23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 1998 ÇARŞAMI OLAYLAR VE GORUŞLER 26 Ağustos'tan Günümüze... ERTUĞRLT L KAZANCI Eğitimci/Hukukçu 2 6 Ağustos (1922)'un utkuyia taç- lanması sonucu. halkçı. toplum- cu Cumhurivetimiz kurulmuş. onuncu yılına unutulmaz şenlik- lerle ulaşmıştır. Kemalist Aydın- lanma Desrimi "nin en belirgin nitelıgi top- lumeuluk tur Gerçekten de "Hafife-SukaıT egemenliğınin, göksel vönetim erkıne da- yandığı \arsayılan bireysel saltanatına Cumhuriyetçi düşünce son vermiştir. Yi- ne Cumhuriyet, ümmetçıliğm "hurafe ve safsatabrlar 'yoğruluyapısı yerine. ulusal- cı bir karakterin coşkusunu getirmiştir. Örnegin "Onuncu VıI.\Iarşı"nıa günümüz- de biie saygın duygularla söylenılen dize- lerindeki gizemli yaşamsallık, o ulusalcı varoluşun kalıcı söylemidir. Bireysel su- nu ve vaatlerle yüklü ümmetçilik ekseni. ulusçuluğun toplumcu göricemi karşısın- da kendisini yitirmemiş midir? Durağan, halkına özünde karşıt ve key- fıliklerle örülü bir monarşik düzen. ancak devrimci bir müdahale sonucunda çağcıl ve uygar bir toplumculuğa dönüşmüştür. Sürekli ve kamu yaranna uygun bir deği- şimi öngören "Anadolu thtüalTnin önder- ieri; TBMM'nin iradesini. Kurtuluş Sa- vaşı"nın "meşru" zemini saymışlardır. Çağcıl anlamda yapılan değişikliklerde "bukukun üstünlüğü" ilkesi. yargısal dü- zenlemenin önkoşulu olarak kabul edildi- ği gibi, rejimi zora sokan eylem ve düşün- celer için uygulanan "tstiidal Mahkeme- leri"yöntemi ise ancak çok ayncalıklı bir durum ve zaman alanı bulabilmiştir. Oy- sa kı. tartışmasız buyruklarla taht uğruna öz evlatlannı biie astıran. devletin en üst yöneticilerinin başlannı tek işaretle aldı- ran ve özellikJe de "kul" tanımlamasıyla andıklan halk kitlelerini çeşitli nedenler- le ezen sultanlann tavırlan, tarihin karan- lık sayfalanndadır. Din ya da mezhepler adına. "fetihler" uğruna ve "manevideğer- Jer" adına nice bireyci futkulann panltılı sonuçlan için insanlar kan, ateş ve ıstırap dolu ortamlarda bırakılmış degiller mi- dir? Ülkeyi tapulu malı bilen. halkı ise ba- sit bir "tebaa" şekiinde gören saltanat ge- leneğinden kurtularak toplum bilinçli ulu- sal birdevletolmanın koşullannı Cumhu- riyet sağlamıştır. "Kamu ıktisadi Teşekköi- teri" eliyle ulaşım. enerji, selüloz. yeraltı kaynaklannı işletme, tekstil, şeker, tuz, tü- tün. et ve balık gibi nice ekonomik öğele- ri istihdam ve kamu yaran ilkesiyle bağ- daştırma onuru. toplumcu Cumhuriyetin ürün ve yapıtlanna yansımıştır. Eğitim. kültür ve sağlık konulan ise birer ilerici atı- lımlarzinciridir. Sayısızyararlı işlerin ya- nı sıra, örneğin; 1937 yılında GAP'ın di- rektifıni veren Cumhurbaşkanı Atatürk'ü. TBMM kürsüsünden. "Toprak işleyenin, su kuUanarundır7 " yorumuyla tamamlayan Başbakan Lsmet İnönii, halkçı karakterii bir rejimin sözcüleri ve izlemcileri olmamış- lar mıdır? Sonrası: 14 Mayıs 1950 tarihi. Türkiye Cumhuriyeti'nin çok değişik bir döneme- cidir. Büyük umutlarla başlatılan demok- ratik rejim sürecinin doğal birsonucu ola- rak siyasal iktidar nitelikçe farklılaşmış- tır. Toplumcu devlet yerine, bireyci ve zumreci eğilimleri yeğleyen bir tutum iş- başina geçmiştir. "Her mahaliede bir mil- yoner yaratacağız'' sloganı ekonominin, "Siz isterseniz hilafeti büe geri gctirebilir- smiz" yaldaşımı laikliğin, "Odunu koy- sak mebus yapanz" sözü ise demokrasi- nin kötücül yorum ve anlayışlan olarak kamuoyuna üst üste sunulmuşrur. Sosyal devlet. liberalizmin bireysel girdaplann- da sarsılmaya yüz tutmuştur. Kamu yara- nnı amaçlayan toplumcu politikalar red- dedilerek, "hfirteşebbüs"tanımlaması al- tında nice soyguncu bezirgânlar türetil- miştir. tç ve dış sermayenin hünerli elleri tam bir işbirliği içinde ve en ufak bir top- lumsal kaygı taşımaksızm "küçük Ame- rika" olmanın koşullannı düzenlemişler- dir. Halkçı, ulusalcı ve onurlu dış polıti- kalann yerlerini yeni kapitülasyoncu eği- limler almıştır. "Ikili anlaşmaJar" adı al- tında bu ulusun "tam bağımsızlığı" yitıriI- memiş midir? 1925 yılında tarihe gömül- düğii sanılan şeyhler ve şıhlar yıne itibar- da olmuşlar ve özellikle de demokrasinin oy potansiyeli sayılmışlardır. Bireysel et- kilerinden, "medet umulan kapılar" ola- rak açıkça yararlamlmıştır. Öte yandan ise demokrarik rejimin yozlaşarak aksatılma- sı başka ve gerçekten olumsuz sonuçlan- nı da beraberinde getirmiştir. 1961 Ana- yasası'nın toplumcu içeriği. 12 Mart ve 12 Eylül müdahaleleriyle silinerek gitmiştir. Öte yandan; Cuntacılık dönemleri doğal bir özellik yöntemiyle gerilerinde daima denetimli demokrasilerf!) bırakmışlardır. 12 Eylül döneminin hem kendisi ve hem de arkası, insancıl değer yargılannı boza- rak tasfiye eden birsosyo-ekonomik tutu- mun apaçık yeşerdiği süreçtır. Dönemin egemen deyimi. "köşedönücüliik"tür. Bi- reyci bencillikleri aiabildiğine körükleyen bir politikalar dizisi; ne sosyal devleti ve ne de "başkalannın tasa ve krvancına or- tak" yurttaş tipini ortada bırakmıştır. Gü- nümüze doğru ustalıkla yürütülen propa- gandalar sonucunda insancıl duyarlılıklar azaltılmış, Cumhuriyetin toplumcu ilkele- ri yadsınarak yok sayılmıştır. Özelleştirme furyasında, devletten "^ıekoparacağmı" he- •sap eden bireysel düşünceler yoğunlukla arttırılmış. genellikle de de\ let aygıtı özel rant ekonomisinin besleyici öğesi durumu- na düşürülmüştür. Kültür dünyası biie ki- şiselliğin dar çerçevesine indirgenerek, gûzel sanatlardan edebıyat dallannın tüm yapıtlanna değin içe dönük anlatımlara girilmiştir. Degerli sayılan her toplumcu inancın a!t-üst edildiği ortamda açılan ge- diklerden ise; Ikinci Cumhuriyetçi, şoven ve gerici bağdaşıklığı aiabildiğine yarar- lanmıştır. lşte, Cumhuriyetin 75. yıldönü- mündekı "manzara-iumumi>ı e'> 'budur... Sonuç: Türkiye, tıpkı 19 Mayıs 1919 ta- rihinde olduğu gibi bir durumla karşı kar- şıyadır. Ya. toplumcu onurun "tam bağım- sızük" tavnnı takınacak ya da "küreselles- me" çıkarlannın bireyci ya da zümresel esash yayılmacılığına boyun eğecektir. l4 Yaölüm,yaistiklaI1 "diyenlerin26 Ağus- tos 1922'de başlattığı Büyük Saldın'sını, o eşsiz kararlılığın bize "boyun egdirme- yeceğine inançla kutluyorum bu günü." Kanlannı akıtanJara şükranlar sunarak'... ARADA BİR :Jj>r. FARUK GÜÇLÜ Iflaliye-Mükellef |avgası... :v;29 Temmuz 1998 günlü Resmi Gazete'deyayım- ~* larak yürürlüğe giren 4369 sayılı yasa, vergi suç- ı ve özellikle de vergi kaybı suçları için ağır ce- ' öngörüyor. ;*~Osmanlı'dan bu yana yaygın olan "aşarcı" kor- jbosu bugünlerde yerini "maliyeci" korkusuna bı- •fiajkmış durumda. Vatandaşına, dürüst vergi öde- Hgpİek istediği için eziyet eden bir başka çağdaş ijjevlet bulamazsınız. Vergisini zamanında ödedi- A için mağdur olan bir başka ülkenin mükellefine >£fe rastlayamazsınız. Kısaca. ülkemizde devlet, Jjftndi özgür istenciyle (iradesiyle) vergi mükellefi Sfrnak için başvuranların yakasına tnr yapıştı mı da- jîa bırakmıyor. Ama hiç mükellef olmadan, hatta Jiiç vergi ödemeden aynı işleri yaptınız mı, hiç so- jijn yok!.. *Î-Ülkemizde adalet istatistiklerine yansıyan veri- teri irdelediğimizde şu görünüm çıkıyor karşımıza: "Öİkemizde 54 vergi mahkemesi bulunuyor (1996'da- Vduruma göre) bu mahkemelere her yıl ortalama ^fS.OOO dava açılıyor. Son on yılda 450 bin dava <Jemek, yani mevcut vergi mükellefinin 1/6'sı Ma- İiye ile mahkemelik olmuş. '. Vatandaş, vergi mahkemesine açtığı davalann ,yaklas*k yuzde 75'ini kazanıyor, yani adalet, Ma- .liye'yı.genejlikje/ftafc/z" buluyor. Olaya çeza-Jnahkemeleri açısından baktığımız- • da. son on yılın adalet istatistiklerini eğer inceler- sek ortaya daha garip birtablo çıkıyor. Maliye, ce- za mahkemelerine her yıl ortalama 15.000 dava açıyor. Bunların nedenlerı; sahte fatura kullanımı, defter, belge gösterememek vb. Bu davalann 9.500'ü asliye cezalarda 5.500'ü ağır cezalarda açı- lıyor. Yani her yıl en az 15.000 vergi mükellefi, ken- dini yargıç karşısında buluyor. Ceza mahkemelerinde Maliye'nin kaybetme ora- nı ise yüzde 60, yani mükellefler ceza mahkeme- lerinde ortalama yüzde 60 oranında aklanıyorlar. Yukanda sıralanan resmi istatistiksel bilgiler gös- teriyor ki, Maliye her zaman haklı değil. Genellik- le de haksız işlem yapıyor. Bu nedenle de vergi da- valarında genellikle yitiriyor. Kuşkusuz bu durum- da Maliye çalışanlannın eğitimsizliği, konuya tam vâkıf olmamaları ya da nesnel davranmamaları en büyük etken. Görünen o ki, Maliye Bakanlığımız bundan önce olduğu gibi, bundan böyle de mü- kellefle daha çok kavga etmeye devam edecek. Çünkü son yasa, mükellefle kavga için yeteri ka- dar neden içeriyor. Maliye Bakanlığı bugüne kadar nedense Türk in- sanının vergiye karşı direncinin nedenlerini kesin- likle incelememiş. Her şeyin masa başında ka- nunla, yani zorla hallolacağını düşünmüş. Ama görünen o ki, en "ceberrut" vergi yasası biie ver- gi sorununu çözememiş, en çok bir yıl içinde aşı- nır duruma düşmüş... Umarız ve dileriz ki son ver- gi yasası, insan psikolojisini, yani mükellef psiko- lojısini daha ön plana alır. Yine umanz ve dileriz ki Maliye memurları, "Osmanlı aşarcısı" mantığı ile davranmaktan vazgeçerler. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlarına ılışkın raporlarıyla, araştırmalarıyla, köşe yazılarıyla, tarafsız haberlenyle sivil toplumların gazetesı. Düzeniı okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 CumhuriYet kitap kulübü Taksim Sergi Salonu STOS ÂY! ETKİNÜKLER SOYLEŞİU İMZA ^ ^ 26 Ağustos Çarşamba Saat:18.00-20.00 MAKBEL OYTAY Kitabını imzalayacak ve okurlarıyla söyleşecek. Devlet Yalan Söylemez RECEP BtLGtNER N e dediler: Memuru, işçiyi, emeldiyi enflasyona ezdirmeyeceğiz. Enflas- yonu yüzde onlara düşüreceğiz. Ulus olarak. Devlete 'baba'demişiz. Baba hiç yalan söyler mi? Söylemez. Hem ne demiş, eskiçağdüşünürlerinden biri; De\ let cid- di bir kurumdur. Devlet gökten zembille inmemiş. Onu biz insanlar kurmuş. başımızm tacı etmişiz. Çünkü devletin temelinde de amacmda da adalet olduguna inanmışız. Bu yapısı nedeniyle temelini oluşruranın halkı ezmeyeceğine, ezdirmeyeceğine de inanmışız. Ve birçok Doğu ülkesinde olduğu gi- bi. ülkemizde de kendi kurduğumuz devletin tut- sağı olmuşuz. Biz ona yön %ereceğimize, o bize yön verirolmuştur. Devletin yöneticileri, ulusun hizme- tinde olacağına. ulusu hizmetine almıştır. ÖzellikJe. can sımidı olarak sayildığımız demok- rasi döneminde "Egemenlik kavıtsız şartsız milk- tindir" anayasa ilkesıne karşın egemenlik yöneti- cilere geçmiştir. Kademe kademe hükümetlere, hü- kümeti oluşturan siyasetçilere, hele hele tek seçici durumuna gelen parti liderlerine. Böylece, kendim ettim kendim buldum örneği. kendimiz ediyor, kendimiz buluyoruz. lşte, son günlerin gündemi: Memura, emekliye yüzde yir- mizamolayı! Umut verdüer, oyaladılar, sonunda yine devlet adına ülkeyi yönetenlerin dedigi oldu. Yani yüzde yırmiden buçuk fazlf vermem dijenlerin çizgısinı aşarnadj zam oiayi. ,*•> r . Yaz ucuzJuguna karşın enflasyon yüzde seksen- lerde dolaşıyor. O da, sadece DlE'nin hesaplama- ya aldıği kalemlerde. Gerçekler rakam cambazlığı ile, lâf ebeliğiyle örtbas ediliyor. Yaz aylan ishal aylan ya. Bu hastalık çenelere de \uruyor. Büyüklenmiz boşuna söylememiş. "lâf- la pejnir getnisi yürümez"diye. Bizi yönetenler, yal- nız peynir gemisini degil, devlet gemisini de yürü- tüyor. Son günlerin deyimiyle 'sanal olarak!' Ne güzel söylemişti rahmetli Orhan Veli: Neier yapmadık bu vatan için/ Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik Konuşan ülke istiyorum diyenler, kendileri, dur- madan konuşuyor. Siyaset çamurunun içinde çır- pınanlar. halkın önemli bir bölümünün sefalet ça- murunda yaşamalannı. nurlu ufuklar edebiyatı ile örtbas etmeye çalışıyorlar. Türkiye geveze bir ülke oldu (Ama. halk mınl- danıyor). Bu gevezeler konuşuyor durmadan. Te- levizyonlarda, meydanlarda. gazetelerde... Halk, söylenenleri sadece dinlıyor. yapılanlara da mınl- danarak sadece seyirci. Yunus Emre. yedi yüz yıl önceden bugünkü du- rumu görmüş gibi: "Azsözerim süsüdür/Çoksöz eşek yüküdür." Haa Bektaş \eli de. bunu başka türlü tamamlı- yor: "Her sözün bir ön yüzii, bir deart yüzii >ardır. Acemüer önce art yüzünii söylerier. zor duruma düşeıier." Bizun kımı devletlilerimiz de, gazetecilgTn önün- de yada televizyon ekranında bir şey söpüyorlar. Halklan tepki gelınce, ben onu s ö y l e k i dim, yanlış anlaşıldı diyorlar! Memura yüzde yirmiden fazla zam vermeyen- ler, aslında, IMF'ye verdikleri sözü tutmak için böyle katı davranıyorlar. Sözde, eğer yüzde yanm fazla biie zam verirlerse enflasyon azannış! Zaten azmış. Hele şu yaz aylanndaki sebze-meyve ucuz- luğu geçsin. göreceğiz. Aynca, IMF'ye sözü, halk olarak biz mi verdik? Milli iradenm temsilcisi Büyük Millet Meclisi mi verdi? Yıllardır hep aynı şarkı: Enflasyonu düşü- recegiz. Bütçe denk olacak? Hani? Devlet bir kavram ama devleti yönetenler insan- lar. Hani devlet yalan söylemezdi. Söylüyor. söy- lüyor! Zam krizi aşıldı. Şimdi yeni birgündem atıl- dı ortaya. Genel af! Öncelikle kimlere? Kadermah- kûmlan diye uydurma birad takılan, katillere, soy- gunculara. hırsızlara. dolandıncılara, çetelere, maf- ya babalanna!.. Onlar dışan. fıkir adamlan, yazar- lar. özgürlük savaşımı verenler içeri!.. Bahanesi de sosyal banşı sağlamak. Yani, reza- let, soygun, pislik dışan. erdem içeri! Zamansız bir seçim ise Türkiyemizin çöküntüsünü gideremeye- cek. Hele. söylene söylene bıkkınlık getiren pislik- leri, çürümüşlüğü asla... Seçim olacak. bu pislik- ler temizlenmeden. haklannda bunca yolsuzluk suçlaması olanlar, yenıden Meclis'e gırecek. Kar yağdı izleri örttü, örneği. seçim oldu. herkes aklan- dı diyecekler. Kimi suçlamalar zaman aşımına uğ- rayacak. kimi suçlamalarde\Te sonuna bırakılacak. fktidan ve muhalefetiyle. partileri ve parlamen- tosuyla, bu pislik temizlenmeden. seçim hiçbir şe- yideğiştirmez. Neternıztoplum,ne temizsiyaset, olur. Once tanklflBS^erieşme. öteki h e r ^ ' halkın gozmü bommiıtm öte>e ge^emez.. - ; J . HAFTAIÇI HERGÜN G U J N U K de D I z I Büyük Zengin, ünlü, şanslı bir aile olan AZERAC ailesinin öyküsü... Heyecan dolu bir dizi... PENCERE Alaattfn'in Lambası Bir haftalık kısa bir "dinlence"den sonra biie i yazı ısınma turu gibidir. Peki, nerede dinlendim?.. "Kurtanlmış Bölge"öe\.. Geçen yıl da Gökova'da Hamdi Bey'in "Yüct len Ote//"ne postu sermiştim. Burası garip birye dir; çam ve okaliptüs ağaçlanyla azmakiann d« nize kanştığı ortamda Ula göreneğine uygun ya pılmış sekiz on odalı ahşap konaklarda ağırian konuklar... Yeraltından kaynayan sulara yörede "azmak" ac veri/iyor; ortalıkta kediler, köpekler, kazlar, ördek ler dolaşıyor; denizde Alman ya da Ingiliz turistiı yani sıra köylü kadın, entarisi ve başörtüsüyle su yagiriyor... Geçen yaz bahçede dostlarla yemek yerkeı azmaktan tek bacaklı bir ördek çıkmıştı; zavaflı den. gesini bulamadığından yürüyemiyordu. - Ne olmuş buna?.. - Bacağını suyılanı kapmış... \ t. - Bu hayvan yaşamaz... '. - Ne yapmalı?.. ' : - Kesmeli!.. ördeğin dokunaklı halini bu köşede anlatıp üs- tüne ahkâm kesmiştim; ama, otele ayak basaı basmaz haber verdiler: - Tek bacaklı ördek yaşıyor, kuluçkaya da yat- mış, şimdiyavrulanyla dolaşıyor... Vay canına!.. Topal ördek Türkiye'ye benziyor, tam kendi- sinden umut kesilmişken kuluçkaya oturuyor. • Gökova'nın Akyaka beldesi "kurtarılmış böl- ge'dir; betonlaşma salgınından korunmuş tek yerdir; bütün evler Ula göreneğine uygun yapılmış, beyaz badanalı, ahşap işlemelidir. Nasıl olmuş bu?.. Bir varmış bir yokmuş, Nail V. adında Ulalı bir şairvarmış; Nazım Hikmet'in arkadaşıymış; 196O'lı yıllarda Gökova Körfezi'nin dibindeki Akyaka kö- yüne yerleşmiş; mimarlığa merak sarıp yörede göreneğe uygun çağdaş evler yapmaya başla- mış; çevreye bu türyaşam biçimini sevdirmiş; ina- nılmaz bir işi başarmış; Gökova kurtulmuş... Akyaka'da geçen hafta Nail Çakırhan (nam-ı diğer Nail V.) adına bir toplantı düzenlendi. Kala- balığı salonlar aimadığından toplantı Yücelen Ote- li'nin tenis alanında yapıldı; Oktay Akbal'ın öne- risiyle Çakıman'ın heykelinin yöreye dikilmesine karar verildi. Gerçekten heykeli dikilecek adam Nail V... • Ben dinlencedeyken Alaattin Çakıcı yakalan- dı... Haydi hayırlısı!.. "Alaattin'in Lambası" herkesin bildiği ünlü bir masalın adıdır. Alaattin bir lamba bulmuş, hohla- yıp silerken lambadan bir dudağı yerde bir duda- ğı gökte bir dev çıkıp bizimkine sormuş: - Dile benden ne dilersen?.. • Banka satışı mı?.. ^Devlet ihalesi mi?.. /j^fSaVîrıu özelleştirmesi ml?.. J . . Kırmızı pasaport mu?.. Ancak bukez talih tersine dönmüş. Çakjcıyı ya- kalamışlar, Alaattin yakayı ele vermiş... -•* - -* - - i - Peki, devi yakalayabilecekler mi?.. Çünkü işAlaattin'dedeğil... • ^ llhan Selçuk Alexandr Ülkü'nün Yugoslavya'da hayata merhaba dedigini sevinçle dostlanmtza duyururuz. Mustafa - Iryna Ulkü Kjranıtt 9 BODRUM'DA TATÎLÎN YENÎ ADI Lüks odalan, zengin mutfağı, sosyal aktiviteleri, uzman kadrosu ve Bodrum'un rüya kadar güzel manzarasıyla sizlere keyifli birtatil imkânı sunuyoruz. 4* kalite 5*hizmet. Tel: 0252 316 19 90 Faks: 0352 316 14 03 Bolu Ormanlan'ndald çiftiik evimizde sakin bir hafta sonu için cazip seçenekler: HER HAFTA SONV: • At Safari • Jeep Safari • Bisiklet • Doğa yürüyüşleri GRUPLARA HAFTA IÇl TUR PROGRAMI Tam pansiyon konaklama taıutıma özel 15.000.000.- TL Kredi kartlı ödeme imkânı AGM TURİZM tstiklal Cad. Kfis Sok. 6/9 Beyoğlu tSTANBUL Tel: 0 212 251 09 57/58 Faks: 0 212 244 07 XX IstMal Cad. /Aksanat karşısı) Taksim Te!:252 38 81/82 ktiLıteU ^biziler Lçin boıîru ckraribasınız KAYSERÎ ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1994/193 Karar No: 1998 '559 Davacı ve karşı davacı Hasan Hüseyin Kaynak vekili tara- findan davalı ve karşı davacılar Sultan Tarhan ve Hacı Kartal aleyhüıe açılan alacak davasmın yapılan yargılamasi sonunda, Davacı Hasan Hüseyin Kaynak'ın davasının takip edilme- mesi nedeniyle açılmamış sayılmasına, davalı ve karşı davacı davacılar Sultan Tarhan ve Hacı Kartal 'ın davasının kabulü ile 91.984.337 lira alacağın dava tarihi olan 26.5.1994 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte Hasan Hüseyin (Caynak'tan alı- narak davacılar Sultan Tarhan ve Hacı Kartal'a ödenmesine karar verildiği ve mahkememiz karan davacı ve karşı davalı Hasan Hüseyin Kaynak'ın adresi tespit edilip mahkeme karan tebliğ edilememesi nedeniyle ilanen tebliğine karar verilmiş olup mahkememiz karan davacı ve karşı davalı Hasan Hüseyin Kaynak'a gazete ilanmın yayımlandığı tarihten 15 gün sonra tebliğ edilmış sayılacağı ve kanunı süresinde temyiz edilme- mesi halinde kesinleşecegi ilanen tebliğ olunur. Basın: 39998
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear