14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 1998 ÇARŞA 12 KULTUR YKY Türk edebiyatının temel taşlanndan Leyla Erbil'in üç yapıtmı yeniden yaymladı iri acımasız ohtıak zorunda' ÖZLE1MGÜLŞEN Yapı Kredi Yayınları, vazın dün> amızın temel taşı haline ge- len yazarlanmızın yapıtlarını yeniden yayımlıyor. Son dönem- İerde YKY'den kitaplannın ye- nı basımlan çıkan yazarlardan bir tanesi de Leyla Erbil. "Hallaç', 'Gecede'. 'Karanlığın Günü', •MektupAşklan'gıbı kıtaplany- la tanınan Erbil'ın *Tuhaf Bir Kadın". 'Eski Sev gili' ve son ola- rak da *Zihin KuşlarT adlı yapıt- lan yeniden buluştu okurlany- la 1959 yılından bu yana ödün vermediğı yazım bi- çımı, düşüncelerı ve farklı imgesel dün- yasıyla hem yazın dünyasını hem de okurlarını şaşırtma- yı \e düşündürmevı bildi Leyla Erbil. Er- kek egemen bir top- lumda kadın olma- nın yanı sıra kadın yazar olmanın so- rumluluğunu da ba- şarıyla yüklendi \e çalışmalarını sürdür- ~™""~~ dü. Okuru aldatmayı kendisını aldatmakla eş tutan, 6O'lı yılla- rın kadın yazarlar kuşağının önemlı temsılcilennden biri olan Erbil'le. yazın hayatı \e görüş- len üzerine söyleştik. ,,,..- 6O'lı yılların kadın vazariar loîşağından birtemsilci olarak o yıllardan itibaren toplumsal so- nınlara. sınıfeşitsizfiğine, kadın- erkek kimliği arasındaki ayn- ma hep "başkaldıran" bîr yazar .oldunu/. Bu başkaldırf, işine .'gelme>en çevrelerce engellen- taek \e bastırılmak istcndi. Siz • iutaplannızda bu konulara de- j^nmekkn ödün vermediniz. Bu yaklaşım vaan ha>atınızı nasüet- İdledi? İtaat toplumu'nda yaşadıgı- mızı unutmamalıyız. Dışianırsı- nız. İslam ahlakının belirledıgi yapımız bu! Karanlığın Günü romanımda kendi kendine ko- nuşma parçacıkları var: ''•Sade- ce düşüncevle vanolmak-'* "dü- şünceylevücelmek- hükmün an- cak düşünceye geçeceğini anla- mak..". İnsan durağan. statik bir \arhk degil: sürgit kendini ya- par. kendine emek \erir. aşma- ya yönelir bırey olur. Kendini "seçer". HegeLiki karşıt bilinç- ten böz eder. Birı. özü kendi ıçin olnıak olan, bağımsız bılınç; öte- ki ıse özü bir başkası içın yaşa- mak va da olmak olan. bağımlı bılınçtır. Bugerçeğı herbınmiz yaşarız. İnsan. ancak kendini özgürce e\irme çabasıyla. bu yolla ınsansallaşabilır ve bu ta- rihınin bir ugrağı olan sanat ürii- nüne vapıta da ulaşabilir. Düşü- nüş böyle geliştiginde belli ter- minolojilere de yabancılaşıyor- sunuz. Vani ortada kahraman- lık değil, dıyalektigın mantığı kalıvor. jftaat toplumu'nda yaşadığımızı unutmamalıyız. Dışlanırsınız. îslam ahlakının belirlediği yapımız bu! reodaklanarakyapılması bilinç- li olarak seçilen bir yol muydu? Çoğu vakıt bılinçli bir seçım. kimı vakit de metnin dayattığı oluşumlardır. Kımı metinlerde ise örneğın Mektup Aşklan. iki- li değıl. yedıli sekızlıdır odak kışiler. Ancak bu sayıları. sayı- sız insan ilişkılennın soyutlan- mışı olarak okumalıyız Yanı özel olanın toplumsal oldugunu görmelıyız. Ayrıca eleştıri dedi- ğinız gibi acımasız olmak zo- rundadır, çünkü sanat yapıtında gerçek, kendini merhametle ele verecek naiflikte bir nesne de- _ _ _ gildir; yoksa ölü do- gar; çöpe atılır. -'Bunak\Salvador Dali'den yapılan bir alıntıyla başlıyor ve imge yüklii alıntılar kâbuslan betimleme- de kullanılıyor. Alıntı yaparak hikâyenin en can alıcı bölümlerini oluşturmanızın nede- ni neydi? Bu hıkâyenın tekni- giyle ilgili bir durum. Bukitabınilkbasım- larında böyle ressam adlannı vermemıştım. Okur kendilıgın- den bu göndermelen, çağrışım- lan yakalayacak diye bekledım. Ancak yanılmışım: ne okur ne eleştirmenlerhaklı olarak arada- kı bagı kuramadılar. O vakit bu. ası) metne göre dar olan ıtalik şe- ritlerle verilen bunağın düşleri- ni içeren bölümler havada kal- dı ya da sadece dedıgınız gibi 'kibuslan' betimledı. Köklere uzanamadı. lşte bu )üzden bu ye- nı baskıda okura yardımcı ola- cak ipuçlannı vermek ıstedim. -Samuel Beckett \e Sait Faik vazımınızı etkileyen iki değerli \azar. Özellikle ben'mlemefer ve Leyla Erbil, okuru aJdatmayı kendisini aldatmakla eş tutuyor. iç tasvirlerde her iki yazara ya- kınlığınız ortaya çıkryor. Beckett ve Sait Faik yazıtn biçiminin si- zin yazımınızı nasü etkilediğini düşünüyorsunuz? Dıl düzeyınde: dil estetigi ola- rak algıladım ilkin onlann yazı- nını sanıyorum. Yazar bazen bi- çimsel olandan yola çıkarak da menzile varabılirdüsüncesinde- yim; yeter ki yapmacıga kapıl- masın. Neredeyse böyle tarif edebilecegim dönemlerde aldı- gım yollar var. tç metin o bicim- sel olana göre yaratıyor kendi- ni. Ancak sizde de var olanı ya- kalayacak bir dogal dürtü olmak durumundadıröteki metin; yok- sa elde edilen metin rüyalannı- za girecek kadar sıntır durur! Yani ussal ve zorunlu bir vanş- tır bu olgu. Bugün baktıgımda varoluşsa'l anlamda, felsefı an- lamda her iki yazardan da ayn oldugumu görüyorum. En ya- kın oldugum zamanda bile ör- tüşmemişiz. Özellikle S. Bec- kett'in palyaçolaştırdıgı insan- lık durumlannın diliyle, benım, insanlann tümünün de yaralı, sevgıye muhtac. sakatlanmış za- vallılaroldugu görüşümden do- gan dil, ister istemez zaman za- man bırbirine yakın düşer, ama apayrı sulara kanşır. _ _ _ Kadın yazar oluşun yazınsala getirdigi so- rumluluklar Beckett'te de S. Faik'te de görün- mez pek. S. Faik kişj- lerini kimi vakit açık- ça cinsiyetsizleştire- rek bir insanlık türü yaratır. Beckett'se ka- dmlık durumunu so- yutlaştınp insanlık tra- ji-komığine eğilir... Bense özgürlüğün ve ınsanlıgın önünde er- ~'" 1 ~~ — kek egemeni çözümlenmesı ge- reken başlıca sorunlardan biri olarak görmekteyim. S. Beckett bence. en parlak güneş ışıklan- nın bile aydınlatamadıgı bir çu- kurda karanlıgının hükümran- lıgını ılan etmiş bir kraldır. Onu oraya iten de Joyce'un gölge- sinden başka bir şey degildir. Çukurdan çıkmaktansa kadını da herkesi de oraya süriikler. Sözcük kayalığını mezarlaştınr. Her yerde karşısına çıkan ve ka- denn bir cilvesi olarak "JJoy- ce'un sekreterligini v'aptı" ibare- sinden boynuna takılı kalmış bu tasmadan nasılriksindigi(kıskan- mak degildir bu) yazan eleştir- X azar, tarihin belli bir döneminde belli sürede yaşar ve tanıklığını belli bir dille, ortaya koyar. i Öıe\ olan toplumsaldır' - KJtaplannızda. özellikle °Tu- haf Bir Kadın' ve "Eskı Sevgı- h'de. hirçok karakterin >er al- dığı mekânlarda ana tema hep iki insanın -genellikle birbirleri- ni aralannda doğan karşıtlıkla tamamlayan- iiişkisi üzerine ku- rulu. Bu ikili ilişkilerçerçevesin- de. onlann ağzından dönemin \e toplumun yüksek kesimleri- nin "acımasız bir eleştırisi' söz konusu. Eleştirinin, ikili ilişkile- Can Yücd'in mondiyüksek tZMİR (AA)- ŞairCanYüceL 72 yaşında >akalandığı badem- cik kanserim yenrnek ıçin mü- cadeleveriyor. Yaklaşık 1 ayön- ce tatilını geçırdığı Datça'dan Dokuz E>lül Cnıversıtesi Tıp Fakültesi Hastanesfne kaldın- lan Yücel, bademcik kanseri ne- deniyle ışın teda\ısı görüyor. DEÜ Tıp Fakültesi Radyote- rapı Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Mehmet Şen. yaptığı açıklamada, Can Yücel'in gel- diğınden daha lyı durumda oî- duğunubelirterek. 1 aydanbuya- na uygulanan ışın tedavisine 3 hafta daha devam edileceginı söyledi. 3 hafta sonra tedauye 1 ay ara vereceklerini ve hastalığın seyrini ızleyeceklerıni belırten Şen. şöyle konuştu: "Can \ii- cei'in tedavisinde ber şe> plan- ladığımız gibi gidijor. Herhan- gi bir olağanüsrü durumla kar- şılaşmadık. Ancak, kanseri ba- şında değiL, yavgın halde \aka- ladık. Bu nedenie güçlükler \ar. Kanseriyenipyeneme}eceği ko- nusundahenüzbirşe\ sovlemek mümkün değiL Yapılacaklar var. CMumlu konuşmak istemivorum, ama hastalık gitmesi gerektiği gibi gjdivor.* 1 Can Yücel'ın beslenmesınin \e genel durumunun ıv ı oldugu- nu. moralıni yüksek tuttugunu ıfade eden Mehmet Şen. "3 haf- ta sonra çekilecek tomografiler sonucu belki dinlenmesi >ebudö- nemi daha rahat atlatması için Datea'va gitmesine izin verebi- liriz. .\ma daha kesin değil" de- dL Yücel'in hastaneye yatışın- dan itibaren ziyaretçı kabul et- medıklerinı. kendisinin de bunu ıstemedıgini anlatan Şen. Şa- ır'ın özel odasında zaman za- man şıir yazdığınt, günlük ga- zete ve dergılen ızledigını, kı- tap okuduğunu söyledi. Can Yücel'e Eşı GülerYücel ve 2 kızının refakat ettigini ha- tırlatan Şen. "YüceUer. birbiri- ne sevgi ile bağlı bir aiie. Can ^ücel'in tedav isinde gerekli ma- nevi desteği fazlasi) la gösterdi- ler. Bu bizim ve hastamıziçin bir şans" dıye konuştu. Bademcik kanseri tedav i si gören V ücelin dunımu iyive gidiyor. menler oldu mu bılmiyorum. Bence en az Joyce kadar büyük birdıl ustası olan biryazann ba- şına gelebilecek en haksız kader- dir bu! Giderek metinlerinden sözcükleri bile kaldırması, söz- cügü imhaya yönelmesi o başe- dilmez kargıştan (Joyce'tan) an- cak yazını yok ederek kurtulma arzusundan kaynaklanır. -1959-1988 yıllan arasındaki vapıflarda hep ülkemtdn o dö- nemdeki gündemi karakterlere ayna görevi gördürterek aktan- lıyor. Belli bir zaman dilimini yansıtan yapıtlann evrenselliği _ ı _ _ vakalavamavacagı kaygısmı yaşadtnız mı? \bksa Türkiye giindeminde hâlâay- nı tabu ve sorunlar asılamadıgı için v-a- pırJannıan geçerlili- ğini yjtirmejecegini midüşünüyorsunuz? Butürkaygılarya- şamam. Yazarken de sonrasında da evren- selligi nasıl yakala- rımın hesabını tut- •™~™^' — mam. Yazar, tarihin belli bir döneminde belli süre- de yaşar ve tanıklıgını belli bir dılle, görüşle ortaya koyar. Dö- nem yazarlığmdan ne denli kaç- sanız gene de yaşayacagınız za- manın sınırlan bellidir. Bundan kaçmılamaz. Ama bir yazar ev- renselliğinı ya da gündemden düşmeyişini ülkesinin geri kal- mışlıgına borçlu da olabılir! lş- te edebiyat dünyasında asıl de- rinleştirilmesi gereken konu bu- dur. Metinlerin felsefi boyutu - 'Zihin Kuşlarf yine apav- dın, karaniıkta ıtıum vakan bir kitap. Kitabın adı da zaten pek çok göriişü açımhyor. Kitabın oluşum aşamasından vecalışma sürecinizden bahsedermisiniz? Zıhin Kuşlan'nı kendimce önemli buldugum olaylardayaz- dıgım metinlenn arasından seç- tıklerim oluşturuyor. Tanhleri 1970'ten bugüne geliyor. Yazıl- dıklan anda önemsemedigim ve aradan geçen yıllarda öneminı yi- tirmış olduguna karar v erdikle- rimi almadım kitaba. Her metin- de bugüne degin üzerinde durul- mamış birdügüm öne çıkanyor, tartışmaya açıyorum. Mnteufl'ün Sonat Andantesi'nde, böyle bir müzisyeni M. Proust'un uydu- rup uydurmadıgından çıkarak Svvann'nın aşkırun ya da -aşkın- döngüleriyle tarihsel dönemin yorumu. Sait Faik'te Göz'le, ya- zarda seyrerme olayının varolu- şundaki yeri, Yoldaş Ethem'de ihanetin analizi ve Nânm Hik- met'in yargısı ve bunun gibi... Bu metinlerkimi vakit başlayıp hemen bitmiş, kimi vakit çok uzun yıllar almış peyderpey ya- zılmış metinler. En eskisi de Yol- daş Ethem 'dir. Aşagı yukan beş yüz sayfahk bir çalışmanın so- nucudur. Bir ara onun romanı- nı yazıyordum, bütün o çalış- malar sonunda elımde sev dıgım on-on beş sayfa kaldı. Kitabın içi- ne serpiştirdigim anılarla okura sadece bilgi belge aktarmadıgı- mı yazınsal tatlar getirmiş ol- mayı umuyorum. Degerli felse- fecimız Selahattin Hilav'ın ön- sözündekı bazı açıklamalann da metinlerin felsefi ve tarihsel bo- yutlanna anlam kazandırdıgını düşünüyorum. 4 Ekim-13 Aralık'da gerçekleştirilecek olan bienalin bu yıl genel bir teması yok amaparadigmatik bir konsepti var Brezilya Sao Paulo Bienali'nde Türkiye'den sanatçılar Kültür Servisi - Brezilya'da 4 Ekım- 13 Aralık tanhleri arasında bu yıl 24'ün- cüsü gerçekleştınlecek olan Sao Paulo Bienali'ne Türkive'den üç sanatçı katı- lacak. 24. L'îuslararası Sao Paulo Biena- li'nde Türkive'den Hüseyin Bahri.AJp- tekin. Halil Altındere v e Bülent Şangar veralacak. Sanatçılardan Hüseyin Alp- tekın sergınin •l'luslar' bölumünde ış- lerini sergileyecek. Halil Altındere ve Bü- lent Şangar ise 'Ortadoğu' bölümüne katılacaklar. Sergınin Türkıve bölümü İstanbul Bilgi İ niversitesi \ e TC Dış İş- leri Bakanlıgı sponsorluğunda gerçek- leştınlecek. Bienalin Türkiye sergisinın küratör- lüğü >anı sıra, Ortadoğu sergisınin kü- ,ratörlüğünü tsrailli sergi vapımcısı Ami Steinitz ile birlikte üstlenen V'asıf Kor- tun 1998 Ekım'ınde gerçekleştirilecek olan 24. Sao Paulo Bienali'nin. \enedik Bıenalı"nden sonra dünyanınen eski ve kapsamlı günümüz sanatı sergisi oldu- ğunu sövlüvor. Türkiye. Sao Paulo Bi- enalinın 'LlusKatılımları' bölumünde 1960*lardan beri ilk kez 1994'te. Vasıf Kortun'un vonetıminde sanatçı Hale Tenger ile temsıl edilmiştı. Paulo Herkenhoffve Adriano Pedro- sa'nın küratörlüğünü üstlendıgı biena- lin bu v ıl genel bir teması yok ancak pa- radigmatik bir konsepti var: Nesnelenn 24. (Jluslararası Sao Paulo Bienali'ne Türkive'den Bülent Şangar, Halil Altındere ve Hüseyin Alptekin kabhyor. ve düşüncelenn karmaiikhğı ve uyu- mu. 24. Sao Paolo Bienali üç ana bölü- me ayrılıyor: "Tarihi Çekirdek", 'Yol- lar...' ve 'L'lus Kahhmlan'. Sergınin 'Tarihi Çekirdek' bölümünde kanibalı- zimın (yamyamlıgın) çeşitli yorumlan ve dçılımlan ıncelenecek. Brezil>a için çok önemli olan bu kavram. Avrupa- merkezci bir sanat tarihini sorgulaya- cak.Bu bölümde Bizans külrürü içinde- ki karmaşa. u>ıım ve yoğunluk teması dayeralıyor. Modemleşmesüreci için- deki sanatçılar ve yazarlar Bizans kim- liginin Afrika. Hindistan ve Portekiz külrürü ıçindeki etkisini anlamaya çalı- şacaklar. Bienalde birçok kişisel ve karma ser- gi de yer alacak. Sergide VanGogh, Ga- ugin, Giacometti, Francıs Bacon, COB- RA, Roberto Matta. Rene Magritte, Hen- di Marisse, Denıs Oppenheim, Louise Borgeois, Eva Hesse gıbı sanatçılann da yapıtlan yer alacak. Bıenalda aynı kon- septdahılınde fılmler, tıyatrolar. dans ve müzik gösterileri de gerçekleştirilecek. 'Yoüar-' başiıklı bölümde tam yedi kez tekrarlanan yollar kavramı, dünyanın yedi bölgesine işaret etmekte. Dünya- dan 50 günümüz sanatçısının katıldığı bu sergiyi Afrika, Kuzey Amerika, As- ya, Orta Dogu, Avrupa, Pasifıklerden do- kuz küratör düzenliyor. 'Ulus Kaülımlan' bölümünde yakla- şık 70 ülke yer alacak. Ulus katılımla- n, serginin genel temasına göre Sao Pa- olo Bienali ile koordinasyon içinde dü- zenJenıyor. Vasıf Korfun, 1992 yıiında gerçek- leştirilen 3. Uluslararası tstanbul Biena- li'nin yönetmeniydi. 1994-1997 yıllann- da ise Amerika'da küratörlük konusun- da yüksek lisans ögrenimı veren Cen- ter for Curatorial Studies Museum un yö- netmenligini yaptı. Şu sıralar istanbul 'da günümüz sanatı ile ılgilı kamuya açık bir kütüphane ve referans merkezi kur- makta olan Kortun 'un yabancı dilde çok sayıda yayını bulunuyor. DEFNE GOLGE< TURGAY FtŞEKÇt Af Kim kimi bağışlar? Büyükler, küçükleri. Ana-babalar çocuklarını. Hükümdar tebaasını. Devlet, yurttaşlarını. Burada durmalı. Çağdaş hukuk sistemlerinde devlet-yurt ilişkileri bir tarafın egemenliği üstüne değil, salarca belirlenen karşılıklı sorumluluklara da' nır. Adaletin kolay yanılmayacağı, dolayısıyla v diği kararların da doğruluğu kabul edilir. Bu r denle af sık sık gündeme gelmez. Aflar çoğunlukla devrimlerden ya da köklü yasal değişikliklerden sonra ortaya çıkar. Buı da amaç yanlışlığı anlaşılan cezalandırma p< tikalarının sonucunda verilmiş olan cezaların s nuçlannın düzeltilmesidir. Bizde af tartışmalannın ardı arkası kesilrm Yargı sistemi mi bozuktur, infaz kurumları mı t linmez. Hüküm giyen suçlular, birden 'suçl kimliğinden sıynlıp 'kaderkurbanı'na dönüşüv rirler. Af söz konusu olduğunda olur olmaz tartışmj lar da birden alevleniverir. Söz gelimi, affa kar son günlerde, bu suçlardan zarar görenler bi sında öne çıkarılıyor. Zarar görenlerin haklan n olacak diye sonjluyor. Burada aynmına vanlmadan ilkçağ toplumle nnın hukuk düzenlerinin ürünü olan ve uğran lan zarar ve haksızlığın suçluya da aynen çekt rilmesini öngören 'kısas' anlayışı öne çıkıyor. Göze göz, dişe diş' biçiminde tanımlanan kı sas anlayışıyla ne zarar görenin zaran giderile bilmekte ne de suçlunun eğitimi ve topluma ye niden kazandınlabilmesi olanaklı olmaktadır. Yal nızca ilkel öç alma duyguları doyurulmaktadır. Suçluların da önce insan oldukları, cezalann insani koşullar içinde çekmeleri gerektiği kabu edilmelidir. "Ben yandım, o da yansın" demek toplumca bir kan davasının içine götürür hepi- mizi. Aflar, çoğu zaman, suç olup olmadığı tartışma- lı konulan ortadan kaldırmasıyla asıl toplumsal adalet duygusunu doyurur. Nedir bunlar? Dünyanın tüm demokratik toplumlan, çoktan yasalarından silip attıkları halde bizim hâlâ bü- yük bir dirençle uygulamayı sürdürdüğümüz ya- sa maddeleri: Düşünce suçlan. Bir kitap yazdığı, bir gazetede yaptığı bir söy- leşi nedeniyle, pankart astığı, duvara yazı yaz- dığı gibi nedenlerle son derece ağır cezalara çarptırılanlar. Dünyada çoktan suç olmaktan çıkmış bu ey- lemler için insanlan cezaevlerine koyup, sonra da af çıkaracağım diye adına 'kader kurbanı' denen hırsızı, katili bağışlayıp, aydınını yazannı cezaevinde tut! Tut ki dünya bir kez daha gülsün halimize. Bir ülkeyi bunca küçük düşürmeye kimsenin hakkı olamaz. Affetmeyi bilen devletin, bir de özür dilemeyi bilmesi gereken kimseler var: Nâzım Hikmet neden suçsuz yere yıllarca ce- zaevlerinde tutuldu. Devlet, bunun nedenlerini açıklamalı ve kendisinden kamuoyu önünde özür dilemelidir. Bu yıl Sabahattin Ali'nin öldürülüşünün 50. yı- lı. Elli yıldır aydınlanamamış bu cinayet üstüne devlet, arşivlerindeki bilgileri açıklamalıdır. 51 Tevkifatı'nda düşünceleri nedeniyle hüküm giyenlerden, hayatlannın baharında dünyalan karartılan yüzlerce aydından devlet özür dile- melidir. 12 Mart, 12 Eylül dönemlerinde, nedensiz ye- re tutuklanıp aylarca cezaevlerinde tutulduktan sonra serbest bırakılan yüzlerce aydından özür dilenmelidir. Beş yıl önce Sıvas'ta diri diri yakılan insanlar- dan devlet özür dilemelidir. Bunun için yapılabilecek alçakgönüllü bir iş var. önce yasalardaki düşünceyi suç sayan bü- tün maddelerayıklanıp kaldırılmalı, sonra da bü- yük kentlerimizden birinin merkezinebir 'düşün- ce suçlulan anıtı' yapılmalıdır. Dünya durdukça toplumsal vicdanı sızlatacak bir anıt. Ege Ünivepsitesi halkoyunları ekibi Fransa'ya gitti • Kültür Servisi - Ege Üniv ersitesi Devlet Türk Musikısi Konservatuvan Türk Halkoyunları Bölümü. Felletin ve Montoire festivallenne katılmak üzere Fransa'ya gitti. 38 dansçı, 10 müzisyen ve 4 yöneticiden oluşan kafile, 5-9 Ağustos tarihleri arasında Felletin, 10-17 Agustos tarihleri arasında ise Montoire Festivali'nde Türki>e'yı temsil edecek. Montoire Festivali kapsamında 12 Agustos'ta da Türk yemekleri gecesi düzenlenecek. K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear