Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
-3 KASIM 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
j \ , I JI j I U J \ kultur@cumhuriyet.com.tr 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
Türkiye'nin 'mimarlığından' neden uzaklaştığını irdeleyen rapor Cumhurbaşkanı Sezer'de
Münarhkla yaşayabilmek...Türkiye'de birçok konu için "kö-
tSiye gjdiyor" denilse bile, bunlar
huaklanda "iyidn-" diyenler de var...
Oahası, gün geçtikçe azalsalar da
*imıu(İB" olanlar yine birçok konu-
Aa gözlenebiliyor...
Ne var kı hemen herkesin hiç
memnun olmadığı bir alan var ki o
d a "mimarüğunız"... Daha doğru-
su. ülkede ve kentlerdeki "genel mi-
ınari durum" ve munarlığın gözler
önündeki "görüntüsü"...
Mimarlıkla birlikte "insanı" ve
"yaşama kültürünü" de hızla dışla-
yan bir yapıJaşma düzeni artık öyle-
sime egemen ki, çoğu kendi "kişisel
dnTenişIemie" bu düzene adeta "ça-
hnı atarak" yine de eli yüzü düzgün
"yapıtiara" imza atabilen mimarla-
nmızın kımi başanlı ürünleri de ay-
nı "mimarisizpeyzaj" içinde "göz-
den ırak" kalıyor, farkına bile vanl-
ıruyor...
Ûstelık, mimarlığa karşı böylesi-
ne "dışlayıcr ve hatta onun sariİd gi-
derek "unutulduğu" süreç, dünya
mimarlık tanhınin ve birikimlerinin
"beşiği olan bir ülkede yaşanryorL
Sorun, •herkesiıT sorunıu..
Pekı, bu sorun sadece "mimarla-
rm" mıdır?.. Kentlerin ve ülkenin
"mimariyi yok sayan" bir yapı yığıl-
masıyla geleceğe yelken açması,
"berkesin" üzerinde düşünmesi ve
"kaygüannıası" gereken bir dunım
değil midir?.. Mimarhğımızın nere-
deyse "terk edilhor" olmasuıın ne-
deni, mımarlanmızın duyarsızhğı
mı; yoksa "duyarh mimarüktan"
kendini tümüyle kurtarmak isteyen
"imar ranü düzeni" midir?..
îşte bu sorular, yine sadece mi-
marlan değil herkesi ilgilendirdiğin-
den, hele şu genel mimari görüntü-
den "nefret" etmelerine rağmen ay-
nı görüntüyü yaratan politikalara sü-
rekli destek verenlen bile "yakan-
dan" ilgilendirdiğinden, Mimariar
Odası'nın 1 Ekim'de kutlanan
"Dünya Mimarlık Günü" nedeniy-
le hazırladığı "rapor" da bir anlam-
da "herkes" adına Cumhurbaşkanı-
mız Ahmet Necdet Sezer'e sumıl-
du...
Sezer'in, bu konuya verdiği değe-
ri de kanıtlayan "jestiyle", aynı gün
TBMM'de açılan "HolzmeisterSer-
gjsâ" töreni kapsamında "kabul" et-
• Dünya mimarlık tarihinin beşiği olan Türkiye, 3. binyılı "bu ayncalığuıı terk
ederek" karşılıyor... Böylesi bir gerilemeye neden olan tutum ve politikalar da
azalacağı yerde giderek yükseliyor... Mimarlar Odası'nın bu gidişe dur denilmesi için
hazırladığı 'uyan raporu', devletin tüm kurumlannı ilgilendirdiğinden Cumhurbaşkam
Ahmet Necdet Sezer'e sunuldu...
1
MtRASESA DÜŞMAN MtMARLIK: Imar planlan bfle mimarhk kültürünü getiştirmek yerine imar ran-
ünı yükseltmeye öncelik verince, "değerini yitiren" tarih hızla terk edilerek kent peyzajı "mirasuıa düşman
mimarrv le" donaüldı... (solda - tstanbul) Kendini gösteren bir mimarhk için artık çevreye uyumlu değfl,
u
ay-
ncalıkb" imar hakkı gerekiyor... Bu da sadece kendi parseüni düşünen bencil ve şımank bir kültürü yerieşme
dokusuyta birlikte mimarhğa da aynen yansıtıyor_ (Fotoğraf: ORHAN KARAHANLILAR - Bursa)
tiği rapor; "TüYkrye'ninMimarhkla
Yeniden Buluşması tçin~" başlığını
taşıyor...
Rapor için "ilgili tüm bakanhklar-
da değerlendirmeleri için iletilecek-
tir" sözünün verilmiş olması ise
Türkiye'nin bu en "mnutsuz" deni-
len konusunda bile Cumhurbaşkanı
Sezer'in varhğını yine "ıunut kay-
nağı" yapıyor.
Saptamalar ve uyanlar
Peki, bu rapor önce Çankayada
incelenip, ardından ilgili tüm ku-
rumlara da bir "Cumhurbaşkanhğı
dfleğj" olarak dikkate alınması için
iletildiğinde, yine "herkes* üzerine
düşeni nasıl görecek?..
Rapor, öncelikle işte bu süreci
başlatabilmeyi hedefleyerek mimar-
lığı dışlayan politika ve anlayışlann
başlıca "sorun alanlarTnı özetle
şöyle sıralanıyor:
- 'MİMARSE' MİMARİ PRO-
JELER: Ülkemizdeki yapılann mi-
mari projelerinı büyük bir çoğun-
lukla "mimar olmayanlar" tasarlı-
yor, hatta imzalıyorlar... Valilikler
ve belediyeler ise bunlan hâlâ
"onayhyorlar".
- 'MtMARSIZ' MİMARtDENE-
TİM: Yapı denetiminde mimar
önemsenmiyor; dahası son yasalar-
da
tt
zomnhı" bile tutulmuyor ve dış-
lanıyor... Çünkü mimari denetim,
lüks ve gereksiz görülüyor... "Pro-
je" ise sadece "ruhsat bdges" sa-
yıhyor...
- 'TÎPLEŞTİRİLEN' MİMARt:
Başta kamu kurumlannda olmak
üzere, "özgün mimari projeyi" ge-
reksiz gören anlayış, ülkenin her ye-
rinde "aynı tip" binalan yaratan söz-
de "örnek proje" uygulamasını sür-
dürüyor. Böylece "yöresel küntik"
de kalmıyor ve mimarlık kültürü bi-
tiyor... Mimann yerini ise "tip pro-
je üreten kurumlar" alıyor...
- 'MtMARSIZ' ŞEHtRCİLİK:
Başka hiçbir ülkede görülmeyen dü-
zeyde, mimarlık "kentplanlamasın-
dan" da dışlandı... imar planlan
"mimari katkT olmadan düzenle-
nirken amacı mimari mirası yaşat-
mak olan "mimari dokuyu koruma
pUnlarT için bile mimann "yetki-
siz"(!) olduğu bir "yasaT(!) anlayış,
artık eğitim kurumlannda da ege-
men...
- 'MİMARLIĞA AYKERI' Mİ-
MARLIK: Özellikle "turizm mer-
kezP vb. uygulamalarda, kente ve
çevreye saygısız "ayncaükh imar
hakktn" sağlanarak bu haklara gö-
re tasarlanmış bınalarla "mimarhk
eöğmi çiğneyen gösterişli mimarhk
örnekleri" yaratılıyor... Böylece
kendini gösterebilen mimarlık, an-
cak %'e sadece bu gibi "hnar suçla-
nyla" şekıllenebılıyor...
- 'MIRASESA YABANCP Mİ-
MARLIK: Türkiye'nin zengin "mi-
marhkmiras" imarrantı uğruna sü-
rekli yok edildiğinden, bu mirasın
çağdaş mımarhğa "öğretmenük"
yapacak bınlerce yıllık birikimleri
de dikkate alınmıyor. Sonuçta sade-
ce "mhras" değil, mimarlığın "esm
kaynaklan" da yitiriliyor...
- UNUTULAN ERDEM: 'YA-
RIŞMA-' Cumhuriyefle birlikte ve
1970'lere dek mimarlık ve şehirci-
likte "proje yanşmalannı" sürekli
yegleyen kamu kurumlan, 1980'ler-
den sonra bunun yerine "sipariş"
yöntemini uygulayarak mimarhğı-
mızm gelişmesindekı "kamusal so-
rumluluklannı" da adeta terk etti-
ler...
- - VE 'AFFEDtLEN' MİMAR-
SIZLDC.. Her imar affi, genelde
"numarsızhğm'' da teşviki ve ödül-
lendırilmesi oldu... Şimdi bu süreç
"kaçakkentieşme" düzeyinde yaşa-
nıyor ve Türkıye binlerce yılhk zen-
gin uygarlık tarihinde ilk kez "mi-
marisiz kenflerle
r>
sarmalanıyor...
Evet... Bütün bu gelışmelerin sa-
dece nedenleri değil, "sorumlulan"
da belli... Bakalım Çankaya'dan bu
sorumlulara da iletilecek olan rapor
"incdendikten" sonra "umutlanmı-
zuı yeşerecefi'' bir süreç, hiç değilse
bir "ktpırdanma" başlayacak mı?..
Ömer Orhun müzikte yakaladığı ritmi fotoğrafta da yakalamış
Bugün
başlayan
17. İstanbul
Fotoğraf
Günleri'ne
Ömer Orhun
30 siyah-beyaz
fotoğrafla
kaühyor.
Sanatçı,
fotoğraflannda
özeuıkle
Beyoğiu'nun ve
Eminönü'nün
sokaklannda
görüntülediği
insan
manzaralannı
sunuyor.
IstanbuVdan insan manzaraları
YILDIZ ÜÇOK
îstanbul Fotoğraf ve Sinema Ama-
törleri Derneği'nin (İFSAK) 1-30 Ka-
sım tarihleri arasında düzenlediği 17.
istanbul Fotoğraf Günleri kapsamında
Ömer Orhun fotoğraflannı izleme ola-
nağı bulacağız. 2-14 Kasım tarihleri
arasında, Taksim Sanat Galerisi'nde
sergilenecek olan fotoğraflar Or-
hunun üç yıllık çalışmasının sonuçla-
n.
Bu yılki Fotoğraf Günleri'nin ana te-
ması "Kenf olarak belirlendiğinden,
tüm etkinlikler de bu temaya göre ha-
zırlandı. Etkinliklerde Türk fotoğrafçı-
lann yanı sıra yabancı fotoğrafçılann
çalışmalan da yer alıyor.
Etkinliklere Isveç'ten katılan Kent
Ktich, Danimarka'da yaşayan eroin-
man bir hayat kadınının hayatmdan ke-
sıtler sunarken Yunanistan'dan Sophia
Markantonaki "Metroda Yolculuk",
Makedonya'dan Boro Rudic ise
"Beth" başlıklı çalışmalanyla katılı-
yor.
Orhun da ana teması "Kent" olarak
düzenlenen fotoğraf günlerinde
"Ömer Orhun Sergisi" başlığı altında
bize sunduğu fotoğraflann çekimleri
için Istanbul'u seçmiş.
Özellikle de, Istanbul'un, üısanlann
yoğun olarak bulunduğu, hayatm kar-
maşasına, kimi zaman neşesine, kimi
zaman korkusuna sahne olan Beyoğ-
lu'nun ve Eminönü'nün sokaklannda
görüntülediği insan manzaralannı bi-
ze sunuyor. Fotoğraflannda yer alan
görüntüler ise çok iç içe olduğumuz
davranışlann, objektiften bize aktanl-
ması. 3. kişisel sergisim açan sanatçı,
Yıldız Cniversıtesi Tasanm ve Sanat
Fakültesi Fotoğraf ve Video Bölü-
mü'nde eğitmenlik yapıyor.
Aynı zamanda Hint müziği ile de il-
gilenen sanatçı, aslında hayatın çarpık-
lığı içinde müzikte yakaladığı ritmi fo-
toğrafta da yakalamış.
20 yıllık bir fotoğraf geçmişi olan
Orhun, yaşamın içindeki espriyi 40x60
ve 60x100 ölçülerinde 30 siyah-beyaz
fotoğrafla fotoğrafseverlere aktanyor.
Orhun'un fotoğraflan belli bir eko-
le bağh değil. Bundan dolayı Orhun,
"Fotoğraflara bakarken fotoğraflann
içeriğinden çokfotoğrafçmm akhm gör-
mek beni he> ecanlandırryor, bu fotoğ-
raflarda herhangi bir mesajım yok, ma-
küıevi başka bir tarafa tutuyorum, ge-
ne de akhnun fotoğrafinı çekiyorum.
Bu sergi benim otoportrem diyebüi-
rim" diyor.
"Fotoğrafi Öğrenirken önce akade-
mik kompozisyonu öğreniyoruz ve öğ-
retiyoruz. lyice öğrendiysek arük çe-
kerken benim için 'akademik kompo-
zisyon' neyi yapacağanı değil, neyiyap-
mayacağmu gösteren bir bflgL Fotoğraf
çekerken rahat olmak yeterh* ohıyor."
TRÜBY TRİOİKİKONSER VERECEK
Babylon'da
'clubjazz'key fi
MÜZtĞE VOIXXXUK-Dmle^ci>i'chıb-jazz',Latinv«'ho-
use' müziğe doğru heyecan verici bir yokuluğa çıkarüyoriar.
Kültür Servisi - Fujifihn
Weekends konserlerinin ikin-
cisi lYüby TMo tarafından ya-
nn ve cumartesi günü Baby-
lon'da gerçekleştirüecek.
Sert ve klasik techno vuruş-
lanna düşkünlüğüyle büinen,
ülkelerine 'Jungle' ritimleri-
ni tanıtan Alman ikili Chris-
tian Prommer ve Roiand Ap-
pel'dan kurulu Fauna Flash.
ilk kez 1992 yıluıda 'rave'ler-
de canh davullarla gerçekleş-
tirdiği performanslannda ge-
leneksel techno kalıplanndan
uzaklaşmaya başladı.
Müziklerini jungle olarak
tanımlasalar da caz ve 80'le-
rin fûsion 'ından da ilham alan
Fauna Flash ikilisi, ünlü DJ
RainerTrüby ile birlikte Trü-
by IMo'yu oluşturuyorlar.
Compost Records'm ve Al-
man dans müziğinin en
önemli DJ'lerinden Rainer
Trüby, retro ve ruture jazz,
Brezilya, house, boogie ile
dnım and bass'ı birleştiren
eklektik tarzını Trüby Trio'ya
da yansıhyor.
Trüby Trio çatısı altında bir
'chıbjazz' ekibi oluşturan bu
üç müzisyen, performansla-
nnda dinleyiciyi club-jazz,
Latin ve house müziğe doğru
heyecan verici bir yolculuğa
çıkanyor.
Biletix ve Babylon gişele-
rinde satılacak konser bilet-
lerinin fiyatı 8 ile 15 milyon
Ura arasında değişiyor. (0 216
454 15 55)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
'Sonra', ya da Bîr
Laboratuvar Çalışması (I)
Geçen haftaki yazımda, Stüdyo Drama Tiyatro
Topluluğu'nun gösterime kısa süre önce giren ye-
ni oyunu "Sonra" üzerinde yaptığımız kuramsal
çalışmalan anlatmış ve sıra sahne provalarına gel-
diğinde karşılaştığımız en büyük güçlüğü de şöy-
le özetlemiştim: "Kuramsal çalışmalar sırasında
saptadığımız egemen güç, yalnızca bir kavramdı
ve herkavram gibi, soyuttu. Bu kavramın çatısı al-
tında neyin soyutlandığı (seyirciye) uygun göster-
gelerie iletilemediğı takdirde, soytulanana ilişkin
çokyanlış çağnşımlann ortaya çıkması kaçınılmaz
olacaktı..."
Oyunun yazan ve yönetmeni Onur Bayraktar,
söz konusu uygun göstergeleraranırken bu kez bir
başka sakıncayla, soyutlanmış o/an'ın sahnede
soyutluğunu yitirmesi sakıncasıyla karşılaşılma-
sından korkuyordu ve bu korkusunda haklıydı da.
Çünkü bir soyutlamanın neyin soyutlaması oldu-
ğunu, sahnede uygun göstergeler aracılığıyla ser-
gilenmesi ile yanlış göstergeler aracılığıyla soyut-
lamayapısını yitirmesi birbirinden çokfarklı şeyler-
dir ve ikıncisi, tümüyle yanlış olan yoldur.
Topluluk olarak, yanlış yolu onaylamadığımızın
bilincindeydik; ama doğru yolun temelıni oluştura-
cak göstergelerı bulmakta zorlanıyorduk. Sonuç-
ta seyirci, okur'dan farklı olarak yalnızca sergile-
necek gösterim metni ile başka deyişle yalnızca bir
kez ve belli bir zamanla sınırlı olarak kendisıne su-
nulacak bir metinle yetinmek zorundaydı. Bu du-
rumda reji, neyin soyutlandığını seyirciye temsil sü-
resiyle kısrtlı bir gösterim metni aracılığıyla algılat-
makla yükümlüydü.
Bunun için önümüzde iki çözüm olasılığı belir-
mişti. Uygun göstergeler, ya oyun metnine, onu
gösterim metnine dönüştürürken, neyin soyutlan-
dığını daha belirgin kılacak bazı eklerin yapılması
ya da metne hiç dokunulmaksızın salt rejinin ola-
naklannın kullanılması yoluyla bulunacaktı. Sanınm
biraz da yazann eğilimi dogrultusunda, önce ikın-
ci yolu denedik. Bu arada, oyunun süpervizörü
olan ve çabalarını daha çok oyunculuklar üzerin-
de yoğunlaştıran Ayia Algan da vanlan sıkışma
noktasının çok iyi bilincindeydi ve -metinde deği-
şikliğe gidilmediği takdirde- rejide oyuna en azın-
dan birzaman-mekân temelinin kazandınlması, bu
temelin örneğin kostümlerle desteklenmesi gibi
doğru çözümlere götürebilecek çareler önermek-
teydi.
Ne var ki gereksınilen göstergeleri salt rejinin ola-
naklanyla sağlayabilme girişimleri bir yerde tıkan-
dı. Bunda sanırım hepimizin uzun prova süreci bo-
yunca oyuna fazla alışmamızm, bu nedenle de so-
yutluğun bizim açımızdan ulaştığı netliği seyirci için
de varsaymaya -haklı olarak- sakıncalı bir varsa-
yım gözüyle bakmamızın da payı oldu. Sonuçta yö-
netmen, daha öncetartışılmış olan çözümü uygu-
lamaya, yani oyun metnine bir ekleme yapmaya
karar verdi. Bu eklemeyi metnin hemen başında,
egemen gücü simgeleyen ADAM'ın ilk tiradına
yapması, hem soyutlamanın yeterince netleşme-
sini hem de oyunun akışının bir bütün olarak güç
kazanmasını sağladı. Çünkü oyunun episodik ya-
pısı, soyutlamanın hemen başlangıçta netliğe ka-
vuşmasını neredeyse zorunlu kılıyordu.
Şunu da belirtmek gerekir ki, bu çözüm, oluştu-
rulan reji açısından uygun bulunan bir çözümdü,
yani sanatta ve tiyatroda her zaman olduğu gibi,
seçeneklerden sadece biriydi; farklı bir reji çerçe-
vesinde elbette salt rejinin olanaklarıyla yetinilme-
si de düşünülebilirdi.
Şimdi geride kalan süreçlere baktıkça, "Sonra"
bağlamında gerek kuramsal çalışmalann, gerekse
hep kuramsal temellere oturtulmasına özen gös-
terilen sahne uygulamalannın, çalışmalara katılmış
olan herkes için bir laboratuvar deneyimi nitelığıni
kazandığını daha iyi anlıyorum.
e-posta: ahmetcemal
v
' superonline.com
acem20(fl hotmail.com
Rus Yönetmen Çukray öldii
• MOSKOVA (AFP) - 'Ballad of a Soldier'
(Askerin Şarkısı) adh savaş dramını anlatan
filmiyle Amerika'da ticari başan sağlayan ilk
Rus yönetmen olan Grigory Çukray,
Moskov^'da bir hastanede 80 yaşında öldü.
Geçen pazar günü ölen Çukray, geçirdiği
hastalıklara rağmen yazdığı anılannı
tamamlayabildi. Ukrayna'da doğan yönetmen
Sovyet sinemasında önemli bir yere sahip olan
Mikhail Romm'dan sinema dersleri aldı. 2.
Dünya Savaşı'nda yer alan bir askerin yalın
öyküsünü anlattığı ikinci filmi 'Ballad of
Soldier' ile uluslararası başan sağladı. 'Memory'
(Hatıra-1971) ve '1*11 Teach You How to Dream'
(Size Nasıl Rüya Kurulacağını Öğreteceğim-
1984) de yönetmenin diğer önemli filmlerinden.
"The Thief' (Hırsız) fılminin yönetmeni olan
Çukray'tn oğlu Pavel ise modern Rus
sinemasının önde gelen isimlerinden.
ÇDSO'dan Stabat Mater
1
• ADANA (AA) - Çukurova Devlet Senfoni
Orkestrası (ÇDSO), Hacı Sabancı'yı, ölüm
yıldönümünde düzenleyeceği iki konserle
anacak. ÇDSO Müdür Yardımcısı Meral
Sayın'uı yaptığı yazüı açıklamada. orkestra
şefliğini Emin Güven Yaşhçam'ın yapacağı,
Mersin Devlet Opera ve Balesi Korosu'nun
solist olarak katılacağı konserlerde, Rossini'nin
'Stabat Mater' adlı koro eserinin
Türkiye'de ilk çalınışının gerçekleştirileceği
kaydedildi. Konserlerin ilki, yann Adana
Büyükşehir Belediyesi Konser Salonu'nda,
ikincisi ise 4 Kasım Pazar günü Mersin Devlet
Opera ve Balesi Salonu'nda verilecek.
BUGÜN
• NİŞANTAŞIÖZELIŞIK LİSESt, M.
BENDERLİ SALONU'nda saat 20.30'da şef
Prof. Ramiz Metik Aslanov yönetimindeki Işık
Üniversitesi Oda Orkestrası'nın konseri
dınlenebilir. (0212 286 29 60)
• FRANSK KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat
19 00 da Michel Deguy ve Enis Batur 'Da
Halivie Burası' adlı şiir dinletısinde biraraya
gelecek. (0212 256 43 56)