14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2001 PAZAR 12 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr //e; . eavy metal dünyasının baba ismi Ozzy Osborae 7 yıl aradan sonra yeni albümüyle hayranlannın karşısında. 52 yaşmdaki sanatçı 30 yıldır müzik piyasasındaki özel yerini koruyor. 30yıldır zirvede Kültûr Servisi - Hardl rock'ın büyiik ismi Ozzy Osborne'ün 7 yıl aradan sonra hazırladı- ğı ilk albümü 'DownTo> Earth' piyasada. ProdüktörKiğünü Tim Palmer'ın üstlendiği 'Down To Earth'te 11 yeni parça var. Gitarda ZakkVVylde, basta Ro- beıfnTijiDo ve davulda Mike Bordm'in sanatçı- ya eşlik ettiği albümün ilk single'ı 'Gets Me Through' adlı parça. Heavy metal dünya- sının en unutulmaz şar- kılan arasında yer alan 'Bark At The Moon', 'Shot In The Dark', 'CrazyBabies','NoMo- re Tears', 'Mama I'm Coming Home' ve sa- natçıya 'en rvi heavyme- tal performansr kate- gorisinde Grammy ka- zandıran 'IDont\tant To Change The VVorkT gibi muhteşem şarkıla- nn sahibi olan Ozzy, 52 yaşına rağmen, tam 30 yıldır müzik piyasasın- da ayakta durmayı ba- şaran ender rock star- lanndan biri. Dostlar Tiyatrosu 'nda 3 oyun Kültûr Servisi - DostiarTiyatnısu kı- sa bir süre için Muammer Karaca Ti- yatrosu'nda üç oyunun son gösterim- lerini sunacak. Üç oyundan ilki, geçen sezon büyük ilgi gören, Genco Erkal'ın yönettiği Tankred Dorstun 'Oyuncu' (Ben, Feuerbach) adlı oyunu. SemaEn- gİD-EdmseJ'm Türkçeye çevirdiği oyun- da, Eıkal'uı yanı sıra Zeynep Irgat ve Erdem Akakçe oynuyor. Ikincisi, bugüne dek 160 kez sergi- lenen Can YüceTin şiirlerinden Genco Erkal'ın uyarladığı 'Can' adlı oyun. Sahne donatımını Su YüceTin gerçek- leştirdiği oyun, geçen yıl Genco Erkal ve Dostlar Tiyatrosu'na 5 ödül kazan- dırdı. Üçüncü oyun ise Nâzon Hikmet'ın 100. doğum yıldönümü nedeniyle ye- niden sahnelenen 7 yıldır yurtiçinde ve yurtdışında 220 kez oynanan 'Insanla- nm'. Nâzun'ın şiirlerinden Genco Er- kal'ın uyarladığı oyununun sahne tasa- nmı Duygu Sağıroğlu'na ait. Oyunlar dönüşümlü olarak Muammer Karaca Tiyatrosu'nda cuma günleri 20.30, cu- martesi günleri 18.00, pazar günleri 15.00'te sergilenecek. (0212 252 59 35) Dulcinea Cafe yenilendi KüMr Servisi-1997 yılından buyana Istanbul Meşelik Sokak'ta faali- yette bulunan Dulcinea Cafe tümüyle yenilendi. Salon-Oda-Mutfak kav- ramlannı bir arada yaşa- tacak olan Dulcinea, gi- riş katuıda bulunan 250 kişi kapasiteli salon, bar ve mutfağı, bodrura kat- ta bulunan 110 kişi ka- pasiteli özel 'Oda'sı ile eğlenceve kültür-sanat mekânı olarak hizmete giriyor. Dulcinea Cafe'nin ka- sım ayı programında, www.ismailnecmi.coni adresinde sanatçı İsma- il Necmi'nin siyah beyaz fotoğraflanndan oluşan fotoğraf sergisi yer alıyor. Programda, aynca, bu- gün wwwjfairplace.org adresinde 'ontine' bir sa- nat sergisi açılıyor. Kü- ratörlüğünü Claire-Lyse Buccinin yaptığı sergi, yaşadığımız çağda 'eşit- Kk' ilkesini sorgulayan yirmi Britanyalı sanat- çının. internet ortamın- da sunduğu on sanat ese- rinden oluşuyor. Dulcinea Cafe'de 9- 10 Kasım tarihlerinde cuma saat 17.00-19.00 arasında, cumartesi saat 15.00-17.00 arasında Hakan Akçuranın 'Ben bazen kafam kıyakken TVizleriml'adlıvideo- art çahşması yer alıyor. Aynca, çarşamba gün- leri saat 21.30-24.00 ara- sında 'Ustad's', perşem- be günleri saat 21.00- 02.00 arasında 'Eating jam\ cuma günleri saat 22.00-02.00 arasında 'SaKva's salon', cumar- tesi günlen ise saat 22.00-02.00 arasında 'Rady Oda' programlan gerçekleşecek. CoşkunAral, aslında çokgü/el, ışıltı ve pınltılann olduğu bir dünyayı fotoğraflamak istiyor Savaşı vizördenyaşayan adamNENA ÇALtDtS 21. yüzyıhn ilk savaşına tajıık oldu- ğumuz şu günlerde klasik savaş ta- nımlan da değişti. Top, tüfek kavram- lan yerini jetlere, fiizelere ve nükleer silahlara bıraktı. Değişen teknoloji ve stratejilerin ardından aynı kalan sade- ce insani duygular, savaşın bıraktığı iz- ler ve yok olan insanlar. Savaşın vah- şetine, insanlann çaresızliğine tanık olan foto muhabın Coşkun Aral'da ilk kez 5-6 yaşlannda, Siirt'te tanıştığı silahın bıraktığı izlerkorkunçtu. Fakat o yüreğindeki izleri silip savaşın için- de olma nedenini şöyle açıklıyor: "Si- lahı ilk kez buğday ambannın önünde nöbet tutan bir askerde görmüştüm. Korktum. Ardından çok sev diğjm kö- peğinıin silahla öldürulüşü ve babama yönelik yapılan öldürme girişimine tanık oldum. Yaşadığun yerde çocuk parta yokru, havaalanı gibi kullanılan sadece askeri arazi vardı. Sabahın er- ken saatlerinde oraya gider gizUce oy- nardıkChııncaklanmızLvevalLDün- ya Savaşı'ndan kalma olduklannı dü- şündüğüm toprağa gömüimüş tanklar- dL Savaş tehlikeliydi fakat doğup bü- yüdüğümüz yerlerdebunuy aşamışök ve geçmişte de yaşanmışü. Savaşı du- yunnaktan zhadeyaşamayı tercih edi- TOnmHerşeybirsavaşursonuçta.Ben at kutuplarda kalmayi tercih ettim. Yeri geldiğinde mikroskopla dünyaya bakmak isterim. yeri geldiğinde de dünyayı avuçlarunın içine alacak ka- dar uzaklara gitmeyi düşledim. 1 " 'İnsan matruşka gibidir' Aral'ı dinlerken: fotoğraflan daha da bir anlam kazanıyor. Taraf tutma- yan bir insanla oyun oynayan savaşı, oyun gibi karşılayan bir objektifle kar- şı karşıyayız. Savaşı toplumsal olan- dan soyutlayan ve bireye; savaşı ya- şayan insana ulaşıyor. 'fnsanlan diğer variddardan ayıran en büyük özeDik- leri ego tatminleridir. Durum böyle ohıncainsandaha fazlasmı istiyor.De- ğişiınie artan istek beraberinde korku- yu getiriyor, korkup hem daha fazla- snıtsterkenkendisineengeJ olacakvar olanlan kaybetmenıeninyolarınıarar- ken başka canhlann yok oluşlannı ar- zuediyor. Bunlan zaten yaşadıklanm- ladafark edi>orum.Bir taraf diğerin- dendaha kurnazsa digerinin her şeyi- ni alabiliyor ve kaybetmeme olayı o andan itibaren başlı>or. 21. yiizyılda kdünılanriimbüyük ilaçlar savaşdö- nemlerinde keşfedilmiştir." Sjmi zaman bir yaşamın yok olu- şu32 tanık olurken kimi zaman da MECBUREıN YAŞA.MAK - "Açhktan. susuzluktan insanm her şe>i yapabileceğini düşünüyorum. Savaşlarda bu- nu daha rahat anlavabüi\or insan. Mecburen yaşıyorsun ve ha\atla defaiarea yüzkşme imkânı bulabiliyorsun." gözünü kin bürüyen bir askeri fotoğ- raflıyor. Onun işi, olanı bütün sıcak- lığıyla aktarmak. Bu durum karşısın- da mantık duygu ikilemi ortaya çıkı- yor. "Otonratikleşiyorum. duygular daha sonra ortayaçıİoyor. Oanda ma- kine senin bir kalkanm dunımunda." Ne kadarkanıt görevini üstlense de ço- ğu zaman fotoğraflan kaçabilen bazı şeylerolabiliyor. "Fotoğraf dayeryü- zündeki çoğu şey gibi net degiİ. Öyie ldinsan savaşlarda bedenini, reaksiyon- lannıtanunaimkânıbulu>orve biran- dayitirebüiyor. Açoktaa susuzluktan insanm her şeyi yapabileceğini düşü- nüyorum. Savaşlarda bunu daha ra- hat anlavabilhor insan. Mecburenya- şıyorsun ve hayatla defaiarea yüzleş- meimkânı bulabiliyorsun. Asla" lafi- nı söyieyemiyorsun. İnsan olmanın te- mel güdüsünün gündeme gehnesine tanık olabüdiğimiz gibi hiç tanımadı- ğımız bir insan için > aşamı feda etme- nizin ne olduğunu görüyorsunuz, an- hyorsunuz belki de uyguluyoruz." Ateş altmda hayatta kalabilme mü- cadelesi veren insanlar arasmda, ken- di yaşamı için ayakta durma mücade- lesi veren Aral; vahşetin içinde ga- zeteci olarak ne kadar objektif olabı- leceği konusunda ise şöyle diyor: "ln- sani değerkr gariptir. fnsan matruş- ka gibidir. elbiselerini çıkardıkça or- taya başka bir kişi çıkıyor. Mesela ben kendimi, evrenseL sosyal demokrat, hatta sos>alist olarak tanımüyordum. Paris'te kanldığım bir davette Türk IdmliğiıııdendoiavınıaruzoJdugıımha- karetve aşağılayicı sorular karştsmda adeta vatan-millet-Sakarya muhab- beti yapmava başlamışom. Aşağüa>> cı üslupla beninı belki de o güne ka- dar üstümde olduğunu bilmediğim kimKğimi çıkardılar. Elbise gflbL Aydm geçinen insanlann bazı hareketleri karştsmda evTensel künh'ğin gidiyor onlar gibi olabiliyoruz. Örneğin, ABD'denbireidpgeliyorBe}TUtta,biz Amerikalıyiz deyip ayncalık tanınma- sını istiyor. O zaman o maskemi çıka- np adanun karşısma geçip resmen ka- merasunn çahşmaz hale gehnesine yol açacak bir eylem \apnorum. O yıiz- den tepkisizün di>emem. İnsanlarara- smda değil ama coğrafy alar arasmda farkhhklar olduğunu kabul edjyorum." Muduluğun doruğu ve sava».. Bu sözler bize Coşkun Aral'ın fo- toğraflannda var olan olağanüstülü- ğün, yaptığı ışin felsefesini yakala- masından kaynaklandığını gösteriyor. Onca koşuşturmaca ve kan içinde in- sana, insanın sıradan, kendine özgü yönlerine ulaştiğını bu cümlelerde gö- rüyoruz. Aral, medyanın olaylara yak- laşunını şöyle değerlendiriyor: "Hiç- birimizin tam yapüğımıa söyteyemem. tabüki eksfldüderimiz var.Basmdaonu içine alan diğerkurumlar gibizaman zaman yanhş > önlendirebili>t)r. Bu sa- dece Türkiye için değil dünyanm ge- hşmişülkeieri içingeçeriL Haberciola- rak mesleğünizi yaparken görev biHn- cimizi ve sorunlan çok rvi öJçroemiz lazun. Yeri geldiğinde kurumlara ya- pılacak sansür yerine bizkrin otosan- sürünü bile düşünmemiz gerek." Coşkun AraFın objektifi hep dün- yanın 'öteki' tarafını görüntülüyor. Yıllarca savaştan savaşa koşan Aral ak- lında ki fotoğraflamak istediği dünya- yı şöyle tanımlıyor: 'Çok güzeL ışım ve pınlülann olduğu bir dünya. Ama biüyonjm, o ışılülan ve panlüları ve- ren dünya da ne yazık ki o pınlu ve hı- şırünın kaynağını çok şiddedi ateşler- le alabiliyor. Daha dermlere inmek is- terim ama ne yazık ki indiremiyor be- ni. Muüuhığun doruğunu işte hayat- ta kahnanm getirdigi muduluk olu- yor, o da neyazık ki savaşlarda olu>x)r" Genç kalemler Cumhuriyet'te. ORTASINDA... İÇİNDE Gecenin ortasında gündüzü yaşayan insanlar Kalabalığın içinde yalnızlığı yaşıyorlar Yalnızlığın içinde tutsakfığı yaşayan insanlar Yakının tam ortasında uzağı yaşıyorlar Uykunun ortasında rüyayı yaşayan insanlar Hayatın içinde bir düşü yaşıyoriar Düşün içinde umudu yaşayan insanlar Şehrin tam ortasında umutsuzluğu yaşıyorlar Sessizliğin ortasında kaosu yaşayan insanlar Gürültünün içinde sürüklenişi yaşıyorlar Sürüklenişin içinde çırpınışı yaşayan insanlar Güneşin tam arbnda soğuğu yaşıyorlar Tam ortasında ve içinde Böylece yaşayan insanlar Bu aydınlıkta karanlığı delmek için yaşryortar METE GÜRKAN BENİM ADIM GÖZYAŞI bir bakarsın olmuşum reis-i cumhur... bir bakarsın bir dilenci, bazen de bir sokak kedisi... ne dinim, ne dilim, ne ırkım, ne cinsryetim ne de yaşım, yok benim sınıf farkım! her canlının en masum haliyim, ben duygular devfetiyim, benim adım gözyaşı. ne kanunum, ne yasam, ne de yasağım var benim... üzüntülerden, gülücüklere, acılardan, sevinçlere, her duygu lokomotrfimdir benim... dedim ya; ben duygular devletiyim, benim adım gözyaşı! BİNAÜAKKUŞ Âksanat onanmdaKültür Servisi -Aksanat. sanatsever- lere daha yeni. sağlıklı ve inşaat açısın- dan güçlendiriuniş bir yapı ile hizmet vermek amacıyla 3 Kasım tarihinden itibaren kapandı. Renovasyon ve res- torasyon çalışmalannm yam sıra Ak- bank'uı güvenlik ve hizmet anlayışın- daki titiz yaklaşımı sonucu binanın in- şaat açısmdan da sağlamlaştınlmasını öngören yenilenme aşaması Mayıs 2002 tarihine kadar sürecek. Kültür ve sanat faaliyetlerini ara ver- meden değişik aktivitelerle sürdürecek olan Akbank'ın sanat merkezi Aksanat 2 sergi salonunda, her yıl Türk ve ulus- lararası profesyonel sanatçılarm sergi- leri ile Istanbul'un kültür yaşamına renk katıyor. Görsel ve işitsel çalışmaların gerçek- leştirildiği 150 kişilik Çok Amaçlı Sa- lon'da, haftanın üç günü ovıın sergile- yen Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu, ülkemizi dünyanm çeşitli yerlerinde düzenlenen festivallerde temsil ediyor. A>TII salonda gerçekleştirilen lazer disk ve video gösterileri ise klasik ve mo- dern sanatın vazgeçilmezlerini sanat- severlerle buluşturuyor. Aksanat içerisindeki müzik dinleme odası, klasik müzik ve cazseverler için vazgeçilmez bir merkez özelliğı taşıyor. Atölye çalışmalan ile sanatçılar tarafin- dan zevkle kullanılan Aksanat'm Ba- le Stüdyosu, Litografı ve Serigrafi atöl- yeleri, amatörler ve profesyonellerin bir araya geldiği workshop"lar, seminer- ler düzenlenen ve uygulamalar yapılan mekânlar haline geldi. OKUMA LAMBASI ENİS BATUR İnternet ve Edebiyat Pek çok alana olduğu gibi, kültüre ve edebiyata da yeni boyırtlar, olanaklar getirdi internet. Bu yıl içinde şiir, müzik, sanat, kütüphane, üniversite sitelerini ko- laçan ettim biraz; bire bir yararlanabileceğim başvu- ru kaynaklarının bir bölüğünü saptadım, ayırdım;ya- ratıa etkinliğın ağır bastığı kimi ortamları belli aralar- la ziyaret ediyorum; bir iki "intemctive" bölgeyle de tanışma fırsatım oldu: Şüphesiz bir internet uzmanı sayılmam, klasik iletişim araçlannın gündelik haya- tımda tuttuğu yerin azalmadığına bakılırsa. o doğrul- tuda ilerlemeyeceğim de ortada. Bu durum, internet- ten yararlanmanın, internet ortamı için kimi işleryap- manın getirilerinı hafifsememe yol açmıyor, nasıl yol açsın: Tavşan dağa küsse ne olur? Kendi bağlamımda kalacak olursam, edebiyatla il- gili farklı yaklaşımlar üzerınde yeterince düşünce üre- tilmediğini gözlemliyorum. Kimi yazar "s/fe"leri tanı- tım ağırlıklı, daha çok "halkla ilişkıler"\n bir yan kolu olarak kullanılıyor burada teknoloji: Başvuru niteliği öne çıkıyor, yönlendirme görevini üstlenıyor "site". Ki- mılerinde "ürün" öne çıkıyor buna karşılık, altematif bir yayın alanı oluşturan yazarlar, dergilere vermek- tense, yapıtlannı burada okura açmayı yeğliyorlar. İlk kümeye ornek olarak Buket Uzuner, Ahmet Altan ve Kürşat Başar'ı; ıkınci kümeye Faruk Ulay, Cem Akaş ve Hakan Toker'i verebilirim. Bir üçüncü kü- mede, interactive özellik şahdaman çiziyor Söz- gelimi Alev Alaüı'nın. küçük Iskender ın adresle- rinde göz göze geliyor katılımcılar ve yazarlar. Bir de "tartışma gruplan" göze çarpıyor: Orhan Pamuk adınaoluşturulanforumda, "ŞiirPostası"nda, karşı- lıklı düşunce alışvenşı yapılıyor. Başka form'lar, for- mat'lar da var internet ortamında. En önemlisi, kla- sik yayınlar bile bu mecrayı kullanıyorlar; ömeğın Vır- gül dergısı eskı sayılannın arşıvini sunuyor, okurun bu- radaki yazılardan ücretsiz yararlanmasını sağlıyor. Sözün özü, internet, on yıl önce düşlenmesi bile güç bir "özgür dolaşım" bolgesi sürüyor önümüze. Sermaye gerektirmeyen bir eylem coğrafyası: Za- man ve emek ayıran herkes için derinlik ve genişlık sağlayan bu ortam. yıllardır iktidar ilişkilerinden ya- kınan, klasik yayın organlannın kapısından geçeme- diği için isyan eden her genç şair, yazar için bir "hod- n meydan!" koşulu hazırlamış durumda. Ortalama der- gi satışlarının bın nüshayı bulmadığı bir ülkede, ya- bana atılacak bir seçenek değil intemetin sunduğu. Başka ortamlarda duyurunuzu yapabilir, dilediğinız ürü- nünüzü dilediğinız biçimde yayımlayabılır, "indirilme- s/m"sağlayabılirsiniz. Bu gelişmeler, her yönüyle olumlu görünüyor ba- na, biryön dışında: Umanm fanzinlenn, fotokopi der- gilerın, akıntıya karşı yayıncılığın buhaıiaşmasına yol açmaz internet. Anarşistyayıncılık, dünyanm hernok- tasında, son yıllarda onemli açılımlar getirdi. Her yıl Frankfurt Kitap Fuan'nın dev tecım çarklan bildik tempolarıyla donerken, Messe'nin dışına tezgâhları- nı açan, derme çatma çadırlarını kuran alternatif ya- yıncılar, el değmedik keşif bolgelerine götürür okur- ları. Minörün, marjinalin, kutsaldışının, her türden azınlığın seslenme olanagı bulduğu bu kesit, kitabın nefes almasını sağlar. Kitap-lık dergisinın eski sayıla- nndan birınde, yalnızca "/cüçüfcyay/nev/eri"nin ürün- lerini bulunduran, bir kitabevini tanrtmıştım: Raflan, çoğu taşralı (bu sözcüğün ilk anlamına göndermeya- pıyorum) amatör yayıncılardan gelme sıkı kıtaplaria doluydu. Fanzınler. yakın dönem Türk yayıncılığında, henüz ölçümü yapılamamış, hayli önemli bir damar yaratmış- lardır. Aklıma hemen gelen müthiş bir ömek, Cem Bak'ın bir düzıneyi aşkın sayısı çıkan "Aksak Kılavu- zu "dur. Içenğinin tutariılığı ve zenginliği, tasanmının gö- züpekliği ile 90'lann kesinkes en sağlam yayın organ- larından birinı ortaya koyan Cem Bak, performansıy- la irili ufaklı sermayelere dayanan pek çok dergiyi sol- lamayı bilmışti. İnternet, fanzınleri ve türevi yayın girişimlerini ger- çekten de önleyebilir mi? Teknoloji, herdönemde za- naatın yolunu tıkamıştır. Gerçekleştirme ve iletme ko- laylıklannı, kendıliğinden yapım zorluklan içeren uğraş alanlannı kaçınılmaz biçimde sınırlar, dahası öteler. Burada da gelişmenin o yönde olmasından korkanm. Ne olursa olsun, hem bir başına, hem kültür ve ede- biyatla ılişkisi çerçevesinde, internetin önümüze ser- diği ufka dıkkatle bakılması gerekiyor. Yapılabılenler, yapılabiieceklerin ne kadan? Getiriyle götürünün pay - payda dağılımı ne? Ne kadaryakiaşıyor, ne kadar uzak- laşıyoruz? Hayatımızı dolduran saat. termometre, barometre gibi ölçerlere, internet için bir yenisini eklememiz ge- rekecek belki de. TtJYAP KİTAP FUARI'NDA BUCÜN A SALONU • 1130-13.00 Ödül Töreni: 'GençKk Kitabevi Öykü Yanşması'. Düzenleyen: Gençlik Kitabevi. • 13.00-14J 0 'Son Dönem Türk Romanında \alan Tarih ve GerçekHk Boyııtu'. Yöneten: Füsun Akath. Konuşmacılar: Oya Baydar, Erendiz Atasü, Adnan Bünazar. Düzenleyen: Can Yayınlan. • 1430-16.00 'Çağdaş Türfciye'de Değişimkr. Karikatür ve Semih Balcıoğhı'mın Karikatürü'. Yöneten: Semih Poroy. Konuşmacılar: Semih Bakıoğlu, Şükran Kurdakul, Server TaniDL Düzenleyen: TÜY'AP. • 16.00-18.00 'Fantezi Edebiyattan Sinemaya/Yüzüklerin Efendisi'. Yöneten: BüJent Somay. Konuşmacılar. Sevin Okyay, Kaya Ozkaracalar, Tekin Özertem. Düzenleyen: Metis Yaymcıhk. • 18.00-20.00 'Zürafa ile Gergedan 1 Konuşmacılar: Sunay Alon, Akgün Akova. Düzenleyen. Çmar YajTnlan. B SALONU • 1230-1330 'Şairtik Serüveninde 20. Yıl Konuşnıası' Konuşmacı: Yılmaz Odabaşı. Düzenleyen: Everest Yayınlan. • 1330-15.00 'Savaş, Her Zaman Savaş'. Konuşmacılar: Coşkun Aral, Mahfı Eğümez. Düzenleyen: Om Yaymevi. • 15.00-16.00 'Gerilim Romanlan Neden Ügi Çekiyor?' Yöneten. Ahmet Ümit. Konuşmacılar: Jean Cristophe Grange, Glen Meade. Düzenleyen: Doğan Kitapcıbk. • 16.00-18.00 'Ülkeler Nelere Gülüyor?' Konuşmacılar: Aydm Boysan, Hasan Puhır, HasletSoyöz. Düzenleyen: Bilgi Yayınevi. • 18.00-20.00 'KunduzDüşleri'. Yöneten: Ahmet TeDi. Konuşmacılar. Nesimi Aday, Vecdi Erbay, Celal Çimen, Önder Kızdkaya, Tuğrul Keskin, Cnal Ersözlü, Yücelay Sal, Fergun Özeffi, Fadıl Öztürk, Öztürk Lğraş, Uma> Uma>T . Düzenleyen. Piya Zed Yaymcıhk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear