Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 MAY1S 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr 15
'îhtirasın Bedeli'nde hırs, ihanet, aşk ve genelev âlemlerinden geçilmiyor
tma hücum ve 'öncüler'
A
SUNGU ÇAPAN
19. yüzyılın ortalannda. milyon-
larca maceraperesti, işsiz güçsüzü
tatlı hayallere daldırarak umut kapı-
sı Kaliforniya'ya çeken altın hırsı,
birçok filmde perdeye yansıtılmıştı.
, Chaplin ustanın sessiz sinema ça-
ğındaki "The Gold Rush - Altına Hü-
cum" (1925) adlı başyapıtında ko-
mik tarafindan ele aldığı. Kaliforni-
ya'nın da kurulduğu bu sancılı. buh-
ranh dönemde yaşanmış, 4
öncü* al-
tın arayıcılannın dramatik ve çoğu
. efsaneye dönüşmüş serüvenleri üs-
• tüne çekilmiş filmler arasında. şım-
diden bir yer edinen, yeni bir western
seyrettik: "İhtirasın Bedeli" adıyla
gösterilen "The Claim".
Son 6 yılda "Go Now" (1995).
«Jude" (1995). "YVelconıe to Saraje-
vo" (1996). "I VV'ant You" (1998).
!
"VVonderiand" gibi fılmleriyle tanı-
dığımız, 1961 Blackburn doğumlu
. Michael Winterbottom da bu yılın
• Berlın Festıvalı'nde yanşıp genelde
• beğenılen son filmi "The Claim"le.
ABD'de çalışan Ingıliz yönetmenler
kervanına katılıyor.
Altına hücum çağını. iki saatlik,
gerçekçi, epik bir western boyutla-
• nnda beyazperdeye yansıtan "The
. Claim"in senaryosu. Thomas
Hardy'nin "The Mayor of Casterb-
- ridge"ınden (1886) esınlenen Frank
Cottrel Boyce'a ait. Kahramanlany-
The Claim / Yönetmenr
Michael VVinterbottom /
Senaryo: Frank Cotrell
Boyce / Kamera: Alwin
Kuchler / Oyuncular: Wes
Bentley, Milla Jovovich,
Peter Mullan, Nastassja
Kinski, Sarah Polley,
Jullian Richings / ABD
2001 (Umut Sanat).
sa. ilk altına hücum dalgasında yö-
reye gelmış w
öncü'lerden Daniel Dil-
lon (Peter Mullan). şarkıcı kapatma-
sı ve genelev patroniçesi Lucia (Mil-
la Jovovich), Central Pacific demır-
yollannın temsilcisi, arazi ölçüm
mühendisi, genç Dalglish (Wes Bent-
ley) ve Dillon'ın karanlık geçmişin-
den çıkagelip kızı Hope'la (Sarah
Polley) sığıntı gibi kasaba oteline i-
nen. geçkınce. bıkkın, acılı, hasta bir
kadın Elena (Nastassja Kinski).
Zamanla altına gark olup köşeyi
dönen ve Kingdom Come denen. so-
ğuk kışa. zorlu doğa koşullanna tes-
lim, dağlık kasabanm bankasına,
maden ocağına, oteline. banna. ge-
nelevine, kısacası her şeyine sahip
olmuş Dillon. Ancak Hope'la da
flört eden genç Dalglish. döşenecek
demiryolunu kasabadan geçirme-
yince, Dillon'ın Kingdom Come
krallığı darbe alıyor. Dahası. Ele-
na'yla Hope'un. Dillon'ın yıllarön-
ce altın uğruna sattığı kansı ve kızı
olduğu gerçeğinin ortaya cıkması-
dır...
1867'de geçen filmde. altın tozu,
hırs. ihanet, tren yolu. kar-soğuk, ge-
nelev âlemleri, kadın ve içki gırlagi-
derken hasta Elena'nın ölümü ve kı-
zı Hope'un onu bir türlü bağışlayıp
benimseyememesi, artık ocağı tüt-
meyen, kasabanm kralı Dillon'ı yı-
kıyor ve kundakçılığa teşvık ediyor
finalde... , 4
Yönetmen Michael
Wuıterbottom'ın son
Berlin Film Festivali'nde yanşan
western denemesi
'İhtirasın Bedeli'nde genç
kahramanlan YVes Bentiey
ve Sarah Polley oynuyor.
Sonuçta yönetmen Winterbot-
tom'ın Amerikan kariyeri adına çok
büyük bir başan sayılmasa da, döne-
min atmosferini veren anlatımı. çe-
kimleri, oyunculuğuyla düzeyli bir
epik \vestern niteliğindeki "İhtirasm
Bedeli" bizce yine de haftanm en
iyisi, uzunluğu bir yana. Aynca Wes
Bentley, Peter Mullan, Milla Jovo-
vich gibi oyunculann sivrildiği kad-
rosu da oldukça göz ahcı ve doyu-
rucu.
Yönetmen
Robert EHis'in
1968vapımı
'Svreet
November'ının
yeniden
çevrhniolan
'Kasımda Aşk',
şimdiye dek
yığınla
benzerini
seyrettiğimiz
fiirden,
drama
dönuşen,
birazuzun
tutulmuş,
fotoromanmısı
bir aşk
hikâyesini
anlatryor.
Işkolik reklamcı-
bohem kız aşkı
Erkek, geçmişinin sorunla-
nyla kuşatılmış. sürekli işiyle
yaşayan, işi dışında bir hobisi,
ilgisi bulunmayan, aslında
mutsuz. yine de tüm dünyaya
patronluk taslayan, Nelson
Moss (Keanu Reeves) adında.
işkolik bir reklamcı.
Kadınsa ailesme, geleneksel
değerlere, alışılagelmiş kural-
lara sırt çevirip bağimsız ve öz-
gürce yaşamayı seçmiş, güzel.
hayat dolu, bohem Sara Deve-
er(CharüzeTheron).
Işinde kendini son derece ba-
şanlı addederken bir anda pat-
ronunca kapı önüne konuluve-
ren, işinden olduğu gibi sevgi-
lisini de kaybeden reklamcı
Nelson'la. erkekleri mutlu et-
meyi görev edinmiş, hayvanse-
ver, özgür dilber Sara'nın iliş-
kisi. bu hafta oflaya puflaya
seyrettiğimiz "Sweet Novem-
ber-Kasımda Aşk Başkadır"ın
konusunu oluşturuyor.
Malum karşıt kutuplann çe-
kiciliği klişesine yaslanan bu
birbiriyle çelişik iki karakterin,
San Francisco dekorunda ge-
çen ve kaçırulmaz biçimde,
ateşin bacayı sardığı aşk hikâ-
yesi.bize 1970'lerinepeymen-
dil ıslatan "Aşk Hikâyesi"ni
çağnştırdı yer yer.
Inandıncı olamayan. yapay,
mızmız. kartondan karakterler.
Kameraman Ed Lachmanın
San Francisco mekânlanna
odaklanan. başanlı görüntüle-
ri ve Enya, Stevie Nick, K.D.
Lang şarkılanyla destekli ro-
mantik müziklerle paketlen-
miş, eli yüzü düzgün. ama
Sweet November /
Yönetmen: Pat
O'Connor / Senaryo:
Kurt Voelker, Herman
Raucher'den /
Kamera: Edvvard
Lachman / Müzik:
Christopher Young /
Oyuncular: Keanu
Reeves, Chariize
Theron, Jason
Isaacs, Greg
Germann, Liam Aiken
/ ABD 2001, (WB).
özelliksiz bir anJatım. Giderek
acıklı melorenklerinebulanan,
çabucak unutulacak. yeni bir
aşk filmi çeşitlemesi 'Sweet
November'.
Kuzey Irlanda'daki şiddete
ihşkin "CaP(1984)adhpoHtik
gerilim fihniyle dikkati çektik-
ten sonra 1990'larda postu
Amerika'ya seren ve "Circleof
Friends"( 1994), "Inventingthe
Abbotts"{1996). "Dancing at
Lughnasa"( 1997) gibi orta ka-
rar filmlerden öteye gideme-
yen îrlandalı yönetmen Pat
O'Connor, kuşkusuz aşk filmi
tiryakilerinin kaçırmayacağı,
Keanu Reeves-Charlize The-
ron gibi gözde oyunculanyla
gişeyi baştan sağlama alan bu
önemsiz son çahşmasıyla
Amerikan sinemasına iyice
uyum sağladığını örnekliyor.
Bezirgânca kotarılmış bir patlamış mısır eğlenceliği: Mumya Ceri Dönüyor
32 kısım tekmili birden...Eski Mısır hayranlığının (özellikle kitap yayımcılığın-
da) süregeldiği günümüzde, 2-3 yıl önce çekilmiş
"Mumya"nın parlak gişe hasılatmdan sonra bir
devam filminin gelmesi kaçınılmazdı. İlk
"Mumya"nın. üretken-girişkeo Avustralyalı sv- .x
nemacısı Stephen Sonuners'ın yine kollan sı-
vayarak yazıp yönettiği ve aynı eki-
biyle Fas'ta, Ûrdün'de çektiği
"Mumya Geri Dönüyor'". ilk
filmin bıraktığı yerden. bir-
takım akıl-mantık almaz,
fantastık serüvenleri sür-
dürüyor. nerdeyse 32 kı-
sım tekmili birden. Daha
çok aksiyon ve daha çok
görsel efekt içeren bir
yaklaşımın ürünü olan
film, hızla akan. mantı-
ğı iplemeyen. 'Indiana
Jones' tarzı olaylar di-
zisıyle sıradan seyirci-
yi perdeye bağlıyor.
Espriden çok karika-
tür düzeyinde bir mi-
zaha bulanmış. he-
yecandan. kovala-
macadan. koşuştur-
macadan geçilme-
yen bir sirk ya da pa-
nayır eğlencesi nite-
liğindeki fılme. ünlü
ILM (Industrial
Lıght and Magic)
markalı. çarpıcı özel
efektler damgasını
vuruyor baştan sona.
MÖ 3000'lerde baş-
layıp ruhunu verdiği ölüm tannsı Anubis'e sürekli hizmet
etmek durumunda kalan. korkunç Akrep Kral'ın
(DwayneJohnson). 1933'teBritishMuseum'dan
dirilip yeniden canlanan ve kahraman çiftimi-
zın küçük oğullantu kaçıran can düşmanlan,
(ilk filmden tanıdık) 'âşık' başrahip Imho-
tep'in (Arnold Vosloo) yanı sıra. yeni bir
'amansız kötü' olarak devreye gir-
diğı "Mumya Geri Dönüyor",
tıpik bir patlamış mısır eğ-
lenceliği sonuçta. İlk fil-
min ilgisiz kalınamayan
spektaküler havasını,
bezirgân ve arakçı yö-
netmen Sommers bu
kez biraz ayağa düşür-
müş gibi geldi bize.
İZLEYİCİ GÖZÜYLE
The Mummy
Returns/
Yönetmen, senaryo:
Stephen Sommers
/ Kamera: Adrian
Biddle / Müzik:
Alan Silvestri /
Oyuncular:
Brendan Fraser,
Rachel Weisz,
Arnold Vosloo,
John Hannah,
Patricia
Velasquez,
Oded Fehr /
ABD 2001 (UIP)
ERDAL ATABEK
Ozgür duygular mı, sadık kalmak mı?
"Ozgür Duygular" adıyla gösten-
me giren filmin onjınal adı "La Fîd-
ehte-Sadakat". Andzej Zulavvski'nın
bu filmi "bir kadının erkeğinc sadık
kalması" temasmı tartıştınyor.
Seçilen oyuncu Sophie Marceau
olunca da sadakat tartışması hoş bir
bıçim alıyor. Çünkü filmdeki adıyla
Clelia yetenekli bir fotoğrafçı. güzel
bir genç kadın ve cinsel açıdan hiç de
tutucu davranmıyor. "Birkahveiçme-
yenedersiniz?" kolaylığında sevişti-
ği için de onun davranış kodlanyla sa-
dakati buluşturmak Zulavvskı'nin hoş
bir sürprizi oluyor. Sophie Marceau.
sinema kişiliği olan bir oyuncu. Üze-
rine bir film kurulabilen özelliklere
sahip. Çocuk masumluğunu taşıyan
yüzüyle ^ekici bir dişi bedeni birleş-
tiren bu oyuncu, istediği zaman kışkır-
tıcı olabiliyor. La Verite - Gerçek
adındakı bir gazetede fotoğrafçı ola-
rak çalışmaya başhyor. Gazete içınde-
ki insan ilişkileri, bütünüyle ikiyüzlü,
çıkara dayalı. hiçbir normu olmayan
ilişkiler. Clelia , çocuk yayınlan edi-
törlüğü yapan Cleve ile tanışıyor,
"buiikte bir kahve içiyorlar".
Cleve, kalabalık biraileye sahip, ai-
ledeki herkes ayn bir tip. Cleve "kah-
veden çok memnun kalıj'or" ve Cle-
lıa'ya âşık oluyor. Fotoğrafçı genç ka-
dın bu arada bir spor kulübünün fo-
toğraflannı çekiyor, duşta çekilen çıp-
lak erkek fotoğraflan çok beğenilıyor.
Bu iş sırasında genç bir sporcuyla kı-
sa süreli "özel bir görüşme" fırsatını
da kaçırmıyor Clelia. Cleve. Clelia ile
evieniyor. Hoş bir evliliklen oluyor.
Fakat birlikte çalıştıklan Nemo adlı
bir yakışıklı genç fotoğrafçı da Cle-
lia'daki örtülü tadin farkına vanyor.
îşte. güzel ve genç bir kadının içinde-
ki sadakat tartışması da burada başlı-
yor. Clelia. eşine sadık kalmalı mıdır,
yoksa geçmişte yaşadıklannın yanına
yeni bir denemeyi koymalı mıdır? Sa-
nırım bu "se>11en eşe sadakat" konu-
sunda erkeklerle kadınlar arasındaki
tartışma sürüp gıdecek. Erkekler, "eş-
lerini se\ seler de erkeğin sadakat ye-
minini ara sıra bozabileceklerini" söy-
leyecekler ama kadınlar bu konuda
çok daha kararlı davranacaklar. bunu
kabul edilir bulmayacaklardır.
Acaba bu konuda erkeklerle kadın-
lar arasındaki tutum farkı hormonal
kaynaklı mıdır, yoksa kültürel bir dav-
ranış mıdır? Belki doğada erkekle di-
şiden beklenen cinsel işlevler farklı-
dır, ama ınsan toplumlanndaki fark
kültürel olmalıdır. En önemlisi de se-
vilen ve seçilen cinsel eşin varlığında
erkeğin olsun, kadının olsun başka bir
kişiye cinsel ilgısinin azalmasının
gerçek olduğudur. Ama cinsel eş, "se-
\ilen ve seçilen" olmaktan çıkınca is-
tek yönelimleri de farklılaşır. Clelia .
genç iş arkadaşı Nemo'nun yakışıklı
ve çekici olduğunun farkındadır ama
onun isteklerine hep "Hayır" dıye-
cektir. Nemo'yu çılduian bu tutumu,
eşi Cleve anlayacak mıdır? Bunu
filmde göreceksiniz, siz de içinızde
tartışacaksınız. Erkek sadakati ile ka-
dın sadakati arasında fark var mıdır,
varsa nelerdir?
Fransız yapımı olan filmi kendiniz
görerek değerlendirin. Eleştirmenler
bu filmi Sophie Marceau filmi olarak
değerlendirdiler, çok önemli buhnadı-
lar, ama siz kendiniz karar verin.
Unutmayın ki her filmde "insan ken-
di filmini görür".
KEDÎ GOZU
VECDİ SAYAR
Cannes'dan Diyarbakır'a
Ekonomik kriz, tüm alanlarda olduğu gibi kültür ve
sanat yaşamı üzerinde de etkısini gösteriyor. Sana-
ta verilen desteklerde önemli bir azalma görülürken
tiyatro ve sinema seyircisindeki düşüşler dramatik
boyutlara ulaşıyor.
Krizden etkilenmeyenler de var elbette. Popüler
kültürün 'sfar'ları üzerine kurulu projeler seyircinin il-
gısini çekmeyi başanyor. Öyle ki, "Vizontele", tümza-
manlann hasılat rekorunu kırmayı başardı ve üç mil-
yonun üzennde bir seyirciye ulaştı. "Komser Şeks-
pir", "Hemşo", "Abuzer Kadayıf" da önemli bir gışe
başarısı yakalayan filmler. Kuşkusuz bu, sektör adı-
na önemli bir gelişmedir. Ama bu başan yönetmen-
lerimizi mutlu etmeye yetmiyor. Geçen hafta sonuç-
lanan 54. Cannes Film Festivah'ne bir filmimizin se-
çilmemiş olmasından şikâyetçiler. Acaba haklılar mı?
Acaba sinemamızın hakkı mı yenıyor?
Bu sorunun yanıtını bulmak için Cannes'ın ödül lis-
tesine göz atmak yeterlı. Bu yıl büyük ödülleri iki film
paylaştı: Nanni Moretti'nın "Oğlumun Odası" ve
Michael Haneke'nin "Piyano Öğretmenı". Ikisı de
'sanat s/nemas/'nın önemli ustaları. Yapıtlan, seyir-
ciyi eğlendirmekten çok düşündürmeyi amaçlayan
filmler. Gışede, geniş kitlelerden çok, belirli bir kültür
düzeyine ulaşmış seyirciyi hedefliyorlar.
Türkiye'de ıse bu alanın oldukça dar olduğu bir
gerçek. Yanı, bir 'sanat filnn'nm seyircı desteği ile
ayakta kalması çok zor. Hele, bu ülkede 'sübvansi-
yon' sıstemınin ne derece yetersız olduğunu hesa-
ba katarsanız. Dünyanın neresine giderseniz gidin,
'sanatsıneması' ile 'ticari sinema 'ayrı kulvarlardaya-
rışır. Ticari filmler çekenler, eleştirmenlerden övgü
beklemedikleri gibi, sanatsal denemelere girişenler
de gişe başansı elde edemedikleri zaman fazlaca
üzülmezler.
Bizim sınemacılarımızın ıse son derece özgün dü-
şünceleri vardır. Sinan Çetin, "en lyi filmin en çok
hasılat getiren film olduğuna" inandığı gibi, herkesin
de böyle düşünmesini ister. Eleştırmenleri karala-
mak, sinemacılanmızın ortak paydası olmuştur ade-
ta. Böyle bir ülkede, sinema yazısı yazmaMan nan-
kör bir iş yoktur. Fılmlerın dramatik yapılarının, este-
tik bütünlüklerinin zayıflığından, diyaloglann yapay-
lığından, filmin içerik - biçim tutarsızlığından söz ede-
mezsiniz. Iran sinemasının yakaladığı yalınlık ve şiir-
sel anlatımın bu sinemaya ne büyük avantajlar sağ-
ladığını vurgularsanız, 'Türk sineması düşmanı' ola-
rak suçlanmanız an meselesidir. Türkiye gibi olağa-
nüstü bir doğaya sahip bir ülkenin nasıl olup da bu
avantajı değerlendiremediğıni sorgulayamazsınız. El-
bette, böyle bir ülkede sinema anlayışının gelişmesi
hemen hemen olanaksızdır. Birkaç genç yönetme-
nin kişisel çabalanna kalmıştır bu sanatın gelişmesi.
Ve ne yazık ki bu genç insanlar çabalarında yapayal-
nızdır. Sinemaya yönelen sınırlı destekler, popüler
yapımlan yeğler. Çünkü amaçlan, bir koyup üç almak,
verdiklen desteği ucuz reklama dönüştürmektir.
Bu durum, yalnızca sinema alanı ıçın geçerli değil
elbette. Diğer sanat dallanna destek veren özel ku-
ruluşların da bırinci tercihi popüler kültür ürünleri ol-
maktadır. Oysa Batı'da genellikle seyirci potansiyeli
sınırlı ve ticari şansı az olan sanat ürünlerine ve et-
kinliklerine yönelir bu destekler. Ticari projeler, pazar
mekanîzması ijefçevesinde yaşam olanağı bulabil-
mektedir nasıl olsa.
Bu açıdan, sanat alanına cıddi destek sağlayan ye-
rel yönetimler ve özel kuruluşların önemi iyice artı-
yor. Yarın, Diyarbakır'da büyük bir kültür-sanat fes-
tivalı başlıyor. Festıvalın afiş ve broşürlerini basan Is-
tanbul Bılgı Unıversıtesı'nin, filmlerini veren yapımcı
ve dağıtımcıların, oyunlarını Diyarbakır'a gönderen
AKSANAT'ın katkılannı Diyarbakır halkı unutmaya-
cak. Bir kez daha yineleyelim; tüm küftür ve sanat et-
kinliklerı bir-ikı büyük kentte toplanmış bir ülke, in-
sani gelışme açısından çok gerilere düşmeye mah-
kûmdur.
BAKIRKÖY ASLİYE ALTEVCI
HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
1998 498 Esas
Davacı Ayten Çığdem tarafindan davalı Azız Çığdem
aleyhıne açılan boşanma davası netıcesınde da\alının
geçımsızliğe sebebıyet verdıgı subut bulduğundan Ma-
lat>a. Merkez, Alaıiuşağı. C-93 01. S-79 ve K-13 S.lı
yerde kayıtlı Ayten Çığdem ile Azız Çığdem"ın boşan-
malarına, küçükler Ebru ile Kardelen'ın \elayetlennm
davacı anne>e \enlmesıne, davalı babalan ile herayın 1
ve 3 pazar günlerı ile dını bayramların 2. giinlen saat 9
ile 17 arası, her yılın 1 -15 Temmuz günlen arasında şah-
sı münasebet tesısıne. davacının üteği doğrultusunda
kendısı ile küçükler jararlarına herhangı bir nafaka ta-
yınıne yer olmadığına 17.6 1999 tanhınde karar verildı-
ğı. ışbu karar Kazım Karabekır Mah., Kazım Karabekır
Cad. 36 5 Esenler adresınde bulunamayan davalı Azız
Çığderrfe ılanen teblığ olunur. Basın: 29507
KARTAL 1. ASLİYE HLTOJK
MAHKEMESİ'NDEN
2000 861
Mahkememızin yukanda esas numarası belırtilen da-
\asında davacı Vesıle Handan Yıldız tarafindan davalı
Danyal Yıldız aleyhıne şıddetlı geçımsızlık dolayısıyla
boşanma da\ası açılmış olup. davalı Danyal Yıldız'ın
teblıgata yarar adresı tespıt edılerek da\etıye teblığ edı-
lemedığınden. ılanın gazetede yayımlandığı tanhten 7
gün sonra teblığ yapılmış sayılacağından davalı Danyal
Yıldız'ın tebhğden ıtıbaren 10 gün ıçınde davaya karşı
cevaplarını bıldırmesı ta>ın edılen 28.6.2001 günü saat
11.50'dekı oturumda hazır bulunması veya kendını bir
vekılle temsıl ettırmesı. duruşmada hazır bulunmadığı
veya kendını bir \ekille temsıl ettırmedığı takdırde
HUMK'nın 213 \e 377. maddelen uyannca yargılama-
nın yokluğunda yapılarak karar venleceğı davetıye yen-
ne geçmek üzere ılanen teblığ olunur. Basın: 29667