ölen de o oluyor. Kendini korumak için ka- til olan (ve komik kaçmış bir mahkeme sahnesinde, yargıcın "GüzeL aslan gibi kocası dururken niye seni tercib etmiş ki" sorusuyla karşdaşan) âşık, dibinde sevgilisiyle koklaştığı ağaçta asılıyor. Sdda'nın şarkısı eşliğinde, klibimsi bir Karaköy panoramasıyla açılan üçûncü bölümdeyse "Biz dûnyaya bir- birimiziöklünnek için gehnedik" dıyen âşığın (A. Tunç) sevgisinin gûcü karşı- sında insafa gelen koca (M. Samancı- lar), kansıyla âşığını evlendiriyor, ara- basını da düğün armağanı olarak vere- rek. Ancak kadın yine eski kocasını is- temesin mi? Aynı hikâyenin ûç ayn versiyonu Çokluk yüzlere odaklanan sabit planlann, sessizliğin ve doğal seslerin ağır bastiğı, yahn, durgun, dingin, eko- nomik Mahmalbaf sineması, kuşlar, martılar, suya bırakılan babklar, vb. gibi metaforlara yaslanıyor. Bütün 'açıksaçıkhğı' Güzel'in başörtüsünün kıvnmını dişlemesiyle sınırh. Namus, edep ve saflık havasını hiç yitirmeyen, naif ve oldukça kapah biçimde seyre- den filmde yer yer resün gibi çerçeve- lemeler, nakışımsı görüntüler göze çarpıyor. Ancak özel bir atmosfer ve duyarlık, belirgin bir görsellik içerme- sine karşın sağlam bir bütünlüğe ula- şamayan "AşkNöbeti"nde oyunculuk- lar da pek tatmin edici değil, Abdur- rahman Palay dışında. Sürekli içinden geçen trenlerle kimi duygulann değiş- kenliğinin vurgulandığı film, hoşken gitgide durgunlaşarak nahoşlaşıyor. Meraklısımn 199O'lı yıllarda Istanbul festivalinde keşfedip seyrettiği "Sey- yar Saücı", "BisikleÜe AdanT, "Evvel Zaman tçinde Sinema", "Sükut" gibi başanlı filmleri>le tanıdığı Mahmal- baf adına tam bir hayal kınklığı so- nuçta "Aşk Nöbeti". Doğrusu bizim için, anlatılandan çok on yıl öncesıls- tanbul'undan seçilmiş mekânlann na- sıl kullanıhp değerlendirildiğiyle önem kazanan, Mahmalbaf'ın son je- nerikte Onat Kutiar'a da teşekkür et- tiği bu "AşkNöbeti" yine de ilgiyle iz- leniyor baştan sona. Nobat-e Aşıki / Yönetmen, senaryo, montaj: Muhsin Mahmalbaf / Kamera: Mahmud Kalari / Oyuncular: Abdurrahman Palay, Şiva Gerede, Menderes Samancılar, Akın Tunç / lran 1990 (Belge Film) Pharon Stone için tezgâhlanmış 'Güzel Joe'da dibe vurmuş, eski striptizci Hush'la baş ağnlan beyin uruna dönüşmüş, çiçekçi Joe'nun ilişkisi anlatılıyor. Karşıtlann çekiciliği Görünürde güllük gülistanlık giden hayatı, beynindeki habis ur nedeniyle bir andaiararan ve 2 aylık ömür biçilen, za- ten sârekli baş ağnsmdan mustarip, lr- landî asılh, orta yaşlı çiçekçi Joe (Büly ConıoUy), bir darbe de nuslukçuyla sevi- şirkea yakaladığı ve boşaımak isteyen ka- nsıratan ahr. "Hr erkek ölmeden önccmuüaka macera yaşanah" diyerek sı- radaı yaşammda has- ret küdığı serüvenlere dojgra yelken açan, iyi yüredi Joe, 4 bın do- larluborcundan dola- yı teeci Sansar Geor- ge 'dm (Ian Hohn) kö- se bıcak kaçan, yılla- rın skitriği striptizci, ıki jocuklu, belalı, geçhn güzel Hush'a l Sfaffon Stone) rastlar at yaışlannda. Tam dibe vurmuş, üçkâ- |ıtç kumarbaz Hush'a ve çocuklaruıa kol ^nat geren Joe'yla Hush arasında- ki fcçınılmazelektriklenme,zamanlaol- gıanaşıp kıvamını bulan bir sevgi ilişki- Beautlful Joe / Yönetmen, Senaryo: Stephen Metcarfe / Kamera: Thomas Ackerman / Müzik: John Attman / Oyuncular: Sharon Stone, Billy Connolly, Ian Holms, Gil Bellovvs, Jurnee Smollett, Dillon Moen, Dann Florek / ABD 2001 (Özen Film) sine dönüşecektir, beklendiği gibi... Alışılmış 'karşıtiann çekiciliği' nokta- sındanhareket ederek mutlu sona ulaşan, tipik Amerikan yapımı, neşeli, esprili, oyalayıcı bir eğlencelik niteliğindeki "GûzdJoe", senarist Stephen Metcalfe'm yönetmenlik dene- mesi. Artık ellisine yaklaşsa da hâlâ ca- zibesini sürdürdüğü söylenebilecek, Hollyvvood'un akıllı sanşını Sharon Sto- ne'un namını-şanını sürdürmesi için tez- gâhlanmış izlenimi veren filmde beylik duygusal kabplardan, bildik dramatik klişe- lerden geçilmiyor. Çok önem ve an- lam taşımasa da eli yüzü düzgün sayıla- cak filmde Billy Con- nolly'nin şirin kompozisyonu akılda ka- lıyor. Yol filminden gangster parodisine kadar farklı türleri harmanlayan, eli yü- zü düzgün sayılacak "Gûzei Joe" bugün gösterime giren fümlerden bir başkası. İZLEYİCİ ERDAL ATABEK Sinemacıkk tııtkıısu Sinema yönetmenliği neden herkesin çok istedi- ği bir meslek? O görkemli sahneleri seçme isteği mi, kadınlı erkekli oyunculan yönetebilme özlemi mi, adının beyazperdede görülmesinden duyulan hazzın hayali mi, yoksa hepsi birden mi bilinmez, ama pek çok kişi "sinema yönetmeni" olmaya ta- liptir. Oyuncu olmak değü, kameraman olmak de- ğil, şu değil bu değil ama ille de "sinema yönetme- ni'' olınak. Benito Canaveras da bu hayalle yarup tutuşuyor. Elinde "süper 8 mm'Bk'' bir kamera var. Ule de parlak bir müzikal yapacak. Erkek oyuncu- su da hazır, kasap olarak çahşan Carok Suarez. Genç, yakışıklı, güzel sesiyle şarkılar söyleyen bir başrol oyuncusu. Yönetmenle erkek oyuncu hazu- ama baş kadın oyuncu yok. Bu iki kafadar baş kadın oyuncu için ünlü Amanda Castro'yu düşünüyorlar. Onlar dü- şünedursun Amanda Castro'ya yaklaşmak bile zor. Gene de bir yolunu bulup Amanda Castro'nun oda- sınagarson olarakgiriyorlar, senaryolanru okutma- ya çalışıyorlar. Ancak genç başrol oyuncusu, adına yakışır biçimde (ona Cadı Kastro di- yorlar) ağzına geleni söyleyerek ikili- yi odasından kovuyor. Ama kendisi de kokaine düşkün ve özel hazırla- nan viskisiyle (viski üç parmak, buz iki olacak) kafasını parlatıyor. Bu kez tozu ve viskinin dozunu aşıp sızınca Benito üe Carol onu kar- gatulumba kaçınyorlar. Amanda Castro pes etmiyor, direniyor, tehdit ediyor, redde- diyor ama Benito, her şeyi gö- ze alarak filmini çekmekten vazgeçmiyor. Carole daha yu- muşak davranmaktan yana ama artık onun da yapacağı bir şey kalmıyor. Senaryosunu hazırla- dıklan filmi çekmeye başhyor- lar. Ama "Her başlangıç bir sona vanr" diye bir kural yok. David Trueba'nın yönettıği 'Başyaprt' ashnda ilginç bir konuyu ele alıyor. Insaa, tutkulannın onu yönelttiği yolda yürürken neleri göze alır, neleri göze almah, sonucu düşünmeli mi? Böyle bir tutkuya insan kim- leri ortak edebilir? Değişikkoşullarda insan- lar başlarına nelerin gelebileceğini düşünü- yor. Beyazperdenin gözdesi Amanda Cast- ro, gözden kaybolunca artık aranmayacağı- nı acı acı düşünüyor. Çok genç yaşında, 15 yaşında bir sinema yönetmeninin kansuun dikkatini çeken, sonra da yönetmenle evlenen Amanda, sonraki günlerinde ayakta kalabihnek için, o yıpratıcı strese dayanabitaıek için kokainle viskinin desteğine nasıl sığınıyor? Su^dan görü- nümlerinin altında hayallerini gerçekleştirmek is- teyen insanlar nasıl da "en iyi işi yapbklannı" sa- nıyorlar, çektikleri amatör fıhru nasıl da "başyaprt" olarak görüyorlar? Bu dar kadrolu, basit dekorlu fihnde bun- lan düşündürmek, bir film için önem- li sayıhnalı. Bütün bunlar filmde mi var, yoksa siz mi düşünüyorsunuz, bunu anlamaya da fihn boyunca zamanı- nız kalıyor. ıde da'yı Ariadne Gil oynuyor. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Buluşmadan Dayanışmaya Son günlerde Istanbul, birbirinden önemli buluş- malara tanıklık ediyor. Bunlardan ilki, 1 Eylül Dünya Banş Günü'nde Türkiye'nin dört bir köşesinde yaşa- nan hoşgörüsüzlük tablolarının hemen ardından, 2 Eylül "Avrupa Yahudi Kültürü Günü"nde îstanbul'da düzenlenen etkinliklerdi. 1 Eylül'de Türkiye'ye ilişkin var olan önyargıları perçinleyen görüntüler ulaştı dün- yanın dört biryanına. Yasal birsiyasi partinin "Banş" mitingine izin vermeyen, kadın çocuk demeden önü- ne geleni coplayan, insanlan yerlerde sürükleyen po- lis görüntüleri, ülkemiz adına ne denli utanç verici ise Avrupa Yahudi Kültürü Günü'nde düzenlenen sanat- sal etkinlikler de o denli yüz ağartıcı idi. Istanbul Yahudileri, 22 kişinin yaşamını yitirdiği Ne- ve Şalom baskınından 15 yıl sonra, sinagoglannın ka- pısını tüm Istanbullulara açtı ve gün boyunca farklı mekânlardaçeşitli etkinlikler düzenlendi. Sefarad lla- hileri Korosu'nun, Yaşua Aroya'nın, Erensya Sefa- radi'nin, Los Paşaros Sefaradi'nin dinletileri, Schneidertempel Sanat Galerisi'ndeki sergi, küttürel mirasımızın önemli bir kesitini gözler önüne sermesi açısından önem taşıyordu. Bir zamanlar Sirkeci'de gezintıye çıkmış genç kızlara kur yapan delikanlıla- nn söylediğı şarkılarda, Türkçe sözcüklerle hamnan- lanmış Ladino dilinin inceliklerinde, nicedir yitirdiği- miz anlamlan bulduk. Farklı kültürlerın aynı potada boluştuğu bir uygarlığın ne denli zengin olduğunu iz- ledik bir kez daha. Halklann, kültürlerin kardeşliğine inanan, şoven duygulara yabancı, mesleğine ve ya- şadığı ülkeye tutkuyta bağlı bir işadamını, Uzeyir Ga- rih i saygıyla andık bu anlamlı günde. • • • Kültürlerarası bir başka buluşma da bugün gerçek- leşiyor. Geride bıraktığımız aylarda, Diyarbakır ve Batmanlı kadınlarla kendi kentlerinde buluşan yüz- lerce aydın kadın, bugün onlan îstanbul'da karşıla- yacak. Güneydoğu'dan, deprem bölgesinden ve yur- dun başka köşelerinden gelen hemcinsleri ile birlik- te üç gün geçirecekler. Onlara Istanbul'u gezdire- cekler, sanatsal etkınlikleri hep birlikte izleyecekler. Bugün Kadıköy'de karşılanaçak, çeşitli illerden ge- len konuklar. Yann, Bogaziçi Üniversitesi'nde "Fark- lılıklanmtzla Buluşuyoruz" başlıklı bir söyleşi var. Pa- zar günü ise önce Esenyurt'ta daha önce kadınlar ta- rafından dikilmiş banş ağaçları sulanacak, sonra Maslak Park Onman'daki panayırda Kardeş Türkü- ler, Koma Asmin, Belkıs Akkale, Füsun Önal, Nükhet Duru ıle birlikte türküler söylenecek. Jülide Kural, Derya Alabora, Deniz Türkali şıirler okuya- cak, Zeynep Tanbay küçük bir dans göstensi suna- cak (Zeynep Tanbay'ı, bale sanatının, modern dan- sın meraklılan çok iyi tanır. Dans alanında ülkemızin yetiştirdiği değerier arasında çok seçkin bir yeri var- dır Zeynep'in. Ama, benim için en önemli yanı, top- lumsal sorunlara duyarsız nice meslektaşından fark- lı olması, kendini ülkesinde işlenen insanlık suçlann- dan sorumlu sayması ve ülkemizi bu utançtan kur- tarmak amacıyla bir şeyler yapmak için çabalaması- dır. Zeynep gibi sorumluluk sahibi aydınlann sayısı- nın artması, ülkemızin aydınlık gunlere yönelmesinın işaretı değil de nedır?). Bu buluşmaya erkekler da- vetlı değilmiş... Umarım, Istanbullu kadınlar kendile- rine -kırk yılda bir tanınan- bu ayncalıktan yararianır- lar ve Park Onman'daki buluşma, ülkemizde barış ortamının yerleşmesi adına önemli bir adım oluştu- rur. ••* Buluşmalann güzel ama yeteıii olmadığını söyle- meme gerek var mı? "Oaya/i/ş/Da"nın ilk adımlarını atmaktır buluşmalann temel işlevi. Bunu gerçekleş- tirebıldikleri ölçüde önem kazanır. F tipi cezaevlerin- dekı tecrite karşı bir şeyleryapabilmek, gerçeklen kit- lelere anlatabilmek için çaba gösteren aydınlar, ge- çen günlerde kamuoyuna bir destek çağrısında bu- lundu. Açlık grevlerinden, ölüm oruçlanndan, operas- yon sürecinden sağ çıkanlann tedavileri için olağa- nüstü bir çalışmayürüten Türkiye insan Hakları Vak- fı'na yardımcı olmak, maddi destek sağlamak ama- cı ile "Türkiye İnsan Haklan Vakfı Gönüllüleri", bir "Acil Destek" kampanyası başlattı. Sorumluluğu Adalet Bakanlığı'nda olan tutuklu ve hükümlülerin tedavi ücretlerinin, hükümlülerden yadaailelerinden tahsil edildiğını bilen kaç kişi vardır ülkemizde? "Wer- nicke-Korsakoff" hastalığının tedavi maliyeti ortala- ma 1 -1.5 milyar... Yaşamdan yana olan herkesi, 1990 yılından bu yana işkence gören 6 bınden fazla kişi- nin tedavisini üstlenen Türkiye İnsan Haklan Vakfı ile dayanışmaya çağınyoruz... (Vakfın 0212 249 30 92 No'lu telefonundan bilgi alınabilir). Acılara seyirci kal- mayın... vecdisayar(« yahoo.com Ortaköy'de üçlü grup sergisi • KühürServisi- Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitim Bölümü, Resim - Iş Eğitimi Ana BiUm Dah öğretim elemanlanndan Hülya Yücesoy, Nurhan Yeşil ve Rengin Sönmez'ın Ortaköy Kültür Merkezi'nde açtıklan sergi sürüyor. Resimlerinde dışavurumcu bir anlayışı benimseyen Yücesoy, yapıtlarında ağırlıklı olarak erkek ve kadın figürü kullanıyor. Yeşil'in resimlerindeki insanlar, toprak, hava ve su elementlerine dördüncü bir unsur olarak eklenmiş. Sönmez ise evrenin içinde var olan ve yok olan insanın neyi nasıl yaşadığıyla ilgileniyor. Sergi, 10 Eylül'e kadar gezilebilir. BUGÜN • CEMİL TOPDZLU AÇIKHAVA TtYATROSU'nda saat 21.00'de Kmrcık AK, Grup Çığ ve Arzu'nun konserleri dinlenebiür. (0216454 15 55) • SEYMENLER PARKI KÜLTÜR VE SANAT GÜNLERt'nde saat 21.00"de Tolga Sağ, Erdal Erzincan ve VılmazÇelik'ın vereceği 'Türküler Sevdamız' başlıklı konser gerçekleşecek. (0 312 428 85 05)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear