26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 2001 PERŞEMBE 14 KULTUR [email protected] Cesaria Evora, Sao Vincente De Longe albümünün tanıtımı için yine yollarda ape Verde'nin kültür aııası CUMHUR CANBAZOĞLU MüzikdünyasınınÇıplakAyaklıDivası, 1975'te Portekiz'den bağımsızhğını kazanmış ada devle- ti Cape Verde'nin ünlü morna yorumcusu Cesa- ria Evora, sekizinci albümü 'Sao Vincente De ,Longe'nin tanıtımı içın yine dünyanın birçok ye- rinde konserlere çıkıyor. Bu yaz Türkiye'ye uğramayan Evora, Paris, Havana ve Brezilya'da kaydedilmiş yeni albüm- de yine memleketi Cape Verde'nin etnik müziğin- den ve mornalardan örnekler verse de bu kez ge- nel tat Brezilya... 60 kişilik ekiple konserlere çıkan Evora, bu yo- ğun tempo içinde vakıt ayınp tele- söyleşi yoluy- la Cumhuriyet'ın soruJannı yanıt- ladı. Evora. konuşmayı çok sevme- se de kısa kısa cümlelerle, özet bil- gilerle neler yaptığını, projelerini anlattı: - Minicik bir adadan çıkıp kısa sürede uluslararası yıldız haline gelmenizin sım nedir sizce? CESARIA EVORA -Cape Ver- de'den geç aynldım ve yerel tatla- n çok iyi özümsedim. Bundan do- layı etnik temelim ve teknığim hep güçlü kaldı. İnsanlara ilginç gelmiş olabilir. Aslında Cape Verde'de de şarkı söylerken birçok insan beni dinliyordu; şöhrettim orada da. Dünyada etnik müziklerin sevil- mesiyle bana da şans doğdu. - Kimler dinliyor sizi? Dinleyici profüinizitanıyor musunuz? Diva diye nitelenmek hoşunuza gidiyor mu? EVORA-Tüm yaş gruplanndan dinleyicilerim var: bunlann bir böliimü bana diva diyor. Diva la- fı bana heyecan verse de fazla övünmeyip işimin bir parçası ve hoş bir kartvizit diye değerlendirip yoluma devam ediyorum. X ararhbir şeyler yapabiliyor muyum bilmiyorum. Ancak şunu fark ettim ki, müziğim sayesinde insanlar Cape Verde'nin nerede olduğunu öğrendi, adadaki turist sayısı arttı.' dimi bu yoğun tempoya rağmen iyi hissediyo- rum. Sahneyi herhangi bir tarihte bırakmak gibı hedefim yok, yeter ki sağlığım iyi olsun. - Pekivi boş zamanlannızda neler yapıyorsu- nuz? EVORA - Boş zaman bulunca hemen ailemin yanına koşuyorum. Genellikle yılın dört ayını ai- lemle geçiriyorum; iki ay yaz, iki ay da Noel'de. Dört ay boyunca sürekh dinleniyorum ve adadan uzak olduğum dönemde ihmal ettiğim insanlarla ilişkilerimi sürdürüyorum. Cape Verde'de zama- nında çok zor günler yaşasam da adayı bırakma- yı hiç aklıma getirmedim. - Dünya basuuna dağıülan yeni fotoğraflannız- da havli zayıfladığınız görülüyor. Özel bir rejim mi uyguluyorsunuz? EVORA - YolculukJar sırasın- da fazla yemek yiyemediğim için kendiliğinden oldu. Rejim gibi şeylere katlanamam ben. - Parçalan nasrl seçiyorsunuz; müzikal açıdan kimlerden besle- niyorsunuz? EVORA - Parçalan prodüktö- rüm Joe Da Silva'yla birlikte se- çiyoruz. Her şeyle o ilgıleniyor; getirdiklerini değerlendıriyoruz. - Yeni albümde Caetano Veloso ve Bonnie Rait'le düet >apmışsı- nız. Düetlere devam edecek misi- 'Gençlerfe çalışmaya özen gösteriyorum' - Sürekli konserler, seyahatler, TV programlan, sovlar, kavıtlar derken bu yüksektempo> > a nasd ayak uyduruyorsunuz? - EVORA - Daha gücüm, enerjim yerinde. Ken- niz? EVORA - Düetleri çok sevıyo- rum ve olanak doğdukça yapıyo- rum. En son düetı iki ay önce Po- lonyalı Kayah'la gerçekleştirdik; sonuçtan çok memnun kaldım. - Genç müzisyenkre yardımcı oluyor musunuz? EVORA- $u an sadece benimle birlikte çalan- lara, onlan uluslararası sahneye taşıyarak yardım- cı olmaya çalışıyorum. Bir de özellikle genç mü- zisyenlerle çalışmaya özen gösteriyorum. Cünkü onlar çok gayretli oluyor. - Alü yü önce içkiyi bıraktınız; sigarayı da bırak- mak gibi bir niyetiniz var mı? EVORA - Inanın, sürekli deniyorum bjrakmayı ama çok zor. Daha çabalamam gerekecek. çünkü destekçım yok. Cape Verde'de kadınlar bol mik- tarda içki, sigara içer ve kimse de kalkıp iç me demez. Birilerinin beni zorlaması gerek. - Sao Vincente De Longe'nin kapağuıda- ki fotoğrafta ilk kez bu kadar neşelisiniz. Ne- ler değişti yaşamuıızda? EVORA- Cafe Atlantis'in kapağında da gülüyordum ama bu kez daha rahat bir dö- nemden geçiyorum ve sorunlanm daha az. 'Çıplak ayakla çok rahaüm' - Batı basını nihayet ayakkabı giyeceğini- û ve bunun için ameliyat olduğunuzu yazdı. Nedir son durum? EVORA - Sahnede ayakkabı gıymeyi sevmiyorum ve bunu bir imaj ya da moda yaratılsm diye yaprruyorum. Çıplak ayakla çok rahatım. Ayakkabı giyilmesi gereken yerlerde de terlik kul- lanıyorum. Doktorlar ayak- lanma minik operasyonlar- la ayakkabı giydirebilecek- lenni söylediler. Biraz ke- sıp bıçtıler deformasyo- nu önlemek içın, ama ben yine ayakkabıya sıcak bakmıyorum. - Cape Verde'nin kültürel elçisi seçil- diniz, neler yapı- yorsunuz? ' EVORA - insanlar be- ni hep böyle nitelıyorlar, ama yararlı bir şeyler yapa- biliyor muyum bil- miyorum. Ancak şunu fark ettim ki müziğim sayesinde insanlar Cape Ver- de'nın nerede olduğunu öğrendi, ada- daki tunst sayısı arttı. - Yeni hedefler neler? EVORA - Sürekli yeni albüm yap- mak hoşuma gidiyor, birçok parça bi- rikti; yakın zamanda yeni projelerle kar- şınızda olacağım. Cafe Adantis'in kapağında da gülüyordu. Ama bu kez daha rahat bir dönemden geçiyor ve sorunlan dahaaz. Birbiri ardınafilmler çeviren TuncelKurtiz, sürekli enerji üreten bir işçi olarak umudunu yiûrmiyor Oynamaktan yorgun bir savaşçıÖZLEMALTUNOK Tükenmeyen bir oyuncu Tuncel Kurtiz. Büyük. küçük demeden birçok karaktere ya- şam vermiş usta bir sanatçı. Dünya kazan Kurtiz kepçe; Is- rail, Almanya. Isveç, Belçika ve Türkiye'nın dört biryanın- da oyunlarda ve filmlerde rol almış. Her zaman ayakta. hep 'yol'cu, davudi sesiyle her da- im çağlar gördüğümüz sanat- çı "artıkyoruldunr dıyor. Son dönemde 'TabuttaRövaşata', 'Usta Beni Öldürsene' gibi filmlerde rol alan Kurtiz. şu sı- ralar Banş Pirhasan'ın 'Oda Beni Seviyor' ve Semir Aslan- yûrek'in 'ŞeUale' adlı filmle- rinde oynasa da Istanbul'dan, sinema ve tiyatrodan uzaklaş- maktan söz ediyor. Bundan sonra Edremıt'ın Camhbel'in- de yaşamayı düşünen sanat- çı. kalbınden rahatsızlandıktan son- ra içkiyi de bırakmış. Artık sakin bir yaşam sürerek yazmak istiyor. - Son filminiz "ŞeUale'de de oldu- ğu gibi rolünüzün niceliğini önemse- meden o karakterle filmin bütûnû- nesinen bir oyunculuksunuyorsunuz. TUNCEL KURTİZ - Ben de bu filmdeki Kel Selim gibi yaşadım bi- raz. Cok akıllı olduğu için deli de- dikleri biradamı oynuyorum 'Şella- le'de. Başka bir şey kalmadığı ıçm en iyısınin deliîik olduğunu kavra- mış, gerçekleri söylediği için deli damgası yemış biri. Ben de en son Banş Pirhasana 'Smokinli adamı ne zaman oynayacağun? Hep köylü, hep deli roDeriveriyorsunuzbana' de- dım. Bılmiyonım. Kendi kurduğum bir oyun sistemim var tabü, ona uy- gun olanı yapıyorum. Ama giderek bir rolü hazırlamak benim için da- ha da zorlaşıyor. Her gün işin ne ka- dar zor olduğu daha çok çıkıyor or- taya. Bir sanatçının "Harikalar ya- rattım" demesi garibime gidiyor o yüzden. Hıçbir iş, mükemmel ve bit- mış değıldir. Ama bitiren sanatçılar \ar tabü. Her gün, her saniye han- kalaryaratırlar, sonra da kaybolup gi- derler tevazu sahibi insanlar... Çamlıberde belgesel yapacak - Oynamakgiderek gündelikyaşa- nunızm parçası haline gelen bir sü- rekliliğe ya da sıradanhğa dönüşme- dimi? KURTİZ - Oynamak artık dünya- nın en zor işi haline geldi benim için. Daha zor bir şey düşünemıyorum. Tit- y dünyanın en zor işi haline geldi benim için. Daha zor bir şey düşünemiyorum, titriyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak istemiyorum artık. Bundan sonra Edremit'in Çamlıbel köyüne yerleşip yazacağım.' riyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak is- temiyorum artık. Bundan sonra Ed- remit'in Çamlıbel köyüne yerleşip ti- yatromu da sinemamı da orada ya- pacağım. 24 Ağustos'ta sanınm ora- da bir belgesel yapacağım, ondan sonra da yazmak istiyorum artık. - Pekitiyatro,tiyatroyubırakmak daha zor değil mi? KURTİZ - Ferhan Şensoy'la 4 yıl keyifli bir çalışma yaptık. Bu sıra- da bir by-pass geçirdim, sahne ha- yatı çok zor gelmeye başladı. Ben enerji üreten, enerji toplayan bir iş- çiydim. Sahnede yorulduğum kadar hiçbir yerde yorulmadım. O olgun- luk büyük bir keyiftir ama artık genç- lere bırakmak istiyorum. Gençler beni çağınp nasıl oynadık- lanm soruyorlar, bana hâlâ "Yıhtıaz Güney'i anlat" diyorlar. Ben de di- yorum ki şu kadar çok kitap yazıl- dı. hele Mustafa Irgat 'Umut'u eleş- tiren harika bir kitap yazdı. Okuma- dan her şeyi hazır istiyorlar, tembel- lik yapıyorlar. Diziler midesine dokunuyor - Bu karan vermenizde bugünkü sanat piyasasının da etkisi var mı? KURTİZ-Ferhan Şensoy, Levent Kırca, Nejat Uygur gibi sevdiğim isimler çırpına çırpına gidiyor, son- ra gençler var Istanbul Sanat Mer- kezi'nde çalışan. Ama aslına bakar- sanız, iş gittikçe kötüye gidiyor. Tı- yatroya, sinemaya gelemiyor artık ın- sanlar. "Sizitelevizyondagörmekis- tiyoruz" diyorlar. O dizilerde oyna- mak istemiyorum. mideme dokunu- yor. Amerikan sinemasımn bürün dö- küntü filmleri giriyor vizyona. Bir arkadaşım. "Türksejircisininhisle- ri çok güçlüdür, iyi fllnıi hemen his- seder ve ona gitmez" diyor. Yine de Yeşilçam Sıneması hâlâ yaşıyor ol- saydı onlann içinden her yıl en az on filmçıkardı AOfYıbnaz.LütfiAkad, Duygu Sağıroğlu. Halit Refığ... Üs- telik birbirlennden farklı görüşlere sahıpti bu yönetmenler. Şimdi o bütün döküntü filmlerin arasına bir Türk filminın gırmesi neredeyse imkânsız. ZekiDemirku- buz'un filmi kaç seyirci aldı? Üste- lik 'ÜçüncüSayfa' filmiydi, yani se- yırci gitse beğenecektı. Artık iş va- satın altında olmaya başladı, bu da benim hiç hoşlanmadığım bir şey. Bu bir ticaretse eğer. tıcaretin de bir ah- lakı olmah. - Sinemamızdaki son dönem film- leri nasıl buluyorsunuz? KURTİZ-Yeni Türk Sineması de- diğiniz nedir ki? Gençler geliyorlar, e\et. Hepsinde bir umut var, daha ye- nileri gelecek, uzlaşanlar çıkacak, ama umut her zaman olacak. En umutsuz olduğum günde bile saate bakar, "Umudunuyitirme'' denm. Si- nemada umut kaybolur mu? En umut- suz anlann içinden çıkabılmiştır in- sanoğlu. Türkiye bugün büyük sıkın- tılar yaşamaktadır her konuda ama bu umutsuzluğa değıl umuda sevk et- meli insanı. fayada hikâyesi yazacak - Artık daha bağınısız çahşmalar, daha cesur fümler yapılmasını neye bağhyorsunuz? KURTİZ-Bizim zamanımızda da vardı bu. Yeşilçam'ın en güçlü oldu- ğu dönemde birileri çıkıp iyi şeyler yaptı. Bugünün şartlan içinde öne çık- mak daha kolay. Öteki taraftan Ame- rikan sinemasımn piyasadaki konu- mu, zevkimizi sınırlaması... Zeki De- mirkubuz şu anda özünü k Üçüncü Sayfa'da, k Masumiyet'te buldu, Der- viş Zaim yine ikinci fîlminde araba soyguncusu yalnız bir insanın öykü- sünden yola çıktı. 'Kasaba'da Nuri Ceylan kendini ve ailesini anlafmak isteyen bir yöntem içindeydi. Ser- dar Akar 'Gemide' ve 'LaleB'deBir Azize'de zor şartlar altında yaşayan insanlann öyküsünü anlattı. Anadolu aynı Anadolu değil artık ve unutuldu. Anadolu yerine büyük şehır var. Bu tezatlann arasından sa- nat daha sağlam, daha yürekli çıka- caktır. öyle olmaya da başladı gibi geliyor bana. - Peki o zaman neden bırakma dü- şüncesi? KURTİZ - Yine umudun içinde olmak istiyorum, evet. Ama artık 65 yaşına geldim, kalbimden rahatsız- landım. yaptığım işler de belli. Bun- dan sonra hâlâ tiyatro yapmaya ça- lışmak zor iş. Şimdi orada sonuna ka- dar giden bir Ilyada hikâyesi yaza- cağım. Başlangıç Achilleus, Aga- memnon ile olacak ama ondan son- ra ben başka bir yere doğru gidece- ğim. Truva'yı unutmadan yağmala- nan başka kaleleri anlatacağım. 1950'den itibaren gittiğim Ida Da- ğı'nı, romanlanyla, şiirleriyle tanı- dığım Sabahattin Ah"'yi, uzaktan gördüğüm, yanından korkarak geç- tiğim Mustafa Se>iç Göven'i. an- nem. babam vasıtasıyla tanıdığım Mehmet Başaran'ı, babamın ve tüm Türkiye'nın üzerinde etkisini gör- düğüm Tevfik Üeri'yi, komünizmle mücadele derneklerini... IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE Şaşırtıcı ve Özgiin... * Çok "ekonomik" biryazar, Emmanuele Bernhe- im. "Minimalist" karşılığı olarak acaba hangi sözcü- ğü kullanmalıyız? Yazar hakkında, fazla bir bilgi yok. Romanlannın kapağında, "Fransa'nın genç kadın yazaıiar kuşağtndan" olduğu yazılı yalnızca. Sevgili, şair dostumuz Metin Celâl, bizim "bilgi merkezi"m\zd\r; başımız sıkıştığında ona sorarız; gündemi izleyemedığımızde, ne çıktı, ne okuyalım, diye hep ona danışırız. Metin de sabırla bizi yanıtlar. Daha önce olduğu gibi, "senin kalemin biryazar" di- ye okumamı salık vermişti; tıpkı Patrick Modiano gibi... Emmanuele Bernheim romanlannı da Can Yayın- lan yayımlıyor. Üç kitabı Türkçe'ye çevrildi. Hepsi- nin merkezinde genç bir kadın yer almakta: Sustalı (Çev: Aykut Derman), Cuma Akşamı (çev: Aslı Yü- ce Loof) ve -1933'te Medicis Ödülü alan- Onun Ka- nsı (çev: Inci Gül). Sustalı'da "kendi olayı "nın peşine düşen genç bir kadın kahramanla karşı karşıyayız. Bu, çantasında her zaman sustalı taşıyan bir kadın. Yorucu bir iş gü- nünün ardından, bir akşamüstü evine döndüğünde, elinin üzerinde kan lekeleri olduğunu fark eder. Her zaman taşıdığı sustalısında da kan leke- leri vardır... Lekelerin nedenıni bilmiyordur. Bi- rini mi bıçaklamıştır? Örneğin birerkeği, met- roda mı bıçaklamıştır yoksa? Bıçakladığı bir erkek midir? Ölmüş müdür, yaralı mıdır? Olup biteni anımsamayan genç ka- dın "kendi neden olduğu olayın" peşine düşer; okur olarak bız de onunla birlikte sürüklenıriz. Anlatının kahramanı, kendi kendine sorar: Yoksa, ruhu- nun derinliklerinde yatan bir erkeği bıçaklama arzusu mu, dışavurmuştur? Ro- man, şaşırtmacalarta, me- rak uyandırarak ilerler... Cuma Akşamı'nda da rast- lantı ve onun yarattığı beklen- medik bir ortamın getırdiği anlık bir seçim ile karşı karşıya kalan genç bir kadın merkezdedir. Yaşamında köklü bir değişiklik yapmak üzere olan, ertesi gün sevgilisiyle birlikte aynı evde yaşamaya başlayacak olan Laure, bir cuma akşamı, bir dave- te gitmek için arabasıyla yola çıkar; ancak trafik sı- kışıktır, araçlar santım santım ileriemekte, dışarıda dondurucu bir soğuk vardır. Otostop yapan bir erkeği arabasına alır ve ilerie- meyen yolda adamın büyüsüne kapılır. Birden ken- dini güç bir seçimin ortasında bulur. Ya bedeninin isteklerine boyun eğecektir ya da davete gidip, ta- sarladığı yaşama başlayacaktır... Onun Kansı ise ilk bakışta klasik gibi görünen bir üçgeni önümüze serer. Otuz yaşlarında doktor Cla- ire, sevgılisi Thomas ve onun kansı. Claire ile Tho- mas'ın ilişkisi tutkulu ve cinselliğin merkezde oldu- ğu birilişkidir. Öte yandan, Claire sevgilisinin hiç ta- nımadığı, hiç görmediğı karısına hayran, çocuklan- na düşkündür. Markette, alışverişte, sokakta çocuklu kadınlan hep Thomas'ın ailesi olarak betimler. Görüntünün üze- rine kendi düş dünyasının sınırtan içinde bir anlatı ku- rar. Böylece yazar, öteki metınlerinde olduğu gibi, bu- rada da romanın "kahramanı"nın yaşadığı merak duygusunu bize geçırir... Yine öteki romanlannda olduğu gibi, burada da ro- man beklenmeyen, şaşırtıcı bir olay örgüsüyle geli- şir... Emmanuele Bernheim, günümüz genç kadınının erkeklere bakışını, cinselliğe bakışını, kadın-erkek ara- sındaki cinselliğin gizemini, cinsellik merkezli aşkı - belki de buna "tensel aşk" demelı- irdeliyor, ışliyor. Yalın bir anlatımı var. Daha çok eylemlerin betim- lenişi var, aynntı betimlemelen de bunu destekliyor; genellikle "cümleleri tek bir eylemi taşıyor." Anlatı içinde yer alan eylemin akışında, zamanın ayıklanı- şı var! Böylelikle özgün bir söyleme ulaşan yazar, uzak da olsa "Yeni-Romanı" çağrıştırıyor... Emmanuele Bernheim, biçimde olduğu gibi tema- tik olarak da özgür ve şaşırtıcı bir yazar. Yukarıda sö- zünü ettiğim Modiano, adı Nobel listelerinde geçen Michei Rio ile birlikte son yıllarda etkilendiğim üçün- cü Fransız yazar. Bu üç yazar da minimalist ve derinlikli yazariar. Hele de Rio. Önceki yıllarda, Aykut Derman birkaç yapıtını (Özgür Yay.) çevirmişti. Can Yayınlan'na bir soru: acaba, Michei Rio'nun kitaplannı da yayım- lamaz mı? Yahudi Kültüpü Avrupa Günii • Kültür Servisi - Türkiye Hahambaşlığı. Galata'da 2 Eylül Pazar günü. Avrupa'nın 21 ülkesi ile aynı anda Yahudi Kültürü Avrupa Günü'nü kutlayacak. Etkinlik Almanya. Avusturya, Belçika, Bosna-Hersek. Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti. Danimarka. Fransa. Hırvatistan, Hollanda. Ingiltere. Ispanya, Isviçre, Italya, Lüksemburg. Portekiz, Romanya, Slovakya. Slovenya, Ukrayna ve Yunanistan'da gerçekleşecek. Yahudi Kültürü Avrupa Günü'nün tüm ülkelen bağlayan tek ortak yönü, ortak tanıtım posteri. 2 Eylül'de 10.30- 17.30 saatleri arasında Neve Şalom Kültür Merkezi, Aşkenaz Sinagogu. Italyan Sinagogu, Schneidertempel Sanat Merkezi'nin yanı sıra Eski Zülfaris Sinagogu'nda oluşturulan '500. Yıl Türk Musevileri Müzesi de ilk kez o gün gezilebilecek. Aynı gün bu mekânlarda Mafhrim Korosu, seferad ve aşkenaz ezgilerini seslendırecek. tzmir'de sanat müzesi • İZ3VIİR (AA) - Kültürpark'ta yapımı süren Izmir Tarih ve Sanat Müzesi'nde tarihi eserler, toplam 13 bin 320 metrekarelik alanda sergilenecek. Müzede, tamamlanması halinde Izmir Arkeoloji Müzesi ile Ege ve Tanm Müzesi'nin eserleri de yer alacak. Bınnci kısım çalışmalara dahil olan kapalı mekân tadilatlannın başladıgı müzenın açık alanlardaki çalışmalan tzmir Enternasyonal Fuan (IEF) öncesine kadar tamamlanacak. Toplam 13 bin 320 metrekarelik alan üzerine kurulacak müzenin 3 bin 820 metrekarelik bölümü kapalı, 9 bin 500 metrekarelik alanı ise açık olarak kullanılacak. ikinci aşama çalışmalannın ihalesi de yapıldı. Her iki aşamanın bitim tarihi olarak 2002 yılının Haziran ayı olarak öngörülüyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear