23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 TEMMUZ 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ Başka türlübatangüneşIyonya'yı aşıpyeniden Troya'yageldik... Dönüşyolundayız*.. Rüzgârsoğuk esiyorduyüzüme... İlkyddızlann karanhkbasmadan doğmasını bekliyordum Troya'dan lyonya'ya doğru yol alırken sevgı- lilergordüksıksık. Aşk ülkesınde guneş bır başka türlu batıyor, sev gılıler gece buluşmalannda yıldızlarla konu- şuyorlardı. Ruhu üşu> en kadınlar sevdıklennın yanın- daydı artık. Zaman geçıyordu Izmır'de bır akşamüstü Körfez'ın üzerinden kaybolurken NecatiCumah'yı anımsadım... Al- sancak Gan'nda Attilâ İlhan'la karşılaştım... I>on>a düş kuruyordu tıpkı benım gıbı. "Sisler bıılvan'ndan geçtim sınlsıklamdı. ıslak kaldırunlar parhyordu durup dururken gözterim dalıyordu bir bardak şarapta kayboluyordum gece bekçilerine saati soruyordum evime gitmekten korkuvordum sisler boğazuna sanlmışlardı.*" Hatay 'da dolaşırken Halikarnas Balıkçısı'ru anımsadım Yıllar ne çabuk geçıyordu. Onuılkkez 1967kışındaBodrum'datanımış- tım... Ne güzel anlatmıştı tyonya'yı Balıkçı... lyon>alı Homeros. llyada'da bıttabı lyonyah tannv ı getırdı Her ne kadar gelenek, bu tann- yı Greklenn düşmanı olarak göstenyorsa da -o zamarun şaırlen gelenege bağlı kalmak zorun- da ıdıler-, Homeros"ta onu küçültmek eğılımı >oktur. Apollon, Homeros'un Olymposlu tan- nlannın en heybetlısı ve en görkemlısıdır. Ken- dısı Anadolu"nun eskı matnyarkal toplumuna bağlı bır tann ıdı Belkı de, Hıtıtlenn Annna gü- neş tannçasının sevgılısı güneş tannsıdır. lyon- lann baba saydıklan tann. ışte bu Apollon'dur. Zeytlnin adı lyon sözünun batıya doğru gezısıne paralel olarak. Grekçe üzümıin, şarabın. ıncınn ve özel- lıkle de zeytının adlannın Grekçe aslından ol- mayıp. bırçok dağ, burun \e korfez adlan gıbı, bır Anadolulu dılın kökunden olduklan anlaşıl- mıştır Delıce zeytını. Portekız'den Hındıstan'a kadar vardır Ama zeytının. bır besm maddesı olarak kullanılışı, Yunanıstan'a Anadolu'dan ıgeçmıştir Çünkö Homeros, Anadolu'dazeytın- "yağının. bir tuvalet yağı olarak, hatta yazılan- nm başka bır yennde de, ılaç olarak kullaruldı- ğını anlatır Bıttabı, bır besın maddesı olarak kullanıldı- ğını yazmaya gerek gormemıştır. Zeytırı ağacı, Anadolu'da \e Anadolu'ya aıt adalarda boldur, Yunanıstan'da ıse seyrektır. Zaten zeytin. Yunanıstan'a lyonya'dan başka bır \erden gelemezdı Rodos Adası Italya'nın egemenhğı altında ıken, Italyanlar Italya'dan, ltalya delıcelennın üzenne aşılanmış cıns zey- tin fıdanlan getırdıler ttaly anlar ne ettılerse, bır türlü o fıdanlan tutturamadılar. Bunun üzenne, Marmans \e Bodrum'dan. tonlarca Anadolulu delıcelenn tohumlannı getırmek zorunda kal- dılar (Delıcelenn köklen. hangı toprağın han- gısı olduğunu, sınırlarçızen dıplomatlardan da- ha ıyı bılır). Atina kentlnln koruyucusu Tannça Athena'ya aıt bır efsane, zeytının Yu- nanıstan'a nasıl geldığını ıma etmesı bakımın- dan onemlıdır Tannça Athena ıle DemzlerTan- nsı Poseıdon. Atına kentınm koruyuculuğu ıçm yanşmaya gınşırler. Kente en faydalı şeyı getı- ren. muzaffer say ılacaktır Poseıdon atı. Athena ıse zeytin ağacını getı- nr Athena kazanır ve kentın koruyucusu olur. O zamanın megaron denılen, ıkı gözlü evlen- mn alt odalannda pencere yoktu. O karanlıkta Poseıdon'un atını oynatacak değıl. kandıl yaka- caklardı. Zaten Yunanıstan'da zeytin, azlığı yıi- zünden. kutsal bır hal almıştı. Yanşlarda kazananlann alınlanna zeytin da- lı çelengı konulurdu lspanya'da zeytıne aceıtu- na ( \rapça elzeytun'dan) denır lspanya'da de- lıce. Araplann sözcüklennden önce \ ardı. Ama zevtının bu adla anılması. zeytının lspanya'da bu besın maddesı olarak kullamlması geleneğı- nm Araplar tarafından getınldığını göstenr. Alfabe ilkönce Anadolu'da kultanıldı Anadolu'dan Yunanıstan"a getınlmış olan bır ık 1 önemlı şey arasında. Fenıke'den alındığı ıd- dn edılen bır de alfabe vardır Bu fonetık alfa- be ilkönce Anadolu'da kullanıldı. O zaman Yu- nanstan, yazı>a şıddeth bır gereksınme duy- mıvacak kadar gen ıdı. Hatta orası tamamıyla kutursuz ve vahşı bır yer sayılabıhrdı. Ve böy- leiır kı, Homeros v e ondan ıkı yüzyıl sonra ba- baıyla bırlıkte Anadolu'dan Yunanıstan'a gö- çeien Hesiodos, düşlennı, anılannı v e düşünce- lemı. ancak t>on lehçesınde yazabıldıler. yon lehçesı ıse, en eskı Grek Iehçesıdır. Ya- nıondan önce gelmış ve kullanılmış bır başka laçe yoktur Attıka (yanı Atına ve dolaylannın) leçesı, bu lyon lehçesınden gelışmedır. Aıol leıçesı. ılk olarak Mıdıllı Adası'nda, Sappho ve Akaıs tarafından kullanılmıştır. Barbar sözcü- ğı Grekçe konuşulmayıp da başka bır dılde •'nmr" ya da "carcar" dıye lakırdıyanlara grek- leoe atfedılen bır ad ıdı (Örneğm Türkçede •'kar bar bağırdır denz Burada söz onomato- petık'tır, yanı anlatmak ıstedığı şeym sesını taJıt eder mınldanmak, fisıldamak, gıbı.) Hikmet ÇETİNKAYA yazd, TROYA'dan İYONYA'ya Çizgiler Semih POROY «! rannça Athena'ya ait bir efsane, zeytinin Yunanistan'a nasıl geldiğini ima etmesi bakımından önemlidir. Tannça Athena ile Denizler Tannsı Poseidon, Atina kentinin koruyuculuğu için yanşmaya girişirler. Kente en faydalı şeyi getiren, muzaffer sayılacaktır. Poseidon atı, Athena ise zeytin ağacını getirir. Athena kazanır ve kentin koruyucusu olur. /7TV\ Ne Homeros"ta ne de ondan bır ıkı y uzv ıl son- ra Anadolu'dan Yunanıstan'a göçetmış olan He- siodos'ta ne Barbar sözüne ne de Hellen sözcü- ğüne rastlanz. Ömeğın, İsa'dan önce 4 yüzyıl- da yaşamış olan Herodotos'un esennde barbar sözcüğüne rastlanır, ama bu sözcük orada, ya- bancılara. yanı barbarlara karşı bır küçümse- meyı göstermez Barbarlara övgü Hatta Herotodos, barbar dedığı yabancılan hor görmek şöyle dursun. onlardan çoğunlukla övünçle söz eder Barbarlan hor görmek gele- neğı Yunanıstan'da ortaya çıktı Buraya. şu önemlı olayı da ka> dedelım: Yunanıstan'da Atı- nalı Solon, Grek kültürünün Yunanıstan'dakı ılk temsılcısı sayılır isa'dan önce 6. yüzyılda yaşamış olan bu adam. bır tacırdı ve ışlennı görmek uzere Ana- dolu'ya gıdıp gelırdı Anadolu'da yazı yazma- sını öğrendı ve gene Anadolu'da gelışmış sos- yal kurumlan gördü. Anadolu'da öğrendığı 1 yon lehçesınde şıirler yazdı Ama şıırlennı, kendısınden once gelen Mıdıl- lılı Sapphoya da Paroslu Arkhilokhosgıbı ozan olduğu ıçm değıl. o devırde yazı. manzum ola- rak yazıldığı ıçın yazdı Yoksa Solon yüzyıl son- ra geleydı, mutlaka nesır olarak yazardı. O de- vırde toprak zengınlenn elınde ıdı. Halk zengınlere aıt topraklan -ürünün altıda bınm alarak- ışlıyordu. Bu pay geçımlenne yet- medığı ıçın. zengınlere borçlanıyor. borçlannı ödeyemedıklennden dolayı da haraç mezat kö- le olarak satılıyorlardı. Kanun yapıcı Solon. o sıralarda, okuma yazma bılen, dün- ya görmüş bır adam olduğu ıçın, arkhon (kanun yapıcı hâkım) seçıldı. Arkhonlann göreneğı. o mevkıe seçıhnce, zengınlenn topraklannı -ek- sıltmeden- muhafaza edeceğım ılan etmektı. Solon böyle bır söylevde bulunmadı Bütün borçlan keenlemyekûn (yok) saydı. bundan do- layı da satılarak kole olmuş olanlara özgürlük- lennı gen verdı. Solon'un bu ıslahatına kurtuluş denılerek şen- lıkler yapıldı. Solon kanunlanna göre, kımse borçtan dolavı kole olamazdı \unanıstan'dakı yeygı değerlen yükselmesın dıye de yeygı ıhra- catı yasak edıldı. Işte bu kanunlar. bır sürü nok- sanlanna karşm, Yunanıstan'ın demokrasıye doğru ılk ılerleyışı sayıldı. Hellen bilinci Şımdıye kadar Anadolu'da lyonlardan söz et- tık. Yunanıstan'da Hellen bılıncının Anado- lu'dan Yunanıstan'a geçmesı, İsa'dan önce 6. yüzyılda olmaya başladı Ancak İsa'dan önce 560-527 yıllan arasında, yanı Atına'da Peısıst- ratos zamanındadır kı, Homeros'un eserlen Yu- nan yanmadasına geçtı ve Atına'mn Panathe- naıa festıvallennde bellı bır sırayla okunmaya başlandı Işte o zaman. bu eserler. Atına'da kutsallaştı- nldı ve oradan bütün Yunanıstan'a yayılarak Hellenık bılınç ortaya çıktı Bu arada, Anado- lu'dan Yunanıstan'a geçen Olymposlu tannlar ıle Hellenlenn dını de kurulmuş oldu. Anadolu tanrıları Yukandan ben yazılanlardan görülüyor kı, lyonlu bılmç, Anadolu'da gelıştıkten ancak üç yuz yıl sonra Yunanıstan'a geçebılmıştır Hero- dotos. "Homeros ile Hesiodos,Grektannlar ha- nedanını kurdular. onlara adlannı takülar. gö- revlerini ve sanatlannı tayin ettiler" dıye yazar ve bu ışın, kendı gününden (M Ö 430) dört yüz- yıl önce olduğunu ekler(Homeros ıle Hesiodos, bu tannlan tutup yoktan varetmedıler. Anado- lu Tannlan admı verdığımız bu kıtap. tannlann kökenlennı araştırmaya çalışır.) Ama Anadolu Yunanıstan'a dılını. dınını, kla- sık bılıncı ıle hellenık denılen uygarlığın esas- lannı vermekle kalmadı. İsa'dan Önce 490 yı- lma doğnı Yunanıstan'ın Persler tarafından ıs- tılası, klasık kültürün ve Yunan uygarhğının ge- çırdığı en büyük tehlıke sayılırdı Son zamanlardakı bazı Âvrupa tanhçılen, bu kanıda değıldırler Çünkü Persler tyonya'yı, o çağm en ılen kentı olan Mılet'ı, başkentı ıle bır- lıkte bütün Karya'yı zaptettıklen halde. oralar- dakı sosyal kurumlara dokunmadılar Bu ku- rumlarla. bu lyonya ıle Güney Anadolu'dakı klasık kültür hareketı devam ettı. gelıştı. Asıl, Pers ıstılasindan oncedır kı. Anadolu dan 'i una- nıstan'a gelen klasık kültür ve Hellenık denılen uygarlık varlığının en büyük tehlıkesıyle karşı- laştı. Orfık'lenn mıstık tankatı veya dını, isa'dan önce 7. yüzyılda Yunanıstan'a yayılmaya baş- ladı. Yakmdoğu'dakı bu yenı dın. şayet Yunanıs- tan'da bütün hurafelen. gızlen ve sıhırlenyle kökleşseydı. muhakkak, akılcıhğı. felsefeyı ve ruh özgurlüğünü boğar. hayatı akla ve gıizellı- ğe dayanan bır eser yaratmak ısteğını tamamıy - la söndürürdü Entelektüel Isyan Hayat artık geleneklere, hurafelere ve papaz güruhuna alt olurdu. Solon çağında. dünyanın yaratılışı üstüne Homeros ve Hesıodos'un tan- nlar soyuna, teogonı sıne daır yazdıklanna kar- şı entelektüel bır ısyan baş göstermıştı. Bu ak- tarma teogonıye Anadolu'da Mıletlı Thafcs ve gene Mıletlı Anaksimandros ve onlan ızleyen- ler, tamamıyla akılcı. doğal felsefelerle karşılık verdıler. Zaten bu adamlara fılozof değıl, "physiologos'\yanı fızıkçı denırdı İsa'dan Önce 9. yüzyılda Homeros'un teogo- nosı. her ne kadar ılen bır adım sayılabılırse de yüzyıllarca sonra bu teogonı'nın ınsan aklı üze- nne abanakalması, dünkü gerçeğın bugünkü ya- lan olarak sürüp gıtmesını sağlayabılırdı Yala- nm sünip gıtmesının de pek öldürücü etkısı ola- bılırdı Bısıklet y ürurse durur. durursa duşer. Sabah oldu, gün ışıdı... Erkenden yola koy ulduk Iyonya'yı aşıp yenıden Troya'ya geldik Dönüş yolundayız Necatı Cumah'nın dızelenyle avunuyorum "Daiar gider pencereier önünde şimdi tlkyaz akşamlanm hatırlar vapurlar geçer bomboş güverteleri Bomboş uzanan dcnizin ustünde Aç bir karabatak dalar çıkar™" Rüzgâr soğuk esiyordu yüzüme... Bense ılk yıldızlann karanhk basmadan doğ- masını beklıvordum Ya sız? BITTI CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU İnsan Olmanın Dayanılmaz Boğuntusu Milan Kundera'nın ozdeyışını, onunkınden farklı ve belkı karşıt anlamlarla da olsa, daha bır- çok kez kullanacağımız anlaşılıyor. Yaşadığımız gunlerde ve bu ulkede ınsan olmayı dayanılmaz bır boğuntu olarak duyumsamayanlara en hafıf deyımıyle şaşırmak gerekır Buna, ınsan olmanın dayanılmaz utancı da dıyebılırdim. • • • Bu sırtunda 21 Nısan 2001 tarıhınde yayımla- nan yazı "Leyla Alp 'e Mektup" başlığını taşıyor- du. Leyla Alp bana Çanakkale Cezaevı'nden ın- cı gıbı duzgun bır el yazısıyla, yazısı gıbı duzgun, pırıl pırıl bır akıl ve duyarlılıkla mektuplar gonde- ren genç kızın adı Şımdı bu genç kız, Manısa Devlet Hastanesı'nın bır bodrumunda, olum oru- cunun yaklaşık olarak 215 gununde, gencecık omrunun son gunlerını yaşıyor. Eğer bu korkunç kâbus, bu ınanılmaz duyarsızlık boylece surup gı- decekse, kı ne yazık kı oyle de olacağı anlaşılıyor, "Hayata Donuş" operasyonu sonrasında yaşam- larını yıtırenlerın lıstesıne Leyla Alp adı da eklene- cek. • • • Geçen hafta perşembe gunu, yaşadığımız gun- lerın boğuntusunu daha da arttıran cehennem gı- bı bır sıcakta, ablası Lale Alp ve genç şaır arka- daşımTuğrul Keskin'le izmır'den Manısa'ya dog- ru yol alıyoruz. Leyla'yı Çanakkale'de görmek kıs- met olmadı Ama onu bu kez mutlaka gormelıyım Yolda Lale'yle konuşuyoruz Sınoplu bır aılenın kızları. Lale oğretmen Şımdı 26 yaşındakı Leyla en kuçuk kardeş Beş yıl once 21 yaşında bır unı- versrte oğrencısıyken orgut uyesı olmak suçla- masıyla tutuklanmış. Istanbul DGM'dekı duruş- ması ve tutukluluk durumu beş yıldır suruyor.. Yanlış okumadınız, Leyla hakkında kesınleşmış bır hukum yok O bır tutuklu ve bu tutukluluk beş yıldır surmekte Boyle bır şey olabılır mû Bızım- kı gıbı bır ulkede demek kı olabılıyor. Hakkındakı suçlama ıse orgüt uyesı olmak. Yanı, herhang* bır sılahlı eylem, hatta herhangı bır eylem soz konu- su değıl. Leyla'nın mektuplarını okusanız, onunla ıkı cumle konuşmuş olsanız, boyle bırşeyın zaten soz konusu olamayacağını hemen anlarsınız A- ma bızım ulkemızde orgut uyesı olmak suçlama- sı da "teronst" sayılmanıza, cezaevıne kapatılma- nıza, genç omrunuzun yıllarını tutuklu olarak ge- çırmenıze ve şımdı bır hastanenın bodrumunda, demır parmaklık arkasında, gardıyanlar ve jan- darmalar gozetımınde, yaşamla olum arasındakı kıldan ınce bır koprude bulunmanıza yetebılıyor. Yolda, bugunun başarılı şaırı ve ışadamı Tuğ- rul'dan, 18 yaşına. 12 Eylul sonrasında cezaevın- de gırdığını oğrenıyorum Ben de 40 yaşıma, ay- nı 12 Eylul sonrasında. ulkenın bırçok aydınıyla bır- lıkte kapatıldığım Maltepe Askerı Cezaevı'nde gır- mıştım.. Can Yücel'ın guzelım şıırındekı gıbı, "ne ılgınç bır tesaduf " ya da, ne garıp bır ulke bu .. Aydınları doğum gunlerını cezaevlerınde kutluyor. Elıne sılah almamış gençlerı, "teronst" olduklan suçlamasıyla. hastane bodrumlarında, tecrıt huc- relerınde can çekışıyor. • • • Mektuplarından tanıdığım. demır parmaklıklar arkasından ılk kez gorduğum Leyla'yla, Melih Cevdet'ın Rosenberg'lerle ılgılı unutulmaz şıırın- dekı gıbı, parmaklarımız tel orgunun delığınde bu- luştu... Ama daha once. onu hemen brtışıktekı bır bodrum odasından çıkarıp demır parmaklığın onune getırmeye gıttıklerınde. bır kıyıya çekılıp sessızce ağladım. Şımdı. şu anda da. o buluşma oncesındekı duyguyla ağlıyorum Sonra. demır parmaklığın ıkı yanında, parmaklık aralığının ızın verdığı olçude, onun uzatmaya çalıştığı elını sağ elımletutmayaçalışarakoylecedurduk.. Solelım- dekı çıçek demetı demır parmaklığın aralığınata- kılıp kalmıştı. . Yuzunde, tıpkı mektuplarındakı sozler gıbı akıllı, sımsıcak bır gulumseyışle, otur- tulduğu sandalyede bır bayan gozetımcının des- teğıyle dengesını guçlukle bulmaya çalışarak. du- daklarından guçlukle dokulen sozcuklerle. yut- kunma guçluğu çekerek, fısıldar gıbı bır sesle, zı- yaretım ıçın bana teşekkur eden bu genç kıza ne dıyebılırdim9 Sız olsanız ne derdınız? Sonra. ken- dımı toplamaya, gerçekçı olmaya çalışarak onun olmemesını ıstedığım anlamında bır şeyler soyle- dım Onun çok akıllı. çok seçkın bır genç ınsan ol- duğunu, hayatta kalarak çok şeyler yapabılece- ğını anlatmaya çalıştım "Yaşamayı ben de ıste- nm" dedı. "Hayatı elbette çok sevıyorum Ama nasıl, başkalan olsun, ben olmeyeyım dıyebılı- nm?" Sonra "Belkı de oleceğım " dedı. 'Ama sevdıklenmde, sızde, guzel olan her şeyde yaşa- maya devam edeceğım. . ölum orucuna kendı irademle başladım, kendı ırademle surduruyo- rum. Insanca yaşamak taleplerımız kabul edılın- ceye kadar da surdureceğım. " • • • Aynı gun, ışten çıkarılan basın emekçılerı onu- runa Izmır Fuarı Açık Hava Tıyatrosu nda duzen- lenen dayanışma gecesınde, sıram geldığınde, bınlerce ızleyıcıye bu buluşmayı anlattım .. Sonra bu bınlerce ızleyıcının onunde devlete seslenerek şoyle dedınr "Ey devleV Sen elıne sılah almamış, kımseyı oldurmemış, kımseyı yaralamamış, hıçbır sllahlı ve belkı silahsız eyleme katılmamış gence- cık bırınsanı nasılyıllarca cezaevlerınde tutarsın? Onun bır hastane bodrumunda, demır parmak- lıklararkasında can çekışmekte oluşuna nasıl boy- le duyarsız kalabılırsın ? En ağır suçlann sorumlu- larına afyasası çıkanrken bu ulkenın bu genç ev- latlarına nasıl boyle katı, gaddar, kıyıcı olabılır- sın?" Sonra bınlerce ızleyıcıye, "Az once bu sah- neye çıkarken bem alkışlamıştınız" dedım. "Ama şıırımı okuyup sahneden ınerken bem değıl o genç ınsanlan alkışlamanızı ıstıyorum .." Şıırımı bıtırıp sahneden ayrılırken bınlerce avuçtan çıkan alkışlar dakıkalarcadınmedı ve hafıflemedı.. Bun- lar, yaşamım boyunca benı en çok duygulandıran, şu anda da gozlerımden bır kez daha yaşlar akı- tan alkışlardır... ••• Bıze bu ulkede ınsan olmayı dayanılmaz bır bo- ğuntu ve utanç olarak yaşatanların yureklerınde bırazcık da olsa bır duygu kırıntısı, azıcık da olsa ınsan sevgısı, adalet duygusu kaldı mı dersınız? e-posta: ataolbf' cumhuriyet.com.tr Faks:0-212-513-85-95 / 513-90-98
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear