23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 MART 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER RESTORAN GÖZDOYURAN TURHAN SELÇUK DÜRÜSÎ TABİATLI İSTANBÜL EFENDİSİ ammu IN HARİKULÂDE MACERALAKI KISIM TEKMİLİ I BÎRDEN I MÎLLET ^UY0 içÎN ÖMMZIAR. BETTE <SÖZ LtîfcLM /. KJEOEM İffMAL ET_ NAMAIIUI 1 Afc- / Suriye Enformasyon Bakanı Adnan Umran ve Leyla Tavşanoğlu iki ülke arasındaki ilişkileri konuştu gevçekdosâukLEYLA TAVŞANOĞLU ŞAM- Akşamın ilerleyen saatleri... Suriye Radyo Televizyon binasının ikinci katındayız. Suriye Enformasyon Bakanı Adnan Umran'la bır araya ge- lecek, Şam'la Ankara arasında güncel olan konulan konuşacağız. Şam'da yayguı bir söylenti, gelecek hafta Su- nye hükümetinde bir değişiklik olaca- ğı ve Umran'ın başbakanlığa getirile- ceği yönünde. Verdiği saatte makamın- da bizi beklıyor. Sıcak duygular yansı- tan, içtenlikle konuşan bir kışı. Onun- la Türkiye-Suriye ilişkileri, aradaki pü- rüzler ve Arid Şaron'un Israil Başba- kanı oluşunun Ortadoğu banş süreci- ni nasıl etkileyeceğıni konuştuk: - Suriye bir değişim sürecinden geçi- yor. Bu değişim süred sizce Türldye- Suriye itişkilerini nasıl eddler? - Bu değışım süreciyle Türkiye-Su- riye ilişkileri arasındadoğrudan bir bağ olmadığını söylemeliyım. Türkiye-Su- riye ılişkılerinde yakınlaşma, işbirlıği- nin arttınlması, ikı ülke halklannın bir- birlerinı daha iyi tanımalan, ekonomik işbirliğınin canlandınlması hedefieri- nin hepsi 1998'de ımzalanan Adana Mutabakan'ndan öncedır. Dolayısıyla Türkiye'yle yakınlaşma eğilimı mer- hum Cumhurbaşkanı HafizEsad döne- minde başlamıştır. Daha sonra Adana'ya ben de gittim. Orada çok yapıcı. verimli bir toplantı oldu. Ondan önce üç ay süreyle işlerbi- raz olumsuz yöne döndü. Ama neyse ki daha sonra Adana Protokolü imza- landı. Bugün Suriye'nin amacı Türki- ye'yle çok iyi üişkiler kurmak, Türk halkıyla bağlan genişletmektir. Bun- dan her iki ülkenin ve halklannın bü- B yük ölçüde yararlanacaklanna ınancı- mız sonsuzdur. - Ya aksi ohırsa?_ - O zaman her iki taraf da anlaşmaz- lıklar, kötü ilişkiler yüzünden çok şey kaybeder. O nedenle komşumuzla en mükemmel ilişkileri kurmalıyız. Bu stratejimizin de iyi kabul göreceğinı umuyoruz. - Türkiye'yle Suriye arasında önce- likli konular ortak anır (Hatay soru- nu). Fırat ve Dide'nin sularuun payla- şmuBusonınlar sizce nasılçözüJeböir? - Uluslararası hukukun, bütün önem- li sorunlann çözümünde esas mercı ol- ması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü yasal sorunlann çözümü için taraflann her bırinin oluşturduğu yasalar geçer- li olamaz. Bundan bir sonuç alınmaz. Iç ilişkilere iç yasalar bakar. Ama devletlerarası ilişkileri uluslararası hu- kuk düzenler. Bugünkü sorunlanmız açık fikirlilik ve iyi niyetle çözülebilir. Biz iyi nıyetliyiz. Zamanla çok olum- lu sonuçlar alacağımızı umuyoruz. Su konusunda da tutumumuz çok açıknr. Sulann paylaşımının da ulus- lararası hukukkurallan çerçevesi için- de çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu sorunun çözülmesiyle birlikte her ugün Suriye'nin amacı Türkiye'yle çok iyi ilişkiler kurmak, Türk halkıyla bağlan genişletmektir. Bundan her iki ülkenin ve halklannın büyük ölçüde yararlanacak- lanna inancımız sonsuzdur. üç ülke de çok geniş çaplı ortak prog- ramlan başlatabilir ve bundan çok önemli çıkarlar sağlayabilirler. - Sizce Arid Şaron'un tsrafl başba- kanhğma gefanesi Ortadoğu banş sü- recini nasıl etkOer? - Şaron, ırkçı ve siyasi asınlığın ürü- nüdür. Israil hükümetınin bu yapısını banş aleyhtan bır yapı olarak nitele- yebilirsiniz. Biz bu konudaki fikrimi- zi açıkça belırttik. Bu sadece bizim değıl, Israil'i sa- vunan ülkelerin de düşüncesi. "Şa- ron'un seçünıesi bizde şok eddsi yap- ü" diyorlar. Bu beyefendı hiçbir şeye, uluslararası meşruiyete inanmıyor. Israil'in sınırlan tanklann gücüyle belirlenmiş ve zorla kabul ettirilmiş- tir. Bu sloganı kendisi söylemiştir ve bunun uygulayıcısı da yine kendisidir. Kadın, çocuk, bakmadan insanlan katlıamdan geçırmıştır. Öylesine bir suçludur ki Ingiliz hükümeti büe ken- disini suçlu ilan etmiş ve peşine düş- müştür. Şaron. Israil'deki bütün katli- amlardan sorumludur. Ama eski poli- tikalanndan çark etmek ve banş için çaba harcamak istiyorsa bunu açıkça söyler. BM Güvenlık Konseyi'nin 242 ve 338 sayılı kararlanna saygı göste- rir ve bunlara uyar. O zaman da biz onunla banş yapmaya hazır oluruz. - Suriye Cumhurbaşkaru Beşer E- sat'm fürkiye ziyareti yakın bir gelecekte gerçekleşecek mi? - Biliyorsunuz, bu ziyaretin gerçek- leşmesi için iki ülkede de ilke karan alındı. Dolayısıyla, her iki taraf da zi- yaretin iki ülke arasındaki anlaşmaz- lıklann silinmesi ve ileriye doğru yûrünmesini sağlayacak bir firsat ol- ması amacıyla çalışıyor. Bu ziyaretin her iki ülke ilişkilerinde derin değişik- likler yapması amaçlanıyor. Bizim tarafta dostluk ilkesi esas stratejidir. Biz Türkiye'yle kalıcı dostluk is- tiyoruz. Dostluk derken de kelimenin bütün anlamlannı kastediyoruz. Türk tarafının da Suriye'yle dostluk istediğine inanıyoruz. Teknisyenler bu dostluğun gerçekleşmesi için gerekli iklımi oluşturmahdırlar. Sıze burada kesin bir tarih vere- mem. Çünkü ziyaret tarihini belir- leme iki tarafın işidir. Yine de bu yıl içinde gerçekleşeceği umudunu taşıyorum. Oscar Lafontaine birleşme istiyor İkipartiaynı çatı altında FtKRETDOĞAN MANNHEIM-Alman- ya Sosyal Demokrat Par- tisi'nin (SPD) eski genel başkanı Oscar Lafontaine, PDS'li politikacı Gregor Gyst'nin yeni kitabınm ta- nıtımıyla ilgilı toplantıda, uzun vadede SPD ile PDS'nin birleşmesi ge- rektiğini savundu. Lothar Biskynın partı genel başkanlığını, Gre- gor Gysi'nin Federal Meclis grup başkanlığını üstlendiği dönemde De- mokratik Sosyalizm Parti- si'nin (PDS) sosyal de- mokrat bir parti olmak için yoğun çaba harcadı- ğından emin olduğunu be- lirten Lafontaine, kendisi- nin genel başkan olduğu 1995 ıle 1999 tarihleri ara- sında her iki partinin aynı çatı altında toplanması için çalıştığını hahrlattı. Bir süre önce parti yö- netimindeki görevlerin- den istifa eden Gregor Gysi'nin 'Bir Bakış Geri, BirAdnnİkri' adlı kitabı- nın tanıtımı için uzun bir aradan sonra başkent Ber- lin'e giden Lafontaine, hâlâ aynı görüşte olup ol- madığına ilişkin kendisi- ne yöneltilen bir soruya, geçen süre içerisinde Ko- sova savaşı ve söz verilip de yerine getirilmeyen emeklilik yasası yüzün- den SPD ve PDS arasın- daki ilişkinin zayıfladığı karşılığıru verdi. Almanya gıbi bir sana- yi toplumunun, uzun va- dede, sosyal adaleti mer- kezine alan büyük bir sol- cu kitle partisine gereksi- nim duyduğunu vurgula- yan Lafontaine, PDS'nin bugünkü SPD'yi soldan eleştirerek önemli bir po- litik fonksiyonu yerine ge- tirdiğini açıkladı. 1998'deki genel seçim- leri kazanan SPD ve Yeşil- ler'in kurduğu koalisyon hükümetinde federal ma- liye bakanı olarak görev alan Lafontaine, bir süre sonra Gerhard Schröder başkanlığındaki hüküme- tin politikalannın sosyal demokrat çizgiye aykın düştüğügerekçesiyle isti- fa etmişti. Kendi liderliği sırasın- da bir süre için SPD'yi da- ha sola kaydırmayı başar- dığını, ne var ki, kendisin- den sonra bu görevi üstle- negelen Schröder'in, C- DU ile kurulacak bir bü- yük koalisyondan yana ol- duğunu herkesin bildiğini ileri süren Lafontaine, PDS'nin artık demokratik yaşamın bir parçası oldu- ğunu. başta Kohl olmak üzere CDU üyesi politika- cılann bıle dolaylı yoldan kabul ettiklerini açıkladı. Ruh sağliğı uzmanlan Frankfurt'ta biraraya geldiler Avrupa'daTürklerin ruh sağliğı bozukAYSUNBEKTAŞ FRANKFURT - Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlan arasın- da ruh sağliğı hizmetlerinden ya- rarlananlann sayısında artış gö- rüldüğü açıklandı. Uzmanlar, bu durumun, ruhsal rahatsızlıklar ve tedavi biçimleri üzerine halkın bilgilenme düzeyindeki olumlu gelışmelerden kaynaklandığını belirttiler. Federal Almanya'da yaşayan psikologlar, psikiyatrlar, sosyal hızmet uzmanlan ve ruh sağliğı ile bağlantüı diğer mes- lek gruplanndan uzmanlardan oluşan "Türkçe Konuşan Psiko- terapistier Çahşma Grubu"nun Frankfurt'ta gerçekleştirilen al- rıncı konferansuıda göçmen top- lumun ruhsal sorunlan ele alındı. Şimdiye kadar Almanya'nuı çeşitli kentlerinde gerçekleştiri- len konferanslann başlıca hede- finin elde edilen teorik ve pratik tecrübelerin göç ülkelerinin sağ- lık politikasına yansımasını sağ- lamak olduğunu belirten komite üyeleri, bir taraftan bu dogrultu- da tartışmalar başlattıklannı ve yeni fikir ürettiklerini, diğer ta- raftan da Türkiyeli göçmenlere ruh sağliğı alamnda hizmet su- nulurken kültürel öğelerin dikka- te alındığı yeni tedavi yöntemle- rinin uygulanmasını hedefledik- lerini açıkladılar. Toplantıyla ilgili bir değerlen- dirmede bulunan psikolog Gül- dane Atik-Yıldızgördü, Türk- • Göçmen toplumlannda insanlann artık ruh hekimlerini ve psikologlan dert ortağı, arkadaş, eksikliğirıi hissettiği eş ve evlat olarak algıladığına dikkat çeken Psikolog Gûldane Atik-Yıldızgördü, "Biz burada bize gelen insanlar için bu rolleri üstleniyoruz" diye konuştu. çenin bu alandaki önemine de de- ğindi ve özellikle ruh sağliğı ko- nusunda kendilerine başvuran hastalara anadılde yardımın çok önemli olduğunu vurguladı. 3 gün süren ve Almanya ile Is- viçre'den uzmanlann kahldığı konferans, "Ozüriü çocuklan olan göçmen aileJerinin knltürie- rarası psikososyal danışmalan", "Psikoanalizde ruh sağhğıtedavi- si", "Bağuntalara psikodram te- davia" ve "Ruh sağhğı tedavisin- de psikolojik testler desteğiyie hastaak tanıa" alt başlıklan altın- da gerçekleştirildi. Almanya'da yaşayan Türkler arasında ruh sağhğı hizmetlerine ihtiyacın son 15 yıl içerisinde yo- ğun bir şekilde arttığına değinen Psikolog Meral Demirkol neden- lerinin henüz bilimsel alanda araştınlmadığını, fakat kendile- rine başvuran birinci ve üçüncü nesil Türkiyeli göçmenlerde be- lirli yakınmalara rastladıklarını belirtti. Psikolog Güldane Atik- Yıldızgördü ise zamanla değişen geleneksel aile yapısından çekir- dek aile yapısına geçişin de birin- ci nesil göçmenleri olumsuzca et- kiledigini vurguladı. Seminerde gruplar halinde iş- lenen konular arasında en çok il- gi görenlerden biri de "Uyuşturu- cu Kagımhhğı ve psikoJojik neden- leri" oldu. Köln Psikiyatri Kliniği'nden psikoterapist Ali Kemal Gün, Türk göçmenlerin ruh sağlıklan- nın Türk medyasında yanlış bil- giler çerçevesinde yansıtılmasın- dan yakûıarak medyanın sansas- yon yaratma amacıyla entegras- yonu baltaladığına değindi. DUZYAZI ORHAN BtRGİT Görev Parlamentonundup... Yeni ekonomi programının son şeklini alabilme- si için çıkanlması zoaınlu görünen 15 yasa için dış çevrelerin empoze ettiği söylenilen takvimden do- ğan sıkıntı, neredeyse yeni bir paniğe dönüşür gi- bi görünürken galiba sağduyu yavaş da olsa bir "ortayol" için çözüm yollannın ipuçlanna ulaşıyor. Kemal Derviş'ın ABD gezisinden verdiği mesa- jı değerlendirirken Başbakan Ecevit, Türkiye'den istenilen 15 yasanın, bırakın on beş gün içerisin- de TBMM'den çıkanlmasını, bunlann çoğunun he- nüz ilgili bakanlıklardan birtaslak halinde Başba- kanlık'a bile gelmediğini söylemektedir. 19 Şubat krizini yaşayan Ankara'nın bu açıkyüreklı itirafı, ba- zı bakanlann kendilerine bağlı bürokratlarla eşgü- düm içerisinde çalışmadıkları gibi acı bir gerçeği ortaya koyuyor. Dün Ankara 6. Idare Mah kemesi, Türk Tele- kom'un hisseterinin yüzde 33.5'inin özelleştirilme- sinin satış koşullannı belirleyen Özelleştirme Yük- sek Kurulu karannın yürütülmesinı durdururken Anayasa Mahkemesi'nin aynı kurumla ilgili gerek- çelerine dayandığını açıklıyor. O zaman, Tele- kom'un özelleştirilmesi için anayasanın başlangıç bölümü dedahil 4, 6, 16,128,165. maddelerinin ele alınmasında ısrar eden Enis Öksüz, hem bir anlamda haklı görünüyor hem de kendisine "Ma- dem böyleyse bugüne kadar neredeydiniz" soru- sunun sorulması kaçınılmaz oluyor. Tabii benzer bir sorunun, Özelleştirme Idare- si'nin bağlı olduğu Yüksel Yalova'ya da, Der- viş'ten önce bu sorunlarla görevli olduğu ilen sü- rülen Recep Önal'a da yöneltilmesi gerekiyor. Biz Türklerin sayısız özdeyişi arasında bulunan "yumurta kapıya gelmeden" sözü, aslında tavu- ğun o belirli zamanda niçin tüm çevresini ayağa kaldıracak biçimde bağırdığını anîatır gibi görün- se de insanlann bu tür olaylarda zamanında ön- lem almasını belletmeye çalışmak amacıyla söy- lenmiştir. 19 Şubat krizi başımıza çökmeseydi, Türkiye özelleştirme reformlannı yapmayacak mıydı? Ki- mi çevreler, o arada daha birkaç gün önce bir ga- zetemize verdiği demeç ile bugun izlenen strate- jinin kendi zamanında hazırlanmış olduğunu ısrar- la söyleyen Sayın Recep önal, Telekom gıbi has- sas bir kurum üzerinde alınacak tasarruflar için bi- zim geleneklerine bağlı yargı kurumlanmızın her ' defasında olduğu gibi kılı kırk yararcasına aldıkla- n "iptal" ya da "yürütmeyi durdurma" türünden kararlannı aşmanın tek yolunun anayasada ve ba- zı yasalarda değişiklik olduğunu bilmiyor muydu? Kemal Dervış'ın önüne konulan şu on beş ya- sayı değiştirin koşulunun gerçekleşebilmesi için TBMM'nin gece gündüz özverili bir çalışma yap- ması gerekiyor; ama parlamentonun önüne de öy- le her birisi uzun maddelerie gelecek tasanlar için bırakın on beş tam günün, içtüzük uyannca yapıl- ması zorunlu prosedür de dikkate alınarak daha uzun bir zaman diliminin kullanılması gerektiği or- taya çıkıyor. Durumu, hepimizin çok ihtiyaçı olan soğukkan- lılıkla irdelemeliyiz. On beş yasadan ıkisi, şu andaTBMM Genel Ku- rulu'nun gündemindedir. Bunlann şeker ve sivil havactlık kurumian ile ilgili olduğu biliniyor. Bu ikı yasa ile işe başlanılır ve genel kurulda verilecek önergelerle yapılacak düzeltmelerin dışında uzun görüşmelerden kaçınılır. Hükümetin bu yasalar için yapacağı bütün ça- lışmalara koşulsuz destek olacağını dün Grup Başkanvekili Bülent Annç'ın ağzından açıklayan ana muhalefet partisine egemen olan sorumluluk duygusunu parlamento dışına taşırmak, özellikle iş dünyasındaki paniği önlemek görevini "ya on beş gün, ya on beş gün" gıbi anlamsız bır ısrarı ortadan kaldıracak açıklamalar devreye sokulur. Bu aşamada Kemal Derviş, koalisyon partileri ge- nel başkanlannın iki gündür yaptığı açıklamalan güçlendirmek için üstüne düşenleri yerine getir- mekte gecikmeyecek eylemler yaparken aynı an- da başta anayasanın attı maddesi olmak üzere, öteki on üç yasa tasansının uzman teknokratlar- ca yapılan düzenlemeleri iki ayn aşamada ele alı- nabilir. MHP Grup Başkanvekili Ismail Köse'nin de söylediği gibi, anayasa dışındaki tasanlar tek bir temel yasa tasansında, kendi alanlanna gön- dermeler yapan maddeler sıralanarak gündeme alınabilir. Milletvekilleri, TİSK Genel Başkanı Refik Bay- dur'un dün kendi haklannda söylediği sözlere tep- ki göstermekten daha çok, nisan ayının TBMM'nin ekonomik önlemlerle ilgili yasalan oluşturmak için son firsat ayı olduğunun bilinci içinde görev yap- malıdırlar. Tüm bunlar yapılırken ülkenin yeni bir krize ta hammülü olmadıgı gerçeği nin yanı sıra yersiz pa- nikten ve çok kötümser tablolar, senaryolar hazır- lamaktan çıkar umanlar için de bir-iki satırlık ekle- me yapmakta yarar var Dünkü gazetelerin ekonomi sayfalan, Akbank yöneticilerinin dürüstçe açıkladığı bir övünmeyi yansıtıyordu. Akbank'ın Yönetım Kurulu Başkanı Sayın Erol Sabancı ile Genel Müdürü Zafer Kur- tul, bankanın net kânnın 343.6 trilyona ulaştığını ve krizden en küçük bir zararla çıkmadıklarını sb y- lüyorlardı. Dürüst çalışan öteki özel bankalarda da gerçek bilançolann üç aşağı beş yukan benzer sonuçlar vermesi, özellikle banka sahibi sanayicilerimizin bu ara dönemde üretimi durdurma, işçi çıkarma gibt sevimsiz önlemlerden uzak kalacaklan umudunu canlandırabilir. En azından, Kurban Bayramı günlerinde, 19 Şu- bat krizinin kendilerini en az yüzde 40 daha fakir yaptığını söyleyerek Miami'ye uçan tiplerin abar- tılı konuşmalannın yarartığı paniğin geçersizliğine yol açar. Faks: 0212-6770762 E-mail:obirgit(Ş e-kolay net DUZELTME Alevi Nusayrilerle yapılan röportajın 28 Mart 2001 tarihli bölümünde "Alevi Nusayriler. Ya- şar Nuri Öztürk'ün Hallacı Mansur adlı eserine tepki duyuyorlar" ifadesı yanlışlıkla kullarul- mıştır. Röportaj yaptığımız Alevi Nusayri dost- lar, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ü aydm. çağdaş bir din adamı olarak çok beğendiklerinı, Halla- cı Mansur adlı eserine olumsuz hiçbir tepkıleri olmadığın]. tersine, eserdeki bazı ifadelerın Ale- vi Nusayrilerin tezlerini destekler mahiyette ol- duğunu ifade etmişlerdir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear