01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 EKİM 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA AFGANİSTAN'DA SAVAŞ Pearson, Türkiye'nin, yeni Afganistan'ın şekillenmesinde lider rol oynayacağını savundu Kürt devletiolmayacakBÜLENT SARIOĞLU ANKARA - ABD'nin Ankara Bü- yükelçisi Robert Pearson, Afganis- tan savaşı ve bölgeye dönûk planlan konusunda TBMM Dışişleri Komis- yonu'nu bilgilendirdi. Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasından yaua olmadık- lannı, şu anda dikkatlerinin Afganis- tan'da yoğunlaştığını bildiren Pear- son, PKK ve DHKP-C' yi "uluslara- rası terör örgütleri" listesine ala- caklannı açıkladı. Büyükelçi, El Ka- ide örgütünü suçlamalanna neden olan kanıtlan 7 sayfalık bir bilgi no- tuyla komisyon üyelerine dağıttı. TBMM'yi bügilendirmek üzere Dışişleri Komisyonu'na gelen Pear- son, milletvekilleriyle 1.5 saat görüş- tü. Alınan bilgiye göre, büyükelçi kı- sa bir sunuş konuşmasının ardından sorulan yanıtlayarak özetle şu bilgi- leri verdi: - 11 Eylül saldınsında 80 ülkeden 6 binden fazla insan öldü. Şu anda sa- vaştığunız terörist Usame bin Ladin, örgüt El Kaide, hedef bu örgütün ol- duğu her yer. Ancak operasyon ge- Türkiye'nin kaygılarını paylaşıyoruz ABD Büyüke Pearson, Türkiye'nin Irak'la ilgili duyarlılığını paylaştıklannı söyleyerek "Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması konusunda Türkiye ile aynı düşüncedeyiz" dedi. Türk hükümetiyle büyük uyum içinde çahştıklannı vurgulayan Pearson, PKK ve DHKP/C'yi "uluslararası terör örgûtleri" listesine alacaklannı belirtti. nişlerse Türkiye hiçbir şekilde bundan kayba uğramayacak. - Türk hükümetiyle büyük uyum içinde çalışıyoruz. Türkiye'nin terör konusundaki duyarlılığını anüyoruz, bu konuda eskiden beri gelen deste- ğirniz sürecek. PKK ve DHKP-C'yi terörist örgütler olarak kabul ediyo- ruz. Bunlan "uluslararası terör ör- gûtleri" listesine alacağız. - Hükümetinizin Irak'la ilgili du- yarlılığını paylaşıyoruz. Irak'ın top- rak bütünlüğünün korunması konu- sunda Türkiye ile aynı düşüncedeyiz. Irak'ta ayn bir devleti kesin olarak is- temiyoruz. Son saldınlar konusunda Irak'la ilgili ortaya anlan iddialar ve kanıtlar konusunda fevkalade duyar- lıyız. Şu anda bütün dikkatimizi Af- ganistan'a çevirdik. - Afganistan operasyonu için süre veremem. Sonuç alınıncaya kadar sü- recek. Bu mücadele çok uzun vadeli. Operasyonun hedefî ve kanıtlarkonu- sundaTürk hükümetinin yaklaşımını çok ciddi olarak değerlendirdik. - Taleban'dan sonrası için, kendi ayaklan üzerinde duran, dışandan müdahaleye olanak tanımayacak bir yönetim tarzı düşünüyoruz. Yeni Af- ganistan rejiminın şekillenmesinde Türkiye lider rolü oynayacak. - Operasyon için siyasi, fınansal, askeri, istihbarat ve ekonomi alanla- nnda çok değerli yardımlar aldık. - Teröristler kadınlann ve çocukla- nn arkasına saklanıyor. Sonra dine yönelik bir savaş olduğunu söylüyor- lar. Somut kanıt 2 fall Büyükelçinin komisyon üyelerine sundugu metinde, El Cezire televiz- yonunda yayınlanan ıkı açıklama ve Pentagon'a çarpan uçaktaki iki failin adı dışında çoğunlukla ABD hedefle- rine karşı geçmiş yıllarda yapılan sal- dınlar anlatüdı. Notta yer alan bazı bilgiler özetle şöyle: - Pentagon'a çarpan 77 sefer sayılı uçağın yolcu listesinde en az iki yol- cunun ismi ile El Kaide'nin biünen adamlannın isimlen aynıydı: Suudi Arabistanlı Hatid el Mihdar ve Na- vaf el Haznıi Halen bügüerimizde boşluklar bulunmaktadır ve bu aşa- mada paylaşamadığınuz bazı bilgiler de söz konusudur. - El Kaide'nin adamlan, Taleban sayesinde 11 Eylül olaylannda temel rolü oynadılar. - El Kaide, aynca Batüı ülkeler ve Islamiyetin aşın yorumuna katılma- yan Müslüman üîke hükümetleri gi- bi, kendisinin karşı olduğu pek çok hükümeti hedef alacak baa terörist gruplara destek vermektedir. - El Kaide, OrtaAsya'da terörist ey- lemler düzenleyen Özbekistan Islami Hareketi adlı terörist grubu deştekle- mektedir. Taleban lideri MoDa Ömer, Özbekistan Islami Hareketı'nın aske- ri şefi Jumaboy Namagani yı Tale- ban yanında savaşan tüm yabancı kuvvetlerin komutanı olarak atadı. - 1998'de Nairobi, Kenya, Dar ül Selam veTanzanya'daABD büyükel- çüiklerine dönük saldınlarda baş sal- dırganlar El Kaide ve/veya bağlanûlı terörist grup Mısır Islami Cihadı'nın (EIJ) mensuplanydı. IÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi GökalpYıldız sıcak bölgeleri değerlendirdi Faııatizıııiıı ııedeııi açlık HATÎCETUNCER ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül saldınlannın ardından Haçlı Se- feri başlatacağını açıkladığında, "din- ler çaüşmasTrun başladığını savunan- lar oldu. Italyan Basbakaru Berlusco- ni'nin "Hristiyan Batı'nın Müslü- man Doğu'ya" üstünlügunü aniatan sözleri ve karşı tarafin cihat çagnlan "dinler çaüşmasrnın kanıtlan sayıl- dı. Balkanlar, Ortadoğu, veAsya"dald savaşlar da bir din çanşmasının zaten var olduğunu düşündürtecek nitelikte. Rusya'nın Gürcistan-Abhazya sırunn- daki Kodor Vadisi'ni bombalaması Kafkas cephesindeki gerginliği yenidengündemegetirdi. Istanbul Üni- versitesi Uluslararası îhşküer Bölümü öğretim üyelerinden Yavuz Gökalp Yıldız, kriz alanlannın, dünyanın yok- sul bölgeleri olduğunu belirterek "Zengin, yoksul uçurumu dünyada hızla arüyor. Üstelik enerji alanlan ile dünyadaki güç ve rckabet müca- delesinin merkezindelcr. Bu toplum- lann onuriarryla oynanrvor,yerle bir ediliyor. Anlamsız ambargolarla ço- cukları öldürülüyor. Sayaşı en acı- masız şekilde yaşıyoriar. Ülkeler ulu- sal kimliklerini geliştiremiyorlar. Bunlar bir biçimde seslerini duyura- caklar. Kendilerini ifade edecekleri söylem dinseldir. Dinsel söylem, ulu- saİ hedeflerle örtüşerek birden öne çıkmaya başkyor" dedi. Yavuz Gökalp Yıldız sorulanmızı şöyle yanıtladı: - ABD'ye ya da süper güce karşı duruşta İslamcı söylem ön plana çık- tı denilebilir nıi? YILDIZ-Böyle yorumlanamaz. Çünkü süper gücün Kuzey Afhka'da, Asya'da ayaklannı bastığı yerler hep Islamdadır. Muhalifhareketleringeliş- mesine bakmak lazım ve her şeyi terö- re indirgememek gerekiyor. Süregelen ekonomikve toplumsal sorunlann pat- lamaya dönüşmesi kaçınılmaz oluyor. Bugün siyasal hareketlere rota çizen îslamla, 19501er farklıdır. 1920'ler, 19. yüzyıl daha farklıdır. Dünyada Islami söylemle bu hare- ketlerin öne çıkması bu ülkelerde ya- şanan toplumsal çelişkilerdendir. Yani ulusal kimliğin gelişmediği yerlerde din kendini ifade etme alanı olarak or- taya çıkıyor. Ancak din, toplumsal bi- lincin, siyasal kültürün gelişmediği yer- lerde toplumlann üzerinde ideolojik denetim kurmanın bir aracı olabilir. -Yani uluslaşmasını tamamlama- yan toplumlar dinsei söylemlerin et- İdsinde nıi? - 20. yüzyılda geç uluslaşma en önemli sorun. Ulusal büindn gelişme- diği toplumlarda siyasal kimhğin ta- nımlanmasmda din her zaman ön pla- na çıkar.Aynızamandatoplumlann ya- şadığı ekonomik-sosyal sorunlar da be- raberinde eğer kendisini farkh biçim- de ifade edemiyorsa din ifade aracı ha- line gelebilir. - Balkanlar,Ortadoğu veAsya'da- ki sorun, din çatışması olarak algıla- nabih'yor. - Bu bölgeleri sırayla incelersek: BOSNA-HERSEK: Buradabirdin savaşımı olduğunu söylemek oldukça zor. Oteküestirme ve diğer toplulukla- n dışlama süreci, Bosna-Hersek'teki Savaştan kaçarij&ijşfuılar komşu ülkelerde oluştunılan mülteci kamplanna sığındı. Kamplardaki mültecilerin çocukları yoksulluk içinde * yaşamaya çalışırken şimdi sırtlanna bir de savaşın ağırüğı v»Jjg§kusu yökleadtit; Savaşıçocuklarbiârecek"Befld savaş karşıû olanlann sesleri,o masum, yoksul Afgan çocıddann yâzierini gördükçe da- ha da yükselecelu.''. Istanbul Üniversitesi Detişim Fakültesi öğretim üyelerinden Prof Dr. Nurdoğan Rigel,busözlerle savaşınbitmesi içinumutlannı ifa- de ediyor ve devam ediyor "Ladin'in mudaka ce- sedini göretim savaş bitsin, di>onız; ama bu ço- cuklann cesetleri üzerinden konuşuyoruz^." 11 Eylül ve sonrasını değeriendiren Prof. Dr. Ri- gel'e göre "bu bir görsel sav'aş". Teröristlerin gös- tergebüimci gibi çahştığını, Bushun bir suikasta kurban gitmesinin bile o kadar büyük bir etki yara- tamayacağmı anlatyor. Hemen arkasından global medya organizasyonlan savaşı başlanyor. Rigel, "Üçüncü Dünya Sa\ aşj başladT. "21. yüzyıl şiın- diba|ladı"gibıbaşlıklanise "Biryüzydınbaşlan- gıcu medyanın gözünde banşla otanaz herbâlde. Savaş olunca anlıyonnuşuz yüzyüın başladığını" sözleriyle eleştiriyor. Vadav Havel'in şu sözlerine tam olarakkatilryor Prof. Rigel: "Savaşıeteştirengö- rüşier neredeyse terörisüere eş değerde gözükü- yor. Bu da çok rahatsız edici". Düşmanm kım ol- duğu, görsel olarak belli oldu; Doğulu'yu, kökten dindyi, görsel olarak en iyi bedeninde tasanmlamış olan Usame Bin Ladin. Şimdi Ladin'in parçalanmış görüntüsünü dünya istiyor. Tüm savaş çığırtkanlık- lan arasında bölgeden gelen fotograflar savaşm ne- lere mal oiduğunu gösteriyor. Rigel, 1982 yıhndaki National Geographic'te yayımlanan ünlü yeşil göz- lüAfgan kızı fotoğrafinı anımsaüp şöyle devam edi- yor: "O güzel kızın göderindeki korkuyla Afga- nistan'ı özetteyrvenniş. 20 yıl sonra görevi devra- lan gazetecüer de bu görünrü sa\aşuıın asıl kur- banlannı göstermeye başjadılar. Bu saıaş, Ame- rika'Din, dünyanın, Ladin'in savaşı değiL, sonuç- ta imanhğınsavaşı.Çocuklar üzerineinşa edilmiş bu sahneler, bdki savaştan sonra banşı getirs; banş fdsefeâni daha bir geniş boyutta düşünme- sini sağlar dünyanın. Belki o zaman, o masumla- n gördükçe global medya organizasyonlanoda savaş kışkırücüığın birazcık frenine basdacak". Iküıci Dünya Savaşı sonrasında îngiltere'deTimes Meydam'nda öpüşen denizci ve hemşire, \^etnam Savaşı'nda bombardımandan kaçan kız çocuğu fo- tograrlan savaşın gidişatını degışuren görüntüler. Prof Rigel şöylekonuşuyor "O görüntüden SOD- ra daha aklıselim düşünecek. Bir daha savaş kar- şıü konuşan, düşünen insanlaraSen de onlardan taraitasm' dije kunse düşünme\ecek". Prof. Dr. Rigel, bu savaşta gazetecilerin savaşın ne kadarkötü olduğunu göstermek gibi bir görevleri ol- duğu düşüncesini, "Çocuklann o masum yiLderi bu savaşı beklenenden daha kua sürede bitiıe- cek" sözlerryle anlaüyor. olayın bir anda Müslüman- Hıristiyan çaöşması gibi algılanmasına yol açı- yor. Islami, Boşnaklar arasında, Sırp, Hırvatya da diğer millıyetçiliklere kar- şı bir tutunma, bir sığmma alanı olarak tanımlamak gerekiyor. KOSOVA: Balkanlar'da, Bulgaris- tan'a kadar hatta Batı Trakya'da Müs- lüman tanımlaması görürsünüz. Bal- kan ülkelerinde egemen güce sahip devletlerin de işine geliyor. Örneğin Yunanistan, Batı Trakya'daki toplulu- ğu Türk yerine Müslüman olarak ta- nımlıyor. Bulgaristan'da, Makendon- ya'da da öyle. ÇEÇENİSTAN: Kaflcasya tarihin- de 19. yüzyılda Şeyh Şamil müridizm hareketi vardır. Çeçenistan'da, Kuzey Kaflcasya'da 150'ye yakın dil konuşu- lur. Çeçenistan'da tanımladığıınız bu- günkü dinsei söylem, aslında Çeçen ulusal kimliğinın ifadesi. Kafkasyah kimliğinin altyapısını oluşturuyor. Ço- ğu zaman analistlerÇeçenistan'daki şe- riat hareketini Ortadoğu'daki ile kanş- nnyor. Bütün bu bölgede Islami söy- lem, Anti-Rus söylemin temeüni oluş- turuyor. SEVCAN: Sincan, Çin'deki gelir da- ğüımı bozukluğunun hat saflıada oldu- ğu bölgelerden biri. Kapitahst gelişme- nin olmadığı yerde din, mücadelenin ana eksenini oluşturuyor. Türkçe ko- nuşması dolayısıylaulusalkimliği des- tekleyecek sosyoekonomik gelişmenin oluşması gerekli. FtLİSTTN: Bu bölgede dinin 1980 itibanyla öne çıkmasının altında fark- h stratejikhesaplaryatar.Ashnda Filis- tin hareketi, doğuşundan iübaren laik- tir, hatta Marksist bir öze sahiptir. Sos- yaüst bir öge içerir. ÖzeUikle Sabra ve Şatilla baslanından sonra Filistin ulu- sal liderlerinin Filistin topraklanndan sürgün edilmesinden sonra, Israil şöy- le birpolitika izledi: Yerel Iiderleri din- sei temelde güçlendirip Füistin ulusal söylemini geçersizleştirecekti ve Füis- tin ulusal kurtuluş hareketinin öncüle- rinin yerine kendi denetiminde yeni li- derler çıkartacaktı. tşte Hamas, Islami Cihat ve Hizbullah'ın, Füistin hareke- tinde öne çıkması, bu temeldedir. IRAK: Irak'ta din, bütün poh'tikala- nn ekseninine yerleşmemiştir. Irak'ta Şiüer çoğunluktadır, Sünni bir iktidar vardır. Petrol alanlannın kontrolünden Basra Körfezi'ndeki, Ortadoğdu'daki yeni yapüanma, hatta Kuzey Irak'taki oluşuma vanncıya kadar bütün bunla- n gözlemlemek gerekiyor. h-ak'ta din- sei söylemi kullandığınız takdirde çe- şitii mezheplerin bir arada tutunabiîe- ceği bir şeyi parçalamış olursunuz. KEŞMER: Keşmir'de Hindistan'a karşı Müslümanlann din temeUi bir mücadelesi var. Sihlerve Hindularara- sında kendüerini Müslüman kimliğiy- le tanımlıyor. Taleban hareketi, Keş- mir'de Hindistan'a karşı Müshimanla- n destekliyordu. AFGANtSTAN: Afganistan'da Af- ganlı diye tanımlayacağımız bir toplu- luk yok. Tacikler, Kırgızlar, Hazaralar, Oymaklar, Ozbekler, Tiirkmenler, Kı- zılbaş denüen Kürtler, Beludler ve nü- fusun yüzde 50'sini oluşturan Peştular var. Taleban Peştu ağırhklı. Peştunlann müliyetçi söylemi dinle ayakta duru- yor. Çünkü aşiret yapüan aşüamıyor. DUZ YAZI ORHAN BİRGÎT Halkoylaması mı Dediniz? Cumhurbaşkanı Sezer, anayasa paketinde yer alan ve TBMM üyterinin özlük haklannda arüş sağla- yan 26. maddeyi halkoylamasına sunma karan alır- ken gerekçe olarak parlamenterlerin her türiü olum- suz eleştirilerden korunmasını amaçladığını söytüyor. Sezer"in düşündüğünün tam tersi, bir haJkoylama- sı, değişikliğin karşısında olan ezici çoğunluk sözcü- lerinin, Yüksek Seçim Kurulu'nun oylama gününü beürlemesinden başlayarak tam dört ay boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yönelik ağza alınmaz eleştirilerine yol açacaktır. Nitekim, daha önceki akşam Sayın Sezer'in kara- nnı yorumlayan bir anayasa profesörü, oylamanın Meclis'in itibannı ortaya koyacağını söylemiştir. 15 yıl TBMM çatısı altında görev yapmış bir emek- li milletvekilı olarak, anayasada yapılan son de- ğişikliğin karşısında tutum alırken öyle tuzu kuru bi- risi olmadığımı, hele bizim dönemimizdeki parlamen- terlerin hemen büyük çoğunluğunun, "Kansı dul, pa- rasıpul" dedirtecek türden koşullar ile yasama göre- vi yaptığını elbette unutmuş değildim. Ama vatanda- şın koşullan, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik bur- gaç, çağdaş bir anayasa yapma amacı ile yoia çıkan bir pariamentoda, 86. maddeyi, olsa olsa yasama üyesinin özlük haklannı sadece anayasanın güven- cesi altında tutmakla sınırlı bırakmalıydı. Ne yazık ki TBMM'nin çoğunluğu, ihtiraslanna kur- ban olan kimi eski milletvekillerinin de oyununa gel- di. Genel başkanlan da kendilerini uyarma ferasetini göstermediler. Tersine dönen bumerang Böylece TBMM, 81 yıllık geçmişinin en kritik dö- nemeci ile karşılaşmış oldu. Cumhurbaşkanı'nın, ço- ğu hukukçuya göre, adaleten haklı, ama hukuken haksız referandum karan, sadece Çankaya ile TBM- M'yi değil, vatandaşla da partamentoyu karşı karşı- ya getirecek bir tasarruf oldu. Adaleten haklılığında kimsenin kuşkusu yok, Se- zer'in 86. maddedekı değişikliğin karşısında olması- na. Cumhurbaşkanı'nı hukuken haksız görenler, ana- yasanın 175. maddesinin kendisine tanıdığı halkoy- lamasına gitme işlemini kullanırken değişikiik pake- tine eklenen ve halkoylamasının madde madde ya- pılmasını önlemeyi amaçlayan hükmünü görmezden geldiğini ileri sürenlerdir. Ancak hukukçular arasında tartışma konusu yapı- labilecek bu duruma, mesela Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Tufan AJgan, dünkü açıktamasında degın- me gereğini bile duymayarak, yapılacak referandu- mun geçersiz kalabilmesi için TBMM'nin, ya madde- nin eski haline dönen ya da bir değişiklikle durumu düzelten çalışma yapmasını salık vermiştir. Gerçi TBMM'nin 86. maddeye vermek istediği ye- ni şekle yönelik tepkiler üzerine hem Başbakan Ece- vit, hem TBMM Başkanı Izgi hemen harekete geçe- rek Çankaya'nın vetosu ya da referandum girişimini önleme amacı ile Emekli Sandığı Yasası'nda ivedi bir değişikliğin gerçekleştirilmesine öncülük yapmışlar- dır. Ancak bu değişikliğin de Cumhurbaşkanı'ncaye- terii görülmediği ve anayasanın yeni halinde parla- menterlerin özlük haklan için yakılan yeşil ışığın, ge- lecek günlerde kolaylıkla Emekli Sandığı Yasası'na yansıtılacağı kuşkusunun Sezer'e egemen olduğu anlaş/lıyor. Ama bu noktada, TBMM Başkanı'nın üstü kapaJı olarak söylemek istedikleri de bir yana atılmamalıdır. Sayın Izgi, hem kendisinin hem Başbakan'ın bu doğ- rultuda Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüş alışverişle- rinin kendilerini tatmin ettiğini bildirerek son girişim ile düş kınklığına uğradığını saklamıyor. Beni düş kınklığına uğratan da Sayın Cumhurbaş- kanı'nın, son anayasa paketinde bir maddeyi halkoy- lamasına götürme karan verirken o arada aynı kara- nn içine milletvekilliği dokunulmazlığını almayışı oldu. Dokunulmazlığı, yasama görevi sınırlannın içine çekecek yaptınmlar gerçekleşecek olsa, milletvekili- nin TBMM üyeliği ile bağdaşmayan işleryapması ön- lense, durust parlamenterlik 550 üyenin tümü için bir etik buyruğu olarak benimsense, emin olun, kimse- nin onlann alacağı parada gözü olmaz. Umanm, TBMM üyeteri, 2002 Bütçesi ile küçüten birdevlet anlayışına omuz verirlerken son yanlışlann- dan da ivedi bir anayasa değişikliği ile dönme otgun- luğunu gösteririer. Yine umanm, o değişiklikler içine, ilk iyileştirme paketinin içine alınmayan çağdaş hü- kümleri de alıriar. O arada, özellikle halkın bilgi edin- me hakkını da anayasa güvencesi altına alarak gizli kararnameler ile Emekli Sandığı Yasası'nda yapılan kimi değişikliklerden hem kendilerinin hem de tüm yurttaşlann haberli olmalannı sağlar ve gerçek "kıyak emeklilerin kim olduğunun ortaya çıkmasına yar- dımcı oluriar. Faks: 0212-6770762 obirgrtfö e-kolay.net Eski Rusya Başbakanı Primakov: Irak'asaldın tarihi hata olur ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Rusya Federasyonu'nun eski Başbakanı Yevgeni Pri- makov, ABD'nin Irak'a da saldırmasının "tarihi yanhş" olacagını, böyle bir durumda uluslararası koalisyonun desteğini çekeceğini kaydetti. Pri- makov, Rusya'nın Gür- cistan'ı tehdit etmediği- ni, ancak teröristJere yurtdışındanyapüan des- teğin bir an önce kesü- mesini istedüderini bü- dirdi. Dış Ekonomik IhşkUer Kurulu'nun (DElK) ko- nuğu olarak Türidye'ye gelen Primakov, Anka- ra'daeski Cumhurbaşka- nı SüJeyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, Dışişle- ri Bakanı tsmail Cem ve TBMMDışişleri Komis- yonu Başkanı Kamran Inan üe bir araya geldi. Her üd ülkenin de AB- D'nin Afganistan'a yö- nelüc operasyonuna "bu- günkü şeküyle" destek verdiğini belirten Prima- kov, Irak'a yöneük olası saldınya üişkin bir soru üzerine şunlan söyledi: "Türidye'ninIrak'la fl- giö tutumunu paylaşı- yorum.Benim şahsi gö- rüşüm,Irak'a bir saldı- n yapılmasuun tarihi bir yanhş olacağıdır. Bu Afganistan için sağla- nan desteği azaltabile- cek bir gefişme olur." Bir başka soru üzeri- ne Rusya'nm Gürcis- tan'ı tehdit etmediğini, bazı Çeçen teröristleri- nin Gürcistan toprakla- n üzerinden Rusya'ya saldınlar düzenlediğini savunan Primakov, "Rusya her zaman Gürcistan'ın toprak bütünülüğünden ya- nadır" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear