02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12EKİM2001CUMA 14 U.K. [email protected] 100. yıldönümünde Nobel Edebiyat Ödülü'nü V. S. Naîpaul kazandı ezilerdenkitap damıttıGURHANUÇKAN STOCKHOLM - 2001 yılının Nobel Ede- biyat Ödülü, Trinidad kökeıüi 69 yaşındaki Ingıliz yazar VI S. >aipauJa verildi. Ödülün veriliş nedeni, "Bizleriunutulmayaterkedi- kn tarihin varhğmı görme zorunda bırakan son derece duyarb ve kesin gözkmkri içeren yazarhğı" olarak açıldandı. Isveç Akademı- si Nobel Komitesi'nin yapnğı açıklamada Na- ipul şöyle tanımlanıyor: " V S. NaipauledebiyatdünyasmdayeJken- k seyreden bir yokudur. Asbnda biitün yol- culuklan kendi dünyasmda yapar. Edebi aJamlardan başkalannda ender gö'rülen bir beceriyle uzak kabr. Kendi yaa biçemini ko- rur. Onun edebiyatmda kurguyla gerçek ara- smdaki belirsiz sınır fazla önem taşunaz. Karaipler'deki Trinidad Adasu yazarm flk yaprtlannda önenıli yer tutar. Bunlan daha sonra Hindistan, Afrika ve knzeyden güne- ye Amerika gezikrinin etldleri izler. Naipa- ul, bir imparatorhığun kaderini, Conrad'a öz- gü bir mirasla insan odakh olarak anlaür." V. (ıdnalbar) S. (urajprasad) Naipaul, 1932'de Trinidad'da Port of Spain yakınla- nndaki küçük yerleşim yeri Chaguanas'ta, Hint kökenli bir ailede dünyaya geldi. Ba- bası gazeteci yazardı. 18 yaşındayken In- giltere'ye göç etti ve 1953'te Oxford Üni- versitesi'nden mezun oldu. Roman, öykü ve gezi notlan romanı dallannda çok sayı- da ürün verdi. Ilk yapıtı 1957'de çıkan romanı "The MystieMasseur"dır (John Lewellyn Ödülü). 1959'dalVDguelSokağı'nıyayunladı. 1960'ta tngiltere dışına yolculuklar yapmaya başla- yarak gezi türünde başanlı yapıtlar verdi. The Middk Passage'da (1962) Batı Hint Adala- n ve Güney Amerika'daki sömürgecileri ve işbirlikçileri anlattı. Yan-otobıyografik ro- manı An Area of Darkness'da (1964) Hin- distan'da geçirdiği bir yılda edindiği izlenim- leri aktardı. The Overcrowded Barracoon (1972) seçilmiş makalelerinden oluşur. A WoundedCrvifization (1977) Hindistan hak- kında analitik bir çahşmadır. The Return of Eva Peron ve KiDmgs in Trinidad (1980) gerilla faaliyetleri sırasın- da Arjantin'deki olaylan, Mobutu'nun Kon- go'sunu ve Michael X Black Power hareke- tini konu eder. Among the Befievers: An Is- lamic Journey (1981), yazann 1979 ve 1980'de Iran, Pakıstan, Malezya ve Endonez- ya'ya yaptığı yedi aylık bir yolculuktaki iz- lenimlerini anlatan geniş kapsamlı bir araş- tırmadır. India: A MiDion Mutinies Now ise modern Hindistan'daki toplumsal huzursuz- ÜÇÜNCÜ DÜNYA tNSANININ Y4ZARI-kitaptanndaGüneyAmerika'danEndonezya'ya, Afrika'ya~ Üçüncü Dünya'nın ezilen, altta kalan insanlannı anlatü. (Fotoğraf: AP) lukları konu alır. V S. Naipaul, 1993'te 'ya- şayan tngüiz vazariannm yaşam boyu çalış- mâlanna' verilen David Cohen Ödülü'nü kazandı. Naipaul'un toplumsal ve politik olarak üçüncü dünya ülkelerine bakışı sol gö- rüşlü yazarlann eleştirisine neden oldu. Naipaul'un diğer yapıtlan ise şunlar: The Suffrage of Elvira (1958), A House for Mr. Bisroas (1961), Mr. Stone and the Knights Companion (1963, Havvthorden Ödülü), The Mimk Men (1967, W. H. Smith Ödülü), A Flagon the Island (1967), The Loss of El Do- rado (1969), In the Free State (1971, Booker Ödülü), GuerUlas (1975), A Bend in the Ri- ver (1979) ve TheEnigmaofArrival (1987). Yazann 'MigudSokagV, 'Taktitçfler', *Ge- rillalar' ve 'Nehrin Dönemeci' adlı kitapla- n Türkiye'de îletışim Yayınlan tarafindan ya- yımlandı. V S. Naipaul, Booker (1971) ve T. S. EH- ot(1986) gıbı önemli edebiyat ödülleri ka- zandı. Çeşitli üniversitelerde onur doktoru seçilen yazara 1990'da KraKçe Elizabeth ta- rafindan soyluluk unvanı verildi. AlfredNobeVden dünyaya armağan Kültür Servisi - Ilk kez 1901 yılında verilen Nobel Ödülleri bu yıl 100. yıldönümünü kutluyor. Isveçli kiınyacı Aifired Benıhard IN'obeTin vasiyeti üzerine kurulan fonda her yıl aitı (1969 a kadar beş) dalda ödül veriliyor. Fizik, kimya, fizyoloji ya da tıp, edebiyat, ekdhomi ve banş daJlannda bir önceki yıl insanJığa en büyuk yaran sağlayanlarödüllendiriliyor. Sonradan eklenen ekonomi ödülü 1968'de îsveç Merkez Bankası tarafindan konuldu ve ilk kez 1969'da verildi. Banş Ödülü dışıodaki ödöller yalnızca bireyiere veriliyor. Banş ödülü uygun görülürse kurumlara da verilebiliyor. GERİÇEVİRENLER | j • 1958 - Boris Pasternak, romancı, şair ! (SSCB) • 1964 - Jean-Paol Sartre, felsefeci, oyun yazan (Fransa) SON 10 YILDA KAZANANLAR • 1990 - Octavio Paz (Meksika) • 1991 - Nadine Gordimer (Güney Amerika) • 1992 - Derek Wdcott, (Saint Lucia) • 1993 - ibniMorrison (ABD) • 1994 - KfinzaburoOe(Japonya) • 1995 - SeamusHeaney (frlanda) • 1996 - Wislswa Szymborsa (Polonya); • 1997-DarioFo(îtaIya); • 1998- Jose Sanunago (Portekiz) • 1999 - Günter Grass (Almanya) • 2000 - Gao Xingjian (Çin) NOBEL KAZANAN INGIÜZLER • 1907 - Rudyard Kipfing, şair - romancı • 1932 - John Gabworthy, romancı • 1948 - T. S. Hkrt, şair - eleştirmen • 1950 - Bertrand Russefl, fılozof • 1953 - Sir Wînstoo t hurchüL deviet adamı- anı yazan • 1983 - VVîffiamGokBng, romancı YAZIODASI Iı yıl MrlüKiti dizınlulyır Uluslararası Tarih Kongresi bugün başlıyor Kültür Servisi - Tarih Vakfi ve Istanbul BUgi Üniversitesi işbirliği ile yapılan IV. l luslararası Tarih Kongresi bugün başlıyor. 14 Ekim'e dek sürecek olan ve 'Tarih Yazmunda Anı ve Yaşamöyküleri' başlığını taşıyan kongre programının içeriği oldukça geniş. Kongre 12 Ekim Cuma günü tlhan Teketi 'Sorunun Tanımı', Cemfl Koçak 'Anılarla Yazmak'. Andrew Mango 'Yaşamlann Incelenmesıne Dönüş', Nonnan Stone 'Komünist Yaşamöyküleri', Carter Findley 'A. Midhad'dan F. Aliye'ye Mektuplar', Nüüfer Haterai 'Mareşal Çakmak'ın Günlükleri' Edhem Eldem 'Bir Şehzadenin Anılan' ve Gün Soysal 'A. Ağaoğlu'nun Malta Güncesi' başlıklannı tartışacak. 13 Ekim Cumartesi günü Ayşe DurakbasaTarhan 'Halide Edib'in Anılan', hberOrtavh 'Osmanlı Biyografılerinin Sorunsalı, Sabri Yetkin 'Günlükler - Mahrem Kayıtlar ve Tarih Yazımı', Necdet Sakaoglu 'Tükenen Kaynak Nesil: Osmanlı Ahaüsi' başlıklı konulann dışında 'özel otunım' bölümünde 'Bir Kurumsal Biyografı - Tarih Vakfi'nın On Yühk Yaşamöyküsü - Geçmişin EleştirOmesi' ve 'Geleceğin Kurgulanması: Yöntemsel Sorunlar' tartışılacak. Sempozyumun son günü olan 14 Ekim Pazar günü Cristoph Neumann 'Osmanlı Bıyografı Türlerinin Zorlaması Olarak Tarih -1 Ata', Leyla Neyzi 'Amele Taburlanna Içeriden Bir Bakış ve H. Albukrek'ın Güncesi', Asmı Karaömerüoğiu 'Parvus'un Hayat Hikâyesi', Ahmet Demirel 'tsmet Paşa'nın 50 yıllık Günlükleri', Birsen Tday 'B. Önger'in Yaşamöyküsü', Yavuz Sefim Karakışla' Sultan II. Abdulhamıt'in Güncesi Sahte mi?', Yücel Demirel 'Zeki Kadirbeyoğlu'nun Anılan", Murat Koraltürk 'Nuri Conker'e Mektuplar temasının yanı sıra Mete Tunçay sonuçlar; değerlendirecek. Özellikle çağdaş sanatımızı temsil edecek sanatçılann seçimi önemli bir sorun Uzmanlara gereksinim varKültürServia- Ilk bıenalden bu yana sorgulanan 'küratör' kavTa- mı 7. Uluslararası tstanbul Bıenali dolayısıyla yeniden sanat ortamı- nın gündemine oturdu. Zaten var olan bu kimlik, özellikle son yıl- larda sanat ortamı tarafindan da kabul görmesine karşın Türkiye'de uygulanış bicimiyle hâlâ tartışdı- yor. Ülkemiz sanat ortamının ön- de gelen adlanna. Türkiye'deki kü- ratör kımliğının oluşumu, gelişimi üzerine ne düşündüklerini sorup kavramı izlek-sanatçı-sanat yapı- tı üçgeni çerçevesinde değerlen- dirmelerini istedik. KAYA ÖZSEZCİN Küratör, Ingıhzce kökenh "cu- rator" sözcügündengebyor. Özel- likle son yıllarda, çağdaş sanata mal olmuş görünen bu terim, In- gilizcedeki anlamıyla, daha çok müze kültürü içinde geçen kon- servatörün görevlerinden birinı karşılıyor. Sergi komiserhğınin farklılaşmış biçimi olarak küratör- lüğün, çağdaş sergileme konsepti- ne ilişkin öngörüleri gündeme ge- tinneyi amaçlayan bir sanat yö- netmenliği olduğu söylenebilir. Is- tanbul Sanat Bienali'nin düzenle- diği ilk yıllarda da bu anlamda kul- lanılmışhr. Fransızcada bu kavra- mı karşılayan "curateur" ise kö- kensel açıdan özen göstermek, ti- tızlikle uygulamak anlamını içeren Latince "curare''den geliyor. Bız- deki "kayyum'' anlamını karşılar. Genellikle uluslararası düzeyde bir serginin ("biennal") yapımcı- lığını üstlenen kişidir küratör. Bu kişi, meslekten gelme (sanat tarih- çisi, eleştirmen) biri olabileceği gibi, yakın bilim alanlarından ge- len biri de olabilir. Her iki durum- da da küratörün, işbirliği içinde çahşabileceği uzmanlara ihtiyacı vardır. Böyle bir çevrenin eksikli- ği, küratörü birtakım açmazlarla -£Vüratör, farklı kültürlerin farklı sanat konseptlerini gerektirdiği gerçeğinden yola çıkarak, konuyu hem çağdaş bileşenleri açısından hem de günümüz düşünce dünyasının yönelimleri açısından ele almakla yükümlüdür.' karşı karşıya bırakabilir. Farklı kül- türlerin, farklı sanat konseptlerini gerektirdiği gerçeğinden yola çı- karak, konuyu hem çağdaş bile- şenleri açısından hem de günümüz düşünce dünyasının yönelimleri açısından ele almakla yükümlü- dür küratör. Türkiye'de küratörlüğün bu an- lamda bir sorumluluk düzeyine ulaşmış olduğunu, meslekten olsun ya da olmasın, kendini yetiştirmiş ya da bu kültürü bütünüyle almış kdşiler tarafindan yürütüldüğunü söylemek zordur. Sanat bienab için dışardan davet edilen küratörlerin de salt ıthal edilmiş olmalan nede- niyle, bu işi gerektiğı gibı yapacak- lanna peşinen inanmanın birta- kım yanılgılar yaratacağını göz- den uzak tutmamak gerekiyor. Özellikle bienalde çağdaş sanatı- mızı temsil edecek sanatçılann se- çimi, bu küratörler açısından önem- li bir sorundur. Öte yandan küratör, başka ülke- lerden gelen sanatçılann, öngörü- len konseptle ne ölçüde uyumlu ışler ortaya koyduklannı titizlikle denetlemek durumundadır. Sergi- nin tümel kapsanunın, öngörülen konseptle örtüşüp örtüşmemesi, küratörün varhğını belgeleyecek başlıca unsurdur. Bu yıl Japon asıllı küratör Ha- segawa tarafindan belirlenen "ge- lecek oluşum için egodan kaçış" (Egofugal) konsepti, farldı kültür- lerin bir arada yaşadığı dünya ken- ti olarak Istanbul'u içerebilecek değerleri özendirici bir kapsamlı- hk taşunadığı gibi, benzerleri ara- suıda kendine yer açacak birikim- leri oluşturması beklenen Istanbul Sanat Bienali için de yeterii bir öz yansıtmamaktadır. Aya Irini ve Yerebatan Sarayı gi- bi ana mekânlann dışında, amaç- lanan konsepte uygun gelebilecek başka mekânlann seçiminde, sanat- çılar özgür bırakılmalı, bu tür de- ğişik mekânlan devreye sokacak sponsor kuruluşlarla daha yakm- dan diyalog sağlanmahdnm . Idealleştirilmiş kurallar sistemi olarak kültür kavramının belirgin özelliklerinden biri değişimdir. Toplumsal koşullar değiştikçe, kül- tür ve sanat da kendi içinde uyum- lu sentezlere yönelir. Böyle bir de- ğişimi, salt biçimsel anlamda dü- şünmekyanıltıcıdır. Bizim gibi ge- lişmekte olan ülkeler, değişimi te- melden kavrayacak ve yansıtacak etkinliklerin içinde ohiıalı, ulus- lararası nitelikte bir bienali oldu- bittiye getirecek bürokratça tasar- ruflardan kaçınmalıdır. Söz konu- su etkinliği resmi kurumlann üst- lenmesi halinde ortaya çıkabile- cek çelişkilerin bir benzerini ser- gilemek yerine, bu tür etkinlikle- re öncülük yapan kuruluşlann ayı- ncı bakışını somutlaştıracak ola- naklan araştırmalıyız. SÜRECEK SELÎMİLERİ Bir Kez Daha 'Aşk-ı Memnu' Cihangir, 1960'larda bir yıl, belki biraz öncesi. Oturma odamızdaki üç kapaklı dolabın bize gö- re sol kapağını açıyorum. Burada ablamın ders kitaplan var. Ablam lise sonda okuyor. Bu ders ki- taplarından Türk diline ve edebıyatına sayfalar açmış olanı alıp bir köşeye çekileceğım. Kitabı Nihat Sami Banariı hazırlamıştır. Son- radan "ger/c/"lığıne karar vereceğim, ama şim- diyse, hiç de yabana atılmayacak bir edebiyat tarihçisı dediğim Nıhat Sami Banariı. Banariı, lise son sın/flarda okutulan kitabında Ha- lit Ziya Uşaklıgil e uzun bir bölüm ayırmış. Bö- lümde Aşk-ı Memnu'dan uzun uzadıya söz açı- lıyor. "Aşk" sözcüğünün anlamını elbette biliyo- rum, gelgelelim "memnu"dan pek bir şey anla- mıyorum. Yine de o sayfaları coşkuyla okurdum, hem de defalarca. Aşk-ı Memnu, Banariı için, Halid Ziya'nın şahe- seriydi. "Artistik nesir sanatkârı" Halid Ziya, Aşk- ı Memnu'da belki geniş bir zümreyi kaleme ge- tırmiyordu; tam tersıne, toplumun küçük bir ke- simini, "salon hayatı"n\r\ kişilerini saptıyor, bizde alafranga yaşamın inanılmaz bir panorarrjasını çi- ziyordu... "Salon hayat" o yıllara özgü bir deyiş. Aşk-ı Mem- nu'nun dar çevresini bugün daha başka türiü ta- nımlayabiliriz. Ben, Aşk-ı Memnu'da, yaşadıkla- n toplumsal, ekinsel. siyasal koşullar sebebiyle hep içe kapanan, gitgide kendi özbenlerine bile giz- lerini söyleyemeyen bir avuç mutsuz insanın ha- yatını hıssederım. Öylesıne yaralayıcı bir yalnız- lıktır kı, insan kendi kendinin yalnızı olup çıkmış- tır. Aşk-ı Memnu'u Sultan Hamid devn baskısı- nı ılıgınde kemiğınde hıssetmış bir romancının eseri diye de okuyabilıriz. HaJid Ziya Uşaklıgil, Mâı ve Siyah'ta olsun, Aşk- ı Memnu ya da BirAcı Hikâye'de olsun, gerçek- ten 'politik' biryazardır. Bıreyin özgiüriüğü soru- nuna ilk neşter vuran Turk romancısı. Şımdı yine Banarlı'nın krtabına döneceğim. Aşk- ı Memnu'dan seçilmiş sayfalar arasında, doğup büyüdüğü yerlerin güneşini özleyen, zavallı, ta- lihsiz, tutsak, zencı Beşir'in veremden ölüşü de yer alıyordu. Işte asıl bu sayfalan defalarca okur- dum. Gerçı dil, anlattm beni aşıyordu. Sadece biracı- nın dile getirildiğini sezebiliyordum. Tam anlamıy- la bir sezıştı. Ve roman sahnesıne vurulup kalıyor- dum. Aşk-ı Memnu'u Beşir'e borçluyum. Nice zamanlar Aşk-ı Memnu'yla biriikte yaşa- dım. Enis Batur bu yaşayışı niçin yazmadığımı sormuştu. Kendi olanaklanyla çok değerti bir ede- biyat dergisi çıkanyordu o zamanlar Enis. Yazı dergisi için Aşk-ı Memnu ya da Uzun BirKışın Si- yah Günleri'ni yazmaya koyuldum. Yaklaşık yirmi yıllık Aşk-ı Memnu okumalanm sonradan bir kitaba dönüştü. Romanda satır sa- tır, hatta, cümle cümle yol almama karşın, Halid Ziya'nın esen bende hıçbır zaman noktalanma- dı. Tam tersıne; Aşk-ı Memnu her yeni okuyuşta farklı birgörüngesini bıze açacak derin romanlar- dandır. Roman mimarısı açısından okuyun, şehir mimarisi açısından -çünkü on dokuzuncu yüzyı- lın sonlanndaki Boğaziçi'ni, Beyoğlu'nu, Buyüka- da'yı bir anda görebilirsiniz- okuyun, bireyin gö- nül tarihi açısından, ışte hangi görüngeden ister- seniz öyle okuyun, Aşk-ı Memnu size büyüleyici gelir. Kof krtaplann cint attıgı piyasa ortamında, bu eserin özgün diline sadık kalınarak, özgür Yayın- lan'nca yeniden yayımlanmasına çok sevindim. 1900 tarihlı Aşk-ı Memnu yüz bir yıl sonra da olan- ca gençliğini koruyor. Kaç roman koskoca bir yüzyılın çökertışlerine meydan okuyabilir?! Romancı, Suud Kemal Yetkin'e 1943'te yaz- dığı mektupta diyor ki: "Firdevs Hanım, Nihal, Bihter, hele bedbaht Be- şir, şimdi uzaktan bunlan düşünürken hepsiniay- n ayn görûyor zannındayım. Hele Nihal gözleri- min önünde sapsarı, süzgün simasıyla hep Ada çamlıklannda babasının yanında dolaşıyor gibi- dir. Beşir'in öksürükleriniişitiyorum..." Büyük bir kıskançlıkla ben de görüyor ve işiti- yorum... Takvimde tz Bırakan: "Bırakıp gitti bütün anılar" Salâh Birsel, "Bir Gazel Sevilere", Haydar Haydar, 1972. Halikarnas Balıkçısı anılıyor • BODRUM (AA) - Kıtap, yazı ve makaleleri ile Bodrum'un, Türkiye'nin uluslararası tanıtımına katkıda bulunan edebiyatçı 'Halikarnas Balıkçısı' Cevat Şakir Kabaağaçh, ölümünün 28. yıldönümünde bir dizi eddnlikle anılacak. Bugün saat 11 30'da Oasis Kültür Merkezi'nin arkasında sembolik ağaç dikimi ve saat 13.00'te de lıseler arasmda düzenlenen 'Hayalinizdeki Halikarnas Balıkçısı' konulu kompozisyon yanşmasının ödül töreni yapılacak. Dereceye giren öğrencilerden birinciye üniversiteye hazırlık kursu, ikinci ve üçüncüye ise tngilizce kursu verilecek. Balıkçı'nın ölüm tarihi olan yann ise saat 16.00'da, Cevat Şakir Müzesi'nde anma töreni gerçekleştirilecek. Güney'in Kuduz Aşısı' Yaba'da • Kültür Servisi - Yılmaz Güney'in hiçbir kitabında yayımlanmayan 'Kuduz Aşısı' adlı öyküsü Yaba edebiyat dergisinin 12. sayısında yayımlandı. Aynca dergide, Graham Greene'in 'Kazanılmış Bir Gün', Aydın Doğan'ın 'Ölümle Oyun' adlı öyküleri, ağustos aymda yaşama veda eden Abdullah Rıza Ergüven'in son yazısı ile bir mektubu ve Ergüven'e ait yazılar, Willi Fleming'in 'Şiirde Biçem ve Tek Yapıf, Vedii îlmen'in 'Aydınlanmaya Yanıt Romantik Devnm', Dilek Demirkol'un 'Cahit Sıtkı Tarancı', Andre . Bazin'in 'Resim ve Sinema', Nihat Ateş'in 'Yılmaz Güney'in Öykücülüğü', Cengiz Yıldınm'ın 'Osmanh'da Düşünce Özgürlüğü', Adnan Acar'ın 'Dolar Nerenın Parası?', Yaşar Günenç'in 'Okuma Serüveni' adlı yazılan bulunuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear