23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 2001 CUMARTESİ HABERLER Mimarlar Odası ve ÇEKÜL'ün başvurusuna Orman Bakanı Nazmi Çağan olumlu yanıt verdi Kültüre 'oıtnancı' desteğiOKTAYEKlNCt Korumacı çevrelerde yıllardır özle- mi duyulan "eski eser yapılann resto- rasyonuna ucuz ahşapyardınu" niha- yetgerçekleşiyor... Orman Bakannğı'mn bu yardımı yapabiimesı için hazırladığı mevzuat değışıklığı teklifine Maliye Bakanh- ğı'ndan da olumlu görûş verildi. Böylece, "en önemti aşamanın ge- çildiğiın" belirten Orman Bakanlığı yetkilileri, istedikleri değişikliğin Ba- kanlar Kurulu'nca da kabulünden sonra hemen uygulamaya başlanabi- leceğıni belirtiyorlar... 'Pahalı* bahanesl kaHcıyor Korunması gerekli "kültür varhkla- n" olarak belirlenmiş sivil mimarlık örneği yapılann "özgün şekükriyle" restore edilmesini "zorlaştiran" en • Koruma altındaki eski ahşap yapılann restore edilebilmesi için gerekli kerestenin Orman Bakanlığı tarafindan 'piyasa fiyatlarının altında' verilmesine yönelik mevzuat değişikliğine Maliye Bakanhğı'ndan da olumlu görûş bildirildi... yarlı kuruluşlarca 1980'lerdenbuya- Mimarlar Odası ve ÇEKÜL katılı- na yapılan başvurulara 15 yü sonra mıyla sürdürdükleri "Kültür Varhkla- "flk kez" olumlu bir karşılık verildi. nnın KorunmasınaValiliklerin de Ka- önemli faktörlerden biri, ahşabın "pa- hah" olması... Sadece dar gelirli eski ev sahipleri değil, varsıl kişiler bile bunu gerekçe göstererek ya restorasyondan kaçını- yorlar ya da ahşap binalar yıkılarak yerlerine "betonanne taktitieri" ya- pılıyor. Böylece, her iki durumda da kültû- rel miras "yok oluşa" sürûkleniyor, toplumda zaten çok gûçlü olmayan korumaya dönük istek ve özen de ye- rini bu mirasın tûmüyle "gözden çı- kartıtıtıasın»" bırakıyor... lşte bu olumsuzluğu gidermek ve eski eserlerin restorasyonuna bir "devlet desteği" olarak Orman Bakan- lığı'nca ucuz fıyattan "kereste tahsi- si" yapılmasını sağlamak üzere du- Orman Bakanı Nami Çağan ve üst düzey bürokratlannın "yaprcı yakla- şımlarT sonucunda hazırlanan mev- zuat değişikliği ise MimaıiarOdası ve ÇEKÜL'ün aynı yöndeki son girişim- leri üzerine başlatüdı... , Tantan da devrede... • Istanbul'daki Fatih Belediyesi Baş- kanlığı döneminde de özellikle Zey- rek semtindeki eski ahşap yapılan kurtarmak için "ucuz kereste temini- nin" en önemli faktörlerden biri oldu- ğunu gcren ve yaşayan Içişleri Baka- nı Sadettin Tantan, yaklaşık bir yıldır tdması" kampanyasında bu konunun yeniden gûndeme getirilmesine de destek verdi... Aynı yönde hazırlanıp Orman Ba- kanlığı'na sunulan "Shil Mimaruk Orneklerinin Restorasyon Projelerine Ahşap Tahscd" hakkındaki "ortakça- hşma" önerisine de yine Mimarlar Odası ve ÇEKÜL'le birlikte "vahle- rin" de katılmasını uygun gören Tan- tan, bu konuda gerekli hazırhklar için Içişleri Bakanlığı bürokratlannı da harekete geçirdi... Bu gelişmelere paralel olarak Or- man Bakanı Nami Çağan'ın da ahşap ağırhkh kültür varhklannın korunma- Eski evierin onanmma kereste tahsisinde ilk koşul "testiBi" otanalan ve "onayiı projeferi" buhınması. Buna dayah "keşjflere" göre verüecek kereste ise sadece "restorasyon" amaçlı kuDamlabflecek, yapuıın özgün mimarisiyle ügisi obuayan yeni "dekorasyona" yönelik tahsis yapılmayacak-. Amac dışı lnın«nımlar için de caydma yapünmlar düşunülüyor; buna göre, tahsis keresteyi ilgili binada kuDanmayanlar cezafamdmlacaidar-. (Fotoğraf: Eyüp'te sahıplerince restore edılemeyen ahşap Istanbul evleri.../ OKTAY EKtNCÎ) \wxhmmgeivkçesi: De\ietgömidirKültür varlıklanna ahşap tahsisi konusunda ÇEKÜL ve Mimarlar Odaa'nın yaptıklan başvurudaki "gerekçeter", Orman Bakanlığı'mn bu yöndeki mevzuat değişikliğinde de "temel dayanaklar" olarak kabul edildi. Aynı değişikliğin Maliye Bakanhğı'nca da olumlu görühuesine neden olan bu dayanaklar ise kökenini sadece ulusal hukuktan değil, "uluslararası sözieşmelerden" de alıyor. Buna göre Orman Bakanlığı'nca teklif ekinde diğer bakanlıklara da gönderilen u madde gerekçesT 1 metninde, "Külrürel mirasm korunmasmı sağtamak devlet görevidir* denerek özetle şunlar vurgulanıyon • Tescilli kültür varlıklaruun korunması karannı alan, vatandaş değil "devteTtir. • Anayasanm 163. maddesi, kültür varlıklannın korunmasında vatandaşı ve devleti "ortakgörevti" kılmıştır. • 2863 sayıü Koruma Yasası'nda, kültür varhklarmın "devlet mah" olduğu hükmü vardır. • Avrupa Konseyi üyesi olarak Türkiye'nin de kabul ettiği Avrupa Kentsel Şarü'nm 44. maddesinde "Yapdar özei mülkiyette bile oba koruma yükümlüluğü kamunundur" ilkesi bulunmaktadır. • Aynı belgede yine ilgili kamu kuruluşlannın "restorasyon için yardım, maizeme sağlanmaa vfaT görevleri tanımlanmıştır. • Orman Kanunu'nun 30. maddesinde "hlzum ve fayda görûien haUerde tahsisli sanşlara'' olanak sağlandığından, kültür varlıklannı koruma amaçlı tahsisin de yasal dayanağı bulunmaktadır... sında Bakanlığının "etkin desteğmin" zorunlubir "ulusal görev" olduğunun altını çizmesi üzenne çalışmalar hız- landınldı ve kısa sürede sonuçlanma aşamasına getirildi... Mevzuatta 'uyariama' Orman Bakanlığı'mn, örneğin or- man köylülerine "zorunhı ihtiyaç" gerekçesiyle verdiği gibi, evleri "es- ki eser" olan taşınmaz sahıplerine de yine "restorasyon için zorunlu ihti- yaç'' kabulüyle ucuz kereste tahsis edebilmesi, "Onnan Ürünlerinin Tahsisli Saüşlan Hakkmda Esas- bur*M bu konuyla ilgili 4. maddesi- ne yeni bir "fikra" eklenmesiyle mümkün olabilecek... Bakanlığın bu amaçla düzenledi- ği "4. md.ye ek (r) bendi", Koruma Kumllan'nca "tesdl" edilmiş yapı- lara, "onayh projeye" dayah keşif- lerde belirlenecek mik- tarda "orman ürünü- nûn" tahsisli satışına ola- nak sağlıyor. Bu ek maddenin Ba- kanlar Kurulu'nca da onaylanıp yürürlüğe gire- bilmesi için "olumlu gö- rfiş" vermesi gereken di- ğer bakanlıklar arasında en "kritik" olanı ise Ma- liye BakanhğL.. Her türlü devlet malmm satışında "ulusal ekonomiye yara- n" gözetmekle yükümlü bu Bakanlığın karan, ge- nellikle hep "beKrteyici" oluyor... lşte bu aşamayı da olumlu olarak aşan ve 27.02.2001 tarih-332Osa- yı ile "Maliye Bakanhğı onayınT da almış olan ye- ni mevzuat düzenlemesi- nin yürürlüğe girmesi için geriye artık sadece Ba- kanlar Kurulu karan kal- mış durumda... Orman Bakanı Nami Çağan ve Dışişleri Baka- nı Sadettin Tantan, Kül- tür Bakanı İstemihan Ta- lay'm da etkin desteğiyle bu tarihsel karann birkaç hafta içinde çıkabileceği- ni söylüyorlar... Evet... Bu gelişmeyle birlikte Türkiye'nin ahşap ağırlıklı geleneksel mi- mari zenginliğinin "öz- gün nitelikleriyle" koru- nup gelecek kuşaklara ak- tanlmasında çok önemli bir aşamaya da geçilmiş olacak... Kültür varlıkla- ruıı yıkanlar ya da "beto- narmebinalara" dönüştü- renler, artık ahşabın paha- h olmasını gerekçe olarak ileri süremeyecekler... Troya savaşlan, Anadolu'nun Batı'dan gelen saldırganlar karşısında destanlaşan ilk direnişine konu olmuştu Anadohı'ya yenidenGÜRSELKÖKSAL FRANKFURT - Troya (Truva) ile ilgili son bulgular, Çanakkale yakmlanndaki bu antik kentin, sadece Doğu ve Batı arasındaki stratejık bir askeri nokta olarak değil, Av- rupa ile Asya arasında bir külrürel ve ticari alışveriş metropolü, çeşitli dinlerin sü- rekli bir arada olduğu bir yer- leşim birimi ve bir hoşgörü merkezi olduğuna işaret edi- yor. Bu durum, esas olarak burada Alman arkeolog Prof. Dr. Manfred Korfmann'ın yönetiminde 1988'denbuya- na sürdürülen kazılarda gün ışığına çıkanlan yeni bulgu- lann değerlendirilmesinin bir sonucu. Troya kazıları Bilindiği gibi Batı'dan ge- lip, Anadolu'ya hâkim ohnak isteyenlerin ilk önce ele ge- çirmek zorunda olduğu, bu yüzden de sık sık saldınya uğrayan, yakılıp yıkılan, isti- la edilen bu merkezin, istila- cılarakarşı destanlaşan ilk di- reniş efsanesı Batı'nm hem kültür ve sanatında hem de siyaset ve toplumsal yaşa- mında binlerce yıldır ilginç izler bırakmıştı. lşte Troya efsanesinin izle- ri ve bu bölgede sürdürülen kazılann sonuçlan ilk kez bir arada kitlelerin bilgisine su- nuluyor. Troya. Pûş ve cerçeic Ahnanya'nın Stuttgart kentinde 17 Mart'ta açılacak "Troya, Dûş ve Gerçek" adlı sergide, bir yandan tarih bo- yunca Troya'nın Batı sanat ve edebiyatındaki yeri, diğer taraftan bu Anadolu uygarlı- ğının insanhk tarihindeki önemini gösteren kazı sonuç- lan sergılenecek. Sergi 17 Haziran'a kadar devam ede- cek. Prof. Dr. Korfmann'ın yönettiği, Türkiye ve Alman- ya cumhurbaşkanlannm hi- mayesmde açılacak sergi, da- ha sonra da Kuzey (Bra- unschweig: 14 Temmuz - 14 Ekim) ve Orta Ahnanya'da da (Bonn: 16 Kasun -17 Şu- bat 2001) gerçekleştirilecek. Sergiye her iki ülkeden çeşit- li kurumlann, müzelerin kat- kıda bulunduğu açıklandı. Sergi, Anadolu'daki antik uygarlıklann Baü kültürün- deki yeri ve günümüz için önemi açısmdan yeni bir aşa- ma olarak değerlendiriliyor. Serginin gösterileceği şehir- lerde, bu sergiye paralel ola- rak düzenlenen Troya konu- lu kitap tanıtunlan, şiir oku- Homeros'un yazdığı İlyada ve Odysseia'ya ilham olmuştu Troya konusu hâlâgüncelTarihi boyunca çok sayıda saldınya, kuşatmaya uğrayan, istila edilen, defa- larca yakılıp yılûlan ama sonunda yeni- den ayağa kalkmayı başaran Troya üze- rine M 0 8. yüzyılda yaşadığı kabul edi- len Anadolulu ozan Homeros'un yazdı- ğı (ya da "söylediğj" ve daha sonra ya- zıya geçirilen) "Dyada" ve "Odysse- ia"mn Batı edebiyatının temellerini oluşturduğu büiniyor. Sergi düzenleyicilerinin bu konuda yaptığı açıklamada şöyle deniliyor: "Sergide tryada destanmdaki tannlann ve kahramanlann dünyast, nadir elyaz- malanyla yaah ve görsei antik kaynak- lar,uhıslararasıalandaçokiyitanınanva- zo resimleri ve plastik eserlerle tekrar canlandırüacakür. GünümüzdebOeTro- ya konusunun reklam ve karikatürlerde hâlâ kuHandıyorolması,tarihte, sanat ta- rihinde ve harta günümüzde bile bu ko- nunun ne kadar güncel olduğunu bize Dünya kürtiir mlrası Homeros ve eseri İlyada, Troyave MÖ 12. yüzyılda olduğu tahmin edilen Tro- ya Savaşı ile antik dönem, ortaçağ ve günümüz yazarlan arasındaki çekişme, serginin "dûş" kısmını oluştururken, 50 yıllık aradan sonra 1988'de başlayan ka- zılarla yeniden gün ışığına çıkanlan pa- ha biçilemeyen eserler ve taribin yeniden yazılmasını gerektiren bilgiler de sergi- nin "gerçek" kısmını oluşturuyor. Bugerçekler, 1988'denbuyana bölge- de araştırmalannı sürdüren ve Troya'nın 1999'da UNESCO tarafindan Dünya Kültür Mirası listesine alınmasında bü- yük katkısı bulunan Prof. Dr. Korf- mann'ın yönettiği çahşmalara dayanı- yor. Bilindiği gibi Troya, 1868'de Alman tüccar Heinrich Schliemann tarafindan keşfedilmişti. Aslında efsanedeki hazi- nelerin peşinde olan ve bunlann bir kıs- mını da bulup dönemin Osmanlı hükü- metinin iigisizliğinden yararlanarak Al- manya'ya kaçıran "amatör arkeokjg" Schliemann, büyük tahribatlara neden olmuştu. malan, tiyatro oyunlan ve konserler de gündemı zen- ginleştirecek. Bu sergi çerçe- vesinde düzenlenecek külrü- rel etkinliklerin geniş kitlele- ri meşgul etmesi, Türkiye - Almanya ilişkilerine de olumlu katkılarda bulunması bekleniyor. Serginin mallyeti 4.2 mllyon marfc Toplam olarak 4.2 milyon marka mal olan ve açılışı he- yecanla beklenen sergi, bu konuda düzenlenen en kap- samlı etkinlik. Dev projenin masraflan Ahnanya'nın Ba- den Württemberg ve Aşağı Saksonya eyaletleriyle eski başkent Bonn'daki Federal Almanya Cumhuriyeti Kül- tür Salonu tarafindan üstle- nildi. Açılışa Türkiye ve Al- manya'dan üst düzey devlet adamlannın katılacağı öğre- nildi. Bu arada Baden Würt- temberg Bilim, Araşrırma ve Sanat Bakanlığı Müsteşan MkhaelSieber, sergiye, sade- ce büyük kitleleri kendine çe- kecek birinci sınıf bir etkin- lik olduğu için değil, "Türld- yeveAlmanya arasındaki iüş- kikrigüçlendiripcanlandn-a- bileceği r ' için de çok önem verdiklerini açıkladı. CUMARTESİ YAZILAm ATAOL BEHRAMOĞLU Si » Gazap Uziimlerf John Steinbeck kişiliğimin oluşmasında kat- kısı en çok yazariardan biridir. "Fareler ve Insan- lar", "Inci", "Bitmeyen Kavga", özellikle de "Ga- zap Üzümleri" liseli yıllanmın unutulmaz kitapla- nndandır. John Ford'un çektiği 1940 yapımı "Ga- zap Üzümleri"n\ önceki gece yarısı bir TV kana- lında izlerken Steinbeck'in yaprtını bir kez daha düşündüm. • • • John Ford'un fllmini de yıllar önce izlemiş ol- malıyım. Aradan geçen uzun zaman, amaondan daha da çok filmin üstün nitelikleri, "Gazap Üzümleri"n\ izlerken bende yepyeni bir film izli- yormuşum duygusu uyandırdı. Siyah-beyazın hiç kanıksanmayacak lezzeti; tek tek sahnelerdeki sadelik ve bunun uyandırdığı gerçeklik duygusu; dev bir romanı böylesine özlü biçimde özetleme başansı; bunlann yanı sıra da H. Fonda'nın abar- tısız, yalın oyunculuğu, "Gazap Üzüm/eri'ne hak- lı olarak bütün zamanlann en iyi fılmlerinden biri olma özelliğini kazandırıyor. Filmde beni en çok etkileyen ve düşündüren, göçmen işçilerin top- landığı "konaklama kamplan"y\a Nazi toplama kamplan arasındaki beH'gin, carpıcı benzerlik ol- du. Büyük toprak sahiplerinin çıkannı savunan "düzen bekçileri"y\e Nazi asker ve subaylannın giyim kuşamlan arasındaki benzeriikler de (özel- likle bir gece sahnesi çekiminde) yine belirgin bi- çimde algılanıyordu. Bunlann rastlantı değil, yö- netmenin özellikle vurgulamak istediği bir koşut- luk olduğunu sanıyorum. • • • Romanda (ve filmde), Joad ailesi ekseninde, topraklanna bankalar ve büyük sermayece el ko- nulan Oklahomalı çiftçilerin; bu yoksul düşmüş, fakat aile bağlan ve yardımlaşma duygulan güç- lü, onurlu, kişilikli insanlann, Kalıforniya'ya, "va- at edilmiş topraklar"a, zahmetli, acılı, düş kınk- lıklanyla dolu göçleri anlatılır... Bu göç, ölümlerin, kıyımların, kopuşlann, fakat aynı zamanda bilinç- lenmelerın de sürecidir... önce, inancını yitirmiş yan meczup papazın, sonra oğul Joad'ın, sonra da anne Joad'ın kişiliklerinde, bu aydınlanma- nın, bilinçlenmenin ömeklerine tanık oluruz. Pa- paz, bilinçlenmesini yaşamıyla, acı biçimde öder. Anne ve oğul Joad'ın bilinçlenmelerinde ise, bi- linmezliklerie birlikte, gelecek günlerin umut çiz- gileri vardır... ••• "Gazap Ûzümleri"r\\r\ altyapısını, toplumsal do- kusunu, Amerika Birleşik Devletleri tarihindeki en büyük ekonomik bunalım, 1929 bunalımı ve 1930'lar Amerikası'ndaki emekçi yoksulluğu oluşturur. Söz konusu ekonomik bunalım ve so- nuçlan Büyük Larousse Ansiklopedısi'nde şu sözlerle özetleniyor. "1929 ytlı sonunda, pazann doymasına yol açan aştn öreft/n/n ve kurian ya- pay olarak yükselten aşın borsa spekülasyonu- nun neden olduğu, eşi gönJlmedik bir iktisadi bunalım patlak verdi. 24 Ekim 1929'dan başla- ' yarak Wall Street'in iflası, kuhann çökmesiyle bunalımı başlattı; bunalım hemen, üretim endek- si 1929-32 arasında 120'den 57'ye düşen sana- yiye (satın alımlann azalması) ve tanma (1930'da üretimin açık vermesi) yansıdı." Ansiklopedtde- ki özetin bundan sonraki satırlannda, 1933'te 13 milyon kişiye ulaşan işsizliğin, "küçük hisse sa- hiplerinin iflası'mn ve "bütün kanşıklık dönem- lerinde görülen aşınlıklar"\n sonucunda siyasal iktidann el değiştirmesi, F. D. Roosevett'in 1932'den 1945'teki ölümüne kadar sürecek baş- kanlık dönemi ve ülkeyi bunalımdan çıkaran re- formlan anlatılıyor... • • • " ' •*• Steinbeck'in romanının altyapısını oluşturan 1929 ekonomik bunalımıyla bundan yetmiş yıl sonra ülkemizde patlak veren ekonomik bunalım arasında koşutluklar kurulabilir mi? Bu sorunun aynntılı bir yanrtını ekonomi uzmanlan verebilir. Benim bir ekonomi amatörü olarak görebildiğim benzerlik, her iki bunalımın da kapitalist ekono- minin ürünü olduğu ve sonuçlannın halk kitteleri- ni yoksullaştırdığıdır. Benzemeyen yön ise, Ame- rika'daki bunalımın, ekonomisi dışa bağımlı bir ül- kede değil, kendi ulusal ekonomilerinin sınırlan içinde patlak vermiş olmasıdır... Bir başka soru- yu, F. D. Roosevelt'in reformlanna ilişkin olarak sorabiliriz. Özetle söylenecek olursa, faturası sa- dece emekçi kesimlere çıkanlmayacak olan; ter- sine, aynı anda emekçi kesimlerin yaşam düzey- lerini yükseltmeyi de öngören reform düzente- melerinin günümüz Türkiyesi'nde gerçekleşebil- me şansı nedir? Bu sorunun yanıtı da yine, sanı- yorum ki, "dışa bağımlılık"ve "ulusallık" kavram- larındadır... Günümüz Türkiyesi'nde siyasete egemen çevreler, 1930'lann Arnerikası'ndan fark- lı olarak, sorunlann çözümünü ulusal kaynakla- nn harekete geçirilmesinde değil, ulusal zengin- liklerin elden çıkanlmasında; sorunlann nedeni olan IMF, Dünya Bankası gibi kurumlann ekono- mik ve ideolojik desteğinde aramaktadır... ••• Steinbeck; romanında halkın, halk dayanışma-. sının önemini vurguluyor... Gelir dağılımında ada- letsizliğin en üst boyutlarda yaşandığı; ekonomi- siyle, siyasetiyie dışa bağımlı bir ülkede bu önem daha da yaşamsal olsa gerek... Türkiye'de üre- tim ekonomisi, toplumsal adalet ve siyasal yöne- timde saydamlık temelinde ulusal güçlerin birlik- teliği; reformlann gerçekleşmesinde halkın göniü- lü katılımı, bilinçli desteği sağlanamazsa, hiçbir dış "destek"\e hiçbir soruna kalıcı çözüm bulu- namaz. F tipleri ve Adalet Bakanı konusunda bir not Geçen yıl aydınlaha diyalog konusunda is- tekli görünen Adalet Bakanı, operasyonlar son- rasında bu konudaki isteksizliğini sürdûrüyor. Suskunluğunu, F tiplerindeki uygulamalan eleş- tirmeye devam eden aydın ve sanatçılan suçla- mak için bozuyor. Sayın Bakan'ı, konuyla ilgili kurum temsilcileriyle birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek F tiplerine ilişkin daha önceki söz- lerini açıklıkla tekraretmeye çağınyorum. Bu ko- nuda somut adımlaratılmazsa, kaçınılmaz ölüm- lerin ve sakat kalmalann başlıca sorumlusu ken- disi olacaktır. A.B. ataolb(g cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear