23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 KASIM 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA •• •• •• • • OLUMUNUN 63. YILINDA ATATURK * • * - . GÜNÜN ADAMI TURHAN SELÇUK ÎÇÎKJÎ>t /5ANA. ÖEN ÖZcK/K BÎK tiEKr'ıyortA ouu YAPARIM. 13EKJÎM KûftKKARAKTERİ KARAKTERSIZLİK OLAN GÖZLÜKLÜ SAMİ'MN HARİKULÂDE KIVIRTMALARI I , -a».-» tUB Al bu silahı... Gerekirse kullan!ıl 1924. Parasızlıktan ilkokulu ikinci sınıftan terk etmiş, 11 yaşında öksüz bir kızım. Gazi'nin Bursa'ya geldiğini duyunca gizlice nöbetçileri aşıyor ve kaldığı evin bahçesinde onu buluyorum. Hayret!.. Benim çocuk muhayyilemde büyütüp devleştirdiğim paşa ne kadar da genç, güler yüzlü, yumuşak bakışlı ve cana yakın. irden, düşman işgalinde kaybettiğim babamı hatırlayıp ağlamaya başlaymca sebebini soruyor. Hıçkırarak öksüz olduğumu söyleyince de hiç duraksamadan: - Ben de öksüzüm çocuğum!.. Sen benün kızım olursan ben de senin baban olurum... demez mi? ORHAN KARAVELİ -3- Türkıye'nin ve dünyanm ılk kadın savaş pılotu ve nedense hıç -erkek evlat edınmeyen- Atatürk'ün 6 manevj kızından bin merhum Sabiha Gökçen'ın Ankara'dakı evınde bana anlattıklan, ulu öndenn insanı yanına ışık tutar nıtehkteydı "Yıl 1924. Parasızlıktan ilkokulu ikinci sınıftan terk etmiş, 11 yaşında öksüz bir kram. Gazi'nin Bursa'ya gekliğini duyunca gizlice nöbetçileri aşıyor ve kaldığı e>in bahçesinde onu buluyorum. Hayret!.. Benim çocuk muhayyilemde büyütüp devleştirdiğün paşa ne kadar da genç, güler yüzlü, yumuşak bakışlı ve cana yakın. Birden, düşman işgalinde ka> bettiğim babamı hatniayıp ağlama>a başlaymca sebebini soruyor. Hıçkırarak öksüz okluğumu söyleyince de hiç duraksamadan: - Ben de öksüzüm çocuğum!.. Sen benim laznn olursan ben de senin baban olurum~. demez mi? Eve nasıl koşa koşa geldığimı, 'Ben artık Gazı Paşa'nın kızı oluyorum' diye başundan geçenkri nasıl nefesinı kesiJerek anlattığımı bugün gibi anımsı>orum. Bizleri kıt kanaat geçindirmeye çahşan ağabeyimin önce benden aynlmayı istemeyip Gazi'nin ısran karşısında razı oluşu» Ankara'ya gidiş, Çankaya İlkokulu, sonra İstanbuTda Amerikan Ku KoIejL Kolejde adım, onun manevi kızı olmam nedenijle Sabiha KemaL." - Va pilotluğunuz? Uçucuhığunuz nedeni>1e mi Atatürk size 'Gökçen" soyadnu verdi? -Hayır!. Belki şaşıracaksınız ama Gazı bana 'Gökçen' soyadını verdığinde uçmakla ilgılı ne bir nıyetim vardı ne de böyle bir düşüncem. Kim bilir, belki de ıçıne doğmuştu onun, bir gün göklerle ilgili bir mesleğımın olacağı... - Atatürk hiç uçtu mu? - Rahmetü havacılığa büyük önem venrdi. Öyle ki Cumhunyet bayramlannda Ankara Palas'ta düzenlenen balolara yarbaydan ufak riitbelı subaylar alınmazken onun Özel emriyle en ufak rütbelı hava subaylan bıle bu balolara katılabılırdi. Onlar ıçın neden böyle bir ayncahk tanıdığını soranlara da - Onlar başka! . derdi. Göklerimizı koruyanlann başımızın üstünde yen vardır Ben bu balolarda Atatürk'ün ikı yanına hava teğmenlenni oturttuğunu çok görmüşümdür... Hiç uçup uçmadığına gelınce. O zamanki uçaklar şımdıkıler gıbi gelışmış olmadığından çevresı buna şiddetle karşı çıkıyordu. Gene de bırçok kez bana: - Gökçen sen onlara aldınş etme! Bir gün benı gizlice uçurmanı istıyorum, diye ısrar etmiş ama ben buna cesaret edememiştım... Zarafet, enerji ve güzelliğuıı bu yıl başlanndakı ölümüne kadar koruyan gerçek "Cumhunyet Kra" Sabiha Gökçen'e "savaş pilotiuğunu" soruyorum. "- Dersim Harekâü'nın en scak günkriydi Bizim Eskişehir'deki hava böhığü de çabşma bölgesine kaydırUnuş ama askeri pilot olduğum halde beni götürmemişlerdL Okul müdüriine çıküm. 'Kızım', dedi, 'senin gidebılmen ıçını velının ıznı gerıkır'. VeBm Atatürk'tü. İzin ahp köşke gittinı. Beni göriir görmez Gelış nedeninı anladun' dedi 'Anladığıruz gıbi efendım' diye cevap verdim. 'Bu konuda Fevzı Paşa'nın görüşünü almalıyız' diyerek GeneMaırmay Başkam'm Köşk'e çağırttL Rahmeth' mareşal, esir düşersem bana kötü muamele edilebileceğini öne sürerek Sızın takdıruııze kalmış efendım" dedi. Dunım kritik, Atatürk de düşüncetiydi. Ayağa kalkıp esas duruşa geçtim ve Sağ olarak esır düşmeyeceğimden kuşkunuz olmasın..' diye konuştum. Biraz düşündükten sonra elinin, yaıundan hiç a>ırnıadığı Smith VVesson tabancaya gittiğini dün gibi anımsıyorum! - Al buna ve görevine gü, diye konuştu. Lsir düşeceğini anlarsan kendi işini kendin bitir." Aflırbaşlı ve abartısız gılclık - Biraz da Ata'nın son günlerinden söz etsek?- - Hastalık ılerleyıp Savarona'dan Dolmabahçe Sarayı 'na getınldiğınde ben 'Türkkuşu'nda başöğretmendım. Hemen Istanbula gıderek saraydaki bir odaya yerleştım. Geceyı nasıl geçırmiş olursa olsun her sabah yatağında oturur ve bütün gazeteleri tek tek üıcelerdı. Bana da hiç olmazsa haftada bır gün Ankara'ya ışimin başına dönmemı öğütlerdi Gitmışken, Inönü'nün sağlık durumunu araştırmamı ve dönüşte kendısme bıldirmemi de ısterdı, yalnızca benim duyabileceğım bır sesle! Anlaşılan, Inönü'nün hasta olduğu söylenmiştı. Bır gün Paşa'nın Ankara'da ata bınerken çekılmış bir resmini gazetede görüp Dışışlen Bakanı'ndan açıklama ıstemış, Tevfik Rüştü Aras da biraz bocalayarak: - Söz dınletemiyorum, efendim, demıştı. Ben Ankara dönüşlennde Paşa'nın hıçbir sağlık sorunu ounadığuıı söyledikçe hem rahatlıyor hem de çevresıne sanınm biraz kızıyordu. Kesın olarak bıldığım, bu ıki slah arkadaşı arasındaki sıcak dostluk ve bağlılığın hiçbir zaman kesintıye uğramadığı ve aralannda bir küslüğün hıçbir zaman söz konusu olmadığıdır. Yalnız Türkıye'nin ve yalnız yırmıncı yüzyılın değil, bütün çağlann en büyüğü ıdi. Askerliğı, devlet kuruculuğu, devrimciliği, benzersız bır ınsanlıkla mümtaz kışılığıni süslemışti. Bunlar yetmıyormuş gibi göz kamaştıracak kadar güzel, seçkin ve yakışıklı bir ınsandı da. Üstelık, koşullar ne olursa olsun daıma ağırbaşlı, abartısız bir şıklık ıçindeydı. Bunun sırrmı sormuştum Sabiha Gökçen'e: "- Bu özefliği beni de çok düşündürmüstür. Sanınm, Tann vergisi bir ince zevk ve zarafet onun genlerinde vank Tüm giysilerini; daha önce kimsenin sırtında görübnemiş pelerinlerini, bizzat düşünüp çizer ve terzisi 'Peltekıs Usta'ya tarif ederek diktirirdi. Kunduralannı da tstanbul Bahçekapı'dald küçücük 'Altın Çizme' mağazasının sahibi -gene bir Rum olan- 'Onifrı Usta' kendi elleriyle hazniardj. Gömlek ve iç çamaşnianm ise bir Ankarafa terzi dikip Köşk'e getirirdi. Bu arada bazı giysilerinin, Karlsbad'da tedaM' gördüğü sırada taıudığı Viyanah bir terzûıin elinden çıküğuu bihyorum»" Atatürk'le ilgili olağanüstü duyarlılıgını ölümüne kadar nasıl koruduğunu ve biraz da bu duyarlıhk nedenıyle hastalanıp aramızdan aynldığuıı yakından bıldiğım Sabiha Gökçen'e ıkı sorum daha vardı: - 15 yıllık cumhurbaşkanlığı dönemınde, bazısı birkaç kez olmak üzere nıce krallar, veliahtlar, cumhurbaşkanlan, şahJar, emırler, ünlü asker ve devlet adamlan ziyaretine geldıler ve Atatürk bu zıyaretleruı hıçbınni iade etmedi. N'asıl oldu bu? "- Atatürk'ü ziyıaret etmek isteven de\1et büyüklerine, başkenfteki elçiMkleri kanahyla 'zıyaretlennin ıade edilmeyecek olmasının bir prensıp meselesi' okluğu önceden idbarca bfldirflirdi. Dolayısı>ia, gelenlerin hepsi bunu bilerek gelmişlerdir ki böyle bir uygulama -en azmdan o tarihlerde- pek rastlanan bir şey değUdL." - Ya, Köşk'tekı, hâlâ çok konuşulan "Çankaya âlemleri?'' "- Köşk'teki akşam yemeklerinin 'gündemi' Gazi tarafindan beürlenir ve davet edilecekler bu gündeme göre seçilirdi. Ülke sorunlannuı ve atılacak adımlann uzun uzun tarHşıldığı bu yemekli toplanolan Gazi, her zamanki ciddiyetiyle j önetir ve yönlendirirdi Atatürk gece boyımca çok az yer, çok az içer ve tüm konuklar aynldıktan sonra Köşk'ün mutfağma inerek aşçısııun hazırladıgı kunı fasuJye ve pila\1a, tezgâhm bir kenanna Uişerek oracıkta karnını do>Tinırdu. Askeri okullarda \e daha sonra kıtada edindiği kunı fasuhe-pilav sız yapamama ahşkanhğuu hiç terk etmemisti^." BİTTİ 10 Kasım 1938'i yaşayanlar: Atatürk devrirnlerine sahip çıkılımyor • 10 Kasım 1938'de hayatta olanlar, devrimlere sahip çıkılmamasından yakınıyor. Atatürk'ün ölümünü anımsayanlar, o günkü sarsmtıyı anlattı: "Bayrak yanya iniyordu, dur dedim, çok indin... O dönemle bu dönem mukayese edilemez... Yabancılar O'nun ayağına geldi." CANGAZALCI ANKARA-Altmışüç yıl öncekı 10 Kasım'ı yaşayanlar, MustafaKe- mal Atatürk'ün adım duyar duymaz gözyaşı- na boğuluıken, bugünün sıyasetçılennı de O'nun devrimlenne sahip çık- mamakla suçluyorlar. Ümıtköy Huzure- vi'ndel0Kasıml938'e tanık olan "geoçJeri" dın- ledik. Az önce söyleni- lenleri bile unuttuklan oluyorda, Atatürk üyı- tırdıkleri günün aynnh- lannı çok iyi anımsıyor hepsi. O günlerin Türia- yesı'ndekı özgüvenın ar- tık kalmadığına ışaret edıyorlar; onlarla yak- laşık aynı yaşta olan cumhunyenn korunma- sı gerektığı de ortak \vr- gulan. Bızı tatlı bır gülüm- semeyle karşüıyor 1921 doğumlu Servet Sön- mez. Atatürk hakkında söyleşmeye geldığımı- zi duyunca gülümseme- sı yıtiyor önce, gözlen doluyor. Susuyorbırsü- re. Agır ağır gözlennı kuraladıktan sonra. "Atatürk yasasa böyle miohırdu" diyerek baş- hyor konuşmaya. "Atatürk'ün gençliğe bakış açısmı" sorunca. bırkaç gün öncekı mey- dan dayağını hatırlatı- yor Sönmez:'*Ben üni- \çrateHerin\ÖK'üpn>- testoettiklerigünSakar- ya Caddesi'nde dolaşı- yordum. Bir sürü poBs vartk AkşamteievizyoD- da gördüm. çok iğrenç bir şey. Acımasız bir şe- kilde yerlerde sürükle- diler gençleri. Atatürk yaşasaydı bunlar olur muydu? Ogeoctereema- netetti Türkiye'yL Bun- lar, gençlere neler y^pı- yoriar." 1916 doğumlu Nüz- hetÖzer, Atatürk'ün öl- düğünüDolmabahçe Sa- rayı'nabakarak anlamış: "OzamanOsmanfcBan- kası'nda çahşıyorum. Arkamdaki pencereden Dolmabahçe Sarayı gö- rünüyorda Bir de bak- tun, bir şey knıırdıyor. Şaşınhm. Bir daha kı- pırdadL Bir de baktmı bayrak inivor. Dur de- dim. Bağımonım, dur inme,yetero kadar, çok indin! Bayıinuşım. Beni eve götürdüler. Evde Fransa radyosunu aç- üm.Atatürk'ün vefaönı şövie bir geçti, soradan bir insanmış gibl So/Şa radyosunu açtım, ma- tem marşıçabyor. Çakh, çaldı durdu. Spiker, ' Şimdi dedi, size çok acı bir haber vereceğim'. Bulgar spiker ağbyor. 'Atatürk göçtü, artık dünya manasını kaybet- ti' dedL Ben de ağJama- ya baştadjm." Özer, Avrupa'yı da dolaşmış, oradakı Ata- türk hayranlığuıa da ta- nık olmuş. Norveç'tey- ken bir arkadaşımn ba- şına gelenı anlatıyor: "Dostum bir kafede Atatürk'ün resmini gö- riiyor. Kafenin sahibi NorveçB'ye, Ben bütün dünyayı dolaştım. bu re- sımden hıç görmedım kim bu" diyor. Adam, ' Sen dünyayı dolaştığın halde bu insanı tanımı- yorsan, söylesem de an- lamazsın' diyor. 'Olsun, anlamam ama merak et- tim' diyor arkadaşım. 'Pekı o zaman söyleye- yım' diyorNorveçB, 'Bu adam, dünyaya gelen en büyük kumandan, en bü- yük dıplomat, en büyük insan. Anladın mı' dB- yor kafe sahibL 'Anla- madım' diyor arkada- şım. Zaten anlamaya- cağını ben bıliyordum' diyor adam, ama sor- dun, söyledim."" Ayran içen de\;M SennetSeyman, 7 ya- şında Atatürk'e ayran ıkram etme şansını ya- kalamış Bugün 70 ya- şında Bizsorunca, 7'den 70'e taşıyor heyecanı- nı: "Menemen'de otu- ruyorduk. Atatürk, Iz- mir'e gidiyordu. Tren 5 dakika durdu istasyon- da.Biztopianmışak.Ay- ran hazuîayro koydular tepshe. Beni kucağaahp kaldınülar; ellerim tit- reyerek pencereden uzat- tun ayranıAtatürk'e. O dayanaklanmı sevdj,ok- şadL Çok küçük oldu- ğum için Atatürk bana devgibigöründü,yetele- ri kabarmış bir aslangi- bi\dL Halbuki o kadar yapıhbirinsandeğiama vaptıklamia gerçekten bir dev." " 'Önce bir geri gitsinJerJ 81 yaşındakı Muaz- zez Cerbay eskı bır mü- dür \e öğretmen. Ata- türk*ün öldüğunü haber aldıgı zamanı anlatıyor: "Ankara lisesfnde<h- şanda yemek vivorduk. Güzel bir ha\'aydL Bir de bakbk zamansE zfl çaldı. Başımızı kaldır- dık, Etnografya Müze- si'nin ba\Tağı inmiş. Oknhınkaptsmagekük. Bütün öğretmenlerora- da.Müdür. serbestsiniz, dedL Çok kötüydü. çok acıydx Sonra Etnograf- yaMüzesj'negeldiOra- da da ziyaret ettik. Çev- resinde menekşelervar- dı,menekşeyi çoksever- miş. Dışanda. generaJ- lernöbettutuyordaHer- kesçokagJadL" KarşıdevTİm Devrimlerle kendisı- nın ve tüm kadınlarm yaşanımın nasıl değiş- tiğini, sonraki karşıdev- nm sürecıyle birleştire- rek anlatıyor Ceıibay: "Atatürk ile Cumhuri- yet gekti. Kadmlar hür- riyetine kmiiştu.AVTU- padevletlerinden evvel kadmlara oy hakla ta- nmdL Okuma imkânı- nı bulduk. Ama, 1950'den sonra din s>- yasefealetedihneyebaş- ladj ve iş tersine dön- dü. Menderes ezanı Türkçeden Arapçaya çevirdi. Neden? Oy için». Menderes'e de- nıişlerld 'Neden çevır- din, ne güzel anlaya- rakdinliyorduk'. 'Inö- nü'nün' demiş, 'Istiklal Harbi var Lozan'ı var, benim neyım var'. Ya- ni snfoyiçin. O günden ben de çığır çığn* bü- yüdü ve bugünkü hale geldi Annem başörtü- sü takardı. Sonra, onu atti şapka giydi Şimdi bütün bütün örttüler kadınlan, bu taassup nereden çıka?"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear