Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 SUBAT1S99 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Doç. Dr. Cemil Kutlu: Bu tür hapîshatıeleriAvnıpa 'da en çok Ruslarveİngiüzlerkullandı
Ada hapishanelerindenkaçmak zor
NamıkKemal
ERZURUM (AA) - Terör örgütünün
elebaşı AbduHahÖcafanın îmrah Ada-
sı'na konulmasi)la gündeme gelen ada
hapishanelerin- geçmiş dönemlerde de
gerek güvenlis, gerekse banndınlan
mahkûmlann kaçmalanna olanaktanın-
maması için strekli tercih edildiği bil-
dırildi. Atatürk Cniversıtesi Fen-Edebı-
yat Fakültesi ögrctim üyesi Doç. Dr. Ce-
mil Kutiu. düryada Imralı gıbi birçok
adanın tanh boyunca hapishane olarak
değerlendirildiğini, Avnıpa'da ada ha-
pishanelerinin geçmişte en çok Ingiliz
ve Ruslar taraftndan kullanıldığını be-
lirtti.
Adalardan kaçışın zor olması nede-
niyle I. Dünya Savaşı sırasında bazı ada-
lann hapishane olarak kullanıldığını
anımsatan Kutlu. tarihe geçen en ünlü a-
da hapishanelerin başmda Hazar Denı-
zı'nde bulunan Nargin. Sardunya Ada-
sı yakınlanndabulunan Asınara, Akde-
niz'de Malta, Ohotsk Denizi'nde yer
alan Sahalin, Kuzey Buz Denizi'ndekı
Solevest ve Çın Hmdı yakmlanndaki
Malaya Adası olarak sıralandığını söy-
ledi. Tarihe geçen bu ünlü ada hapisha-
nelere genelde ağır suçlular ile savaş
esirlerinin konulduğunu belirten Kutlu.
"Ada hapishanelerinde binlerce insan
bakımsı/lık ve hastalıktan hayatlann-
dan olmuşlardır" dedı.
Azerbaycan'ın başkentı Bakû'nün
karşısında, Hazar Denizi'nde bulunan Nargin Ada-
sı'nın Ruslar tarafından a|ır suçlulann konulduğu
bır ada hapishane olduğunu, 1. Dünya Savaşı'nda,
1915 yıhnda burasının Prens Oidenburg'un talima-
tıyla esir kampına dönüştürüldüğünü anlatan Kutlu,
900 dekar alana sahip, ancak su kaynağı ile bitkı ör-
tüsü bulunmayan adanın yılanlanyla ünlü olduğunu
ve burasının tarihte 'Yıhın' veyak
Cehennem Adası'
olarak da anıldığını söyledi.
Kafkas cephesinde Ruslar tarafından esrr edılen
Türk askerlerinin konulduğu Nargm Adas'ında, Al-
man, Avustralyalı, Macar ve Bulgar esirlerin de ba-
nndınldığını, ölenlerin üst üste gömüldüğünü anla-
tan Kutlu, ltalya'nın tarih içinde sürgün ve karantina
yen olarak yararlandığı Asinara Adası'nın da esir
kampı ve ağır suçlular için hapishane olarak kulla-
nıldığını belirtti. Kutlu, Sardunya Adası yakınında
bulunan 33 kilometrekare alana sahip, su kaynağı bu-
lunmayan Asinara Adası'nda da birçok esirin bakım-
sızhktan öldüğünü, ölenlerin köpekbalıklanna atıldı-
ğını, bundan dolayı da burasının köpekbalıklannm
uğrak yeri olarak belleklerde kaldığını anlattı.
tngihzlerin 1. Dünya Savaşı sırasında Malta Ada-
Şah Rıza PehJevi
Ziya Gökalp
Akatraz hapishanesi
• Tarihe geçen en ünlü ada
hapishanelerin başında Hazar Denizi'nde
bulunan Nargin. Sardunya adası
yakınlannda bulunan Asinara, Akdeniz'de
Malta, Ohotsk Denizi'nde yer alan
Sahalin, Kuzey Buz Denizi'ndeki Solevest
ve Çin Hindi yakınlanndaki Malaya adası
olarak stralanuyor. ABD'nin San
Fransisco Körfezi'nde kayalık bir ada olan
Alkatraz ise ada hapishanelerin en
ünlüs
sı'nı hapishane olarak kullandıklannı; Türk aydınla-
nndan Ziya Gökalp'in, o dönemin Istıhbarat Teşki-
latı Başkanı Kuşcubaşı Eşref Bey'ın. Hüseyin Rauf
Orbay'ın burada hapsedilenler arasında yer aldığmı
anımsatan Kutlu, Kuzey Buz Denizi'nde bulunan So-
levest Adalan'nm da 1930'luyıllarda Ruslar tarafın-
dan hapishane olarak kullanıldığını ve rejim muha-
hflerinin burada gözaltında tutulduğunu söyledi.
'SömürgeJerenternasyonali' tezini gehştiren Tatar
Bolşeviği Suhan Gafiyef m de buraya Stafin taraftn-
dan göndenldiğini belirten Doç. Dr. Cemil Kutlu,
şöyle devam etti: "Adalar. günümflzde okhığu gibi
geçmişte degüvenliğinin sağlanmasındaki kotayhk ne-
deniyle hapishaneveya esir kampı olarak kullanıuıuş.
Ruslar,Ohotsk Denizi'nde bulunan Sahalin Adası'nı;
Çin-Hindi yakınlannda bulunan Malaya Adası'nı da
İngUizler hapishane olarak kullanmışlardır."
Adalar, hapishane dışmda geçmişte birçok devlet
tarafından sürgün yen olarak da kullanıldı. Vatan sa-
iri NamıkKemal, rejim muhalifı olduğu gerekçesiy-
le Kıbns adasınm Magosa kentine sürgün edilmişti.
Kıbrıslı din ve devlet adamı olarak tarihe geçen Ma-
kariosda Kıbns'ın Yunanistan'a bağlanması için yap-
Napolyon Bonaparte
tığı çahşmalarnedeniyle Kıbns Adası'nı yöneten In-
giliz vali tarafından Hint Okyanusu'nda bulunan ve
Madagaskar'ın kuzeydoğusunda yer alan 408 kilo-
metrekare alana sahip Seychelles (Seyşel) adalanna
sürülmüştü. Adanın dığer bır ünlü sürgünü ise Iran
Şahı Rıza Pehlevi olmuştu.
Napolyon Elbe Adası'na sürülmüştü
Fransa Imparatoru Napolyon da, 1813 Ekimi'nde
müttefik güçler karşısında aldıgı Leipzig yenilgisin-
den sonra Senato tarafından tahttan indirilerek, Tos-
canaaçıklanndaki Elbe Adası'na sürüldü. 223.5 met-
rekare alana sahip Tiren Denizi'ndeki Elbe Ada-
sı'ndan kaçan Napolyon yeniden mücadeleye ginş-
miş, ama başanlı olamamıştı.
27 Mayıs 1 %0'tan sonra, Demokrat Parti ileri ge-
lenleri Yassıada'ya getinlerek burada kurulan mah-
kemelerde yargılandı. Mahkeme sonunda, dönemin
Başbakanı Âdnan Menderes ile Bakanları Hasan Po-
latkan ve Fatin Riiştü Zoriu idam edıldiler.
Doç. Dr. Cemil Kutlu, Akksandr İsayeviçSoljenit-
sin'ın, yazdığı 'Gulag Takımadalan' adlı romanıyla
dikkatleri çektiğı toplama kampının Ruslar tarafın-
dan kurulduğunu bildirdi. Sibir-
ya'nın kuzeydogusunda yer alan bu
bölgenin yanmada olduğunu belir-
ten Kutlu, "Altın madenlerhle ünlü
bötgede Ruslar çalışma kampı oluş-
turmuş ve rejim muhalifleri çahştınl-
mıştır. Soljenitsin, burada yaşadıkla-
nnı yazdıgı Gulag Takımadalan ro-
manıyta Nobd Ödülü almışar'" dedi.
Doç. Dr. Kutlu, adalann yanı sıra
yanmadalann da cezaevi olarak kul-
lanıldığını. Bodrum ve Sinop gibi bu
tür cezaevlerinin, kaçmak zor oldu-
ğu için. bu tür stratejik bölgelerin de
hapishane olarak degerlendirildiğini
belirtti.
ABD'nin Catifornia eyaletinde
San Francisco Körfezi'nde kayalık
bir ada olan 'Akatraz', 1868 yıhnda
askeri cezaevi olarak kullanılmaya
başlanmıştı, 1934 yıhnda ise Adalet
Bakanlığı tarafından cezaevi olarak
kullanıma açılmıştı. 1963 yılına ka-
dar ülkenın en azıh mahkûmlannın
kilıt altına alındığı bu hapishaneden
kaçış ımkânsız gibiyken Alcatraz'da
54 yıl hapis kalan ve kendini kuş ye-
tiştincıligine veren RobertStroud' un
hayatını konu alan 'Akatraz Kuşçu-
su' fılmi gişe rekorlan kırmıştı.
Dünya sinemasının ünlü filmleri
arasında yer alan 'Kefebek' fılmıne
konu olan, aynı adlı romanın kahra-
manı Henri Charrie, işlediği bır cinayet sonucu mü-
ebbet kürek cezasına çarptınlarak gönderildiğı Fran-
sa'nın ünlü ada hapishaneleri Salut ile Venezuela'nın
El Dorado Adası'nda zor günler geçirmişti.
Fransa'nın Saint-Laurent'den 500 kilometre uzak-
lıkta yer alan Salut Adalan'nın en büyüğüne Rovele,
dışanyla bağlantısı kesüen hücremahkûmlannın ko-
nulduğu adaya Saınt-Joseph, en küçüğüne de Şeytan
adı verilmiş. Şeytan Adası'na gönderilenler genelde
siyasi mahkûmlarmış. El Dorado ise nehrin ortasın-
da bir ada. Bu adadaki toplama kampından ve hapis-
haneden kaçmak isteyenleri bekleyen de insan yiyen
balıklar. 'Caribes' ve 'Krajes' adı verilen, insanı ya
da hayvanı birkaç dakika içinde iskelet haline geti-
ren balıkiann yasadığı ırmak, bu adanın etrafını ku-
şatıyor. lşte bu ada, Venezuela'nın kürek cehennemi
olarak tarihi kaynaklara geçmiş.
Yassıada yakmlannda bulunan Hayırsız Ada ise
Osmanlılar tarafından köpek hapishanesi olarak kul-
lanılmış. Tanzimat'tan önce tstanbul'da sayılan çok
artan köpeklerin toplanarak Hayırsız Ada'ya gönde-
rildiğı ve buranın köpek adası olarak anılması da ta-
rih kitaplannda yer aldı.
Türkiye'ye gidince Köln özlemi başlıyor"Bir asiret ağasuun torunuvdum. O ser-
vetin içinde büyüdüm. Netiştiğim zaman üç
dört hizmetçimiz vardı. AİCNT-
Bkduvgu vedüşüncelerine bağ-
h bir aile idik Köyümü/ 150
hanefik bir kövdü. Ama dedem
mollave asiret reia olduğu için
48 pare köyde hatin savıhr, sö-
zü dûüeninü" dıyor Mahmut
Gulçicek. 1930>ılındaSıvas'ın
Imralı kasabasına bağlı Kara-
caören köyünde doğan yedi ço-
cuk babası Mahmut Gülçı- j
çek'le Köln kentinin, Türklenn
yoğun oturduğu Porz yöresindekı evinde
sazlı sözlü bir şöyleşi yaptık. Saz çalma-
ya, semahçekmeye daha yedi yaşındabaş-
lamış, bu yaşına kadar kültürel duygular-
la, uğraşılarla hep iç içe olmuş. Ama baş-
ka bır olayın burukluğu var onda. Çocuk-
luğunu yasayamadığmdan yakınıyor ve
şunlan sö>lüyor "Evde benden başka er-
kek kalmarruştj. O nedenle ilkokulu bitir-
diktensonratahsilc yoUamadılar. Anlı şan-
h bir köy düfünü üe 15 yaşında evtendüxli-
ter. Aşiret reisinin torunu olduğum için bu
yaşta köyün ileri gelenleri arasında yer al-
dırn. toplanblara katridım."
- Efendim. hem varhkh bir ailenizotuyor
hem de Aunama'ya işçi olarak geliyorsu-
nuz. Bu nasıl oluyor?
- Aşiret çocuğu olduğum için gelen ko-
nuklanm çoktu. Yani yiyici çoktu. Hayli
masrafım oluyordu. Karşılamakta güçlük
çekiyordum. Sosyal görüşlü olduğum için
ucuza işçi çalıştaramıyordum. Bu gibi ne-
denler yüzünden ekonomik sıkıntı içine
düşünce, 1963 yıhnda Iş ve Işçı Bulma Ku-
rumu aracılığıyla Aachen kentine maden
ocağına geldım. Bu firma ile olan bir yıl-
lık anlasmam bitince Porz'a tasmarak çe-
şitli işyerlennde çalıştım ve 1990 yılmda
erken emeklı oldum.
- Neden erken emekli otdunuz?
-1978 yüuıdan beri Alman Sendikalar
Birliği'nin (DGB) "Neu Hetaıat" şırketi-
ne bağlı sosyal konutlarda site yöneticisi-
yim. 250 daireye bakıyorum. Şirkette ya-
şanılan kriz biz çalışanlan etkiledi. Kımi
arkadaşlar tazminat alarak aynlırken ben
de emekli olmayarazı oldum. tsteyerek ay-
nlmadım. Çahşma hevesim kalmamıştı.
Şunu söylemek isterim, işim rahat olması-
na karşın son zamanlarda sıkıntılıydım.
Amirlerimin sert emirleri, iş arkadaşlan-
mın yersiz emnvakileri beni ciddi şekilde
huzursuz ediyordu.
- Anlavamadım, 65 şaşı doldurarak
emekliolmakonusunda herhalde kuşkulu-
sunuz?
- Evet, biz emekli olmak için 65'i bek-
lersek hapı yutanz. Buyaştan sonra işimiz
biter, huzurlu bir yaşam sürdüremeyiz.
Anadolu insanı olarak çok ezilmişiz. yıp-
ranmışız. Fazlayaşlanmadan, birkaç yıl ra-
hat yaşamak için erken emekli olmak ge-
rekiyor.
- Sizce, erken emekli olmak rahat yaşa-
mayayetiyor mu? Ömeğjn ne kadaremek-
li aylığı alıvvrsunuz?
- 26 yıl çalıştım, emekli primi ödedim.
Elıme geçen emekli aylığı, işyeri emekli
ayhğa ile birlikte 1400 mark. Bunun 850
markını ev kırası veriyorum. Elektriği, te-
lefonu hesap edersek 1000 markı geçiyor
masraflanmız.
- Eşinirin emekliliği var mı?
Küçük yaşlarda müzikle tanışan Muhmut Gülçiçek, Pir Suhan, Edip Harabi gibi şair \e âşıklardan etkilendiğini söylüyor.
- Var, malulen emekli. Ayda eline geçen
para 400 mark.
- Ne kadar kira yardımı alıyorsunuz?
- 366 mark.
- Bir Avnıpa ülkesinde yüda bir kez izin
yapabfliyDr musunuz?
- Hayır! Iznımizi, Türkiye'deki imkân-
lanmızla Türkiye'de yapıyoruz. Alman-
ya'da yaşamak için erken emeklilik, eğer
birikmiş. para yoksa çok zor.
- Çahşırken isiniz vardı. çevTeniz vardı.
Şimdi işinizyok,çevrenizde ne gibideğişik-
liklerokiu?'
- Şimdi zamanım olduğu için sosyal ça-
lışmalanm nedeniyle çevTem daha da ge-
lişti. Ama Almanlarla ilişkilerim kalmadı,
koptu. Kültür farklılıkkn etkili oluyor. Biz,
Alman emeklilerle birlikte olmaktan ra-
hatsızhk duyanz. Dıl, din, muhabbet fark-
lılıklan var.
- Boş zamanlaruuzı nerede VB nasıl geçi-
riyorsunuz?
- Yılın beş aymı Türkıye"de geçiririz. ls-
tanbul'da, denız ve tatil yörelerinde bir ay
kalır, geri kalan zamanımızı da köyümüz-
de doğayla baş başa kalarak degerlendir-
meye çahşınz. Köyde kaldığım süre için-
de de köy halkını ılkel çahşma metotlann-
dan, anlayışlanndan kurtarma uğraşılanm
oluyor. Örneğin, Köy Kalkındırma ve Gü-
zelleştirem Derneğı kurduk. Köyde duru-
mu iyı olan vatandaşlardan elde ettiğımız
gelirlerle, 1916yılından kalma tarihi bir ıl-
kokul binasını restore ederek Köy Kültür
Merkezi yaptık. Burada dıkiş, nakış, halı
kurslan yapılıvor. PTT'nin istemi üzerine
otomatik telefon santral binasını kendimiz
yaptık, her eve içme suyu ahnmasını sağ-
ladık.
-Yasamınızı iki ülkedebirden sürdürdü-
ğünüze göre Türkiye'ye kesin gcri dönüşü
düşünüyor musunuz?
- Hayır, her iki ülkede de yaşamımı sür-
düreceğim. Almanya'da kalmak zorunda-
yım. Çünkü buradan emekli oldum. Sağ-
lık ve sosyal konular bakımından rahatım.
Ve çocuklanm da buraya yerlesmiş dunım-
da. Temellı dönemem. Anadolu insanının
duygusal yönü vardır. Eğer bır toplum. ölü-
sünü doâup büyüdüğü topraklara götürüp
gömmek ıstiyorsa bunda bir hikmet olsa
gerek! Ben bunu kendi yaşamıma göre
şöyle yorumluyorum: Kendi topraklanm-
da insanlanmla birlikte yaşadığım zaman
daha mutlu oluyorum. Almanya 'dan gıdiş-
te araba yoiculuğunu göze alamadığım için
uçakla gitmeyi tercih ettım. İstanbul'dan
sıftr kilometrede bır yerli araba aldım. Is-
tediğim yere bununla gittiğım için "Al-
nıana" görünümüm kalkıyor..
- Türkiye'de olduğunu/ günlerde Al-
manya'ya karşı nasıl bir duy gunuz, anım-
samanız oluyor?
- Sanıyorum, Almanya'da çocuklanmın
oluşundan. uzun yıllar kalmanın getirdiği
ahşkanlıktan ve iyi yaşamdan dolayı. kö-
yümde kaldıgım sürece devamlı Köln'ü,
Porz'u özlüyorum. Bır umut kapısı. Tür-
kiye'de başıma bır i$ gelse kendimi Alman-
ya'ya atar kurtannm diye düşünüyorum.
Ben lezzetli bır yemek yerken, komsumun
yavan ekmekle öğün geçirdiği aklıma ge-
lince huzursuz oluyorum.
-Emekfi olarakTûrldyeve Almanyahü-
kümetierinden ne bekliyorsunuz?
- Önce hem Türkıye'de hem de Federal
Almanya'da istediğımız kadar kalabilme-
lıyiz. Ben Alman vatandaşı olduğum için
sorunum olmuyor. Ama Alman vatandaşı
olmayanlar için uygulanan sınırlı kalmalar
kalkrnalıdır.
-Söyteşiınize basjarken. daha küçükyaş-
ta m üzikk >akından tanışüğınızdan kısaca
söz etmiştiniz. Konumuz emeklilik olduğu
için bu yanınız üzerinde duramadık. Han-
gj âşıklardan erkikndiniz? Ne tür türküle-
ri, deyişleri sevr>»rsunuz?
- Pir Suhan, Edip Harabi Güvenç Aptal
\e Hatayi gıbı şaır \e âşıklann deyişlerin-
den çok etkilendim. Edip Harabi'nin bir
deyışi, emekli olduktan sonra beni daha
çok etkiledigi için isterseniz söyleyebili-
nm.
-Sevinirim.
Daha Aüah 'üe cihan yok iken
Biz onu var edip ilan eyledik
Hakka layık hiçbir mekân yok iken
Hanemize aldık mihman (konuk) eyle-
dik!
- Sayın Gülçiçek, yıtan beş ayını Türki-
ye'de, kövünüzde geçirmenizin, Alman-
ya'da kaldığınız sürecede duyulanözlemin
bir sonucu olduğuna inaruyorum. Bu özle-
mi dile getiren bir dörtlükle sö\leşimtd bi-
tirebUir miyiz?
- Görüşünüze katılıyorum, özlemimi kö-
yümden bir derlemeyle tekrarlıyorum!..
Odağında koyun kuzu güttüğüm
Gündüz hayal gece düşte gördüğüm
Ioprağına yüzüm gozüm sürdüğüm
Gönlümün sultanı kerim yay las
Sürecek
DEĞİŞEN
DUNYADAN
HÜSEYtN BAŞ
Kosova'da ZOP Barış
Fransa'da Rambouillet şatosunda Yugoslavya
ile Kosovalı Arnavutlar arasında Batı Temas Gru-
bu'nun gözetiminde iki haftadan bu yana NA-
TO'nun dümenini tek başına elinde tutan Birie-
şik Devletler'in "vurma tehdidi" gölgesinde sü-
ren dolaylı görüşmeler, taraflara tanınan "süre-
nin" uzatmalarının da sona erdiğı şu sıralarda,
bölgeye geniş bir özerkliğin tanınması konusun-
da uzlaşma sağlanmasına karşın, bütünüyle çık-
maza girmiş görünmektedir.
Görüşmelerin tıkanmasının önde gelen nede-
ni, NATO'nun, baştan itibaren varıiacak anlaşma-
nın güven altına alınmasında "olmazsa olmaz"
koşul olarak dayattığı, "bölgede asker" konuş-
landırma istemidir. Belgrad ise bunu, "toprakbü-
tünlüğüne ve hükümranlık haklarına" bir saldın
olarak görmekte, bu temel nedenle de kesin bi-
çimde reddetmektedir. Ancak, göriişmelerin çık-
maza girmesi, salt Sırbistan'ın NATO'nun ülke-
nin toprak bütünlüğüne kasteden asker konuş-
landırma isteklerine direnmesıyle sınırlı değildir.
Bunda, VVashington'un, Kosova'da, NATO ara-
cılığıyla en açık biçimiyle sürdürdüğü yanlı teh-
dıt pol'rtikalanyla, bölgede "geniş birözerklikleye-
tinen ılımlılara" oranla güçlenen "bağımsızlık"
yanlısı silahlı grupların, kabulu olanaksız taleple-
ri de mevcuttur. VVashington'un Belgrad yönün-
deki sürekli tehditlenne karşın, "özerkliğr tam
bağımsızlık yolunda "basamak" olarak gördüğü-
nü açıklayan Kosova Kurtuluş Ordusu'na (UCK)
açık biçimde "müsamahah" davranması ve böl-
gede asker konuşlandırmasını UCK'nin de ıste-
mesi, bu gücün kime hizmet edeceğiyle ilgili kay-
gıları arttırmaktadır. UCK, ayrıca, anlaşmantn
"özerklik" konusunda üç yıllık bir geçış dönemi
ve silahlı gruplann "silahsızlandınlması"y\a ilgili
maddelenne de karşı çıktığı gibi, "hemen baŞım-
s/z///c"talepetmektedır. Nıtekim, UCK'nin Alman-
ya temsilcisi Sabri Kiçmari, "Biz silahı, özerklik
için değil, Kosova'nın bağımsızlığı için ele aldık"
diyerek, amaçlannı en açık biçimiyle dile getir-
mekte sakınca görmemektedir. Arnavut görüş-
mecilerin, nüfus ağırlığına güvenerek, üç yıliık ge-
çiş dönemi sonunda, sonucunun "bağımsızlık"
olacağından kuşku duymadıkları bir "referandu-
mun" yapılmasında dırenmelerı de, barış için aşıl-
ması gereken önemli engeller arasındadır.
• • •
Yugoslavya'nın anavatanı olarak gördüğü Ko-
sova'da, işı, "hemen bağımsızlık" ısteyecek ka-
dar ileri götüren UCK'nin silahlı gruplarının bu
cesaretinin, Birieşik Devletleri'nin ve Temas gru-
bunda yer alan Ingiltere, Fransa, Italya veAlman-
ya'nın, Yugoslav biriiğinin 1991'de parçalanma-
sına yol açan "kışkırtma" polıtikalarından kay-
naklandığından kuşku yok. Bir yandan, Sırbis-
tan'ın toprak bütünlüğünden söz ederken, öbûr
yandan Kosova'daki krizin, "geniş birözerklik"\e
çözüme ulaştırılmasına "ei'ef" diyen bir ülkeye,
hiçbir ülkenin kolay kolay kabul edemeyeceği
"koşullar" dayatmak, hele bunu o ülkeye düpe-
düz saldıracak ölçüde ileri götürmeye kalkışmak,
neresinden bakılırsa bakılsın çelişkilı bir tutum-
dur. O kadar ki, VVashington ve onun dümen su-
yunda seyreden Avrupah müttefikleri, Kosova
krizinin görüşmeler yoluyla çözüme ulaştınlma-
sından çok, bölgede çatışma körükleyerek Yu-
goslavya'yı parçalama sürecınin devamını ister
görünmektedirler. NATO, bır süredir, bölgede,
politikalarının dayatılmasında, VVashington'un
tehdit silahına dönüşmüştür. Her fırsatta ilk yap-
tığı, hemen NATO sılahını çekmektır. Ancak onu
salt Avrupa'yla sınırlı olarak kullanmayı yeterlı
görmemektedir. Bu yüzden tehdit sınırlarını lyice
genişletmenin hazıriığındadır. ABD Senatosu Dı-
şişleri Komitesi senatörleri, NATO'nun, ingiltere
gibi, Irak'ın vurulmasında Birieşik Devletler'in ya-
nında yer almamasından şikâyetçidir.
Yugoslavya'ya "saldın ıçın" gerı sayım başla-
mıştır. Belgrad, NATO'nun saldınsı tehdidine rağ-
men, egemenlık haklanndan vazgeçmemeye ka-
rarlıdır. Rusya, Yugoslavya'ya yapılacak bir sal-
dınya izin vermeyeceğini açıklamıştır. Saldırı ola-
sılığında Rusya, NATO anlaşmasını askıya alaca-
ğını ileri sürmüştür. Bu, "soğuk savaş"a dönüşün
ilk işaretidir. Ayrıca, ateşin, salt bölgeyle sınırlı
kalmayacağı, kısa erimde, ateş almak için kıvıl-
cım bekleyen Balkanlar'ın tümünü saracağı da
kimsenin saklısı değildir.
Bu yüzden VVashington, özellikle de NATO'nun
Avrupalı müttefiklerinin, Belgrad'ın, Kosova'ya,
anlaşmanın denetimi için NATO gücü yerine Bir-
leşmiş Milletler gücünün yerieştirilmesiyle ilgili
son dakika önerisini kabul etmelen, seçilebılecek
en akılcı yol olarak görünmektedir. Aksi halde,
NATO'nun, tarihinde ilk kez bir egemen ülkeye
saldırması gerçekleşirse, bundan böyle VVas-
hington'un "dünya jandarmalığına" dönüşecek
NATO'nun saldın tehdidi, müttefikleri de dahil,
hiçbir egemen ülke dışında kalmayacaktır.
SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Türkler, Orta Asya'dan yola çıktıklan
günden bu yana, yüzlerce yıldır yönleri-
ni Batı'ya döndüler. Tarih sayfalan kanş-
tırıldığında. Türkatlılannın Avrupa'nın iç-
lerine kadar, çeşitli dönemlerde at koş-
turduğu görülür. Osmanlı dayönünü Ba-
tı'ya çevirmiş bir imparatorluktu. Os-
manlı haritaları gözden geçirilirse Doğu
sınırı Iran'da biter. Türkler yönlerini hiç-
bir zaman geldikleri yöne değil, tersine
Batı'ya çevirdiler. Osmanlı'nın Batı'ya
yönelişi Vlyana kapılarında bitti.
Ardından geriye dönüş başladı. Cum-
huriyet, Batı'dan Doğu'ya çekilen impa-
ratorluğun yıkıntılan içinden bir ulus-
devletyarattı. Cumhuriyet'in kuruluşuna
öndertik eden Mustafa Kemal'in de yö-
nü Batı'ya dönüktü. Batı'ya yönelişin her
dönemdeki nedenleri farklı olsa da bu
yöneliş hiç tersine dönmedi. Siyasi Is-
lam, Türklerin Batı'ya yönelişine tepki
içinde kendisıne bir yer buldu. Çünkü
Batı'ya yönelmek tarih boyunca uygar-
lığa yürümekle eşanlamlı sayıldı.
Ne Olacak Batı'yla Halimiz?
Türklerin Avrupa'ya bu kadar ilgi gös-
termeleri, tarih boyunca sürekli bir kınk
aşk öyküsü şeklinde gelişti. Batı, Türk-
leri hiçbir zaman kendisinden saymadı.
Bizim ölçülerimizi hiçbir zaman kendi öl-
çülerine göre yeterli bulmadı. Türkler,
Batı için Doğu'ya uzanacak bir köprü
kabul edildi. Birdönem komünizme kar-
şı kalkan olarak görülen Türkiye, bir baş-
ka dönem Ortadoğu politikalannda kul-
lanılacak bir müttefik olarak değer ka-
zandı.
Batı'y'a komünizme karşı mücadele
konusunda uzun bir aşk yaşadık. Bu
uzun aşk dönemi boyunca Avrupa biz-
de demokrasi olup olmamasına hiç
önem vermedi. Solu ezmek için yapılan
askeri darbeler, özellikle Batı'nın başe-
fendisi ABD'nin destek ve onayiyla ger-
çekleştirildi. Uzun aşk döneminde Tür-
kiye'nin savunması, siyasi ilişkileri ABD
dış politikasının yörüngesinden hiç çık-
madı. Bu süreç içinde bol bol Amerika-
nofil yetiştirdik.
Bu arada, iki şey de birbirine karıştı.
Biz Batı'nın demokratik değer ve biri-
kimleriyle, Batı hükümetlerinin siyasi ve
ekonomik çıkarlan için yürüttüğü çifte
standartlı dış politikalannın aynı şey ol-
duğunu sandık. Bazen de bunlann bir-
birine karışması işimize geldi. Ömeğin
Türkiye'de demokrasinin ayaklar altına
alındığı birçok dönemde onlar hiç ses-
lerini çıkarmadılar. Türkiye'ye bol bol as-
keri yardım yaptılar, iç pazanmızı keyif-
lerine göre kullandılar. llişkinin böylesi-
ne ikiyüzlü olduğu birçok dönemde, sev-
gimize ve aşkımıza diyecek yoktu.
Kürt sorununun, giderek uluslararası
arenayataşındığı dönemde, sevgili dos-
tumuz ve müttefikimiz ABD, bu konuda
büyük ölçüde sessiz kaldı. ABD çıkarla-
rının PKK'nin bölgedeki variığına bir sü-
re daha göz yummasını gerektirdjği dö-
nemde, VVashington'dan insan hakları
yönünde uyanlar geldi. O zamana kadar
ABD dostları olarak bildiğimiz Türki-
ye'deki bazı iktidarsahipleri, gösterme-
lik bir şekilde ABD'ye "kafa tutar" gö-
züktüler, antiemperyalist kılığına girdik-
leri zamanlar bile oldu.
Gün oldu devran döndü. ABD'nin böl-
gesel çıkarian Öcalan'ın bölgeden çı-
kanlması ve yakalanıp tasfrye edilmesi
isteğiyle çakıştı, böylece iki ülke yöne-
timlerinin derin aşklanna yeniden dönül-
dü. ABD dışındaki Batı ise hiçbir dönem-
de ABD'yle boy ölçüşemediği için, bü-
tün bu gelişmelerde tali rollerle yetindi.
Batı'yla olan acılı aşkımız, Öcalan yar-
gılamasıyla yeniden dramatik bir süreç
içine girdi. Batı kamuoyu ve Batılı hükü-
metler, şimdi "duyariı" davranarak Tür-
kiye'deki insan haklan ihlallerini daha
fazla ciddiye aldılar. Burada da gerçek-
ten duyariı ve demokratik Batılı sivil yurt-
taşlarla çıkarian her zaman değişebile-
cek hükümetleri birbirinden ayırarak dü-
şünmek gerekir.
Şimdi Batı, ülkemizdekı demokrasi,
insan hakları, faili meçhulier, Kürt soru-
nu gibi konularda. daha "ilgili" davrana-
cak. Bu konularda, Türkıye'nin karnesi
pek bozuk olduğundan ilişkiler gerile-
cek. Onlar eleştirecek, Türkiye siniriene-
cek, bugüne kadar Batı'yla sıkıfıkı olan-
lar bir anda Batı'nın çıtte standartlannı
anımsayacaklar. Öfkeli tepkıler dile ge-
tirecekler, ihanete uğramış âşık rolüne
girecekler.
Batı kapitalizmine hiç âşık olmadım.
Onlann çifte standartlarına, 35 yıllık si-
yasi deneyimim içinde binlerce kez ta-
nık oldum. Bütün bunlar benim demok-
rasi ve özgürlük davamdan vazgeçme-
mi gerektiımıyor. Özgüriük bana lazım,
onlara değil.