Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 2001 CUMJ
14 KULTUR kultur(o cumhuriyet.com.tr
Spoleto Festivali'nin galasına son dakikada 'annesinin rahatsızlığı'nı öne sürerek katılmadı
Pavarotti bunu hep yapıyor...
ZEYNEPORAL
Opera sanatını geniş halk kitlele-
rine sevdirmekte en çok onlann ro-
lü oldu. Uydu yayınJar aracılığıyla
yeryüzünün her yerinde yüz binler
onlan alkışladı. Onlara kısaca "Üç
Tenor* dendi: Pavarotti, Domingo
\e Carreras...
Üç tenor değilse de şu anda iki te-
nor karşımda. Luciano Pavarotti ve
Placido Domingo... Ortaçağdan kal-
ma taş duvarlar arkasında
uzanan uçsuz bucaksız bir
bahçedeyiz... ltalya'nın orta
yerinde Umbrio bölgesinde,
anlı-şanlı festivali olmasaydı
belki de adını kimselerin bil-
meyeceğı Spoleto'da... Buak-
şam Spoleto Festivali'nin en
müthiş olayı Gala Konseri var.
Ve şu anda Gala Konseri'nin
yıldızlanyla basın toplantısın-
dayız.
Pavarotti tüm ağırlığıyla
(hem kiloca, hem şöhret, hem
de ses ağırlığıyla) başrolü çal-
mış durumda. Bahçenin bir
ucundan öteki ucuna iki kişinin
kolunda zor geldi. Yerine zor
oturabildi. Öniine derhal soğuk
hava veren bir vantilatör kondu.
Bir yandan terliyor bir yandan
bol bol su içiyor, rengârenk men-
diliyle ha bire kurulanıyor, so-
rulara yanıt vermek yerine ken-
di istediğini anlatıyor. çevresin-
dekileri bol bol güldürüyor.
Placido Domingo (üç tenor için-
de yüreğime en yakın olanı o) her za-
manki Ispanyol aristokrat tavn için-
de konserin anlamını dile getiriyor.
Gala Konseri'nin önemi ve anla-
mı, çağdaş opera bestecilerinden,
belki de en büyüklerden biri olan
Gian Carlo Menotti'nin 90. yaş gü-
nünü kutlamak (Türkiye'deki opera
meraklılan onu "Konsolos"adlı ese-
rinden tanıyacaklar). Ama burada
Menotti yalnızca bir besteci olarak
değil, aynı zamanda Spoleto Festi-
vali 'ni yaratan, yokian var eden, uzun
yıllar yöneten (şimdi oğlu yöneti-
yor) ve Spoleto'yu (yalnız festivali
değil kenti de) dünyaya tanıtan kişi
olarak neredeyse bir tann durumun-
da.
Aniayış isteği
Menotti. doksan yaşından umulma-
yacak bir çeviklikte iki tenorla dost-
luklannı dile getirip bizi anılar ga-
lerisinde dolaştırdı (Ama bu başka
biryazının konusu).
Bir ara Domingo. tüm yabancı ba-
sına dönüp "Sizlerden bir ricam var.
Lütfen bu akşam bana karşı birazan-
layışlı olun. Dün gcce Tel Aviv'de sah-
neye çıktını. Bugün bütün gün uçak-
ta, havalandırmacanımaokudu. Ken-
dimi pek iyi hissetmiyorum"' diyor.
Bu sözler üzerine Pavarotti atılıyor:
"Ben de, ben de isterim.' Aynı anla-
vışı ben de isterim, benim de duru-
mum pek pariak değil." Herkes kah-
kahalarla gülüyor. Pavarotti bir ço-
cuktan farksız...
Basın toplantısı boyunca hiçbir
ciddi soru ya da yanıt yok. herkes bol
bol eğleniyor ve birbirini ne çok sev-
dığini dile getiriyor. tki tenorun ya-
nı sıra Amerikalı soprano Renee Fle-
ming, gecenin bir başka yıldızı...
Toplantıdan sonra Placido Domin-
go'ya yıllar önce Istanbul 'daki kon-
seri ve kendisiyle yaptığım röporta-
jı arumsatınca Leyla Gencer'e sev-
gilerini ve selamuıı yollamayı ihmal
etmiyor.
Ve işte akşam saatleri. Spoleto'da-
ki katedral meydanı, "Piazza Del Du-
oma" ne zamandır bu akşama ha-
zırlanıyor. Katedralin ön cephesi,
sahnenin doğal fonunu oluştunıyor.
Önünde uzanan koskoca meydana
beş bin koltuk yerleştirilmiş. Ayak-
ta izleyenlerle birlikte 8 bin izleyici
soluğumuzu tutmuş bekliyoruz. Ka-
tedralin önüne kurulan yüksek plat-
formda Spoleto Festival Orkesrrası
ve Korosu, Şef Richard Hiekox yö-
netiminde yerini aldı.
Akşam ilerledikçe günün son ışık-
lan, yerini çan kulesinin tepesinde ve
tüm çevrede yanan mumlara, meşa-
lelere bırakacak. Yapay ışık oyunla-
nyla katedralin cephesindeki vitray-
lar renkli bir rüyaya dönüşecek...
Bu büyülü atmosferde Fransız pi-
\anist Jean Yves Thibaudet'den bir
Rarvel zıyafeti. ardından Renee Fle-
mıng'den ve Placido Domingo'dan
Menotti, Verdi aryalan ve düetleri.
Renee Fleming dinleyiciyi bir anda
avucuna alıyor. Domingo ise kanat-
landınyor. Eğer bu. Domingo'nun
\orgun ve rahatsız haliyse insaf! Se-
sınin tüm renklenni en geniş yelpa-
zede sergilediği bir şölene tanık olu-
joruz. Anımsamadan edemiyorum:
• Renee Fleming dinleyiciyi bir anda avucuna
alıyor, Domingo ise kanatlandınyor. Ve sıra geldi
Pavarotti'ye... Heyecan had safhada... Ve...
Hayır, sahnede görünen Pavarotti değil. Festivalin
yöneticisi Francis Menotti, "Kötü bir haberim
var" diyor, "Biliyorsunuz, sevgili tenorumuzun
ahnesi rahatsız. Biraz önce acilen annesinin
yanına çağnldı ve Pavarotti, Modena'ya
gitmek zorunda kaldı."
"Her konserden öncerahatsızJan-
dığımı düşünürüm, heyecandan mi-
demekramplargirer''demişti Istan-
bul'daki konuşmamızda...
Ve sıra geldi Pavarotti'ye... Heye-
can had safhada... Ve... Hayır, sah-
nede görünen Pavarotti değil. Sah-
nede görünen, festivalin yöneticisi
Francis Menotti. "Kötü bir haberim
var
r
diyor. "Biliyorsunuz, sevgili te-
norumuzun annesi rahatsız. Biraz
önce acilen annesinin yanına çağnl-
dı ve Pavarotti, Modena'ya gitmek
zorunda kaldj."
Hayır. beklediğim gibi olmadı.
Kimse öfkelenip sahneye yürümedi.
Hafif bir uğultu ve konser, Susan
Bullock'un NVagner-Tannhauser den
bir aryası ve tüm solistlerin Gian
Carlo Menotti'ye "Happy Birthday"
şarkısını, sekiz bin kişilık dinleyıci
korosu eşliğinde söylemesiyle sona
erdi.
'La Mama' mesetesi
Ama ertesi gün, işte asıl ertesi gün
kıyamet koptu! Spoleto bıçakla ke-
silmişçesineikiyeaynldı. "Anakut-
saldır" diyenlerle "Pavarotti bunu
hep yapıyor" diyenler... Birinciler
"LaMama"deyip Pavarotti'yi "Ca-
nım o da en nihayet bir insan" diye
korurken dünyanın öbür ucundan bu
konser için Spoleto'ya gelmiş olan-
lar. öfkeden ne yapacaklannı bilmi-
yor. Konser biletine 400 dolar öde-
miş olanlar. paralannı geri almaya ça-
lışırken Spoleto'nun yerlileri, sanat-
çmın bu konserden para almadığına
ve kaşesiz konserlerde böyle "ka-
za"larolabileceğine dikkati çekiyor.
Basın toplantısında Pavarotti'ye
yöneltilen sorulardan biri de "Anne-
nizin sağlığı ne durumda?" gibiler-
dendi. Ve Pavarotti o kocaman gü-
lümsemesiyle, "Bir ara çok hastav-
dı ama şimdiçok iyi, bombagibi" di-
ye yanıtlamıştı soruyu..
Anlayacağınız şu sırada ttalya'da
ne ekonomik. ne politik durumlann
önemi var.. Varsa yoksa Pavarotti 'nin
annesi, La Mama, söz konusu. Tan-
n gecınden versin, La Mama şu sı-
ralar hayata veda edecek olsa Pava-
rotti ve festival yönetimi temize çı-
kacak (Bu yazıyı yazıp gazeteye yol-
layıncaya dek öyle bir durum yok-
tu). Yok, La Mama yaşamaya devam
ederse millet Pa\
r
arotti'yi kolay kolay
affetmeyecek...
işte size Spoleto Festivali'nden bir
kesit. Ne acımasız bir dünya değil mi!
Çokgüçlü birsesesahlpolan Yunan yorumcu Eleftheria Arvanitakibu akşam Açıkhavada
Komşudaki ıılııslararası yıldız
CUMHUR CANBAZOĞLÜ
iSTM»t 8ülUSL*flARASI
»»«« CAZ FESTİVALİ
Son dönemde
Ege'nin iki yakasın-
da gidip gelen barış
ve kardeşlik mesaj-
lan zayıflasa da mü-
zik aynı çizgisinde
devam etmekte ka-
rarh. Bu gece saat 21.30'da Açıkhava'da konser
verecek Yunan yorumcu Eleftheria Arvanitaki.
(Geçen yıl son anda festivale gelişi ertelen-
mişti) ürettikleriyle sürekli sanatın kitlelerle di-
rekt bağlantısını kurmaya çahşan, ortak pro-
jelen seven, dünya müziği yapanlann birara-
ya geldiği WOMAD festivallerinde yer al- l
maya özen gösteren. ernik müzik çevrelerin-
ce büyük kabul gören biri. VVOMAD'çılar Ar-
vanitaki'yi bu derece önemserken, onu dün-
yanın dört bir yanından gelmiş isimlerle pro-
jelere da\et ederken Yunan Kültür Bakanlığı'nın
böyle bir sesi ülke dışında yalnız bırakması 'kom-
şu'daki' müzik çevrelerini çok rahatsız ediyor...
Daha önce 4. Uluslararası fstanbul Festivali
çerçevesinde Night.\rkProjesi'ne konuk olup
Açıkhava'da sahneye çıkan Arvanitaki. Cesa-
ria Evora gibi ünlü isimlerle de düetler yapı-
yor. Çok güçlü bir sese sahip Arvanitaki;
ülkesi Yunanistan'da ulaştığı başanlar so-
nucu çokuluslu müzik şirketlerinin dikka-
tini çeken yorumcu özellikle son beş yıl-
da önemli sayılabilecek albüm satışlanna
ulaşmış durumda.
1997 yılında üç kıtada sürdürdüğü dün-
ya turnesindeki seyirci tirajı da artık onun
tecimsel anlamda da önemli bir yıldız
haline geldiğini gösteriyor.
Genç yaşına karşın uzun süredir ülkesinin en
tutulan isimleri arasında bulunan Pire doğumlu
Arvanitaki geniş biryelpazede şarkı söylüyor. ama
asıl sahası rebetika. 80'li yıllarda 'rebetika'nın
ilgi çeken gruplanndan Opisthodromiki Kompa-
nia'da başladığı kariyerine Meno Ektos (1991),
I Nichta Kataveni, Ta Kormia Ke Ta Machieria
(1995) ve Tragoudia Gia Tous Mines (1996) gi-
bi büyük ilgiyle karşılanan albümlerle devam
etmiş. Zamanla sürekli kendini geliştirmiş ve
ünlü Nikos Magakis'ten dersler almış. Popü-
lerliğin getirdiği ağırlığın altında ezihneden
çizgisini korumayı bilmiş ve yaşamöyküsün-
de belirtildiği üzere bütün albümleri Yunanis-
tan'da platin plak alacak satışlara ulaşmış.
Bizde de Universal tarafından birkaç albümü
yayımlanan Arvanitaki'nin en çok The Very
Best Of 1989-1998 adlı toplaması dıkkat çek-
ti. Aralannda. bizim sanatçılann yorumuyla din-
lediğimiz ve sevdiğimiz Ara Dmkçiyan imza-
lı bazı parçalann da bulunduğu albüm, CD ve
kaset halinde piyasada bulunabiliyor. 14 parça-
lık bu toplama albüm Fransa, Ingiltere, Irlanda,
ttalya, Ispanya, Portekiz, Ahnanya, Belçika, Ka-
nada, Hong-Kong. Avustralya ve Malezya'daya-
yımlanmış. büyük ilgi gördü.
Bu gece Arvanitaki'yle sahneye çıkacak mü-
zisyenler: SotirisLemonidis(kla\7e), SpirosGo-
umas (buzuki), Manos AchalinotopouJos (klari-
net). Yiannis Aninos (bass), Vangeüs Caripis
(vTirmaiılar). PetrosKourtis (davojl). OrestisPla-
kidis (ldavye), Takis Berberis.
Son bir not daha; Arvanitaki'nin 12 par-
çalık Ingilizce albümü 'Broadcase' bu haf-
ta sonu Türkiye'de piyasaya çıkıyor.
Woody Herman Orchestra ile Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda
Oğuldatı Frank Sinatra şarkıları
Sinatra Jr. ilk kez fstanbul'da.
Kültür Servisi - Genlerinde taşı-
dığı vokal dehasını 'AsIRemember'
gibi kendi albümlerinde ve konser-
lerinde de dinleyicileriyle paylaşan
Frank Sinatra Jr. caz tarihinin en
önemli orkestralanndan olan VVbddy
Herman Orchestra'nın solisti ola-
rak bu akşam saat 19.30'da Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'nda sah-
neye çıkacak.
Babası FrankSinatra'nin unutul-
maz müzik mirasını üstlenen Frank
Sinatra Jr., Frank Sinatra 'nin müzik
yönetmenliğini üstlenmesinin yanı
sıra orkestrasını yönetti ve birçok
parçasınm düzenlemelerini yaptı.
Efsanevi Woody Herman ismini ta-
şıyan ve eskiyle yeniyi dinamik 'Big
Band' yorumuyla harmanlayan
Frank Tiberi yönetimindeki 21 ki-
şilik orkestra, Frank Sinatra Jr.'a eş-
lik edecek.
New Jersey'de doğan ve Kalifor-
niya'da büyüyen Frank Sinatra Jr.,
sonralan kapsamlı dünya turlan bo-
yunca bütünleştiği müzik ve göste-
ri dünyasıyla Las yegas'ta tanıştı.
Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde
aldığı müzik eğitimi süresince birpi-
yanist ve orkestra şefi olmaya ka-
rar vermesine rağmen şarkıcılığa
yönelen sanatçı. EUiot Brothers
Band'de şarkı söylemeye başlar.
Amerika. Kanada, Japonya. Brezil-
ya ve Ingiltere'de büyük kulüpler
ve gösteri mekânlannda sahne alan
Sinatra Jr. 'Spice', 'His Wa>', 'BeB-
eve In Me'. 'Black Night' gibi şar-
kılanyla büyük ilgi görür.
Çocukluğunda babasının onu sık
sık Las Vegas'a götürmesinin ve
ışıltılı gösteri dünyasının içinde
Harry James. Count Basie gibi bir-
çok ünlü ismi ve grubu dinlemesi-
nin, müziği hayatının aynlmaz bir
parçası yaptığım ifade eden sanat-
çının Istanbullu müzikseverlerle ilk
buluşması bu.
YAZT ODASI
SELİM İLERİ
Bir Roman Yazıyonum!
Bir roman yazıyorum. O eski hastalıkyine dep-
reşti. Romanın, eski hastalığın sayfalanndan bu-
günkü Yazı Odası:
Uşağın adı Firs. Firs: Uşak, seksen yedi yaşın-
da bir ihtiyar. Niye seksen yedi yaşında? Niye il/e
seksen yedi? Çehov onu gerçeklikten mi kapıp
Vişne Bahçesi'ne getirdi?
Firs, Paskalya'da yarım kova hıyar turşusu ye-
diler diyordu. Buzdolabında var, küçük kornişon-
lar, kavanozda. Hem kül tablasını da döker. Kü-
çük bir tabağa üç beş kornişon.
Firs, hayat geçip gitti, hiç yaşanmamışçasına di-
yordu. Sigarayı karton kutudan çekerek, yakarak;
elleri titriyordu, sigara tutan parmaklar, çakmağı
çakan el. Hayat geçip gitti, hiç yaşamamışım gi-
bi. Uşağı bu sözyüzünden anımsamıştı. Hiçbir sö-
ze bu kadar üzülmedi. Beceriksiz der, işe yaramaz!
Firs kendine kızar. Bilmem kim paltosunu sırtına
almış mıdır?..
Vişne ağaçlarına inen baltalann sesini işitiyor-
du. Bahçe, aslında kiraz bahçesi değil midir? Bi-
ri öyle söylemişti, kiraz bahçesi demişti. Andreyev-
na son kez bakar duvarlara, pencerelere; ölmüş
annesi bir zamanlar şu odada dolaşmayı sevmiş-
tir...
Istırapçekmeyeeskiden, yuzyıllarönce, 'kanyut-
mak' denirmiş. Bu bekleyiş içinde -Neyi?- üst üs-
te biniyordu, Firs, Çehov'un oyunları, eski metin-
terinTürkçesi. Bekliyordu. Gecede bekliyordu. Kim-
sesiz/iği biriikte bekliyorlardı.
Ağaçlara inen balta seslerini işitiyor. Firs hastay-
dı: Çehov öyle yazmıştı. Uzaktan, bahçeden bal-
ta sesleri, seksen yedi yaşındaki uşağın hayatına
inen! Hiç yaşamamışım gibi... Ezbere bilir, ezbe-
re söylerdi yüksek sesle. Hayatımın en acı dost-
lan diyerek gülümsemek istedi, beceremedi. Ya-
şamak gerek! Ama ünlemsiz söylenir, Çehov'un
oyunlarında ünlem yoktur. Çok uzun günler, bo-
ğucu akşamlar... Bekliyordu. Beklediği, uzun gün-
ler ve boğucu akşamlar değildi. Ama gelecek olan
onlardı. Alınyazımızın bütün sınavları.
Firs uyur. Bloknottan yaprağı kopardı. Şimdi
sen uyuyorsun diye yazdı, ama ben uyumuyorum,
hiç uyumuyorum, uyuyamıyorum! Aynlığa yazdı,
bekleyişe. Buruşturup atacağı.. yırtıp atacağı kâ-
ğıt parçalarının üstüne koydu. ayrılıkla, tuhaf ama,
duyumsamayarak artık. Şimdi sen...
Dünyaya niye geldiği, neden var olduğu çözü-
lemez bir ihtiyar. Firs adının hiçbir anlamı yokmuş.
Yani yok gibi bir şeymiş Firs.
Irkildi.
Asansörün sesiyle irkildi. Birileri eve dönüyor-
du. Az sonra anahtar şıkırtıları, kapı kapanacak.
Gündüzün bitmez tükenmez çocuk gürültüleri.
Ayrılıkla... Ansızın ayırt etmişti, hiç beklemez-
ken: Buraya taşındı taşınalı kiraz ağaçları -biri,
yan bahçede- her yaz meyveye durdu. Her yaz
kırmızı kirazlar, kuşların gagalamaya bayıldığı, al-
tı yedi -Kaç?- yaz kirazların güzelliğiyle büyülen-
di. Yapraklar koyu yeşildi, her yaz, kirazlar kıpkır-
mızı; öteki bahçedeki kirazlar daha açık renk, asıl
ateş topu belki de onlar, günbatımı alacaları. Her
ilkyaz erik ağacı çiçek açtı. Ayrılıkla yepyeni şey-
ler gibi geliyorinsana. Elimizin altındayken, bizim-
ken, artık elimizden kayıp giden şeyler, su dam-
laları. Bu yaz, ayrılığın ilk yazı.
Şu bozgun yazında koyu yeşil yaprakların ara-
sından fışkıracak kirazlar daha şimdiden gönlü-
nü yoruyor.
Kapı kapandı, asma kilit vuruldu, takıldı.
Kan yutarak, bekleyerek... • ,
Günü çözmeye çalışarak...
Takvimde tz Bırakan:
"Yaz günlen kilometrelerce uzun yaz günleri",
Cahit Sıtkı Tarancı, "Yaz Günleri", Varlık Dergi-
si, 1.8.1948.
Onat Kutlar anısına film şenliği
• Kültür Servisi - Bu yıl Onat Kutlar anısına
düzenlenen Beyoğlu FiLm Şenliği bugün
başlıyor. 2 Ağustos'a dek sürecek olan
şenlikte, 'Tango' (Carlos Saura). 'Buena Vista
Social Club' (Wim Wenders). 'BağdatCafe'.
(Percy Adlon), 'Dövüş Kulübü' (David
Fincher), 'Sonsuzluk ve Bir Gün' (T.
Angelopoulos), 'Köprü Üstü Âşıkları' y>
(L.Carax), 'Kapışma' (Guy Ritchie). 'Billy . '•:
Elliot' (Stephen Daldry). 'Microcosmos'
(Nurissany & Perenneou). 'Arizona Rüyası'
(Emir Kusturica). 'Olağan Şüpheliler' (Bryan
Singer). 'Şarküteri' (M.Caro & J.P. Jeunet),
'Pi' (Darren Aranofsky), 'Baraka' (Ron .
Friche), 'Karanlıkta Dans" (Lars Von Trier),
'Düşlerin Efendisi' (Philip Kaufman),
'Dalgalan Aşmak' (Lars Von Trier), 'Avrupa'
(Lars Von Trier), 'Kayıp Otoban' (David
Lynch), 'Rezenoıar Köpekleri' (Quentin
Tarantino) adlı filmler gösterilecek.
Cebimde Kelimeler' turnede
• Kültür Servisi - Yılmaz Erdoğan. 'Cebimde
Kelimeler' adlı tek kişilik oyununu
Anadolu'daki hayranlanyla buluşturuyor.
Erdoğan dün Yalova'da başlayan turnesine,
bugün ve yann Bursa'da. 15 Temmuz'da
Altınoluk'ta. 16-17 Temmuz'da ızmir'de.
19 Temmuz'da Denizli'de, 20-21 Temmuz'da
Antalya'da. 23 Temmuz'da Marmaris'te, 25-26
Temmuz'da Bodrum'da ve 28 Temmuz'da
Çeşme'de devam edecek. Şimdiye kadar 200
oyun ile 250 bin izleyiciye ulaşan Yılmaz
Erdoğan, dev bir daktilo dekoru ile birlikte
sahneye çıkıyor.