Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 KASIM 2OO1 PAZARTESl CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Mesut Yılmaz: Kabine küçülmeli, hükümet protokolü yeniden ele alınmalı
Krizi devletkendi yaratıyor
Başbakan Vardımcısı Mesut
Ydmaz, devletin çok fazla
kaynak kullandığııu söyledi.
ANKARA(CumhuriyetBüro-
su) - ANAP Genel Başkanı ve
Başbakan Yardımcısı Mesut Yıl-
maz, devletin çok fazla kaynak
kullandığını belirterek "Krizi ya-
ratan en önemli sebep devletin
kendisidir" dedi. Kibns ve AB
konulannda Türkiye'nin tam bir
sağırlar diyaloğu içinde bulundu-
ğunu belirten Yılmaz, Kıbns'ta
net siyasi çözüm olmadan AB 'nin
Güney Kıbns'ın üyeliğini kabul
etmeyeceğini açıklaması gerek-
tigini dile getirdi.
Mesut Yılmaz, dün CNN
Türk'te yayımlanan Cafe Siyaset
programında son siyasi gelişme-
lerle ilgili degeriendırmelerde bu-
lundu. Köy Hizmetleri Genel Mü-
• Devletin çok fazla kaynak kullandığını belirterek
"Krizi yaratan en önemli sebep devletin kendisidir"
diyen Yılmaz, kabinedeki küçülme içüı ANAP olarak
fedakârlık yapabileceklerini söyledi.
dürlüğü'nün kapatılmasıyla ilgi-
li tartışmalara değinen Yılmaz,
bu kunımun 1.3 katrilyon liralık
bütçesinin sadece 300 trilyon li-
rasının yatınm için aynldığını.
geri kalan bölümün cari giderler
ve personel ücretleri için harcan-
dığuıı anlattı.
Yılmaz, devletin merkezi ya-
pısının küçültülmesı ve merkezin
bazı yetkilerinin yerel yönetimle-
re devri konusundahükümette bir
uzlaşma olduğunu, ancak yöntem
konusunda farklı görüşler olduğu-
nu söyledi. Koalisyon ortaklan
olarak bugüne kadar çok daha
farklı ve zor konularda uzlaşabil-
diklerini belirten Mesut Yılmaz,
-Bakanhklann dağümu konusun-
da sıkıntı varsa bize bağhoian ba-
a teşkilatlan başka partüerevere-
bifiıiz" dıye konuştu.
Başbakan yardımcısı Yılmaz,
devletin küçültülmesinden önce
kabineninküçültülmesiyle ilgili bir
çalışmaolup olmadığjna ilişkin so-
ruya, "Tabii, biz bunu da önerdik
zaten. Şubat krizinden sonra bir
dizi çahşma yapük Bahçeti'nin
eleştirdiği Uderier toplanösmda
konuşruk.dediğişeykr. sadeceati)
şeyier. Orada hiçbir koalisyon or-
tağıbuna tepkigöstermedi.Ancak
herfaalde tabandan tepkfler geML
BuküçükbesapianaşmakzoruD-
dayE" yanıtuu verdi.
Yılmaz, Kıbns ve AB ilişkile-
ri konusundaki son gelişmelerle
ilgili olarak da Türkiye'nin AB ve
Kıbns konusunda tam bir sağır-
lardiyaloğu içinde olduğunu söy-
ledi. Helsinki Doruğu'ndan bu
yana süren bu durumun devam
etmesinin olanaklı olmadığını vur-
gulayan Yılmaz, "AB,GünevKıb-
ns konusunda bir karar almak
zorundadır" dedi.
Kitap Fuarı sona erdi
Marko Paşa
tarbsddı
• 20. TÜYAP Kitap Fuan dün sona erdi.
Fuann son gününde Çmar Yayıncılık
tarafından düzenlenen panelde, 1946 yılında
yayımlanan dönemin militan mizah gazetesi
Marko Paşa tartışıldı.
tstanbul Haber Senisi
- tlk sayısı 1946 yılında
yayımlanan. dönemin
"militan mizah" gazete-
si "Marko Paşa"nın tüm
sayıları bir kitapta top-
landı. Gazetemiz îmtiyaz
Sahibi ve Yayın Kurulu
Başkanı İlhan Selçuk,
Marko Paşa gazetesinin
sadece siyasi-mizah gaze-
tesi değil, aynı zamanda
sosyal muhalefetin gaze-
tesi olduğunu vurguladı.
Selçuk, Marko Paşa'nın
iktidardaki devrimci he-
yecanım yitirmiş döne-
min CHP'sine de muha-
lefetteki sağcı Demokrat
Parti'ye de muhalif oldu-
ğunu belirtti.
20. TÜYAP Kitap Fu-
an 'nda "Suuftan Haba-
bam Sınıfina, Marko Pa-
şa Gerçeği" konulu pa-
nel düzenlendi. Çınar Ya-
yıncıhk tarafindan düzen-
lenen panelde konuşan
flhan Selçuk, Türkiye'nin
çok partilı rejime çok ani
bir şekilde girdiğini anla-
tarak "Çok partili hayat
için gereken yasal zemin
yokru. Marko Paşa da bu
açıhnun dinamiti gibi pat-
ladı" dedi. Marko Pa-
şa'nın Rıfatllgazve Aziz
Nesin için ilk çıkış nok-
tası olduğunu ifade eden
Selçuk, "Dgaz ve Nesin
bugün yaşasalardı, çok
mutsuz oluriardı. Türld-
ye hiç hak etmediği bir
noktada. Emperyalizme
karşı zafer kayanmış bir
ülkenin bu durumda o\-
ması insanı mahvediyor.
Ama bunlan da aşaca-
ğız" diye konuştu.
Prof. Dr. Server Tanil-
li de Marko Paşa'nın em-
peryalizmle mücadele et-
riğini, ulusal bağımsızlı-
ğı, banşı savunan ve sık
sık toplanlan birgazete ol-
duğunu söyledi. Marko
Paşa'nın Cumhuriyet
Devrimi'ru ve onu yapan-
lan her zaman savundu-
ğunu vurgulayan Tanilli,
"1946 yıunda gerçek bir
demokrasi kurulsaydı,
Marko Paşa gibi gazete
ve dergfler serbest olsay-
dı, sosyal muhalefet ileri-
ye gitseydi, bugün bu so-
runlanyaşryorohnazdık''
dedi.
Panelde, Mehmet Say-
dur da hazırladığı "Mar-
ko Paşa Gerçeği" kıtabı-
nı tanıttı. Panele Şükran
Kurdakul da katıldı.
Fuar sona erdi
Tepebaşı TÜYAP'ta
son kez düzenlenen "TÜ-
YAP Kitap Fuan" dün
sona erdi. Kitapseverler,
fuan ziyaret edebilmek,
yazarlara kitap imzalata-
bilmek için saatlerce kuy-
rukta beklediler. Tahak-
küm ve Savaş Karşıtlan
Inisiyatifı de fuar alanın-
da savaşı protesto etri.
Fuann son gününde
Devlet Bakanı Yılmaz
Karakoyunlu. Prof. Dr.
Server Tanilli kitaplannı
imzaladı. Cumhuriyet Ki-
tap Kulübü standında ise
gazetemiz Yurt Haberler
Müdürü Mehmet Faraç,
gazetemiz yazarlan Ata-
ol Behramoğhı, Oral Ça-
hşlar,ÇYDD Genel Baş-
kanı Prof. Dr. Türkan
Saylan, KemalAteş, Şina-
si Özdenoğlu kitaplannı
imzalayarak okurlanyla
sohbet ettiler.
3 kat fazla
flyata
Sanayi ve
Tıcaret Bakanı
Ahmet Kenan
Tannkulu,
bakanhk
personefinin
yabancı dil
eğitimini, 3 kat
fiyatla, sahibi
MHPTiolan
kuruhışa verdi
Dilkursu, ODTÜ'den BestEnglish'e kaydırıldı
BakanTannkulu, eski
MHP'li adayı ıfiutrnadı
EMİNEKAPLAN
ANKARA - Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı personelinin 2000-2001
yüı yabancı dil eğitiminin,
ODTÜ'den alınarak 3 katı fazla
fiyatla MHP'ye yakınlığıyla bilinen
İBıamiÖzznen'in sahibi olduğu Best
English'e verildiği ortaya çıktı. 31
personel için 161 bin 280 dolar
üzerinden sözleşme yapılırken
ücretin yüzde 75 'i peşin ödendi.
Best English, bütün kursiyerlere
TOEFL sınavında 500 puanı alacak
düzeye getirme güvencesi verirken
personelden yahıızca biri bu sınavı
geçebildi. Bakanlığın üst düzey
kadrolanna 1999 seçimlerinde
MHP'den milletvekili adayı olan
kişileri getiren Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan
Tannkulu nun. bakanük
personelinin yabancı dil eğitiminde
de MHP'lileri kayırdığı ortaya çıkü.
Bakanlık, önceki yıllarda
personelinin dil eğitimi için
ODTÜ'yle anlaşma yaparken 2000
yılında bu uygulamasından
vazgeçti. 2000 yılı için ODTÜ, grup
ders saati ücreti olarak 19 milyon
832 lira (yaklaşık 34 dolar), Best
English ise 50 dolar önerdi.
MHP'ye yakınlığıyla bilinen Ilhami
Özmen'in sahibi olduğu Best
English'i tercih eden bakanlık,
KDV dahil 56 dolar üzerinden
anlaşma yaptı. ODTÜ'nün Türk
Lirası üzennden sözleşme yapması,
ücreti 4 taksitte ahnayı kabul etmesi
ve kur farkı dikkate alındığında,
Best English'e ödenen futar,
ODTÜ'nün önerdiği rakamın 3
katına yükseliyor. Bakanlık, Best
English'le 1 Mayıs 2000-17
Ağustos 2001 tarihleri arasında 31
personelin katılacağı kurs için 138
bin 240 dolar (KDV dahil 161 bin
280 dolar) üzerinden sözleşme
imzaladı. Kursa kahlacak tüm
personelin TOEFL sınavından 500
ve üzeri puan almalannın güvencesi
verilen sözleşmede, başansız olan
öğrencilerin eğitime devam
etmemelen durumunda alınan
ücretin bakanhğa geri ödeneceği
belirtildi. Sözleşme uyannca ücretin
yüzde 75'i peşin, yüzde 10'unu da
ara dönemde dolar üzerinden Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı Teşkilatını
Güçlendirme Vakfı'nca ödendi.
Bahçeli'den tepki
Savctya
hükümetten
gözdağı
ANKARA/ISPARrA
(Cumhuriyet) - Türki-
ye'yi yönetenleri, em-
peryalistlerle ortak hare-
ket etmekle suçlayan
Ankara DGM Cumhuri-
yet Savcısı Hakan Kıa-
larslan'a hükümet sert
tepki verdi.
MHP Genel Başkanı
ve Başbakan Yardımcı-
sı Devlet Bahçet DGM
savcısınm lOKasımtö-
renlerindeki çıkışını de-
ğerlendirirken "Bunu
Törkiye Cumhuriye-
ti'nin savcısı mı söylü-
yor? O savcıyı gözden
geçirmek lazım. Türki-
yeCumhuriyeti nasıl dV
şandan direktif ve emir
alabflir? Böyle şey olur
mu" diye konuştu. Bah-
çeli, abartılı eleştirilerin
Türkiye'ye çıkış sağla-
mayacağuıı söyledi. Ga-
zete manşetlerine yansı-
yan sözleri nedeniyle
savcı Kızılarslan hak-
kında Adalet Bakanlı-
ğı'nın soruşturma açabi-
leceği, bu durumda mü-
fettişler tarafindan sav-
cınm ifadesinin alınaca-
ğı belirtildi.
Muhalefet ise IMF po-
ütikalan konusunda ben-
zer görüşleri dile geti-
ren DGM savcısına des-
tek verdi. SP Genel Baş-
kan Yardımcısı Liitfîi
Esengün, Osmanlı Im-
paratorluğu'nun son dö-
nemindeki "hasta
adam" benzetmesinin
bugün Türkiye için ya-
pılmasını "taMhsizfik"
olarak niteledi. Esen-
gün, şu görüşleri dile ge-
tirdi:
"Türldye güçlüdür,
sağhkhdır. Hasta olan,
ülkeyi y önetenJerdir, ik-
tidar partüerklir, hükü-
mettir, Başbakan 'dır.
Hasta adam, Sa\m Ece-
vit'tir. Türkfje, önceHk-
le bu hasta adamdan
kurtulmahdır."
IRMIKI AYDIN ENGtN aengin@doruk.net.tr
10 Kasım akşamıydı.
Öyle e^ime kahve, pipo, konyak
filan almadan, yanlayıp uzanma-
dan, televizyonun karşısına geç-
tim, koltuğa yerleştim.
Az sonra NTV'de "Ata 'ya Say-
gı" konseri başlayacak. Fazıl
Say çalacak ve üstelık Bach ça-
lacak, Ravel çalacak, Ulvi Ce-
mal Erkin çalacak, doğaçlama-
lar yapacak.
Konserin başlamasına beş-on
dakikavar. Reklamlan izlemekten-
se popüler kanallarda kısa bir
"zaplama-zıplama" turuna çık-
tım.
Ata'ya saygılannı ekranlannın
üst köşesine yerteştirdikleri bir
Mustafa Kemal resmi ile savuş-
turup herzamanki düzeysizlikle-
ri ile sade suya tirit programları-
nı sürdürüyoriar.
Daha o sabah "Atam, Atam,
sen kalk da ben yatam" ikiyüzlü-
lüğünü, cıvıklığını tırmıklamışım.
Ata'ya saygının nasıl saygısızlı-
ğa dönüştüğünü vurgulamaya
çalışmışım.
Içimden NTV'yi alkışladım.
Mustafa Kemal'i ölüm yıldönü-
münde anmayı ıçeriksiz, sulu göz-
lü, lafebeliklerinden örülmüş bir
programla geçiştırmek yerine, se-
yircisini Mustafa Kemal'in pek
sevdiğı bir müzıkle ve Türkiye'nin
Bir Konser ve Ata'ya Saygı(sızlık)
yetiştirdiği en iyi piyanistle buluş-
turmasından kendime de övünç
payı ç/kardım.
Nasıl çıkarmam... NTV çatısı
altında 11 uzun ay geçirmişim.
Kalitelerinden hiç kuşku duyma-
dığım, aydın birikimterini yakından
tanıdığım arkadaşlar. dostlaredin-
mişim.
"Böyle birgünde NTV'ye böy-
le bir program yaraşırdı" deyip
zaplama-zıplama turunu kısa kes-
tim; NTV ekranına döndüm.
Konser başladı.
Iztemedryseniz, yazık!.. diye-
miyorum.
Sahnede Mustafa Kemal'in kc4-
tuğa oturmuş, bir şeyier dinliyo-
ra benzeyen büyük boy bir fo-
toğrafı piyanonun yanına yerleş-
tirilmiş. GuyaAtatürk konser din-
liyor.
Gülmeli mi, kızmalı mı?
Konser başladı.
Genç piyanistin çok duyarlı par-
maklan tuşlar üstünde gezınme-
ye ve salondakilerin yanı sıra ek-
ran başında soluğunu tutmuş sey-
reden bizleri Bach'ın müziğinin o
baş döndürücü derinliklerinde
gezdirmeye başladı.
Pıyanosu başında Fazıl Say'ı
sadece dinlemek yetmiyor. Onu iz-
lemek, seyretmek de bir Fazıl Say
konserinı tamamlayan parçası.
Batı ve Orta Avrupa'da piyano-
sundan çıkardığı sesler ne denli
büyüleyici, usta işi olursa olsun,
bedeniyfe, duruşuyla, oturuşuy-
la, tuşlara dokunuşuyla daktilo
başındaki zabrt kâtiplerini andıran
donuk piyanistler bir yana. Fazıl
Say bir yana.
Piyanosuyla, Bach'la, kendi-
siyle konuşuyor, seviniyor, keder-
leniyor, öfkelenıyor. coşuyor, ağ-
lıyor, ıçini çekryor ve haykınyor Pi-
yano, müzik ve genç piyanist bir
bütün. Olağanüstü etkileyicı bir
bütün... Her biri ötekini tamamlı-
yor ve konser görsel bir müzik
şölenine dönüşüyor.
Fazıl Say, Bach çalıyor...
Ekranın altı bölündü: "Has sıvı
sabun "un bakterileri öldürdüğü-
nü anlatan bir reklam, bizimle
"Bach, müzik ve Fazıl Say"dan
oluşan o harikulade bütünlüğün
arasına giriverdi.
Irkildik.
Reklam bitti. Fazıl Say, Bach ça-
lıyor.
Ekranın altı yine bölündü. Bir
reklam girdi yine aramıza. Emira-
tes Havayollan'yla Stockholm'e
gidiş-geliş 290 dolarmış. Sudan
ucuz. Aman koşun. Konseri boş-
venn, gidın hemen bir bilet alın...
Fazıl Say, Bach çalıyor.
Ekranın altı yine bölündü. Ya-
yını yöneten herkimse, bize, "Be-
hey cahiller, hem konser ızleyin,
hem kültürünüz artsın" demek-
te. Ansiklopediden maddeler oku-
tuluvor:
"İlk musiki muallim mektebi,
AtatürU'ün emriyle 1924'te kunıl-
du..." Fazıl Say. Bach'ı bitirdi. Şim-
dı Ravel çalıyor.
Ekran bu kez ortadan ıkiye bo-
lundü. Sol yanda "Fazıl Say, piya-
nosu ve Ravel". Sağda askerleri
teftiş eden Mustafa Kemal, ciga-
ra içen Mustafa Kemal, birileriyle
konuşan Mustafa Kemal...
Konseri mi izlemeli, Mustafa Ke-
mal görüntülenni mi anlamlandır-
malı, yoksa her ikisinden de vaz-
geçıp televızyonu mu kapatmalı?
Ha bittı ha brtecek diyoruz, ama
biten miten yok. Ya reklam, ya ta-
rih dersi, ya Mustafa Kemal bel-
gesellerinden görüntüler ekranda
akıp duruyor; müziğin de, Fazıl
Say'ın da, bizim de canımıza oku-
yor...
Fazıl Say, Ulvi Cemal Erkin ça-
lıyor.
Piyanist tuşlara öper gibi, yok
hayır, okşar gibi basıyor, yok ha-
yır, belli belirsiz dokunuyor. Er-
kin'in ince duyariıklaria örülmüş
"Küçük Çoban"\m dinliyoruz.
Ekranın altında beliren görün-
tü ise Bellona yataklarını tercih
etmemız gerektiğini kafamıza sok-
maya çabalamakta.
Konserin sonuna yaklaştık.
Gencecik piyano ustası, konse-
rini "doğaçlamalar"\a bitirecek.
Içinden geldiği gibi çalacak. Bizi
bir ustalık gösterisi bekliyor.
Ekran ikiye de bölünmedi. Ses-
lerden anlaşıldığına göre bir yer-
lerde Fazıl Say piyano çalıyor. Ek-
randa ise Atatürk, ABD elçisiyle
birfikte Gazi Orman Çiftliği'ni zi-
yaret etmekte. Ekranda tavuklar,
kazlar ve bir inek.
Inek!..
• • •
10 Kasım gecesi NTV'de Fazıl
Say'ın "Ata'ya Saygı Konseri"
vardı.
Iztemediyseniz sevinin.
NTV'nin Mustafa Kemal'e, Fa-
zıl Say'a ve bize bir "saygı bor-
cu" var.
Konseri yinetemek ve konseri
konser gibi sunmaktan ibaret bir
borç!..
Ya Meclis'in itibarı?..
Kora> Avdın
MHP milletvekili Koray
Aydın'ın istifa
dilekçesinin reddedildiği
TBMM Genel
Kurulu'nda bir "iade-ı
itibar töreni" yapıldı
sanki. Bunun neleri
örtbas anlamına
geldiğini görmek için
olaylan geriye doğru
irdelemek gerekiyor.
300 sayfaya yakın
iddianamede 361 sanık
yer alıyor. Koray
Aydın'ın müsteşar yardımcısı,
danışmanı ve yakınındaki birçok
bürokrat "Çıkar amaçlı suç örgütü
kurmak, yönetmek, örgüt adına
faaliyette bulunmak, devlet alım-
satımında ihaleye fesat kanştırmak
ve görevi kötüye kullanmakla"
suçlanıyor. Bu yetmiyor, Müsteşar
Yardımcısı Sedat Aban, yedek
hâkimlikteki ifadesinde "bakanın
bazen doğrudan, bazen danışmanı
aracılığıyla firma adı verip
değerlendirilmesini istediğini"
söylüyor. Anayasanın 100.
maddesine göre, bakanlar hakkında
ancak TBMM'de soruşturma
açılabiliyor. Iktidann sayısal
çoğunluğu nedeniyle bu yol da
açılamıyor. Ya aynı anayasanın 112.
maddesinde ne deniyor? "Her
bakan, kendi yetkısi içindeki
ıslerden ve emri altındakilerin
eylem ve işlemlerinden
de sorumludur." Ve,
Bayındırlık ve Iskân
Bakanlığf nın Teşkilat ve
Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde
Kararname'nin 5.
maddesı: "Bakan, emn
altındakilerin faalıyet ve
işlemlerinden sorumlu
olup, bakanlık merkez
ve taşra teşkilatı ile
bağlı kuruluşunun
faaliyetlerini, işlemlerini
ve hesaplannı denetlemekle
görevli ve yetkilıdir."
Muhalefet milletvekilleri, Aydın
oylamasından sonra kuliste "Oldu
olacak bakanlığını da iade edelım!
Hatta bu 'kazanılmış haktır' deyip
geriye doğru işleterek Yüce
Dıvan 'da mahkûm olanlara da
itibannı iade edelım!" diye
tepkilerinı dile getinyordu.
Sonraki gelişmeler buna ek yapma
gereğıni ortaya koydu.
Sürüncemedeki Susurluk dosyası
Yargıtay'dan dondü; Ömer Lütfi
Topal cinayetinin sanık özel
harekâtçı polislen beraat etti. Bu
durumda başta eski Içişleri Bakanı
Mehmet Ağar olmak üzere, türiü
suçlardan dokunulmazlık dosyaları
görüşülmeyi bekleyen
milletvekillerine de "iade-i itibar
isteme" hakkı mı doğdu?
Derviş'in 'baba' dediği yok...
Bakanlar Kurulu toplantısında
ekonomiden sorumlu Devlet
Bakanı Kemal Derviş'e yoğun
eleştıriler yöneltildi. Ortamı
i yumuşatmak isteyen Devlet
Bakanı Mustafa Yılmaz, söz
alarak bir öykü anlattı:
"Eskiden askerlik 4-5 yıl sürerdi.
Bir adam, evlendikten hemen
sonra askere gider. Döndüğünde
sofrada yoğurt kaşıklayan bir
çocukla karşılaşır. Eşine, 'Yahu
hanım, evlendik evienmesfne de
hiçbir şey yapamadan hemen
askere gittim. Bu çocuk nereden
çıktı' diye sorar. Kadın, işin
içinden çıkamayacağını
anlayınca kocasına döner ve
'Onun da sana baba dediği yok
zaten, sen işine bak' der."
Yılmaz, yöresel bir deyişin
temelini oluşturan kıssadan
hisseyi anlattıktan sonra Derviş'i
eleştiren bakanlara döndü ve
ekledi: "Kemal Derviş'in de
zaten size 'baba' dediği yok."
Sen misin bakan eşine çatan!
AKP'li KİT Komisyonu üyesi Ergün
Dağcıoğlu, Türkiye Kalkınma
Bankası'nın hesaplanyla ilgili
görüşmede bürokratik terfileri
sorguluyordu. Dağcıoğlu, Genel
Müdür Taci Bayhan'a dönerek
anlatmaya başladı: "Bütün
personel bankacılık sektöründen
ve teknik alandan olduğu halde
Nihal Talay hanımefendi okul
psikoloğu ve rehberlik
bölümünden gelmiş. 1997 yılında
genel müdür yardımcısı olmuş.
Sayın genel müdüre sormak
istiyorum: Acaba psikolog biriyle
mi, yani psikoloji desteğiyle mi bu
güzel rehabilıtasyonu
gerçekleştirdiniz?" Ergün
Dağcıoğlu, danışmanlanna
hazıriattığı çalışmadan eleştirilerini
sıralıyordu. Muhatabının bir
bakanın eşı olduğundan haberdar
değildi. Farklı bir kayaya çarptığını
akşam saatlerinde anladı. Kültür
Bakanı Istemihan Talay. AKP
Grup Başkanı Bülent Arınç'ın
kapısını çaldı. Bakan, diğer grup
başkanvekillerinin de olduğu
toplantıda "Bir milletvekılinız KİT
Komisyonu 'nda eşime hakaret
etmiş, şikâyetçiyim" dedi.
Daha sonra Ergün Dağcıoğlu
makama çağrıldı ve konu soruldu.
Bu, bir tür uyan sayılabilirdi.
Bazı AKP'lilere göre, olayın
faturası daha sonra çıktı. Ergün
Dağcıoğlu. ertesi günlerde AKP'ye
düşen TBMM Idare Amirfiği
görevine aday oldu. 6 tur seçim
yapıldı, ancak Dağcıoğlu'na
yönetim desteği seçılmesi için
yeterli değildi...
Gecikmiş bir hesaplaşma
ANAP milletvekili Yaşar Topçu,
artık üyesi olmadığı adalet
komisyonunda çete suçfannın
DGM kapsamından
çıkanlmasıyla ilgili tasan
görüşülürken salondaydı, Çıkar
Amaçlı Suç örgütleriyle
Mücadele Yasası'nın başlığına
parantez içinde "mafya"
tanımının eklenmesini isterken
Sinop'tan bir örnek verdi:
"Bir nakliye kooperatifine
jandarma baskın yapmış,
yöneticileri hakkında dava
açtılar. Kooperatifin yöneticisi 8
gûn sorguda tutuldu; kafayı yedi;
3. kattan atladı. Şimdikınktan
tedavi ediliyor. Şirket, demek
sahipleh, savcılann yanlış
takdiıiyle mahkemelerde
sürünüyor. Devlete vergi verip
sigorta ödeyen mafya örgütü
olur mu? Aynca vakıflar dahil,
dernekler dahil çıkar amacı
olmayan örgüt kaldı mı? Mafya
tanımını koyup kanunun alanını
beliheyin." Yaşar Topçu
isteminde ısrarirydı. Ancak
unuttuğu bir şey vardı: Aynı yasa,
partisi ANAP'ın iktidar
ortakJığında.. üstelik TBMM
Adalet Komisyonu'nda
kendisinin de üye olduğu
dönemde çıkanlmıştı...
'Yenilikçi' selam!
Milli Görüş'ün "yasaklı duayeni" ve
Necmettin Erbakan'ın ayrılmaz
parçası Şevket Kazan, TBMM
Üyeler Lokantası'na öğle
yemeğine gelmişti. Tesadüf bu ya,
AKP grup toplantısından çıkan
Recep Tayyip Erdoğan da biraz
önce lokantaya gırmişti. Şevket
Kazan, yanından geçerken
Erdoğan'a "Selamünaleyküm,
nasılsınız" dıye seslendi. Erdoğan,
"Aleykümselam, iyiyim" diye kısa
biryanıt verdi. Kazan'ın yanındaki
SP milletvekilleri, Tayyip
Erdoğan'ın rahatını hiç bozmadan
selamı geçiştirmesine sinirlenmişti.
Masaya oturunca bir milletvekili
söylendi: "Yenilikçi olmak bu
demek... Artıkyaşlıya da
saygı kalmadı!"
Turey Köse, Emine Kaplan, Bülent Sanoğlu, Sertaç Eş
ankcum@ttnet.net.tr