25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 HAZİRAN 1998 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ANY grubunun mimarlık toplantılannda 'tarih' tüketimin baş düşmanı ilan edildi Türldye'yi 4 anywhere' sanddar• İstanbul'un Beykoz ilçesindeki Saip Molla ormanlarının içine nâzım plana da aykın olarak yapılan villa sitesinde düzenlenen ANY mimarlan toplantısında, tarihsel yapılan korumayı 'saçma* bulan ABD'li mimarlar, Türkiyeli meslektaşlanna 'tüketim mimarhğını' tavsiye ettiler... OKTAY EKtNCİ Çoğunlugunu ABD'li mimarlann oluşturduğu "ANY" (Architecture Nevv York) grubu daha önce Rotterdam ve Barcelona'da düzenledikleri dizi top- lantılanndan birini de geçenlerde An- kara'da gerçekleştirdi. 14 Hazıran Pa- zargünü de tstanbul'daki Saip Molla or- manlarında inşa edilen Beykoz Konak- lan'nın tarihi Av Köşkü'nde "ANY ile tanışma" oturumu diizenlenmişti. Böy- lece hem konuk mimarlar ve tartışma- cılar hem de onlarla tanışmak isteyen- ler, lstanburun "ormanlan'1 ıçinde ve üstelık kentin "nâzım planına da avkı- n" olarak sıralanan yüzlerce konaktan oluşmuş villa sitelerinin yarattığı "tah- ribatı" da vakından görmüş oldular 'Alternatir tutum ANY grubu, bu dizi toplantılannın "temalannı" belirlerken aynı zamanda Ingilizcede "herhangibir" anlamınada gelen "any" takısıyla oluşmuş başlık- lan yeğliyor. Önceki buluşmalarda örneğin "any- ANY grubunun Beykoz konaklan'ndaki tanışma toplantısına gidenler, aynı etkinüğe ev sahipiiği yapılan Saip Molla ormanlanndaki bu görüntüvk karsılaşınca. ABD'li tüketim mimarlığı" sözcülerinin Türkiye ziyaretine neden "sponsoriuk" yapıldığını da kavramışoldular.(Fotoğraf: LJĞURGÜNYÜZ) hovv" (herhangı bir şekilde) kavramıy- la "mimariık" sorunlannı tartışırlarken bu kez Türkiye'deki oturumlann "any- time" (herhangı bir zaman) kavramıy- la sürmesını uygun gördüler. Tanıtını yazılannda "mimaruğın için- de bulunduğu dönüşümleri tarnşarakan- lamak \e alternatif tutumlan paylaş- mak" amacıyla düzenlendiği açıklanan toplantılannı ve çalışmalannı ise yine Beykoz Konakları'nı yapan Tepe Inşa- at'ın sponsorluğu altında ve "Mimar- lar Derneği 19Z7"nin ev sahipligi saye- sınde gerçekleştirdiler... Mimarlar Odası, Şehir Plancılan Oda- sı. üniversiteler gibı "kurumsal katı- lım" yerine, tek tek seçilmiş "özel da- vetli" konuklarla süren toplantı ve söy- Festival her yerde sürüyorKültür Senisi - Yaz mevsimi, çeşitli kentlerimızdeki fes- tivallerle sürüyor. 26. Uluslararası tstanbul Müzık Festiva- lı'nin yanı sıra 12. Uluslararası lzmir Festivali, 5. Aspen- dos Uluslararası Opera Bale Festivali ve 37. Uluslararası Bur- sa Festivali de bu hafta süren kültür etkınliklerinden. 14 Temmuz tarihıne dek sürecek olan Uluslararası lzmir Festivali bu hafta yıne dünyaca ünlü sanatçılan konuk edi- yor. Festıvalin bu haftaki ilk konuğu deha piyanıst Ivo Po- gorelich. Pogorelich bu akşam 21.30'da E.U. Atatürk Kül- tür Merkezi'nde verecegi konserde Rachmaninm, Grana- dos, Prokofiev ve Chopin'in eserlerinden oluşan bir prog- ram sunacak. Festıvalin çarşamba akşamki konuğu Ravel Yay- b Çalgılar Dortlüsü Giovanni Battista Kabris (keman). Re- iko Kitahama (keman), Zoltan Toth (viyola) ve Jean Mic- hel Fonteneau'dan (viyolonsel) oluşan dörtlü. 21 3O'da St. Polycrap Kılisesf nde verecegi konserde Debussy. Faure ve Ravel'in eserlerini seslendirecek. Festıvalin bu haftaki son konuğu ıse Paris Orkestrası. Orkestra, şef Rafael Frühbeck de Burgos yönetımınde verecegi konserde Bertioz, Bizet, Debuss> ve Ravel'ın yapıtlanndan oluşan bir program su- nacak. Aspendos Uluslararası Opera Bale Festivali de çarşamba akşamı saat 21.00"de Mersin DevletOpera ve Balesi'nin ser- gileyeceği Lucia Dı Lammermor Operası ile devam ediyor. Donizetti'nin operası. 17. yy sonlannda lskoç aristokratla- nnın entrika. hırs ve karmaşayla delu yaşantılan arasında Lucia ve Edgardo arasında yaşanan aşk öyküsünü anlatıyor. Lucia rolünü Aytül Büyüksaraç ve Edgardo rolünü Aydın Uştuk'un üstlendıği operada. diğer rolleri Ziya Elmacı, Al- paslan Mater, Tanju Nebol ve Rıza Ekşioğlu paylaşıyorlar. Orkestra şefi Alexandru Samoila Festival cumartesi akşa- mı İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin sergileyeceğı. Puc- cini'nın 'Turandof operasıyla devam edecek. Uluslararası Bursa Festivali'nin bu haftaki programı ise şövle: Yann Okay Temiz ve Bakanic Aıi bir konser vere- cek. Africando Afrika şov perşembe günü sahne alacak. Cuma günü 'Bir Bursa Akşamında Sanat' başlıklı konser yer alacak. Konserin solistlen Müzeyyen Senar, Avni Anıl, Erdinç ÇeükkoL Perihan A. Sözeri Nalan .Alunörs. Zekai Tun- ca. Burhan Dikencik. VIustafa Sağv aşan Kutlu Pa\aslı v e Ser- dar Kaşıkçılar. Konsere Bursa Büyükşehir Beledıyesı Kon- servatuvarı Türk Sanat Müziği Icra Heyeti eşlik edecek. Av ustralya Anadolu'dan Esintiler Topluluğu'nun pazar gü- nü verecegi konser. festıvalin bu haftaki son etkinliğıni oluş- turuyor. Bursa Festivali'nin etkinlikleri Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleştıriliyor. TRT Ses ve Saz Sanatçılan Topluluğu, Kutlu Payaslı yönetiminde bir konser verdi 6 Farkh yorumlardan kaçuımamalr ÖZLEM GÜLŞEN 26.Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında, 'Gelenek- sel Müzik' bölümünde Türkiye Radyo Tele\ izyon Kurumu Ses ve Saz Sanatçılan Topluluğu AKM Büyük Salon'da Şef Kutlu Payas- h yönetiminde iki bölümden olu- şan bir konser verdi. Konserin ilk bölümünde (ko- ral), Mahmut Bilki'nin Ney Tak- simı, Nursal Ünsal Birtek'in Viyo- la Taksim'inin yanı sıra Mustafa Itri Efendi, Kadri Efendi, Zekai Dede, İsnıail Dede Efendi Hafiz Post ve Abdülkadir Meragi'nın yapıtlan seslendırildi. Konserin daha hareketli geçen 'Beraberve SoloŞarkdar' adlı ikınci bölümün- de ise önceliklı olarak Sadettin Kaynak ve Münir Nurettin Sel- çuk'un yapıtlanna yer venldı. 1955 yılında sınavla Ankara Radyosu'na stajyer olarak giren Kutlu Payaslı, 1963 yılında koro şefliğine başlayarak Türkiye'de 60, yurtdışında da toplam 43 de- ğişikkenttekonserleryönettı. 1968 yılında Ürdün Kralı Hüseyintara- findan Liyakat Madalyası ile ödül- lendirilen sanatçı, 1971"de İstan- bul Ekspres gazetesince Yılın Er- kek Şarkıcısı seçildı. 1977 yılın- da Milliyet gazetesi yanşmasında şarkılan ona ödül kazandırdı. 1979 yılından itıbaren 6 yıl sü- reyle Ege Cniversitesi Türk Mü- zığı Konservatuvarfnda ders ver- di. Payaslı, 6 yıldan bu yana An- kara felevızyonu için eskı adıyla 'Gönül Bahçemizden Nağmeler'; yeni adıyla 'Gönül Bahçemizden' adlı programı sunuyor. Şeflik gö- revinİD yanı sıra sanatçı piyano ve tambur çalıyor. Payaslı'nın TRT re- pertuvanna girmiş 13 şarkısı ve bir saz eseri bulunuyor. Festival kapsamındaki programı oldukça renkli ve ilgi çekici bulan Payaslı, bugüne dek hep hafıf mü- zikle ilgilenen bir sanatçı olarak gö- rüldüğünü, bu kez klasik ekolü de ele aldığını belirtiyor "Bugün ben hatİfmüziğin tem- silcisi olarak hafif müzige eğilmiş- Kutlu Payaslı çoksesliliğin musikimiz için yeni bir boyut olmasının yanı sıra müziği zenginlestirdiğini düşünüyor. (K.ADER TLJĞLA) ken, klasik müziği inkâr etmiş de- ğfldim. Bu mümkün değil. Klasik ekolü ele almam dinleyicive de fark- lı bir dinleti sundu. Avrıca bu kez klasik v apıtian da farklı bir biçim- de ele aldım. Müzikte v eni \orum- lar getirilmesi gerektiğüıi düşünü- yorum.Zaten sanatçılararasında- ki fark da buradan doğuyor." Her yorumun tadı farkh Konserin ilk bölümünde klasik yapıtlar ağırlıkta olduğu için seyır- cinin katıhmı mümkün değil. An- cak ikinci bölümde seslendırilen yapıtlara dinleyicinin de eşlık et- mesi Payaslı'yı hoşnut kılıyor. Müzikte her zaman yeni ve fark- lı yorumlann yaratılmasından ya- na olan sanatçı. her dalın kendine göre kurallar banndırdığını dile getiriyor \e eklıyor: "Halkmüzi- ğinde de her sanat dalında olduğu gibi belli kurallar var. Bu kuralla- nn dışına çıkılmadan farklı yo- nımlarla, değişik sonuçlara ulaş- mayı ben de yarariı görüyorum. Bunu bir örnekle açıklamak istiyo- rum. Et yemeğini sunmanın bin tüıiü biçimi vardır. Herkes kendi damak tadına uygun olanı seçer. Müzik de böyle. Her sanatçının yorumunda farklı bir tat vardır. Onu görmeklazun.Aksi halde mo- notonluktan kurtulamayız. Bunu haikonaylayacakya da onayiama- yacaktır. Bu dönemde bencesana- nn yüzde90'ı halk için yapdıvor. Her sanatdalında ciddi anlamda o ala- na eğilen sanatçı sa> ısı çok azaldı. Günümüzün getirdiği koşuDarböy- le." 6 yıldır aynı programı sürdürü- yor olmak Payasirnın içındeki he- yecanın monotonlaşmasına yol aç- mı>or mu? Payaslı hem kendıni yenilemek hem de halkın gözün- de dinlenmek amacıyla programa bir süre ara vermek istiyor. Yeni sentezler yapümah Sanatçı kendısını venılemek ıs- temesinın bir diğer nedenini de şöyle açıklıyor: "Biz \kdeniz ül- kesiyiz. Bir şe\i çok çabuk benim- seyip, çok çabuk bıkıvoruz. Bu bi- zim tipik bir özelliğimiz. O > iizden desanatçı kendinisürekli yenileme- li. Yeni program düşüncelerim var. Ancak onlan gerçekleştirmekiçin zamana ihtiyacun var." Bazı çevrelerce yadırganacağı- nı bılse de Payaslı musıkıde çok seslilikten yana. Çok sesliliğin mu- sikimiz için yeni bir boyut obrıa- sının yanı sıra ifadeyi ve müziği zenginlestirdiğini düşünüyor sa- natçı. "Yülardır Türk musikisi için meyhane musikisi, tekke musikisi denildi. Musikinin pek çok türii var. Bugün musikinin girmediği toplum müessesesi yok gibi. Eğ- lence amaçb kullanılıvor. Tıpta hat- ta siyasette bile kullanılıvor. Bizde 550 tane makamın, 115 tane usu- lün olması belki arnıoni üzerine yapılacak çoksesli dü/enlemeleri engellemiştir. Bu demek degildir ki yeni sentezler yapılmasın." Payaslı'nın önümüzdeki yıllara yönelik düşüncesi gençleri yön- lendirmedeönemli bırrol üstlene- bileceği eğıtmenlik görevini sür- dürmek. "Halk bana, 'yeter artık seni dinlemek istemıyoruz' deme- den görevimi benden sonrakisanat- çılara dev retmekistivorum" diyor. leşilerın "genel içeriğine'" bakıldığında ıse ANY grubu mımarlannın Türki- ye'yı bir "•mimarlık tarihi ülkesi" ola- rak değil, sankı kendi söylemlerine de uygun olarak "anyHhere" (herhangı bir yer) sandıklan anlaşılıyor. Çünkü. basma da yansıdığı şekilde ör- neğın grubun ünlü ısımlennden ABD'lı mimar PeterEisenman'a göre: "Sürek- li ve hızlı bir değişimin yaşandığı günü- mttzdetarihiarutlarartıkçokanlamsız." (Milliyet 17.6.1998). Bu değışim sürecınde bınalann da kısa sürelerde "eskiyeceğini'' ve "yeni- leriyle değiştirilmeleri'" gerekeceğini belirten ANY sözcülen. hemen anlaşı- lacağı gibı mimarlıkta bile tıpkı diğer üretim alanlarında yaşandığı şekilde "tüketimdünyasınahizmetverecek" bir anlayışın "liderugini" yapıyorlar. Bu anlayışın Türkiye'deki mimarlar- la da "paylaşmak" ıstedıği "alternatif tutum" ise tarihsel dokuyu v e gelenek- sel bırikimleri korumak yenne. bunla- n hemen "terkederek1 " örneğin "30 yıl içinde kullanılıp atılacak" bınalan tasar- lamak... ABD ve Anadolu Japonya ve Ingiltere gibı "uygariıkta- rihleri'" olan ülkelerden bu toplantıla- ra katılanlan bilmem. ama grubun. özel- likle ABD'lı sözcülerin "geçmiştenge- len mimarhk kazanımlanna" karşı böv - lesine duyarsız v e hatta "hırçuı" bir ta- vır içinde olmalan dogrusu hiç de şa- şılacak bir durum degıl. Çünkü. örneğin yine lstanbul'daki toplantıya sponsoriuk yapanlann satı- lık vıllaları için de adını kullandıklan o zarif ve kültür yüklü "konak"lar da- ha 17. yüzyılda Istanbul'u süslemeye başlarken Peter Eisenman'ın ülkesinde he- nüz doğru düzgün bir kent bile yoktu. Yine Anadolu toprakla- rında ınsanoglu, mımarlı- ga ilk adımınt günümüz- den 10.000 yıl önceki ilk köy yerleşmelennde attığı zaman ıse aynı ABD top- raklannda bugünkü beyaz adamın "ilk işgal barakala- ruu" yapmasına da yıne en az 10.000 yıl vardı... Peki, Türkiye aslında bunca derin bir birikim ta- şımasına rağmen, özellik- le 20. yüzyılın ıkincı yan- sından itibaren "mimarlık terbiyesini" ve "kentselge- leneklerinı" neden yitırdi?. Örneğin, başlıbaşına birer "seri üretim mucizeleri" olan eski hımış ve ahşap- karkas bına ustalığını bir kenara itip yine ABD kö- kenli "hazırkütükev'" pa- zarlamasına neden "itibar'" edilir oldu?.. Bu sorulann yanıtını da aslında ANY grubuyla de- ğil, Türkıye'yi yıllar önce "küçük Amerika" yapma- ya soyunan çevrelerle tar- tışmak gerekiyor. Zaten ay- nı çevrelerın bugünkü "imaryanrunalan'" da söz- gelimi Istanbul'un tarihi merkezlerındekı yıkıma terk edilen "gerçekkonak- lan" kurtanp kente ve top- luma kazandırmak yerine, ormanlarda ve su hav zala- nndaki "Country" özenti- si yağma projelerini "do- lar" üzerinden pazarlıyor- lar Doğan Kuban'ın izlenimleri ANY grubunun Beykoz Konaklan'ndakı tanışma toplantısına "nediyecekle- rini merak ettiği için" ka- tılanlar arasında Doğan Ku- ban da varmış. Yol boyun- ca doğanın tahnbatını içi sıkılarak izleyen Kuban, aynı sıkıntıyı toplantıda da yaşadıktan sonra eve dö- ner dönmez kâğıda sanl- mış ve meslektaşlanna içi- ni döken bir yazıyı da Ya- pı dergisi için kaleme al- mış. "Doğrusunu isterseniz bizim belediyeler, müteah- hitler, yapsatçılar ve arsa yağmacılan on yılda bir. ya- pılan zaten yıkıpyerineye- nilerini yapıyorlar" diyen Kuban. ANY grubunun tü- ketime dönük mimari tez- leri için de; "Eisenman,bir bakıma müteahhit gerçe- ğini yansıtıyor" dıyor. Özellikle tarihi çevre ko- ruma, yapı koruma gibi fı- kirleri "anlamsız" bulan aynı ABDMi mimarlardaki "nihUizmin" ıse "Hiroşi- ma'ya atom bombası attı- ran düşünceyi yaratan te- mel olduğunu" vurgulay an Doğan Kuban. Yapı dergi- sınde tümünü keyifle oku- yacağımız aynı yazısını şöyle noktalıyor: "Türki- ye'de zırva üreten kimse yok muydu? Ta Ameri- ka'dan getirmeye ne gerek vardı?»" BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Düşünceyi Suç Sayma Suçu İşlendikçe Cumhuriyet düşünmeyi öğretti bize. Doğnj. Ama sıyasal iktidarların izin verdiği kadar. Cumhuriyet bizden özgür insanlar olmamızı, ınanacaksak bilimsel bilginin öncülüğüne inan- mamızı istedi. Doğru. Ama politika esnafının çiz- dığı sınıra kadar. Romancı Anatole France'ın, eleştirilerini eleş- tiren kimi yazarlara verdiği yanıtı bilirsiniz: "Tavukdeğilim.. yumurtlayamam, ama çüriıkyu- murtadan anlarım." Bizler de politika çarkmda dönenlerin uzağın- daydık, ama politika esnafının yaydığı kokulann ayırdındaydık kuşkusuz. Hukukçu değildik, ama Ceza Yasası'nın 141,142 ve hâlâ yürürlükte bulunan 312 gibi faşizm çürü- ğü maddelerini, kovuşturmalar, ağır ceza ve sıkı- yönetim mahkemeleri öğretti bize. Bu nedenle, benim de içinde bulunduğum 50'yi aşkın yıla bakarak yazacağım tümce yadırgan- mamalı. Düşün ve edebiyatımızın tarihi, yasakların tari- hidir. 1944'te, "Medan Maişet Motoru" romanı faşizm çürüğü maddelerden birine aykırı görülerek, Sa- it Faik gibi bir sanatçının yargılandığını öğrenin- ce şaşırmıştım. Düzenin arkasındaki çağdışılığın ayırdına vara- cak yaşta değildim henüz. Dönemın Cumhurbaşkanı Ismet Inönü, Anka- ra'da uygarlık adına, operâlann ilk gösterımini ka- çırmıyordu. Kendisini Aydınlı toprak ağası olarak anmayı toplumsal bir görev bildiğim Adnan Menderes'in başbakanhk dönemınde Melih Cevdet, Oktay Rifat, Orhan Kemal, Rıfat llgaz, llhan Berk gi- bi yeni edebiyatımızın öncüleri ve bizler (Fethi Naci, Suat Taşer, Arif Damar, Metin Eloğlu ve ben) ağır ceza mahkemelerıne çekildikçe şaşır- mamayı öğrendik. Cumhuriyetin benımsedıği bilimsel bilgı ve sa- nattan cumhuriyetin koynunda büyüyen karşı dev- rim öcünü alıyordu sankı. Ne düşün ve edebiyat adamlan yaratmaktan, yaz- maktan usandı bu 50 yıl boyunca, ne de karşı devrim "hukuk makınesrni çalıştırarak hapisha- ne kapılarını açmaktan. • • • "Hukuk makinesi" sözünü bu köşede çıkan bir yazımda şöyle tanımlamaya çalışmıştım. (28 Şu- bat1995) "Marie Antoinette'/n XVI. Louis's/, Devlet be- nim' buyurmuştu. 1789'dan nice sonralan bile az gelişmiş de- mokrasilerin egemenleri Fransa kralının sözünü çoğula taşıdılar: 'Devlet biziz'..." Düşüncelerinin ürünlerini yaşama geçirmek is- teyenlerle devletliler arasındaki çatışkının teme- linde yatan, bu sahiplenme arsızlığıdır. Hem de kamu yararı adına. Çağdaş bılim, yargıyı yasamanın güdümüne al- mayı amaçlayarak hukukun kendi çıkardüzenle- rini koruma durumunagetirilmesıni "hukuk maki- nesi" olarak adlandınyor. Genç okurlarıma bir kez daha anımsatmak is- terim: Osmanlı'nın son döneminde Mustafa Kemal ve arkadaşlarını, Kürt Mustafa Divan-ı Harbi ola- rak anılan askeri mahkemede idama mahkûm et- tiler. Divanı oluşturan kişilerin verdiği bu karar da elbette bir yasaya dayanıyordu. Ama istem emperyalizmin ikinci sınıf kumandan- larına boyun eğen Osmanlı devletlerinden geldi. Uygulama "hukuk makinesi"nder\. Hukuk, bilinen sınıf ve katmanlann ideolojisini paylaşan siyasal odakların tekelinden kurtanlma- dıkça, düşünsel bunalım toplumsal çekişmeye dönüşecektir. Düşünceyi suç sayma suçunu işleyenler bu ger- çeğin ayırdında değil mi?.. 29 EKİMDE YAPILACAK Amtkabir'de6 ilk konser'ANKARA (Cumhuri- \et Bürosu) - Çumhun- yetın kuruluşunun 75. yıl- dönümünde Anıtka- bir'den, cumhuriyetin ilk bestecileri Adnan Say- gun, Muammer Sun ve Nevit Kodalh'nın ezgıle- ri yükselecek. Orkestra Şefi Hikmet Şimşek. 29 Ekim günü yapacakları konserde 300 kişılik sa- natçı kadrosuyla 100 bin ızleyiciye seslenmey ı he- defliyor. Hikmet Şimşek'in Devlet Opera ve Balesı sanatçılan ile Anıtka- bir'de bir konser düzen- lenmesi isteği kabul edil- di. Şimşek, uzun süredır Atatürk'ün manevi hu- zurunda büyük bir kıtle- sel etkinlik yapmak iste- diğini belirtirken. RE- FAHYOL dönemınde Kültür Bakanlığı'na vap- tığı başvuruya karşıhk olumsuz yanıt aldığma dikkat çekti. Geçen yıl gerçekleşti- rilen kutlamalar sırasın- da "korkunç bir kartna- şa" yaşandığını kayde- den Şimşek. "Kutlama- lar adeta hoparlör v e pop müzik yarışmasına dö- nüştü. Bu >ıl 75. yıldfinü- münü dikkate alarak bü- yük bir etkinlik düzenle- yelim diye tekrar öner- dim. İsteğim 100 binleri bulan bir izkykiyle birlik- te bu heyeeanı yaşatmak ve yansıtmak" diye ko- nuştu. Anıtkabir'de 6 yıl ön- ce benzeri bir konseri iz- levici olmadan gerçek- leştirdiklerini; 3 yıl önce de izin almalanna karşın yağmur nedeniyle prog- ramlannı ıptal ettıkleri- ni anımsatan Şimşek. 29 Ekim konserinin bir ilk nıtelıği taşıyacağını kay- dettı. Şimşek'in verdiği bil- giye göre, Cumhurbaş- kanı Süleyman Demi- rel'ın koruyuculuğunda yapılacak konserde Dev- let Opera ve Balesı Or- kestrası. korosu ve solist- leri görev alacak. Yakla- şık 300 kışilik sanatçı gru- bu Adnan Saygun'un ka- ranlıktan aydınlığa geçi- şıni simgeleyen kantatı- nı, Nevıt Kodallı'nın "Cumhuriyet Kantatı" ve Muammer Sun'un "Kurtuluş" müziğini ses- lendirecek. Konserde, 19 Mayıs Marşı ve 10. Yıl Marşı'nın yanı sıra Ata- türk ve cumhuriyete iliş- kın marşlar ve şıırlere de yerverilecek. Konserin rahat izlene- bılmesi için Anıtkabir'e hoparlörler ve TV ekran- lannın konulması plan- lanıyor. 100 bin kişilik izleyici kesiminin hedef- lendiği konser TRT'den de canlı olarak yayım- lanacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear