23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 ARALIK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER GÜNÜN ADAMI TURHAN SELÇUK ATAİIM LE £hlı\ A/. <5a GEÇMİŞTEN GELECEĞE KARAKTERİ KARAKTERSİZLÎK OLAN GÖZLÜKLU SAMİ'NIN HARIKULADE KIVIRTMALARI EIS1M BİRDEN Krizden etkilenmeyen, mali miladı savunan farklı bir sanayici tipi: Mehmet Ulutaş Sendikayla dost işadamı i Mehmet Ulutaş, îş Bankası'ndan satın aldığı Mensa'nın ihracatını 15 milyon marktan 60 milyon dolara, işçi sayısını da iki katına çıkardı. Krizden hiç etkilenmediğini belirten Ulutaş, medyada her gün konuşan sanayicilere pek benzemiyor. Mali miladı ve miman Zekeriya Temizel'i savunan, işyerinde örgütlü bulunan DÎSK'e övgüler yağdıran Mehmet Ulutaş, devlete yüksek faizle borç veren ve uçak, yat, malikâne alan, battıktan sonra da devletten destek isteyen işadamlanna ise ateş püskürüyor. kredısı alacağına, sahip olduğu nıallan satıp şirketine sermaye olarak aktarmış. Banka kredisi kullanıp, kendi özel zevkine yönelik harcama yapanlara fena bozuluyor. "Baa sanayiciler batüııı diye ağlıyor ama yurtdışında malikünelerL, özel uçaklan, yatlan var. Devleti suçlayan bu sanaykiler hakkında nc düşünüyorsunuz?" diye soracak olduk açtı ağızını yunıdu gözünü: "Allah böylclerinin belasuu versin. Kinı olursa olsun. Benim ne yazhğun bazılan buradaki fabrikalannı Bulgaristan'a, Romanya'ya taşıyor. Bunlar vatan haini değil de nedir? Biraz fazla kazanacaklar diye benim insanımı işsiz bırakmak vicdansızlık değil mi? Az kazan, memleketinde kazan" Ancak devletin verdiği sözlere kanıp yatırım yapan ama ekonomideki istikrarsızlık nedeniyle sıkıntıya düşenlere da sahip çıkıyor Ulutaş. Devletin bankacılık sektörüne düzen vereyım derken reel sektörü sıkıntıya katiadın ve bütün bankalara da el koydun. Şimdi devlet gelip bu sanayiciyc 'arkadaş ben senin başını sıkınnya soktum, gel bu işi şöyle çözelim' diyeceği yerdc onlann tesislerini, evini barkını satünyor. Buna bir çözüm bıılunması lazım. Kamıı bankalan siyasilerin talimaüyla teminat almadan bol keseden kredi dağıtü, sonra da batn. Peld suç kimdc? Sanayicide mi dcvlette mi? Bugün Türkiye birkaç büyük holdingin eline kalmış. araşbnyor mu? Bu olumsuziuklann temelinde bozuk gelir dağdımı yatıyor" Hükümetin reel sektörün isteği yönde bazı kararlar almasını olumlu bulmakla birlikte mali miladın tümüyle kaldınlmasını ise eleştiriyor: "Ahnan karaıiardan bazılan elbette işe yarar. Gcç bile kalındı. Reel sektörün öncelikle bankalarla olan sorunlan çözümlenirse rahat bir nefes alınır. Adam hammadde alacak kaynak bulamıyor. Birkaç ay sonra sağlanacak kaynağın ona bir yaran yok ki. Kaynak bugün lazım. Arü kayıt dışıhğa son verilerek haksız rekabetin önlenmesi zorunlu. MİYASE İLKNUR Kendisini ilk olarak DlSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'nin odasında tanıdık. Içeri girip Çelebi'yle sohbete başladığında DlSK'in işyeri temsilcilerinden biri sandık önce. Sanayici olacağı pek aklımıza gelmedi doğnısu. Niye gelsin ki?..Sanayici dediğin amele sınıfının temsilcileriyle sadece sözleşme masasında bir araya gelir. Tanıştıktan sonra şaşkınlığımız daha bir arttı. Ekonomiye, siyasete dair düşünceleri bırakın büyük patronlan, kendilerine Anadolu Kaplanları adını vercn orta sınıf patronlarla bile örtüşmüyordu. Neredeyse bizi tanıştıran (,'elebi'ye dönüp "Sayın Başkan sizin arkadaşlardan birini bizc sanayici diye yutturup işlctmiyorsunuz değU mi?" diye soracağımız geldi. Adana'da Mensa şirketinin sahibi olan Mehmet Ulutaş, tş Baııkasrndan satın aldığı şirketi gerck istihdam gerekse ihracat gelirleri açısından birkaç kat büyütmüş. Mensa'ya 75 milyon dolarhk yatınm yapmış. Ihriyacı olan elektriği kendisi üretiyor, fazlasını ise satıyor. İhracat gelirini 15 bin Mark'tan 60 milyon dolara, personel sayısını da bindcn 23OO'e çıkarmasına rağmen karşımızda nıütevazı bir Anadolu esnafı gibi konuşuyor. Kayıtdışı ekonoml Türkiye'de devlet varsa kayıt dışı faaliyetlerin olmaması lazım. Kayıt dışıhğı görmezden gelenlerden Allah hesabını sorsun. Mali miladı tümüyle ortadan kaldırmak büyük bir yanlış. Mali miladı getiren eski Maliye Bakanımız Zekeriya Temizel doğru bir adını attı. Ancak kademeli yumuşak bir gcçiş olsa bu kadar bağırtı kopmazdı. Zekeriya Temizel, gerçek bir vatansever olarak vergi kaçağını önlemeye çalışıyordu. Burdan sağlanacak kaynak Zekeriya Bey'in cebine mi girecekti? Temizel, mali miladı bu ülke sıkınöya düşmesin diye yapb. Doğruya doğru, eğriye eğri. Yukanda Allah var. Kayıt dışı ekonominle sen AB'ye nasıl gireceksin? Eğer sen kayıt dışüığa göz yumarsan devlet olarak beni suça teşvik ediyorsun demektir. Ben kayıt alnna bir kez girdiğim için gözü sadece beni görüyor, kayıt dışındaki adamı gözü görmüyor ki Mensa'da ben 23 milyon dolar vergi vernıişim. Şimdi benim ölçeğimde kaç işadamı bu vergiyi vernüştir. Ben kayıt alonda vergisini veren, sigorta primini düzcnli yauran, sendikâh işçi çalışbran bir sanayici olarak kayıt dışı faaliyet gösterenleıie rekabet etmeye çalışıyorum. I laksı/Jık bu." Mehmet Ulutaştan: ürkiye'de devlet varsa kayıt dışı faaliyetlerin olmaması lazım. Mali miladı tümüyle ortadan kaldırmak büyük bir yanlış. Mali miladı getiren eski Maliye Bakanımız Zekeriya Temizel doğru bir adım attı. Ancak kademeli yumuşak bir geçiş olsa bu kadar bağırtı kopmazdı. Zekeriya Temizel, gerçek bir vatansever olarak vergi kaçağını önlemeye çalışıyordu. ayıt dışı ekonominle sen AB'yenasıl gireceksin? Eğer sen kayıt dışılığa göz yumarsan devlet olarak beni suça teşvik ediyorsun demektir. Ben kayıt altına bir kez girdiğim için gözü sadece beni görüyor, kayıt dışındaki adamı gözü görmüyor ki. Haksızlık bu. Iklncl adres: DlSK Mali miladı savunuyor, hakça bir düzenden sözediyor, devlete yüksek faizle borç verenlere, işletmesine kaynak aktaracağına yurtdışında mal mülk sahibi olanlara ve Anadolu kaplanlannın sorunlan yerine Istanbul sermayesinin sesini dillendirenlere ise kızıyor. Mehmet Ulutaş'la Umre ziyareti öncesinde lstanbul'da yinc DtSK'te buluştuk. DlSK onun ikinci adresi sanki. Mensa'yı satın almadan önce işyerinde DlSK'in örgütlü olduğunu öğrenince tepkisinin ne olduğunu sorunca gülüyor: "Ne yalan söyleyeyün, satın aldığım Mensa'da DlSK'in örgütlü olduğunu öğrenince beni bir merak aldı. Bayağı iirktüm. Anıa onlan taıııyınca rahal sı/lık duymam için bir neden olmadığını gördüm. Onlardan gördüğüm, anlayışu desteği hiç kinıseden görmedim. Hepsine ne kadar teşekkür etsenı a/dıı. Niye? Bizegelip, 'biz seni sıkıntıya sokmayız, yeter ki bu ülkede sanayinin bacası rütsün. Karşılıklı anlayış içinde çalışınz' dediler. Ben de hiçbir zanıan onlardan işçinin aleyhine olacak tavizler istcmcdim. Kriz oldu benim işyerimden bir tek işçi işini kaybetmedi." Ulutaş'ın "Nasılsınız, işleriniz iyi mi?" diye soranlara verdiği yanıt: "Hanıdolsun ben de iyiyim işlerim de..." r önce iğneyi kendimize batıralım. Medyalaşmanın ardından "haber" anlayışında da değişiklikler oldu. En çarpıcı değişiklik, köşe yazarian arasından öne çıkan "köşe muhabirleri" sayesinde gündeme geldi. Manşete çıkarılan köşe yazısını okurken "Hangi cümle haber kaynağının suylediği, hangi cümle köşe muhabirinin algıladığı, hangi cümle köşe muhabirinin kişisel yorumu ?" sorularına yanıt arama zorunluluğu doğdu. Bu yolla "haber" belki daha ilgi çekici duruma geldi ama doğal olarak "habersizliği" de beraberinde getirdı. Benzeri bir olayı da Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun edebiyat derslerinin yeni kapsamı konusundaki sözleri nedeniyle yaşıyoruz. "Açıklaması" denen gerekirdi ama diyemedim. Çünkü tartışmaları da okuyunca akıl karışıklığım büsbütün arttı. Kimine göre edebiyat derslerinde yalnızca "çağdaş Türkyazarlarr okutulacaktı. Kimine göre "çağdaş Türk yazarlanna ders kitaplarında ağırlık verilecekti", kimine göre "Türk edebiyatı cumhurlyetle birlikte başlatılacak, öğrenciler 'failatün, failatün, failün' benzeri aruz ölçülerinden kurtulacaktı". Uzun sözün kısası, gelişmeleri hangi duruma göre irdelemek gerektiği de ayrı bir sorun oluverdi. Galiba işe "çağdaş yazar" kavramından başlamak gerekiyor. "Çağdaş" kavramını cumhuriyetin ilanından sonraki dönemin öne çıkmış yazarlarını belirtmek için kullanıyorsak karşı çıkmak zor. Ama edebiyat tarihi açısından bakarsak büyük bir haksızlığı da içeren yanlışı yapıvermiş oluruz. Çünkü yüzlerce yıl önce ürün vermiş ama bugüne göre de çağdaşlığını yitirmemiş çok sayıda yazar ve şairimizi yok saymış durumuna düşeriz. Peki, çağdaş yazarlarımızı öğretirken onlann buraya gelişlerindeki aşamalan, etkilenmiş olabilecekleri ya da kızdıkları için tersine bir yol tutmayı yeğledikleri yazar ve şairleri gözardı mı edeceğiz? Hiçbir mesleğin, tarihini özetle de olsa bilmeden yapılamayacağı görüşü ağır basarken, "Türkçede edebiyat cumhuriyet sonrasında başladı" anlamına gelecek bir yaklaşım tutarlı sayılabilir mi? •kkk Milli Egitim Bakanı'nın sözlehnin saydamlaşmasını ve somutlaşmasını beklemekte yarar var. Ama iki konuya ayrıca değinmek zorunlu. Edebiyat denilen sanatı hem anlayabilmek hem de yapabilmek için Türkçeyi bilmek gerek. Ne yazık ki uzunca bir süreden beri Türkçeyi "anlaşılır bir dil" olmaktan çıkarma yolunda bir hayli yol aldık. Dolayısıyla da karşılıklı konuşma ve anlaşma ortamı, yerini bir tür "dilsizliğe" bırakır oldu. Dört başı mamur bir cümle duyabilmek, kimi zamanlar insanı mutlu etmeye bile başladı. Bu nedenle öğrencilere önce Türkçeyi öğretelim ki edebiyat alanımız, hem yeni edebiyat üreticilere, hem de yeni okuyuculara açık duruma gelsin. Yoksa akıntıya kürek çekmiş oluruz. İkinci konu "çağdaş yazarian" öğrencilerine öğretmekle görevlendireceğimiz öğretmenlerimizin içinde bulunduğu durum. Türk EğitimSen'in 1604 öğretmenle gerçekleştirdiği anketin çarpıcı sonuçları var. öğretmenlerin yüzde 85.7'si aldıklan ücretle geçinemediklerini belirtmişler. "Branşlarınızla ilgili bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip edebiliyormusunuz?" sorusuna "hayır" yanıtını verenlehn oranı ise yüzde 74.9. "Her gün bir gazete alabiliyor musunuz?" sorusuna "hayır" diyenler yüzde 74.9, neden olarak "ekonomik sebepleri gösterenler ise bu grubun yüzde 56.4'ünü oluşturuyor. Türkiye genelinde kitap fiyatları ile müfredat programına alınacak düzeydeki yazar ve şairlerin kitaplarının daha yüksek fiyatlarını dikkate alırsak öğretmenlerimizin karşılaşacağı baskıyı düşünebiliyor musunuz? Türkiye'de en geçerli yöntem, ne olursa olsun gündeme yeni bir konuyu, önünü ardını düşünmeden atıvermektir. Çağdaş yazarian gençlerimize öğretelim ama, öğretmenlerimize de okutacağı yazarları kendi özgün kitaplarından tanıtma olanağını sağlama yükümlülüğümüz olduğunu da unutmayalım. Önce Tüpkçe Sonra Edebiyat ORHAN ERİNÇ Falze karsı Döviz kurundaki dalgalanmadan dolayı ihracat gelirleri artmış ama 'bunu söylemeye utanıyorum' diyor. Diğer sanayicilerin devalüasyon nedeniyle borcu katlanırken bazılannın 'krizde büyüdüm' demesini ayıplıyor. Kasım krizinden yararlanan döviz ve faiz spekülatörlerinin devlet tarafindan açıklanmasuu istiyor. Her firsatta faize karşı olduğunu belirtince sormadan edemiyoruz: "Mehmet Bey, faize dini inancınız nedeniyle mi karşısınız?" Hem inancı gereği hem de reel sektörü baltaladığı için karşı olduğunu belirtiyor. Ulutaş'ın en yakındığı konulardan biri de insanlann yapay ve sığ bir anlayışla ideolojik olarak sınıflandınlması. "Şimdi ben namazında niyazuıda bir insanım. tlle de İslamcı diye tanımlanmam mı gerekiyor? Dedem de dindar bir insandı ama C'HP'nin Kayscri'dcki en etkin isimlerinden biriydi. Va da sol düşünceli bir insan dindar olamaz mı? Insanlan şeklen sınıflara ayumak yanuş" Ulutaş son olarak IMF programı ve Kemal Derviş'i yorumluyor. Kemal Dervış'in ülkenin krizden çıkması için elinden gelen çabayı gösterdiğini ancak hükümetin ve bürokrasinin de kendisine yardımcı olması gerektiğini ekliyor. oerinc(acumhuriyet.com.tr. K TUSES panel düzenledi: Siyasette değişim için eğitimli yurttaş şart tstanbul Haber Servisi rürkiye'de siyaset yapma biçiminin değişmesi için, yurttaşların siyasete etkin katılımının sağlanması ve eğitim sisteminin geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı'nca (TÜSES) önceki akşam Divan Otel'de düzenlenen panelde, ülkemizdeki siyaset yapma biçimi ele alındı. Eski Devlet Bakanı Aysel Baykal, "Toplum ne kadar geh'şmişse, siyasetçi de o kadar geKşmiştir" dıyerek sürekli olarak siyasetçilerin şikâyet edildiğini, fakat diğer kurumlann da istenilen düzeyde olmadıklarını vurguladı. Aysel Baykal, siyasetin önde gelen kurum olması nedeniyle, herkesin sorunların çözümünü siyasetten beklediğini ifade ederek "Sivasipartilereskklen okul gibiydilcr, 1980 darbcsinden sonra bu özellikleri kayboldu" dedi. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu da seçmen ile vekili arasuıda derin bir eğitim ve statü farkı olduğuna dikkat çekti. u B u durum, bahanecfliği besttyor, hesap sormayı zortaştınyor" diyen Prof. Dt. Ersin Kalaycıoğlu, çıkış yolunun eğitimin güçlendirilmesi ve yaygınlaştınlmasından geçtiğini söyledi. Ayakta kalabllmek Krizde ayakta kalabilmenin sırnnı "Ürün yelpazemiz geniş, ihracata yönelik çaİışıyoruz vc rekabet edebileceğimiz mallar üretiyonız" diye açıklıyor. Mensa'nın ayakta kalmasının bir diğer sırrı da işletme sermayesinı kendi özkaynaklanndan karşılaması. Ulutaş, şirketınden elde eltiği kârla yat, kat, özel uçak ve yurtdışında malikâne alanlardan değil. Tam tersine bu kriz döneminde yüksek faizle banka var, ne yatım. Yurtdışında ne param ne emlakım var. Türkiye'den para kazanacagını, sonra Türkiye bana dar gelecek kalkıp yurtdışında gayrimenkııl alacağun. Zora düşünce de ağlayacağun. Kendi düşen ağlanıaz. Paranı yata, kata yatıracağına işletme sermayesi olarak bankana, işletmenc koy. Ben kazandığım bütün parayı işletme sermayesi olarak fabrikama aktanyorum. Yetmezse aile mallannı satıp onu da koyuyorum. Zora da düşmüyorum. Sanayicilerimizin soktuğunu söyleyen Ulutaş, eleştirilerini şöyle sıralıyor: " Tamam bankacılık sektörüne bir çeki düzen verilmesi gerekiyordu, verdiler. Bankacılığı bir sisteme oturttu ama bu kez sanayide sıkınülar başladı. Sanayici kaynak bulmakta zorlanıyor. Bankalann özsermayesi de eridiği için sanayiciye kredi açnuyor. Sen sanaykiyt teşvik sö/ü verip yaonmı yapürdın. Adam bankalara gitti teminatlannı verdi, kredisini aldı yabrımmı yapb. Sonra bir gecede adamın borcunu üçe Büyüklere tanınan olanaklar Anadolu kaplanlanna tanınsaydı, Türkiye bugün bu sıkıntüan yaşamazdL Ekonomik politikalara bu büyükler yön veriyor. Neden çünkü Anadolu'daki müteşebbisler büyürse bunlann pazar payı daralacak. 'Önünıc kimse çıkmasın' derscn iıısanlar aç kalıyor, işsiz kalıyor. Bu işsi/ kalaıı insaıı, aç kalan insan herşeyi yapar, saldınr. Bugün Türkiye'de rastladığunı/ kapkaç olaylan, intihariar, boşannıalar, hırsı/Jıklann kaynağuu kimse
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear