23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 MAYIS 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 3 E •eo UiBKlcltrnlnaşçM Akttotaıyormış... PişkHtaı poHkstapdııı ankyonızl Bektrtmik posta: demzsomecuirtrunyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Medyada tekBİIeşmenin önü açılmış... "Ne zaman kapalrvdı!" Yazık Heybeliada'daki Deniz Lisesi'nin cephe- sini süsleyen ressam Ferruh Başağa'nın 210 metrekarelik Preveze Deniz Savaşı cam mo- zaik panosu yıkıldı. S Takke Kanada'nın Toronto kentinde dinini değiş- tirerek Müslüman olan ancak adını değiştirme- yen ve imamlık yapan Michael Taylor, tanık olarak katıldığı bir du- ruşmada başmdaki tak- ke yüzünden mahkeme salonundan atıldığı için yargıcın cezalandırıl- masını ve kendi- sinden özür di- 1 lenmesini isttyor. Barbadoslu göç- men imam Taylor, "Benim mahkememde hiç kimse takke ya da şapka giyemez. Takke- nin dinset olması da bu durumu değiştiremez. Kamuya açık duruşma- larda münasebetsiz giy- siler giyilemez. Uyma- yan çıkar gkder" diye- rek kendisini salondan atan yargıç VVheaty'i üst mahkeme ve insan hak- lan kuruluslarına şikâ- yet edryor. fmamın baş- vuruları haksız bulup geri çeviriliyor. HP Ankara Milletvekilı Tevfik Koçak, 30 Ekim 1989'da Meclis Başkanlığı'na verdı- ğı soru onergesınde Başbakan TurgutÖzal tarafından yanıtlanması istemıyle şu soru- ları soruyor: "Yunanistan'ın almayı sakıncalı buldu- ğu CASA fırmasına ait askerı uçakların alınması ola- yı doğru mudur? Teknolojik olarak oldukça geri olan bu uçakların satın alınmasına ön ayak olan siyaset- çıler kımlerdır, bunların ANAP'la ilişkılerı ne konum- dadır? Alım için eskı bir ANAP'lı bakanın devrede olduğu doğru mudur?" Gazetecı Nezih Tavlaş'ın yazdığı "CASA Olayı" kitabından öğreniyoruz kı, önergeyi verdikten bir gun sonra yani 1 Kasım'da SHP Istanbul Milletve- kilı Mustafa Sangül, Çavdar'ı arıyor ve bir dostuy- la tanıştırmak uzere Hılton Oteli'ne götürüyor. Lo- bide, CASA uçaklannın Türkıye Temsilcisi Zeynel Abi- din Erdem bekliyor... Erdem, Koçak'tan soru öner- gesıni geri çekmesini rica ediyor ve kamuoyuna CASA ne ya? yansıtılan bilgilerin yanlış olduğunu anlatıyor. Koçak, "Ülkenin parasının çarçur edilmesini istemiyorum. Elinizde ne bilgi varsa gönderin, inceleyelım, araş- tıralım, inanırsam konu Genel Kurul'a geldiğinde soru önergesini geri çekerim" diyor. Erdem, Yuna- nistan'daki Ispanyol diplomatlardan aldığı ve Yuna- nistan'ın CASA uçaklannı sakıncalı bulmadığına iliş- kin bir yazıyı birkaç gün sonra Koçak'a ulaştınyor. Ingilizce bilmeyen Koçak, uzmanlara incelettiği bel- geden tatmin olduğunu söyleyince Zeynel Abidin Er- dem, Meclis'e gidip Meclis kütüphanesınde Mus- tafa Sangül'le buluşuyor... Sangul, Koçak'ı arayıp so- ru önergesini ne zaman geri çekeceğini soruyor... Koçak, "Tamam ya, çekeceğiz. Şimdi misafirlerim var. Sen neredesin, ben gelirim" diyor. Bu arada SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal'ın telefonu üzerine Sangül, Zeynel Abidin Erdem'i kü- tüphanede bırakıp gidiyor. Bir sure sonra dönüyor ve iki saat sonra, bir hizmetli elinde kâğıtla geliyor... Belgede, Tevfik Koçak'ın CASA uçaklarıyla ilgiii so- ru önergesini geri çektiği görülüyor. Erdem, Sangül'le öpüşüp Meclis'ten aynlıyor. Aylar sonra, hafif nakliye uçağı ihalesini CASA alınca Tevfik Koçak'ın aklına verdiği soru önergesi geliyor. Meclis Başkanlığı'na önergesinin akıbetini soruyor. önergenın Erdem'le Hılton'da buluştuğu gün olan 1 Kasım 1989'da 29 sıra numarasıyla çekildi- ğini öğrenıyor. Geri çekme dilekçesıni görmek ısti- yor... Imza, sahte çıkryor! Gazeteci Tavlaş, bir gün Mustafa Sangül'e Zey- nel Abidin Erdem'i tanıyıp tanımadığı soruyor, "Kim o" yanıtını alıyor. CASA'nın Türkiye temsilcisi oldu- ğunu söyleyince, Sangül: - CASA ne ya? Yüksek Yerilim Hattt erdincutkuCg yahoo.com Gerçekçı ol... Gerçeklerden kaç! Türkiye'de önce hukuk, sonrası kolay SSK Kartal Hastanesi Başhekimi Dr. Vesile Öngür, yargı karanyla döndüğü görevinden ıkincı kez alınmış ve Kadı- köy Dispansen'ne gönderilirken de di- siplin cezası verilmıştı. Idare Mahke- mesı'nin, "gözünün üstünde kaşın var" diye verilen cezada yürütmeyı durdur- ma karanndan sonra Danıştay da baş- hekimlikten alınma karannı bozdu... Ça- lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan, tabii ki yargı karanna meydan okuyacak ve Maltepe'de SSK'nin arsasını ANAP'lılann elinden alan Dr. Vesile Öngür'ü yine görevin- den alacaktır... Çünkü onun işi bu... Bu vesileyle Türkiye'den bir dokto- run çığlığını duyurmakta da yarar var: "Önce hukuk, sonra sağlık diyorum. Çünkü ülkemizde hukuk kurallarına uyulsa Avrupa'nın zengin ve medeni ülkelerinden biri olmamanız için bir ne- den yok." I İ P l f İ P t 113)111971 Anayasasında laik bir devlet olduğu yazan( U H V I O l liaillOCJ TürkiyeCumhuriyeti'nin57.hükümetindeÇa- lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak bulunan ANAP Yalova Milletve- kili Yaşar Okuyan'ın Anadolu'ya yaptığı bir görev gezisi sırasında Bakan- lık özel Kalem Mudurluğu tarafından hazırianmış resmi programıdır: 07.00 Ankara'dan hareket. 09.30 Valıliğı ziyaret. 10.00 SSK hastanesinde ıncelemeler. 11.00 ANAP ılçe kongresıne ıştirak. 12.45 Cuma namazı. ÇED KÖŞESI OKTAY EKİNCt 'Kemeraltı Postacıları...' Gazetelenn "gündelik sivase- te" olan bıktıncı tutkulan yuzun- den ancak "kısa haber" sutunla- nnda yer bulabılen çok onemlı bir haber YAPI dergısınde de (Mayıs/ 2001)yayımlandı . Tanhı Dubrovnik kentını bom- balayan "Yugoslav Hava Ku\- vetleri" mensupları "savaş suç- lusu" ılan edıldıler 1954 tanhlı La Haye Sözleşmesi gereğınce açılan davada. "Uluslararası Mahke- me" kultürel mırası yıkıp yakan- lan "insanlık adına" yargılıyor • • • Bu haberle "bizim tarihi kent- lerimizi" kıyasladığımızda, ın- san düşunmeden edemıyor Sa- vaşta bombalanan tanhı bınalar. "barışta onanlabiliyor..." Ama. banştakı "imar bombalarıyla" yokedılenler ıçın bu mumkun mu° Tanhı bına tumuvle yoke- dılıp yenne "apartman" dıkıl- dıkten sonra, hangı mahkemenın gucu o apartmanı yjktınp kultur mırasını yenıden kente ve toplu- ma kazandırmaya yetebılır 0 Demek kı Yugoslav pılotlara ne ceza verılecekse. bızım "tarih düşmanı imarcılara" onlardan yuz kat daha ağır ceza \ ermek ge- Pekı. bu zarflann neden ağzı kapalı değıldır 9 Çunku yıne bu "açık mektup- lan" önce bızler okuyacağız Geç- mışın yüzlerce ve bınlerce yıllık kültür bınkımını "öğrendikten" sonra "kendi katkılarımızı" da ıçınde uretıp aynı zarfa koyarak, yıne ağzını kapatmadan bızden sonrakılere "uygariığın sürekli- liği için" aktaracağız • • • Işte. Dubroviuk habenyle bırlık- te tam da bu değerlendırmelerı yaptığım gunlerde. İzmir'de du- zenlenen "Kemeraltı Projesine Halkın Katılıım" toplantısı (17/05/2001), aynı duygulann bü- tün gun duyasıya dıle getınldığı an- lanılı bir buluşma oldu Çunku "Kemeraltı" öylesıne zengın ve öylesıne "insan y üklü" külturel değerlerle yazılmış bir "mektup" kı. bu muthış coşkulu ve yaşama sevıncı dolu eskı satır- lann "aynı şiirsellik içinde" ye- nı sahıplenne ulaşmasını sağla- yacak her türlu çaba, belkı de "en kutsal görevlerden" bın olarak tanhe geçecek Boylesı bir goreve sadece pro- Kemeraltı'nın en 'resmi' mektubu: Hükümet Konağı rek... Ne varkı "bizdeki durum" tam tersidır ve yıllardır hep kul- turel mırası koruyanlar değıl. yo- kedenler her acıdan "ihya" ol- maktadırlar • • • Türkıye'nın "bu duruma rağ- men" hâlâ altında "imzası" bu- lunan La Haye Sözleşmesi, tanhı kentsel mırası "insan soyunun insan kimliğiyle sürebilmesin- de" temel kultur kaynağı olarak goruyor. "geleceğin insan uygar- bğı güvencesP" kabul ediyor Bu nedenle nasıl kı "yaşamın sûrebilmesi" ıçın sağlık tesısle- nnın bombalanması yasaksa, "top- lumsal belleğin sûrebilmesi" ıçın de geçmışın "yaratıcılık belgele- rine" dokunulmazhk getınyor . Sozleşmenın bu anlamını mu- kemmel bır şekılde ozetleyen en önemlı aynntısı ıse "simgesi"dır Savaş pılotlannı uyarmak ıçın, ta- nhsel mırasın uzenne ışlenmesı öngörülenbu sımge,u kapağı açık bir zarf" şeklındedır Yanı. bu ışaret dı>or kı. "Kultürel değer- ler, onları yaratan geçmiş ku- şaklardan, onları yeni yaratıcı- Uklanna esin kaynağı y apmala- rı için, gelecek kuşaklara yazıl- mış mektuplardır... Bu uygar- lık mektupları yırtılamaz, yok edilemez ve mutiaka yerine ulaş- tırılmalıdır..." jeyı üstlenen "DEÜ Mim. Fak. plancılannın" değıl. Izmır'dekı kente ve Kemeraltı'na karşı so- rumlu herkesın "katılması" ıse uygarlık tanhımızde belkı de bır "Kemeraltı Postacılan" efsane- sı yaratacak Ancak bunun da ılk koşulu. mektubu "derinlemesine" oku- yabılmek tkmcı koşulu ıse çağ- daş katkıyı, tarıhsel dokuyu "hır- palamadan" yapmak . Çünkü gelecek kuşaklar, hem "geçmişi" okuyabıbnelı hem de "bugûnü" Böylece. Kemeraltı Postacıla- rı da kendılenne emanet edılen tanhın bu en gızemlı mektuplan- nı, aynı zarfa "kendi duygulan- nı" da ekleyerek yenne ulaştır- manın "mesleki onurunu" ve hatta "huzurunu" yaşamalı.. • • • Toplantınm "sonuç bildirgesi- ni" sanınm haftaya bu köşede okuyabıleceksmız. Şımdılık, "İz- mirlilere" şunu anımsatarak nok- talayalım "Her mektup, yazılan kişiye verilen degerin ürünüdür. Mektubu önemsemez ve vefa- sızlık ederseniz, y itirdiğiniz kûl- türie hem kendinizi hem de ge- lecek kuşakları mektupsuz bıra- kırsınız ki bu da insanca yaşa- manın sonu olmaz mı?.." Oekincifa cumhuriyet.com.tr. HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com fâM KtME DÜM DÜMA BEHÎÇ"AK behkak@tur1c.net ÇİZGİLİK KÂMÎL MASARACI H A R B t SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com TARtHTE BUGÜN MLMTAZ ARIKAN 20Mayıs YORULMAYAN ROMANCI.. 1799'OA 8ueÜN,ÜULÜ FKANOZ ec*MNOSl HO- Moee pe BALZAC DOĞCHJ. EoeBivmT* ts. YÜZYIL 6EKÇEKÇtÜĞİNIU ÖNDE SELEN 7SMStt.CJL£/eİNP&4 BİRİ SAniACAK OLAki 8ALZAC, OIAİANUSTÛ ÇAU$- MA GÜCÛVLE D£ ŞA$K/KİUK HVaOACAKm. YAZACA- SJ fOO'S YAt/N ROMAH VE U2UM Ö)*ÜCeA/ A* SO 7ANE OE YAKtM KAIMIŞ >!Wr) , SAYtS/Z GA26TE, PERGI X4ZrSI VE BÜTÜK SAYfOAKI A^KTZ^OVZ/ ENERJSSİNİ SİB4Z ANlA7A8lLEC£XT))Z. &İB.- 'İNSANUK. KOMEOma'AOl AITTAIOA ÖZEUJKLEJS IÇSRECEKTIR- İŞTE, 8AL2AC 'IN m- PfTLA&tUDAM SİÜJCAÇ BOMAN : 'VA&ıpEKJ 2AM- AK\ ".SIMLI 0EJU", "£UG£M/E G&ANPET; BASA*. "KUZ&I BETTE"... PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Üdem' ve 'Bayrak' Ozerine "Kitap-lık Dergisı"n\n son sayısında yer alan, Levent Yılmaz'ın Paris'te, Güzin Dino ile "Nâ- zım Hikmet'in yayımlanmamış mektupları" üze- rine yapmış olduğu uzun söyleşinın bir yerinde Bayan Dino, ressam Avni Arbaş'ı Nâzım'a ken- dilerinin tanıştırdığını söyledıkten sonra, "Çokgu- zel atlaryapmıştı Avni..." diyordu. "Hatta verdi ona, hediye etti. Çok seviniyordu, Türkler falan diyerek. Buradamilliyetçioluyordu. Devamlıher- kesle iftiharediyordu. Prag'da falan büyuk otel- ler, çeşitli mılletlerden büyük adamlar geldi dı- ye o ülkelerin bayraklarını çekehermış. Nâzım o otellere gittiğınde Türk bayrağı çektırirmiş. Işe bakın..." Ülkesinde şiirleri yasaklanmış, susturulmuş, büyük acılar çekmiş, uzun yılları hapıshaneler- de geçmiş, toprağını ve insanlarını terke zorlan- mış, sonunda da yurttaşlıktan atılmış ve yurdu- na bir daha geri dönememiş bu buyük şaırimi- zin "bayrak özlemi" bana hiç yabancı gelmemiş- ti. Hiç yadırgamamıştım... • • • Bir gün yine oraya dönüp, yan ömrümu yaşa- yacağımı, yaşamak zorunda kalacağımı hiç ak- lıma getirmediğim çocukluk yıllarımın bir bölü- münü geçirdiğım 1950'lerin Almanya'sında, otur- duğumuz Bremen kentınin, dokları dev bır labi- renti andıran limanına kardeşimle birlıkte yap- tığımız, -aileden gizli-, kaçamaklarımızın bır ne- deni de "macera aramak"tan çok içımızde bu- yüyen, büyüdüğünü hissettiğimiz, ama o za- manlar adını belki tam koyamadığımız özlem- lerimize bir karşılık bulma umuduydu... O yıllarda Bremen'de yaşayan Türklerin sayı- sı parmakla sayılacak kadar azdı. Onlar da bir- bııierinden kopuk yaşıyorlar, hiç bır araya gel- miyorlardı. Gittiğim okuldatekTürk öğrencı ben- dim. Koca kentte, biri küçük kardeşim, topu to- pu dört Türk çocuğuyduk zaten... Babam gibı Türkiye'den geçici görevle gelmış birkaç ktşinin ve eşlerinin dışında kendi dilımızde konuşaca- ğımız hiç kimse yoktu çevremızde... Hep aynı anılan dinlemekten, aynı şakalara tanık olmak- tan usanmıştık... Okuldaki, sokaktakı Alman ar- kadaşlanmla ne kadar iyi anlaşsam da, kendi di- limde itişip kakışmayı, sözgelimi yakası açılma- dık bir küfur duymayı, küfür etmeyı öyle özlü- yordum ki... • • • Kendi dilimizde konuşacağımız "yenı insan- lar" bulabileceğimiz tek yer limandı. Lımana gi- diyor, doklarda dolaşıyor, vinçlere tırmanıyor, bir "Türk şilebi" anyorduk. Bremen, Türk gemi- lerinin sık uğradıklan bir liman değildi. Ama şan- sımız yaver gidip de, arka gönderine "Türk bay- rağı" çekilmış bır gemıye rastladığımızda dün- yalar bizim oluyordu. Koşarken yureklerımız ye- rindeti fırlayacakmış gibı atıyor, bir çırpıda tır- manıveriyorduk merdivenlerı... Gemiciler, bizim bu dili dışarıda heyecanımı- za pek anlam veremıyorlardı başında... Ama sonra bizı anlıyorlar, eşlerinin, çocuklarının fo- toğraflannı göstererek kendi özlemlerını dıllen- diriyorlardı. "Özlem"in hiç de sandığım gıbi bir çocuksuluk olmadığını, kişıyı insanlaştıran, ken- dine dönduren, dolayısıyla da karşısındakını da- ha iyi anlamasını kolaylaştıran bır duygu oldu- ğunu Bremen lımanında tanıdığım o gemıcıler- den öğrenmıştim. "Bayrak"\n anlamını da... Bayrak, özellikle ülkesinden uzakta yaşayan ınsanlar için onlann, zamana bağlı olarak, ıçle- rinde gıderek güçlenen özlemlerıni de ıçeren ai- diyetlerinin birsimgesiydi. Bunun "milliyetçi bir duygu" olduğunu sanmıyorum. Hele Nâzım Hikmet gibi bir "yurtsever"\n, evrenselliği bu temel niteliğinden kaynaklanan komünıst bir şa- irin "milliyetçi duygular" taşıyabilecegıni düşü- nemiyorum. Sayın Güzin Dino'nun da söylemek ıstediği herhalde bu değıl... Faks: 0212 - 723 84 97 (e-posta: dkavukcuogluw tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Antalya ilinde, Türki- ye'nin en uzun mağara- lanndan bın. 2/ Mevki, ma- kam... Anla- nn çıkardığı birtürsalgı.3/ Az derın ve yayvan kap... Halk dilinde 9 babanın kız kardeşi- ne verilen ad. 4/ Yıl- •) mazGüney'inbirfıl- 2 mi... Manganez ele- 3 mentinin simgesi. 5/ 4 Yüksekokul. 6/ Bir 5 Avrupa ülkesınin pa- g rasmı simgeleyen 7 harfler... Antalya'nın „ bir plajı. II Eskı dıl- _ de bulut... Çarpma, vurma. 8/ Eskiden eşkenar dörtgene venlen ad... Anlam, kavram. 9/ Dış hekimlığının. dışlerdekı bı- çim bozukluklannı dûzeltmeyi amaçlayan dah. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kötü dıkış nedeniyle kumaşta oluşan büzül- me... Bir şarkının ya da bir fılmın deneme kay- dı. 2/ Karakter... Yiyecek ve kimı eşyanın sak- landığı yer. 3/ Kadıfemsi bır görünüş kazandınl- mış sığır derisi... Dinsel tören ve kuralları. 4/ Ka- pıtal.. Japon lirik dramı. 5/ Hıristiyanlıkta şarap ve ekmeğin kutsandığı dinsel tören. 6/ German- yum elementınin simgesi... Italya'da bır kent. II Bileşik bir şeyı oluşturan yalınç şeylerden her bı- ri... Elazığ'm bır ilçesı. 8/ Bir lslam devletının Müslüman olmayan vatandaşı... Donuk renklı. 9/ "Eşref—-": Ressamımız... Ağn Dağı'ndaki yay- lalardan biri. D A R D A N E L • 1 Ğ | T Y E L i K A V 1 Y E T •B A S A R A T 1s A M T •E R •A U D .1 0 H M •0 R | E K L i | u R K U | A II B A R E | Y 0 Z K E T E N P E R E
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear