23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2001 ÇARŞAMBA 14 J V U L J J . U J K kultur@cumhuriyet.com.tr CengizBektaş'a göreplanlama, tasanmlama gelecekiçin vapıJır; bugün veya geçmişiçin değfl ZamanıniçindedönenmeydanMELTEMKERRAR 8. Dönem Aga Han Miınarlık ödül- leri Sunye'deki tarıhı Halep Kale- si'nde yapılan törenle sahiplerini bul- du. Ödül verilen dokuz projeden bi- ri de Cengiz Bektaş'ın Akdeniz Üni- versitesi öğrenci kültür merkezi ola- rak tasarladığı 'Olbia SosvaJ Merke- zi' oldu. Bektaş, 'Olbia KültürMerkezi'nde geçmişin agora, forum ve çarşılann- daki 'meydan'fikrinikulJanmış. Fark- h disiplinlerden farklı insanJann bir araya geldıği ünıversite ortamı da bu fîkri yasatmak için en uygun mekân- lardan bin. - Üniversite üyelerinin sizden bir kinıtik istemeleri oldukça îlginç. BEKTAŞ-İstedıklen konuşmalar- dan bin de zaten üniversite ve kent- ti. Üniversıtenın böyle bır şeyi duyum- saması önemli. Konferanstan sonra bizim kamlık sonuıumuz var dedi- ler. Bunu farklı disiplinlerden insan- lann aynmsaması gerçekten ilgınç. Başka bir yerde belki çok doğal ama bizde önemli, çünkü bu yiizden yitı- riyoruz birtakım şeyleri. Üniversite- nin yapılan yapılmış ama öğrencile- rin bir araya gelişlen düşüniilmemiş. Şehircilik ınsanlann boş zamanlan- nı örgütler. Boş zaman derken, baş- kalan tarafından kurallan konmuş bir yaşam bıçınunden sizin Jcendiniz için kurtarabildiğiniz zamanı söylü- yoruz. Çoğu zaman ona boş zaman derler, halbukı insanı asıl insanlaştı- ran zamandır ve önemlıdir. Cnıver- site birçok dısiplinin bir arada ola- bilmesi demek. Benden kişilik, kim- lik diye bir şey istendiği zaman bu be- ni çok heyecanlandırdı ve hiçbir şey düşünmeden tasanma başladım. - Çıkış noktanrz farkb disiplinJer- den insanlann bir araya gelmesi. \u- nan, Roma. Doğu dünyalannda da agora, forum ve çarşılann insanlan bir araya getirdiğini söylüyorsunuz. BEKTAŞ - llk yerleşme Anado- lu'da gerçekleştırildi. Doğru dürüst kentadını alabilecekkentler, Anado lu'dadır. Gerçekten kent yaşamı Ana- dolu'da oluştu. N'eden burada oluş- turuldu? Bız çokakıllı olduğumuziçin asarladığı 'Olbia Sosyal Merkezi' ile 8. Dönem Ağa Han Mimarlık Ödülü sahiplerinden biri olan Cengiz Bektaş "Benim için en büyük başan insanlan karşılaştırmak, orüarı merhabalaştırmak. Pencereler, kapılar, hepsi araç. Önemli olan bunlann kullanımıyla yarattığımız atmosfer' diyor. falan değil. IkJim uygun, coğrafya uygun. Doğa bıze bir şeyler veriyor. Diyelim Norveçiiye göre yılda iki ay yerine. on ay açıkhavada birlikte ola- büiyoruz. Bu bu"alışveriş, yaşamabi- çimi. Babam anneme. 'Nereye gkü- yorsun?' dediğınde, 'çarşıya' der an- nem. Nereye gıderse gitsin çarşıdır onun adı çünkü. Çarşı, insanın insan olduğu yer. Insan pazan, bütûn ile- tişimin olduğu yer. - Asnnda geçmişteduranve bu coğ- rafyaya ait, yaşama biçimimizi ohış- furan temel unsurlar bunJar. BEKTAŞ-Bugünbu durumda olu- şumuzun temel nedenı bunu unut- mak. Planlama, tasanmlama gele- cek için yapılır, bugün için değil, geçmiş için hiç değil. Gelecekte na- sıl bir insan olunacak? 1930'larda böyle bir tasanm vardı örneğin, ama bugün böyle bır tasanm yok. Yapıyı yaparken bu nasıl bir kişilik olacak, ben onunJa nasıl iletişim kuracağım diye düşünmüyoruz. Bizim eksikli- ğimiz bunlann en güzel yapıldığı or- tamda eğıtimimizde hiç yeralmama- lan. Istanbul'da mimarlığı bitiriyor, Süleymaniye'yi görmeden doğru dü- rüst. Edirne'de mimarlık okuyor 4 yıl, Selimiye'ye girmeden. - Bu noktada geçmişe geçmiş ola- rak bakmanıak mı gerekiyor? BEKTAŞ - Ah o zamanlar neler yapmışlarda, biz ne kadargerideyiz' gibi bir anlayış olmamah. Hayır biz geride değiliz. Önemli olan insan- laşmak. Tabü ki esir değilim o zaman gibi, oniar esir uygarlddanydı. Ben tabü ki kısıth değilim. Bütün çirkin- liklere rağmen çağımla övünüyorum. -Eskikentiehiçbiriüşkisi oimayan üniversiteyerieşkesini siz nasılbir fliş- ki içinde tasariadınız? BEKTAŞ- Her bireyın kendı kim- liği var, o kimliklerin bir araya gel- mesinden bır koro oluşuyor. Mekân- lar birbiri içine akıyor. Bazı yerde daha büyük, bazı yerde daha küçük, bır diğerinin kotu farklı, farklı özel- likleri var. Bırinde durgun bir suyun başındasınız, öbüründe durmadan dönen. Hititler'den beri dönen, size durmadan zamanı anımsatan birmey- dan var. Benim için en büyük başa- n insanlan karşılaştırmak, onlan mer- habalaştırmak. Pencereler, kapılar. bunlann hepsi araç. Önemli olan bun- lann kullanımıyla yarattığınız atmos- fer. - Yerii ustalarla çabşünız. Yöresel teknikier,yereimatzemeve kisisel ba- kış arasmda nasıl bir denge var siz- ce? BEKTAŞ- Onlara sadece kendile- ri için çalışıyormuşçasına çalışmala- nnı anlatmaya çalışıvorum. Biri çok hoş bir şeydi örneğın: Oturmuş bir taşa beni yontmuş bir usta. Ruhu be- ni coşkulandınyor. O da bana katıl- dı ve artık beraber duyuyoruz, takım olarak oynuyoruz duygusu önemli. Halk yapı sanatı yapıtlannı inceler- ken saptadığım bırtakım ilkelerden biri, kültürbüikiminin aynmında ol- mak. Ve bunlan birtakım simgeler- le görtermemek... Onun gibi saçak ya- parak, betonun üzerini ahşap yapa- rak, böyle komikliklerle değil. Ben niye yüzyıl önceki gibi yapı yapayım? Ben yüz yıldır durmadım ki, babam- dan daha ilerdeyım, okudum. Ba- bamdan daha ilerde değilsem, ba- bamla övünmeye hakkım yok ki! Us- ta, kendını aşan bir çırak yetiştirdiği zaman ustadır. Sinan diyor ki, gele- cektebenim yapılanma bakacak olan- lar, zamanın koşullannı düşünerek anlayışla baksınlar lütfen. - Ozellikle minıari alanda geçmişe bir rür fanatizmk bağlanan bir grup var_ BEKTAŞ - Zamam beceremeyin- ce insan biryerlere tutunmak ister. Ab- metHaşimçok güzel söylüyor: "Ge- riye bakarak ileri yürünmez, a^ağı takılırdüşer insan." Helegeçmışı bı- çimsel şeylerle kopye etmek, o kül- türe hiç layık olamamak demek as- lında. Bienale paralel olarak sunulan etkinliklerde görünen patlama, İstanbullu sanatçılann çabalannın bir kanıtı Çokbiçimlilik ortak paydada tophnsbi^r ıııi? NECMİSÖNMEZ ' ; UlUSlAfl«IKSI I İSTHMIIIL MBİENAL Yuko Hagesawa "VVhite Cube" olarak nitelendırilen müze mekâjılannda çalışmış ve bugüne dek tenıatik sergiler gerçekleştirmiş olan bir sergi yapımcı- sı. 7. Istanbul Bienali için seçtiği işlerin birkaç örnek dışında (Mkhael lin, Ana Maria Tava- res vb.) küçük boyutlu, bienalin sergi mekân- lannuı nıhuna pek az göndermede bulunmala- n elbette raslantı değil. Gerçi Çemberlitaş Ha- mamı, Sultanahmet Meydanı, Kız Kulesı gibi halka açık mekânlarda Hagesavva çalışmalar sunarak kent dinamizmini sergi bünyesıne kat- ma uğraşısında olduğunu duyumsatıyor. Ama bu çaba bienalin ana sergi mekanlanyla orada sergilenen işler arasuıda ne duygusal ne de dü- şünsel bir ortaklığm lcurulması için yeterli. Aya trini'deki sunumun sıradan bir modern sanat müzesini; Yerebatan Sarayı'ndaki video yer- leştırmelerinin de su-adan bir "Projectroom" karakterini aşamaması bunun kanıtı. Darpha- ne'nüı küçük mekânlannda birbınyle son de- rece iyi diyaloğa giren çalışmalann gösteril- mesi 7. Bienal'in kazanımlan arasında yer ah- yor. 7. Istanbul Bienali'nde bence işleriyle ken- dilerinı sergi ortalamasuun üzerine çıkaran ka- tılımcılar Francis Ahs. Rachel Benvick, Lee Bul, Cambalache Collective, Kim Joung Jin, Ana Maria Tavares ve Magnus VVaDin'dir. He- men hemen her biri ayn tekniklerle çalışan bu sanatçılann işlerini ilginç pozisyonlar olarak yorumlamak yanlış ohnayacak. ORTALAMANIV ÜZERİNDE-7. UluslararasıIstanbul BienaJi'ndeişkrrviekendikrini sergi ortalamasının üzerine çıkaran kaüümcdar arasuıda Cambalache CoUecthe de yer ahyor. P. Colombo'nun bienaliyle karşılaştınldığın- da Hagesawa'nın çabalannın belli bir düzeye vardığı açık olarak gözlemleniyor. Ama Istan- bul"dala çağdaş sanat izleyicilerinin bir *yo- nım"a varabilmeleri için 7. Bienali uzun bir sü- re ızlemeleri, sergideki işlerin yankılannuı ne- reye dek uzandığını sorgulamalan gerekiyor bence. Son yıllarda ülkemizde beş on sanatçının iş- lerini bir araya getıren organizasyonlan üstle- nen kişilerin kendilenni "küratör" olarak ni- telendirdikleri görülüyor. Oysa bir sergiyi kav- ramsal çerçe\esi, duyarlılık çemberiyle birlik- te kurmanın ne denli zor; sergi yapımcılığının "yaraücınk" gerektiren bir "tavır- alma süreci" olduğunu, şeytana pabucunu ters giydiren sa- natçılann kı\Tak zekâlaruıı yanıtlama mecbu- riyeti olan bir etkinlik olduğunu kaç sanatsever kavrayabilmiştir acaba? Bienale paralel olarak sunulan etkinliklerde görünen patlama. düzeyleri ne olursa olsun İs- tanbullu sanatçılann uluslararası sanat ortamı- na eklemlenmek için ne kadar büyük bir çaba gösterdiğinin kanıtı olduğu için bence üzerin- de durulması gereken gelişme, genç sanatçıla- rm gösterdiği bu çabaya, girişim dınamizmine ölümcül uykulanndaki galericilerin, sadece tu- val resmine ilgi duyan sağır koleksiyonculann, sanatı kirletmekten başka hiçbir amaçlan okna- yan banka galerilerinin; kültür merkezlerinin; güncel dünya sanatıyla hiç ilgilenmeyen sanat yayıncılannın da katılması için büyük bir mu- cize mi gerekli? tstanbul Bienali, dünyanın birçok yerindeki bienallerden ayn bir kimlik ve sorumluluk ta- şıyor. Hem Türkiye'de yaşayan sanatçılar hem de yurtdışından gelip işlerini sergileyen sanat- çılar açısından bu farklılık kendisini son dere- ce ilginç biçimlerde tannnJamaktadır. Çağdaş sanatuıı gençlere, ilgililere tanıtan ciddi bir mü- zenin ve diğer aracı kurumlann olmaması yü- zünden herbıenal kendisini ancak "beDekteka- lanlarla" ve yayımlanan u kataloglaria" bir çiz- gıye oturtabildiği için, derinlikli bir tartışma ortamınm oluşması hemen hemen ımkânsız gi- bi. Birkaç yayın organının sorgulama düzeyini asmayan yayinlarla bienali kusatmaya çalışma- sı elbette saygı duyulacak bir yaklaşım. Ama bunun ötesinde genç sanatçılara; onjan geliş- tirecek funda toprağının oluşmasma yönelik girişimler neden bir türlü gerçekleşemiyor? Bıenalin her iki yılda bir îstanbul 'a kazandır- dığı yapıtlann arkalannda bıraktıklan yankılar; güncel sanatın uluslararası "ortak düüun" ka- zanımlannın daha aktıf; daha uluslararası bir sa- nat ve tartışma ortanunı oluşturaıası için ne ka- dar daha beklemek gerekiyor? Genç kalemler Cumhuriyet'te GÖÇ Vururken ilk ışıklan Sabahın, Kentler arası bir göçte Hesabını tutarım yaşamın. Firar eder uykularım, Kan çanağı gecelerde. Çocukluğumun Gençliğimin Ve şimdiki benliğimin Aritmetik hesabını Tutarım. Çarpım tablosudur • ki ömrüm I Elimde kalır Cümle güzelliklerir ÜMİTBAYDAR GEREKSİZ EFSANELERİZİŞTE. bir efsane yakalamıştım gecenin bir vakti ama çocukluğumdan yana oynuyordu bütün kartlanm sorun kendime yaptığım bu hile değildi, ne kucaklayabiliyordum ne de terk edebiliyordum gözlerime değen efsaneleri; işte bir efsane daha yitirmiştim gecenin bir vakti ve çocukluğumdan bu yana herkesten kaçıyordu bakışlanm sorun kendime sakladığım mısralarım bile değildi, ne haykırabiliyordum ne de susabiliyordum yalan yanlış sevincimi süsleyen o fesaneleri. SEVİLAKIN Bugün saat 22.00'de Selen Gülün Dörtlüsü konser verecek i Caz Geceleri 9 başlıyor • Her çarşamba Istanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü öğretim üyeleri ve öğrencilerinin aynı sahneyi paylaşacağı'Bilgi Caz Geceleri' Istanbul'nn caz müzik ortamına yeni bir soluk getirecek. Kültür Servisi - Istanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü, Eylülist Müzik Kulübü nde çarşamba konserlerine başlıyor. Bu aydan itibaren her çarşamba, Bilgi Müzik Bölümü öğretim üyelen ve öğrencilerinden oluşan bir grup Eylül Bar'da çalacak. Öğretim üyesi ve öğrencilerin aynı sahneyi paylaşacağı 'Bilgi Caz Geceleri' ögrencilere, kendi müzikJerini müzikseverlerle paylaşma olanağı verirken Istanbufun caz müzik ortamına da yeni bir soluk getirecek. Program kapsamında bugün saat 22.00'de Selen Gülün Dörtlüsü konser verecek. Piyanoda Selen Gülün, gitarda Onur Türkmen, basta Üker Ozalp ve davulda Cengiz Baysal'dân oluşan dörtlü konserde yeni albümünden de parçalar çalacak. Bilgi Caz Geceleri önümüzdeki haftalarda Cem Tuncer Dörtlüsü (14Kasım). Mert Aiduman-Gökhan Sürer Dörtlüsü (21 Kasım) ve Cengiz Ba>sal Dörtlüsü 'nün (28 Kasun) konserleriyle sürecek. DEFNE GOLGESÎ TURGAY FİŞEKÇİ Aziz Nesin ve flydın Olmak Geçen cumartesi günü TÜYAP Kitap Fuan'ndaki ilk toplantının konusu "Aziz Nesin ve Çağının Aydını 01- mak"X\. Bu toplantıya Leylâ Erbil'in gönderdiği bildi- riyi sizlerie de paylaşabilmek için burada yayımlıyo- rvm. "Sevgili Aziz Nesin severler, böyle bir günde kar- şınızda olamadığım için üzgünüm. Yaktnlanmın tanık- lıkedebileceklerigibi beş aydırbasit sandığımbir tan- don kopmasından depreşen kemikağnlannabağlı ola- rak eve çakılmak dunımundayım. Bu bana, Aziz Ne- sin7 ilk tanıdığım, Levent'teki bahçeli ve bir türlü ısı- tamadığımız evimızden kalma bir saynlık sanınm. 1948'de. Nesin de, o ilk çıplak, Birinci Levent'te bir kitapçı dükkânı açmıştı. Bız de gazeteyı onun dükkâ- nından satın alırdık, başka gazetecisideyoktu o gün- kü Levent'in. Genç Nesin, o buz gibi dükkânın ıslak döşemele- rinde çorapsız ve takunyaiaria dolaşan şakacı, sevim- li bir insandı. Git gel benimle dostluk etmeye yürek indirdi. Sonradan onun zaten 'ötekı' diye bır şey ta- nımadığını, dostluğunu herkesle paylaşmaya hazır birsolcu olduğunuanlayacaktım. Tabiibenim de ken- dımi, ozellikle blâzım Hikmet'/ bildığim ve solculara yapılan haksızlıklara üzülduğüm ıçın komünist oldu- ğumu sanmakta olduğum günlerdi. Sonra Nesin'in dükkânın kapattılar. Ama tabıio heryerde herzaman, sıfırdan, gülerekkarşımıza çıkacaktı. Akbaba'da, Dol- muşdergısı döneminde, Yeni Gazete ve Akşam'da, Zübük'te, saymakla bitmeyecek üretkenlikler içinde kendıne has mizahı başta olmak üzere çeşıtli biçim- lerde, oyunlar, öyküler, fıkra, şiirkitaplanyla ınsana ba- ğımsızlık azmini, kuşku duymayı, düşünmeyı, en önemli gücümüzün akıl olduğunu, insanın kendine emek vererek insanlaşabileceğinın altını çiziyor, ay- dınlatmaya uğraşıyordu kuşaklan. Türkiyelı yazann şanssızlığı, onlan gerçek yerieri- ne oturtacak eleştirmen eksikliğidir. Aziz Nesin usta- mızın da en çokyakındığı, bu kayıtsızlık olmuştur. An- cakbüyükyazarian, bazı eleştirmenlerin katı, düşman- ca tavırlannm onlan yok etmeye yetmeyeceğinin en iyi ömeklerinden biridir Aziz Nesin'in variığı. Biz onunla birbirıne çok yakın iki dost sayılmazdık. Giderek tartışır, kavga da ederdik. Ama herseferinde birbirimizi anlayarak, dınleyerek banşmışızdır. Aramız- daki kuşakfarkına rağmen hiyerarşiden uzak, 'sen' di- ye hıtap edebıidiğım kişilerdendi. Bu konuda aklıma hep Maksim Gorki 'nın sözü gelir: 'Biz Stalin'i de se- verdik ama, Lenin bızım arkadaşımız, yoldaşımızdı' demişti. Öyleydi; diyalog kurabileceğimiz, bizi ciddi- ye alan bir ağabeyimizdi. Bunu önemli bulurum. Bü- tün sahici yazarlar gibi yönetimlere muhalifti ama, muhalif olmak için muhalif değildi; halkını aydınlat- ma çabasıyla yanıp tutuşuyordu. Ömrünce bilimsel olana çekmeye çalıştı insanlanmızı; ırkçılık, ülkücü- lük, din tasmasından kurtulma bilincini aşılamak is- tedi; popülizme, yalakalığa da hiç yanaşmadı. Sırası geldiğinde iktıdara hain olduğunu anlattığı gibi hal- ka da salak olduğunu ilan etmekten çekinmedi, Orada bulunan konuşmacı arkadaşlanm onun ay- dınlanmacı kişiliği üzerinde daha da aynntılı konuşa- caklardır. Ben kendisiyle son görüşmemizi anlatmak isterim. O sırada bize çok yakın olan Hüsrev Gerede, Teş- vikiye'de oturuyordu. Gözleri artıkgörmüyordu. Şu, köpeğiöldüğünde ona ağıtyakan DGM savcısıyla ka- pışmıştı. Ben de bu olayı konu eden biryazıyla sav- cıyı eleştirmiştim. Yazıyı Mılliyet basamamıştı. İşte hem o yazıyı götürmek hem de hoş beş etmek için kızımla, Fatoş Erbil/e kalktık gittik ona. Fatoş'u kü- çüklüğünden ben severdi, 'Inci gibi senin kızın, sana hiç benzememiş!' esprisini savururdu. Gittik, çayiç- tik, konuştuk, yazıyı okumamı istedibenden. Okudum, mutlu oldu, 'Beni sevdiğini biliyordum zaten!' dedi. Ben de, 'Seni mi davanı mı seviyorum bilmem!' de- dim. 'Hadi oradan' dedi. Fatoş'a doğru döndü: 'İşte senin anneni bu yüzden sevmezler, ben de onun bu yanını severim'. Giderken, 'asansörie inin, merdiven ışıklan yanmıyor' dedi. Asansör sahanlığı karanlıktı, hiçbir şey görünmüyordu, bız orası mı burası mı di- ye elyordamıyla asansörararken neredeyse koştugel- di, 'işte burası' diye asansörün kapısını gösterdi bi- ze. 'Aziz, sen numara yapıyorsun millete, aslında gö- rüyorsun. 1 ' dedim. 'Ben görürum, karanlıkta da görü- rüm' diye birkahkaha attı. Bu son görüşmemız oldu. Kimi geceler uykum kaçtığında bu adamlan düşü- nürüm. Şanslı birkuşaktıkbızderim. A. Nesın'ler, R. llgaz/ar, Aybar/ar Nâzım'lar, Dinamolar, K. Ta- hir'/er, O. KemaVler, A. Mf'ler, daha nice nicelerini tanıdık. O hormonlu Özal kuşaklanna benzemeyen ınsanlann vahığı bu ûlke için ne büyük birşanstı de- rim, Türkıye ölüm uykusunda bile onlann süren dü- şünce karariılıklanndan korkuyor..." BUGÜN • BABYXON'da saat 21,30'da 'Laço Tayfa'nın konseri var. (0 212 292 73 68) • BÜ ALBERT LONG HALL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.30'da Şirin Pancaroğhı'nun arp konseri dinlenebilir. (0212 358 15 40) • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda saat 19.30'da 'Azerbayean Suü Müzik Üçlüsü' konser verecek. (2'32 98 30) K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear