14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 HAZİRAN 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Aferatartf» demokrasi $auM! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektrortik posta: deni2som©cumhuriyetcom.tr - Hizbullah militanlan yeşil kart kullanıyormuş... "Bir de veşiloasaoort kullananlar vardı!" GözODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun bir grup genç, bu yıl aynı bölümden mezun olacak bir arkadaşlarının sağlık sorununa çözüm bulmak için destek anyor... Küçük yaşta geçirdiği bir kaza sonucu sol gözünCJ yitiren ODTU'lü gencin gözii bir operasyonla çıkartılıp alınmış... Doktorlar ikinci bir operasyonla protez göz takılabileceğini söylemiş... Genç, 25 yaşını geçtiği ve erkek olduğu için emekli öğretmen babasının Emekli Sandığı olanağmdan yararlanamıyor, okulun sağlık merkezi de hastaneye sevk vermiyor... Protez göz takılabilmesi için 1500 dolar gerekiyor... Gencin ailesinde ve arkadaşlarında bu para yok... Arkadaşları için çırpınan gençler telefon başında umutla bir dost ses bekliyor... Ömer Çapanoğlu, 0535 863 3510, UtkuÖztürk 0542 482 23 46, Ceren Yıldırım 0535 388 68 13, Bülent Coşkun 0312 255 61 86. eçen hafta istanbuPda 68'liler Birliği Vakfı "Ulu- sal Bağımsızlık Konferansı" düzenledi... İki gün süren konferansa ilgi büyüktü... Katılım- cılar, küreselleşmenin sömürgeleştirmeye dönüştürülmesi ile dayatılan Yeni Dünya Düzeni'ne kar- şı bir çıkış yolu arıyordu... Konferansta gündeme gelen konuların, tartışmala- rın bir kısmı galiba bir tek Cumhuriyet'te ayrıntılarıy- la haber oldu... Medyanın fazla ilgi göstermediği kon- feranstaki aynntıların aynntısı da Cüneyt Akalın dos- tumuzun katkısıyla Vaziyet'e yansıdı. 68'liler Birliği Başkanı Gökalp Eren'in konferansı açış konuşma- sından birkaç alıntı: "...Meydanı boş bulan 'küreselleşmeciler' IMF prog- ramlarına her hafta ekler yapmaya koyuldular. Sömür- geleştirme politikalarını, Aydın köylüsünün tütünü na- sıl ekeceğinden Konya buğdayının fiyatını belirleme- ye, esnafın alacağı kredinin faizinden işçinin sıfırzam- lı sözleşme yapmasına, memur katsayısına, sendika- Bağımsızlık sına kadar her alana yaydılar." Burada bir parantez açıp Tütün Yasa Tasansı'na ba- zı maddelerin Dünya Bankası'nın ilgisi ve haberi yok- ken eklendiğini ve bunların VVashington'ın direktifiy- miş gibi kamuoyuna yansıtıidığını anımsatalım... Gökalp Eren anlatıyor: "Bugün bağımsızlık ve ege- menlik konusu, ulusumuzun, halkımızın var olma-yok olma kavgasının öteki adıdır. Bağımsızlık, günümüz- de ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaçtır. Onsuz yapılamaz. Bir ulusun egemenliği bölüşmesi, hem de bunu bü- yük, emperyalist ülkelerle yapması, varlığını, zengin- liğini bölüşmesidir, ekmeğini aşını, çocuklarının gele- ceğini bölüşmesidir." Bir parantez daha... Dün, çok daha zor koşullarda emperyalistlere karşı tam bağımsızlık ve ulusal ege- menlik savaşını kazanıp da bugün boyun eğmek ne acı! Eren'in sözünü kesmeyelim: "Türkiye gibi Asya ile Avrupa'yı bağlayan, üç kıtayı birleştiren coğrafyanın merkezindeki bir ülke, dışardan yönetilemez. Bu ak- la, vicdana, geleneklere, bilime, hukuka, adalete, kı- saca her şeye aykırıdır... Bağımsızlık ekmek kadar, su kadar büyük bir ihtiyaçsa, bunu karşılamak en baş- ta o ülkenin sorumlu evlatlarına, yurtseverlere ve dev- rimcilere düşer... Dünyanın öteki köşelerinde gözlem- lediğimiz 'böl-yönet' politikalan, yeni dünya düzeni- nin ayrılmaz parçalandır. O zaman bize düşen görev, yeni dünya düzeninin saldırgan ve sömürgeleştirici po- litikalanna karşı ulusal bilinci yükseltmek ve ulusa! güç- leri birleştirmektir..." Son parantez... Bilginin, teknolojinin, uygarlığın, dünya nimetlerinin paylaşılması için küreselleşmeye evet... Ama küreselleşme bir sömürgeleştirmeye dö- nüşüyorsa... O zaman bir dakika... SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincırtku » yahoo.com Bizim lıderler karızmatık değıl, knzmatik! PamukkaleUniversitesi'nde olanlar. Denizli'deki Pamukkale Üniver- sitesi Tıp Fakültesi'nde bazı öğ- retim üyelerinin yakındığı gibi "hiç- bir şey olmaması" ile ilgili olarak Rektör Prof. Dr. Hasan Kazdağ- lı'nın da söyleyecekleri var... Prof. Dr. Kazdağlı, Tıp Fakülte- si'nde bir diyalog ortamı bulunmadı- ğı için bazı öğretim üyelerinin sessiz- ce görevlerinden ayrıldığı görüşüne katılmıyor; ayrılmalann ekonomik ne- denler, eş durumu ya da bir üst gö- rev bulmalardan kaynaklandığını be- lirtiyor... Eğitim kalitesinin önemsenmediği yolundaki eleştiriler için rektör, "Biz- den daha ileri düzeyde eğitim veren başka bir tıp fakültesi yoktur; sekiz kişilik sınıflarda aktif eğitim veriyoruz, • •• aktif eğitim demek katılımcı eğitim demektir" diyor... Devletin ödenek vermemesi ne- deniyle sıkıntı içinde olduklarını da " belirten Prof. Dr. Hasan Kazdağlı, yi- ne de araştırma çalışmalan için üni- versite bünyesinde birfon oluşturduk- lannı bildiriyor... Söz, öğretim üyeleri arasında di- yalog eksikliğine geldiğinde Pamuk- kale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazdağlı aynen şöyle diyor: "Mezuniyet töreninde de söyleye- ceğim... Öğretim üyesi arkadaşlan- mız isteklerini getirsinler... Sonuç alamıyorlarsa, istekleri öte- leniyorsa her şeyi söylemeye hakla- n vardır... Ama önce isteklerini dile ge- tirsinler." Baglılık YILMAZ KARACALI Son ekonomik krizin patlak verdiğinin ertesi gün, sabahı- nan gazete almak için mahal- lemızin bayıine gittığimde, - Cumhuriyet kalmadı abi, istersen kitap vereyim, dedi. Kitabı aldım, eve döndüm, Cumhuriyet bulamayınca baş- ka gazete aldım. Bu kez ev- dekiler neden bızim gazeteyi almadın da bunu atdın diye- sorguya çektiler, durumu on- lara da anlattım. Eşim, - Doğal, herkes doğru ha- berin peşinde, dedi. Şöyle bir düşündüm ve anı- larım beni bundan elli-altmış yıl geriye, çocukluk günleri- me götürdü. Babam ve arkadaşları bir haberin doğruluğunu anlayıp bilmek için "Yahu Cumhuri- yet'e bakalım, o ne yazıyor" di- ye haberi Cumhuriyet'te okur, ondan sonra bir karara varır- lardı. Gençlik yıllarımda DP ikti- darda idi. Menderes başba- kan, Celal Bayarcumhurbaş- kanı ıdi. Ülkeyi ilgilendiren bir olay olduğunda muhalifi ve muvafıkı can kulağı ile kimi dinlerdi biliyor musunuz? Ismet Paşa'yı. iskenderun'un fanatik DP'Iİ berber Ali Ustası vardı. Sabah akşam ismet Paşa'nın aley- hinde konuşur, veryansın ederdi. O önemli günlerde Inö- nü'nün konuşacağı zaman radyonun başına koşup kulak kesilen kimdi biliyor musu- nuz? Işıklar içinde yatsın, bi- zim fanatik berber Ali Usta. Bazen takılırdım. - Yahu usta, bizim Paşa'ya hem söversin hem de önem- li bir olay olduğu zaman onu dinlemek için bizden önce radyonun başına sen koşar- sın, bunun hikmeti nedir, de- diğimde, - Sen daha gençsin, anla- mazsın yeğenim, derdi. Kitabı bırakıp Cumhuriyet'i alan ve Ismet Paşa'yı can ku- lağı ile dinleyen kişi, aynı ki- şilikte bireydi. Güvendiğt kişileri, güven- diği haber organlarını zor du- rumda kaldığı zaman anımsı- yor; çünkü doğruluğu, dürüst- lüğü onlarda buluyor. Ama tehlike geçtikten sonra güven duymadtğı kişilere dönüyor. Sosyolog ve psikolog ol- madığım için tam bir tanım koyamıyorum. Acaba eğitim yetersizliği mi, ekonomik yet- mezlik mi? Bir de ismet Paşa'nın şu sözünü anımsıyorum: "Birsa- vaş olsa şu bana oy vermeyen- lere ölümü emretsem ölürter, ama normal zamanda da ba- na oy vermezler." Antonma 23 Hazıran Cumartesi Sokak Sokak Beyoğlu 24 Hazıran Pazar Özel bir tekne ile Boğaziçi turu ... kocaman bir beşiğin içinde. serin bir rüzgânn kucağında, teknenin neşeli motor sesini dinleyerek, martılara ve eski za- man görüntülerine göz kırparak... 24 Haziran'da sanat tarihçisi Atilla Tuna ile, Bizans'ın Osman- h"nın, bugünün Boğaziçi'nde tekne turu... Eminönü'nden Anadolukavağı'na, Yoros Kalesi'ne kadar saray saray. ev ev. insan insan... Rezervasyon: (0 212)292 28 74-75 Küm»» SANAT (0212) 2t3 l*7t ALPAYÖzel toplantılar alınır. Rez.-(0.216) 322 70 60-322 00 77 HAYVANLAR ISMAİL GILGEÇ igulgeca yahoo.com KtM KİME DUM EMJMA BEHIÇAK behicak&ttır1t.not ekran* kocumak. /Çri ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl BULUT BEBEK SURAYÇİFTÇI bulutbebek(a hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKA\ 22 Hazıran Kalbinizi Koruyun TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) (10 hat) Faks: (212)212 68 35 SAM$ AClLARf.. i898't>E 8USÜN, Û/VLÜ ALMAfJ IZOMANC(SI ge/CH tAAGIA gEM4RQUE(/iEMA8X') OOSMUŞIU, SAUAÇ/M KOtetOlHÇLUĞUUUjGEAJÇ. Bie ASKEK OLAHAK KHTTLCMĞ'T-DİıUYA SA(/AÇI'\U>A YA- Ş.AYAM REMAHQUE, DAHA SOMKA YAZO/ĞI "BATt C^PHESİHDS YENİ KlKÇEY YOtc"'KOMft- MINDA OEfJEYİHLEH/Ali ANLATMÇTI. KİTAP BÜYÛK gEĞENI -mPLAYlNCA, 'PÖAOJİÇ YOUj" VE OİĞERLEK/Nİ yAZMAr* <OYULMUŞru,. HEPSİNPE SAVAŞA KA£Ş/ ÇJKIYDK, ACfLI rU- i s ROMAU KAHRAMANl/IBtYlA İLGİÜ ŞUHLAe/ SÖYLEMlŞri • "KİÇİLERtM 2O6 CHJ- RUMO4Kİ SIRAOAM ALMANLAR&ie.MtLtmgİS ' BÖĞÜREM U/>E#L£Rf 0£ĞfL. ! ANKARA...ANKA... MUŞERREF HEKİMOGLU Yazarımız Müşerref Hekimoğlu'nun rahatsız- lığı nedeniyle bu hafta yazısını yayımlayamı- yoruz. GÖRÜŞ CUNEYT AKALIN Babalar ve Oğullar Cemil Gezmiş 'in amsına... Baba-oğul ilişkisi aile içinde başlar, zaman içinde çeşitli bıçimler aJır. Kimileri öz-yaşam çizgilerini izler- ken, kımilen babalannın yolundan giderler. Babanın yo- lunu izlemenin nedenlerinden biri O'nun başladığı bir ışi sürdürmek, tamama erdirmek olabilir. Kimi oğullar da toplum tarafından bu yola itilir/çekilir. Iş hayatında çok doğal karşılanan, dahası toplumca özendirilen baba-oğul zinciri, sanat-bilim gibi özel kişisel yetenek isteyen alanlarda daha az, buna karşılık ideolojinin belirleyici rol oynadığı siyaset vb. gibi alanlarda daha sık rastlanan bir ilişkidir Hemen akla Erdal Inönü ile Aydın Menderes'in adları geliyor. Her iki ünlü siya- setçinin oğullan da, şu ya da bu nedenle, babalannın yolunu tuttular. Komşu Yunanistan'daki baba-oğul Papandreu'lar, başkanlık koltuğunda birbirini izleyen Bush'lar hemen akla gelen öteki örneklerdir. Oğlunun peşinden giden baba Oğulun babanın yolundan ılerlemesı olağandır da.. tersine çok ender rastlanır. 1965'te 18 yaşında TlP'e üye olduğu gunden, 1972 Mayısı'nda ıdam edildiği ala- cakaranlığa uzanan 7 yıllık bir sıyasal mucadelesi ol- du Deniz Gezmiş'ın. Bir ilkokul öğretmeninin oğluy- du ve bunu sorgusunda/savunmasında sık sık, göğ- sünü gere gere dile getirdi. O yedi yıl içinde babası ve ailesi olmadık hakaretlere maruz kalmıştı. Deniz, mü- cadelesinde aılesine yönelik hakaretlere aldırmamış göründü ama.. kimbilir içinde ne fırtınalar esmişti. Uzunca bir bölümü hapiste geçen mücadele yılla- nndayerleşik düzeni temellerinden sarsan, önemi gi- derek artan bağımsızlık mücadelesinin meşalesini tu- tuşturan Deniz Gezmiş, giderek ulusun gönlünde taht kurdu... Can Yücel, Mare Nostrum (Bizim Deniz) ad- lı şiirinin dizelerinde Denız'ı ölümsuzleştınrken, O'nun ataklığına dikkat çekiyordu: En uzun koşuysa elbet, Türkiye'de de devrim, O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez lüverin namlusundan fıriayarak. En hızlısıydı hepimizin, En önce göğüsledi ipi... Deniz'in idamı üzerine, yüzbinlerce insan onun sa- vunduğu davaya sanldt; gençler ve arkadaşlan bay- rağı teslim aldı. O günlerde bir başka Gezmiş de ses- siz sedasız mücadeleye girmişti. Deniz Gezmiş'in ta- rihsel vasiyetini bıraktığı babası Cemil Gezmiş'ti bu kişi. Babası Cemil Gezmiş, oğlunun mücadele gün- lerinde kendi köşesınde yaşayan, yaşam gailesi için- deki onbinlercememurdan, binlerceTÖS uyesinden biriyöi.'AnaÖölu'nUn uzak bir köşesinde doğmuş, Ana^- dolu'nun dört bir yanında görev yapmış, ıstanbul'un mütevazı bir semtinde kendi halinde yaşayan ilkokul öğretmeni Cemil Gezmiş, oğlunun ardından, oğlunun savunmak için hayatını verdiği davanın bir sıra neferi oluverdi. Büyük acısını kalbine gömdü, "kanıyerdekal- mayacak" havasına kapılmadan, kavganın karariı, al- çakgönüllü bir militanı olmayı seçti. Evlat acısını, "Su- da balık, havada kuş, toprakta kannca kadar çok" kitlelerin arasına karışarak pozitıf bir enerjiye dönüş- türdü. Oğlu gibi işçi grevlerinden amfilerdeki forumlara, an- ti- emperyalist gösterilerden çeşitli hapishanelere ka- dar dört bir yana yetişmeye çalışmadı, böyle bir şeye girişmedi ama.. büyük bir vakarla uzun yüruyüşü sür- dürdü. Geçen yıl bugün yitirdiğimiz öğretmen Cemil Gez- miş, Deniz'in kendi deyişiyle ilk öğretmeniydi. Cemil Amca bu konuda tek bir sözcük sarfetmedi. Hayat- tayken Deniz'in hayatına açıkça girmemeye özen gös- termişti. Oğlundan sonra. oğlunun izleyicisi oldu. Cemil Gezmiş, Can Yücel'in "100 metreyi en hız- lı koşanımızdı", "en hızlısıydı hepimizin" dizeleriy- le selamladığı Deniz'den farklı bir kişiliğe sahipti. Fark- lı bir gelenekten geliyordu, başta farklı tercihler yap- mıştı. Ama geri dönüp yaşananlara şöyle bir baktıgı- mızda onun da oğlu gibi yaman, karariı, inatçı bir dev- rimci olduğunu ifade etmek bir vicdan borcudur. "700metrey/enftzz///coşan"devrirncinin babası Ce- mil Amca, çetin bir mukavemet koşucusuydu. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 SOLDANSAĞA: 1/ Türkiye ile Iran arasındaki gümrükkapısı. 2/ "Irlanda Cumhunyet Ordusu".. Sü- rülmemiş, ot bürümüş tarla. 3/ Genellikle gömlek yap- makta kullanı- 8 lan çizgili ve in- g cepamukluku- maş... Gelecek. 4/ Pa- rola... Ince yufka biçi- 1 minde kurutulmuş 2 meyve ezmesi. 5/Nike- 3 lin simgesi... ilgi çeki- 4 civedeğişikkimse.6/ 5 Sır...Havavegazakım- g lan oluşturmakta kul- -, lanılan aygıt. II Şöh- ret... Bir yapıt ya da ya- zının son bölümü. 8/ Çann kansına ya da kadın çara venlen ad... Yiğit. 9/ Önceleri Atatürk'e tahsis edılmiş, 1951 "den sonra ise okul gemisi olarak kullanılmaya başlanmış ünlü yat. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Potansiyel. 2/ Faiz... "Kadınlar, kızlar" anlamın- da eski sözcük. 3/ Sergen... Yeni Zelanda'nın plaka işareti... Eski Mısır'da güneş tannsı. 4/ Uluslarara- sı Basın Enstitüsü'nün simgesi... AIDS'e neden olan vırüs. 5/ Hac zamanı dışında Kâbe ve diğer kutsal yerleri ziyaret etme... Argoda giysi. 6/ Bir nota... An- tik çağlarda basılmış altın ya da gümüş para. IIII. Abdülhamifin sürgüne gönderildiği Selanik'te ika- met ettiği köşkün adı. 8/ "Kul olayım kalem tutan eline/ — ahvalimi Şah'a böyle yaz" (Pir Sultan Ab- dal)... Bir şeyin yapılmasını yasaklama. 9/ Argoda karnı aç ya da parasız kimse... Beyoğlu'nun eski adı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear