23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 0 NİSAN 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Milli Emlak Istanbul Anadolufeneri'nde muhtarlığın kira sözteşmesi yaptığı ve daha sonra kiracı için mahkemecten tahli/e kararı çıkarttığı Hazine arazisine Hazine avukatının "Bana ne" diyerek sahip çıkmadığından söz etmiştik. Kontıya açıklık getirmek gerekiyor, "Bana ne" sözü bir beyan değil; bir tavır almanın if adesi olarak bendenize art bir yorumdur... Bu yorumun muhartabının Hazine avukatı olması da bendenize art bir hatadır. Anadolufeneri 'ndeki Hazine arazisi üzerinde muhtarlığın hak iddia etmesinin ve hatta tahliye davası açacak şekilde sahipsiz bırakılmasının sorumlusu Milli Emlak Müdürlüğü ols3 gerektir. Özalizm Geçenlerde Turgut c Özal'ı sekizinci ölüm yıldönümünde anıt mezannın başında andılar... Biz de başka bir yıldönümünü analım: ANAP'lılar, Bayındırlık Bakanlığı bütçesinden yaptırdıklan ve ödeyeceklerini söyledikleri anıt mezar parasının üzerine yatışın üçüncü yilını idrak ettiler. Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Bektronik posta: denizsom@cumhuriyetconi.tr - Ecevit, Bush'a telefon edip yardım istemiş... "900'lü hat acalım!" A ğaların ağası, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük ağası, Sakıp Ağa... Ağanın eli tu- tulmaz lakın maruzatım sanadırağam... Biz ettik sen etme ağam... Biz, dediğim hükü- met olup da memleketi yönetenler ve onlann bürok- ratlandır ağam... Ağam, büyük ağam... 23 Nisan 1920'den 15 Ekim 1925'e dek Anadolu'da Bağımsızlık Savaşı'nı veren- lerin, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlann, ilk devrim- leri gerçekleştirenlerin kutsal mekânı iken taçlandı- nlıp "Kurtuluş Savaşı Müzesi" yapılan, ilk Büyük Millet Meclisi binasının onarımına para bulmak için senin kapına gelmişler ağam... Sen de onlara "he" demişsin... Binayı bir güzel onartmışsın; kesene bereket, Allah senden razı ol- sun, Allah ne muradın varsa versin... Bugün, saat 12.00'de müzenin açılış töreni var- mış... Bana da davetiye göndermişler, okudum; tö- rende Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pa- Sakıp Ağam!sinJi, Ankara Valisi Yahya Gür, Kültür Bakanı Iste- mihan Talay ve bir de sen konuşacakmışsın ağam... Amma ve lakin... Davetiyede ne yazıyor biliyor musun ağam... Ben okuduğumda içim yandı ağam: "Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Mü- dürlüğü tarafından, Philip-Morris / Sabancı ve Ha- cı Ömer Sabancı Vakfı'nın katkılanyla restoras- yonu gerçekleştirilen..." Sakıp Ağam, büyük ağam... Ben, seni bilirim, se- ni tanınm ağam... Philip kim? Morris ne? Marlbo- ro neci? Camel kimin nesi? Yapma ağam, etme ağam; başımızdakiler bize kıymış bari sen kıyma ağam... Bizi Amerikalı siga- ra ağalannın yanında küçük düşümne ağam... O bina kutsaldır ağam... O bina Ittihat ve Terak- ki'nin halkın parasıyla "daire-i mahsusa" yani kendilerine "kulüp" olarak yaptırdığı ama kiremitle- rini döşemeden yanm bıraktığı ve Büyük Millet Mec- lisi olmadan üç ay evveline kadar üstünde Fransız bayrağı ile yanındaki garda Ingiliz bayrağı dalgala- nan bir binadır ağam... Ceylan derisi koftuklar yerine okullardan alınan tah- ta sıralar ve krıstal avizeler yerine kahvehanelerden getirilen gaz lambalanyla döşenmiştir ağam. Ağam, bizi yönetenler ve onlann adamlan bir ku- suretmiş, sen etme ağam... Philip-Morris'in bayra- ğını kutsal binamızasokmaağam... Onanm için Phi- lip ile Morris'ten bir de Marlboro'dan ve Camel'den kaç para aldıysan geri ver ağam... Eğerağam, "Son krizde ben de fakirleştim" diyorsan, çekinme söyle ağam... Halkın da eli tutulmaz ağam... Philip'lerie Mor- ris'lerden kaç para alındıysa aramızda toplar veririz ağam... Biz bunu 23 Nisan 1920'de de yapmıştık ağam. SESSÎZSEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Türk usulü serbest pazar ekonomisinin adam harcaması da meşhurdur! TÜPkiye'de v deli dana' olmadığına göre 10 yıl önce Ingiltere'de keşfedilen ve Ingiltere başta olmak üzere Avaıpa'da yaklaşık 100 kişinin ölümüne neden olan "deli dana" hastalığının Türki- ye'de görülmediği yetkililerce açık- landı, "deli dana"dan CerrahpaşaTıp Fakültesi Nöroloji Kliniği'nde yatan hastanın vartığı da reddedildi... Bu demektir ki, radyasyonlu çayları anımsayıp çok daha dikkatli olmak gerekiyor. Bilimsel adıyla "Variant Craslfeld Jacob" hastalığı insana sığır etinden bulaşıyor... Etin yanı sıra salam, sucuk ve so- sis detehlikeli... En büyük tehlike ise sakatatta... Etin pişmiş olması mikro- bu yok etmiyor... Mikrobun kuluçka dönemi iki ile on yıl arasında değişiyor... Mikrop vücutta yıllarca gizlendik- ten sonra birkaç gün içinde yorgun- luk, uyku bozukluğu, iştahsızlık ve özellikle dizlerde ağn belirtileri ile or- taya çıkıyor. Hasta, dokunma ve şes uyanlanna karşı hassaslaşıyor, giderek hareket- lerini kontrol etmekte zorlanıyor... Hastalık hızla gelişiyor... Hafıza kaybına neden oluyor ve """ son safhada hastada istem dışı kas hareketleri başgösteriyor. Henüz tedavisi bulunamayan has- talığın kesin tanısı şimdilik otopside ko- nabiliyon beynin süngerimsi biçim al- dığı görülüyor. Sığır eti ve mamullerinden uzak dur- mak gerekiyor. • : Ruhi Su Türküleri! SÖNMEZ TARGA.N 6O'lı yılları bizim kuşak da- ha çok devrimci gençlik yıl- ları olarak anımsar Herkes- te sömürüye karşı direnişin büyük coşkusu v e umudu, suya atılan bir taşın suyun yüzeyinde çizdiği halkalar gi- bi, toplumun bütün alanları- na dalga dalga yayılırdı. O yıllara, bir başka açıdan "rüz- gârgibigelip geçti" dense de hani, yeridir. 6O'lı yıllar gerek ülkemizde gerekse dünya yazın, sanat ve ekin alanında da çok ve- rimli yıllardı. Latin Ameri- ka'dan Uzak Asya'ya, Afri- ka'dan Avrupa'ya varana de- ğin devrimci içeriği güçlü olan nice yapıt toplum ya- şamına o yıllar en etkin ve yaygın bir biçimde kazandı- rılmıştı. Türkiye'yi anımsıyorum. Fakir Baykurt, Cemal Sü- reya, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Yılmaz Güney gibi nice yazar, şair ve sine- masanatçımız 6O'lı yıllarda, altın çağlarını yaşamışlardı. özellikle müzik alanında ye- ni brdönem başlamıştı. Kır- larcan koşup gelip büyük kertlerimizin varoşlarına otu- ranhalk türkülerimiz, Türki- ye şçi Partisi'nin açık hava ve capalı salon toplantıları- na ayrı bir renk ve coşku ka- tarak kentsel yaşamda ken- dilerine yer açardı. Âşık Ih- sari, Âşık Mahsuni bunlar içirde başta geleniydi. TJrkülerimize kattığı çağ- cıl, Jevrimci, toplumcu yoru- mu/la sanatsal varlığı çok öTKelere giden Ruhi Su ile bi- zi nr kuşağın yakından ve doçrudan tanışması da 6O'lı yı||<rda olmuştu. 1967 yılın- d a 45'lik plaklarının Imece adKİa ortaya çıkmasıyla bu y ü e ve soylu sesle dana ge- niştoplum kesimleri tanış- msolanağını buldu. Sadece onırıla mı?.. Seferberlik Tür- küferi ve Kuvayı Milliye Des- tar'ndaolduğu gibi, şiirleri- ni -trküleştirdiği Nâzım Hik- m^'lede öyle... iâzım Hikmet'le Ruhi Su birsanat çizgisinde buluş- m«ş iki insan değildi salt... Oran asıl buluşturan, tek bir yCiîk, ortak bir ses gibi ko- nuturan; inandıkları, uğru- ns>aş koydukları ortak siya- ssgörüşleriydi. Bu dünya göJşleri nedeniyle Nâzım Himet yurtdışına gitmeye zoanmış, Ruhi Su'nun ise 1 Ç32'de Devlet Operası'nda- k i örevine son verilmiş ve 1 S 2 ile 1957 yılları arasın- d @ yıl tutuklu kalmıştı. ziksel varlığının 5 yıl ce- zsı/lerinde tutuklu kalma- Sâcn yanı sıra Ruhi Su'nun sesinin yasaklarla dolu 65 yıla uzanan hüzünlü bir öy- küsü var. Bunu Sıdıka Su, Ruhi Su Kültür ve Sanat Vak- fı Yayınları içinden çıkmış "Ruhi Su Türküleri" kitabına yazdığı önsözde bakın nasıl anlatıyor: "Sıcaklığınıyaşan- mışlıktan alan türkCrier, Ruhi Su sesiyle, yorumuyla biryol, bir yordam oluşturmuştur. Halkını tanıyıp ayrılmaz bir biçimde halktha bâğlânan Ruhi Su; çocuk denecekyaş- ta türküler söylemeye baş- lar. İlk söylemeye başladığı türkülerden birini şöyle hatır- lıyordu: Tanburamın teli çek- mez I Çalarım, çalarım öt- mezl Bir kız aldım, koynum- da yatmaz I Koynumda yat- maz. 1985 yılına dek söyle- diği türkülerie bu ilk söyledi- ği türkü arasında en az 65 yıl geçmiş. Yasaklarla dolu 65yıl. Hiç mi hiç susmamış..." Va- kıf tarafından hazırlanıp top- luma kazandırılan "Ruhi Su Türküleri" kitabına emeği ge- çenlerden biri de onun öğren- cilerinden Karabey Aydo- ğan. Bakın ne diyor bu ko- nuda: "Ruhi Su sesini ilk kez duyanlann, tanımlaması güç bir büyük beğeni ile kendile- rini zaman içinde bir yolcu- lukta bulduklannı söylemek abartı olmasa gerek." Bu tanımlamayı bir başka anlatım daha da güçlendiri- yor. Masamın üzerinden hiç eksilmeyen Ruhi Su Türkü- leri kitabını, beni görmeye gelen arkadaşım Hidayet Kalınlıoğlu eline alıp karış- tırmaya başladı. Bugün Eme- ğin Partisi saflarında siyasal savaşım veren bu fotoğraf sanatçısı arkadaşım, bir ara ayağa kalkıp coşkuyla an- latmaya çalışıyordu: "Bugün yılını kesin hatırlamıyorum, ama ben RuhiSu sesiniilkkez birmitingde duymuştum. Eli- mizde pankartlar miting ala- nına giriyorduk. Alanın orta- sından, mikrofondan dalga dalga yayılan bir sesle biran- da irkildiğimi, bedenimin tüy- lerinin gömleğimi delercesi- ne dikildiğini anımsıyorum. O gündür, bu gündür Ruhi Su dinlerim." Kitabı alıp gö- türmek istedi. Hayır, dedim Ruhi Su'yu dinlemek ve sev- mek aynı zamanda bir emek işidir, git vakıftan satın al, de- dim. Gerçekten de Ruhi Su'yu dinlemek denli yaşamak da gerekiyor diye düşünüyo- rum. Işte Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı tarafından ya- yımlanan "Ruhi Su Türküle- ri" kitabı bu işleve de soyun- muş. Bu kitaba emeği ge- çen bir diğer ad da ressam Irfan Ertel. Emeği geçen her- kese, ama herkese çok çok teşekkür ederim. KİM KİME DUMDUMA BEHIÇAK behicak(â turk.net ÇtZGİLÎK KÂMÎL MASARACI BULUT BEBEK NVRAYÇIFTÇI bulutbebek@hotmail.com fcenım su ve. szhun f lctsarak faaç/arna TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Nisan EL£KTRON MtKROSKOBU BU&ÜfJj ELBİCTKOM iuc <£f Gf'&r, OPTİtc A/lfKjeoSKOPlAG, StSTE-M/yt-e, KÜÇÜK. MES*JELe&ı /B£K GÖSTjEfSGU ALETimGiG. ANCAK, f ÖZMLUgi KjeOe^f'Yte SIAJUSLt 8Ü OML4&H Y&S &£ĞÇT?&MeS UkJE ZJOO 8İN KAT T/ZOfJ /OJMiM &'&• Ç Ye GÖMPE&İÜIZKEM MAetlETftc aâcÛMl£/e K4ERCBK & P İSF\ £L£tC- ATtlAM KÜÇÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No-96/1091-KararNo: 99/1298 Davacı Fatma Baş vekili Av Vahdettin Erdem tarafından davalı Fatih Akın, Hasırcılar Empnme San. Tic. aleyhıne açılmış bulunan tazmınat davasının yapılan 24 12 1999 gûnlü karan gereğince, Taleple bağlı kalınarak davacı Fatraa - Ismaıl, Selda ve Gülsûm için ayn ayn 25.000.000 TL maddi destek zararfannın 11 11.1994 tarihin- den ıtibaren yasal faizi ile bırlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsılıne, manevi tazmınat mahkeme takdir olunan 100.000.000 TL. (yüz milyon) TL.'si manevi tazmınatın 11.11.1994 tarihinden ıtibaren yasal faızı ile bırlikte davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin talebın reddi- ne karar verilmiştır. Bu karar davalı Hasırcılar Empr. tarafından da temyız edilmıştır. Ist. Sefaköy Nayman Mah. 4. Sokak No: 23 Sefaköy ad- resinde mukım iken adresı meçhul olan Fatıh Akın'a karann ılanen tebhğıne, temyızı kabıl olarak venlen karann ılanından 7 gün sonra tarafla- nna teblığ edilmiş sayılacağına, tebhğden itibaren 15 gün içinde temyız hakkı bulunduguna, temyız etmediği takdırde karann kesınleştınlece- ğı hususu kararın teblığı yenne kaım olmak üzere ılan olunur. 26.3.2001. Basın: 21459 ANKARA... ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU 17KsanÖzümüzeBirUyarı 1960 yılında bir sonbahar aksamı Sümer So- kak'takievimizde önemli konuklar var. Biri de Hasan Âli Yücel. Devlet yaşamını onurlandıran eğitim bakanı. Kültür ve sanat yaşamına büyük katkılan var. Dünya klasiklerine ve müzik devri- mine katkılan nedeniyle UNESCO da en güzel bi- çimde ödüllendiriyor onu. O sonbahar akşamı 27 Mayısçılarla ılginç söy- leşiler yapıyor sayın Yücel; belli olaylara ışık tu- tuyor, boyırt katıyor. Yüreğim ağzımda izliyorum söyleşiyi. Genç subaylar soruyor, Yücel yanıtlı- yor. Köy Enstitüleri gerçeğine yeni boyutlar katı- yor. Ismet Paşa'nın belli bir özelliğinı de öğreni- yorum o akşam. Bilmedıği konuları konuşarak değil yazarak anlatıyorlarona. Olayı görerek, oku- yarak öğrenıyor; onayı, yargısı ondan sonra. Ön- ce beynine sonra politikasına yansıyor olay. Ancak politikasında direnemedi, Köy Enstitü- leri'nin kapanmasını önleyemedi Ismet Paşa. Sa- nınm onu üzen bir sorun bu. Sabahattin Eyuboğlu'nun sözleri hâlâ çınlar ku- lağımda: - Müşerref Reis, Ankara'da yaşıyorsun, iyi bir gazetecisin ama önemli bir görevi yerine getire- medin hâlâ. Köy Enstitüleri'nin niçin kapandığı- nı öğrenmelisin Ismet Paşa'dan. Kaç kez denedim ama başaramadım. 196O'lı yıllarda yoğun trafik yaşıyorum Ankara'da. Ismet Paşa ve Mevhibe Inönü ile de sık sık birlikteyiz. Kimi zaman Pembe Köşk'te, kimi zaman Ismail Rüştü Aksal'ın Tunalıhilmi'deki teras bahçesın- de, Nedim Rüştü Aksal, Refik Pirinçcioğlu nun katıldığı bırsofrada buluşuyoruz. Mevhibe Inönü ile Paşa da yer alıyor, tarihsel saatler yaşıyoruz. Ben de Sabahattin Eyuboğlu'nun verdiği gorevi yerine getırecek bir anı yakalamak için sorular so- ruyorum Sayın Inönü'ye. Ama sorumu yanıtlamı- yor, konuyu değiştiriyor. Sonunda dırenişimi ödül- lendirdi Paşa, toprak reformunun CHP içindeki tepkisıni aniattı bana. Köy Enstitüleri'nin yaşama gücünü yitirdiğini... Inönü açısından da acı bir olay Köy Enstitüle- ri. Ateşi çabuk sönen bir kültür ocağı. Sonmesey- di aydınlanmaya daha çabuk ulaşacaktı ulkemiz. Demokrasinin sağlam tabanı oluşacak, çok ses- li bir yaşama daha çabuk ulaşacaktık. Başta Tonguç Baba, çok değerli dostlarım var Köy Enstitüleri'nden. Masal turu olaylarla anım- sanm onlan. Örneğin Hürrem Arman. Inanılmaz bir balık masalı yazdı Karadeniz'de. Bir yaz ak- şamı ören'de aniattı, hepimız şaşkına döndük dinterken. Ankara'da Tonguç Baba, Beşikdüzü Köy Enstitüsü'nde Hürrem Arman. Öğrenciler ağları aüyor, topluyordurmadan. Hopa'dan gelen ham- si dalgalarını topluyor, onlarca, yüzlerce kilo ham- siyi Anadolu'daki Köy Enstitülen'ne aktarıyor Be- şikdüzü'ndekiler. Fosforbayramı kutlanıyor köy- lerde! Sonra da bir Italyan fırması önemli bir uya- n yapıyor bizimkilere. Avlanan balıklarla bir kon- serve fa'brîkası kurulacak, hayli gelir sağlanacak Karadeniz'e. Ancak, CHP iktidarı yabancı ser- mayeye sıcak bakmıyor o yıllarda. Öz olanakla- rımız da yetersiz kalıyor, proje uygulanmıyor. Ağ- lardan taşan balıklar da kumda saklanıyor ancak. Geçen yaz Karadeniz'e biryolculukta Beşikdü- zü'ne de gitti iki arkadaşım. Biri Şadan Karade- niz, öteki Sevda Şener. Biri o denizın kızı, ötekı tüm denizlerin sevdalısı. Dönüşte guzel öyküler anlattılar, balık olmaya özendim ben de. Köy Enstitüleri'nin gizemı de bu sanırım. Çev- reyle bütünleşerek öğrenıyor, üretiyor köy çocuk- lan. Gündüz tarlada, gece halayda, dansta, kla- sik oyunlar sahneleniyor köy alanında. Iş içinde eğitimle aydınlanıyorlar, uretiyoriar. Karşı devnm- ciler hoşlanmadı bu aydınlıktan. Imam hatip okul- ları geldi gündeme. Hâlâ gündemdeler ama ne- reye kadar? Enstitü dostlanma selam yolluyor, ayrıca özür dilryorum, ya da günah çıkarıyorum. O güzel oca- ğın sönmesini önleyemedik. Aydınlanma yolun- da hayli geride kaldık. Dahası kimleryol aldı, ne- relere vardı. Doğduğumuz topraklarda neler ya- şadık. 17 Nisan özümüze bir uyan her şeyden ön- ce. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/Ruhdünya- sında oluşan tepkimelenn bilinç dışına 3 yansıması. 2/ Aksaray ilin- deünlübirva- di...Kalınbü- 6 külmüş sıcim. 3/ Köpek... Ticaret malı. 4/ YaprakJan 9 sebze olarak kullanı- lan bir bitki. 5/ Eski Mısır'da güneş tan- 2 nsı... Güzel koku. 6/ 3 Karakter... Gerçekte 4 yeriolmayıpzihinde tasarlanan. 7/ Argo- da kaba saba ve gör- güsûz kimseye veri- lenad..Parlaklığıge- çici olarak artarak patlayan yıldız. 8/ Çıplak, tüysüz. 9/ Denizde, açı- ğa ya da kıyılara yerleştirilen, behrli aralıklarla yanıp sönen küçük fener... Tevfik Fikret'in, ts- tanbul'a lanetler yağdırdığı ünlü şiiri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük ve sevimli çocuk. 2/ llenme, beddua... "Ayşegül — " : Piyanistimiz. 3/ Bedeni saran kı- sa külot... Pirinç ve şekerkamışından elde edilen bir tür rakı. 4/ Posta sürücüsü... Düz ve geniş ara- zi. 5/ Şarki, türkü... Kuran'da bir sure... Lavren- siyum elementinin simgesı. 6/ Ünlü bir Hint des- tanı. II Gece ve gündüzün eşitliği. 8/ Tarih ön- cesine dayanan efsane... Kadife, çuha gibi kumaş- lann yüzeyindeki ince tüy. 9/ Astronomide, ara- lannda büyük uzaklık bulunan iki noktadan bir gökcismine bakıldığında gözlenen iki doğrultu arasındaki açı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear