Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 2001 ÇARŞAMBA
14 J V U L J J . U J K kultur@cumhuriyet.com.tr
CengizBektaş'a göreplanlama, tasanmlama gelecekiçin vapıJır; bugün veya geçmişiçin değfl
ZamanıniçindedönenmeydanMELTEMKERRAR
8. Dönem Aga Han Miınarlık ödül-
leri Sunye'deki tarıhı Halep Kale-
si'nde yapılan törenle sahiplerini bul-
du. Ödül verilen dokuz projeden bi-
ri de Cengiz Bektaş'ın Akdeniz Üni-
versitesi öğrenci kültür merkezi ola-
rak tasarladığı 'Olbia SosvaJ Merke-
zi' oldu.
Bektaş, 'Olbia KültürMerkezi'nde
geçmişin agora, forum ve çarşılann-
daki 'meydan'fikrinikulJanmış. Fark-
h disiplinlerden farklı insanJann bir
araya geldıği ünıversite ortamı da bu
fîkri yasatmak için en uygun mekân-
lardan bin.
- Üniversite üyelerinin sizden bir
kinıtik istemeleri oldukça îlginç.
BEKTAŞ-İstedıklen konuşmalar-
dan bin de zaten üniversite ve kent-
ti. Üniversıtenın böyle bır şeyi duyum-
saması önemli. Konferanstan sonra
bizim kamlık sonuıumuz var dedi-
ler. Bunu farklı disiplinlerden insan-
lann aynmsaması gerçekten ilgınç.
Başka bir yerde belki çok doğal ama
bizde önemli, çünkü bu yiizden yitı-
riyoruz birtakım şeyleri. Üniversite-
nin yapılan yapılmış ama öğrencile-
rin bir araya gelişlen düşüniilmemiş.
Şehircilik ınsanlann boş zamanlan-
nı örgütler. Boş zaman derken, baş-
kalan tarafından kurallan konmuş
bir yaşam bıçınunden sizin Jcendiniz
için kurtarabildiğiniz zamanı söylü-
yoruz. Çoğu zaman ona boş zaman
derler, halbukı insanı asıl insanlaştı-
ran zamandır ve önemlıdir. Cnıver-
site birçok dısiplinin bir arada ola-
bilmesi demek. Benden kişilik, kim-
lik diye bir şey istendiği zaman bu be-
ni çok heyecanlandırdı ve hiçbir şey
düşünmeden tasanma başladım.
- Çıkış noktanrz farkb disiplinJer-
den insanlann bir araya gelmesi. \u-
nan, Roma. Doğu dünyalannda da
agora, forum ve çarşılann insanlan
bir araya getirdiğini söylüyorsunuz.
BEKTAŞ - llk yerleşme Anado-
lu'da gerçekleştırildi. Doğru dürüst
kentadını alabilecekkentler, Anado
lu'dadır. Gerçekten kent yaşamı Ana-
dolu'da oluştu. N'eden burada oluş-
turuldu? Bız çokakıllı olduğumuziçin
asarladığı 'Olbia Sosyal
Merkezi' ile 8. Dönem Ağa Han
Mimarlık Ödülü sahiplerinden biri
olan Cengiz Bektaş "Benim için en
büyük başan insanlan karşılaştırmak,
orüarı merhabalaştırmak. Pencereler,
kapılar, hepsi araç. Önemli olan
bunlann kullanımıyla yarattığımız
atmosfer' diyor.
falan değil. IkJim uygun, coğrafya
uygun. Doğa bıze bir şeyler veriyor.
Diyelim Norveçiiye göre yılda iki ay
yerine. on ay açıkhavada birlikte ola-
büiyoruz. Bu bu"alışveriş, yaşamabi-
çimi. Babam anneme. 'Nereye gkü-
yorsun?' dediğınde, 'çarşıya' der an-
nem. Nereye gıderse gitsin çarşıdır
onun adı çünkü. Çarşı, insanın insan
olduğu yer. Insan pazan, bütûn ile-
tişimin olduğu yer.
- Asnnda geçmişteduranve bu coğ-
rafyaya ait, yaşama biçimimizi ohış-
furan temel unsurlar bunJar.
BEKTAŞ-Bugünbu durumda olu-
şumuzun temel nedenı bunu unut-
mak. Planlama, tasanmlama gele-
cek için yapılır, bugün için değil,
geçmiş için hiç değil. Gelecekte na-
sıl bir insan olunacak? 1930'larda
böyle bir tasanm vardı örneğin, ama
bugün böyle bır tasanm yok. Yapıyı
yaparken bu nasıl bir kişilik olacak,
ben onunJa nasıl iletişim kuracağım
diye düşünmüyoruz. Bizim eksikli-
ğimiz bunlann en güzel yapıldığı or-
tamda eğıtimimizde hiç yeralmama-
lan. Istanbul'da mimarlığı bitiriyor,
Süleymaniye'yi görmeden doğru dü-
rüst. Edirne'de mimarlık okuyor 4
yıl, Selimiye'ye girmeden.
- Bu noktada geçmişe geçmiş ola-
rak bakmanıak mı gerekiyor?
BEKTAŞ - Ah o zamanlar neler
yapmışlarda, biz ne kadargerideyiz'
gibi bir anlayış olmamah. Hayır biz
geride değiliz. Önemli olan insan-
laşmak. Tabü ki esir değilim o zaman
gibi, oniar esir uygarlddanydı. Ben
tabü ki kısıth değilim. Bütün çirkin-
liklere rağmen çağımla övünüyorum.
-Eskikentiehiçbiriüşkisi oimayan
üniversiteyerieşkesini siz nasılbir fliş-
ki içinde tasariadınız?
BEKTAŞ- Her bireyın kendı kim-
liği var, o kimliklerin bir araya gel-
mesinden bır koro oluşuyor. Mekân-
lar birbiri içine akıyor. Bazı yerde
daha büyük, bazı yerde daha küçük,
bır diğerinin kotu farklı, farklı özel-
likleri var. Bırinde durgun bir suyun
başındasınız, öbüründe durmadan
dönen. Hititler'den beri dönen, size
durmadan zamanı anımsatan birmey-
dan var. Benim için en büyük başa-
n insanlan karşılaştırmak, onlan mer-
habalaştırmak. Pencereler, kapılar.
bunlann hepsi araç. Önemli olan bun-
lann kullanımıyla yarattığınız atmos-
fer.
- Yerii ustalarla çabşünız. Yöresel
teknikier,yereimatzemeve kisisel ba-
kış arasmda nasıl bir denge var siz-
ce?
BEKTAŞ- Onlara sadece kendile-
ri için çalışıyormuşçasına çalışmala-
nnı anlatmaya çalışıvorum. Biri çok
hoş bir şeydi örneğın: Oturmuş bir
taşa beni yontmuş bir usta. Ruhu be-
ni coşkulandınyor. O da bana katıl-
dı ve artık beraber duyuyoruz, takım
olarak oynuyoruz duygusu önemli.
Halk yapı sanatı yapıtlannı inceler-
ken saptadığım bırtakım ilkelerden
biri, kültürbüikiminin aynmında ol-
mak. Ve bunlan birtakım simgeler-
le görtermemek... Onun gibi saçak ya-
parak, betonun üzerini ahşap yapa-
rak, böyle komikliklerle değil. Ben
niye yüzyıl önceki gibi yapı yapayım?
Ben yüz yıldır durmadım ki, babam-
dan daha ilerdeyım, okudum. Ba-
bamdan daha ilerde değilsem, ba-
bamla övünmeye hakkım yok ki! Us-
ta, kendını aşan bir çırak yetiştirdiği
zaman ustadır. Sinan diyor ki, gele-
cektebenim yapılanma bakacak olan-
lar, zamanın koşullannı düşünerek
anlayışla baksınlar lütfen.
- Ozellikle minıari alanda geçmişe
bir rür fanatizmk bağlanan bir grup
var_
BEKTAŞ - Zamam beceremeyin-
ce insan biryerlere tutunmak ister. Ab-
metHaşimçok güzel söylüyor: "Ge-
riye bakarak ileri yürünmez, a^ağı
takılırdüşer insan." Helegeçmışı bı-
çimsel şeylerle kopye etmek, o kül-
türe hiç layık olamamak demek as-
lında.
Bienale paralel olarak sunulan etkinliklerde görünen patlama, İstanbullu sanatçılann çabalannın bir kanıtı
Çokbiçimlilik ortak paydada tophnsbi^r ıııi?
NECMİSÖNMEZ
' ; UlUSlAfl«IKSI
I İSTHMIIIL
MBİENAL
Yuko Hagesawa
"VVhite Cube" olarak
nitelendırilen müze
mekâjılannda çalışmış
ve bugüne dek tenıatik
sergiler gerçekleştirmiş olan bir sergi yapımcı-
sı. 7. Istanbul Bienali için seçtiği işlerin birkaç
örnek dışında (Mkhael lin, Ana Maria Tava-
res vb.) küçük boyutlu, bienalin sergi mekân-
lannuı nıhuna pek az göndermede bulunmala-
n elbette raslantı değil. Gerçi Çemberlitaş Ha-
mamı, Sultanahmet Meydanı, Kız Kulesı gibi
halka açık mekânlarda Hagesavva çalışmalar
sunarak kent dinamizmini sergi bünyesıne kat-
ma uğraşısında olduğunu duyumsatıyor. Ama
bu çaba bienalin ana sergi mekanlanyla orada
sergilenen işler arasuıda ne duygusal ne de dü-
şünsel bir ortaklığm lcurulması için yeterli. Aya
trini'deki sunumun sıradan bir modern sanat
müzesini; Yerebatan Sarayı'ndaki video yer-
leştırmelerinin de su-adan bir "Projectroom"
karakterini aşamaması bunun kanıtı. Darpha-
ne'nüı küçük mekânlannda birbınyle son de-
rece iyi diyaloğa giren çalışmalann gösteril-
mesi 7. Bienal'in kazanımlan arasında yer ah-
yor.
7. Istanbul Bienali'nde bence işleriyle ken-
dilerinı sergi ortalamasuun üzerine çıkaran ka-
tılımcılar Francis Ahs. Rachel Benvick, Lee
Bul, Cambalache Collective, Kim Joung Jin,
Ana Maria Tavares ve Magnus VVaDin'dir. He-
men hemen her biri ayn tekniklerle çalışan bu
sanatçılann işlerini ilginç pozisyonlar olarak
yorumlamak yanlış ohnayacak.
ORTALAMANIV ÜZERİNDE-7. UluslararasıIstanbul BienaJi'ndeişkrrviekendikrini sergi
ortalamasının üzerine çıkaran kaüümcdar arasuıda Cambalache CoUecthe de yer ahyor.
P. Colombo'nun bienaliyle karşılaştınldığın-
da Hagesawa'nın çabalannın belli bir düzeye
vardığı açık olarak gözlemleniyor. Ama Istan-
bul"dala çağdaş sanat izleyicilerinin bir *yo-
nım"a varabilmeleri için 7. Bienali uzun bir sü-
re ızlemeleri, sergideki işlerin yankılannuı ne-
reye dek uzandığını sorgulamalan gerekiyor
bence.
Son yıllarda ülkemizde beş on sanatçının iş-
lerini bir araya getıren organizasyonlan üstle-
nen kişilerin kendilenni "küratör" olarak ni-
telendirdikleri görülüyor. Oysa bir sergiyi kav-
ramsal çerçe\esi, duyarlılık çemberiyle birlik-
te kurmanın ne denli zor; sergi yapımcılığının
"yaraücınk" gerektiren bir "tavır- alma süreci"
olduğunu, şeytana pabucunu ters giydiren sa-
natçılann kı\Tak zekâlaruıı yanıtlama mecbu-
riyeti olan bir etkinlik olduğunu kaç sanatsever
kavrayabilmiştir acaba?
Bienale paralel olarak sunulan etkinliklerde
görünen patlama. düzeyleri ne olursa olsun İs-
tanbullu sanatçılann uluslararası sanat ortamı-
na eklemlenmek için ne kadar büyük bir çaba
gösterdiğinin kanıtı olduğu için bence üzerin-
de durulması gereken gelişme, genç sanatçıla-
rm gösterdiği bu çabaya, girişim dınamizmine
ölümcül uykulanndaki galericilerin, sadece tu-
val resmine ilgi duyan sağır koleksiyonculann,
sanatı kirletmekten başka hiçbir amaçlan okna-
yan banka galerilerinin; kültür merkezlerinin;
güncel dünya sanatıyla hiç ilgilenmeyen sanat
yayıncılannın da katılması için büyük bir mu-
cize mi gerekli?
tstanbul Bienali, dünyanın birçok yerindeki
bienallerden ayn bir kimlik ve sorumluluk ta-
şıyor. Hem Türkiye'de yaşayan sanatçılar hem
de yurtdışından gelip işlerini sergileyen sanat-
çılar açısından bu farklılık kendisini son dere-
ce ilginç biçimlerde tannnJamaktadır. Çağdaş
sanatuıı gençlere, ilgililere tanıtan ciddi bir mü-
zenin ve diğer aracı kurumlann olmaması yü-
zünden herbıenal kendisini ancak "beDekteka-
lanlarla" ve yayımlanan
u
kataloglaria" bir çiz-
gıye oturtabildiği için, derinlikli bir tartışma
ortamınm oluşması hemen hemen ımkânsız gi-
bi. Birkaç yayın organının sorgulama düzeyini
asmayan yayinlarla bienali kusatmaya çalışma-
sı elbette saygı duyulacak bir yaklaşım. Ama
bunun ötesinde genç sanatçılara; onjan geliş-
tirecek funda toprağının oluşmasma yönelik
girişimler neden bir türlü gerçekleşemiyor?
Bıenalin her iki yılda bir îstanbul 'a kazandır-
dığı yapıtlann arkalannda bıraktıklan yankılar;
güncel sanatın uluslararası "ortak düüun" ka-
zanımlannın daha aktıf; daha uluslararası bir sa-
nat ve tartışma ortanunı oluşturaıası için ne ka-
dar daha beklemek gerekiyor?
Genç kalemler Cumhuriyet'te
GÖÇ
Vururken ilk ışıklan
Sabahın,
Kentler arası bir göçte
Hesabını tutarım
yaşamın.
Firar eder uykularım,
Kan çanağı gecelerde.
Çocukluğumun
Gençliğimin
Ve şimdiki benliğimin
Aritmetik hesabını
Tutarım.
Çarpım tablosudur
• ki ömrüm
I Elimde kalır
Cümle güzelliklerir
ÜMİTBAYDAR
GEREKSİZ EFSANELERİZİŞTE.
bir efsane yakalamıştım
gecenin bir vakti
ama çocukluğumdan yana oynuyordu
bütün kartlanm
sorun
kendime yaptığım bu hile değildi,
ne kucaklayabiliyordum
ne de terk edebiliyordum
gözlerime değen efsaneleri;
işte bir efsane daha yitirmiştim
gecenin bir vakti
ve çocukluğumdan bu yana
herkesten kaçıyordu bakışlanm
sorun
kendime sakladığım mısralarım bile değildi,
ne haykırabiliyordum
ne de susabiliyordum
yalan yanlış sevincimi süsleyen o fesaneleri.
SEVİLAKIN
Bugün saat 22.00'de Selen Gülün Dörtlüsü konser verecek
i Caz Geceleri
9
başlıyor
• Her çarşamba Istanbul Bilgi Üniversitesi Müzik
Bölümü öğretim üyeleri ve öğrencilerinin aynı
sahneyi paylaşacağı'Bilgi Caz Geceleri' Istanbul'nn
caz müzik ortamına yeni bir soluk getirecek.
Kültür Servisi - Istanbul
Bilgi Üniversitesi Müzik
Bölümü, Eylülist Müzik
Kulübü nde çarşamba
konserlerine başlıyor.
Bu aydan itibaren her
çarşamba, Bilgi Müzik
Bölümü öğretim üyelen ve
öğrencilerinden oluşan bir
grup Eylül Bar'da çalacak.
Öğretim üyesi ve
öğrencilerin aynı sahneyi
paylaşacağı 'Bilgi Caz
Geceleri' ögrencilere,
kendi müzikJerini
müzikseverlerle paylaşma
olanağı verirken
Istanbufun caz müzik
ortamına da yeni bir
soluk getirecek.
Program kapsamında bugün
saat 22.00'de Selen Gülün
Dörtlüsü konser verecek.
Piyanoda Selen Gülün,
gitarda Onur Türkmen,
basta Üker Ozalp ve davulda
Cengiz Baysal'dân oluşan
dörtlü konserde yeni
albümünden de parçalar
çalacak. Bilgi Caz Geceleri
önümüzdeki haftalarda
Cem Tuncer Dörtlüsü
(14Kasım). Mert
Aiduman-Gökhan Sürer
Dörtlüsü (21 Kasım) ve
Cengiz Ba>sal Dörtlüsü 'nün
(28 Kasun) konserleriyle
sürecek.
DEFNE GOLGESÎ
TURGAY FİŞEKÇİ
Aziz Nesin ve
flydın Olmak
Geçen cumartesi günü TÜYAP Kitap Fuan'ndaki ilk
toplantının konusu "Aziz Nesin ve Çağının Aydını 01-
mak"X\. Bu toplantıya Leylâ Erbil'in gönderdiği bildi-
riyi sizlerie de paylaşabilmek için burada yayımlıyo-
rvm.
"Sevgili Aziz Nesin severler, böyle bir günde kar-
şınızda olamadığım için üzgünüm. Yaktnlanmın tanık-
lıkedebileceklerigibi beş aydırbasit sandığımbir tan-
don kopmasından depreşen kemikağnlannabağlı ola-
rak eve çakılmak dunımundayım. Bu bana, Aziz Ne-
sin7 ilk tanıdığım, Levent'teki bahçeli ve bir türlü ısı-
tamadığımız evimızden kalma bir saynlık sanınm.
1948'de. Nesin de, o ilk çıplak, Birinci Levent'te bir
kitapçı dükkânı açmıştı. Bız de gazeteyı onun dükkâ-
nından satın alırdık, başka gazetecisideyoktu o gün-
kü Levent'in.
Genç Nesin, o buz gibi dükkânın ıslak döşemele-
rinde çorapsız ve takunyaiaria dolaşan şakacı, sevim-
li bir insandı. Git gel benimle dostluk etmeye yürek
indirdi. Sonradan onun zaten 'ötekı' diye bır şey ta-
nımadığını, dostluğunu herkesle paylaşmaya hazır
birsolcu olduğunuanlayacaktım. Tabiibenim de ken-
dımi, ozellikle blâzım Hikmet'/ bildığim ve solculara
yapılan haksızlıklara üzülduğüm ıçın komünist oldu-
ğumu sanmakta olduğum günlerdi. Sonra Nesin'in
dükkânın kapattılar. Ama tabıio heryerde herzaman,
sıfırdan, gülerekkarşımıza çıkacaktı. Akbaba'da, Dol-
muşdergısı döneminde, Yeni Gazete ve Akşam'da,
Zübük'te, saymakla bitmeyecek üretkenlikler içinde
kendıne has mizahı başta olmak üzere çeşıtli biçim-
lerde, oyunlar, öyküler, fıkra, şiirkitaplanyla ınsana ba-
ğımsızlık azmini, kuşku duymayı, düşünmeyı, en
önemli gücümüzün akıl olduğunu, insanın kendine
emek vererek insanlaşabileceğinın altını çiziyor, ay-
dınlatmaya uğraşıyordu kuşaklan.
Türkiyelı yazann şanssızlığı, onlan gerçek yerieri-
ne oturtacak eleştirmen eksikliğidir. Aziz Nesin usta-
mızın da en çokyakındığı, bu kayıtsızlık olmuştur. An-
cakbüyükyazarian, bazı eleştirmenlerin katı, düşman-
ca tavırlannm onlan yok etmeye yetmeyeceğinin en
iyi ömeklerinden biridir Aziz Nesin'in variığı.
Biz onunla birbirıne çok yakın iki dost sayılmazdık.
Giderek tartışır, kavga da ederdik. Ama herseferinde
birbirimizi anlayarak, dınleyerek banşmışızdır. Aramız-
daki kuşakfarkına rağmen hiyerarşiden uzak, 'sen' di-
ye hıtap edebıidiğım kişilerdendi. Bu konuda aklıma
hep Maksim Gorki 'nın sözü gelir: 'Biz Stalin'i de se-
verdik ama, Lenin bızım arkadaşımız, yoldaşımızdı'
demişti. Öyleydi; diyalog kurabileceğimiz, bizi ciddi-
ye alan bir ağabeyimizdi. Bunu önemli bulurum. Bü-
tün sahici yazarlar gibi yönetimlere muhalifti ama,
muhalif olmak için muhalif değildi; halkını aydınlat-
ma çabasıyla yanıp tutuşuyordu. Ömrünce bilimsel
olana çekmeye çalıştı insanlanmızı; ırkçılık, ülkücü-
lük, din tasmasından kurtulma bilincini aşılamak is-
tedi; popülizme, yalakalığa da hiç yanaşmadı. Sırası
geldiğinde iktıdara hain olduğunu anlattığı gibi hal-
ka da salak olduğunu ilan etmekten çekinmedi,
Orada bulunan konuşmacı arkadaşlanm onun ay-
dınlanmacı kişiliği üzerinde daha da aynntılı konuşa-
caklardır. Ben kendisiyle son görüşmemizi anlatmak
isterim.
O sırada bize çok yakın olan Hüsrev Gerede, Teş-
vikiye'de oturuyordu. Gözleri artıkgörmüyordu. Şu,
köpeğiöldüğünde ona ağıtyakan DGM savcısıyla ka-
pışmıştı. Ben de bu olayı konu eden biryazıyla sav-
cıyı eleştirmiştim. Yazıyı Mılliyet basamamıştı. İşte
hem o yazıyı götürmek hem de hoş beş etmek için
kızımla, Fatoş Erbil/e kalktık gittik ona. Fatoş'u kü-
çüklüğünden ben severdi, 'Inci gibi senin kızın, sana
hiç benzememiş!' esprisini savururdu. Gittik, çayiç-
tik, konuştuk, yazıyı okumamı istedibenden. Okudum,
mutlu oldu, 'Beni sevdiğini biliyordum zaten!' dedi.
Ben de, 'Seni mi davanı mı seviyorum bilmem!' de-
dim. 'Hadi oradan' dedi. Fatoş'a doğru döndü: 'İşte
senin anneni bu yüzden sevmezler, ben de onun bu
yanını severim'. Giderken, 'asansörie inin, merdiven
ışıklan yanmıyor' dedi. Asansör sahanlığı karanlıktı,
hiçbir şey görünmüyordu, bız orası mı burası mı di-
ye elyordamıyla asansörararken neredeyse koştugel-
di, 'işte burası' diye asansörün kapısını gösterdi bi-
ze. 'Aziz, sen numara yapıyorsun millete, aslında gö-
rüyorsun.
1
' dedim. 'Ben görürum, karanlıkta da görü-
rüm' diye birkahkaha attı. Bu son görüşmemız oldu.
Kimi geceler uykum kaçtığında bu adamlan düşü-
nürüm. Şanslı birkuşaktıkbızderim. A. Nesın'ler, R.
llgaz/ar, Aybar/ar Nâzım'lar, Dinamolar, K. Ta-
hir'/er, O. KemaVler, A. Mf'ler, daha nice nicelerini
tanıdık. O hormonlu Özal kuşaklanna benzemeyen
ınsanlann vahığı bu ûlke için ne büyük birşanstı de-
rim, Türkıye ölüm uykusunda bile onlann süren dü-
şünce karariılıklanndan korkuyor..."
BUGÜN
• BABYXON'da saat 21,30'da 'Laço
Tayfa'nın konseri var. (0 212 292 73 68)
• BÜ ALBERT LONG HALL KÜLTÜR
MERKEZİ'nde saat 19.30'da Şirin
Pancaroğhı'nun arp konseri dinlenebilir.
(0212 358 15 40)
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda saat 19.30'da 'Azerbayean Suü
Müzik Üçlüsü' konser verecek. (2'32 98 30)
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I