02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 1999 PERŞEMBE 6 HABERLER Erbakan yargılandı • Dİ VARBAKIR i (Cumhuriyet Bürosu)- : Bingölde"l994>ılında yerel seçitnler sırasmda ', yaptığı konuşma nedeniyle " Diyarbakır DGM'de. "halkı. din \e mezhep v farkı gözeterek tahrik etmek" suçundan , TCY'nin 312. maddesi , uyannca hakkında dava açılan Necmettin . Erbakan'ın yargılanmasına devam edildi. Tutuksuz yargılanan Erbakan'ın katılmadığı oturumda avukatı Mehmet Ener hazır bulundu. Mahkeme heyeti Ankara DGM . Cumhuriyet Başsavcıhğı'ndan istenen Erbakan'ın dava konusu olan kasetın bilirkişi incelemesinin henüz ellerine ulaşmadığını belirterek duruşmayı ileri - bir tarihe erteledi. Buca Cezaevi'nde soruşturma ^•lZ!VlfR(AA)-Buca Cezaevi'nde önceki gece _ adli mahkûmlar arasında f çıkan kavgada 5 kışinın hafîf yaralandığı, olayla ^ ilgili soruşturma başlatıldığı bildirildi. Buca _ Cezaevi Savcısı Yaşar _ Aslan'dan alınan bilgiye göre, 6. ve 7. koğuşlarda _ kalan adli tutuklu ve ( hükümlüler arasında kavga çıktı. Tıraşjiletlerinin . kullanıldığı kavgada, * hırsızlık, gasp ve benzeri suçlardan tutuklu ve hükümlü olan Mehmet , Kaplan, Mahmut Kılma, \ Gıyasettin Gülüm, Osman _ Ömür ve-Ferhat Bayram _ çeşitli yerlerinden hafif __ yaralandı. Atatûrk Eğitım _ Hastanesi'ne kaldınlan 5 . kışı, tedavilen yapıldıktan T sonra cezaevi revirine gönderildi. 3 PKK'liye 51 yılhapis ' • ADANA (Cumhuriyet " Günev İUeri Bürosu) - "PKK "lideri Abdullah : Öcalan'ın yakalanıp yurda " getirilmesinden sonra ! başlayan eylemler sırasında bazı araçlara 'molotofattıkları ' gerekçesiyle DGM'de ' yargılanan 3 kişi, çeşitli * hapis cezalanna ' çarptınldı. Öcalan'ın ' yakalanıp yurda " getirilmesinden sonra 3 ' kişinin yaralanmasına, bir •"minibüs, bir traktör ve "DSİye ait bir kepçeye "molotof atarak yanmasma ' yol açtıklan savıyla ' tutuklanan Hasan Berk (18) 10yıl9ay, Aydın -Doğan(19)23yıl7ayve ' Mehmet Sagat (19)18 yıl " hapis cezasma çarptınldılar. Yöneticiler yargı önünde • İZMİR(AA)-tzmir Büyükşehir Belediyesi'nde hizmet ahmlan ile ilgili ıhaleleri kurduklan paravan şirkete verdikleri iddiasıyla aralannda eski ESHOT Genel Müdûrû Murat Kornoşor'un da bulunduğu 25 kişinin yargılanmasına başlandı. İzmir2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada. sanıklar • suçlamalan kabul etmedi. AKSA'daki smiîtı • ANKARA (Cumhnriyet Bürosu)-Istanbul ' Üniversitesi'nce Marmara depreminde zarar gören AKSA Akrilik ' Fabrikasrnın çevreye yaptığı kirliliği belirlemek amacıyla bölgeden ve yiyeceklerden alınan örnekler üzerinde yapılan incelemede zehirli akrilonıtril maddesine rastlanmadı. Inceleme raporunda, değişik sanayi 'dallannda kullanılan zehirli akrilonitril maddesinın alev alıcı olduğuna işaret edildi. 3. Dünya Forum Başkanı Samir Amin'e göre 'McDonald's, F-15'leri üreten olmasa kâr edemez' Ekoııonıik emperyaüzmBANUSALMAN ANKARA - 3. Dünya Forum Başkanı Samir Amin, pazann gö- rünmeyen değil, aslında çok görü- nen bir yumrufu olduğunu söyler- ken. ABD'nin artık iktisatçılann "pazar banşı getirir" nutuklanyla ilgilenmediğini, pazan askeri güç- le birleştirdiğini belırtti. Amin. " McDonald's, eğer onun gerisinde F-15'leri imal eden olmazsa kâr edemez" dedı. Amin, Dünya Tica- ret Örgütü'nün (DTÖ) 'karanhk koridorlarda' çokuluslu şirketle- rin istedıği kararlan aldığını, hükü- metlerin ise toplumun özlemlerin- den uzak olarak bunlan onayla- makla sınırlı kaldıklanna dikkat çekerken, Çok Taraflı Yatınm An- laşması'nın (MA1) DTÖ değil, UNCTAD bünyesinde görüşülme- si gerektiğini söyledi. Kalkınma ekonomisi alanında Marksist azgelişmişlik kuramının önde gelen isimlerinden 3. Dünya Forumu Başkanı Samir Amin, Keoliberal teze bağımlılık, genel olarak solun geleceği bakımından çok olumsuz bir durum. Çünkü izlenmekte olan politika sosyal durumun kötüleşmesi sonucunu veriyor. Işsizlik, yoksullaşma, sosyal dokunun çözülmesi sonucunu veriyor. Cumhuriyet'ın sorulannı yanıtla- dı. - Düsükyoğunluklu demokrasi- den söz edKorsunuz. Türkhe'de de sol parti denen sağ koalisyonun içinde bir parti var. Bu oluşunı uluslararası tahkim. sosyal güven- bk >asaknnı çıkanyor. Düsük yo- ğunluklu demokrasi tanımınız bu durumla örtüşüyor mu? Fransa, Almanya, Ingiltere'deki sosyalist, sosyal demokrat parti- ler, hepsi tam olarak neoliberal tez- leri ve küreselleşme tezini benim- sediler. Öte yandan 3. dünya ülke- lerinin önemli bir çoğunluğunda da popülist nasyonauzmi, halkçı milliyetçiliği temsil eden gelenek- sel partilerde Türkiye'deki Kema- lizm örneğinde olduğu gibi, bun- lar da küresel, neoliberal düşünce- len benimsediler. Saruyorum ki bu neoliberal teze bağımlılık, genel olarak solun geleceği bakımından çok olumsuz birdurum. Çünkü iz- lenmekte olan politika sosyal du- rumun kötüleşmesi sonucunu ve- riyor. Işsizlik, yoksullaşma, sosyal do- kunun çözülmesi sonucunu veri- yor ve halk kesimlerinin gözünde solu itibarsızlaştınyor. Böylece umutsuzluk ve kanşıklığı arttın- yor. Yanlış çözümlere ortam hazır- lıyor. Köktendinci tslamcıhk, et- nik şovenizm. Yugoslavya'da gö- rüldüğü gibi. Bunu, düşük yoğun- luklu demokrasi olarak nıtelendi- riyorum. Demokrasi dönüşümlü olarak şuna irca' (eski biçimine çevnlme) ediliyor; aynı politikayı izlemek için simalardeğiştiriliyor. Bu, geleneksel sağ oluyor. 'Siyasetin içi boşaitılıyof Şu veya bu, bunlann hepsı pa- zann karar vereceği ilkesınde bir- leşiyorlar. Siyaseti her türlü ciddi içeriğinden yoksun kılıyorlar, içe- riğini boşaltıyorlar. Politika ger- çekte değişik tercihleri tartışmak demektir. Fransızca alternatif ke- limesini alternasın karşıtı olarak görüyorum. Alternatif almaşık, al- ternas dönüşüm manasında. Alter- İşsiztik sigortasuun. binlerce yurttaşın hiç iş bulamadığı dönemde yeni bir SSK kurulması anlamına geleceği iddia ediliyor. Işsizlik sigortası eleştiri odağı ANKARA (ANKA)-1 Haziran 2000 tarihinde uygulamaya gire- cek olan ışsizlik sigortası uygula- masi çalışanlann yanı sıra sosyal güvenlik uzmanlannm da eleştiri- lerine neden oluyor. Gazi Üniversitesi tktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi İş Huku- ku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Kadir An- a, ışsizlik sigortasının, İş ve İşçi Bulma Kurumu (1İBK) bünyesin- de bir daire başkanlığı olarak tan- zim edilmemesi gerektiğini söyle- di. Ancı "Yetersizliği biHnen bir kunıma hayati önem taşıyan bir uygulamanın devmiilmesi rasge- ieliği göstermektedir" dedi. tşsizlik sigortası uygulamasrnın "göçyoldaçözülür" mantığının ti- pik bir örneği olduğunu söyleyen Ancı, sosyal sigorta kuruluşlan- nın en önemli ihtiyacının özerldik ikfcn bu fonun kuruluşunda özerk- liğe hiç yer verilmemiş olmasını, yasanın en önemli eksikliği olarak . şsizlik sigortası uygulamasının İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından yürütülmesi, sendikalann dışında sosyal güvenlik uzmanlannın da eleştirilerine neden oluyor. değerlendirdi. Yasada, kurumun fonlannın iyi yönetılmesi için hiç- bir hükme ve düzenlemeye yer ve- rilmediğini ifade eden Ancı. iş- sizlik sigortası fonunun teferruat- lı bir şekilde düzenlenmesi ve o ölçüde iyi yönetılmesi, siyası mü- dahalelerden konınması gibi hu- suslann tasanda yer almamasını eleştirdi. Sosyal adaletsizük Işsizlik sigortasından sağlanan yardımlar arasında yeni iş bulma yardımının da yer aldığını anım- satan Ancı, Türkiye'de bu kadar işsizin bulunduğu, hiç iş bulma ve çahşma şansı bulamamış insanla- nn sokaklarda iş aradığı bir za- manda yeni iş bulma görevinin, önceliğin ışsizlik sigortasından yararlananlara verilmesi anlamına geleceğini ifade etti. Ancı, bu uy- gulamanın ise en büyük sosyal adaletsizlik anlamına geleceğini söyledi. tşsizlik Sigortası Fo- nu'nun yönetimine getirilen 5 ki- şiden 3 'ünün atama ile getirilece- ğini belirten Kadir Ancı, "Bu yöo- temle yeni bir Sosyal Sigortalar Kurumu doğacakür. Kurumun fonlannın iyi yönetflmesi için hiç- bir hükmeve düzenlemeye yer ve- rilmiş değildir. İşsizKk Sigortası Fonu'nun siyasi müdahalelerden konınması gibi hususlar da yasa- da beürienmenüştir'' dedi. tşsizlik Sigortası Fonu'nda me- murlara ilgili düzenlemeye yer ve- rilmeyerek, 2 milyon memur ve 200 bin sözleşmeli personelin brüt aylıklanndan yapılan yüzde 2 ora- nındaki kesinti de ortada kaldı. Kadir Ancı, ışsizlik sigortası- nın sağlıklı bir şekilde işleyebil- mesi için şu önerileri dile getirdi: • tşsizlik sigortası özerk bir si- gorta teşkilat olarak düşünülme- lidir. • tşsizlik sigortası işverenlere yeni yükler getirmemeli. • kıdem tazminatı uygulama- sına, beklenilen fiaklann kaybol- masına olanak bulacak bir çözüm ile son verilmelidir • Sağlıklı ve sürdürülebrlir bir ışsizlik sigortasına sahip olmak için kısa bir zamanda ışsizlik sos- yal yardım sistemine geçılmelidir • Hiç iş sahibi olmamış ailele- re belirli bır gelir sağlayarak yok- sulluğa karşı onlan asgari bir şe- kilde koruma sistemi getirilme- lidir. nas, ayru şeyin başka bir kimse ta- rafından yüriitübnesi. - MAI veAlternatif Davos'ta or- taya konulandüşüncderi nasılkar- şıhyorsunuz? Bırçok sayıda örgüt ve kişiler 3. Dünya Forumu ekseninde, bunun dahagenişi olan Altematifler Dün- ya Forumu bünyesinde, uluslarara- sı ticaret konusundaki kolektif pa- zarlık açık olmalıdır. UNCTAD bünyesinde de açık olmalıdır. DTÖ bünyesinde değil, UNCTAD bünyesinde açık bir şekilde yürü- tülmelı. DTÖ'de önemli olan ka- ranlık koridorlar. yani gizli görüş- meler, çokuluslu şirketlerle gizli görüşmeler. Hükümet sadece ço- kuluslulann kararlannı onayla- makla smırlı kalıyor. Bu bir ulus- lararası görüşme değil. Bu. çoku- luslular tarafından tek taraflı bir düzenlemedir. Bu, demokrasinin en temel ilkelerine aykındır. Hal- buki UNCTAD'da bu açık olunca, bu toplantılar açık olacağı için. hü- kümetler, toplumsal özlem ve top- lumsal çıkarlan ve toplum- dan gelen baskılan hisset- mek, ona göre polirikalannı belirlemek zonında kalacak- lar. Çünkühükümetler, halk- lannın ve milletin sorumlu- luğunu duymak zorundadır. Halbuki çokuluslu şirketlere halknezdındeki sorumluluk- lannı anlatmak söz konusu olamaz. - Çln, Rusya ve bazı Orta Asya ülkeleri ABD'ye ve tek kntuplu dünyaya karşı bir toplantı yapnlar. Çok kutup- lu dünyaya gkliş >a 3. düma ülkelerini kendilerini topar- laj abilecekler mi? Bu birgös- tergemi? Bölgesellik zorunlu' Bu her şeyden önce böl- geselliğı zorunlu kılıyor. Kü- reselleşmeyi tahrik edicı, destekleyici yönde bir böl- geselleşme değil burada kas- tettiğimiz. Bu yöreselleşme, yöresel bölgesel güçlere ken- dilerini ifade etmek vetoplu- ca pazarlık gücüne sahip ol- ma olanağı sağlayacaktır. Burada bölgenm ortak çıkar- lan uğruna iktidann terki belli ölçülerde söz konusu olabilir. Bölgesel örgütlerin kendi aralannda işbırliği ma- nasında bir küreselleşmeyi kastediyoruz. - Asya bunahmmdan son- ra ortaya çıkan durumu na- sıl değerlendiriyorsunuz? Burada söz konusu olan finans kapitalin parçalanma- sıdır. Güneydoğu Asya'daki kriz nedeniyle ilginç bir du- rum ortaya çıktı. Burada söz konusu olan değişik!ik hükü- metlenn krize olan yanıtıdır. Mesela Malezya döviz kont- rolü getirdi. Çin yabancı ser- mayenin serbest girişine sı- nırlar koydu. - Ekonomikemperyalizm- le askeri güç arasında bağ- lanü kuru>orsunuz. Bunu bi- raz anlatabüir misiniz? Madeline Albright'ın ka- bine üyesi Tbomas Fried- man, Newyork Times Maga- zine dergisinde 28 Mart 1999'da, Sırbistan bombala- madan birkaç gün önce şunu yazdı:u Pazanngörünmeyen elL Amerikan ordusunun gö- rünmeyen eli ounadan asia işlemeyecek." McDonald's, eğer onun gerisinde F-15 'le- ri imal eden olmazsakâr ede- mez. ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Cumhurbaşkanı Süleyman Demi- rel, yetmiş yaşının ortalannda. Çok sağlıklı görünüyor. Hemen her gün eşi Nazmiye Demirel'le ve bir uçak do- lusu gazeteci, işadamı ve Kemal De- mir türünden "bürokrat"\ar\a birlikte oradan oraya koşturuyor. Demirel, 40 yıla varan siyasi yaşamıyla, Türk dev- letinin ve Türk siyasi yaşamının sem- bolü gibi. Süleyman Demirel'in cumhurbaş- kanlığı önümüzdeki yıl sona eriyor. Yü- rürlükteki Anayasa'ya göre bir daha cumhurbaşkanı seçilemez. Gelin gö- rün ki Demirel bir kez daha cumhur- başkanı olmayı çok istiyor. Bu ülkeyi iyi yönettiğini düşündüğünden midir bilin- mez, ancak bu makamda kalmak is- tediği belli. Parti liderleri de onun bu istediğin- den haberdarlar. Bu nedenle onlar da bu konuda siyaset belirlemeye çalışı- yorlar. Cumhurbaşkanı seçimleri Tür- kiye'de önemli. Ozellikle olağanüstü dönemterde bu seçim daha da kritik bir hal alır. 12 Mart 1971 askeri darbesi bir cumhurbaşkanlığı seçimiyle noktalan- mıştı. 27 Mayıs 1960 ise iki cumhur- Erbakan ve Demirel'in Süresi... başkanı seçimine neden olmuştu. 12 Eylül 1980 cuntacılan, Anayasa oyla- masına cumhurbaşkanının adını yaz- ma zorunluluğu getirmişlerdi. ••• Demirel'in görev süresinin sonuna yaklaşıldıkça, cumhurbaşkanlığı tartış- ması hız kazanıyor. Başbakan Bülent Ecevrt uzun süreden beri Demirel'in görev süresinin uzatılmasından yana. Son günlerde Mesut Yılmaz'ın, Tan- su Çiller'in de Demirel'e sıcak yaklaş- tıklan gazetelere yansıdı. Geriye kritik parti olarak Fazilet kal- mıştı. Çünkü Demirel'in görev süresi- nin uzatılması için Anayasa değişikliği gerekiyordu. Fazilet Partisi'nin evet de- mediği bir Anayasa değişikliği ise he- men hemen imkânsızdı. Tam bu beklen- tiler sürerken günlük gazetelerimizin bi- rinin manşetine Erbakan'ın bir açıkla- ması yansıdı: "Demirel'e yeşil ışık". Haberin başlığına bakıp hayıflanma- mak elde mi? Düne kadar Erbakan si- yaset yapıyor diye yeri göğü inletirken, birden Erbakan'ın bir siyasi hareketin lideri olduğunu meşru kabul edip o- nun siyasi tutumunu başlıklara çıkarı- yoruz. Burada ciddi bir çifte standart- la yaşadığımız ortaya çıkmıyor mu? Erbakan, Demirel'in Cumhurbaş- kanlığını destekleyince meşru oluyor da, diğer konularda Fazilet Partililere yön vermeye kalkınca suçlu sayılıyor. Garip değil mi? Aslında yanlış olan, bir siyasi hare- ketin liderini, bir konuşması nedeniyle siyasi yasaklı hale getirmek. Yani siya- setin önünü yargıyla kesmeye kalk- mak. Türkiye'de Milli Nizam Partisi'yle başlayan ve Fazilet Partisi'yle süren bir gelenek var. Bu geleneğin lideri de Necmettin Erbakan. Ne kadar yasak- larsanız yasaklayın, o gelenek içinde en çok sözü dinlenen Erbakan. Bunu herkes biliyor. Üstelik anlamsız bir si- yasi yasak nedeniyle "mağdur" du- rumda olduğu için, ona olan duygusal bağlılık, geçmişten daha fazla. Siyaset kendi doğal kanalındaaksa, belki bugün Erbakan, siyasi başansız- lıklan nedeniyle sahneyi çoktan terk etmiş olacaktı. Aynı şeyi Demirel ve Ecevrt için de düşünebiliriz. Onlar da i- ki askeri darbenin mağdurlan olarak i- ki kez yeniden doğdular. Bugün yeniden Cumhurbaşkanı ol- ması tartışılan Demirel, başanlı bir si- yasetçi mi? Onun 40 yıla yaklaşan si- yasi yaşamına hepimiz tanığız. Siyaset sahnesine Demokrat Parti'nin bir: nü- dahaleyle yok olması sonrasında gir- di. Başbakanlık yaparken iki kez aske- ri darbenin muhatabı oldu ve koltuğu- nu yitirdi. Yani 12 Mart ve 12 Eylül as- keri darbelerine neden olan siyasetçi- ler içinde en sorumlu mevkideydi. Türkiye, şu anda yolsuzluğun, cina- yetlerin, her türlü çürümenin kol gez- diği bir ülke görünümünde. Demirel ise mutluluk içinde. "Düzelir, düzelir" di- yerek, yolsuzlukla suçlananlarla aile fotoğrafı çektiriyor. Yasaklı Erbakan, kendi kuşağından ve bence aynı kültürden gelen Demi- rel'e destek oluyor. Ecevit de. Türkiye, dinamik ve kargaşa içinde bir ülke. Si- yasetçileri ise yaşlı ve yorgun. Seçimi de onlar yapıyor. Sizce ortada bir ga- riplik yok mu? GÖRÜŞ BULENT TANLA Deprem Milat Olacaksa... Arapça miladdan dilimize geçmiş milat, Isa Peygamber'in doğduğu yıl ve gün demek. Mi- lâd sözcüğü, daha geniş anlamıyla doğum za- manı, doğum günü anlamına geliyor. Sözcüğün son zamanlarda sıkça kullanılır olması, bir yö- nüyle yaklaşan 2000 yılının, aynen 1000 yılında olduğu gibi çeşitli ülkelerde kaygıyla kanşık umutlara yol açmasından kaynaklanıyor. Bir başka yöndende, "bu fırsattan yararlanarak bir- takım olumsuzluklann üzerine sünger çekmek, 'tabula rasa yapmak' söz konusu olabilir mi?" sorusu yaygınlık kazanıyor. Üzerine heniiz hiç- bir şey yazılmamış mum levha "tabula rasa"eğ- retilemesi, felsefede zihniyetin hertürden tasa- nmdan önce geldiğini belirtmek için kullanılıyor. Yoksa, Eugene Pottier'nin, 1870 Paris Ko- münü sırasında coşkuya kapılarak yazdığının tersine, geçmişi silip atmak mümkün olamaz, ol- mamalıdır da. Deneyim ve birikim olmadan ne- yi neyin üzerine kurabiliriz ki? Bu demek değil ki, sürgit geçmişin yanlışlannı yinelemekle öm- rümüz geçip gidecek. Bu yinelemeden kaçın- manın yolu, tam da başımıza gelenler üzerine soğukkanlı bir özeleştiri yaparak geleceğe yö- nelik önlemler almaktan geçer. Marmara depremlerinin artçı sarsıntılannın bi- le can almayı sürdürdüğü günlerde, yöreden iz- lenimlerimizi yansıtırken duygulan bir yana bı- rakan bir giriş yapmak istemiyoruz. Ancak in- sanlann belirsizlik, güçsüzlük, niye saklamalı, çok kere de çaresizlik içinde yaralannı sarmaya çalıştığı bu karmaşık ortamda, sakin, alçakgö- nüllü ve kararlı davranmanın da zamanıdır. Karmaşık srfatını, çok çeşitli ve değişik öğe- leri banndıran, birbirine aykın birçok öğenin bir- birine girmiş bulunduğu hallerde, çetrefil anla- mına kullanıyoruz. Öyleyse duruma bir parça netlik ve yalınlık getirmeye çalışalım. Bir özel sektör araştırma grubunun yaptığı sap'tamaya göre, deprem ve benzeri bir felaket durumunda birbirini izleyen üç aşamadan geçiliyor. Birincisi, akut aşaması. Keskin, şiddetli, acil olarak nitelenen aşamada hızla harekete geçip can kurtarma ve enkaz kaldırma sözkonusu. Acil yardım ve temel gereksinimlerin karşılana- rak yaşamın sürmesini sağlamak hemen son- raki önlemleri oluşturuyor. Üçüncü aşama imar ve rehabilitasyon ile sosyal yaşamın örgütlen- mesi için alınacak önlemlerin bütününü kapsı- yor. Gönüllü ve yetkili kişilerie kurumlar bu anah- tariannı çizdiğimiz müdahale planını uygulama- ya çalışırken felaket sonrası ayakta kalma sa- vaşımı veren insanlanmız nelerle başedebilmek- te, neye ise güçleri yetmemekte ve destek bek- lemektedirier? Deprem yörelerinde yaşam sokakta geçiyor. Çadıriann çoğu son derece ilkel. Ne zemin izo- lasyonunu sağlayacak bir parmak kalınlığında olsun paletler mevcut, ne de en ufak biryağmur- da ıslanmama güvencesi. Yertere ne butmuşlar- sa onu sermiş, çadırlan en ucuzundan naylon- la korumaya almışlar. Aile içi, ahbap-arkadaşlar arası dayanışmayı, birbirlerini daha önce hiç tanımamış kişilerin uzaklardan gelip yakınlannı yitirmiş, altına sığı- nacaklan bir dam altı kalmamış yurttaşlara yap- tıklan yardımlan gördüğünüzde duyarsız kala- mıyorsunuz. Kendi organizasyonlannı kendileri yapıyorlar. üder kumaşı olan bir kimse, örneğin bir boyacı ustası gıda dağıtımını örgütlüyor. Belli merkezlerde ve kımi çadırkentlerde gıda sorunu yok gibi, başka yerierde ise sorun son derece acil niteliğini koruyor. Konunun kriz mer- kezlerindeki haritalarda izlenmesi, neredeeksik ve gedik varsa oraya yönelinmesi gerektiğini il- gililer biliyortar elbette. Deprem bir kez daha anımsatıyor. Gıda maddeleri dağıtımında yapılan gayret- keşlikler, insanlan kamyon önlerinde birbirieriy- le itişmeye yönlendiren bir anlayış onurlu insa- nımızı rencide ediyor. "Insanlan dilencileştirme" olarak tanımlanan bu tutumun yerini, çadıriann önüne fark ettimneden erzak torbaları koyma in- celiğini gösteren bir organizasyon becerisinin al- ması özleniyor. Böyle bir uygulama gerçekleş- tiğrnde hak ettiği övgüyü alıyor. Çok şey yıkılmış da olsa, yaygın bir belirsizlik ve güvensizlik ortamında da yaşansa, henüz kaldınlmamış enkaz yığınlannın yanıbaşında pa- zarlar kuruluyor. Savaş ve benzeri bütün felaket- lerde rastlandığı üzere, genç kadınlaryüreği ya- nık her yaş ve kesimden insan yüzleri dop do- nuk acılarına bir nefes sigarayla direnmeye ça- balıyoriar. Doğru düzgün bir çadırlan bile olma- yan kişiler, bulup buluşturup sizi unlu mercimek çorbası, etli türlü, şehriyeli pilav, salata ve üzüm- den oluşan öğle yemeklerine davet ediyorlar. Kimilerinin basmakalıp biçiminde kestirip at- masına bakmayın. Halkın devletle bir sorunu yok. Bütün istenen, devletin pratik olması. Ken- disini aşan konularda yanıbaşında yer alması, gelecekle ilgili kararlan alabilmek için gereken güvenli bilgiyi edinmede yardım elini uzatması. Ne mi somut olarak?.. Patates tarialanna ar- tık şu kadar kattan fazlasına yapı iznı verilme- mesi, yapılann belirli standartlara uyumunun mutlaka denetlenmesi, depremde hasar gör- müş binasında oturulup oturulamayacağına, bu konuda ne yapması gerektiğine ilişkin, baştan savma olmayan, özenli ve acil birtespitin yapıl- ması. Okullann açılması bazı kentlerde 4 Ekim'e kal- dı. Bazılannda açıldı, 13 Eylül sarsıntısı üzerine ertelendi. Her yıl ders yılı açılışında öğretmen- lere verilen 50 milyon lira kırtasiye ödeneği bu yıl, örneğin Adapazan'nda neden gecikti? Ka- mu hizmetinin sürekliliği ve çok yönlülüğü bu de- mektir. Hasar görmüş, ders aracı kalmamış okullara öğrencilen alelacele doldurup yapay bir eğitim etkinliği sürdürmek iş değildir. Halkımız "organize yok" derken bütün bunla- n söylüyor. Kamu otoritesinin dikkatli, öncelik- lerin farkında pratik ve kendi başına üstesinden gelemeyeceği sorunlanna çözüm bulan bir an- layış içinde olmasını bekliyor. Bu deprem bir mi- lat olacaksa böyle olacak. Siyasetçisi, uzmanı ve sokaktaki insanımızla siyasetin de, ekonomi- nin de, her türden hukuki ve yönetsel düzen- lemenin de insan için olduğunu, insana rağmen yapılamayacağını bir kez daha kanrtlayan acı bir deneyimden geçiyoruz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear