23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25MAYIS2001CUM 14 KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr Bu yıl iptal edilen Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali, çağdaş oyunlan tanıtıyordu Bir megakentinkesileıı damarı HASİBE KALKAN KOCABAY Dünyada ve ülkemizde çeşitli festivaller dü- zenleniyor. Festivallerdenbirkısmı küçükkent- lerde yapılır ve tüm dikkatlerin oraya çevril- mesini sağlar. Cannes'da bir film festivali ya- pılmasaydı bu kent, insanlara yalnızca deniz kıyısında bir balıkçı kasabasmı çağnştıracak ya da tiyatro festivali olmasaydı kaç kişi Edin- burgh ve Avignon gibi küçük kentlerin adını duymuş olacaktı? Festivaller. bir anlamda zaten doğal ya da ta- rihsel dokulan zengin kentlerin turistüc tanıtı- mını üstlenir ve belli bir dönemde kendi nü- fusunun birkaç katını ağırlayacak olan kent halkına çeşitli ış olanaklan yaratarak maddi ge- lir sağlar. Öütün bir yıl boyunca kent nüfusu, bu hareketli döneme hazırlanır. Büyûk şehir- lerde düzenlenen festıvallerin işi ise biraz da- ha zor; çünkü uzun mesafeler, trafik ve hızh yaşam küçük yerlerde kendiliğinden oluşan o festival ruhunun oluşmasına ket vurur. Bu ne- denle organizatörler genellüde mekânlan çok yaymamayı tercih ederler. Buna gösterilebile- cek en iyi örnek Rexx Sineması dlşında yal- nızca Beyoğlu sinemalanru kullanan film fes- tivalidir. Bir filmden diğerine koşarken karşı- laştığımız tanıdıklanmızla ayaküstü bir sohbet- te izledığımiz filmlen tartışmak, iki film ara- sında aceleyle bir sandvıç yiyerek karnımızı doyurmaya çalışmak gibi keyifleri çoğumuz ya- şamışızdır. Festival heyecam. izleyıcinin yerel bir ortamda kısa dönemde sıradan günlerde iz- leyemeyeceği birçok nitelikli ürün arasmda tercih yapmak zorunda kalmasıyla pekişir. Yannın izleykisinin uikunu genişletti Bu yıl yirmincisi düzenlenmiş olan Istanbul Film Festivali'nden çok daha genç olan Tiyat- ro Festivali'nin yapısı bıraz daha farklı. Baş- lıca iki hedef kitlesi bulunan Tiyatro Festiva- li, iki temel misyon üstlenmektedir. Bir yan- dan oyunculan, öğrencileri, yönetmenleri ve araştırmacılan dünyada bu alandaki yeni akım- lar ve gelişmelerden hem oyunlar hem works- hop ve söyleşiler aracılığıyla haberdar etmek; diğer yandan dünyaca tanınmış tiyatrolan ve yapımlan ülkemize davet ederek yurtdışına gitme olanağına sahip olmayan sanatseverle- ri bu yapımlarla buluşturmaktır. Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın istikrar- lı ve yenilikçi sanat politikası, ülkemiz izleyi- cisine özellikle son birkaç yıl içinde dünyada- ki çağdaş tiyatro örneklerini tanıttı. Örneğin oyunculuk, metin. dekor ve ışık gibi sahnesel öğeleri birbirini destekler nitelikte kullanmak yerine her bir öğeyi kendi başına var ederek izleyicınin geleneksel anlam arayışına ket vu- ran Robert VVUson'ın yapımlan başiângıçta kimsenin anlayamadığı ve birçok kişinin dış- ladığı bir tiyatro estetiğine sahip. Ancak ya- pımlan belli aralıklarla ülkemize davet edilip sanat anlayışı hakkında bir konferans düzen- lenerek izleme ahşkanlıklanmızın gözden ge- çirilmesi sağlandı ve en önemlisi yabancılık duy- gusu ortadan kalktığı için, Wilson'ın postmo- dern tiyatro estetığinin olumlu/olumsuz yön- leri daha sağlam bir altyapıyla tartışılmaya başlandı. Ortak birprodüksiyonla Türkiye'yle yoğun bir alışverişe giren Wilson'ın yapımla- 1) La Fura dds Baus - 'F@ust Sürüm 3.0', 2) Robert Wilson - 'Önceki Günler..', 3) Janus VVIsnievski -'Faust\ 4) Pina Bausch - 'Masurca Fogo\ 5) Royal National Theatre - 'Kral Lear\ 6) Bu yıl izleyemediğimiz Isabelle Huppert'h 'Medee', 7) Beıiiner Ensemble - Arturo Ui\ nnın son yıllarda sahnelerimizdeki ışık ve de- kor kullanımına etkısi ise tartışılamaz. Mathilde Monnier ve Pina Bausch gibi ko- reograflar sayesinde beden dilinin gücünün ti- yatronun sımrlannı nasıl ortadan kaldırdığına tanık oldu izleyici. Pina Bausch'un dans tiyat- rosu izleyiciyi öylesıne büyüledi ki ikinci ge- lışinde daha önce festival izleyicisi olmayan bir kitle de tiyatronun yolunu tuttu. Goethe'nin 250'nci doğum yıldönümü nedeniyle 1999 yı- lında festival kapsamında gösterilen Janus VVisnievski'nin Faust kolajı ile konuyu günü- müz dünyasına taşımış olan La Fura dels Ba- us'un "F@ust Sürüm 3.0" adlı oyunu. aynı metnin tanıdığı zengin olanaklara ışık tutan yük- sek düzeylenyle hafızalarda yerlerini almış olan yapımlardır. Kaç kişi Bertiner Ensemble'den bir oyunu ve Almanya'nın en ünlü oyunculanndan Martin VVuttke'yi. Tadashi Suzuki'nin kültürlerarası öğeler banndıran tiyatrosunu ya da Royal Na- tional Theatre'ın yetenekli oyunculannı izle- me fırsatını bulabilir ki? İKSV'nin düzenlediği tüm festivallerin iz- leyıcisı çok genç. Bunlann çoğunun yurtdışı- na giderek bu oyunlan izleme fırsatı bulmala- n, maddi olanaksızlıklar nedeniyle mümkün olmadığı gibi, yannın tiyatro izleyicisi olarak kalabilmeleri için de onlan heyecanlandıran. ufuklannı genışleten farklı yapımlan ızleye- bihneliler. Sanatsal üretimie gekn kültfird kjmlik Aynca çeşitli görevlerde çalışarak dünyaca ünlü uygulayıcılarla tanışma fırsatı bulan genç- ler, tiyatro bilgilerini arttırmanın dışmda kimi zaman doğrudan bir projeye katılma fırsatını da yakalayabiliyor böylece. Yurtdışından çe- şitli yapımlan ülkemizde tanıtmanın dışmda festival, yabancı eleştinnen, yönermen ve di- ğer tiyatro insanlannı ülkemize davet ederek düzeyli yerli yapımlan tanıtıyor, festivalin sa- hip olduğu baglantılar ve ortak projelerle oyun- lanmızın çeşitli uluslararası festivallere katı- lımına destek veriyor. Mayıs ayında yapılması planlanan 13. Ulus- lararası Tiyatro Festivali, ekonomik nedenler- le iptal edildi. Bununla da yetinilmeyip artık festivalin iki yılda bir yapılmasma karar veril- di. Medyada bu konuda bugüne kadar pek bir şeyin yazılıp çizihnemiş olması, Istanbul Kül- tür ve Sanat Vakfı tarafindan alınmış bu kara- nn boyutbnnın henüz farkına vanlmadığını gös- teriyor. Şehirler, altyapıyla var olur, ancak sanatsal üretimie kültürel kimlik kazanırlar. Istanbul, on iki milyon nüfusuyla belkı dünyanın en bü- yük şehirlerinden biri. Ne var kı sanatsal üre- tim hacmi bunun beşte bir nüfusuna sahip olan herhangi bir Avrupa şehrinde yaşanan sanat- sal hareketliliğin yanma bile yaklaşamıyor. Bu nedenle zaten çok hareketlı bir sanat ortamı- na sahip olan Montreal ya da Tokyo gibi şe- hirlerde iki yılda bir festıval düzenlenmesi, onlara fazla bir şey kaybettirmıyor. oysa Istan- bul gibi çeşitli nedenlerle halen kısıtlı bir sa- nat ortamına sahip olan bir megakent için ti- yatro festivalinüı bu kadar kolay bir biçimde gözden çıkanlması kaygı verici. AJd Ross, atletik yapıu, çekici, kibar, akıllu üstelik grev yapmayan bir animasyon karakter. Bu yıldız grev yapmayacak Kültür Servisi - Hollywood, greve gıtmeyeceği garanti olan mükemmel biryıldızı yaratma- nın heyecanını yaşıyor. Colum- bia Pictures'ın 'The Final Fan- tasy: The Spirits VVithin' adlı yaz aylannda gösterime sokaca- ğı yeni film projesinin yıldızı, bilgisayar ortamında yaratılan animasyon kadın karakter 'Aki Ross'. Atletik yapıh, çekici, ki- bar. akıllı, sorunsuz, grev yap- mayan, kısacası her yönden mü- kemmel olarak yaratılan ani- masyon karakter, stüdyo pat- ronlannın bir oyuncuda aradı- ğı her özelliğe sahip. Gelecekte geçen ve Angeline Jolie'nin oynadığı 'Tomb Ra- ider' benzeri olan bir video oyu- nu esas alınarak çekilen aksiyon filminde Ross. giydiği soğuk, metalik gri uzay kostümü ve uzun siyah saçlanyla da neredey- se Jolie'nin bir benzeri. Tem- muzda Amerika'da gösterime girecek olan ve tüm oyuncula- n bilgisayar ortamında yaratıl- mış olan film şimdiden merak- la bekleniyor. Seslendırmeleri aktris Ming- Na Wfen ile aktör Alec Baldvvin e ait olan fihnin yönetmenı Hiro- nobu Sakaguchi. Filmine çok güvenen Sakaguchi, seyircilerin filmi izlemeye başladıktan 10 dakika sonra karakterlerin ger- çek olmadığını unutacaklannı, canlı oyunculan izlerken his- settiklerinin aynısını hissede- ceklerini umduğunu ifade edi- yor. Bilgisayar karakterlerinin fılmlerde başrol oynamaya baş- laması, aslında son 10 yıldırsi- nema izleyicisinin yavaş yavaş aşina olduğu bir durum. Steven Spielberg'ün yönettiği ve tüm dünyada gişe rekorlan kıran, ar- dından da oyuncak sanayiinde bir çığır açan 'Jorassk Park'ın başrol oyunculan dinozorlar ya da George Lucas'ın yönettiği 'Yüdız Savaşlan'nın en sevilen kahramanlanndan 'Jar Jar Binks' bunlara güzel bir örnek. Bu filmin özelhği ise bugüne ka- dar tüm oyunculan animasyon karakterlerden oluşan ilk film ol- ması. Her ne kadar yapımcılar gerçek oyuncularla uğraşmak- tan bu filmle kurtulmuş görün- seler de 150 milyon dolara mal ettikleri bu filmle maliyet konu- sunda herhangi bir getiri sağla- dıklan söylenemez. 'Closer to Heaven', West End'de sahnelenecek Pet Shop Boys'dan müzikal Kültür Servisi - lngı- liz müzık grubu Pet Shop Boys, şu sıralar Londra West End'de sahnelenecek olan 'Qo- ser to Heaven' adlı bir müzikal üzerinde çalışı- yor. Uzun süredir pop dünyasında sesini du- yurmayan topluluk, Londra'da bir gece ku- lübünde geçen bir mü- zikalin müziklenni ya- pıyor. Müzikal,'Sefıller've 'Phantom of the Ope- ra' gibi büyük prodük- siyonlanyla ünlü And- rew Lloyd Webber'in tarzının dışında tutulu- yor. Pet Shop Boys'dan Chris Lowe, elektronık klavyeleri ve sample'la- nyla, gerçekleştirecek- leri müzikalin alışılmış West End prodüksiyon- lanna hıç benzemeye- ceğini belirtiyor. Grup, bir müzikal çekmeyi ilk kez 1986'da düşünmüş. Önce televizyon için bir şey- ler yapmayı düşünmüşler. Ama daha son- ra 'Ooserto Heaven'ın senaryosunu yazan Jonathan Harvey ile tanışmışlar. Har- vey'nin oyunlannı izlemeye başlamışlar ve nihayet 1996'da onunla bu proje üzerinde çalışmaya koyulmuşlar. Bu müzikali ya- zarken oldukça geniş bir ön hazırlık yap- mış topluluk. Konu ve karakterler hakkın- da uzun uzun düşünülmüş. şarkılar yazıl- mış ve müzikal filmler izlenmiş. Bir mü- zikalin nasıl yapıldığı konusunda bilgi edinmek için 'Neşeli Günler'in analizini yapmış grup. Grup, 1996 yüından bu yana bu proje üzerinde çalışıyor. Neil Tennant. bu analiz sonucunda şu- nu gördüklerini söylüyor: "Her şarkmın sonunda insanlar değişiyor. içinde bulunu- lan durum değişijor."* Bir durumdan tam da zıddı olan bir başka duruma geçişi bir şarkının dört dakikada sağlayabıldiğini söylüyor Tennant. 'ClosertoHeaven'ın te- mel fikri ise bir çırpıda ortaya çıkmış: Ku- zey lrlanda'dan Londra'ya gelen genç, ya- kışıklı Straight Dave, aynı anda hem bir kı- za hem de erkek bir uyuşturucu satıcısı Mi- le EndLee'ye âşık olur. Lovve. bunun mo- dern öğeler içeren klasik bir aşk üçgeni öy- küsü olduğunu söylüyor. ••• YAZIODASI SELtM İLERİ v Şairin Kanı'nı Okurken Ahmet Oktay, Şairin Kanı'mn (Yapı Kredi Yayın lan) "Sunuş" yazısında şöyle diyor: "Bu kitaptaki en eski metin 47 yıl öncesinin 1954'ün tarihini taşıyorama yazarlık maceram 5ı yılı aşmış bulunuyor." öylece durakaldım. Elli yılı aşan yazarlık çabas usta bir şair, çok titiz bir araştırmacı, edebiyatımı zın gerçek bir koruyucusu. Ne kazandırdı bütüı bunlar Ahmet Oktay'a diye düşündüm. Edebiyat, sanat dendi mi, bugünlerde hep böy le şeyler düşünüyorum, kırgın, üzgün. Şairin Kanı, Orhan Veli'nin ölümünden dört yıl son ra yazılmış bir yazıyla başlıyor. Söz konusu yazı, bi zim kuşağın sonradan okuduğu, günü gününe iz lemesine imkân olmayan, ünlü Mavi dergisinde ya yımlanmış, 1955 Ocak'ında. Eskimiş mi? Heyecan la okudum. Yazıdaki 'yazınsal kaygı' ürpertti. Nası bir edebiyat çabası, nasıl bir edebiyat sevgisi. Es- kiyip eskimemesi değil, o ruhu taşımış olması ür pertti. O ruh yok artık günümüz yazınında; bilgisiz- lik var, reklam var, megalomani var. Ahmet Oktay yine "Sunuş"ta diyor ki: "Insan geçmişe bakmayı gereksiniyor, yazdıkla- nnın artı ve eksilenni saptamayı istiyor." Böylesi bir edebiyat adamı inceliğine rastlama- mıza artık imkân yok. Evet, ürpertici. Biliyorsunuz, şimdi yalnız 'a/t/'lar var. Şairin Kanı'nda Orhan Veli'yi Nâzım Hikmet, Yahya Kemal, Dıranas, Oktay Rifat, Melih Cev- det Anday, Dağlarca, llhan Berk, Attilâ llhan, Edip Cansever, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Se- zai Karakoç, Cahtt Srtkı izliyor. Bu yazılann bir- çoğunu okumuşum. Ama okumadığım yazılarda söz konusuymuş. Memleketimden Insan Manzaralan'n irdeteyen ya- zıyı, otuzu aşkın yıl önce, Papirüs dergisinde büyük bir hayranlıkla okumuştum. Öyküler yazmaya çalı- şıyordum. Romanlar, şiirferokuyordum. Papirüs gi- bi, Yeni Dergi gibi, Yeni Ufuklar, Soyut, Varlık, bü- tün o dergiler gibi beni büyüleyen aylık yayın organ- lan... Ayın ilk haftası Cağaloğlu'na, köşedeki dağı- tıcıya koşuşmalar... Yorgun belleğim yanılttı, söylemeden geçeme- yeceğim: Ahmet Oktay'ın Nâzım Hikmet yazısının Yeni Dergi'de yayımlandığını hatıriıyordum. Yıllar yı- lı o yazıyı sevdim; Ahmet Oktay'la yersiz bir tartış- maya sürüklendiğim zamanlarda bile. Ama sevgi- mi -o zamanlar- sinsice saklamıştım. Şiirierini okuduğum -"Elbette büyütürbirgökyü- zünü I el sallargece otobüslerine, I birgazete alır, bir cümle yazar I çünkü herkes korkar yalnızlıktan I ve heryerde bir intihar vardır."-, dizelerini ezber- lediğim Ahmet Oktay'la tanışmamıştım. ölüm lliş- kileri yayımlandığında Ahmet Bey'in yazdığı 'eleş- tiri'ye, üstelik gerçekten kapsamlı bir eleştiriye alın- mış, şiirterden falan hemen soğuyuvermiştim. Çok değerli dostluğumuz aslında tartışmadan, benim saldırgan yanıtımdan sonra. Bu dostluğu bir hayli de Enis Batur'a borçluyum. Enis alıp götürmüştü beni, Tülay'ia Ahmet Bey'in evine. Bunlar hepsi nasıl geçtiler, Şairin Kanı'nı okurken, art arda, daha neleri anımsayarak, bir iç yangının- da! "Cansever'in Şiirine Çözümleyici Bir Yaklaşım"\ yeniden okudum, Bırikim dergisi, edebiyata daima sayfalannı açmış siyasal Birikim dergisi, yıllandan 1976. Ne var kı, on yıl sonrasındayım, Teşvikiye Camii'nin avlusunda, Sevgili Edip Cansever'in cenaze töre- ninde, Ahmet Bey gözyaşlannı tutamıyor. Ziya Osman Saba'nın Cahit Srtkı'yı andığı şiir hep: "Cahit bu, dayanamadı, boynuma atıldı. I Göz- yaşlannı duydum yüzümde bir ara. I O, düşümde ağladı, I Bense uyandıktan sonra." Takvimde İz Bırakan: "1870'te, o vakıt kırk dokuz yaşında olan Dos- toyevski'ron eline çocukluğunda okuduğu bu ki- taplardan birinin tıpatıp aynı basımı birkitap geç- ti. Kutsal emanet gibi sakladı onu kitaplığında." Henri Troyat, Dostoyevski'nin Dünyası, Leylâ Gür- sel'in çevirisi, Nil Yayınevi, 1966. Müzik festivali biletieri saöşta • Kültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafindan 9 Haziran-3 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen 29. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali'nin biletieri bugün saat 10.00'dan itibaren Biletix sistemiyle satışa çıkıyor. 8 Haziran saat 21.00'e kadar alınan biletler için indirimli fiyatlar uygulanacak. Indirimli satış dönemınde 23 konser için bilet fiyatlan 1 milyon TLden 55 milyon TL'ye kadar değişiyor. Biletix kanalıyla alımlar (0216) 454 15 55 numaralı telefondan sadece kredi kartıyla yapılabilecek. www.biletix.com adresinden alınan biletler, kredi kartı ile konser mekânından teslim alınabilecek. Aynca biletler Biletix satış noktalanndan para veya kredi kartıyla alınabilecek. BUGÜN • İŞ SANAT'ta saat 19.30'da Maryte Martin- Belen Maya'nm konseri izlenebilir. (316 00 00) K Ü L T Ü R » Ç İ Z Î K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear