14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 MART 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 BHgl yarışması Afyon'un Bolvadin ilçesinde ilköğretim okullan arasında genel küttür ve bilgi yanşması yapılıyor. Yanşma sonunda hemen ortadan kaldınlan sorulardan birinde "Hangi şıkta Milli Eğitim Müdürü ile Kaymakamın adı doğru verilmiştir" deniyor. "Mehmet Kurdoğlu ve Kemal Kumru" şıkkını işaretieyen öğrenciler kültüriü ve bilgili sayılıyor... Bu sorunun yanrtıyta ilgili bilgiler eksik kalmasın, yurt çapında paylaşalım: Mehmet Kurdoğlu, ilçe milli eğitim müdürü değil müdûr vekilidir ve asıl görevi bir lisede müdür yardımcılığı olup Bolvadin'de ruhsatlı silah taşıyan tek eğrtimcidir ve aynı zamanda MHP'ye kayıtlı DSP ilçe başkanının "yakin" dostudur... Kemal Kumru ise Islahiye'de kaymakamlık yaparken Süleymancılann öğrenci yurduna, bir imzasıyla ilçedeki yatılı devlet okulunun 80 ranzasmı vererek şeriatçılann büyük takdirini kazanan bir kamu görevlisidir. Bektronik posta: doiizsoindcuinixjriyeLcom.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Istihdam fuan açılmış... "Işsizleri konu mankeni vapacaklart" rof. Dr. Çetin Yetkin'in yönetiminde Antal- ya'da yayımlanan ve Türkiye çapında okur kitlesi bulan haftalık "Gazete Müdafaa-i Hukuk" ile aylık" Müdafaa-i Hukuk" dergi- si yayınına ara verdi ya da bundan böyle başka gruplar tarafından yayımlanacak... Çetin Yetkin'in yayın yönetmenliğinde Metin Ay- doğan, Alev Coşkun, Prof. Dr. Cihan Dura, Prof. Dr. Erol Manisalı, Sevgi Özel ve Prof. Dr. Tahsin Yücel'den oluşan yayın kurulu ise "Yeniden Müda- faa-i Hukuk'u yayımlamaya başladı ve aylık yeni derginin ilk sayısı çıktı. Yeniden Müdafaa-i Hukuk'tan yapılan "zorunlu açıklama"da eski Van Valisi ve eski DYP Van Millet- vekili Mahmut Yılbaş'ın, "Müdafaa-i Hukuk"taya- zı yazmaya başladıktan sonra gazete ve derginin ma- li gereksinmelerini karşılamak için bir vakıf kurulma- sını ısrarla önerdiği ve kendisine verilen vekâletle "Mü- dafaa-i Hukuk vakfTnın kurulduğu belirtilerek şöy- Dayanışmale denildi: "23 Şubat 2001 'de Ankara'da yapılan ilk genel ku- rul toplantısında, vakıf kurulmasına karar verenlerin bilgisi dışında Yılbaş tarafından kurucu yapılan ki- şilerin katılımıyla yayına mali kaynak aynimayaca- ğı, toplanan paralann kermes ve konferans düzen- lenmesi, çocuklann ve gençlerin pikniklere götürül- mesi için harcanacağı bildirildi. Dergi ve gazetenin imtiyaz hakkı, malvartığı vakfa devredildiği için hiç beklenmedik bir durumla karşılaştık. Mahmut Yılbaş ve arkadaşlannın tutumlan yüzünden, binbir emek- le yarattığımız değerler, iyi niyetin ve güvenmenin sonucu olarak bir anda elimizden çıkıp gitti. Bugün için bizler yeniden ve srfırdan, daha doğrusu büyük bir borç altına girerek, zor koşullarda sağladığımız c/rc - A /â 'C/7 O£ sr'ki , DAW(J)- m ,i^.. ^ ,:,.^.- İYiyjU A-4/A/Ç/li»XS KliİPMİ araç gereçlerimizden, büro malzememizden yoksun bırakılarak işe başlamak zorunda kalmış ve vakıf üye- liğinden çekilmış bulunuyoruz." Yeniden Müdafaa-i Hukuk'un çıkışı gerçekten zor koşullarda gerçekleştirildi. Çetin Yetkin, eski gazete ve dergi abonelerine karşı mali yükümlülükleri de üstlenmek gibi bir yü- kün altına girdi. Dileyen eski abonelere Yeniden Mü- dafaa-i Hukuk aboneliği yapılıyor... Gün dayanışma günü... Yeniden Müdafaa-i Hukuk'a üç aylık 6 milyon, al- tı aylık 12 milyon, yıllık 24 milyon lirayla abone olu- nuyor. Posta çeki "Ibrahim Çetin Yetkin -1119234"; iletişim için telefon 0.242. 244 50 29 - 248 25 60. Tarih, "Müdafaa-i Hukuk'un yayınına kimlerin han- gi amaçla son verdiğini de günü geldiğinde yaza- cak... Şimdi, tarihi bir sorumlulukla Yeniden Müdafaa-i Hukuk'a abone olma, abone bulma zamanı... TarmBakanhğıDüzce'demuzüretecek! Ziraat yüksek mühendisi Bünya- min Kozak, Anamur llçe Tanm Mü- dürlüğü'nde görev yapıyor... Kozak'ın uzmanlık alanı, muz ve çi- lek üreticiliği; "Muz Yetiştiriciliği'nin kitabını da yazmış... Genç ziraat mühendisi, Türkiye'nin en önemli muz üretim bölgelerinden Anamur'da gecesini gündüzünü üre- ticilerle geçiriyor; hani "muzla yatıp muzla kalkıyor" dense yeridir... Fakat Kozak, küçük hesaplar pe- şindeki "büyük" yerel siyasilerin gö- züne girmeyi başaramıyor... Sağcılara göre "komünist", solcu- lara göre "faşist" sayılıyor... Üreticinin, Bünyamin Kozak'a gös- terdiği ilgi siyasileri çileden çıkanyor... Kozak geçen yıl, valilik onayı ile Mersin'e atanıyor, fakat muz üretici- lerinin tepkisi üzerine atama durdu- . ruluyor. Sonra, yine valilik onayı ile Mersin'e geçici görevle gönderiliyor, yine tepki üzerine Anamur'a dönü- yor... Ne ki Anamur'un "büyük" siyasile- ri boş durmuyor ve geçenlerde MHP'li Tanm ve Köyişleri Bakanlığı'nın em- riyle Bünyamin Kozak'ın Düzce'ye üç ay geçici görevle tayini çıkıyor... Anamur'da ne kadar üretici örgütü varsa hepsi toplanıyor ve "Ülkemizin içinde bulunduğu bu ekono- mik kriz içinde, bölge tanmı- nın gelişmesi için çalışan tek- nik elemanlara ihtiyacımız var- ken muz yetiştiriciliği konusun- da çiftçimize yardımcı olan bir uzma- nın Düzce'ye tayin olmasını kabul edemiyoruz" diyor... Tanm ve Köyişjeri Bakanı Hüsnü Yu- suf Gökalp'in bir bildiği vardır herhal- de; Düzce'de muz üretimini başlatmak gibi! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKlNCl Antalya'da 'Akdeniz'e' Merhaba; Kars'ta 'Kafkasya'ya' Merhaba... Bu köşede "Antalya" başlı- ğını görüp de; "yine bir duyar- sızlığın ÇED'ini okuyacağız" diye üzülen Antalya dostlany- labukezbir "sevinci" payla- ş#ca£ız... Nıce do$Üuk4aqn* sevgilerin ve gûzellıklenn key- fini kaçıran şu acımasız "be- tonlaşma" ortamında, aynı duygulann hiç değilse Akde- niz'le olan "karşılıklı özlem- lerine" yakında kavuşmuş olacaklannın huzurunu tada- cağız... Yine bu köşede "Kars" adı- nı görüp de; "yine bir hüznün ve yalmzlığın burukluğuna tanık olacağız" diyen Kars âşıklanyla da bu kez bir "ku- caklaşmanın" coşkusunu ya- şayacağız... Nice sevdalan ve ya- kınlıklan bırbırlenne "hasret" kılan şu "siyasal sınırlan" bun- dan böyle "kültürel işbirliği" Işte Antalya, bu "afTedilmez vefasızlığmı" artık terk ediyor. Sözde değil, özde ve yûrekten "uygarbğa merhaba" diyor. Bir mılyondan fazla kişınin ,"^tUt suyunu" çn az^Akdçni? kadar "temiz'' olarak bu tarih- sel dostunu kirletmeden deşarj edecek "Biyolojik Antma Te- sisi"ni ınşa edıyor... Büyükşe- hir Belediye Başkanı Dr. Be- ldr Kıunbul'un deyimiyle, An- talya asıl şimdi "Antalyalı" oluyor, 21. yüzyıla, "Akdeniz'e yakışır n bir kararla "merhaba" diyor... En gûzel imzalar... Aynı güzel merhabanın Kars'taki sevgilisi de "Kaf- kasya"... Çünkü Kars, hemen tüm "in- sani değerleriyle" ve bu de- ğerlerin yaratnğı kültürüyle, ge- Kars'ın hûzünlfi ama kimlikli evlerinde artık sevinç var. buluşmasına dönüştürme kara- nnın "toyuna" (düğününe/bay- ramına) ortak olacağız... En gûzel inşaat... Söze Antalya'dan başlaya- lım... ""nırizm" denilince hiç tartışmasız ülkemizin "başken- ti" olan bu tarih, doğa ve deniz cenneömızı, "imar rantının" gözü kara yapılaşmasına kurban etmenin yıllardır gerilimini ya- şıyoruz. Bu duyarsız politıkay- la tarihi ve doğayı yitirirken, yine imar rantının "altyapıyı ve çevreyi gözetmeyen" hırs- lan yüzünden "denizi'' de göz- den çıkartıyoruz... Oysa o de- niz, "Akdeniz"dir... Yani, Antalya'yı "Antalya" yapan tüm değerlerin beşiği, anası ve hatta "varlık nede- ni"dir... Bunedenle Antalya'nın "Ak- deniz'i kirletmesi" demek, kendi mayasını, soyunu sopu- nu, onurunu ve gururunu da kir- letmesi demektir... Bu öyle sı- radan bir deniz kirlenmesi de- ğil, aynı zamanda bir "kişilik kirienmesi"dir. Yine bu her- hangi bir çevre kirlenmesi de de- ğil, bir kente yaşam ve uygar- lık katan tüm değerlerin "yara- ücısını" yok etmektir. lenekleriyle, müzığiyle, mima- risıyle, lehçeleriyle Kafkas- ya'nın ülkemizdeki tarihsel tem- silcisidir... Üstelik, hem Tûrki- ye Cumhuriyeti'ne ve Anado- lu'ya yûrekten bağlı ve sevda- h hem de Kafkasya'ya olan "kvdeşliğini" gönlündehep yaşatan bir "Anacan" gibi- dir.- Kars'm Anadolu ile Kafkas- ya arasmdaki bu tarihsel mis- yonu da artık "sözden" çıkı- yor, "yaşama" dönüşüyor. Kars ile Azerbaycan'ın Gence keııti temsücileri, 12 Mart 2001 günü Ankara'da "Kardeşlik Protokolü" imzaladılar. Böy- lece, yıllardu- hasret türküle- rinJe dıle getmlen bır "sınır ötesi özlemin" bundan böyle «birlikte giderilmesi" adı- muıi attılar... Kars - Gence sözleşmesinin altııida, Vali Nevzat Turhan, Be.ediye Başkanı Naif Alibe- yojln ve Gence lcra Hâkimiye- ti Başkanı Babayev Eyvaz tl- yasoğlu'nun imzalan var. Duy- gu voksunu resmi imzalardan nefet eden birisi olarak, bun- lar ıe kadar da güzel görünü- yorargözüme... Oel>nci@cumhuriyetcom.tr KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACl BULUT BEBEK NURAYçtFTçî bulutbebek@hotmail.com TARlHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 28 Mart OL/MP/K EVUL/Kf. I9şroe §USUN,SPO* otMnnsr, EÇKE AZ RACTÎANK S»OÛ- SÛNB WA*r OUXJ. Töee*, iıu' ÛHLÛ odup)y*T ÇAMP&ONU içiN- Dİ.AVUSTKALIMI* YIVtLAN ISSiMOSOUÜNe OUuPİY*TCrtUNtA- Rl SlüKlNOA, CHSK /mMDA AlTlN MAPALYA AIAN,ÇEK KADiN A7Z£Tr OUBA PiurOVA İl£, Y/A/E ALT/N MA- DALV*U,AA4G&KAU Ç£/ÜÇ A7%4A PİYOMU HAKOU) COHNOUy, gHeS/g LBKİUE AÇr/c OLMUÇTU. EVLBNME- Y£ KABAR VEKAAEL&&NE KABÇfN, İ f l İ İ İÇ K Ç i E İÇİN S/e Y/L UĞRAÇMAtA& 6£~ REKMİŞrİ. SONUMDA, ÇE*a£W¥AK YA CUMHU£&IŞkAN/NIN ÖZEL ' NİYLE, BU ttt/ AY£I Sl&K İNSA- AÇAMlA£/Nt 8#eLİK£8İÇ ZEYTİNBURNU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2000/121 Davalı: Fariye Biçer- Nuripaşa Mah. 62. Sk. No: 30, K: 1, D: 1 Zeytinbumu adresinde iken ikametgâhı halen meçhul Davacı: Ruşan Biçer tarafindan aleyhinize açılan boşanma davasmda tûm aramalara rağmen ve zabıtaca adresıniz meçhul bulundu- fundan duruşma gününün ve dava dilekçesinin tarafinıza ılanen teblığıne karar verilmiştir Bu itibarla, Mahkememızın 2000/121 esas sayılı dosyasının duruşması olan 27.04.2001 gûnü saat 11.30'da mahkemede hazır bulunmamz veya kendınızı bir vekıl ile temsıl ettır- meniz, dunışmaya gelmedığınız veya vekil göndermedığıniz takdırde HUMK'nun ılgılı maddeleri uyannca duruşmaya yokluğunuzda devam edilerek karar venleceğı, dava dılekçesi ve dunışma günü teblığı yerine kaim olmak üzere tarafinıza ılan olunur 26 02 2001 Basın: 15797 PANO DENÎZ KAVUKÇUOGLU Çarkıtelek Bahçemde, sevgili ServerTanilli hocamın biryıl önce Strasbourg'dan gelirken getirdiği 1997 ürü- nü kırmızı 'A/sace'şarabına uygun düşeceğini dü- şündüğüm dana pirzolasının ızgarasını hazırlar- ken, gözüm 'çarfafelek' sarmaşığının dalında ku- ruyup kalmış meyvesine takılmıştı... Kitaplarda adı 'passiflora' olarak geçen ve doğada 400 kadar tü- rüne rastlanan ilginç bir sarmaşıktı çarkıfelek... Gü- zel çiçekler açan bu bitkinin kimi türleri 'sûs bitki- si', kimi türleri de yenilebilir meyveleri için yetişti- riliyordu. Yine türüne göre 3-9 metre yüksekliğe tır- manabiliyordu çarkıfelek sarmaşıkları. Hıristiyan- lar, çiçeğini, Hz. Isa'nın yaşamının son saatlerinin ve çektiği acılann simgesi olarak kabul ediyorlar- dı. Çiçeğin taçyapraklanyla erkekorganları arasın- da bulunan iplik gibi uzantılan 'dikenH faç'ı, erke- korganlann üstünde düğme biçimli tepecikleri olan üç adet boyuncuk 'çarmıha genlışte kullanılan çi- w'ter1, erkekorganlar 'beşyara 'yı; beş adet çanak- yaprak ile beş adet taçyaprak da 'Isa'ya ihanet eden Yahuda'nın ve yargı gecesi onu üç kez inkâr eden Petrus'un dışında kalan on havari"yi simge- liyordu. ••• Daha önce hiç görmediğim, belki görüp de üze- rinde durmadığım, yaz boyunca açan çiçeklerinin ortası açık san, çanak ve taçyapraklan ise mora ya- kın lacivert-beyaz renkli bu sarmaşık küçük bah- çemize nasıl, nereden gelmişti, bilmiyorum. Kom- şu bahçeyle aramızdaki alçak duvann üzerine tel örgü çektirdiğimiz günün haftasında bitivermişti duvann dibinde... Doğrusu ilkgördüğümüzde pek de önemsememiştik bu hiç albenisi olmayan açık yeşil sürgünü... Fakat o aynı toprakta, aynı günler- de biten yaban otlarının arasından sivrilmiş, bah- çe duvannın küçük çıkıntılanna sülükleriyle tutuna tutuna tel örgüye doğru tırmanmaya koyulmuştu... Ama ondan sonra, tel örgünün doğaya ters düşen, çevreyi tırmalayan aykınlığını nasıl kapatınz diye dü- şündüğümüz bir sırada, yolu her nasıtsa bahçemi- ze düşmüş bu şaşkın sarmaşığa bir '/curtanc/' gö- züyle bakar olmuştuk... (nanılmaz bir hızla boy atmış, dallanıp yaprak- lanmıştı sarmaşığımız. Aralarında anların vızıldadı- ğı yapraklannın rengi de koyulaşmıştı. iki aya var- madan tel örgü kapanmış, canlı, yeşil bir 'duvar' çıkmıştı ortaya... Yazın ortalanna doğm, bir sabah sarmaşığımızın çiçeklerini gördüğümüzde, -bunu daha önce hiç aklımıza getirmediğimizden olacak- çok şaşınnıştık. Adının 'çarkıfelek' olduğunu da o gün sorup öğrenmiştik zaten... Çiçekler aynı gün hava kararırken kapanmışlar, bir daha da açılma- mışlardı. Yalnızca bir gün yaşıyorlardı çarkıfelek çiçekleri... Günle birlikte doğuyoriar, gün batarken ötüyoriardı. Solmaya, kurumaya başlıyoıiardı. Ama kuruyup düşen her çiçek yeni bir sürgün olarak fış- kınyordu topraktan... Yazın sonuna doğru martı yumurtası iriliğinde, rengi limonunkini andıran, -tat- mayı denemediğim- birkaç meyve vermişti sar- maşığımız... .; • • • • , - • Iri dana pjrzolasının ızgarada eriyen, eridikçe- damlalaşan yaglarihın tel mazgalın altındaki köz- lenmiş kömürie her buluşmasında çevreye yayılan, dağ kekiğiyle katmerienmiş o muhteşem 'rayiha'st- nın kışkırtmasıyla, yetmiş iki hanelik yazlık sitemi- zin yaz kış 'meskûn' tek hanesinin küçük bahçe- sine biraz sonra doluşacak kediler nedeniyie gir- diğim 'teyakkuz' durumumu koruyarak, çarkıfele- ğin o dalında kuruyup kalmış meyvesine bakarken, onu böylesine çekici kılanın aslında 'ne' olduğunu düşünüyordum... Anlattıklanmdan daha farklı bir özelliği olmalıydı bu sarmaşığın... Kendi kendime sorduğum sorunun yanıtını, Server Hoca'nın 'pi- not no/re'ını yudumlarken bulmuştum... Çarkıfelek sarmaşığını benim gözümde çekici ve anlatmaya değer kılan, onun 'muhalitdoğası'^ ol- malıydı... Çevresine aykırı düşen bir bitkiydi çarkı- felek... Çünkü yaprakdöken bütün bitkıleryaprak- lannı sonbaharda dökerlerken, o ilkbaharda dökü- yordu... Kışın çıplaklaşmış ağaçlann, çalılann, baş- ka sarmaşıklann dalları ilkbaharla birlikte yaprak- lanırken onun yapraklan o zaman sararmaya, dö- külmeye başlıyordu... Ama ne var ki çok kısa bir zamanda yeniliyordu kendisini o... Serpilip geliş- mede hıçbir bitki boy ölçüşemiyor, yanşamıyordu onunla... Aykınlığıyla çevresini bütün bir kış yeşil- den, yeşilliğinden yoksun bırakmıyordu. Bir sarma- şıktan bile öğreneceği çok şey vardı insanın... Ha- ni, 'hayattan öğrenmek' derter ya... Öyle işte... Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(« tuyap.com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Bir konuyla ilgili olarak de- rinliğı olmayan kalıplaşmış bıl- 3 gi. 2/Avuçiçı... Jüpitergezege- ninin bir uydu- 5 su. 3/Uğursuz- g luk. 4/ Klor elementinin sımgesı... Bir 8 nota...Ceylan. g 5/Mert,kalen- der ve babacan kim- se... îskambıl kâğıtla- 1 nnın atası sayılan des- 2 teye ve bu deste kulla- 3 nılarakbakılanfalave- 4 rüen ad. 6/ Sızma su- 5 larının akışını kolay- laştırmak ıçın bır du- vara açılan dar ve uzun yank. 7/ En küçük sos- yolojikbirim... Yemek. 1 2 3 4 5 8/ Latife... Menteşe. 9/ Bir tür böreL YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kıyılarda ve ırmaklarda kullanılan, on üç çifte kürekle yürütülen ince donanma gemisi. 2/ Elle ya- pılan düz dikiş... "Behiç — " : Çizerimiz. 3/ Eski dilde ay... Iri taneli bezelye. 4/Akıl... Birkimsenin egemenlığini tanıma. 5/ Tek bir sanatçının tek bir çalgı ile verdiği konser. 6/ Bır bağlaç... Öküz yem- liğı. 7/ Bele ya da boyna asılı olarak taşınan su ka- bı... Rütbesiz asker. 8/ Erbiyum elementinin sim- gesi... Ege Bölgesi'nin en yüksek dağı. 9/ Çabuk ilerleyen hastahklar için kullanılan sözcük... "Şe- n e r — " : Oyuncumuz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear