23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2001 PERŞEMBE OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus(acumhuriyet.com.tr Ulusal îlaç Politikası Nerede? Dr.ABRızaUÇER % laç Endüstrisi tşverenleri Sen- I dikası. Türk Eczacıları Birli- ği ve eczacı odalan yaşadığı- mız son ekonomik bunalımın (krizin) ardından dışalımh (it- hal) ilaçlann bulunmasında zorluklar olduğunu. ilaç sıkıntısınm ciddi boyutlara ulaştığını, özellikle de böbrek ve kanser hastalannın ilaç sorunu yaşadıklannı açıkladılar. ilaç endüstnsi yetkililerine göre Sağlık Bakanlığf run ilaç dışahmın- da belirlediği 820 bin liralık kur ger- çeklen yansıtmamakta, bakanlık fi- yat ayarlamasında yavaş kalmakta ve bulunamayan ilaçlar hızla artmakta- dır. Eczacı odalannın yöneticileri de ilaç krizinde sosyal güvenlik ku- rumlarının eczanelere ödemeleri ge- ciktirmesi ve özellikle ithal ilaçlar- da depolann vadeli satışlan keserek peşin satış koşulunu uygulamalan- nın eczacılan ilaç satamaz duruma soktuğunu belirtmektedir. Sağhk Bakanı Dr. Osman Dur- muş ise "ilaç yokiuğanun basırun abarüh haberlerinden kaynaklandr- ğuu. üretim potansiyelinin ortalama gereksinime, dışatamın ise talebe gö- re ayariandığuıT ifade etmektedır. İlaç pazanndaki son gelişmeler ne- deniyle ithalatçı fırmalann talebin dı- şına çıkarak stok yapmaya ve kota uygulamaya zorlandığını, basının vurguncuya yardım ettiğini öne sür- mektedir. Bakan Durmuş, ilacın in- ternet dahil her yerden temin edile- bildiğini, şu anda hangi ilaçın nere- de, ne kadar var olduğunun bilindi- ğini belirtmekte ve ilaç bulamayan- lann il sağlık müdürlüklerine baş\w- malannı önermektedir. Sağhk Bakanhğı ile ilaç endüst- risi işverenleri ve eczacı odalannın ilaç ile ilgili son süreçte birbirleri- ne taban tabana zıt açıklamalar yap- malannınnedeni nedir? Burada açık olan husus taraflar arasında bir çı- kar uyuşmazlığı olması ve pazarlık koşuUannınbu uyuşmazük gerekçe- si ile belirlenmeye çahşılmasıdır. İlaç ithalatçısı fırmalar, artan döviz kuru nedeniyle acilen zam istemek- tedir. Eczacılar da ödemelerin gecik- mesi ve ithal ilaçta yaşanan kıtlığın vadeli satışı olanaksızlaştırması ile ortaya çıkan sorunlann ivedilikle çözülmesini talep etmektedir. Sos- yal güvenlik kurumlan artan ilaç harcamalannın altından kalkmakta zorlanmaktadır. Sağlık Bakanlığı bu koşullarda denge kurmakta güçlük çekmektedir. Bakan Osman Dur- muş'un ilaç endüstrisi ve eczacılar- dan gelen baskıya dayanması güç- tür ve olasılıkla ilaca yeniden zam yapılacaktır. BÖylece sosyal güven- lik kurumlan ve diğer resmi kurum- lann toplam ilaç harcamalan daha da artmış olacaktır. tlaçta yaşanan bunahmm ardın- dan çözüm için uzun soluklu ulusal ilaç poBtika ve stratejilerinin oluştu- rulması gereği bir kez daha unutu- lacak ve yeni bunahmlar ile benzer tardşma sûreçleri yaşanacakür. Ülkemizde ve dünyada ilaç harca- malan hızlı bir artış eğilimi göster- mektedır. ABD, Kanada, Almanya, Fransa, ltalya, Ingiltere, Ispanya, Ja- ponya, Brezilya, Meksika, Avustral- ya, Yeni Zelanda ve Arjantin'i içe- ren ve dünya ilaç tüketiminin bü- yük bölümünü oluşturan 13 ülkede perakende satış üzerinden gerçekle- şen ilaç tüketimi Şubat 2000 ile Ocak 200 l'i kapsayan biryıl içinde 222.9 milyaT ABD Dolan'dır (1). Dünya ilaç endüstrisi 1980'lerin or- tasından günümüze kadar çok hızlı bir biçimde kârlılığını arttınrken hız- lı bir şirket birleşmesi süreciyle de tekelleşme ivmesini hızlandırmış- tır. Amerikan İlaç Araştırma ve Üre- ticileri Bırliği (PhRMA) verilerine göre dünya ilaç endüstrisinde 1985- 1999 yıllan arasında 34 şirket evli- liği gerçekleşmiştir. Birleşen şirketler kısa sürede baş- ka şirketlerle de birleşerek büyüme- sini hızlandırmıştır (2). Dünya ilaç endüstrisindeki hızlı tekelleşme sü- reci, ulusal sağlık harcamalanmız içerisinde ilaç harcamalannın art- masına yol açan önemli etkenlerden biridir. Uluslararası ilaç pazarlama- sı listatistikleri (IMS) verilerine gö- re Türkiye pazannda perakende sa- tışlara göre en büyük 10 ilaç şirke- tinden 5'i ulusötesi ilaç şirketleridir. Tüketici fiyatlanyla 1988 yılında 941 milyon ABD Doları olan ilaç tü- ketimimiz, 1999 yılında 3.9 milyar ABD Dolan'na yükselmiştir (3). Son on yılda ilaç tüketimimiz ABD Dolan bazında yaklaşık olarak 4 kat artmıştır. İlaç endüstrisinde hammadde üre- timimiz 1995 yılında 12.6 bin ton iken 1999 yılında 5.5 bin tona geri- lemiştir. ilaç Endüstrisi Işverenleri Sendikası hammadde üretimimiz- deki bu gerilemede Hindistan ve Çin firmalannın, devletlerinin desteği ile bu pazarlarda normal koşullarda üretim maliyetini bile karşılamayan, çok düşük fiyatlar vermelerine ve gümrük birliği nedeniyle mevcut fonlann da kaldınlmasına bağla- maktadır. Ulusal ilaç tüketimimiz dolar ba- zında çığ gibi büyürken seksenli yıl- lardaküreselleşme sürecinin ıvme ka- zanmasına koşut (paralel) olarak uy- ^ gulanan dışa açılma politikalanyla dış ticaret rejimi serbestleştirilnıiş- tir. Bu değişim. ilaçta yerli hammad- de üretimini geriletmiş ve dışa ba- ğımlılığımızı arttırmıştır. Ulusal ilaç politikasızlığımız nedeniyle ham- madde üretimimizdeki çöküşü or- tadan kaldıracak somut adımlar atı- lamamıştır. Yakın bir gelecekte Tür- kiye, ilaç hammaddesi üretemez du- ruma gelecektir. İlaç endüstrisinde dışsatımın dışa- lımı karşılama oranı 1988 yılında yüzde 21.4 iken 1999 yılında bu oran yüzde 9.6'ya gerilemiştir. Mamul ilaç dışalımı 1988 yılında 45 milyon ABD Dolan iken 1999 yılında 12 kat artarak 552.3 milyon ABD Dola- n'na yükselmiştir. Hammadde üre- timimizdeki gerilemeye ve ulusal ilaç pazanmızın ulusötesi ilaç şirket- lerinin egemenliği altına girmesine koşut olarak toplam dışalım içinde hammadde dışâlımırun mamul ilaç dışalımına oranı da hızla değişmek- tedir. İlaç dışahmımızın 1988 yılın- da yüzde 16'sı mamul ilaç iken bu oran 1999 yılında yüzde 41 'e yük- selmiştir. Böylesine olumsuz koşullarda ül- kemizin en büyük sosyal güvenlik kurumu olan ve ülke nüfusunun ya- nsından fazlasını kapsayan Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) 1998 yı- lında ABD Dolan bazında toplam ilaç tüketiminin ancak beşte birini gerçekleştirmiştir. Ülkemizde 1998 yılında tüketici fiyatlanyla kişi ba- şına ilaç tüketimi 54.1 ABD Dolan iken aynı yıl SSK'de kişi başma ilaç tüketimi 19.45 ABD Dolan'dır, ya- ni kurumun kişi başına ilaç tüketi- mi ülke ortalamasının üçte biridir. SSK'nin toplu alım gücünü kullana- rak eşdeğer ilaçlar arasında en ucuz olanı tercih etmesi ve pazarlık gücü ile fiyat kırması nedeniyle ^ tiği bu başan, kurumun pârçaîana- rak özelleştirilmesi ve bireysel sigor- tacıhğın yaygınlaştınlması ile orta- dan kalkacak ve ilaç harcamaları katlanarak artacaktır. Küreselleşmenin dayattığı bu aç- maza karşı ulusal çıkarlanmızı gö- zetecek, ilaç üretimini özendirecek, teknolojik yatınmlan ve araştırma- geliştirme etkinliklerini destekleye- cek, ulusötesi şirketlerin baskılan- na karşı ulusal pazanmızı koruyacak ilaç politikalannın oluşturulması ge- rekrnektedir. Ulusal ilaç tüketimimizle yakın- dan ilişkisi olan Sosyal Sigortalar Ku- rumu'nun tasfiyesinin engellenme- si de ulusal çıkarlanmız açısından zo- runludur. Aksi takdirde geçiştirilen her kriz sonucunda sorunlar daha da artacak ve yeni krizler kaçınılmaz ha- le gelecektir. tlaç gibi stratejik öne- mi olan bir konuda ulusal ilaç poli- tika ve stratejilerinin oluşturulması ve yaşama geçirilmesi için başta Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, alan- daki meslek kuruluşlan ve sendika- lar olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlann altyapı, insan kaynak- lan, araştırma-geliştirme gibi temel konulafda önceliklerini belirleyerek somut adımlar atması gerekmekte- dır. (1) IMS lnternet Home Page, He- alth/WorldDrug Monitory/January 2001. (2) Amerikan îlaç Araştırma ve Üreücileri Birliği: PhRMA lnter- net Home Page, Pharmaceutical In- dustry Profile 2000. (3) îlaç Endüstrisi îşverenleri Sen- dikası lstatistikleri 2000. Diyeiim, 14 Mayıs 1972 günündeyiz. CHP Kurul- tayı toplanmış. Ortanın Solu eyleminin lideri Bü- lent Ecevrt genel baş- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Partilerde Kölelik Düzenisavaşımının öncüsü... Ku- rultay başkanlık divanı, Ismet Pa- şa yandaşlarının elinde... Bülent Ecevit'in aday olarak konuşması engelleniyor. 'Gündemde sizin ko- nuşmanız yazılı değil" diyorlar. Ne kadar uğraşsa, dıdinse, Ecevit'e söz hakkı tanınmıyor!.. Pazargünkü DSP Kurultayı'nda, yukanda anlattığım durum aynen yaşandı. 014 Mayıs 1972 günü Is- met Paşa ve yandaşlan Bülent Ece- vit'in adayltğını birtakım nedenlerle engelleselerdi, Bülent Bey, genel başkan seçilebilir miydi? Ismet Pa- şa, tarihsel kişıliğıne yakışan bir dav- ranışla genç rakibinın yolunu kes- medi. Hatta kendisine karşı bu çı- kışı demokratik bir girişim saydı... Dr. Sema Pişkinsüt başanlı bir milletvekili... Ecevitçiler, onu millet- vekili yapmışlar. Belki de Rahşan Hanm seçmişrjr! İki dönem Meclis'te yarariı konuşmalar yapan Pişkin- süt, İnsan Haklan Komisyonu Baş- kanı olarak da işkenceci tutumla yakından uğraş verdi, bir bir işken- cecileri teşhir etti.. DSP, Ecevrt ailesinin özel mülkü mü? Küçük birodada kurmuşlar bu partiyi, el ele büyütmüş bu günlere getirmişler. iyi de bu, DSP'yi kendi mülMeri sayma hakkını verir mi on- lara?.. DSP'nin 6. Olağan Kurultayı'nda yaşananlar içler acısıdır! Yetmiş al- tı yaşındaki liderin, kendi partisin- den bir insanın yolunu kesmesini içine sindırmemesi, yandaşlannın "Hain dışan" diye bağırmalan kar- ştsında sesini çıkarmaması, Pişkin- süt'ün ve oğlunun tartaklanmasına sessiz kalması, bir zamanlar 'umut' sayılan bir insanın nerden nereye getdiginin kanrb değü mtdir? Ecevit'e yakışan, karşısına aday olarak çıkarılan kişıye her türlü konuşma olae nağını tanımaktı. O kişi, gelip elini sıktığında te- şekkür etmek, ona ba- şanlar ditemekti. Neydi Rahşan Hanım'ın, elini sıkan Pişkinsüt'e o ba- kışı!.. "Millet seninle gurur duyuyor" çığlıklannı duyunca gittim Susur- luk'lara!.. En ağır suçlamalar aftın- dakilere, katillere, soyguncularada böyle bagırdılaıi Seninle gururduyu- yoruz, seninle övünüyoruz! Ya, sa- lonu doiduran yüzlerce delegeyte dışandaki binlerceyandaşf.. Hepsi sorumluluk sahibi birer yurttaş de- ğiller mi? Sorsanrz, demokrasi de de- mokrasi diyeceklerdir. Ama Ecevit- ler'e gösterdikleri bağlılık bir çeşit kö- le sayılma durumu değilse nedir? Türkiye'de birtakım liderlere bu kul köle olma alışkanlığı sürdürdükçe, ne demokrasiden, ne birey özgür- lügünden ne de insan onurundan söz edılebiliıi Yazık, geçip gitmiş yanm yüzyı- la!.. "Demokrasi diye diye" yitirdi- ğimiz bunca degert) zamana!.. Tıkanan Siyaset, Tükenen Partiler... Ertllğrul GÜNAY Eski CHP Genel Sekreteri "Vferir zavaüı memleket«rir ne >arsa ma- hnı, / Vartağııu, hayaünı, ümklini, havalinL, / Hemen yutun. düşünmevin haramını be- lalini, / \lyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizm!" (T- Fikret) GERÇEKTEN OLMELERINI t İSTİYORSANIZ, ^ UNUTUN GITSIN İGünü WAN www.wan-press.org D enizbitti! OnyıBar'dır uygulanan talan ekonomisidibe vurdu. Son haftalarda yeniden tırmanan enf- lasyon rakamlan, yükselen fa- ız oranlan ve Türk Lirası'nın hızla değer yitirişi, bu dibe vuruşun. açıkçası bir ifla- sın bilançosudur. Geldiğimiz nokta, Türki- ye gibi bir ülkede kaynaklan doğru, akılh, planlı ve verimli kullanmayı göz ardı eden bir anlayışın varacağı kaçınılmaz sonuçtur. Şimdi kitleler sokağ»çıkıyor. Sokağa çı- kanlann başını da, yıllardır sokak eylem- lerinden en çok yakınan toplum kesimlen çekiyor: Esnaf ve sanatkârlar. Çünkü piya- salardakı daralmanın, satın alma gücünün dûşüşünün, yoksullaşmanın birinci elden kendisini duyurduğu kesim küçük ve orta üreticiler. Bu ekonomik kriz orta sınıflan yok ediyor. Türkiye toplumunda ortadirek bdveriyor! Yıllardır adaletsizliğinden yakındığımız getirdağıhmıtabiosu. son gelışmelerle da- ha da adaletsiz duruma geldi. Türkiye ar- tık yoksulluğun dayamlmaz ölçüierde kit- ksebeştiği, varsüh^n da aşırı ölçüierde te- kelkştiğibir eşitsizkkler ülkesklir. İkı ay bo- yunca merakla beklenen 'ekonomik pn^- ram'. bu sorunlara orta vadede bile herhan- gi bir çözüm umudu vermiyor. Bütiin bu olup bitenler karşısında en umut kıncı olan sıyasetin durumudur. Eko- nomik sorunlar toplumsal bır öfkeye. gıde- rek patlamaya dönüşürken siyasal partiler de, iktidar ya da muhalefette olduklanna ba- kılmaksızın. kitkierin gözünde Türk Lira- sı gibi hızla değer kaybetmektedir. Oysa doğal olan, iktidar partileri yıpnüurken. en azından muhalefet partılerinın yeniden bir umudadönüşmesi, güç ve güven kazanma- sıdır. Demokrasi için sağhklı olan, demok- ratik rejimi sürekli ve kahcı kılan da bu- dur. Ne var ki Türkiye'de böyle olmuyor. Güvensizlik çemberi, iktidar ve muhalefet partilerini birlikte kuşatıyor. Çünkü Türki- ye'de partiler sistemi kendi iç kavgalan, çelişkileri, tartışmalan ne olursa olsun, top- lumun gözünde aynı olumsuzluğun parça- lannı oluşturan bir bütun olarak görünüyor- lar. Bu görüntü, partilerin büyük ölçüde halka kapah yapısından kaynaklanıyor. Gerçekten Türkiye'de siyasal partiler sis- temi, -bırakınız geniş seçmen toplulukla- nnın bilgi ve denetimine açıklığı- kendi üyelennın denetiminden bile yoksundur. Türkiye'de siyasetin hukuku oluşmamışür. Partiler. genel merkezlerinı ele geçiren kad- rolann çıkar hesaplarına göre tepeden ın- me, keyfi, buyurgan anlayışlarla yönetilir- ler. O nedenle de yönetimler kolay kolay değişmez, değiştirilemez. Bugünkü görünümüyle siyasal partiler ül- kemizde demokratik siyasal yaşamın vaz- geçilmez öğeleri (unsurlan) gibi değil. en- geÛeri gibi işlev görmektedir. Liderler 'şef, yönetimler 'pofit-büro', kademeler 'kapı- kuh' anlayışlanyla donatılmıştır. Hukuku oluşamayan Türkhe siyasetinin ahlakı (eti- ği) da oluşamamıştır. Bizım siyaset dünya- mızda para kuUanmamn önünde hiçbir sı- nır ve yaptırım yoktur. Oysa dünyanın her yanında demokrasi ile yönetilen ülkelerde bu konutitizlikle kurallara bağlanmakta, bu kurallar görülen aksaklıklara göre zaman PENCERE 50 Bin Lira... ıçindd geliştirilmektedir. •• Üstelık Türkiye'de, iç hukuku ohışmamış ve ahlak değerleri oturmamış bir yapı için- de. milletvekili seçimlerinden başlayarak birçok demokratik görev noktasına, aday- lar kapah kapılar arkasında atanmaktadır. Demokrasinin temeli olan seçimlerde halk eüdn, belırleyici. seçici konumda değildir. Zorunlu bir onaylayıcı, yetkileri sırurlı bir ikincisecmen(eskı deyimle müntehib-i sa- ni) derecesındedir. Bu sistemle belirlenen milletvekilleri, milletin vekili değil, parti- nin, daha da ötesı, liderin atadığı memur- lar gibidir. O nedenle de, yüzleri halka de- ğil, genel merkeze ve genel başkana dönük- tür. Türkiye'nin siyasal sistemi halk'sızdır; o nedenle de hak'sızdır. Siyaset, Türkiye'de devletı yönetmek. toplumun gelişmesini ve bıreyın erginleşip özgürleşmesini sağ- lamaya yönelik bır kamu hizmetı olmak yerine, kamu olanaklannı yağmalamaya dönük bir çıkar örgütlenmesi görüntüsüne dönüşmüştür. Bu görüntü, bugün Türkiye'de siyasetin bütün taraflanru kuşatan güven eksikliği- nin temel nedenidir. Kamuoyu araştırma- lannda kararlı biçimde ortaya çıkan ve seç- menın yansını kapsayan 'hiçbiri' yanıu, bugünkü siyaset anlayışının tıkandığını, bugünkü parti yapılannın tükendiğini gös- termektedir. (Bu tükeniş, bir bakıma yaşa- dığımız ekonomik bunalımın da temel ne- denidir. Çünkü siyasetin bu ölçüde etki- sizleşmesi ve ülkenin yönetimsiz sürükle- nişi, yıllardır üretmeden haksız kazanç el- de etmeye alışmış çevrelerin iştahını yaba- nıl (vahşı) boyutlara taşımıştır. Yoksa, 17 Ağustos depremınden sonra ekonominin t re- d' olarak büyük zarar gördüğü ortamda bi- le yaşanrnayan bugünkü kaosu başka tür- lü açıklamak olanaklı değildir). Türki>e, bu sivasalpartiler sistemhie yo- luna devam edemez. Yolsuzluğun, adalet- sizhğın, verimsizliğin, üretimsizliğın, ka- yırmarun ve savurganlığın temelini bu sağ- hksız yapılar oluşturmaktadır. Kendisiohnn- suzluklan besleyen bir yapının olumsuz- luklarla savaşması, onlan aşması, hele yeo- mesi beklenemez. Bugünkü siyasal partiler sistemi I ürkiye'şi yönetememekte, halkıu güvenini geliştircmemekte, partiler bu ya- pılanyla demokratik \-asama güç katmak yerine ayak bağlan ohışturmaktadır. Şimdi her şeye yeniden bakmamız gere- ken bir noktadayız. Türkiye bu ekonomik bunahmdan elbette derin acılar ve aynı za- manda unutulmaz derslerle çıkacakür. Bu bunalımın ardmdan hiçbir şey olmamış gi- bi yolumuza devam edemeyiz. Türkiye, yönetim anlayışını değiştirecektir. Demokratik sistemlerde halkvn yöneti- me kanhmının ana araçlan siyasalpartiler- dir. L lkemizde de siyasal partiler kapab, hukuksuz, keyfi yapılar yerine saydam, de- mokratik, hukuka bağh, halkm kaohmma ve denetimine açık>«nive çağdaş örgötien- metere dönüşmekzorundadır. İçinde buhın- duğumuzkrizi demokratik rejim içinde sağ-, Ukla aşabilmenin, esenliğe ulaşabihnenin birinci koşulu budur. Bu zorunluluğu kavrayan ve bu doğnM tuda adımlar atan siyasal akımlar ancak, ge- leceğin Türkiyesi'nde anlam ve önem ta- şıyabilır. Eskiyapüarda ayakdireyenler^-' •• ter iktidarda olsunlar. ıster muhalefttte, fa- ' reB köyün ka>*alcılanna dönüşen söîhe ön- derterinin arkasında masaldakı hazin son-. lanna doğru yol almaktan kurtulamazlar. Babam arada bir r'nin üstüne kasten basarak yüksek sesle söyterdi: - Parrra, parrra, parrra!.. Yaşamında ne parası oldu, ne pulu, ne evi, ne bankada hesabı!.. O kuşak cephelerden cephe- lere koşarak Cumhuriyet'i kurmuştu. Malda değil, kendi canında bile gözü olmayanlann özverisiyle kuruldu bu devlet; ama, şimdi halimize bir bakın!.. Ülkede "parrra" egemenleşti.. Emek değil.. 1 Mayıs bu yıl çiçekler, türküler, gülücükler, se- lamlar, dostluklarla anıldı... Ama geç mi kalındı?.. :. • " * Cumhuriyet'e zam yapmak kaçınılmaz oldu, bir ayda yüzde 10, iki ayda yüzde 20 enflasyonla al- lak bullak olan piyasada iğneden ipliğe her şeye zam yapıldı. Türkiye'nin en pahalı gazetesi" Cum- huriyet 350 bin liradan -50 bin lira artışla- 400 bi- ne çıkacak... 50 bin liralık zamma iki türlü bakılabilir; birinci- si tepkiyi dile getirir: - Çok oldunuz ama, bu ülkede 40-50 sayfalık gazeteler 250 bine satılıyor, siz 20 sayfasınız!.. Yada: - 50 bin lira para mı ?.. Şu gazeteyi yuvartak ra- kam 500 bin yapsanıza!.. 50 bin liranın bir dargelirli yurttaş için ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz; çünkü "çalışanlann ga- zetesi" olan Cumhuriyet'te çalışanlann ücretteri, 50 bin liranın degerini insana duyumsatacak dü- zeydedir. • Edebiyatımızın boynu bükük şairierinden llhan Demiraslan'ın paraya il'ışkin bir şiiri var Bu paradır, anlıyor musun, Arada geçer elime. Et alınm, ekmek alınm, Evime. Bu paradır işte, yüzü tatlı, Dünya dediğin üstünde dunır. Bir gece sayılır eline İnsan orospu olur. Bu paradır, bonj değil. Gün kazanılır, gün biter. Peynir gemisi bunla yünır. Düdük bununla öter. • , Bu paradır işte, kokla bunu ^ Her işin başı budur. Seni katil etti bu. Beni memur. İşin en kötüsü, insanın bir gün yataktan kalkıp etindeki paranın degerini yan yarıya yitirdiğini sa- bahın köründe görmesidir. Türkiye'de son yaşanan dram bu!.. • Biliyoruz Cumhuriyet bu ülkenin en pahalı ga- zetesi; ama, bizim ne tarikatımız var.. Ne bankamız.. Okurdan başka desteğimiz yok.. Cumhuriyet'i öteki gazetelerden ayıran ve de- ğeriendiren nedir BağımstzlıkL Kimileri "Bağımstzlığın modası geçti" deseler de bız inanmıyoruz; 'insanda, gazetede, devlette' bağımsızlık bizim şianmızdır. Cumhuriyet bu şiann gazetesi!.. YENtDEN MÜDAFAA-t HUKUK Prof. Dr. ÇETİN YETKİN'İN YÖNETİMİNDE 1 Mayıs 2001'de sayı 33-2 çıktı - 140 sayfa... Prof. Dr. Çelia YETKİN: "Taklitlerinden Sakınınız" • Dr. A. Alptr AKÇAM: Kûreselle^n Solumuz MHtafa ASOCLU: TûtVıye Nam tlkenm Çok Yakın Tanhı Mttn AVDOĞAN: ABD vc ÂB Stmtcjik Ortık' nı. Tebdk mi? Enı» BARK1N: 1W. Şubal'ın 28'ı Mehnet BAŞARAN: Çağcıl Eğıtım Atılırnı Osrnı» BOLULU: Ömrû Kıs», Tartışması Uzun Bır Eğitiın Dizgesi: Köy Ensütülen Aydcnir CEYLAN: Ben Bu Hökümen Çok Be|enıyorum ' Pref. Dr. Öntr DEMİRCAN: Yabancıdılle EJıtım Prof. Dr. Cihın DURA: Atatûrk'ün Ekonomı Politikası ve Kavnaklann Dağıtımı Yolsuzluklann "Sıyasetçı-BûrokTat" Boyutu AliDÎNDAR: lnam;\e Yaşam Dr. N. HABUMtTOĞLl): TC Devleti ve Drç Tûrkler SCMejisi - "Mıllı Meıkezler" Olnudan Asla! Doç. Dr. Ctm tLNEM: Şıırlet \e Gerçeklerle 2000li Yıllar Tujı İZBEK: Gıntlı Türklerden Kemal Paşa"ya Mânıler Prof. Dr. Erol MAISİSAU: Kıızm Siyasal Faturası 4 YekU Göıgör ÖZDEV: Gençlığe Seslenış özg«rÖZTtRK:3l ManOUyıve Bugünkü 31 Marlçılar VıraJ SAVAŞ: Uusumımın Dûşmanlannı Bılelım Meanıet SAYDHR: Rıfat llgu 90 Yaşında Of»z U\ AN Hıç Yaşanmamıs Özgürlûğe *Lğıt Hirriyet YAŞAR: Gaffar Okkan'ı Kımın ÖldûrdüSûnü Bılıyortım YATAĞANOĞLU ALİMCA>: Dogal Somn; Se\T'mış. Lozan Değılmış - Prof Dr Emre Kongar'a Eleştın Pref. Dr. Çrti» YETKlN-. Tûrkıye'mn Varlığma Ağır SaMın Yolsuzluk TihsM YtCEL: Marş Tutkusu • AYIN DOSYASI: Türkiye'de Petrol Açmazı - Belgeler ve Degerlendımeler - Haçrlayan lfıırÖZE> MısUfa ATAGW: Enerjı KüynaUanmız \t Petrol Yrd. Doç. Dr. Ntcdtt EKİNCl: Petrolüıi Dunyadakı ve Bızdekı Oytüsü Dr. l ı ı u GfjVEN: Kurtuluşumuz Petrolde • Habtr-Yonnr. Y. Midafa*-i Hykık: Endüsm Bölgelen Hakkında karnıc Tasansı Mtti» AYDOĞAN: K.ema! Demş'm Faalıyetlen ÖzdHaber: Banş YETKlN: Türkiye'nin Dövız Kapısı Antalya Koç" ı Teslim ŞüritriyU: Ntbi DADALOĞLU, nkret DtKME^, \li YtJCE. Çbgikriyle: Hiknet AKSOY, Ertaı BAYSAL. SınöerERDOĞA.N Adres: KışlaMah 34 Sok Demırhan I; Merkezi No: 4/14 ANTALYA Td-0(242) 244 50 29 Faks-0(242) 248 25 60 www.yenidnmh.cjb.Mt EHBIİİ: mûdafaaıhukuk a superonlıne com SİNCAN ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞrNDEN Sayı: 2001/99 Sincan Asliye Hukuk Hâkimliği'nin 15.3.I0O1 tarihı ve 2001/99 E. 2001/161 K. sayüı karan ile, g«ldisi Niğ- de Meıiez-Yeşilgölcük Mahallesı, hane no: 47 olan ay- nı yer cilt: 111 'de Karsak soyadlı Kerim kızı Gül- süm'den olma, 10.11.1950 doğumlu Siyibe'ıin adnun Seybe olarak düzeltilmesine karar verilnıiştiı llan olunur 26.4.2001 Basm: 24006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear