23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ 2001 SAU OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorusçacumhuriyet.com.tr Güçsüzken El Öperler, Güçlenince Kılıç Çekerler!.. Prof. Dr. İlhan ARSEL F azilet Partisi 'nin kapa- tılmasına tepki göste- ren şeriatçılar, bırden bire Batı hayranı kesi- lnerdiler: "Anayasa Mahkemesi'nin karan çoğulcu demokratik sisteme ve ifade özgürlüğüne aykındır. Batı'da olmaz böyle şey" derler. "Siyasi partileri millet kurar" diye bilgiçlik ederler. "Avrupa Birliği uyanyor" diye kor- kutmak isterler. Hani sanki her biri, Batfdan daha özgürlükçü birer de- mokrattır. Günümüzedeğin "Dar'ûl harb" deyimiyle "kâfirlerin", "ga- zaba uğramışlann" ve "sapmışla- nn" diyan olarak tarumlayıp düşman- lık saçtıklan Batı dünyasını, şimdi kendilerine örnek ahnması gereken kılavuz edinmişlerdir. O Batı dün- yası ki, demokrasiyle uyuşmaz ni- telikte bulduğu faşist partilerini tüm- den yasaklamış. kapatmıştır. Örne- ğin Almanya'da ya da Avusturya'da Naziler için parti kurma olasılığı yoktur. Şu günlerde Almanya, "neo- faşist" partilerini kapatma hazırhğı içerisindedir. Amerika Birleşik Dev- letleri gibi demokrasinin kalesi sa- yılan bir ülkede "Komünist Partisi" yaşayamaz. Oysa bizdeki şeriat yön- lüsü partiler. şiddet siyasetine baş- vurma açısmdan, Batı'daki bu par- tileri aratmayacak yeterliktedirler. Tek fark. uygulama usullerini kul- lanmadaki kurnazlıktadır. Çünkü kurnazlık konusunda Batı'daki bu partiler bizimkilerle boy ölçüşecek kerteye henüz erişememişlerdir. Şu bakımdan ki onlar, daha iktidara gel- meden iç yüzlerini belli etmişlerdir; şiddeti açıkça tahrik etmek, ya da şid- dete başvurmak suretiyle saldın ey- lemlerine geçmişlerdir. Bizim şeri- atçılar ise kuzu postuna bürünmüş olarak, şiddet siyasetini gerçekleş- tırebilecekleri günlerin gelmesini beklemektedirler. Bu nedenle; ''Güç- süz iken eğü, bükül, el öp; güçlenin- ce kılıç çek, gürle" paroîasına sarıl- mış, pusuya yatmışlardır. Ellerinde- ki şeriat verileri, onlara bu olasılığı sağlayacak esnekliktedir... Çünkü bu veriler arasmda "Dindezorlama yoktur" biçiminde hoşgörü kılığın- daki kandırmalar yarunda, "Müş- rikleri nerede bulursanız öldûrün", ya da "Dinden çıkmanın cezası öldü- rülmektir" biçiminde kan ve dehşet saçıcı nice buyruklar vardır. Güç- süz iken birinci tipteki, güçlenince ikinci tipteki buyruklan kullanmak gibi kolaylıklardan yararlanırlar. Yi- ne bu veriler arasında "Senin dinin sana, benim dinim bana" biçiminde ve hani sanki başka din ve inançla- ra hoşgörüyle bakarmış gibi olanlar yanında "Başka dinlere yönelenlersa- pıktirlar" şeklinde ya da "YalnızAJ- lah'ın dini kalana kadar onlarla sa- vaşın~.T> şeklinde olmak üzere, fark- h inançtakilere karşı vuruşmalı sal- dınlara yer verenleri vardır. Güçsüz durumda iken birincileri, güçlenin- ce ikincileri uygulamaktan kolay ne vardır ki? Yine bu veriler arasında şeriatın "öğût verici", "uyancı" ve "rahmet kaynağı" olduğunu belle- ten buyruklar yanında. kan ve deh- şet saçar nitelikte olmak üzere: "Al- lah veresulûnekarşı savaşanJarın ve yeryüzünde bozgunculuk vapmaya çabşaniann cezası, ya boyunJan vu- rularak öldürülmeleri, ya asılmala- n, ya ellerinin ve ayaklannı çapraz kesilmeleri ya da bulunduklan yer- den sürülmeleridir" şeklinde olan- lan vardır. Güçsüz iken birincileri ve güçlü iken (yani iktidan ele geçirin- ce), ikincileri uygulayıp toplum dü- zenini koruma bahanesiyle, akılcı- lığı ve aklı vahyin önüne geçiren uy- gar kafalan yok etmekten daha ra- hat ne olabilir ki? Ve bundan dola- yı değil midir ki şeriat ülkelerinde, şeriatı eleştirme denemesine giri- şenler, örneğin "Şeriat artık bu uy- gariık çağında uygulanamaz" diye- rek fikir özgürlüğünün en zararsız şekline yönelenler bile, dinden çık- mış olarak kabul edilmekte ve öldü- rülmektedirler. (Örneğin 1992 yı- lında Mısır'da, Farac Fuda adında- ki bir yazann "Şeriat artık uygulan- mamalıdır" şeklindeki konuşması, ölüm cezasını gerektiren bir suç ola- rak görülmüştür) Örnekleri çoğalt- mak kolay (*). Söylemek istediğim şudur ki. şeriatın yumuşak ve hoş- görünüşlü hükümleri, şeriatçılan- rruzı "demokrasi havariyyünu" ya da "siyânet meleğirı görünüşüyle in- sanlanmızı kandırma sanatında ba- şanlı kılmaya yeterlidir. iktidara ula- şana kadar "özgürlük isterûk" ya da "Bu ülkedeinsan haklan yok, her şey hiçesayüıyor" diyenler, iktidara ge- lip de güçlendikleri an. şeriatın şid- det siyasetine ağırlık veren buyruk- lanyla kılıç sallayan birer cellat ke- sıleceklerdir. Ne yazık ki bizim in- sanlarımız. hem de "aydın" diye bi- linenlerimiz, şeriatın nasıl yedi baş- lı bir canavar ve şeriatçı partilerin na- sıl birer felaket üreticisi olduğun- dan habersizdirler. Bilmezlerki "si- yânet meleğT kılığında görünen bu partiler. şeytana taş çıkaracak usta- lıkla devleti ele geçirmek ve geçir- dikten sonra, başta Atatürkçü ordu olmak üzere, bu toplumu uygarlık ra- yında tutmak isteyen zinde güçlere baş eğdirtmek istemindedirler. Her ne kadar tüzüklerinde demokrasi il- keleri yer almış görünürse de gö- nüllerinde şeriat hasreti yatar. Şim- di ıçinde bulunduklan anayasal or- tamdan yararlanarak "Bu ülkede öz- gürlük yok"diye avaz avaz bağınr- lar. ama kazara iktidara gelmiş ol- salar, butopluma özgürlüğün "ö"sü- nü bile çok göreceklerdir. Şimdi bü- yük bir rahatlıkla ve çekinmeden: "Hallon siyasi tercihleri hiçe sayıb- yor" diye konuşurlar ama, egemen oldukları an, halkın siyasi tercihle- rinden söz edenleri zindanlarda çü- rüteceklerdir. İktidara gelip de ken- dilerine kafa tutabilecek güçleri sin- dirdikleri gün. şeriatın şiddet siya- setini işlerliğe koymakta kusur etme- yeceklerdir. Yapacaklan ilk şey, bi- raz önce dediğim gibi, Türk Silahlı K.u\vetleri'nj şekillendirip lran or- dusuna benzehnek, hemen ardından laikliği sona erdirip egemenliğin Tann'dan gelme olduğunu ilan etmek ve sonra ülkeyi şeriat karanlığına sürüklemek olacaktır. Daha açık bir dille konuşmak gerekirse. orduyu ele geçirdikleri an. esasen Türkiye bitmiş ikinci bir lran olmuş demek- tir. Bu vesileyle Avrupa Birliği yet- kililerine sormak gerekir: "Iran'a dönüşmüş bir Türkive"vi üye olarak kabul edecek misiniz? Yoksa şeriat- çı partilerin iktidara gelmelerine fir- sat yaratıp bu iktidarlann ortaçağlo- lığına soktuklan I ürkiyc've sırt çe- virme kolay üğını sağlamak mı ister- siniz?" Her ne olursa olsun, şu gerçeği asla göz ardı etmeyelim: 1400 yıl- lık Islam tarihi boyunca. şiddete baş- vurmadan, hukuk dışı yollara sapma- dan. özgürlükleri yok kılmadan, din ve devieti tek elde tutmadan iş gör- müş bir tek Islam devieti kurulama- mıştır. Bugün dahi, demokrasi ilke- lerine bağh. laikliğe ve insan kişili- ğinin haysiyetine saygılı bir tek Is- lam ülkesi yoktur bu yeryüzünde: Atatürk Türkijesi dışında... Şarsılmayan umudumuz şudur ki, başta Atatürkçü ordu olmak üzere, Atatürk Türkiyesi'nin akılcı güçle- ri. Türkiye'nin şeriat dehlizine sü- rüklenmesine asla fırsat vermeye- ceklerdir. (*) Yukarıdu değindiğım ve ben- zer nice şeriat bu\•ruklarım Diyanet Işleri Başkanlığı nın yayınlarında bulabilirsiniz. Bunları, şeriat kay- naklanna dayalı olarak birçok ki- taplanmda sergilemiş bulunmak- tavını. EVET/HAYIR . OKTAY AKBAL Bir İşkence Anısı "Pişkinsüt'ün yasadışı örgütler ve onlann söz- cüleriyle aynı doğrultuda göriış açıklaması son derece ilginçtir." Ortada birgerçek var: Işkence uygulaması... Bu gerçeği herhangi biri de söylese, milletvekili de söylese, bir yabancı da söylese, hatta bir örgüt üyesi de söylese ne fark eder ki! Gerçek, işkence- dir, işkence uygulamasıdır, işkence gören sayısız insanın var oluşudur. Dr. Sema Pişkinsüt bir milletvekili. TBMM insan Haklan Komisyonu Başkanı'ydı. Karakol karakol in- celedi, işkence araçlarını buldu, gösterdi... Her ne kadar Istanbul Valisi "Birsopa bulmuş, onu gös- teriyor" diye işi alaya vursa da sonuç değişmezdi, değişmedi! Türk kamuoyu işkence ve işkenceci- lerle giriştiği savaşımıyla ün kazanan Pişkinsüt'ün yanında yer aldı. Efendim, raporda tek tek adlar verilmemiş! Bu yüzden gereken işlem yapılamamış! Işkenceci di- ye adalet önüne götürülenler kolayca yakayı kur- tarmışlar. Savcılık sormuş, nerede bunlann adları diye. Pişkinsüt vermemiş, bu yüzden adaletin uy- gulanmasını engellemiş... "Bilgi ve belge"y\ so- ruşturma makamına vermediği için dokunulmaz- lığı kaldırılmalıymış! Sonra da yargı önüne götürül- mesi... 12 Mart 1971 günlerine ait yaşadığım biranı: Bir anne gazeteye gelmişti. Gözleri yaşlı... Oğlu Ankara'da okuyormuş, bir yüksekokulda. Polisler yakalamışlar. Orgüt üyesi olmakla suçlamışlar. O günlere özgü elektrik işkencesinden geçirmişler. Yü- rüyemez olmuş. Anne bu haksızlığın ortadan kal- dınlması için gerekli yerlere başvurmuş, ses çıkma- mış. "Ben biryazımda sözünü edeyim. Ama savcılık sorarsa kim bu genç diye, siz bana yardımcı olur musunuz" dedim. "Olur" dedi, "sonuna kadarya- nınızdayım!" Yazım çıktı. Hemen savcılıktan sordular: "İşlem yapacağız. İşkence nerede yapılmış, kim yapmış! O gencin adını, kimliğini verin, gereken yapılsın." Çok sevindim. Hemen annenin çalıştığı işyerine koştum. "Tamam, istediğin oldu, savcılık senin oğluna yapılan işkence olayını inceleyecek, gere- ken yapılıp işkenceciler adalete verilecek!.." Kadın büyük bir korku içindeydi. "Aman sakın ' ha, benim adımı vermeyin. Bu konu ortaya çıkar- sa beni buradan kovarlar. Oğlumun başına daha beter belalar gelir." Hani sen benim yanımdaydın hani!.. Savcılık soruyor! Üst üste çağnlar. Ne yapaca- • ğım? Daha önce de böyle olaylaryüzündenzor du- rumda kalmıştım, ama bu kez iş ciddi! O sıralarda Meydan-Larousse'ta çalışıyorum. Polisler geliyor soruyor, savcılığa çağırıyor. "Bana çokmektup ge- lir, bu işkence konusunu da bir okur mektubun- " dan aldım" diyorum. Nerede mektup? "Yırttım at- tım herhalde." inanmıyorlar. Belge de belge!.. Mektup da mektup! Derken gazetelerde bir resim çıktı. Koskoca bir fotoğraf, mahkeme koridorlannda çekilmiş... Yar- gıç önüne götürülen bir genç. Ayaklan falakadan şişmiş, iki kişi zor sürüklüyor. Bitkin, perişan... Aldım o resmi, "Evet/Hayır"\r\ o günkü yerine koydum. Altına şunları yazdım: "Belge istiyorsu- nuz. Işte belge!" \ Şimdi açıklasam mı o resimdeki gencin kim ol- duğunu? Geçen dönemlerde SHP'den istanbul milletvekili olan Salman KayaL Milletvekili iken bi- le polislerce Kızılay Meydanı'nda vahşi biçimde dövülen Salman Kaya!.. Pişkinsüt, elbet işkenceye uğrayanlarm adlarını veremezdi. Verse ne mi olurdu? O kişiler bir kez daha işkenceden geçirilmezler miydi? Ayıptır, çirkindir! Koskoca bir adalet bakanının, işkence olaylarını izleyen, ortaya çıkaran, böylece İnsan Haklan Komisyonu'na en yakışan davranışı yerine getiren bir milletvekilini "örgüt üyesi gibi konuşmakla" suçlaması, yakışıksız, haksız, utanç veren bir durumdur. İşkenceden, işkencecilerden yana olmak anlamına da gelmez mi böyle bir tu- tum? Meğer Pişkinsüt de İşkenceciymiş! M. METE GOKTURK Cumhumet Savcısı G eçen yıl TBMM İnsan Haklan Inceleme Komisyonu, yurdun birçok bölgesinde ceza ve tutu- kevleri ile emniyet vejandarma nezarethanelerinde yaptığı in- celemeler sonucunda düzenlediği raporla- n kitaplar halinde yayımladı. Özenli bir çalışmanın ürünü olduğu ilk ba- kışta anlaşılan bu kitaplarda, komisyon üye- lerinin inceleme sonucu ele geçirdikleri iş- kence aletlerinin fotoğraflanndan tutun da olay mağdurlannın anlattıklanna dayanıla- rak işkencenin hangi şekillerde yapıldığmı gösteren çizimlere kadar neler yoktu ki! Birçok merkezde yapılan incelemelerin her biri "Şanlıurfa Raporu". "Barman Rapo- ru", "ErzurumRaponT, "Bakırköy Kadın ve Çocukevleri Raporu", "lstanbul Rapo- ru" gibi ayn ayn kitaplar olarak yayımlan- dı. Yıllardır ne kadar saklamaya çalışırsak ça- lışahm, kimsenin gözünden kaçmayan. bü- tün dünya tarafından her vesile ile yüzü- müze vurulan, başımıza kakılan bir ayıbı- mız olan işkence gerçeğinin, ülkenin en yü- ce kurumu olan TBMM tarafından ciddi bir şekilde ele alınıp incelenmesi ve pek çok gerçeğin açığa çıkanlması uygar ve ak- lı başında herkesi umutlandırdı, yüreklere su serpti. Bundan sonra yapılacak iş, yürütme ve yar- gı organlanna düşüyordu; yapılan inceleme- nin ışığı altında bu tür çirkin uygulamala- nn bir daha tekrarlanmamasını sağlayacak önlemleri almak, işlenmiş suçlarla ilgili so- ruşturmalan ise hızla başlatıp sonuçlandır- mak kalıyordu bu organlara. Ne var ki tçişleri ve Emniyet yetkilileri bu incelemeyi en başından itibaren hafife alma yolunu seçtiler ve zaman zaman bu- nu açıkça dile getirdiler. Sonuçta hiçbir so- rumlu hakkında bu raporlara dayanılarak doğru dürüst bir işlem yapılmadı. Yargı ise bu konuda daha da ileri gitti. Ko- misyonun raporlannda sunduğu v erilere gö- re kimliklerini kolayca saptayıp hesap so- rabileceği işkencecileri bir yana bırakıp suç- lan ve suç kanıtlannı ortaya çıkaran TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun o tarihteki başkanı Sema Pişkinsüt hakkında soruşturma başlatma yolunu seçti. Hem de cürüm işleyenleri koruyup onla- nn suçlanna iştirak ettiği iddiasıyla!.. Ne diyelim. işkencecilerin tümünü değil- se bile önemli suç ortaklannı böylece orta- ya çıkarma başansını gösterenleri kutluyo- ruz! Bu kişinin işkencecilerin suç ortağı oldu- ğunun kanıtı olarak işkence mağdurlannın kimliklerini, istenmesine karşın cumhuriyet savcıhğına bildirmemiş olmasının gösteril- diğini başından öğreniyoruz. Pişkinsüt, "Mağduıianncangüvenligini, düşünerek ve kendilerine verdiğim söz ge- reği kimliklerini sakb ruttum" dese de öyle görünüyor ki kimseyi kandıramamış. Şim- di bütün görev, bu "hain'in dokunulmazlı- ğını kaldıracak TBMM'ye düşüyor! Işte ciddi ve özenli bir çalışmanın karşı- hğında ülkemizde uygun görülen ödül. Buolayda Sema Pişkinsüt'eyüklenensu- çun unsurlannın oluşup oluşmadığının tar- tışmasma bu aşamada ne yazık ki giremi- yorum. Çünkü adalet duygularımıza ve hukuk mantığımıza ne denli ters düşerse düşsün yar- gıya intikal etmiş bir konuda ve bir hazır- lık soruştuıması ile ilgili olarak aynntılı yo- rumlar yapılmaması gerekliliğinin yasal bir zorunluluk olduğunu biliyorum. Ancak olayın bir başka yanına değinmek istiyorum: Inanıyorum ki ilgili cumhuriyet savcılıklan TBMM insan Hakları inceleme Komisyonu'nun raporlannda belirtilen olay- lann üzerinde daha büyük bir ciddiyetle du- rup, bu olaylann üzerine daha bir kararlı- lıkla gidebilselerdi bugüne kadar olaylann faillerinin pek çoğu yakalanır, haklannda- ki soruşturmalar, hatta yargılamalar çoktan sonuçlanmış olurdu. Sonuç olarak: işkenceciler görevlerininba- şmda kalmaya devam ederken bu insanlık suçlannı araştınp açığa çıkaran bir parlamen- terden, yaptığı bu önemli ve örnek çalışma yüzünden hesap sorulması, ancak ülkemiz- de doğal sayılabilecek. yadırganmayacak bir uyguiamadır. Bu olay. doğruyla yanlışın, güzel ile çir- kinin, haklı ile haksızın birbirine kanştınl- masının; bu karmaşanın tozu dumanı ara- sından kötülerin kendilerini sıyırmalannın ülkemizde sıkça rastlanan tipik bir örneği, düşündürücü ve hazin bir Türkiye gerçeği- dir. Tatilcilerin %10'u reklamla, %90'ı tavsiye ile kendi otellerini bulurlar... Restorant t Hma Ağaçlamı sMğmüan detnz görüntüsünu çekemeĞk. Gelm görün C lub Onent Antık Çağın adalet, sağlık ve banş ıçın buluşma merkezı olan Oren'de denıze "srfır" binbır yıklızlı bir tatil koyudur Homeros'un doğum yen "Işıklar Sahili'nde, Dunyanın atmosfennde oksijen oranı en yuksek ıkı noktasından bın olan Edremıt Körfea'nde, Zeyün Rıvıerası'ndadır Club Orienrte, Ege sitilinde yapılmış 62 dubleks yapının her daıresi 2-4 veya 4-6 kışilık aileler ıçın tasarianmış, ıçlennde duş/WC ve telefon olan odalardan oluşur Tüm kapılar dev bir botanık bahçesıne açrttr Bahçe bıter, incecik kumlu plaı başlar. Özuriüler ve engelliler için tümüyle dflzayak, vejefaryenler ve diabetikler için sorunsuz tatıl Günluk doktor vizıti Temmta • Ağustos 2001 tatffcCaim Konvegtuşy Öfende yer alan Club Orlent ulıriararası arkeologlann n lûfi başı YP 32000.000 TL,0-12yaş ücretsiz. (3.)-4.-5.-S. kiphr, 16.000.000 TL Club Orient Holiday Resort, Ören-Burhaniye Tel: 0.266.416 53 54 - 416 34 45 • Fa\: 0.266.416 40 26 aunûmirfeM Bulutma MertezMto club-onent.com Princess Otel Güvercinlik - Bodrum Bodrum'un en güzel koyunda, sessiz ve sakin doğa ortamında, ) ^ Odalarda telefon ve sıcak su, \^ Yüzme havuzu, *-** Damak zevkine uygun mutfak, \^ Eşsiz koylara yatla gezintiler, »^* Her gün canlı müzık. Açık büfe, tam pansiyon 20.000.000,-TL Telefon: (0252) 374 52 43 - (0252) 374 50 93 CEP: 0542 571 55 62 CumhurİyetGazetesi bizden MERSİN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo 2000-558 Davacı Yusuf Çağlar vekılı Av. Hamza Yılmaz tarafından davalılar A Haydar Ünlü- türk, Besim Aslan, Emin Burduroğlu, Sevim Burduroğlu ve Toros Inşaat Tic. San. Ltd. Şti. aleyhine 5.6.2000 tarihli dilekçesi ile Mersin Çiftlik Köyü, Öksüz Hedeği mevkiin- de bulunan 16.1.1. pafta, 255 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda 1,18 mıktarının müvekkili adma tapuya tesciline, olmadığı takdirde müvekkilinin yatırmış olduğu paranın faızi ile birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesi bugüne kadar tüm aramalara rağmen davalılardan Emin ve Sevim Bur- duroğlu'na tebliğinin yapılamadığı ve adreslerioin de tespit edilemedığinden ilanen teb- liğine karar verilmiş olmakla, dava dilekçesi ve duruşma gününün adı geçenlere ilan ta- rihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmış sayılacagı ve 10 gün içerisinde ce\ap veril- mediği takdirde cevap vermemiş sayılacaklan, duruşmayı kendilerinın takip etmesi ya da bir vekille temsil ettiımeleri, aksi takdirde duruşmanın yokluklannda devam edilip karar verileceği (HUMK'nin 213. mad.) ve duruşma gününün 19.9.2001 günü saat 10.40'a bırakıldığı tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 11.6.2001 Basm: 35985 ANTİK ÖREN'DE TÜRK VE AVRUPA KÜLTÜRLERİYLE İÇİÇE TATİL YAPMAKAYRICAUKTIR HOTE KONAK UUİ FK-TUR Vİ1AS "VJ^II" mex pjlaraudu ağaçlannın «ıltındj. ,-\ntık Şehır Oren'ın üstünde ve güDer- çımlerle ıçıçe 13 jpan luks nDa. 2 odd. sakın, şenış balkon 2*> konjk odaM. 100 kışdık retoran kzu Ege&Avrupa muttak çeşıcferi, snack bar, fcüitûrel eğlencekr. su sporları tanhı gezıler I İNCEELENMİŞ.ALTIN i SARISIKUMLU YÜZME İŞTAHMZ1KABARIA- CAKOLANÖRENPLAJ1 Temmıu 2001 Hotd Komk Laltr 1 bşi VT 17ÜO0İ3O0.-TL Fcr Tur Vıfljs 1 Kiji YP l«aM0.O0O.-Tl Tel: (266) 416 43 01 -02 Fac (266) 416 43 03 Ören-Burhaniye PENCERE Yabın İçerdekiler mi Suçlu?.. "Hortumcu" diye yaftalanan bankacılann birbiri ardına salıverilmeleri, bu alanda hayal kuranlan eşekten düşen karpuza döndürdü. Oysa "Cumhuriyet" böyle olacağını aylarca önce birinci sayfasından duyurmuştu. Yargılama sürecinde kimi zaman beklenmedik şeyter olabilir, ama bu kez kör kör parmağım gözüne bir durum var, bile bile lades oynandı. • Çoğu soruşturma, kovuşturma, yargılama dışardan göründüğü gibi değildir; işin içyüzü başkadır, dosyanın içeriğini çoğu kişi bilmez; mahkemeden önceki soruşturmalara iyt saatte olsunlar karışabilir. . "Hortumcu" yaftası boynuna asılan bankacılar . pek ünlü 4422 sayılı yasadan tutuklanıp mahkemeye verildiler. Doğru muydu?.. Kırk dört yirmi iki sayılı yasa, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak üzerine düzenlenmişti, çete oluşturmaya ilişkindi, zor ve şiddet kullanmayı öngörüyordu, bankanın içini boşaltan ille de bunlanx ' yapmak zorunda değildi ki... Cumhuriyet uyardı... Ancak dinleyen kim?.. Kamuoyu -Susuriuk'ta olduğu gibi- coşmuştu, devletin kimi güçlü odaklan harekete geçmişti, gözaltına alınanlar ille de tutuklanacaklardı; ama, sonuç ne olacaktı?.. Yargıç elindeki dosyaya bakıp karar verir. Olacak olan oldu. • • "' Tutukluluk durumunun kaldırılması, sanığın aklanması anlamına gelmez. Ancak hukukta geçerli kural suçsuzluktur, "beraat-i zimmet asıldır", yargı kesinleşinceye kadar kişi suçlu değildir, sanıktır. öyleyse iğneyi gerekli kişilere batırdıktan sonra elimizde kalıyor çuvaldız... Çuvaldızı kime batırmalı?.. Doğrudan medyaya.. Yani kendimize!.. Medyada artık hiçbir ilke ve kural geçerii değildir, "Basm Ahlak Yasası" herkesi güldürüyor, zincir- lerimizden boşandık, ne özel yaşam, ne yasa, ne , ahlak, ne saygı, ne ölçü ne de "çağdaş dunyanın olmazsa olmaz koşullan"n\ ırgalıyoruz. Geçenlerde "tutuklanmış hortumcularöan birinin yakını geldi... Konuştuk... Söylediklerinde baştan sona haklıydı; ama, tozdan dumandan ferman okunmayan bir ülkede "iyi saatte olsunlar"a dert anlatmak deveye hendek atlatmaktan bin beter bir işti; medyadaki çılgınlık ipini koparmış bir azgınlığın şirazesinden çıkmış türdeşi... • Hortumculuğun ülkeyi soyup soğana çevirdiğini artık biliyoruz, bankalann da bu tezgâhın kurulduğu mekânlara dönüştürüldüğü açık... Peki, bu tezgâh yalnız tutuklanıp içeri atılan bir avuç sanığın marifetiyle mi sınırlı?.. Hortumculuk bir sisteme, bir yaşam biçimine nasıl dönüştü?.. Kim suçlu?.. Kim güçlü?.. Bilinen şu ki medyada infaz giyotini var gücüyle çalışıyor. KABİLE MOTEL Assos"un Sütlüce Koyu'nda küçuk, şıruı. temız ve sessiz bir motel. Tertemu denizın kenarında balık ve nefıs Ege yemekleri yiyoruz. Çardak altında kitabınuzı okuyor ve gerçek- ten dinleniyoruz. Burada Sizin gibi insanlarla birlıkteyiz. "Siz de katılın, mutlu olun" dıyoruz 1 kişi T.R: 20.0OO.OOO-- TL. Sütlüce Koyu, Balabanlı Köyü altı Assos-Ayvacık-Çanakkale Tel: 0286 723 46 02 - Cep: 0532 663 34 95 www.assos.de/kabile Loryma Resort Hotel "Bir Yaşam Biçimi" Turunç, Güney Ege'nın adacıklar ve fiyortlarla bezen- miş nefes kesici coğrafyasının en güzel koylanndan bi- ri... Mannaris'e çok yakın olmasına karşın, turizm mer- kezlerinın her türden çevre kırliliğıne yeteri denli uzakta, doğaya saygılı, Mavı Bayrak'lı bir belde. Loryma Resort Hotel yamacın mevcut topografyası ve vejetasyon doku- suna gizlenmiş, koyun büyüleyicı. mistik panoramasına tümüyle hükmederkonumda sıra dışı birtesıs. Ormanlar- dan inen serinletici esintılerv düşük nem oranı ve bol ok- sijenlı, sağlıklı havasıyla ıdeal ıkJim koşullarına sahıp. Eko-çıftliğinden kendı sütünü, peyninnı, kremasını, yu- murtasını temin eden, kendi ürettığı -yörenın en kalıteli- zeytinyağuıı kuUanan. damak zevkı kadar sağlıklı beslen- me ılkelerine de duyarlı bir mutfak Konforlu apart daireler, açık büfe restoran, a la carte restoran, pool-bar, OxyGen-Bar. açık ve kapalı yüzme havuzları.jet stream,jakuzi, fıtness-center, sauna, beauty- center. bilardo, dart. ıskambıl salonu, masatenisi. tenis, sü- per disko. çocuk kulübü. doktor servisi, eko-çiftlik vb. hiz- met birimleri. Doğa gezileri, trekking, dağcılık, tekne turlan. su spor- lan. dalgıçlık, raftıng, jeep-safan gıbı doğa sporlan, T'ai- Chı ve yoga seanslan... "Özel animasyonlar", "sürprız showlar"dan anndınl- mış, arabesk müziği uzaktan bile duyamayacağınız, kent yaşamının yıprattığı insanın dıngin. sağlıklı bir ortamda doğa ile bütünleşip kendısıni yenılemesını. pozitif yaşam enerjisiyle dolu günlük yaşamına dönmesını hedefleyen. kültür ve çevTe dostu. çağdaş bir ışletme anlayışı. Genış bılgi- www.loryma.com Tel: 0 252 476 72 20-24 Faks. 0 252 476 72 25 DÎYARBAKIR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1999,283 Karar No: 2000/540 Davacısı TEAŞ, davalısı Necmettin Kardaş ve ar- kadaşlan olan tenkisi bedel dava dosyası temyiz edil- mekle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin 21.6.2001 gün ve 9802-13466 esas ve karar sayılı ilamı ile onanma- sına karar verilmelde, işbu ılanın ilan tarihınden iti- baren Necmettin Kardaş'a tebliğ edilmiş sayılacağı- na ve ilan tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisin- de karar düzeltme yoluna başvurulmadığı takdirde kesinleşeceği tebliğ yenne kaım olmak üzere ilan olunur. Basın: 43605
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear