Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ 2001 SAU
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorusçacumhuriyet.com.tr
Güçsüzken El Öperler, Güçlenince Kılıç Çekerler!..
Prof. Dr. İlhan ARSEL
F
azilet Partisi 'nin kapa-
tılmasına tepki göste-
ren şeriatçılar, bırden
bire Batı hayranı kesi-
lnerdiler: "Anayasa
Mahkemesi'nin karan
çoğulcu demokratik sisteme ve ifade
özgürlüğüne aykındır. Batı'da olmaz
böyle şey" derler. "Siyasi partileri
millet kurar" diye bilgiçlik ederler.
"Avrupa Birliği uyanyor" diye kor-
kutmak isterler. Hani sanki her biri,
Batfdan daha özgürlükçü birer de-
mokrattır. Günümüzedeğin "Dar'ûl
harb" deyimiyle "kâfirlerin", "ga-
zaba uğramışlann" ve "sapmışla-
nn" diyan olarak tarumlayıp düşman-
lık saçtıklan Batı dünyasını, şimdi
kendilerine örnek ahnması gereken
kılavuz edinmişlerdir. O Batı dün-
yası ki, demokrasiyle uyuşmaz ni-
telikte bulduğu faşist partilerini tüm-
den yasaklamış. kapatmıştır. Örne-
ğin Almanya'da ya da Avusturya'da
Naziler için parti kurma olasılığı
yoktur. Şu günlerde Almanya, "neo-
faşist" partilerini kapatma hazırhğı
içerisindedir. Amerika Birleşik Dev-
letleri gibi demokrasinin kalesi sa-
yılan bir ülkede "Komünist Partisi"
yaşayamaz. Oysa bizdeki şeriat yön-
lüsü partiler. şiddet siyasetine baş-
vurma açısmdan, Batı'daki bu par-
tileri aratmayacak yeterliktedirler.
Tek fark. uygulama usullerini kul-
lanmadaki kurnazlıktadır. Çünkü
kurnazlık konusunda Batı'daki bu
partiler bizimkilerle boy ölçüşecek
kerteye henüz erişememişlerdir. Şu
bakımdan ki onlar, daha iktidara gel-
meden iç yüzlerini belli etmişlerdir;
şiddeti açıkça tahrik etmek, ya da şid-
dete başvurmak suretiyle saldın ey-
lemlerine geçmişlerdir. Bizim şeri-
atçılar ise kuzu postuna bürünmüş
olarak, şiddet siyasetini gerçekleş-
tırebilecekleri günlerin gelmesini
beklemektedirler. Bu nedenle; ''Güç-
süz iken eğü, bükül, el öp; güçlenin-
ce kılıç çek, gürle" paroîasına sarıl-
mış, pusuya yatmışlardır. Ellerinde-
ki şeriat verileri, onlara bu olasılığı
sağlayacak esnekliktedir... Çünkü
bu veriler arasmda "Dindezorlama
yoktur" biçiminde hoşgörü kılığın-
daki kandırmalar yarunda, "Müş-
rikleri nerede bulursanız öldûrün",
ya da "Dinden çıkmanın cezası öldü-
rülmektir" biçiminde kan ve dehşet
saçıcı nice buyruklar vardır. Güç-
süz iken birinci tipteki, güçlenince
ikinci tipteki buyruklan kullanmak
gibi kolaylıklardan yararlanırlar. Yi-
ne bu veriler arasında "Senin dinin
sana, benim dinim bana" biçiminde
ve hani sanki başka din ve inançla-
ra hoşgörüyle bakarmış gibi olanlar
yanında "Başka dinlere yönelenlersa-
pıktirlar" şeklinde ya da "YalnızAJ-
lah'ın dini kalana kadar onlarla sa-
vaşın~.T>
şeklinde olmak üzere, fark-
h inançtakilere karşı vuruşmalı sal-
dınlara yer verenleri vardır. Güçsüz
durumda iken birincileri, güçlenin-
ce ikincileri uygulamaktan kolay ne
vardır ki? Yine bu veriler arasında
şeriatın "öğût verici", "uyancı" ve
"rahmet kaynağı" olduğunu belle-
ten buyruklar yanında. kan ve deh-
şet saçar nitelikte olmak üzere: "Al-
lah veresulûnekarşı savaşanJarın ve
yeryüzünde bozgunculuk vapmaya
çabşaniann cezası, ya boyunJan vu-
rularak öldürülmeleri, ya asılmala-
n, ya ellerinin ve ayaklannı çapraz
kesilmeleri ya da bulunduklan yer-
den sürülmeleridir" şeklinde olan-
lan vardır. Güçsüz iken birincileri ve
güçlü iken (yani iktidan ele geçirin-
ce), ikincileri uygulayıp toplum dü-
zenini koruma bahanesiyle, akılcı-
lığı ve aklı vahyin önüne geçiren uy-
gar kafalan yok etmekten daha ra-
hat ne olabilir ki? Ve bundan dola-
yı değil midir ki şeriat ülkelerinde,
şeriatı eleştirme denemesine giri-
şenler, örneğin "Şeriat artık bu uy-
gariık çağında uygulanamaz" diye-
rek fikir özgürlüğünün en zararsız
şekline yönelenler bile, dinden çık-
mış olarak kabul edilmekte ve öldü-
rülmektedirler. (Örneğin 1992 yı-
lında Mısır'da, Farac Fuda adında-
ki bir yazann "Şeriat artık uygulan-
mamalıdır" şeklindeki konuşması,
ölüm cezasını gerektiren bir suç ola-
rak görülmüştür) Örnekleri çoğalt-
mak kolay (*). Söylemek istediğim
şudur ki. şeriatın yumuşak ve hoş-
görünüşlü hükümleri, şeriatçılan-
rruzı "demokrasi havariyyünu" ya da
"siyânet meleğirı
görünüşüyle in-
sanlanmızı kandırma sanatında ba-
şanlı kılmaya yeterlidir. iktidara ula-
şana kadar "özgürlük isterûk" ya da
"Bu ülkedeinsan haklan yok, her şey
hiçesayüıyor" diyenler, iktidara ge-
lip de güçlendikleri an. şeriatın şid-
det siyasetine ağırlık veren buyruk-
lanyla kılıç sallayan birer cellat ke-
sıleceklerdir. Ne yazık ki bizim in-
sanlarımız. hem de "aydın" diye bi-
linenlerimiz, şeriatın nasıl yedi baş-
lı bir canavar ve şeriatçı partilerin na-
sıl birer felaket üreticisi olduğun-
dan habersizdirler. Bilmezlerki "si-
yânet meleğT kılığında görünen bu
partiler. şeytana taş çıkaracak usta-
lıkla devleti ele geçirmek ve geçir-
dikten sonra, başta Atatürkçü ordu
olmak üzere, bu toplumu uygarlık ra-
yında tutmak isteyen zinde güçlere
baş eğdirtmek istemindedirler. Her
ne kadar tüzüklerinde demokrasi il-
keleri yer almış görünürse de gö-
nüllerinde şeriat hasreti yatar. Şim-
di ıçinde bulunduklan anayasal or-
tamdan yararlanarak "Bu ülkede öz-
gürlük yok"diye avaz avaz bağınr-
lar. ama kazara iktidara gelmiş ol-
salar, butopluma özgürlüğün "ö"sü-
nü bile çok göreceklerdir. Şimdi bü-
yük bir rahatlıkla ve çekinmeden:
"Hallon siyasi tercihleri hiçe sayıb-
yor" diye konuşurlar ama, egemen
oldukları an, halkın siyasi tercihle-
rinden söz edenleri zindanlarda çü-
rüteceklerdir. İktidara gelip de ken-
dilerine kafa tutabilecek güçleri sin-
dirdikleri gün. şeriatın şiddet siya-
setini işlerliğe koymakta kusur etme-
yeceklerdir. Yapacaklan ilk şey, bi-
raz önce dediğim gibi, Türk Silahlı
K.u\vetleri'nj şekillendirip lran or-
dusuna benzehnek, hemen ardından
laikliği sona erdirip egemenliğin
Tann'dan gelme olduğunu ilan etmek
ve sonra ülkeyi şeriat karanlığına
sürüklemek olacaktır. Daha açık bir
dille konuşmak gerekirse. orduyu
ele geçirdikleri an. esasen Türkiye
bitmiş ikinci bir lran olmuş demek-
tir. Bu vesileyle Avrupa Birliği yet-
kililerine sormak gerekir: "Iran'a
dönüşmüş bir Türkive"vi üye olarak
kabul edecek misiniz? Yoksa şeriat-
çı partilerin iktidara gelmelerine fir-
sat yaratıp bu iktidarlann ortaçağlo-
lığına soktuklan I ürkiyc've sırt çe-
virme kolay üğını sağlamak mı ister-
siniz?"
Her ne olursa olsun, şu gerçeği
asla göz ardı etmeyelim: 1400 yıl-
lık Islam tarihi boyunca. şiddete baş-
vurmadan, hukuk dışı yollara sapma-
dan. özgürlükleri yok kılmadan, din
ve devieti tek elde tutmadan iş gör-
müş bir tek Islam devieti kurulama-
mıştır. Bugün dahi, demokrasi ilke-
lerine bağh. laikliğe ve insan kişili-
ğinin haysiyetine saygılı bir tek Is-
lam ülkesi yoktur bu yeryüzünde:
Atatürk Türkijesi dışında...
Şarsılmayan umudumuz şudur ki,
başta Atatürkçü ordu olmak üzere,
Atatürk Türkiyesi'nin akılcı güçle-
ri. Türkiye'nin şeriat dehlizine sü-
rüklenmesine asla fırsat vermeye-
ceklerdir.
(*) Yukarıdu değindiğım ve ben-
zer nice şeriat bu\•ruklarım Diyanet
Işleri Başkanlığı nın yayınlarında
bulabilirsiniz. Bunları, şeriat kay-
naklanna dayalı olarak birçok ki-
taplanmda sergilemiş bulunmak-
tavını.
EVET/HAYIR
. OKTAY AKBAL
Bir İşkence Anısı
"Pişkinsüt'ün yasadışı örgütler ve onlann söz-
cüleriyle aynı doğrultuda göriış açıklaması son
derece ilginçtir."
Ortada birgerçek var: Işkence uygulaması... Bu
gerçeği herhangi biri de söylese, milletvekili de
söylese, bir yabancı da söylese, hatta bir örgüt
üyesi de söylese ne fark eder ki! Gerçek, işkence-
dir, işkence uygulamasıdır, işkence gören sayısız
insanın var oluşudur.
Dr. Sema Pişkinsüt bir milletvekili. TBMM insan
Haklan Komisyonu Başkanı'ydı. Karakol karakol in-
celedi, işkence araçlarını buldu, gösterdi... Her ne
kadar Istanbul Valisi "Birsopa bulmuş, onu gös-
teriyor" diye işi alaya vursa da sonuç değişmezdi,
değişmedi! Türk kamuoyu işkence ve işkenceci-
lerle giriştiği savaşımıyla ün kazanan Pişkinsüt'ün
yanında yer aldı.
Efendim, raporda tek tek adlar verilmemiş! Bu
yüzden gereken işlem yapılamamış! Işkenceci di-
ye adalet önüne götürülenler kolayca yakayı kur-
tarmışlar. Savcılık sormuş, nerede bunlann adları
diye. Pişkinsüt vermemiş, bu yüzden adaletin uy-
gulanmasını engellemiş... "Bilgi ve belge"y\ so-
ruşturma makamına vermediği için dokunulmaz-
lığı kaldırılmalıymış! Sonra da yargı önüne götürül-
mesi...
12 Mart 1971 günlerine ait yaşadığım biranı:
Bir anne gazeteye gelmişti. Gözleri yaşlı... Oğlu
Ankara'da okuyormuş, bir yüksekokulda. Polisler
yakalamışlar. Orgüt üyesi olmakla suçlamışlar. O
günlere özgü elektrik işkencesinden geçirmişler. Yü-
rüyemez olmuş. Anne bu haksızlığın ortadan kal-
dınlması için gerekli yerlere başvurmuş, ses çıkma-
mış.
"Ben biryazımda sözünü edeyim. Ama savcılık
sorarsa kim bu genç diye, siz bana yardımcı olur
musunuz" dedim. "Olur" dedi, "sonuna kadarya-
nınızdayım!"
Yazım çıktı. Hemen savcılıktan sordular:
"İşlem yapacağız. İşkence nerede yapılmış, kim
yapmış! O gencin adını, kimliğini verin, gereken
yapılsın."
Çok sevindim. Hemen annenin çalıştığı işyerine
koştum. "Tamam, istediğin oldu, savcılık senin
oğluna yapılan işkence olayını inceleyecek, gere-
ken yapılıp işkenceciler adalete verilecek!.."
Kadın büyük bir korku içindeydi. "Aman sakın
' ha, benim adımı vermeyin. Bu konu ortaya çıkar-
sa beni buradan kovarlar. Oğlumun başına daha
beter belalar gelir." Hani sen benim yanımdaydın
hani!..
Savcılık soruyor! Üst üste çağnlar. Ne yapaca-
• ğım? Daha önce de böyle olaylaryüzündenzor du-
rumda kalmıştım, ama bu kez iş ciddi! O sıralarda
Meydan-Larousse'ta çalışıyorum. Polisler geliyor
soruyor, savcılığa çağırıyor. "Bana çokmektup ge-
lir, bu işkence konusunu da bir okur mektubun-
" dan aldım" diyorum. Nerede mektup? "Yırttım at-
tım herhalde." inanmıyorlar.
Belge de belge!.. Mektup da mektup!
Derken gazetelerde bir resim çıktı. Koskoca bir
fotoğraf, mahkeme koridorlannda çekilmiş... Yar-
gıç önüne götürülen bir genç. Ayaklan falakadan
şişmiş, iki kişi zor sürüklüyor. Bitkin, perişan...
Aldım o resmi, "Evet/Hayır"\r\ o günkü yerine
koydum. Altına şunları yazdım: "Belge istiyorsu-
nuz. Işte belge!"
\ Şimdi açıklasam mı o resimdeki gencin kim ol-
duğunu? Geçen dönemlerde SHP'den istanbul
milletvekili olan Salman KayaL Milletvekili iken bi-
le polislerce Kızılay Meydanı'nda vahşi biçimde
dövülen Salman Kaya!..
Pişkinsüt, elbet işkenceye uğrayanlarm adlarını
veremezdi. Verse ne mi olurdu? O kişiler bir kez
daha işkenceden geçirilmezler miydi?
Ayıptır, çirkindir! Koskoca bir adalet bakanının,
işkence olaylarını izleyen, ortaya çıkaran, böylece
İnsan Haklan Komisyonu'na en yakışan davranışı
yerine getiren bir milletvekilini "örgüt üyesi gibi
konuşmakla" suçlaması, yakışıksız, haksız, utanç
veren bir durumdur. İşkenceden, işkencecilerden
yana olmak anlamına da gelmez mi böyle bir tu-
tum?
Meğer Pişkinsüt de İşkenceciymiş!
M. METE GOKTURK Cumhumet Savcısı
G
eçen yıl TBMM İnsan Haklan
Inceleme Komisyonu, yurdun
birçok bölgesinde ceza ve tutu-
kevleri ile emniyet vejandarma
nezarethanelerinde yaptığı in-
celemeler sonucunda düzenlediği raporla-
n kitaplar halinde yayımladı.
Özenli bir çalışmanın ürünü olduğu ilk ba-
kışta anlaşılan bu kitaplarda, komisyon üye-
lerinin inceleme sonucu ele geçirdikleri iş-
kence aletlerinin fotoğraflanndan tutun da
olay mağdurlannın anlattıklanna dayanıla-
rak işkencenin hangi şekillerde yapıldığmı
gösteren çizimlere kadar neler yoktu ki!
Birçok merkezde yapılan incelemelerin her
biri "Şanlıurfa Raporu". "Barman Rapo-
ru", "ErzurumRaponT, "Bakırköy Kadın
ve Çocukevleri Raporu", "lstanbul Rapo-
ru" gibi ayn ayn kitaplar olarak yayımlan-
dı.
Yıllardır ne kadar saklamaya çalışırsak ça-
lışahm, kimsenin gözünden kaçmayan. bü-
tün dünya tarafından her vesile ile yüzü-
müze vurulan, başımıza kakılan bir ayıbı-
mız olan işkence gerçeğinin, ülkenin en yü-
ce kurumu olan TBMM tarafından ciddi
bir şekilde ele alınıp incelenmesi ve pek
çok gerçeğin açığa çıkanlması uygar ve ak-
lı başında herkesi umutlandırdı, yüreklere
su serpti.
Bundan sonra yapılacak iş, yürütme ve yar-
gı organlanna düşüyordu; yapılan inceleme-
nin ışığı altında bu tür çirkin uygulamala-
nn bir daha tekrarlanmamasını sağlayacak
önlemleri almak, işlenmiş suçlarla ilgili so-
ruşturmalan ise hızla başlatıp sonuçlandır-
mak kalıyordu bu organlara.
Ne var ki tçişleri ve Emniyet yetkilileri
bu incelemeyi en başından itibaren hafife
alma yolunu seçtiler ve zaman zaman bu-
nu açıkça dile getirdiler. Sonuçta hiçbir so-
rumlu hakkında bu raporlara dayanılarak
doğru dürüst bir işlem yapılmadı.
Yargı ise bu konuda daha da ileri gitti. Ko-
misyonun raporlannda sunduğu v erilere gö-
re kimliklerini kolayca saptayıp hesap so-
rabileceği işkencecileri bir yana bırakıp suç-
lan ve suç kanıtlannı ortaya çıkaran TBMM
İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun o
tarihteki başkanı Sema Pişkinsüt hakkında
soruşturma başlatma yolunu seçti.
Hem de cürüm işleyenleri koruyup onla-
nn suçlanna iştirak ettiği iddiasıyla!..
Ne diyelim. işkencecilerin tümünü değil-
se bile önemli suç ortaklannı böylece orta-
ya çıkarma başansını gösterenleri kutluyo-
ruz!
Bu kişinin işkencecilerin suç ortağı oldu-
ğunun kanıtı olarak işkence mağdurlannın
kimliklerini, istenmesine karşın cumhuriyet
savcıhğına bildirmemiş olmasının gösteril-
diğini başından öğreniyoruz.
Pişkinsüt, "Mağduıianncangüvenligini,
düşünerek ve kendilerine verdiğim söz ge-
reği kimliklerini sakb ruttum" dese de öyle
görünüyor ki kimseyi kandıramamış. Şim-
di bütün görev, bu "hain'in dokunulmazlı-
ğını kaldıracak TBMM'ye düşüyor!
Işte ciddi ve özenli bir çalışmanın karşı-
hğında ülkemizde uygun görülen ödül.
Buolayda Sema Pişkinsüt'eyüklenensu-
çun unsurlannın oluşup oluşmadığının tar-
tışmasma bu aşamada ne yazık ki giremi-
yorum.
Çünkü adalet duygularımıza ve hukuk
mantığımıza ne denli ters düşerse düşsün yar-
gıya intikal etmiş bir konuda ve bir hazır-
lık soruştuıması ile ilgili olarak aynntılı yo-
rumlar yapılmaması gerekliliğinin yasal bir
zorunluluk olduğunu biliyorum.
Ancak olayın bir başka yanına değinmek
istiyorum: Inanıyorum ki ilgili cumhuriyet
savcılıklan TBMM insan Hakları inceleme
Komisyonu'nun raporlannda belirtilen olay-
lann üzerinde daha büyük bir ciddiyetle du-
rup, bu olaylann üzerine daha bir kararlı-
lıkla gidebilselerdi bugüne kadar olaylann
faillerinin pek çoğu yakalanır, haklannda-
ki soruşturmalar, hatta yargılamalar çoktan
sonuçlanmış olurdu.
Sonuç olarak: işkenceciler görevlerininba-
şmda kalmaya devam ederken bu insanlık
suçlannı araştınp açığa çıkaran bir parlamen-
terden, yaptığı bu önemli ve örnek çalışma
yüzünden hesap sorulması, ancak ülkemiz-
de doğal sayılabilecek. yadırganmayacak
bir uyguiamadır.
Bu olay. doğruyla yanlışın, güzel ile çir-
kinin, haklı ile haksızın birbirine kanştınl-
masının; bu karmaşanın tozu dumanı ara-
sından kötülerin kendilerini sıyırmalannın
ülkemizde sıkça rastlanan tipik bir örneği,
düşündürücü ve hazin bir Türkiye gerçeği-
dir.
Tatilcilerin %10'u reklamla, %90'ı tavsiye ile kendi otellerini bulurlar...
Restorant t Hma Ağaçlamı sMğmüan detnz görüntüsünu çekemeĞk. Gelm görün
C
lub Onent Antık Çağın adalet, sağlık ve banş ıçın buluşma merkezı
olan Oren'de denıze "srfır" binbır yıklızlı bir tatil koyudur Homeros'un
doğum yen "Işıklar Sahili'nde, Dunyanın atmosfennde oksijen oranı
en yuksek ıkı noktasından bın olan Edremıt Körfea'nde, Zeyün Rıvıerası'ndadır
Club Orienrte, Ege sitilinde yapılmış 62 dubleks yapının her daıresi 2-4 veya
4-6 kışilık aileler ıçın tasarianmış, ıçlennde duş/WC ve telefon olan odalardan
oluşur Tüm kapılar dev bir botanık bahçesıne açrttr Bahçe bıter, incecik kumlu
plaı başlar.
Özuriüler ve engelliler için tümüyle dflzayak, vejefaryenler ve diabetikler için
sorunsuz tatıl Günluk doktor vizıti
Temmta • Ağustos 2001
tatffcCaim
Konvegtuşy
Öfende yer alan
Club Orlent
ulıriararası
arkeologlann n
lûfi başı YP 32000.000 TL,0-12yaş ücretsiz. (3.)-4.-5.-S. kiphr, 16.000.000 TL
Club Orient Holiday Resort, Ören-Burhaniye
Tel: 0.266.416 53 54 - 416 34 45 • Fa\: 0.266.416 40 26
aunûmirfeM
Bulutma MertezMto
club-onent.com
Princess Otel
Güvercinlik - Bodrum
Bodrum'un en güzel koyunda,
sessiz ve sakin doğa ortamında,
) ^ Odalarda telefon ve sıcak su,
\^ Yüzme havuzu,
*-** Damak zevkine uygun mutfak,
\^ Eşsiz koylara yatla gezintiler,
»^* Her gün canlı müzık.
Açık büfe, tam pansiyon 20.000.000,-TL
Telefon: (0252) 374 52 43 - (0252) 374 50 93
CEP: 0542 571 55 62
CumhurİyetGazetesi bizden
MERSİN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo 2000-558
Davacı Yusuf Çağlar vekılı Av. Hamza Yılmaz tarafından davalılar A Haydar Ünlü-
türk, Besim Aslan, Emin Burduroğlu, Sevim Burduroğlu ve Toros Inşaat Tic. San. Ltd.
Şti. aleyhine 5.6.2000 tarihli dilekçesi ile Mersin Çiftlik Köyü, Öksüz Hedeği mevkiin-
de bulunan 16.1.1. pafta, 255 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda 1,18 mıktarının müvekkili
adma tapuya tesciline, olmadığı takdirde müvekkilinin yatırmış olduğu paranın faızi ile
birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi bugüne kadar tüm aramalara rağmen davalılardan Emin ve Sevim Bur-
duroğlu'na tebliğinin yapılamadığı ve adreslerioin de tespit edilemedığinden ilanen teb-
liğine karar verilmiş olmakla, dava dilekçesi ve duruşma gününün adı geçenlere ilan ta-
rihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmış sayılacagı ve 10 gün içerisinde ce\ap veril-
mediği takdirde cevap vermemiş sayılacaklan, duruşmayı kendilerinın takip etmesi ya
da bir vekille temsil ettiımeleri, aksi takdirde duruşmanın yokluklannda devam edilip
karar verileceği (HUMK'nin 213. mad.) ve duruşma gününün 19.9.2001 günü saat
10.40'a bırakıldığı tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 11.6.2001 Basm: 35985
ANTİK ÖREN'DE TÜRK VE AVRUPA KÜLTÜRLERİYLE İÇİÇE TATİL
YAPMAKAYRICAUKTIR
HOTE KONAK UUİ FK-TUR Vİ1AS
"VJ^II" mex pjlaraudu
ağaçlannın «ıltındj. ,-\ntık Şehır
Oren'ın üstünde ve güDer-
çımlerle ıçıçe 13 jpan luks nDa.
2 odd. sakın, şenış balkon
2*> konjk odaM. 100 kışdık retoran
kzu Ege&Avrupa
muttak çeşıcferi, snack bar, fcüitûrel
eğlencekr. su sporları tanhı gezıler
I İNCEELENMİŞ.ALTIN
i SARISIKUMLU YÜZME
İŞTAHMZ1KABARIA-
CAKOLANÖRENPLAJ1
Temmıu 2001
Hotd Komk Laltr 1 bşi VT 17ÜO0İ3O0.-TL
Fcr Tur Vıfljs 1 Kiji YP l«aM0.O0O.-Tl
Tel: (266) 416 43 01 -02 Fac (266) 416 43 03 Ören-Burhaniye
PENCERE
Yabın İçerdekiler mi
Suçlu?..
"Hortumcu" diye yaftalanan bankacılann birbiri
ardına salıverilmeleri, bu alanda hayal kuranlan
eşekten düşen karpuza döndürdü.
Oysa "Cumhuriyet" böyle olacağını aylarca önce
birinci sayfasından duyurmuştu.
Yargılama sürecinde kimi zaman beklenmedik
şeyter olabilir, ama bu kez kör kör parmağım gözüne
bir durum var, bile bile lades oynandı.
•
Çoğu soruşturma, kovuşturma, yargılama
dışardan göründüğü gibi değildir; işin içyüzü
başkadır, dosyanın içeriğini çoğu kişi bilmez;
mahkemeden önceki soruşturmalara iyt saatte
olsunlar karışabilir. .
"Hortumcu" yaftası boynuna asılan bankacılar .
pek ünlü 4422 sayılı yasadan tutuklanıp mahkemeye
verildiler.
Doğru muydu?..
Kırk dört yirmi iki sayılı yasa, çıkar amaçlı suç
örgütü kurmak üzerine düzenlenmişti, çete
oluşturmaya ilişkindi, zor ve şiddet kullanmayı
öngörüyordu, bankanın içini boşaltan ille de bunlanx '
yapmak zorunda değildi ki...
Cumhuriyet uyardı...
Ancak dinleyen kim?.. Kamuoyu -Susuriuk'ta
olduğu gibi- coşmuştu, devletin kimi güçlü odaklan
harekete geçmişti, gözaltına alınanlar ille de
tutuklanacaklardı; ama, sonuç ne olacaktı?..
Yargıç elindeki dosyaya bakıp karar verir.
Olacak olan oldu.
• • "'
Tutukluluk durumunun kaldırılması, sanığın
aklanması anlamına gelmez.
Ancak hukukta geçerli kural suçsuzluktur,
"beraat-i zimmet asıldır", yargı kesinleşinceye
kadar kişi suçlu değildir, sanıktır.
öyleyse iğneyi gerekli kişilere batırdıktan sonra
elimizde kalıyor çuvaldız...
Çuvaldızı kime batırmalı?..
Doğrudan medyaya..
Yani kendimize!..
Medyada artık hiçbir ilke ve kural geçerii değildir,
"Basm Ahlak Yasası" herkesi güldürüyor, zincir-
lerimizden boşandık, ne özel yaşam, ne yasa, ne ,
ahlak, ne saygı, ne ölçü ne de "çağdaş dunyanın
olmazsa olmaz koşullan"n\ ırgalıyoruz.
Geçenlerde "tutuklanmış hortumcularöan birinin
yakını geldi...
Konuştuk...
Söylediklerinde baştan sona haklıydı; ama, tozdan
dumandan ferman okunmayan bir ülkede "iyi saatte
olsunlar"a dert anlatmak deveye hendek atlatmaktan
bin beter bir işti; medyadaki çılgınlık ipini koparmış
bir azgınlığın şirazesinden çıkmış türdeşi...
•
Hortumculuğun ülkeyi soyup soğana çevirdiğini
artık biliyoruz, bankalann da bu tezgâhın kurulduğu
mekânlara dönüştürüldüğü açık...
Peki, bu tezgâh yalnız tutuklanıp içeri atılan bir
avuç sanığın marifetiyle mi sınırlı?.. Hortumculuk
bir sisteme, bir yaşam biçimine nasıl dönüştü?..
Kim suçlu?..
Kim güçlü?..
Bilinen şu ki medyada infaz giyotini var gücüyle
çalışıyor.
KABİLE MOTEL
Assos"un Sütlüce Koyu'nda küçuk, şıruı. temız ve sessiz
bir motel. Tertemu denizın kenarında balık ve nefıs Ege
yemekleri yiyoruz. Çardak altında kitabınuzı okuyor ve gerçek-
ten dinleniyoruz.
Burada Sizin gibi insanlarla birlıkteyiz.
"Siz de katılın, mutlu olun" dıyoruz
1 kişi T.R: 20.0OO.OOO-- TL.
Sütlüce Koyu, Balabanlı Köyü altı Assos-Ayvacık-Çanakkale
Tel: 0286 723 46 02 - Cep: 0532 663 34 95
www.assos.de/kabile
Loryma Resort Hotel
"Bir Yaşam Biçimi"
Turunç, Güney Ege'nın adacıklar ve fiyortlarla bezen-
miş nefes kesici coğrafyasının en güzel koylanndan bi-
ri... Mannaris'e çok yakın olmasına karşın, turizm mer-
kezlerinın her türden çevre kırliliğıne yeteri denli uzakta,
doğaya saygılı, Mavı Bayrak'lı bir belde. Loryma Resort
Hotel yamacın mevcut topografyası ve vejetasyon doku-
suna gizlenmiş, koyun büyüleyicı. mistik panoramasına
tümüyle hükmederkonumda sıra dışı birtesıs. Ormanlar-
dan inen serinletici esintılerv
düşük nem oranı ve bol ok-
sijenlı, sağlıklı havasıyla ıdeal ıkJim koşullarına sahıp.
Eko-çıftliğinden kendı sütünü, peyninnı, kremasını, yu-
murtasını temin eden, kendi ürettığı -yörenın en kalıteli-
zeytinyağuıı kuUanan. damak zevkı kadar sağlıklı beslen-
me ılkelerine de duyarlı bir mutfak
Konforlu apart daireler, açık büfe restoran, a la carte
restoran, pool-bar, OxyGen-Bar. açık ve kapalı yüzme
havuzları.jet stream,jakuzi, fıtness-center, sauna, beauty-
center. bilardo, dart. ıskambıl salonu, masatenisi. tenis, sü-
per disko. çocuk kulübü. doktor servisi, eko-çiftlik vb. hiz-
met birimleri.
Doğa gezileri, trekking, dağcılık, tekne turlan. su spor-
lan. dalgıçlık, raftıng, jeep-safan gıbı doğa sporlan, T'ai-
Chı ve yoga seanslan...
"Özel animasyonlar", "sürprız showlar"dan anndınl-
mış, arabesk müziği uzaktan bile duyamayacağınız, kent
yaşamının yıprattığı insanın dıngin. sağlıklı bir ortamda
doğa ile bütünleşip kendısıni yenılemesını. pozitif yaşam
enerjisiyle dolu günlük yaşamına dönmesını hedefleyen.
kültür ve çevTe dostu. çağdaş bir ışletme anlayışı.
Genış bılgi-
www.loryma.com
Tel: 0 252 476 72 20-24 Faks. 0 252 476 72 25
DÎYARBAKIR 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1999,283 Karar No: 2000/540
Davacısı TEAŞ, davalısı Necmettin Kardaş ve ar-
kadaşlan olan tenkisi bedel dava dosyası temyiz edil-
mekle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin 21.6.2001 gün
ve 9802-13466 esas ve karar sayılı ilamı ile onanma-
sına karar verilmelde, işbu ılanın ilan tarihınden iti-
baren Necmettin Kardaş'a tebliğ edilmiş sayılacağı-
na ve ilan tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisin-
de karar düzeltme yoluna başvurulmadığı takdirde
kesinleşeceği tebliğ yenne kaım olmak üzere ilan
olunur. Basın: 43605