23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 HAZİRAN 1998 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Johannesburg'da bir insan sirkiGeçen pazar günü çadırsız. palyaçosuz. trapezsiz, hayvansız bir sirke gittim. Johannesburg"un bu on sekiz yaşından küçülderin giremediği sirkin gösteri yapmasına izin veren nadir kentlerden biri olması, annemin deyişiyle oyulmadık kabaklann içine girmeyi se\ en beni hiç vakit kaybetmeden bilet gişesinin başına yollayıverdi. Sofuk ve sıkıcı pazar gecesi yapacak başka işim de yoktu. Jim Rose Sirki bir insan sirki. Terbiyeciye gerek duymayan akıllı hayvan insan, kendi kendini eğiterek geliştirdiği numaralan sunuypr. Çığırtkan- sunucu-insan terbiyecisi- seyyar satıcı kanşımı Jim Rose, gösteri boyunca izleyicileri çatlak sesiyle korkutma, iğrendirme ve güldürme görevini üstlenmiş. Mikrofonu elinden bıraktığı zamanlardaysa ya sımsıkı bağlı bir deli gömleğinden kurtuluyor, ya arka arkaya dört adet jilet yutuyor, ya da kink camlann üzerine yüz üstü yatıp izleyıcilerden birinin üzerinde yürümesine izin veriyor. Gösterinin en mide bulandıncı numarası Enigma'nınki. Enigma, vücudunun her tarafina navi yap-boz parçalan dövmelenmış, derisinin altına yerleştirilmiş mercan parçalan sayesinde boynuzlan olan mavi bir adam. Enigma önce şeffaf bir plastik hortumun bir ucunu burun deliklerinden birine. diğer ucunu da içinde mavi bir sıvı olan bir şişeye yerleştiriyor. Sonrası kolay. Mavi sıvı, rahatlıkla Enigma'nın burnundan midesine akıyor. Yine aynı kolaylıkla, mavi sıvı. bu kez mide suyuyla kanştığı için bulanık mavi suyu afıyetle içip bitirerek tamamlıyor. Enigma'dan sonra sıra Lastik Adam'ın. Lastik Adam, telleri çıkanlmış bir tenis raketini başından geçirerek işe başlıyor ve omuz ve dirsek eklemlerini yerinden çıkararak tenis raketinin içinden geçmeyi başanyor. Son sırada Mr. Lifto var. Göğüsleri. dili, kulaklan ve cinsel organı delik bu adam, aynı anda JOHANNESBURC AYSU ÖNEN kulaklanyla iki ütü, diliyle bir araba aküsü ve cinsel organıyla bir tuğla kaldınyor. Gösterinin bir bölümünde ışıklar söndü ve Jim Rose, ellerinde elektrikli testereler olan adamlannı izleyicilerin arasına saldı. Karanlık salon, bir anda testerelerin vızıltılan ve insan çığlıklanyla doldu. Korkmadım dersem yalan olur. Jim Rose Sirki, ilhamını 19. Yüzyıl sonlannda popüler olmuş ucube şovlanndan alıyor. Toplumun dışladığı hilkat garibelerinin kurduğu bu gezici topluluklar, fil adamı. dünyanın en güçlü adamını, üç kollu adamı. sakallı kadını bir araya getirdi. Bu yüzyılın sirklerindeki cüceler ve hatta vantriloglar bile bir zamanın ucubeleriydi. Pekiyi, neden bir grup insan kendi seçimiyle ucube olmak ister? Belki de bu bin yüda doğ-okula gir-iş bul- çalış-evlen-çoğal zincirini kıran herkes ucube sayılıyor. Jim Rose ve arkadaşlan, "normallerin", "normal olmayanlara" olan merakını son derece başanyla pazarlamakta. Her numara. izleyenleri şaşırtmak için düşünülmüş, en ince detayına kadar hesaplanmış, neredeyse bilimsel bir deney. lzleyici, şaşırmanın verdıği ruhaf zevkle gülerken burnuna on santimlik çivi sokan Jim Rose da insan anatomisini bilmeyen izleyiciye güiüyor. "Bizün var oima sebebimiz sizsûnz" diye bağınp kocaman bir alkış almayı başanyor. Jim Rose Sirki'nin elemanlan, kendi acayipliklerinden utanmayı seyircinin üstüne atıp her gösteriden zaferle aynlıyor. Kendileri acı duymadan herhangi bir numaranın gerektirdiği acıyı izleyiciye hissettirmek bu şovun en başanlı numarası aslında. Insana kendi zayıflığını göstermek. Gösteri, biz "normalliğimizi'" çevremize ve kendimize kanıtlama ihtiyacı içinde olduğumuz sürece devam edecek. Jim Rose Sirki. National Geographic, Newsweek, Rolling Stone. Wall Street Journal gibi ciddi basın organlannın sayfalanna girmeyi başarmış. Böylelikle, görenler görmeyenlere anlatsın tarzı haberleşmenin yarattığı esrar tabakası ortadan kalktı denilebilir. Bu alternatif eğlenceyi avant- garde yapan izleyıci reddedişi "eğer basını ügüendiriyorsa beni de ilgilendirir" felsefesiyle yaşayan doksanlann izleyicisi tarafindan kınlsa da, Jim Rose Sirki, izleyicilerin en ham dürtüleri olan korku. iğrenme, acıma ve merakla oynamayı başanyor. Jim Rose ve Enigma'nın elinde kukla olma karşıhğinda, tabulara hayatımızda olmadığımız kadar yaklaşma şansını elde ediyonız. Sıkıcı ve soğuk bir pazar akşamı için hiç de kötü bir takas değil. Lizbon diye bir kadın LİZBON ŞtNASl DANIŞOĞLU Ellenmi7 gatal bıçaklanmızı kavTamaya hazır, masaya konan tepsi içindeki tanımadığımız okyanus balığını kırmızı (Evet kırmızı) porto şarabıyla birlikte tatma hayalleri kuruyorduk ki bir garson elinde deste deste beyaz örtülerle çıkageldi. En üstteki örtüyü iki ucundaki bağlardan tutup kaldırdı ve bir arkadaşımızın boynuna bağladı. Sonra şaşkın bakışlanmı z arasında usta bir berber gibi hepimizi beyazlar içinde bıraktı. Lizbon'daki ilk ve son saşkınlığımız buydu. Expo98 için geldiğimiz Lizbon'da otelimiz kentin hemen dışında, fuann yanı başındaydı. Sanayi atıklannm yığıldığı, kimsenin kokudan yaklaşamadığı bir bölgeyi mükemmel bir gezi-toplantı alanına çevirmiş Portekizliler. Fuardaki Türkiye pavyonu ise büyük ilgi çekiyor, bunu anı defterindeki yazılardan ve gördüklerimizden anlıyoruz. Türkiye, saltanat kayığıyla. antik eserlenyle, boğaz görüntüleriyle sanki "sualtı araştırma istasyonlanyla ilgi merkezi olan Almanya'nın teknolojisi varsa. bizim de tarihimiz var" der gibiydi. lşte bu ortamda yaşlı bir şamanın doğayı dinlemesı gibi -biz de büyük şehır insanlan olarak- ilk kez geldiğimiz bu kentin çağnsını duymaya boş yere çalıştık. Tüm gördüğümüz ve kokladığımız Istanbul Boğazı'nın birkaç kat genişliğindeki Tejo nehriydi. Daha sonra bize yaptınlan kent turunda gördük ki Lizbon'un çağnsı bir sokak satıcısınınki gibi değil, bir kadımn sevgilisinin kulağına tatlı sözler fisıldaması gibiydi. Insanı büyüleyici bir güzelliği yoktu. Onu tanıdıkçı daha çok severdiniz. Bunu hissettim. Lizbon'da ilk yabancılığımızı üzerimizden atar atmaz, özellikle biz Istanbul'dan gelenler kentin bu kez mutlaka gece Vakti incelenmesı gerektiğinde karar kıldık. Küçük bir araştırmadan sonra soluğu barlar sokağina çevrilmiş doklarda aldık (Portekiz lideri lstanbul ziyareti sırasında görmüş de özenmiş diyorlar, biltnem doğru bilmem yalan). Bu kez gördüğümüz kadın felekten bir gece çalmaya karar vermişti. Çok açık giyinmışti, ama sekse davet etmiyordu. Yalnızca eğlenmek istiyordu. Barlar içki içen, öpüşen, dans eden gençlerle doluydu. Komünist Parti'nin güçlü olduğu kentte kuşkusuz en cıvıl cıvıl yer Havana Bar'dı. Buralarda biraz oyalandıktan sonra Salsa Latina adlı gece kulübüne kulak verdik. Portekizliler eski sömürgeleri Brezilya'nın büyüleyici sambasındansa, komşulannın salsasına vurulmuşlardı. Ayaklan zincirli kölelerin bulduğu küçük adımlarla dans etmeyi onlar kadar iyi biliyorlardı. Salsa Bar sabah yedide kapanıyordu. Kapanana kadar bir sürü insan, tanımadığı insanlarla birlikte kendini dansa bırakıyordu. Sonra boyunlanmıza örtülerin bağlandığı şaşkınlığı yaşadık işte. Bir meyhane-tam bir meyhane hem de-içinde yaşadığı kenti bu kadar güzel yansıtabilirdi. Sesini duyduğumuz kadımn bu kez sunduğu kırmızı portolar gibi buruk bir sesi vardı. Balıkçı eşinin okyanustan getirdiği birbirinden lezzetli balıklan, kendi yaptığı keçı peyniri ve şarabı vermişti. Aklı yine okyanusa dönen kocasındaydı. tçinden işte bu durumlan anlatan bir fado söylüyordu (Fado söylenen bir yere gitmedik ne yazık ki. Turistlerin anladığı bir müzik değilmiş. Insanlar efkârlı efkârlı dinlerken, sıkılan turistlerin kendi aralannda şamataya başlamasına haklı olarak çok kızıyorlarmış). İster inanın ister inanmayın, kadımn fadosunu dinledim. Lizbon adlı kadımn. kÖprÜlerillİ Çok sevdİ Bangladeşüler üç gün önce açılan asma K- x köprülerinio kadar çok sevdi ki köprii tra- fiği bir rürlii başlayamadı. Bhuapur kentindeki Jamma Nehri üzerinde yapılan 4.8 kilomerre uzurüuğun- daki köprii dünyanın en u/un on birinci köprüsü. Cç gün önce Başbakan Şe> h Hasina tarafından açıhşı ya- pılan köprü binlerce \ a\ a tarafından işgal edildi. \ asak oimasına karşın her gün binkrce BangiadeşlTnin üze- rinde yürmüij vaptığı köprüde araç traflği başlayanuyor. (Fotoğraf: REUTERS) ACI KAYBIMIZ Cemıyetımız ûyesı, değerlı arkadavmız ARİFBAŞ 26 Hazıran 1998 Cuma günü \efat etmıştır Acıpayam'da 1947 yılında doğan ve 1975 yılmda Hergûn Gazetesı'nde foto muhabın olarak mesleğe başlayan Baş, Polıtıka. Dünya, Akşam ve Tercüman gazetelennde çalıştı Vefatı canuamızda büyük ûzüntü yaratan Baş'ın cenazesı 28 Hazıran 1998 Pazar günü ögle namazını mütcakıp Acıpayam'da (Denızlı) toprağa venlecektır. Anf Baş'a Tann'dan mağfiret. kederlı aılesıne ve üyelenmıze başsağhğı dılenz TÜRKİYE GAZETECtLER CEMtYETt Cumhurryet kitap kulübü TAKSİM Sergi Salonu HAZİRAN AYIETKİNÜKLERİ DINLETİ 28 Haziran Pazar Saat:18.00 Erozyon, artık boyutlarını kimsenin bilmediği bir olgu olmaktan çıkıyor, Tiirkiye'nin topnaklarını nasıl kaybettiği belgelendi. TEMÂ Türkiye Çol Olmasın H5 lcııınmy l'l*»t Pa/ar 14.20 26 Temmu/ 1'M.S Pa/ar 14 2lı 12 lcııınıu/ W S Pa/ar 14 20 02 Ağuslos I'WS Pa/ar 14 2lı I1 ) İL-nırıuı/ l'»l >X Pazar 14 20 09 Afiııslns IWX Pa/ar 14.20 Sizkre if^nci cülavantajım sunar. Qüçlü Bir kadro vefarfcCı bir anCaytf. İngiüzu, Sysca, Viâfçe ve Abnanca, her diii uzmanından öğnnin. Aynca fhfozm O%3XRJ.dan •DİfKSİyaK. kursCan. Çttin 6u Tarlayan Çünef sizi ie aydtnlatsın. FERDA EREREN ve Üç Deniz Topluluğu IstıklalCad (Aksanat karşısı) Taksım Tel:252 38 81/82 06 Temmuz \>v İ i Temmuz Adres: Cihannuma Mah. Akdoğan Sok. Kardeşler AptT No. 11-13/3 Tel: (0212) 227 92 24 - 227 60 05 TATVANASLİYE HUKUK ASÜYE1.HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1997,716 esas Davacı Başak Sigor- ta vekılı tarafından da- valı Uğur Çil ve Güneş Sıgorta aleyhıne açılan tazminat davası sebe- bıyle: Adresi tespit edi- lemeyen davalı Uğur Çil'in, duruşmanın atılı bulunduğu 24.6.1998 günü saat 09.00'da mahkememiz duruşma salonunda hazır bulun- ması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi. aksı halde duruşmaya yokluğunda devam olunacağı veya karar verileceği davalı Uğur Çil'e dava dilekçesi ve duruşma günü daveti- yesi yerine geçmek üzere ılan olunur. Basın: 26324 (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46 MUSTAFAKEMALPAŞA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo:l998/202Esas Davacı Hayriye Çakutekın vekili tarafindan davalılar Halü Say vs. aleyhlenne açılan tapu ıp- tali ve tescil davasında; Bursa ıli, Osmangazı ılçesı Bahar mahallcsindc ıkamet ctmekte ıken ad- resleri meçhulde kalan ve tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilemeyen dahili davalılar Atıl- la Hergeç ve Selamettin Hergeç'e dava dilekçesırun ılanen tebliğ edilmesıne karar verildiginden, adı geçen davalılann dunışmanın bırakıldığı 17 7 1998 günü saat 9 20"de mahkememizde hazır bulunmalan, ya da kendılennı bır vekille temsil ettirmeleri. aksi halde yargılamaya yoklukJann- da devam edılerek karar verileeegı davetiye yenne kaım olmak üzere ilan olunur. Basın- 20090 TB 1 soe«ce Ftcrto Hooliganlann gölgesindeki Dünya Kupası PARİS MİŞEL PERLMAN "Yaşasın şölen!" Böyle demişti Fransa'nın ünlü günlük spor gazetesi l'Equipe, Dünya Kupası öncesi. Her şey güzel olmalıydı, sporcu ruhunu aşılamalıydı ve de daha neler de neler. Şu tabloya bir göz atın lütfen: Fransa'nın düzenlediği Dünya Futbol Kupası'na 10 kent, 32 milli takım. 64 karşılaşma ve de 704 futbolcu katılmaktaydı. Eh. bu duru mda 1998 Dünya Kupası'nı eleştirmek elbetteki olamazdı. Şurada durup bir an düşünelim. Rengârenk ulusal formalan gururla taşıyan gençler, vahşi hooliganlann maç sonunda sahayı istila olasılığını düşünmüş müydü acaba? Bunu bilemeyiz. ama onlara karşı koymak amacıyla neredeyse bir ordu kadar güvenlik mensubu tetikteydi stat çerçevesinde ve kent merkezinde duruma egemen olmaya çalışan sopalı hooliganlara karşı. Sonuç olarak herkes bir noktada birleşiyor: Fransa'nın çeşitli kentlerine akın eden sopalı gençler futbolun güzelliğini ve inceliğini takdir etmek için değil. ortalığı savaş meydanına dönüştürmek için gelmışlerdi. Ancak yalnızca bundan ibaret değil Hooliganlann çeşitli eylemleri. Bilenler, yani güvenlik mensuplan der ki, bu tür olaylann çıkması olasılığı gündeme geldiğinde tüm ilgili polis yetkilileri bir durum muhasebesi yaptıktan sonra harekete geçip gereken duyarlı noktalara "yerleşir." Aralanndan bazılan "tanıma" faaliyetini derhal harekete geçirir. Yani bunlar, belleklerinde "taze taze tanıma" yöntemiyle, "gık" diyecek vakit bulamadan kendisini karakolda buluverir. Dünya Kupası'nın neden olduğu sert hava üzerine, sersen Hooliganlann toplum içindeki yerleri iyice ırdelenmeye başlandı. Yöneltilen sorular içinde, Hooliganlann salt serseri olup olmadıklan da var. Konuyu irdeleyen kimilerine göre. Hooliganlann hepsi de aynı harekete mensup değil. Örneğin, deniyor ki, kulüp çerçevesindekı, milli takım düzeyindeki, sokaklardaİci "vurucu ve kıncılar" gibi çeşitli kişiler kol geziyor. Doğnısunu söylemek gerekirse, Fransız güvenlik mensuplan kuş uçurmamak için ellerinden ne gelirse yapıyor. Futbolseverler final maçının zevkini yaşayarak, altından üretilmiş Dünya Kupası'nın yeni bir serüvenini yaşamış olacak. Ama bütün bunlardan söz ederken Dünya Kupası'nın değerini belirtmeyi unuttuk. Olur mu böyle iş? Futbolcularla hakemler topun peşinden koşadursun, 4.9 kilo ağırlığındakı altın dünya Kupası her zamanki gibi "gizli" biryerde saklanacak. Şunu da anımsatmak gerek: Kupayı yaratan, ltalyan heykeltıraş Sihio Ga/zantga. Paris bankalanndan birinde saklanan bu sanat eseri fınalı kazanacak takıma verilecek. Bununla birlikte, 4.9 kilo ağırlığındaki altından üretilmiş Dünya Kupası'nın diğer bir özelliği de hiçbir zaman hiçbir federasyona verilmemesi. Kopyasıyla yetinmek gerekiyor. Bu arada, çok kaliteli maçlann yanı sıra maalesef, saha dışındaki çirkin olaylar, Hooliganlann vahşi denilebilecek davramşlan havayı bozdu. "Sadece onlar mı" diye sormak da mümkün. Bu soru, Fransa ile dünyanın diğer v ülkelerindeki bilet •tG't satışlanyla ilgili. Sahte î" j bilet satışı. kara borsa, dolandıncılık. daha neler de neler! Eh, 12 temmuza şurada ne kaldı ki? Herkesin günlük yaşamı da etkilenmedi değil. Önceden hazırlanan "planlar" çerçevesinde ve küçük ekranlar karşısında geçen heyecanlı saatler. 12 temmuz akşamı, ızleyicilerle oyuncular uğurlanırken "futbol hastalan" bir sonraki kupayı kafalannda hazırlayacak bile. Teşekkür 1998-1999 Ders yılında liseson sınıfta olan 4 öğrencimize, Üniversite Hazırlık Kursu'nda dershane ücretlerınden %50 indirim sağlayarak örnek bir davranış sergileyen, Dörtler Dershanesi'ne ve Sayın Osman Yiğit'e katkılarmdan dolayı teşekkür ederiz. Neta? öksûz v» Yetimlorin Eğitlmi İçin yardımlaşma Vakfı ZEKI ALASYA Yazılarıyla, bu perşembe ve her perşembe £/z/mGofzete # de TOSYA İCR\ TETKJK MERCÖ (HUKUK) HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1997 16 Davacı Hûseyin Kumcu Vekılı tarafından davalılar Faruk Mit, Şükrü Gündûz, Şerafetün Turan ve AJi Turan haklannda açılan ıstih- kak davasının yapılan yargılamasının duruşması 2.7.1998 günü saat 09.00'a bırakılmıştır. Davalılardan Şükrü Gündüz, Şerafettin Turan ve Ali Turan tüm aramalara ragmen bulunamadıklanndan ılanen teb- lığ edilmesine karar venlmiştir. lşbu ılanın yayımlanmasından ıtıba- ren 8 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. 21.5.1998. Basın: 24340 Dunya Şehırierı Dünyamızı Koruyalım Skandallar 2.Dünya Savaşı Kasifler Uzay Teknolojisi Vurucu Gücler 9O'lı Yıllar VeDeği,-:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear