23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
*£ TELSİM, FATURASIZ HATLARDA DA CEPTRANSFER'İ SUNUYOR. 250'ye 25, 500'eiOO. Ttteimi. FixKart'ı, OxKart'ı, *A * PratikHat'. aramak «41.429 Tl/dk BEDAVADHjer GSM'leri ve sabit telefoniarı aramak ekstra kontör vc her ay 30 mesaj 200'e 20. 400'e80, _ _ _ . , , . 600.180 BEDAVA Telsim'i, FixKart'ı, OxKart'ı, PratikHat'ı aramak Difler GSM'leri vc sabit telefonUn aramak 396.000 TL/ik. Tclsfm'i, F1xKart'ı, OxKart'ı, PratikHat'ı aramak DHfcr GSM'lcri vc sabit teicfonlan aramak 396.000 TL/tfk. 5 mitvooa 500 bin, 2 milyon TL'lik B E D A V A ekstra kredi ve her ay 30 mesaj • Konuşma ûcretlerıne KDV dahıl, Özel llettşım Vergısı harıçtır Konuşma ücretlen yurtıçı konuşma ûcretlendır • Bedava ekstra kontSr/kredı uygulaması. 1 Mayıs-30 Hazıran 2001 tarıhlerı arasında geçerlidır Türkiye'nin, dakikası en ucuza gelen faturasız hatlarından yararlanmaya başlamak için hemen bir Telsim CepShop'a uğrayın. Hemen. A t C * 16 NİSAN 2001 PAZARTESİ Cezaevleri ve Din Eğitimi Halit ÇELENK Hukukçu A daletBakanlığıileDi- yanet tşleri Başkanlı- ğı, cezaevlerinde din dersi verilmesi konu- sunda bırprotokol im- zalamışlar. Bugüne kadar yalanlan- mayan bu habere göre hazırlanan programda bu derslerin F tipi ceza- evlerinde de verileceği ve isteğe bağ- b olacağı anlaşılmaktadır. (Cumhu- riyet, 31.3.2001) Anımsanacağı gibi, geçen yıl ce- zaevlerinde bulunan hükümlü ve tu- tuklulann büyük bir bölümü, F tipi cezaevlerine karşı çıkmışlar, bunla- nn tek ve üç kişilik hücreler biçi- minde inşa edüdiğinı, tecrit hücre- lennden farkı bulunmadığını, böy- lece hükümlülerin kendi cezalanmn dışında aynca yargısız bir tecrit ce- zası almış olacaklannı, bu cezaevle- rinde ortak mekânlar bulunmadığı- nı, insanuı sosyal gereksinmelerinin karşılanmadığını, tutuklu ve hüküm- lülerin köleliğe mahkûmedilmiş ola- cağını, bu yerlerde baskılann daha da artacagını vb. ıleri sürmüşler ve F tipi cezaevlerini protesto etmek amacıyla ölüm orucuna başlamış- lardı. Ulkemizin yazarlan, sanatçı- lan, hukukçulan ve sağlık uzmanla- n toplu halde cezaevlerine gitmişler, görüşmeler yaprruşlar, incelemeler- de bulunmuşlar ve bu cezaevlerinin hücretipindeinşa edildiği ve çağdaş infaz hukuku ilkelerine aykın oldu- ğu sonucuna ulaşmışlardır. Daha sonra Adalet Bakanlığı'nın önerisi üe TBMM Insan Haklan In- celeme Komisyonu üyesi milletve- kili MehmetBekaroghTnun başkan- lığında kamu kurumuniteliğinde bu- lunan barolann, TMMOB'nin (Türk Mühendis ve Mimarlar Odalan Bir- liği), TTB'nin (Türk Tabipleri Bir- liği) temsilcileri ölüm orucuna giren hükümlülerin temsilcileriyle görüş- meler yapmışlar, hükümlüleri ziya- ret etmişler, isteklerini saptamışlar, bunlan Adalet Bakanı'na iletmişler ve böylece hükümlü ve tutuklularla Adalet BakanJığı arasında bir diya- log oluşmuştu. Devam eden bu görüşmeler so- nunda Adalet Bakanı, Terörle Mü- cadele Yasası'nın hükümlü ve tutuk- lulann birbirleriyle görüşme, haber- leşme ve açık görüş olanaklannı or- tadan kaldıran 16. maddesinin kal- dınlması için gırişımlerde bulunaca- gı, makul sayıda hükümlü ve tutuk- lunun bir arada kalmasını sağlay- acak mekânsal düzenlemelerin ya- püacağı cezaevlerinde infaz yargıç- lıklannın ve izleme komitelerinin kurulacağı konulannda kamuoyuna ve aracı kurula söz vermişti. Ve yine "Başbakanve Adalet Ba- kam, F tipi cezaevleri uluslararası standarüara ve insan haklan flkete- rine uygun hak getirihneden bu ce- zaevlerine nakillerin yapdmayacağı konusonda verilen sözü yineknüş- terdL" Bu sözlerden sonra aradan bir gün geçmeden siyasal suçlulann kaldığı cezaevlerine kanlı bir operasyon dü- zenlendi. tş makineleriyle duvarlar delindi, bacalar genişletildi, ateşli silahlarla ve gazbombalanyla koğuş- lara girildi. 30 tutuklu ve hükümlü yaşamını yitirdi. Sayın Mehmet Be- karoğlu'nun da söylediği gibi veri- len sözlerin ölüm oruçlannı durdur- mak içindegil, F tipi cezaevlerine na- killerin yapılması için bir oyalama ol- duğu anlaşıldı. Zaten Içişleri Baka- nı da daha önce bu konuda bir yıl- dan beri hazırlıklann yapıldığım açıklamıştı. Bu operasyon sonunda yaşamını yitiren 30 kişinin yanı sı- ra yaralanan, sakatlananlar da ol- muştu. Işte böyle bir yöntemle hü- kümhl ve tutuklular F tipi cezaevle- rine taşındı, taşınmada da taşınanla- nn üzerinde baskı ve işkenceler sür- dü. Bfrünbunlarakarşnıaınıktawhâ- kümlüler ve aracı kûnıl yine görüş- me JsteğÜHk bulundular. Bu istekler yamtstz kakh. Daha önce yapılması konusunda "sözverilen yasaldüzen- lemeler de bugüne kadar" yapılma- dı. "CHüm oruçlan ve ölüm olaylan bucezaevlerindede sürüyor.Her gün yürekkri dağlayan yeni ölüm haber- krigefiyor." Işte bu aşamada F tipi ve ötekı ce- zaevlerinde din dersi verilmesi için Adalet Bakanhğı ile Diyanet Işleri Başkanlığı anlaşmayapıyor. Böyle- ce cezaevleri adeta Kuran kurslan- na ve din dersliklerine dönüştürülü- yor. Hemen söyteyeHm ki bövk bir pmgrany çagrttyhgmıtı yanmrla ana- yasanın "Türkiye Cumhuriyeti de- mokratik,laikvesosyalbirhukukdev- letidiıf (M:2) ilkesine ters düştügü gibi yine bu temel yasanın öğretim biriiği ilkesini de çiğniyor. Öte yandan bu derslerin verilme- si Hizbullah vb. dinci terör örgütle- rinin cezaevlerinde gizli faaüyetler- de bulunmalanna firsat hazırlaya- cak, bu dersler isteğe bağlı olduğu- na göre, dersi kabul edenlerle etme- yenler arasuıda anlaşmazlıklara, tar- nşmalara ve olaylara ortam hazırla- yacaktir. Bu açıdan böyle bir uygu- lamabüyük saİancalar doğuracakûr. "F tipicöaevteinden her günötüm harjerterigetirkeaöhunterinartaca- ğıaıılaşjlırken,buııuöakyecekönlem- ler ahnacağı ve söz verilen yasal dü- zenleme ve ortak mekânlar konu- sundadeğişildikleryapılacağıyerde, göstermetik uygıılamalanı gjdihne- sinianlamakoIanaksızdn:Buönleın- term ivedttikk almmasmı, ölümlerin önlenmesini ve Diyanet Işleri Baş- kanhğı ile imy^lanan protokolden vazgeçilmesini Başbakan ve Adalet Bakam'nmdikkatierinesunuyoruz." On Yıl Sonranın Umudunu Yaşatabilmek Erhan KARAESMEN • # dem patladı, irin akı- O yor. Görüntüsü, ko- kusu dayanılmaz. As- Unda ödemden öte- ye bir şeydi. Torba İle balon arası, vü- cuttan sarkmış, gittikçe büyüyerek ve hangır hungur sallanarak "ben günün birinde patiayacağınr diye haykıran bir pıshk yuvasıydı... tlk kaşmtilan kırk küsur yıl önce ken- dini göstermişti. Ama böyle organ- lardan sarkıp akıl almaz bir mikrop yumağı haline dönüşmesi daha zi- yade son on beş-yirmi yıluı eseri- dir. Balon öyle büyümüş, yüzeyi öylesine gerğinleşmişti ki, içinde- ki cifeyi artık taşıyamıyordu. Min- nacık bir ığne deliğı taşmaya yol açı- verdi. Kimse kendini kandırmasın. 2001 bahanna doğru Türkiyemizde ya- şanan ekonomik bunahm falan de- ğildir. Bunca yıün birikimi üstü ör- tülü rutulmuş tiksinti verici gerçe- ğin ortaya dökülüvermesidir. Yok dolar 'müyon'u geçti; yok Ameri- ka'dan gelen yetküi memur arkadaş da afalladı; yok koalisyon şaşkın şaşkın seyrediyor, yok markbozdur- . ma, mücevher bozdur, yok IMF (Ay Em Ef) yok bılmem ne bankası; yok ikinci Ulusal Kurtuluş Savaşı masallan; yok bütünkesimlerden öz- veri bekleyiş hayalleri ve aldaöna- cası; yok kredi gelince her şey dü- zelecek; yok enflasyonu denetle- dindi denetleyemedindi... Hepsi boş, hepsi akıl almaz şekilde sığ, hepsi hiçbir yere götürme şansı ta- şırnayan avunma, hepsi kendi ken- dini kandırma... Ulusal gurur duyabilme, Türk benliği ve kimliğinin yüceliğinden onur duyabilme yetilerini yitirmiş ve tüm bu özel duyumsama gerek- sinmesini bir futbol takimtnın ulus- lararası başanlanna indirgemiş bir toplumun elbette geçici ama şu an- da perişan görüntüsünü sergilemi- yor muyuz? Kendisi yerli araba ve bir miktar başka hafîf sanayi ürü- nü ihraç edebildiği halde, sokakla- nnda yabancı lüks arabadan, dışa- ndan alınmış cıvıltılı eşyadan ve cep telefonlanndan geçikrıeyen bir Türkiye. Ziyafeti, kokteyli ve ben- zeri ağırlamalar, dünyanın en zen- gin toplumlannda bıle görülmeyen bollukta bir Türkiye... Har vurup harman savurmanın, sabah-akşam, gece-gündüz felekten çalmanın ade- ta kutsandığı bir Türkiye... Tüketim canavarının ın ve acımasız avuçla- n arasmda plastikten hacıyatmaz bir bebek gibi herkesi eğlendire- rek, güldürerek parmaklardan avu- ca, oradan bileklere doğru taklalar atarken kendinden geçmiş yan sar- hoş, yan rüyada bir Türkiye... Atiantik ötesinden gönderilenyet- kili memunın önce parayı ve son- ra yine parayı, yani sadece parayı kurtarma çabalanmn bu denli bü- yütülmesi akıl almaz şekilde yan- lış değil mı? Para uzmanlan sade- ce ve sadece parasal dengeleri kur- maya çalışu-ken toplumsal denge- lerin nasıl bozulduğuyla elbette il- gilenmezler. Onlan senin ulusal gerçeklerine kapalı olmaktan do- layı fazla suçlayamazsın. Asıl dram, senin kendini ulusal gerçeklerine kapatmandır. Toplum katmanlan arasında dengeyi gözetmeyen (ya da gözetemeyen), ulusal gelır paylaşı- mında insaniyeti ve hakkaniyeti ke- sinlikle unutmuş, üretim yerine ti- careti ve komisyonculuğu benim- semiş iktidarlar ve onlann şakşak- çısı, kendi çıkanndan ötesini gör- meye, duymaya hiç niyetli okna- yan alabildiğine bencil bir medya. Koskoca bir Türk toplumunun men- teşeleri sökülür, cıvatalan parçala- rnr, sistem zangır zangır sallanırken hepsi sadece seyirci kalmayı yeğ- lediler. Insancıklarrüketimin ışıltı- sıylauyutuldu. Ta Osmanlılardan bu yana insan gücü ve uzman yetişti- rebikne geleneğine ve yetisine sa- hip bir toplumda bu olağanüstü po- tansiyel ulusal bütüncülük adına değil, sadece tüketimi şekillendir- me yolunda, yani alabildiğine ve- rimsiz biçimde kullanıldı. însanlar gittikçe daha fazla bencilliğe yön- lendirildi. Bu toplumun dünyada, belki hiçbir yerde, rastlanmayacak insani dayanışma-yardımlaşma, merhamet-hoşgörü, konukseverlik, bireysel ahlakı yüceltme gibi kök- lü, güçlü ve geleneksel özellikleri- nin her biri ufalanıp gidiyor. Dayak, işkence, ölüm orucu gibi dramatik insanlık durumlanna karşı, yurttaş- lar gittikçe daha umursamaz ve du- yarsız hale getiriliyor. Gelelim devletsel-hükümetsel yanlışlıklara. Özelleşen eski kamu idarelerinin daha akılcı ve ulusal çıkarlara daha iyi hizmet vererek yö- netildığıni birileri bizlere anlatsa, ne iyi olacak. Yakrn gelecekte bazı ka- mu birimlerinin daha paldır küldür ve gerçek değerinin çok altında öze- le satılması kısa vadeli bütçe açık- lannı kısmen kapatmanın ötesinde neye yarayacak? lnandıncı ve ger- çekçi rakamlaria, uzaklardan gelen yetkili memur mu olur, tarihe ka- nşmış hükümetten aşka gelecek bir sorumlu mu olur, her kim olacak- sa, himmet edip bir anlativersin. Aym kişi(ler) May Mem Ef'ten mi olur, Kay Nem Tef'ten mi olur, gü- nü kurtarmak için yalvar yakar ve onursuzca peşine düşülen kredile- rin ülkenin dış borç yükünü ne ka- dar daha arttıracağını namuslu bi- çimde açıklayıversin. Marmara, Ege, Akdeniz sahillerindekilerin üstüne Florida plajlannda on bin- lerce ikinci konut edinmeyi becer- miş bir insanlar ülkesinde kim han- gi dış borcu nasıl kapayacak? Bir miktar devlet memurunu zorla emekli yapıp o çok göz dikilegelen kamu araçlanndan, binalanndan, yazlık tesislerinden birer parça sa- tarak hangi açığı ne kadar kapata- cagını hayal eder, bu gafillçr. u Dahifi ve harid bedhahlar" ko- ro halinde, normal zamanda akılla- nnın ve vicdanlannın köşesinden bi- le geçirmeyeceklen ve zaten ne ol- duğunu hiç anlayamayacaklan bir " 19 Mayıs ruhu"na çağn çıkarma- ya başlamazlar mı, bir de? Tarih ve ulus bilincinden yoksunluğun, za- vallıhğın, aşagılıklığın, bıtmış tüken- mişliğin bu denli pejmürde bir ser- gilenişine, herhalde Osmanlı'nın batış döneminde bıle tamklık edil- memiştir. Televizyon ekranlannda ortalığı güllük gülistanlık göster- me sımsarhğını, kasınbyla ve ınsan- lan giderek daha fazla eşek yerine koyarak sürdürenler başta ohnak üzere, toplumsal bir cerahatın ze- hirler saçarak aktığını görmeyip olup bitenleri sadece "dolar bindi, borsa indi"ye; "on ild buçuk gün- de alü boçukyasaçıkn,çtkmadı' > ya; "hûkümet girri, teknokrat gekü' > ye indirgemiş siz medya avanaklan devletin o çok kötüledikleri olanak- lanm mafya-rüşvet aracıhğıyla ya da siyasal yandaşhğı kullanarak sö- müregelmiş ve şımdi çerçeve dara- lınca (ki buraya vanlacağı yıllar ön- cesinden belli değil miydi?) arala- nnda paylaşım kavgasma düşen ta- lancılar. Ve harici yakın dostlan ku- rumlar ve kişiler. Bu laf sizin hepi- nize. Ah keşke, an nerede, ama ola ki bir gün belki, o mayıs ruhu can- larursa, var ya, ilk yapacağı iş Ak- deniz'den, Marmara'dan, Karade- niz'den, nereden yakın yakalarsa, he- pinizi denize dökmek olurdu. Gelecek hafta, gelecek ay, gele- cek yıl için iyimser ve umutlu olu- nabilmesi çok zor. Ama, on yıl son- rası için umutlu obnaya çalışalım. Böylesine yetişmiş adamlanyla, kentinde-köyünde, özelinde-kamu- sunda hâlâ yurtsever, vicdanh ve dürüst kalabibniş bunca insanıyla, bu toplum, Atiantik ötesı kurumla- nn ve kişilerin tasavvur edemeye- ceği kadar güce ve dirence sahip- tir. Hâlâ, birölçüde, sahiptir. Ödem patlamasının, irinlerin saçılışının ilk sersemleticiliği nasıl olsa geçe- cek. Buna karşılık, bu boşalma in- sanlan belki de tüketim pınltisı esa- retinden kurtulma arayışına götüre- cektir. Her toplum katmanında, her düzeyde yorganına göre ayak uzat- ma gereğini sarsmtilı biçimde an- sıtacaktir. Bilgi toplumu, iletişim toplumu gibi belirsizlik dolu pa- lavralann ardmda küreselleşmeye koşmak mı? Yoksa, ulusunu seven ve ulusal-ülkesel çıkarlan gözeten bireylerin toplumu olmanm zev- kini yudumlamak mı? Bu ikinci öz- lemin yolcularmın sayısı on yılda artabılecektir. Artmasınayardımcı obnaya mecburuz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear